as a - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

as a

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "as a" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
as a result adv. sonuç olarak
as a whole adv. bütün olarak
General
test of english as a foreign language n. yabancı dil olarak ingilizce testi
working as a maid n. hizmetçilik
adopted girl brought up as a servant n. ahretlik
a face as long as a fiddle n. suratı iki karış
sale of foodstuffs by a municipality so as to regulate the prices n. tanzim satışı
test of english as a foreign language n. toefl
a person with the same name as another n. adaş
population as a whole n. toplam nüfus
a man dressed as father christmas n. noel baba kılığında bir adam
the country as a whole n. ülkenin bütünü
the country as a whole n. ülkenin tamamı
start off as a waiter and end up as the owner of the restaurant n. restoranda garson olarak çalışmaya başlayıp sonunda restoranın sahibi olmak
deaf as a doorpost n. duvar gibi sağır
suicide as a social problem n. toplumsal bir sorun olarak intihar
turkish as a foreign language n. yabancı dil olarak türkçe
a is to b as c is to d n. analojik ilişki kuran kalıp
a is to b as c is to d n. c ile d'nin ilişkisi, a ile b'nin ilişkisi gibi
have as a purpose v. amaç olarak almak
be nominated as a candidate v. aday olarak gösterilmek
act as a brake v. fren görevi görmek
be as pissed as a newt v. leyla olmak
provide as a guarantee v. teminat olarak göstermek
hold as a hostage v. rehine olarak tutmak
stand as still as a statue v. put gibi durmak
rock as tough on a spring v. yaylanmak
become as gentle as a lamb v. kuzu kesilmek
stand as a candidate in something v. adaylığını koymak
lay down as a condition v. şart koşmak
serve as a model v. örnek olmak
be nominated as a candidate v. aday gösterilmek
act as a witness v. şahitlik etmek
work as a laborer v. ırgatlık etmek
use as a shield v. siper etmek
adopt as a principle v. ilke edinmek
nominate as a candidate v. aday göstermek
have as a meaning v. anlam olarak almak
be as pissed as a newt v. zom olmak
act as a witness v. tanıklık etmek
serve as a model v. emsal teşkil etmek
appoint a person as an agent v. vekil tayin etmek
turn as red as a beet v. pancar gibi olmak
remove oneself as a candidate v. adaylıktan çekilmek
act as a prostitute v. fuhuş yapmak
be circulated as a rumour v. ağızdan ağıza yayılmak
be as strong as a lion v. aslan kesilmek
use as a screen v. paravan olarak kullanmak
treat something as a joke v. işi şakaya vurmak
adopt quality as a principle v. kaliteyi ilke edinmek
have as a guest v. misafir olarak kabul etmek
lay down as a condition v. şart koymak
use somebody as a tool v. maşa gibi kullanmak
be as pissed as a newt v. dut gibi olmak
give as a gift v. hediye etmek
regard as a stranger v. yadırgamak
take as a goal v. amaç edinmek
be taken as a reference v. referans alınmak
take as a reference v. referans olarak almak
handle something as a whole v. bütün olarak ele almak
act as a brake v. fren vazifesi görmek
make (someone) a personal visit (as an act of deference) v. ayağına gelmek
get drunk as a skunk v. alkol komasına girmek
get drunk as a skunk v. zil zurna sarhoş olmak
get drunk as a skunk v. zurna olmak
appear as a guest on a tv show v. konuk olarak katılmak (bir tv programına vb)
appear as a guest on a tv show v. konuk olmak (bir tv programına vb)
be as sick as a dog v. yatak döşek hasta olmak
be as sick as a dog v. yataklara düşmek
stroll along (such as a river) v. yanından geçmek (nehir vb)
be appointed as a teacher v. öğretmen olarak atanmak
be inducted as a commander v. komutan olarak atanmak
be inducted as a governor v. vali olarak atanmak
serve as a model v. örnek teşkil etmek
give as a pretext v. bahane göstermek
act as a brake on v. fren vazifesi görmek
serve as a brake on v. fren görevi görmek
use as a base v. baz olarak almak
