plainest - Türkisch Englisch Wörterbuch

plainest

Bedeutungen von dem Begriff "plainest" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 87 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
plain n. ova
In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
Yalnızca birkaç hafta içinde binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları sulak yemyeşil bir otlağa dönüşüyor.

More Sentences
plain adj. yalın
The pay differential is the clearest and plainest expression of inequality between the sexes.
Ücret farklılığı, cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin en açık ve yalın ifadesidir.

More Sentences
plain adj. düz
I like this plain white wall.
Bu düz beyaz duvarı seviyorum.

More Sentences
plain adj. sade
That is why I have tabled a number of amendments to which an honest but plain approach is central.
İşte bu nedenle dürüst ama sade bir yaklaşımın esas olduğu bir dizi değişiklik önergesi sundum.

More Sentences
General
plain n. düzlük
Most cities in that country are found on the coastal plain.
O ülkede birçok şehir kıyı düzlüğünde bulunur.

More Sentences
plain adj. basit
In plain terms, this translates into noise barriers along motorways.
Basit bir ifadeyle bu, otoyollar boyunca gürültü bariyerleri anlamına gelmektedir.

More Sentences
plain adj. açık
He took my money and that is the plain truth.
O benim paramı aldı ve bu açık bir gerçek.

More Sentences
plain adj. sade
We are used to eating plain food.
Biz sade yiyecekler yemeye alışkınız.

More Sentences
plain adj. düz
Mary wore a plain blue dress.
Mary düz bir mavi elbise giydi.

More Sentences
plain adj. açıkça
Let me make it plain, I'm not coming.
Açıkça söyleyeyim, gelmiyorum.

More Sentences
plain adv. düpedüz
Some of the amendments which have been retabled seem to be just plain wrong.
Yeniden ele alınan değişikliklerin bazıları düpedüz yanlış gibi görünüyor.

More Sentences
Trade/Economic
plain n. ova
In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
Sadece birkaç hafta içinde, binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları yemyeşil sulak bir otlağa dönüşür.

More Sentences
plain adj. açık
First, it must be plain to all that the authority of the United Nations should be a paramount consideration.
İlk olarak, Birleşmiş Milletler'in otoritesinin en önemli husus olması gerektiği herkes için açık olmalıdır.

More Sentences
plain adj. sade
We're used to eating plain food.
Biz sade yemek yemeğe alışkınız.

More Sentences
plain adj. yalın
These are plain facts that we must not forget.
Bunlar unutmamamız gereken yalın gerçeklerdir.

More Sentences
Technical
plain adj. sade
We're used to eating plain food.
Sade yemek yemeye alışkınız.

More Sentences
Textile
plain adj. düz
Mary wore a plain blue dress.
Mary düz mavi bir elbise giymişti.

More Sentences
plain adj. sade
Tom was a plain, ordinary kid.
Tom sade, sıradan bir çocuktu.

More Sentences
Archaic
plain adj. düz
Mary wore a plain white dress.
Mary düz beyaz bir elbise giymişti.

