yerleşik - Turco Inglés Diccionario

yerleşik

Significados de "yerleşik" en diccionario inglés turco : 54 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yerleşik settled adj.
They can then apply for settled status.
Daha sonra yerleşik statü için başvurabilirler.

More Sentences
yerleşik stationary adj.
General
yerleşik settled adj.
The Valdivia Culture is one of the oldest settled cultures recorded in the Americas.
Valdivia Kültürü, Amerika'da kaydedilen en eski yerleşik kültürlerden biridir.

More Sentences
yerleşik sedentary adj.
The discussed variety is characterized by a sedentary lifestyle, but there are also nomads.
Tartışılan çeşitlilik, yerleşik bir yaşam tarzı ile karakterize edilir, ancak aynı zamanda göçebeler de vardır.

More Sentences
yerleşik entrenched adj.
Many gender stereotypes are entrenched in our societies.
Toplumlarımızda pek çok toplumsal cinsiyet klişesi yerleşiktir.

More Sentences
yerleşik resident adj.
It is the resident company at the New York City Center, and there are regular touring performances.
New York Şehir Merkezinde yerleşik bir şirkettir ve düzenli turne performansları vardır.

More Sentences
yerleşik based adj.
This importer is usually based in Belgium and not in Luxembourg.
Bu ithalatçı genellikle Lüksemburg'da değil Belçika'da yerleşiktir.

More Sentences
yerleşik established adj.
The EIB has EUR 9 billion invested in that area, it has experts and an established way of operating.
AYB'nin bu alanda 9 milyar Avroluk yatırımı, uzmanları ve yerleşik bir çalışma şekli var.

More Sentences
Law
yerleşik resident adj.
Experience the same high-quality education as our resident students.
Yerleşik öğrencilerimizle aynı yüksek kaliteli eğitimi deneyimleyin.

More Sentences
Technical
yerleşik built-in adj.
America and Europe have built-in safeguards to ensure the Court will not become a political tool.
Amerika ve Avrupa, Mahkeme'nin siyasi bir araç haline gelmemesini sağlamak için yerleşik güvencelere sahiptir.

More Sentences
Computer
yerleşik onboard adj.
Using both the onboard software and the Web version, everything stays synced between them.
Hem yerleşik yazılımı hem de Web sürümünü kullanarak, her şey aralarında senkronize kalır.

More Sentences
Informatics
yerleşik built-in adj.
Firstly, surely it is dangerous to negotiate separately on the Built-In Agenda.
İlk olarak, Yerleşik Gündem üzerinde ayrı ayrı müzakere etmek kesinlikle tehlikelidir.

More Sentences
General
yerleşik prescriptive adj.
yerleşik localized adj.
yerleşik intrinsic adj.
yerleşik situated adj.
yerleşik stationary adj.
yerleşik permanent adj.
yerleşik builtin adj.
yerleşik built in adj.
yerleşik nonmigratory adj.
yerleşik nontenant adj.
yerleşik on-board adj.
yerleşik fundamental adj.
yerleşik localised adj.
yerleşik vested adj.
yerleşik land-based adj.
yerleşik habitant adj.
yerleşik empight [obsolete] adj.
yerleşik immoveable adj.
yerleşik implanted adj.
yerleşik institute [obsolete] adj.
yerleşik prejudicate [obsolete] adj.
yerleşik seated adj.
yerleşik sessile adj.
yerleşik sitfast adj.
yerleşik sitten adj.
yerleşik situate adj.
yerleşik fossilised adj.
yerleşik fossilized adj.
yerleşik solid adj.
yerleşik sot [dialect] adj.
yerleşik square adj.
yerleşik statarian adj.
yerleşik statary adj.
yerleşik inerratic adj.
yerleşik stelled adj.
yerleşik straight-ahead adj.
yerleşik bi abrev.
Colloquial
yerleşik straight adj.
Technical
yerleşik fusil adj.
Computer
yerleşik on-board adj.
Telecom
yerleşik on-board adj.
Archaic
yerleşik constitute adj.