use as a means of v. araç olarak kullanmak
act as a v. görevi görmek
be supplied as a collateral v. teminat olarak gösterilmek
be pledged as a collateral v. teminat olarak gösterilmek
supply as a collateral v. teminat olarak göstermek
pledge as a collateral v. teminat olarak göstermek
take something as a collateral v. teminat olarak almak
provide something as collateral for (a loan) v. teminat olarak göstermek
serve as a soldier v. askerliğini yapmak
be at a loss as to whom to believe v. iki arada kalmak
adopt as a principle v. felsefe edinmek
adopt as a point of view v. felsefe edinmek
take as a fundamental belief v. felsefe edinmek
serve as a model v. emsal oluşturmak
serve as a model v. emsal olmak
use as a trump card v. koz olarak kullanmak
regard something as a threat v. tehdit olarak görmek
consider something as a threat v. tehdit olarak görmek
view something as a threat v. tehdit olarak görmek
perceive something as a threat v. tehdit olarak görmek
see something as a threat v. tehdit olarak görmek
portray something/someone as a target v. hedefe koymak
be shown as a model v. örnek gösterilmek
take something on as a duty v. görev edinmek
undertake as a duty v. görev edinmek
point a reed (for use as a pen) v. kalem açmak
be required as (a qualification) v. şart aranmak
be as busy as a beaver v. başını kaşıyacak vakti olmamak
be as busy as a bee v. başını kaşıyacak vakti olmamak
be taken as a basis v. baz alınmak
be taken as a basis v. esas alınmak
be as sick as a dog v. çok hasta olmak
use someone as a cat's paw v. birini maşa olarak kullanmak
lay (something) down as a condition v. şart getirmek
lay (something) down as a condition v. şart koymak
lay (something) down as a condition v. şart koşmak
use as a source v. kaynak olarak kullanmak
use as a reference v. kaynak olarak kullanmak
use as a source v. kaynak almak
use as a reference v. kaynak almak
act as a go-between v. köprü olmak
act as a vote-hunter v. oy avcılığı yapmak
take someone as a model v. model almak
give up as a bad job v. işin ucunu bırakmak
give up as a bad job v. işin peşini bırakmak
be kept as a back up v. yedekte bulundurulmak
be held as a back up v. yedekte bulundurulmak
keep as a back-up v. yedekte bulundurmak
punish as a warning or deterrent to others v. ibret-i alem olsun diye cezalandırmak
punish as a warning or deterrent to others v. başkalarına ibret olsun diye cezalandırmak
punish as a warning or deterrent to others v. ibreti alem için cezalandırmak
work as a teacher v. öğretmen olarak çalışmak
take something as a primary issue v. öncelikli tutmak
sober as a judge v. tamamen ayık olmak
be sly as a fox v. tilki gibi kurnaz olmak
take something as a prime concern v. öncelikli tutmak
point as a target v. hedef göstermek
hold as a security v. teminat olarak tutmak
keep as a security v. teminat olarak tutmak
allege as a pretext v. mazeret olarak göstermek
see someone as a rival v. rakip olarak görmek
see someone as a rival v. rakip görmek
allege as a pretext v. bahane üretmek
allege as a pretext v. bahane uydurmak
see someone as a brother v. kardeş gibi görmek
see someone as a friend v. arkadaş olarak görmek
accept as a present v. hediye olarak kabul etmek
accept as a gift v. hediye olarak kabul etmek
take something as a mission v. misyon edinmek
live as a slave v. köle gibi yaşamak
die as a result of one's gunshot wounds v. kurşun yaralarından ölmek
double up as a bed v. açılınca yatak olmak
work as a lawyer v. avukatlık yapmak
work as a lawyer v. avukat olarak çalışmak
not get enough love as a child v. çocukken sevgiden yoksun büyümek
not get enough love as a child v. çocukken yeterli sevgiyi almamak/görmemek
be awarded as a prize v. ödül olarak verilmek
serve as a warning v. uyarı niteliğinde olmak
serve as a warning v. uyarı teşkil etmek
serve as a warning v. uyarı görevi görmek