More Sentences
Common Usage
plain adj. süssüz
General
plain n. vuzuh
plain n. geniş ve düz yer
plain n. düz arazi
plain n. açıklık
plain n. sadelik
plain n. geniş açıklık
plain v. (sürekli) şikayet etmek
plain v. inlemek
plain v. ağlamak
plain v. yakınmak
plain adj. çirkin
plain adj. şatafatsız
plain adj. net
plain adj. baharatsız
plain adj. yavan
plain adj. su katılmamış
plain adj. sade (yiyecek)
plain adj. vazıh
plain adj. adi
plain adj. gösterişsiz
plain adj. dürüst
plain adj. belli
plain adj. normal
plain adj. bezemesiz
plain adj. kolay anlaşılır
plain adj. alışılmış
plain adj. (hanedan armaları) süslü olmayan
plain adj. saf
plain adj. katışıksız
plain adj. (cam) pürüzsüz
plain adj. engelsiz
plain adj. hilesiz
plain adj. olduğu gibi
plain adj. karmaşık olmayan
plain adj. yaygın
plain adj. kibirsiz
plain adj. yapmacıksız
plain adj. tutumlu
plain adj. quaker mezhebi veya kullandıkları dile ait
plain adj. quaker mezhebi veya kullandıkları dille ilgili
plain adv. sadece
plain adv. açıkça
plain adv. sade bir biçimde
plain adv. basit bir şekilde
plain adv. açık bir şekilde
plain adv. net bir şekilde
plain adv. tamamen
plain adv. kesinlikle
Trade/Economic
plain adj. anlaşılır
plain adj. basit
Technical
plain v. (cam) pürüzsüzleştirmek
plain adj. desensiz
plain adj. (kağıt veya levha) tamamı aynı kalitede üretilmiş
plain adj. (kağıt veya levha) kaplamasız
Marine
plain n. düz alan
Gastronomy
plain n. bir tür hafif bira
Breeding
plain adj. (merinos koyunu) kırışıksız
plain adj. (büyükbaş hayvan) kaba ve düşük kaliteli
Geography
plain n. wisconsin eyaletinde yerleşim yeri
Sport
plain n. (bilardoda) beyaz top
plain n. (bilardoda) beyaz topu oynayan oyuncu
Card
plain adj. resimsiz (iskambil kartı)
Music
plain adj. (müzik armonisi) yalnızca temel akor tonlarını kullanan
Archaic
plain n. ağıt
plain n. yakarış
plain n. savaş alanı
plain adj. pürüzsüz

Bedeutungen, die der Begriff "plainest" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 477 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
plain and simple adj. sade ve basit
Tom ate plain and simple food.
Tom sade ve basit bir yemek yedi.