Significados de "yerleşik" con otros términos en diccionario inglés turco: 278 resultado(s)

Turco Inglés
General
bir yerin yerlisi veya orada yerleşik olan kimse denizen n.
yerleşik hayat settled life n.
yurtiçinde yerleşik resident n.
yerleşik halk inhabitant n.
yerleşik düzen permanent settlement n.
yerleşik piyasa established market n.
yerleşik inanışa karşı (ortodoksluk açısından) unorthodoxy n.
yerleşik koşullar settled conditions n.
yerleşik halk settled public n.
yerleşik hayata geçiş sedentism n.
yerleşik hayat permanent settlement n.
yerleşik arazi settled land n.
yerleşik hayat yaşayanların üzerine yerleştikleri arazi settled land n.
yerleşik uygulama situated practice n.
yerleşik kültür established culture n.
yerleşik hayata geçiş transition to settled life n.
yerleşik nüfus resident population n.
toplum geleneklerine, adetlere ve yerleşik düzene karşı isyan etme titanism n.
yerleşik kurum establishment n.
yerleşik teşkilat establishment n.
geçici olarak yerleşik kimse visitant n.
yerleşik mera haft [dialect] [uk] n.
yerleşik olma reposedness n.
yerleşik kimse liveyer [canada] n.
yerleşik kimse livier [canada] n.
yerleşik kimse liveyere [canada] n.
kuzeydoğu kanada'da yerleşik yaşayan ve avcılık, balıkçılık, ticaret ile uğraşan kimse livyer n.
bazı yerleşik politikalara karşı çıkan kimse objector n.
yerleşik bir ekiple göreve katılan geçici ekip üyesi odd bod n.
yerleşik prosedürlere sıkı sıkıya uyan kimse ritualist n.
yerleşik gelenek, yerleşik biçim rubric n.
yerleşik kural institution n.
zamanla yerleşik hale gelen davranış kalıpları institutions n.
(siyasi sistem, din) yerleşik kurumlara güçlü bağlılık institutionalism n.
iki seyyar evin birbirine cıvatalanmış ve yerleşik halde kullanımı doublewide n.
güneybatı arizona ve kuzeybatı sanora'ya yerleşik pima halkı papago n.
(göçebe olmayan) yerleşik kimse countryman [ireland] n.
orta ve güneybatı asya'nın iran nüfusunu oluşturan ticaret ile uğraşan yerleşik bir halk sart n.
yerleşik uygulama/teamül established practice n.
yerleşik olgu fixed fact n.
önceden yerleşik yönetmelik preordinance n.
yerleşik inançları reddeden kimse freethinker n.
yerleşik pozisyon standfast n.
yerleşik hale gelme entrenchment n.
yerleşik halk residenter [us/scotland] n.
yerleşik kılmak establish v.
yerleşik hayata geçmek adopt a sedentary life v.
yerleşik hayata geçmek lead a sedentary life v.
yerleşik hayata geçmek settle v.
yerleşik hayata geçmek become sedentary v.
yerleşik bulunmak be located v.
yerleşik hayata geçmek adopt a settled life v.
kurulu veya yerleşik olma özelliğini elinden almak disestablish v.
önceden yerleşik hale getirmek preestablish v.
yerleşik hale gelmek sober v.
yerleşik hale getirmek indurate v.
yerleşik olmak staw v.
yerleşik olmayan unsettled adj.
yörüngeye yerleşik orbitary adj.
yerleşik olmayan nonresident adj.
yerleşik olmayan floating adj.
yerleşik olmayan non-resident adj.
yerleşik olmayan vagous adj.
(fikir) yerleşik implanted adj.
cennete yerleşik paradised adj.
yerleşik uygulamaya ters olan contrarian adj.
yerleşik olmayan shuttle [dialect] adj.
yerleşik olmayan free living adj.
yerleşik fikirleri sorgulayan freethinking adj.
yerleşik olmayan stayless adj.
yerleşik bir şekilde sedentarily adv.
yerleşik olarak prescriptively adv.
sabit bir şekilde, yerleşik bir şekilde statedly adv.
yerleşik anlamı veren son ek -ite suf.
Phrasals
(birini/bir grubu) yerleşik olduğu yeri terk etmek zorunda bırakmak uproot (someone or something) from (something or some place) v.
birini yerleşik olduğu yeri terk etmek zorunda bırakmak uproot someone from v.
