|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
yanına varılmazlık |
prohibitiveness n.
|
|
2 |
General |
işaret (listedeki bir maddenin yanına konulan) |
check n.
|
|
3 |
General |
listede bulunan maddenin yanına konulan işaret |
tick n.
|
|
4 |
General |
bayan yanına bilet |
seat next to a female passenger n.
|
|
5 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
thunder mug n.
|
|
6 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
chamber pot n.
|
|
7 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
jordan n.
|
|
8 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
po n.
|
|
9 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
potty n.
|
|
|
10 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
jerry n.
|
|
11 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
piss pot n.
|
|
12 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
thunder pot n.
|
|
13 |
General |
eskiden yatağın yanına konulan portatif tuvalet |
chamberpot n.
|
|
14 |
General |
kadın yanına bilet |
seat next to a female passenger n.
|
|
15 |
General |
binicilerin bacaklarını korumak için eyerin iki yanına takılan uzun çizme |
gambado n.
|
|
16 |
General |
yanına koyma |
postposition n.
|
|
17 |
General |
yanına getirme |
postposition n.
|
|
18 |
General |
yanına yerleştirme |
postposition n.
|
|
19 |
General |
yanına yerleştirilme |
postposition n.
|
|
20 |
General |
ölen hristiyanların isminin yanına koyulan haç sembolü |
dagger n.
|
|
21 |
General |
dünyanın dört bir yanına giden kimse |
scourer n.
|
|
22 |
General |
birinin yanına yaklaşmak |
sidle up to v.
|
|
23 |
General |
yanına yıldız işareti koymak |
star v.
|
|
24 |
General |
yanına bırakmamak |
not to leave unpunished v.
|
|
25 |
General |
birinin yanına gitmek |
go up to someone v.
|
|
26 |
General |
yanına işaret koymak (listedeki bir maddenin) |
check off v.
|
|
27 |
General |
yanına almak |
take into one's service v.
|
|
28 |
General |
birinin adının yanına yazmak (bir listede) |
put someone down for v.
|
|
29 |
General |
yanına sokulmak |
snuggle v.
|
|
|
30 |
General |
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) |
quarter with v.
|
|
31 |
General |
yanına bırakmamak |
get even v.
|
|
32 |
General |
yanına kıvrılmak |
snuggle v.
|
|
33 |
General |
yanına işaret koymak (listede bulunan bir maddenin) |
tick off v.
|
|
34 |
General |
yapılan iş yanına kar kalmak |
get away with v.
|
|
35 |
General |
yanına almak |
take along v.
|
|
36 |
General |
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) |
quarter v.
|
|
37 |
General |
yerleştirmek (bir kimseyi bir yere/birinin yanına) |
quarter in v.
|
|
38 |
General |
ettiği yanına kar kalmak |
get away with it v.
|
|
39 |
General |
yanına bile yaklaşamamak |
not hold a candle to someone v.
|
|
40 |
General |
her yanına yayılmak |
get into v.
|
|
41 |
General |
yanına kar kalmak |
get away with v.
|
|
42 |
General |
yanına kalmak |
get away with v.
|
|
43 |
General |
yanına gelmek |
come to someone v.
|
|
44 |
General |
yanına gitmek |
go to someone v.
|
|
45 |
General |
bayan yanına bilet verilmek |
be seated next to a female v.
|
|
46 |
General |
ölerek birinin yanına gitmek/kavuşmak |
join someone in death v.
|
|
47 |
General |
yanak içine veya yanına yerleştirmek |
cheek v.
|
|
48 |
General |
(bir şeyi başka bir şeyin) yanına veya karşısına yerleştirmek |
appose v.
|
|
49 |
General |
yanına yanaşmak |
breast v.
|
|
50 |
General |
yanına koşmak |
broadside v.
|
|
51 |
General |
yanına çekmek |
gain (over) v.
|
|
52 |
General |
(bir şeyi sürerek) yanına gelmek |
override v.
|
|
53 |
General |
yanına yerleştirmek |
postpone v.
|
|
54 |
General |
yanına koymak |
postpone v.
|
|
55 |
General |
yanına yerleştirmek |
postpose [obsolete] v.
|
|
56 |
General |
yanına koymak |
postpose [obsolete] v.
|
|
57 |
General |
yanına yerleştirmek |
postposit v.
|
|
58 |
General |
yanına koymak |
postposit v.
|
|
59 |
General |
yanına kıvrılmak |
snuzzle [dialect] [uk] v.
|
|
60 |
General |
yanına yerleştirmek |
subjoin v.
|
|
61 |
General |
(yanına) almak |
take v.
|
|
62 |
General |
rüzgar altı yanına doğru |
lee adj.
|
|
63 |
General |
yanına varılmaz |
inaccessible adj.
|
|
64 |
General |
yanına varılmaz (fiyat) |
prohibitive adj.
|
|
65 |
General |
yanına gidilemeyen |
unapproached adj.
|
|
66 |
General |
yanına yaklaşılmaz |
unhospitable adj.