More Sentences
plain dealing n. açık davranma
in plain terms n. basit sözlerle
plain chocolate n. sade çikolata
alluvial plain n. birikinti ovası
flood plain n. taşkın ovası
policeman in plain clothes n. sivil polis
plain sailing n. basit iş
abyssal plain n. deniz tabanı
wash plain n. sandur
cilician plain n. çukurova
plain paper n. boş kağıt
plain language n. açık dil
flood plain zoning n. taşkın önleme bölgesi
plain language n. sade dil
plain dealing n. dürüstlük
plain spirits n. saf alkol
plain knitting n. düz örgü
plain good sense n. sağduyu
plain good sense n. akıl fikir
plain-clothes policeman n. sivil polis
plain work n. düz iş
plain work n. kolay iş
plain hair n. düz saç
the plain truth n. gerçeğin ta kendisi
plain text n. açık metin
plain language n. açık ifade
plain logic n. düz mantık
a plain expression n. yalın bir anlatım
just a plain thanks n. kuru teşekkür
plain/simple thanks n. kuru teşekkür
a plain kind of guy n. sıradan tip/adam
plain clothes n. sivil kıyafet
plain clothes n. sivil giysi
plain water n. sade içme suyu
police officer in plain clothes n. sivil kıyafetli polis memuru
plain view n. düz görünüm
plain view n. açık görünüm
vast plain n. geniş düzlük
vast plain n. geniş ova
arid plain n. kurak ova
plain [rare] n. ağıt
plain battle n. açık savaş
plain battle n. meydan muharebesi
plain dealer n. dürüst tüccar
plain speaking n. açık konuşma
plain-clothes n. resmi görev sırasında tanınmamak için giyilen sivil kıyafet
plain-spokenness n. açık sözlülük
become plain v. sadeleşmek
dress in plain clothes v. sivil giyinmek
make plain v. açıklığa kavuşturmak
plain [obsolete] v. düzleştirmek
as plain as the nose on your face adj. besbelli
as plain as the nose on your face adj. apaçık
plain spoken adj. açık sözlü
as plain as a pikestaff adj. apaçık
as plain as a pikestaff adj. bariz
as plain as a pikestaff adj. açık seçik
as plain as the nose on your face adj. açık seçik
as plain as a pikestaff adj. gün gibi ortada
as plain as the nose on your face adj. bariz
as plain as the nose on your face adj. gün gibi ortada
as plain as a pikestaff adj. besbelli
plain-clothed adj. sade giyimli
plain-dealing adj. açık davranan
plain-dealing adj. açık
plain-speaking adj. açık konuşan
plain-speaking adj. dobra konuşan
plain-speaking adj. içten
plain-speaking adj. samimi
plain-clothes adj. (polis, güvenlik görevlisi) görevdeyken tanınmamak için sivil giyen
plain-hearted adj. içten
plain-hearted adj. dürüst
plain-Jane adj. süssüz
plain-Jane adj. sade
plain-Jane adj. basit
plain-jane adj. basit
plain-jane adj. sıradan
plain-laid adj. (halat) iplerin dönüş yönünün tersi yönde bükülmüş iplerden oluşan
plain-spoken adj. içten
plain-spoken adj. samimi
plain-spoken adj. açık sözlü
plain-vanilla adj. sade
plain-vanilla adj. basit
in plain english adv. açıkçası
in plain english adv. açıkça
in plain words adv. açıkçası
in plain english adv. dobra dobra
in plain english adv. açık ve sabit kelimelerle
in plain terms adv. açıkça
in plain language adv. basit bir dille
in plain language adv. yalın bir dille
plain of expr. … ovası
Phrases
in plain sight expr. açıkça
in plain sight expr. görünürde
in plain sight expr. meydanda
in plain sight expr. kolayca görülen
Colloquial
plain jane n. sıradan vatandaş
plain vanilla n. uygulama veya sistemin asgari işlevleri
plain and simple expr. bu kadar basit
Idioms
plain sailing n. basit iş
plain sailing n. rahat ve sorunsuz iş
a plain jane n. sıradan/çekici olmayan kız veya kadın
be as plain as day v. gün gibi ortada olmak
hide in plain sight v. göz önünde fark edilmemek
be as plain as the nose on somebody's face v. gün gibi ortada olmak
hide in plain sight v. varlığını maskeleyen bir ortamda görünür kalarak fark edilmez olmak
put (something) into plain english v. daha açık ifade etmek
put (something) into plain english v. daha basit bir dille anlatmak
put (something) into plain english v. daha düz bir dille/ingilizceyle ifade etmek
say (something) in plain english v. daha açık söylemek
say (something) in plain english v. daha basit bir dille/ingilizceyle anlatmak
say (something) in plain english v. daha düz bir dille/ingilizceyle anlatmak