Phrases
yerleşik kanı olarak kabul edilen accepted as given expr.
Colloquial
plajdaki yerleşik olmayan kimse parra [australia] n.
belirli bir repertuardan genellikle dönüşümlü olarak eserler sergileyen yerleşik tiyatro topluluğu rep (repertory company) abrev.
Idioms
normlarla ya da yerleşik inançlarla sınırlı kalmadan düşünme blue-sky thinking n.
yerleşik bir hayatı olmayan kimse a rolling stone n.
(bir şeyi) yerleşik hale getirmek make (something) stick v.
yerleşik hale getirmek make stick v.
yerleşik/yerlisi olduğu yerde on one's home ground expr.
yerleşik/yerlisi olduğu yerde on (your) home ground expr.
Trade/Economic
türkiye cumhuriyeti gümrük bölgesinde yerleşik kişi person established in the customs territory of the turkey n.
yabancı ülkede yerleşik kişiler üzerindeki alacak hakları claims on foreign residents n.
yerleşik yasalar institution n.
dış ülkelerde yerleşik ihracatçı foreign export merchant n.
ülkede yerleşik kişi ve işletmeler nationals n.
türkiye cumhuriyeti gümrük bölgesinde yerleşik kişi person established in the customs territory of turkish republic n.
yerleşik eşleştirme danışmanı resident twinning adviser n.
yurtdışında yerleşik operated abroad n.
yerleşik eşleştirme danışmanı resident twinning advisor n.
ülkede yerleşik olmayanlar non-residents n.
dışarıda yerleşik kişi non-resident n.
yerleşik ürün tedarikçisi resident buyer n.
yerleşik usul established procedure n.
ülkede yerleşik olmayanlar nonresidents n.
dışarıda yerleşik kişi nonresident n.
yerleşik firmalar incumbent firms n.
yerleşik olmayanların mevduatı non resident's deposits n.
yerleşik firma avantajı incumbent advantage n.
bir ülkenin yerleşik para birimi değeri par n.
Law
türkiye’de yerleşik operated in turkey n.
yerleşik içtihat well established case law n.
yerleşik içtihatlar settled case-law n.
yerleşik içtihat settled case-law n.
yerleşik içtihat established case-law n.
yerleşik içtihat jurisprudence constante n.
yerleşik içtihat established jurisprudence n.
Politics
yurtdışında yerleşik non resident n.
yerleşik olmayan yolcular non-resident carriers n.
birleşmiş milletler yerleşik koordinatörü un resident coordinator n.
bm yerleşik koordinatörü un resident coordinator n.
yerleşik olmayan yabancı non-resident alien n.
yerleşik monarşiye karşı kendini kral ilan eden kimse antiking n.
yerleşik göçmen landed immigrant [canada] n.
yerleşik elçi lieger n.
katılımcıların yerleşik usulleri yok sayarak harekete geçtikleri siyasi aktivizm direct action n.
Technical
yerleşik uygulayıcı resident executive n.
yerleşik yordam resident routine n.
yerleşik program resident program n.
yerleşik grup built-in group n.
yerleşik alan built-up area n.
yerleşik saha built-up area n.
denize yerleşik petrol kuyusu sea-located oil well n.
yerleşik stiller built-in styles n.
krank mili yatağı motor çerçevesinde yerleşik bir buhar makinesi türü self-contained steam engine n.
film sahnelerinde gölgelendirme sağlayan yerleşik bir cihaz türü shadow box n.
küçük ametal atom veya iyonlarının daha büyükler arasına yerleşik bulunduğu (katı yapısı) interstitial adj.
küçük ametal atom veya iyonlarının daha büyükler arasına yerleşik bulunduğu (katı yapısı) intersticial adj.
Computer
yerleşik olmayan yordam nonresident routine n.
bellekte yerleşik virüs resident infector n.
bitince yerleşik kalan program terminate and stay resident program n.
yerleşik altprogram resident routine n.
yerleşik menü built in menu n.
yerleşik yerel builtin local n.
yerleşik hoparlör docked speakers n.
yerleşik mikrofon docked mic n.
yerleşik modem integrated modem n.