|
|
67 |
General |
yanına yaklaşılamayacak kadar rahatsız edici |
unhospitable adj.
|
|
68 |
General |
yanına yaklaşılamayacak kadar nahoş |
unhospitable adj.
|
|
69 |
General |
bir yanından öbür yanına geçilemez |
untraversable adj.
|
|
|
70 |
General |
yanına doğru hedef alınmış |
broadside adj.
|
|
71 |
General |
bir karakterin yanına eklenen (daha küçük karakter) |
superscript adj.
|
|
72 |
General |
kapının yanına |
near the door adv.
|
|
73 |
General |
bir yanından öbür yanına |
through prep.
|
|
74 |
General |
her yanına |
through prep.
|
|
75 |
General |
bir yanından öteki yanına |
across prep.
|
|
76 |
General |
-in yanına doğru |
toward prep.
|
|
Phrasals |
|
77 |
Phrasals |
yanına/yanında konumlandırmak |
flank on n.
|
|
78 |
Phrasals |
birinin yanına gitmek/yaklaşmak |
go up v.
|
|
79 |
Phrasals |
birinin yanına gitmek/yaklaşmak |
go up v.
|
|
80 |
Phrasals |
yanına sıkışarak/zor bela/zar zor girmek |
squeeze by v.
|
|
81 |
Phrasals |
yanına sıkışarak/zor bela/zar zor girmek |
squeeze by (someone or something) v.
|
|
82 |
Phrasals |
(bir şeyin yanına) götürmek |
carry (someone or something) over to (some place) v.
|
|
83 |
Phrasals |
birinin yanına uzanmak/yatmak |
lie next to someone v.
|
|
84 |
Phrasals |
bir şeyin yanına bir şeyi çekmek |
pull something up v.
|
|
85 |
Phrasals |
birini bir yerden yanına çağırmak |
call someone over v.
|
|
86 |
Phrasals |
bir kimseyi onunla beraber yürüyerek bir yere/bir kimsenin yanına götürmek |
walk someone over to someone or something v.
|
|
87 |
Phrasals |
birinin yanına uzanmak/yatmak |
lie alongside of someone v.
|
|
88 |
Phrasals |
birinin yanına sokulmak/kıvrılmak/kıvrılıp sokulmak |
nestle up against someone v.
|
|
89 |
Phrasals |
birini bir yerden yanına çağırmak |
call someone away from somewhere v.
|
|
90 |
Phrasals |
birinin yanına sokulmak/kıvrılmak/kıvrılıp sokulmak |
nestle up to someone v.
|
|
91 |
Phrasals |
bir kimseye bir yere/bir kimsenin yanına kadar eşlik etmek |
walk someone over to someone or something v.
|
|
92 |
Phrasals |
bir şeyin yanına bir şeyi çekmek |
pull something up to something v.
|
|
93 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şeyin) yanına koymak |
lay something alongside (of something) v.
|
|
94 |
Phrasals |
yanına/yakınına koymak |
place something beside something v.
|
|
95 |
Phrasals |
(bir şeyin) (yanına) yanaşmak |
pull (up) alongside of v.
|
|
96 |
Phrasals |
(birinin yaptığı bir şey) yanına kar kalmak |
get by with something v.
|
|
97 |
Phrasals |
yanına bırakmamak |
revenge on v.
|
|
98 |
Phrasals |
yanına/yakınına koymak |
set something beside something v.
|
|
99 |
Phrasals |
yanına bırakmamak |
revenge upon v.
|
|
100 |
Phrasals |
yanına/yakınına koymak |
put something beside something v.
|
|
101 |
Phrasals |
(birinin yaptığı bir şey) yanına kar kalmak |
get away with something v.
|
|
102 |
Phrasals |
yanına/önüne almak |
gather someone or something to oneself v.
|
|
103 |
Phrasals |
yanına koymak/yerleştirmek |
place someone or something next to someone or something v.
|
|
104 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şeyin/yerin) her yanına dağıtmak |
diffuse (something) through (something) v.
|
|
105 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şeyin/yerin) her yanına yaymak |
diffuse (something) through (something) v.
|
|
106 |
Phrasals |
bir şeyi (başka) bir şeyin her yanına dağıtmak/yaymak |
diffuse something through something (else) v.
|
|
107 |
Phrasals |
bir şeyi (başka) bir şeyin her yanına nüfuz ettirmek |
diffuse something through something (else) v.
|
|
108 |
Phrasals |
bir şeyin her yanına yayılmak/dağılmak |
diffuse through something v.
|
|
109 |
Phrasals |
bir şeyin her yanına nüfuz etmek |
diffuse through something v.
|
|
110 |
Phrasals |
(bir şeyi başka bir şeyin) yanına/bitişiğine koymak |
put (something) next to (something else) v.
|
|
111 |
Phrasals |
(bir suç) yanına kâr kalmak |
get away v.
|
|
112 |
Phrasals |
bitki sırasının iki yanına karık açarak köklerin yayılmasını önlemek |
bar off v.