write (something) in plain english v. daha basit bir ingilizceyle yazmak
write (something) in plain english v. daha düz bir ingilizceyle yazmak
write (something) in plain english v. herkesin anlayabileceği şekilde/bir dille yazmak
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) herkesin görebileceği bir yerde saklamak
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) göz önünde bir yere saklamak
hide (someone or something) in plain view v. (birini/bir şeyi) ortalık yerde saklamak/kamufle etmek
hide in plain view v. göz önünde fark edilmemek
hide in plain view v. göz önünde olup/olmasına rağmen görülmemek
hide in plain view v. apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmemek
hide in plain view v. herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmemek
hide in plain view v. herkesin görebileceği bir yerde/ortalık yerde kamufle olmak
hide in plain view v. apaçık ortada olmasına rağmen tepki çekmeden ve değişmeden kalmak
hide in plain view v. nasıl geldiyse öyle gitmek
hide in plain view v. apaçık ortada olmasına rağmen alışıldığı için görünmez olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. apaçık olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. apaçık ortada olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. besbelli olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. aşikar olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. bariz olmak
be as plain as the nose on (one's) face v. gün gibi ortada olmak
be in plain english v. dobra dobra olmak
be in plain english v. açık olmak
be in plain english v. açık bir dilde olmak
be in plain english v. anlaşılır bir dilde olmak
be in plain english v. herkesin anlayabileceği dilde olmak
be in plain english v. düz bir dilde olmak
be in plain language v. dobra dobra olmak
be in plain language v. açık olmak
be in plain language v. açık bir dilde olmak
be in plain language v. anlaşılır bir dilde olmak
be in plain language v. herkesin anlayabileceği dilde olmak
be in plain language v. düz bir dilde olmak
be plain sailing v. rahat ve sorunsuz gitmek
be plain sailing v. tereyağından kıl çeker gibi olmak
be plain sailing v. kolayca akmak/ilerlemek
be plain sailing v. düzlüğe çıkmak
be plain sailing v. dümdüz ilerlemek
be (all) plain sailing v. rahat ve sorunsuz gitmek
be (all) plain sailing v. tereyağından kıl çeker gibi olmak
be (all) plain sailing v. kolayca akmak/ilerlemek
be (all) plain sailing v. düzlüğe çıkmak
be (all) plain sailing v. dümdüz ilerlemek
hide (someone or something) in plain sight v. (birini/bir şeyi) göz önünde kamufle etmek
hide (someone or something) in plain sight v. (birini/bir şeyi) göz önünde saklamak/görünmez kılmak
hide (someone or something) in plain sight v. (birini/bir şeyi) herkesin görebileceği bir yerde saklamak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) basit bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) yalın bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) anlaşılır bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) düz bir dille ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) açıkça ifade etmek/anlatmak
put (something) into plain language v. (bir şeyi) herkesin anlayabileceği bir dille ifade etmek/anlatmak
say (something) in plain language v. (bir şeyi) açıkça/açık bir dille söylemek
say (something) in plain language v. (bir şeyi) basit/anlaşılır bir dille anlatmak
say (something) in plain language v. (bir şeyi) düz bir dille anlatmak
write (something) in plain language v. daha basit bir dille yazmak
write (something) in plain language v. sade bir dille yazmak
write (something) in plain language v. herkesin anlayabileceği şekilde/bir dille yazmak
hidden in plain view adj. göz önünde fark edilmeyen
hidden in plain view adj. göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen
hidden in plain view adj. apaçık ortada olup/olmasına rağmen fark edilmeyen
hidden in plain view adj. herkesin görebileceği bir yerde olup/olmasına rağmen görülmeyen
hidden in plain view adj. herkesin görebileceği bir yerde kamufle olan
(as) plain as day adj. gün gibi ortada
(as) plain as day adj. gün gibi aşikar