bellekte yerleşik program memory resident program n.
bellekte yerleşik uygulama memory resident program n.
bellekte yerleşik virüs memory resident infector n.
yerleşik olmayan kısım nonresident portion n.
yerleşik disket on-board floppy n.
yerleşik yazılım firmware n.
yerleşik uygulayıcı resident executive n.
yerleşik yordam resident routine n.
yerleşik program resident program n.
yerleşik sözlük built-in dictionary n.
yerleşik yöntem built-in method n.
yerleşik işlevler built-in functions n.
yerleşik menüler built-in menus n.
kullanılabilir yerleşik araç çubukları built-in toolbars available n.
yerleşik görev built-in role n.
yerleşik komut built-in command n.
bellekte yerleşik olmayan virüs non-memory resident infector n.
ram'da yerleşik yazılım ram-resident software n.
yerleşik olmayan virüs non-resident infector n.
yerleşik olmayan virüs nonresident infector n.
anakarta yerleşik birimler on-board-units n.
amerika'da mukim/yerleşik olmayanlar non-us residents n.
kanada'da mukim/yerleşik olmayanlar non-canadian residents n.
yerleşik bilgisayar programı preprogram n.
yerleşik veri persistence n.
yerleşik kod scriptlet n.
yerleşik hale getirmek persist v.
birlikte yerleşik coresident adj.
yerleşik olmayan nonresident adj.
birlikte yerleşik co-resident adj.
yerleşik olmayan non-resident adj.
otomatik işlem, data işleme ve çok yönlü çalışma için yerleşik bir mikro işlemci kullanan smart adj.
(veri yapısı) yerleşik persistent adj.
yerel yerleşik builtin local expr.
Informatics
yerleşik font resident font n.
yerleşik dosya resident file n.
yerleşik yordam resident routine n.
donanıma yerleşik denetim hardware check n.
yerleşik olmayan program transient program n.
bellekte yerleşik program memory-resident program n.
yerleşik program resident program n.
yerleşik bilgisayar on-board computer n.
yerleşik modem integrated modem n.
yerleşik operatör incumbent operator n.
birlikte yerleşik co-resident adj.
bellekte yerleşik memory-resident adj.
Telecom
yerleşik sabit hat işletmecisi incumbent fixed-line operator n.
yerleşik işletmeci incumbent operator n.
yerleşik genişbant hizmeti residental broadband service n.
yerleşik evrensel hizmet sağlayıcısı incumbent universal service provider n.
yerleşik piyasa established market n.
yerleşik yerel santral taşıyıcısı incumbent local exchange carrier n.
yerleşik oyuncu established player n.
yerleşik tüketici residental consumer n.
Automotive
minibüsten kamyona değişen boyutlarda olup yerleşik ses ve video teçhizatına sahip araç ob van (outside broadcast van) abrev.
Traffic
yerleşik olunan ülke country of residence n.
Medical
mediastende yerleşik soliter paratiroid adenomlar mediastinally located ectopic parathyroid adenomas n.
yerleşik prosedür established procedure n.
tesisteki yerleşik hastalara sağlanan residential adj.
Anatomy
(iç kulağın bazı bölümlerinin yerleşik bulunduğu) kafatası boşluğu otocrane n.
(iç kulağın bazı bölümlerinin yerleşik bulunduğu) kafatası boşluğunda bulunan otocranial adj.
Math
(ağ) bir noktanın her komşuluğunda yerleşik olmak converge v.
Physics
yerleşik düzlem habit plane n.
Biology
yerleşik hücre resident cell n.
Marine Biology
yerleşik tür settled species n.
yerleşik orka resident orca n.
yerleşik katil balina resident killer whale n.
yerleşik katil balina resident orca n.
yerleşik orka resident killer whale n.
Social Sciences
yerleşik toplum düzeni settled society n.
yerleşik toplum düzeni sedentary society n.
yerleşik toplum settled society n.
yerleşik toplum sedentary society n.
eski yerleşik değerlere ve kurumlara yönelme traditionism n.