|
|
113 |
Phrasals |
yanına gitmek |
go for v.
|
|
114 |
Phrasals |
yanına tutmak |
hold against v.
|
|
115 |
Phrasals |
yanına koymak |
hold against v.
|
|
116 |
Phrasals |
isminin yanına bir işaret koymak |
mark off v.
|
|
117 |
Phrasals |
yanına koymak |
place with v.
|
|
118 |
Phrasals |
yanına vermek |
place with v.
|
|
119 |
Phrasals |
yanına yerleştirecek bir kişi, çift, grup bulmak |
place with v.
|
|
120 |
Phrasals |
bir kişinin, çiftin, grubun yanına yerleştirmek |
place with v.
|
|
121 |
Phrasals |
bir kişinin, çiftin, grubun yanına/bakımına vermek |
place with v.
|
|
122 |
Phrasals |
bir şeyi birinin/bir şeyin yanına bırakmak |
place something with someone or something v.
|
|
123 |
Phrasals |
yanına koymak/yerleştirmek |
put with v.
|
|
124 |
Phrasals |
yanına vermek |
put with v.
|
|
125 |
Phrasals |
birini/bir şeyi giderken yanına almak |
take someone or something with one v.
|
|
126 |
Phrasals |
yanına almak |
take with (one or something) v.
|
|
127 |
Phrasals |
birini/bir şeyi birinin/bir şeyin yanına yerleştirmek |
keep someone or something in with someone or something v.
|
|
128 |
Phrasals |
bir şey sürerek yanına gelmek |
ride over v.
|
|
129 |
Phrasals |
bir şeyin (hayvan) üzerinde yanına gelmek |
ride over v.
|
|
130 |
Phrasals |
bir araçla yanına gelmek |
ride over v.
|
|
131 |
Phrasals |
koşarak birinin/bir şeyin yanına inmek |
run down to someone or something v.
|
|
132 |
Phrasals |
(birinin) yanında/yanına bırakmak |
keep with (someone) v.
|
|
133 |
Phrasals |
bir şeyi birinin yanına/yanında bırakmak |
keep something with someone v.
|
|
134 |
Phrasals |
(birinin) yanında/yanına yatmak |
lie with (one) v.
|
|
135 |
Phrasals |
(birinin) yanında/yanına uzanmak |
lie with (one) v.
|
|
136 |
Phrasals |
birinin yanında/yanına yatmak |
lie with someone v.
|
|
137 |
Phrasals |
birinin yanında/yanına uzanmak |
lie with someone v.
|
|
138 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılmak |
nuzzle up (to someone or something) v.
|
|
139 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak |
nuzzle up (to someone or something) v.
|
|
140 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılmak |
nuzzle up against (someone or something) v.
|
|
141 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak |
nuzzle up against (someone or something) v.
|
|
142 |
Phrasals |
hızla yanına gelmek |
zoom up v.
|
|
143 |
Phrasals |
yanına gitmek |
zoom up v.
|
|
144 |
Phrasals |
(birini) bir süreliğine (birinin) yanına yerleştirmek |
put (someone) up with (one) v.
|
|
145 |
Phrasals |
(birini) bir süreliğine (birinin) yanına bırakmak |
put (someone) up with (one) v.
|
|
146 |
Phrasals |
birini bir süreliğine birinin yanına yerleştirmek |
put someone up with someone v.
|
|
147 |
Phrasals |
birini bir süreliğine birinin yanına bırakmak |
put someone up with someone v.
|
|
148 |
Phrasals |
hızla (birinin/bir şeyin) yanına gelmek/gitmek |
breeze up to (someone or something) v.
|
|
149 |
Phrasals |
kendinden emin bir şekilde (birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak/yanına gitmek |
breeze up to (someone or something) v.
|
|
150 |
Phrasals |
rahat bir şekilde (birinin/bir şeyin) yanına gitmek/gelmek |
breeze up to (someone or something) v.
|
|
151 |
Phrasals |
elini kolunu sallayarak (birinin/bir şeyin) yanına gitmek/gelmek |
breeze up to (someone or something) v.
|
|
152 |
Phrasals |
(birinin ya da bir şeyin) her yanına salya bulaştırmak |
salivate (all) over (someone or something) v.
|
|
153 |
Phrasals |
(bir şeyin) yanına çekmek |
pull up along (something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
(bir şeyin) yanına gelip durmak |
pull up along (something) v.
|
|
155 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına yaklaşmak |
draw (up) alongside someone or something v.
|
|
156 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına yetişmek |
draw (up) alongside someone or something v.
|
|
157 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına yaklaşmak |
draw (up) alongside v.
|
|
158 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına yetişmek |
draw (up) alongside v.
|
|
159 |
Phrasals |
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak |
lie alongside (of someone or an animal) v.
|
|
160 |
Phrasals |
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak |
lie alongside (of someone or an animal) v.
|
|
161 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıraya girmek |
line up alongside someone or something v.
|
|
162 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıra yapmak |
line up alongside someone or something v.