throw in as a bonus v. (bir şey alana yanında ücretsiz bir şeyi) hediye olarak vermek
have a rare talent as an artist v. bir sanatçı olarak nadir bir yeteneğe sahip olmak
have a rare talent as an artist v. bir sanatçı olarak nadir bulunan bir yeteneğe sahip olmak
use something as a model v. bir şeyi model olarak kullanmak
see someone as a role model v. birini rol model olarak görmek
see someone as a role model v. birini rol model görmek
die as a hero v. kahraman olarak ölmek
work as a team v. takım olarak çalışmak
be treated as a fool v. enayi yerine konmak
work as a team v. bir takım gibi çalışmak
work as a team v. takım/ekip halinde çalışmak
work as a team v. bir ekip gibi çalışmak
act as a broker v. komisyonculuk yapmak
act as a broker v. brokerlik yapmak
serve as a deputy v. milletvekilliği yapmak
regard someone as a son v. oğlu gibi görmek
play as a playmaker v. oyun kurucu olarak oynamak
serve as a shield v. kalkan görevi görmek
get a job as v. ... olarak iş bulmak
come as a shock v. şok etkisi yaratmak
as quiet as a mouse adj. sessiz
as meek as a lamb adj. uysal
as stiff as a ramrod adj. aşırı ciddi
as pissed as a newt adj. zil gibi
as hard as a bone adj. kemik gibi
mad as a march hare adj. zırdeli
as greedy as a pig adj. çok obur
as dry as a bone adj. kemik gibi
busy as a bee adj. arı gibi
as plain as a pikestaff adj. bariz
as fit as a fiddle adj. herşeye hazır
as obstinate as a mule adj. katır gibi inatçı
as light as a feather adj. tüy gibi
straight as a die adj. dosdoğru
tall as a post adj. direk gibi
fit as a fiddle adj. sapasağlam
busy as a bee adj. çok meşgul
as fresh as a daisy adj. uyanık
as fit as a fiddle adj. zinde ve neşeli
as cunning as a fox adj. tilki gibi kurnaz
as deaf as a doorpost adj. sağır
clear as a day adj. gün gibi açık
as deaf as a post adj. duvar gibi sağır
as happy as a king adj. durumundan memnun
fine as a fiddle adj. çok güzel
fit as a fiddle adj. demir gibi
as dry as a bone adj. kupkuru
as thin as a wafer adj. incecik
as pissed as a newt adj. zurna gibi
as meek as a lamb adj. kuzu gibi uysal
as tough as a leather adj. kayış gibi
as a brilliant adj. pırlanta gibi
as fit as a fiddle adj. turp gibi sağlam
as steady as a rock adj. güvenilir
as fresh as a daisy adj. canlı
fit as a fiddle adj. keyifli
fit as a fiddle adj. neşeli
mad as a hatter adj. zırdeli
straight as a die adj. dürüst
deaf as a post adj. duvar gibi sağır
as steady as a rock adj. sağlam
as gentle as a lamb adj. yumuşak huylu
as fresh as a daisy adj. taze
as brown as a berry adj. güneşte kararmış
as fit as a fiddle adj. turp gibi
as meek as a lamb adj. kuzu gibi
as cool as a cucumber adj. serin kanlı
as drunk as a lord adj. zil zurna sarhoş
as busy as a bee adj. çok meşgul
as thin as a lath adj. bir deri bir kemik
as fit as a fiddle adj. bomba gibi
as happy as a king adj. dertsiz
as happy as a king adj. kaygısız
as plain as a pikestaff adj. apaçık
as mad as a hatter adj. zırdeli
deaf as a post adj. tamamen sağır
as sharp as a needle adj. uyanık
as sharp as a needle adj. zeki
as drunk as a skunk adj. zil zurna sarhoş
as fresh as a daisy adj. dinç
as fit as a fiddle adj. sağlığı yerinde
as quiet as a mouse adj. çekingen
as stubborn as a mule adj. katır gibi inatçı
as cunning as a fox adj. şeytan gibi
as thin as a rake adj. çok zayıf
as changeable as a weathercock adj. fırıldak gibi dönek
as thin as a rake adj. bir deri bir kemik
as cool as a cucumber adj. soğuk kanlı
as still as a statue adj. put gibi
as quiet as a mouse adj. gürültü yapmayan
as quiet as a mouse adj. sıkılgan
as a result adj. sonuç itibarıyla
as chirpy as a cricket adj. şen şakrak
as plain as a pikestaff adj. açık seçik
as thin as a rake adj. değnek gibi
as plain as a pikestaff adj. gün gibi ortada
as thin as a lath adj. çöp gibi
as light as a feather adj. tüy gibi hafif
as yellow as a guinea adj. (hastalıktan vb) sapsarı
as plain as a pikestaff adj. besbelli