saskatchewan kırsalında yerleşik olmayan bir topluluk zehner n.
kaliforniya'nın kıyı kenarlarında yerleşik bulunan yerli amerikan halkının bir üyesi luiseño n.
kuzey carolina'nın güneydoğusunda yerleşik bulunan yerli amerikan halkının bir üyesi lumbee n.
kuzeybatı kolombiya ve panama'ya yerleşik bir halk choco n.
yerleşik kurumları kabul etme institutionalism n.
yerleşik kurumlara bağlılık institutionalism n.
yerleşik kültürel, sosyal veya ekonomik sistemin dışında alternative adj.
Education
yerleşik asistan community advisor n.
yerleşik yardımcı community advisor n.
yerleşik yurt/yatakhane danışmanı senior resident n.
yerleşik yardımcı senior resident n.
yerleşik asistan resident assistant (ra) n.
yerleşik danışman resident mentor n.
yerleşik yurt/yatakhane danışmanı resident assistant (ra) n.
yerleşik yurt/yatakhane danışmanı community assistant (ca) n.
yerleşik asistan resident advisor (ra) n.
yerleşik yardımcı resident assistant (ra) n.
yerleşik yardımcı resident advisor (ra) n.
yerleşik yardımcı resident mentor n.
yerleşik danışman resident assistant (ra) n.
yerleşik danışman senior resident n.
yerleşik yurt/yatakhane danışmanı peer advisor n.
yerleşik asistan peer advisor n.
yerleşik danışman resident advisor (ra) n.
yerleşik danışman peer advisor n.
yerleşik asistan senior resident n.
yerleşik yurt/yatakhane danışmanı resident advisor (ra) n.
yerleşik danışman community advisor n.
yerleşik yardımcı community assistant (ca) n.
yerleşik yurt/yatakhane danışmanı community advisor n.
yerleşik yurt/yatakhane danışmanı resident mentor n.
yerleşik asistan community assistant (ca) n.
yerleşik danışman community assistant (ca) n.
yerleşik yardımcı peer advisor n.
yerleşik asistan resident mentor n.
üniversite eğitiminin yerleşik gelenek ve uygulamalarına karşı çıkan grup veya kurum antiuniversity n.
yerleşik eğitim kurumlarının dışında işletilen okul homeschool n.
üniversite eğitiminin yerleşik gelenek ve uygulamalarına karşı çıkan antiuniversity adj.
Linguistics
içe yerleşik tümcecik embedded clause n.
özde yerleşik self embedded n.
öne yerleşik preposed n.
yerleşik dil kullanım hassasiyeti sprachgefühl n.
(dil bilimsel yapı, kural) yerleşik hale gelmek fossilise v.
(dil bilimsel yapı, kural) yerleşik hale gelmek fossilize v.
History
yerleşik düzenin savunucusu praetorian n.
mö 2000 ile mö 1400 arasında süren ve girit ile siklat adalarında yerleşik medeniyet minoan adj.
yerleşik hohokam kültürünün gelişim dönemiyle ilgili sedentary adj.
Environment
çeşitliliğin sağlanması adına eksiklerinin tamamlanması gereken yerleşik hayvan popülasyonu seed stock n.
(bitki veya hayvan türü üyelerini) yerleşik üreme popülasyonu oluşturmak için yeni ortama yerleştirmek introduce v.
uzun süre yerleşik kalan persistent adj.
Meteorology
yerleşik-sakin settled adj.
Military
karada yerleşik hava savunması ground based air defence n.
Theatre
yerleşik tiyatro topluluğunun repertuardan dönüşümlü eserler sergilediği sahne repertory n.
repertuardan dönüşümlü eserler sergileyen yerleşik tiyatro topluluğu repertory n.
Photography
yerleşik flaş built-in flash n.
Archaic
yerleşik büyükelçi leaguer n.
yerleşik temsilci leaguer n.
yerleşik kurallara sıkı sıkıya bağlı olan kimse precisian n.
yerleşik kurallara sıkı sıkıya bağlı olan kimse precisianist n.
yerleşik şekilde reposedly adv.
Anthropology
(bazı yerleşik tarım topluluklarında) toprak verimliliğini artırmak için yapılan ritüel uygulaması fertility cult n.
yarı yerleşik semisedentary adj.
yılın bir dönemi yerleşik olup kalanında göçebelik yapan semisedentary adj.