|
|
163 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıra olmak |
line up alongside someone or something v.
|
|
164 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıraya dizmek |
line up alongside someone or something v.
|
|
165 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıralamak |
line up alongside someone or something v.
|
|
166 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına yaklaşmak |
draw (up) alongside someone or something v.
|
|
167 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına yetişmek |
draw (up) alongside someone or something v.
|
|
168 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına yaklaşmak |
draw (up) alongside v.
|
|
169 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına yetişmek |
draw (up) alongside v.
|
|
170 |
Phrasals |
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak |
lie alongside (of someone or an animal) v.
|
|
171 |
Phrasals |
(birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak |
lie alongside (of someone or an animal) v.
|
|
172 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıraya girmek |
line up alongside someone or something v.
|
|
173 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıra yapmak |
line up alongside someone or something v.
|
|
174 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıra olmak |
line up alongside someone or something v.
|
|
175 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıraya dizmek |
line up alongside someone or something v.
|
|
176 |
Phrasals |
birinin/bir şeyin yanına sıralamak |
line up alongside someone or something v.
|
|
177 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına koşmak |
run up (to someone or something) v.
|
|
178 |
Phrasals |
seyir halindeki veya demirli teknenin yanına başka bir tekneyle yanaşmak |
breast up v.
|
|
179 |
Phrasals |
hızla yanına gelmek/gitmek |
breeze up v.
|
|
180 |
Phrasals |
kendinden emin bir şekilde yanına gitmek/karşısına çıkmak |
breeze up v.
|
|
181 |
Phrasals |
elini kolunu sallayarak yanına gelmek/gitmek |
breeze up v.
|
|
182 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına taşımak |
bring (someone or something) up against (someone or something) v.
|
|
183 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına atmak |
bring (someone or something) up against (someone or something) v.
|
|
184 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına getirmek |
bring (someone or something) up against (someone or something) v.
|
|
185 |
Phrasals |
(birini) yanına çağırmak |
call (one) over v.
|
|
186 |
Phrasals |
(birini) yanına çağırmak |
call for (someone) v.
|
|
187 |
Phrasals |
yanına çağırmak |
call in v.
|
|
188 |
Phrasals |
yanına çağırmak |
call into v.
|
|
189 |
Phrasals |
listedeki birinin isminin/bir maddenin yanına tik atmak |
check someone or something off v.
|
|
190 |
Phrasals |
yanına gelmek |
come over v.
|
|
191 |
Phrasals |
yanına yaklaşmak |
come over v.
|
|
192 |
Phrasals |
(birinin/bir hayvanın) yanına kıvrılıp yatmak |
curl up with (someone or an animal) v.
|
|
193 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılıp yatmak |
curl up with (someone or something) v.
|
|
194 |
Phrasals |
hemen (birinin/bir şeyin) yanına gitmek |
cut out for (someone or something) v.
|
|
195 |
Phrasals |
her yanına yaymak |
diffuse through v.
|
|
196 |
Phrasals |
her yanına nüfuz etmek |
diffuse through v.
|
|
197 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına/yanında konumlandırmak |
flank upon (someone or something) v.
|
|
198 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına/yanında konumlandırmak |
flank on (someone or something) v.
|
|
199 |
Phrasals |
yanına almak/çekmek |
gather to (oneself) v.
|
|
200 |
Phrasals |
birini birinin/bir şeyin yanına vermek |
get someone on someone or something v.
|
|
201 |
Phrasals |
birini birinin/bir şeyin yanına vermek |
get someone onto someone or something v.
|
|
202 |
Phrasals |
(bir şey) yanına kalmak |
get by with (something) v.
|
|
203 |
Phrasals |
(bir şey) yanına kar kalmak |
get by with (something) v.
|
|
204 |
Phrasals |
bir şeyin yanına gitmek/uymak |
go with something v.
|
|
205 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin yanına/bir yere) hızlıca dönmek |
hurry back to (someone or something) v.
|
|
206 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına yatırmak |
lay (someone or something) alongside (someone or something) v.
|
|
207 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına uzatmak |
lay (someone or something) alongside (someone or something) v.
|
|
208 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına koymak |
lay (someone or something) alongside (someone or something) v.
|
|
209 |
Phrasals |
'-in yanına koymak |
lay alongside v.
|
|
210 |
Phrasals |
in yanına yatırmak |
lay alongside v.
|
|
211 |
Phrasals |
'-in yanına uzatmak |
lay alongside v.
|
|
212 |
Phrasals |
yanına uzanmak/yatmak |
lie alongside v.
|
|
213 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına uzanmak/yatmak |
lie alongside (someone or something) v.
|
|
214 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin listedeki) isminin yanına (bir şey) işareti koymak |
mark (someone or something) as (something) v.
|
|
215 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin listedeki) isminin yanına (bir şey) işareti koymak |
mark (someone or something) down as (something) v.
|
|
216 |
Phrasals |
(birinin/bir grubun/bir şirketin) yanına taşınmak |
move in with (someone or something) v.