(as) plain as day adj. gün gibi açık
(as) plain as day adj. apaçık ortada
(as) plain as the nose on (one's) face adj. besbelli
(as) plain as the nose on (one's) face adj. apaçık ortada
(as) plain as the nose on (one's) face adj. aşikar
hidden in plain sight adj. göz önünde fark edilmeyen
hidden in plain sight adj. varlığını maskeleyen bir ortamda görünür kalarak fark edilmez olan
hidden in plain sight adj. göz önünde olup/olmasına rağmen görülmeyen
plain as day adj. apaçık
plain as day adj. besbelli
plain as day adj. bariz
plain as day adj. açık seçik
plain as day adj. gün gibi ortada
plain as day adj. gün gibi aşikar
plain as day adj. gün gibi açık
plain as the nose on your face adj. apaçık
plain as the nose on your face adj. besbelli
plain as the nose on your face adj. bariz
plain as the nose on your face adj. açık seçik
plain as the nose on your face adj. gün gibi ortada
plain as the nose on your face adj. gün gibi aşikar
plain as the nose on your face adj. gün gibi açık
in plain english expr. açıkçası
as plain as the nose on one's face expr. apaçık
in plain english expr. açık açık
as plain as the nose on one's face expr. açık seçik
in plain english expr. açık bir dille
as plain as the nose on your face expr. besbelli
plain sailing expr. düzlüğe çıkış
in plain english expr. düzgün anlaşılır bir dille
plain as a pikestaff expr. gün gibi açık
plain as day expr. gün gibi aşikar
in plain english expr. herkesin anlayabileceği dilde
as plain as a pikestaff expr. gün gibi aşikar
as plain as the nose on your face expr. gün gibi aşikar
plain as day expr. gün gibi açık
plain as a pikestaff expr. gün gibi aşikar
as plain as the nose on your face expr. gün gibi açık
in plain view expr. apaçık bir şekilde
in plain view expr. her şeyi ortada
in plain view expr. görünür şekilde
in plain view expr. göstere göstere
in plain view expr. alenen
Trade/Economic
plain language n. açık dil
plain bond n. teminatsız bono
plain bond n. teminatsız tahvil
plain bond n. teminatsız bono veya tahvil
Law
plain view doctrine n. açık görünüm doktrini
plain view doctrine n. açık ve görülebilir alan doktrini
plain view doctrine n. düz görünüm doktrini
Industry
plain packaging n. düz paketleme
plain packaging n. tektip paketleme
Insurance
plain form of policy n. standart nakliyat poliçesi
Technical
plain rolled glass n. aydınlık camı
plain washer n. adi rondela
angular contact radial spherical plain bearing n. açısal temaslı radyal küresel kaymalı yatak
angular contact radial spherical plain bearings n. açısal temaslı radyal küresel kaymalı yataklar
plain brick n. adi tuğla
alluvial plain n. alüvyon düzlüğü
plain space n. ara bölge
plain sedimentation n. basit çökelme
plain conductor n. çıplak iletken
plain copper conductor n. çıplak bakır iletken
multilayer plain bearing n. çok tabakalı kaymalı yatak
plain vanilla n. değişiklik gerektirmeyen
plain concrete n. demirsiz beton
plain rolled glass n. desensiz cam
piedmont plain n. dağeteği ovası
adjustable self-aligning plain bearing with self-lubricating liner and threaded shank n. dişli gövdeli ve kendinden yağlamalı ve kendinden ayarlı kaymalı yatak
plain grinding machine n. düz taslama tezgahı
plain knit n. düz örgü
plain bar of reinforcement n. düz betonarme demiri
plain form n. düz kalıp
plain web girder n. dolu gövdeli taşıyıcı
plain ball cage bush n. düz bilya kafesli burç
plain detonator n. düz kapsül
hydrostatic plain journal bearings with drainage grooves n. drenaj kanallı hidrostatik kaymalı yataklar
plain head piston n. düz kafalı piston
plain head n. düz kafalı (piston)
plain bearing n. düz veya silindirik yatak
plain socket n. düz soket
oil-lubricated plain journal bearings with drainage grooves n. drenaj kanallı yağ yağlamalı kaymalı yataklar
plain flat molding n. düz silme
plain tube n. düz boru
plain washer n. düz pul
plain bearing n. düz yatak
oil-lubricated plain journal bearings without drainage grooves n. drenaj kanalsız yağ yağlamalı kaymalı yataklar
plain hexagonal nut n. düz altıgen somun
plain steel sheet n. düz çelik sac
reinforced concrete plain web beam n. dolu gövdeli betonarme kiriş
plain door n. dolu kapı
plain grinding wheel n. düz taşlama taşı
plain gliding bush n. düz kaymalı burç
plain washer n. düz rondela
plain-text password n. düz metin parola
plain nut n. düz somun
resistance to vibration of plain detonator n. düz kapsülün titreşime direnci
plain furnace n. düz saçlarla yapılmış silindir biçimli külhan
hydrostatic plain journal bearings without drainage grooves n. drenaj kanalsız hidrostatik kaymalı yataklar
plain lap n. düz katlantı
reinforced concrete plain web girder n. dolu gövdeli betonarme taşıyıcı
plain headed n. düz kafalı (piston)
plain chamfered washer n. düz havşalı rondela
plain grinding n. düz taşlama
plain bar n. düz demir
plain dowel n. düz tespit pimi
thin walled plain bearing n. ince cidarlı kaymalı yatak
thick-walled plain bearing n. kalın cidarlı kaymalı yatak
plain glass n. kabarcıksız cam
plain bearing n. kaymalı yatak
thermoplastic polymers for plain bearings n. kaymalı yataklar için termoplastik polimerler
plain bearing axle-box n. kaymalı yataklı aks kutusu
axle journal for plain bearing box n. kayma yataklı dingil turyonu
plain bearing axle-box n. kayma yataklı yağ kutusu
plain plate n. levha sac
spherical plain in corrosion resisting steel with self-lubricating liner and wide inner ring bearings n. küresel düz geniş iç bilezik ve kendi kendine yağlanan silindir gömlekli korozyona dayanıklı çelikten bilyalı yatak
plain sliced plywood n. masif kontrplak
spherical plain bearing n. küresel kayma yatak
spherical plain n. küresel düz
spherical plain bearing n. küresel kaymalı yatak
plain nut n. normal somun
eutectoid plain carbon steel n. ötektoid yalın karbonlu çelik
radial spherical plain bearing n. radyal küresel kaymalı yatak
plain glass n. sade cam
plain carbon steel n. sade karbonlu çelik
radial spherical plain bearings n. radyal küresel kaymalı yataklar
plain washer n. rondela
plain washer n. pul
flood plain deposit n. sel yatağı birikintisi
plain of strain n. şekil değiştirme düzlemi
solid plain bearing n. som kaymalı yatak
rigid plain conduits of insulating materials n. yalıtkan malzemeden yapılmış rijit düz borular
plain carbon steel scrap n. yalın karbonlu çelik hurdası
plain carbon steel n. yalın karbon çeliği
plain glass n. yalın cam
plain carbon steels n. yalın karbonlu çelikler
plain bearing n. yassı yatak
plain live axle n. tam hareketli dingil
plain live axle n. tam hareketli aks
plain molding n. düz silme
plain vanilla adj. olduğu gibi
plain-sawn adj. paralel biçilmiş
plain head expr. olduğu gibi
Computer
plain conductor n. çıplak iletken
plain text file n. düz metin dosyası
plain text n. düz metin
plain paper n. düz kağıt
plain text font n. düz metin yazı tipi
plain bullets n. düz madde işaretleri
plain text n. normal metin
plain-text documents n. saltmetin belgeler
plain vanilla adj. değişiklik gerektirmeyen
plain head adj. değişiklik gerektirmeyen
send plain text expr. düz metin gönder
plain vanilla expr. olduğu gibi
plain head expr. olduğu gibi
Informatics
plain text n. düz metin
Telecom
plain old telefone service n. geleneksel  telefon hizmeti
Electric
plain weave n. düz örgü
Mechanic
plain milling machine n. düz freze tezgahı
plain milling cutter n. silindirik freze bıçağı
Textile
plain weave n. bezayağı
plain weave n. düz dokuma
plain stitch n. düz dikiş
plain velvet n. düz kadife
plain sewing n. basit dikiş
plain-woven adj. (kumaş) düz örgüyle yapılmış
Architecture
plain tile n. çarşı tuğlası
Construction
plain concrete n. demirsiz beton
plain bar n. düz demir çubuk
plain end drill pipe n. düz uçlu sondaj borusu
plain work n. düz duvar örgüsü
plain tile n. düz kiremit
plain concrete n. donatısız beton
flood plain n. taşkın alanı
flood plain management n. taşkın alanı yönetimi
plain tile n. yassı kiremit
Automotive
plain ends n. açık uçlu yay
plain vanilla n. hesaplı otomobil
horse rasp plain n. sapsız nalbant törpü
plain milling cutter n. silindirik freze
plain tire n. flanşsız çelik tekerlek
Traffic
plain bar n. düz demir
Railway
plain line n. düz hat
plain line n. düz yol
Aeronautic
plain flap n. düz flap
Marine
alluvial plain n. alüvyal düzlük
plain net n. düz ağ
plain concrete n. düz beton
flood plain n. taşkın sahası