|
|
217 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak/kıvrılmak |
nestle (up) against (someone or something) v.
|
|
218 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılıp yatmak |
nestle (up) against (someone or something) v.
|
|
219 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak/kıvrılmak |
nestle (up) to (someone or something) v.
|
|
220 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılıp yatmak |
nestle (up) to (someone or something) v.
|
|
221 |
Phrasals |
yanına sokulmak/kıvrılmak |
nestle against v.
|
|
222 |
Phrasals |
yanına kıvrılıp yatmak |
nestle against v.
|
|
223 |
Phrasals |
'-in yanına kıvrılmak |
nuzzle up against v.
|
|
224 |
Phrasals |
'-in yanına sokulmak |
nuzzle up against v.
|
|
225 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) yanına koymak/bırakmak |
place (someone or something) next to (someone or something else) v.
|
|
226 |
Phrasals |
yanına koymak/yerleştirmek |
place next to v.
|
|
227 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına yanaşmak |
pull alongside (someone or something) v.
|
|
228 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına çekmek |
pull alongside (someone or something) v.
|
|
229 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına yanaşmak |
pull up alongside (someone or something) v.
|
|
230 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına çekmek |
pull up alongside (someone or something) v.
|
|
231 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına çekmek |
pull up to (someone or something) v.
|
|
232 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına yanaşmak |
pull up to (someone or something) v.
|
|
233 |
Phrasals |
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her yanına yayılmak |
reverberate through (something or some place) v.
|
|
234 |
Phrasals |
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her yanına yayılmak |
reverberate throughout (something or some place) v.
|
|
235 |
Phrasals |
gizlice (birinin/bir şeyin) yanına sokulmak |
roll up on (someone or something) v.
|
|
236 |
Phrasals |
(bir şeyin) her yanına sinmek/nüfuz etmek |
run through (something) v.
|
|
237 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin/bir yerin) yanına/önüne koşmak |
run up to (someone, something, or some place) v.
|
|
238 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin/bir yerin) yanına/önüne gidivermek |
run up to (someone, something, or some place) v.
|
|
239 |
Phrasals |
aceleyle (birinin/bir şeyin) yanına gitmek |
rush up (to someone or something) v.
|
|
240 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına koşmak |
rush up (to someone or something) v.
|
|
241 |
Phrasals |
yanına/yakınına koymak |
set beside v.
|
|
242 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) sinsice yanına sokulmak |
slip up on (someone or something) v.
|
|
243 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) yanına/yakınına gitmek |
step up to (someone or something) v.
|
|
244 |
Phrasals |
belli bir yaş veya durumdayken evine/yanına/içeri almak |
take in as v.
|
|
245 |
Phrasals |
(bir yerin) dört bir yanına seyahat etmek |
travel over (something or some place) v.
|
|
246 |
Phrasals |
yüzsüz bir şekilde yanına gelmek/gitmek |
waltz up v.
|
|
247 |
Phrasals |
utanmadan yanına gelmek/gitmek |
waltz up v.
|
|
248 |
Phrasals |
yüzsüz bir şekilde (birinin/bir şeyin) yanına gelmek/gitmek |
waltz up (to someone or something) v.
|
|
249 |
Phrasals |
utanmadan (birinin/bir şeyin) yanına gelmek/gitmek |
waltz up (to someone or something) v.
|
|
250 |
Phrasals |
eliyle yanına çağırmak |
wave down v.
|
|
251 |
Phrasals |
eliyle yanına gelmesini işaret etmek |
wave down v.
|
|
252 |
Phrasals |
(birinin yanına/bir yere) ışınlanmak |
zoom over to (someone or something) v.
|
|
Phrases |
|
253 |
Phrases |
(birinin) yanına |
around (someone or something) adv.
|
|
254 |
Phrases |
kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz |
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr.
|
|
255 |
Phrases |
kafanın yanına |
upside the head expr.
|
|
256 |
Phrases |
kafasının yanına doğru |
upside the head expr.
|
|
257 |
Phrases |
kafasının yanına |
upside the head expr.
|
|
Proverb |
|
258 |
Proverb |
allah sevdiklerini yanına erken alır |
god takes soonest those he loveth best
|
|
259 |
Proverb |
allah sevdiği kulunu yanına erken alır |
god takes soonest those he loveth best
|
|
260 |
Proverb |
allah sevdiği kulunu yanına erken alırmış |
whom the gods love die young
|
|
261 |
Proverb |
tanrı sevdiği kulunu yanına erken alır |
god takes soonest those he loveth best
|
|
262 |
Proverb |
isin yanına varan is misin yanına varan mis kokar |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
|
263 |
Proverb |
allah sevdiği kulunu yanına erken alırmış |
(those) whom the gods love die young
|
|
Colloquial |
|
264 |
Colloquial |
gece çocuk ağladığı için yanına gidip onun yatağında uyuyakalma |
musical beds n.
|
|
265 |
Colloquial |
bir gemiye kargo indirip bindirirken yanına bağlanan kızak |
the skids n.