coastal plain n. yatay veya yumuşak eğimli kıyı ovası
coastal plain n. yumuşak eğimli kıyı ovası
plain chart n. bir tür deniz haritası
plain sailing n. düzlem seyri
Mining
flood plain n. taşkın yatağı
Medical
plain radiography n. düz grafi
plain radiography n. düz radyografi
Food Engineering
plain flour n. katışıksız un
plain flour n. katkısız un
plain flour n. saf un
free swinging plain sifter n. serbest salınımlı düz elek
Gastronomy
omelette plain n. omlet sade
plain coffee n. sade kahve
plain omelette n. sade omlet
plain butter n. sade yağ
plain black coffee n. sade kahve
plain pilaf n. sade pilav
plain chocolate n. bitter çikolata
Chemistry
plain vinyl n. normal vinil
Marine Biology
abyssal plain n. abisal ova
plain bonito n. akpalamut
plain bonito n. akpalamut balığı
plain bonito n. orcynopsıs unıcolor
Zoology
european plain toad n. ova kurbağası
Agriculture
flood plain n. taşkın düzlemi
flood plain n. taşkın provası
Tobacco
plain cigarette n. filtresiz sigara
Religious
plain people n. sade yaşamı tercih eden hristiyanlar
Environment
alluvial plain n. alüvyon ovası
plain concrete n. saf beton
flood plain n. sel düzlüğü
flood plain management n. taşkın alanı yönetimi
flood plain n. taşkın havzası
flood plain n. taşkın yatağı
flood plain n. taşkın alan
Geography
nullarbor plain n. nullarbor düzlüğü
nullarbor plain n. güney-avustralya’da büyük avustralya çölünün güneyinde bulunan kurak ve ağaçsız bir alan
turan plain n. turan ovası
turan plain n. türkmenistan'dan özbekistan'a uzanan geniş ve kurak bir ova
abyssal plain n. abisal ova
low plain n. alçak ova
alluvial plain n. alüviyal ova
alluvial plain n. alüviyal oval
alluvial plain n. alüvyonal ova
alluvial plain n. alüvyonel ova
alluvial plain n. birikinti ovası
outwash plain n. buzul ovası
piedmont alluvial plain n. dağ eteği düzlüğü
karst plain n. karst ovası
valley plain n. koyak tabanı
plain base n. ova tabanı
frontal plain n. sander
morainal plain n. sander
wash plain n. sander
outwash plain n. sander
outwash plain n. sandur
overwash plain n. sandur
overwash plain n. sander
morainal plain n. sandur
wash plain n. sandur
frontal plain n. sandur
flood plain n. taşkın ovası
flood plain n. taşkın yatağı
valley plain n. vadi tabanı
esdraelon plain of n. emir vadisi
plain of jezreel n. emir vadisi
plain city n. utah eyaletinde şehir
maple plain n. wisconsin eyaletinde yerleşim yeri
pleasant plain n. ohio eyaletinde yerleşim yeri
maple plain n. minnesota eyaletinde şehir
plain city n. ohio eyaletinde yerleşim yeri
garden plain n. kansas eyaletinde şehir
plain dealing n. louisiana eyaletinde yerleşim yeri
pleasant plain n. iowa eyaletinde şehir
salisbury plain n. salisbury ovası
salisbury plain n. ingiltere'de bir plato
salt plain n. tuz düzlüğü
salt plain n. tuzlu suyun buharlaşarak arkasında bıraktığı tuzdan oluşan geniş düzlük
serengeti plain n. serengeti düzlüğü
plain of sharon n. şaron ovası
staked plain n. new mexico'nun güneydoğu ve doğusu ile batı teksas'ta yaylalık bir bölge
Meteorology
mountain-plain wind system n. dağ-plato rüzgar sistemi
flood plain n. sele uygun arazi
flood plain n. taşkına uygun arazi
Geology
till plain n. dip moreni ile kaplı dalgalı arazi
alluvial flood plain n. alüvyal taşkın ovası
abyssal plain n. abisal düzlük
alluvial outwash plain n. alüvyal sandur düzlüğü
lava plain n. lav yatağı
lava plain n. lav tabakası
flood plain n. taşkın alanı
Military
plain code n. açık kod
plain coordinates n. açık koordinatlar
plain component n. açık unsur
Music
plain chant n. kilise müziği
plain song n. kilise müziği
plain song n. sabit müzik
plain song n. basit melodi
Theatre
plain-an-gwarry n. cornish'de bulunan bir ortaçağ amfitiyatrosu
Printery
plain press n. düz silindirli pres
Ornithology
plain turkey n. avustralya'ya özgü toy kuşu
plain-tailed wren n. düz kuyruklu çıtkuşu
plain wanderer (pedionomus torquatus) n. avustralya'ya özgü boz renkli bir kuş
plain wanderer n. bıldırcıngöçebesi
Slang
two-cents plain n. maden suyu
a plain jane n. silik/düz bir kadın
a plain jane n. basit/gösterişsiz bir kadın
Star Wars
desert plain n. çöl ovası
fractured plain n. çatlamış ova
plain hunda n. ova hundası