|
|
266 |
Colloquial |
yanına yaklaşılmayan |
superexpensive adj.
|
|
267 |
Colloquial |
babanın yanına git |
go to your dad expr.
|
|
268 |
Colloquial |
hemen yanına geleceğim |
with you in a moment expr.
|
|
269 |
Colloquial |
birazdan yanına/yanınıza geleceğim |
with you in a minute expr.
|
|
270 |
Colloquial |
birazdan yanına/yanınıza geleceğim |
with you in a moment expr.
|
|
271 |
Colloquial |
şehrin/kasabanın dört bir yanında/yanına |
all around town expr.
|
|
272 |
Colloquial |
şehrin/kasabanın dört bir yanında/yanına |
all around town expr.
|
|
273 |
Colloquial |
yanına bile yaklaşamaz |
not anything like expr.
|
|
274 |
Colloquial |
bu yanına kar kalmaz |
you won't get away with it [cliché] expr.
|
|
275 |
Colloquial |
bu yanına kar kalmaz |
you won't get away with this [cliché] expr.
|
|
276 |
Colloquial |
yaptığın yanına kar kalmayacak |
you'll never get away with it [cliché] expr.
|
|
277 |
Colloquial |
yaptığın yanına kar kalmayacak |
you'll never get away with this [cliché] expr.
|
|
Idioms |
|
278 |
Idioms |
bir içkinin yanına gitmeyen alkolsüz içecek |
a bad mixer n.
|
|
279 |
Idioms |
belli bir yaş veya durumdayken evine/yanına/içeri almak |
take (someone or something) in as (something) v.
|
|
280 |
Idioms |
(biri tarafından)yetiştirilmek/yanına alınmak |
be taken in by (someone) v.
|
|
281 |
Idioms |
(biri tarafından)yetiştirilmek/yanına alınmak |
get taken in (by someone or something) v.
|
|
282 |
Idioms |
birinin yanına kar bırakmamak |
get one's own back v.
|
|
283 |
Idioms |
birinin yaptığının yanına kar kalmasına izin vermek |
let someone get by with something v.
|
|
284 |
Idioms |
geline damadın yanına kadar eşlik etmek |
give the bride away v.
|
|
285 |
Idioms |
yanına bırakmak |
put to v.
|
|
286 |
Idioms |
yaptığı yanına kar kalmak |
get away scot-free v.
|
|
287 |
Idioms |
yanına bırakmamak |
get one's own back v.
|
|
288 |
Idioms |
yanına kar kalmak |
slip through the net v.
|
|
289 |
Idioms |
yanına kar kalmak |
get away scot-free v.
|
|
290 |
Idioms |
yanına yaklaşmak |
come up to v.
|
|
291 |
Idioms |
yaptığı yanına kar kalmak |
get away with something v.
|
|
292 |
Idioms |
yanına kar kalmak |
get away with murder v.
|
|
293 |
Idioms |
(cinayet) yanına kar kalmak |
get away with murder v.
|
|
294 |
Idioms |
yanına kar kalmak |
get off scot-free v.
|
|
295 |
Idioms |
yaptığı yanına kar kalmak |
get off scot-free v.
|
|
296 |
Idioms |
yaptığı yanına kar kalmak |
beat the rap v.
|
|
297 |
Idioms |
yanına sokulmak |
come up to v.
|
|
298 |
Idioms |
yaptığı yanına kar kalmak |
get away/off scot-free v.
|
|
299 |
Idioms |
(hedefin) yanına bile yaklaşamamak |
miss something by a mile v.
|
|
300 |
Idioms |
(bir şeyi bir şeyin) yanına yerleştirmek |
put to v.
|
|
301 |
Idioms |
yanına yaklaşmak |
draw near to v.
|
|
302 |
Idioms |
yanına koymak |
put to v.
|
|
303 |
Idioms |
birini yanına çağırmak (özel bir konuşma için) |
draw (one) to one side v.
|
|
304 |
Idioms |
(birini) yanına çekmek |
get (someone) onside v.
|
|
305 |
Idioms |
(birinin) desteğini arkasına/yanına almak |
get/keep somebody onside v.
|
|
306 |
Idioms |
(birini) yanına çekmek |
get/keep somebody onside v.
|
|
307 |
Idioms |
birini yanına çağırmak (özel bir konuşma için) |
take/draw somebody to one side v.
|
|
308 |
Idioms |
(bir suç) yanına kâr kalmak |
walk away scot-free v.
|
|
309 |
Idioms |
yanına bırakmamak |
not let someone get away with something v.
|
|
310 |
Idioms |
(birinin) yanına alınmak |
be taken under the wing of (someone) v.
|
|
311 |
Idioms |
yanına bile yaklaşamamak |
cannot hold a candle to v.
|
|
312 |
Idioms |
yanına bile yaklaşamamak |
can't hold a candle to v.
|
|
313 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) yanına bile yaklaşamaz |
can't hold a candle to (someone or something) v.
|
|
314 |
Idioms |
birinin/bir şeyin yanına bile yaklaşamaz |
can't hold a candle to someone/something v.
|
|
315 |
Idioms |
evine (birinin/bir şeyin) yanına dönmek/gelmek |
come home to (someone or something) v.
|
|
316 |
Idioms |
(birinin) yanına kar bırakmamak |
get your own back (on somebody) v.
|
|
317 |
Idioms |
yanına kar kalmak |
go scot-free v.
|
|
318 |
Idioms |
yaptığı yanına kar kalmak |
go scot-free v.
|
|
319 |
Idioms |
(birini) yanına çok yaklaştırmamak |
keep (one) at arm's length v.
|
|
320 |
Idioms |
(birinin yaptığının) yanına kar kalmasına izin vermek |
let (one) get by with (something) v.
|
|
321 |
Idioms |
yaptığının yanına kar kalmasına izin vermek |
let get by with v.
|
|
322 |
Idioms |
(hedefin) yanına bile yaklaşamamak |
miss by a mile v.
|
|
323 |
Idioms |
yanına yaklaşmamak |
stay clear v.
|
|
324 |
Idioms |
-in yanına yaklaşmamak |
stay clear of v.
|
|
325 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) yanına yaklaşmamak |
stay clear of (someone or something) v.
|
|
326 |
Idioms |
yanına/yakınına gitmek |
step right up v.
|
|
327 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) yanına/yakınına gitmek |
step right up to (someone or something) v.
|
|
328 |
Idioms |
giderken yanına almak |
take with one v.
|
|
329 |
Idioms |
(bir yerin) dört bir yanına seyahat etmek |
travel all over (some place) v.
|
|
330 |
Idioms |
dört bir yanına dağılmış |
scattered from here to breakfast adj.
|
|
331 |
Idioms |
yaptığı yanına kar kalmayacak |
she will get hers expr.
|
|
332 |
Idioms |
yaptığı yanına kar kalmayacak |
he will get his expr.
|
|
333 |
Idioms |
(birinin) yaptığı yanına kar kalmayacak |
(someone) will get (someone's) expr.
|
|
334 |
Idioms |
birinin/bir şeyin yanına bile yaklaşamaz |
cannot hold a candle to somebody/something expr.
|
|
335 |
Idioms |
işlenen suç kimsenin yanına kalmaz |
crime does not pay expr.
|
|
336 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) yanına bile yaklaşamaz |
doesn't hold a candle (to someone or something) expr.
|
|
337 |
Idioms |
ispiyonculuk ispiyoncuların yanına kar kalmaz |
snitches get stitches (and end up in ditches) expr.
|
|
338 |
Idioms |
ispiyonculuk ispiyoncuların yanına kar kalmaz |
snitches get stitches and wind up in ditches expr.
|
|
Speaking |
|
339 |
Speaking |
bu yanına kar kalmaz |
you'll never get away with it expr.
|
|
340 |
Speaking |
bunun yanına kalmasına izin veremem |
I can't let you get away with it expr.
|
|
341 |
Speaking |
bu dünyada yanına kar kalacak şeyler vardır |
there are things you can get away with expr.
|
|
342 |
Speaking |
eldivenlerini yanına al |
take your gloves with you expr.
|
|
343 |
Speaking |
hanım arkadaşının yanına dön |
return to your lady friend expr.
|
|
344 |
Speaking |
ıssız adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu? |
if you were stranded on a deserted island what three things would you take? expr.
|
|
345 |
Speaking |
ıssız adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu? |
if you were stranded on a deserted island what three things would you bring? expr.
|
|
346 |
Speaking |
ıssız adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu? |
if you were stranded on a deserted island name three things you would bring? expr.
|
|
347 |
Speaking |
karımın yanına dönmeliyim |
I have to get back to my wife expr.
|
|
348 |
Speaking |
kocamın yanına dönmeliyim |
I have to get back to my husband expr.
|
|
349 |
Speaking |
onun yanına yaklaşmanı istemiyorum |
I don't want you anywhere near her expr.
|
|
350 |
Speaking |
kızın yanına gittim |
I went up to the girl expr.
|
|
351 |
Speaking |
yaptıkları yanına kalmadı |
he didn’t get away with it expr.
|
|
352 |
Speaking |
yanına oturabilir miyim? |
may I sit next to you? expr.
|
|
353 |
Speaking |
yanına oturabilir miyim? |
may I sit by you? expr.
|
|
354 |
Speaking |
yanına yaklaşılmaz |
it's prohibitively expensive expr.
|
|
355 |
Speaking |
yaptığın yanına kar kalmayacak |
you'll never get away with it expr.
|
|
Trade/Economic |
|
356 |
Trade/Economic |
ailesinden ayrılıp yalnız yaşadıktan sonra ekonomik sıkıntılar nedeniyle ailesinin yanına geri dönen genç grup |
boomerang generation n.
|
|
357 |
Trade/Economic |
deneyimsiz işçilerin yanına deneyimlileri alma |
dilution of labour n.
|
|
358 |
Trade/Economic |
deneyimsiz işçilerin yanına deneyimlileri de almak |
dilute labour v.
|
|
Law |
|
359 |
Law |
birinin yanına oturmak |
sit next to someone v.
|
|
360 |
Law |
birinin yanına oturmak |
sit beside someone v.
|
|
Technical |
|
361 |
Technical |
yapım aşamasında geminin yanına dikine sabitlenmiş kısa traverslerden her biri |
thwart n.
|
|
362 |
Technical |
yanına olasılı sapma |
deflection probable error n.
|
|
363 |
Technical |
yol kenarını kazması veya düzlemesi için aracın yanına takılan makine |
plough n.
|
|
364 |
Technical |
yol kenarını kazması veya düzlemesi için aracın yanına takılan makine |
plow n.
|
|
365 |
Technical |
bir yanından öteki yanına |
across adv.
|
|
Computer |
|
366 |
Computer |
oyun oynayan birisinin yanına oturup sürekli müdahalede bulunma |
backseat gaming n.
|
|
Architecture |
|
367 |
Architecture |
binanın bir yanından öbür yanına geçen kiriş |
browpost n.
|
|
Furniture |
|
368 |
Furniture |
kapı kolunun yanına yerleştirilen yüzey koruyucu plaka |
fingerplate n.
|
|
Marine |
|
369 |
Marine |
geminin rüzgaraltı yanına düşmesi |
leeway n.
|
|
370 |
Marine |
rüzgar altı yanına doğru |
leeward n.
|
|
371 |
Marine |
geminin yana yatmaması için iki yanına yerleştirilen metal veya tahta kalas |
leeboard n.
|
|
372 |
Marine |
bir diğer geminin rüzgar alan yanına göre geminin konumu |
weather gauge n.
|
|
373 |
Marine |
savaşmak için gemiyi bir diğerinin yanına yanaştırmak |
lay a ship aboard v.
|
|
374 |
Marine |
geminin rüzgar alan yanına ait |
weather adj.
|
|
Mining |
|
375 |
Mining |
büyük tünel yanına açılan uzantı |
shoot n.
|
|
Printing |
|
376 |
Printing |
(braille) kağıdın her iki yanına basılmış ve noktalar birbirinin üstüne gelmeyecek şekilde ayarlanmış |
interpoint adj.
|
|
Gastronomy |
|
377 |
Gastronomy |
yemek servisinde kullanılan ahşap tabağın yanına konulan tuzluk |
trencher salt n.
|
|
378 |
Gastronomy |
körinin yanına konulan pilav ve patates kızartması |
half-and-half [uk] n.
|
|
Agriculture |
|
379 |
Agriculture |
her iki yanına yığılmış toprakla karık kesen bir saban türü |
middlebreaker n.
|
|
380 |
Agriculture |
her iki yanına yığılmış toprakla karık kesen bir saban türü |
middlebuster n.
|
|
Linguistics |
|
381 |
Linguistics |
bağlayıcı bir fiil olmaksızın değiştirdiği ismin yanına yerleştirilme |
attributiveness n.
|
|
382 |
Linguistics |
(bağlacı, edatı) dil bilgisel açıdan ilişkili sözcüğün yanına getirmek |
postpose v.
|
|
383 |
Linguistics |
sözcüğün yanına gelen |
postpositive adj.
|
|
Military |
|
384 |
Military |
abd'de başka bir figürün yanına eklendiğinde aynı madalyadan ikinci kez alındığını belirten askeri nişan |
oak leaf cluster n.
|
|
385 |
Military |
yanına önleme açısı |
lateral lead n.
|
|
386 |
Military |
yanına olasılı sapma |
deflection probable error n.
|
|
387 |
Military |
düşmanın yaklaşmasını engellemek amacıyla tahkimatın önüne veya yanına yerleştirilen engel |
entanglement n.
|
|
Chess |
|
388 |
Chess |
kaleyi şahın yanına koymak |
castle v.
|
|
Art |
|
389 |
Art |
bacağı vücudun yanına kaldırarak yapılan bir dans hareketi |
extension n.
|
|
Music |
|
390 |
Music |
notanın yanına eklenen ufak nota |
appoggiatura n.
|
|
Latin |
|
391 |
Latin |
tanrı sevdiği kulunu yanına erken alır |
quem di diligunt adolescens moritur n.
|
|
Archaic |
|
392 |
Archaic |
yazılı metinde yanına işaret parmağı havada yumruk simgesiyle belirtilen not veya yorum |
mutton fist n.
|
|
393 |
Archaic |
yanına yaklaşamaz |
never the neer adv.
|
|
Slang |
|
394 |
Slang |
(birinin/bir şeyin) yanına kadar gelmek/uzanmak |
butt (up) against (someone or something) v.
|
|
395 |
Slang |
grafitilerin yanına oradaki çizimin/yazının silinse de kalıcı olduğunu/değişmeyeceğini belirtmek için yazılan bir ifade |
stid(still true if destroyed) [us] expr.
|
|