as thin as a lath adj. çok zayıf
as thin as a rake adj. dal gibi
as chirpy as a cricket adj. cıvıl cıvıl
as thin as a lath adj. değnek gibi
as timid as a mouse adj. süklüm püklüm
as thin as a rake adj. çöp gibi
as thin as a lath adj. dal gibi
as fresh as a daisy adj. turp gibi
naked as a jaybird adj. dımdızlak
weak as a kitten adj. çok narin
as hard as a nail adj. çok sert
as smooth as a baby's butt adj. bebek poposu kadar pürüzsüz
as smooth as a baby's butt adj. bebek poposu gibi pürüzsüz
sharp as a sword adj. kılıç kadar keskin
expressed as a percentage per annum adj. yıllık bazda yüzde olarak ifade edilen
dry as a desert adj. çöl gibi kurak
happy as a clam adj. çok mutlu
happy as a clam adj. kaygısız
as a whole adv. toplu şekilde
as a matter of fact adv. zaten
as a warn to others adv. ders almak için
as a whole adv. bir bütün olarak
as a matter of fact adv. hatta
as a basic guide adv. temel bir kural olarak
as a matter of fact adv. işin doğrusu
as a matter of form adv. adet yerini bulsun diye
as a consequence adv. bu nedenle
as a loan adv. ariyeten
as a matter of form adv. alelusul
as a joke adv. şakacıktan
as a free gift adv. armağan olarak
as a guest adv. misafireten
as a general thing adv. genel olarak
as a mere formality adv. usulen
as a man adv. insanlık bakımından
as a beginning adv. başlangıç olarak
as a rule adv. genellikle
as a warn to others adv. örnek için
as a response adv. yanıt olarak
as a consequence adv. bunun sonucu olarak
as a mere form adv. adet yerini bulsun diye
as a rule adv. çoğunlukla
as a natural consequence adv. doğal sonuç olarak
as a means adv. bir araç olarak
as a general rule adv. genel bir kural olarak
as a family adv. ailece
as a whole adv. ceman
as a whole adv. genel olarak
as a matter of fact adv. doğruyu söylemek gerekirse
as a matter of fact adv. aslında
as a stopgap adv. idareten
as a beginning adv. ilk olarak
as a last resort adv. son çare olarak
as a result adv. sonucu olarak
as a matter of form adv. formalite icabı
as a matter of fact adv. doğrusu
as a free present adv. helalinden
as a loan adv. ödünç
as a matter of fact adv. doğrusunu isterseniz
as a general rule adv. genellikle
as a whole adv. topluca
as a whole adv. tamamen
as a matter of fact adv. nitekim
as a man adv. bir insan gözü ile
as a reprisal adv. misilleme olarak
as if came out of a bandbox adv. iki dirhem bir çekirdek
as a summary adv. özet olarak
as a rule of thumb adv. pratik olarak
as a matter of fact adv. sahiden
as a matter of fact adv. gerçekten
as a matter of fact adv. hakikaten
as a rule adv. genel olarak
as a consequence of that adv. bu durum üzerine
as a principle adv. prensip olarak
as a basis adv. temel olarak
as a principle adv. ilke olarak
as a matter of fact adv. aslına bakarsak
as a matter of fact adv. aslına bakılırsa
as a matter of fact adv. aslına bakarsan
as a result adv. sonuç itibarıyla
as a priority adv. öncelikli olarak
as a consequence of (these...) adv. bunların sonucunda
as a result of (these...) adv. bunların sonucunda
as a matter of fact adv. gerçekte
as a matter of fact adv. gerçek şu ki
as a consequence adv. sonuç olarak
as a matter of fact adv. aslına bakıldığında
as a matter of fact adv. aslına bakarsanız
as a matter of fact adv. hakikatte
as a matter of fact adv. şu bir gerçek ki
as a matter of priority adv. bir öncelik sorunu olarak
as a matter of priority adv. bir öncelik meselesi olarak
as if in a race adv. yarışırcasına
as a reserve adv. ihtiyaten
as a minimum adv. asgari olarak
as a resource adv. kaynak olarak
as a first step adv. ilk adım olarak
as a necessity adv. bir zorunluluk olarak
as a must adv. bir zorunluluk olarak
as a matter of fact adv. işin aslı
as a slave adv. köle gibi
as a precautionary measure adv. tedbir amaçlı
as a matter of courtesy adv. nezaket gereği
as a kid adv. çocukluğunda
as a kid adv. çocukken
as a warning adv. uyarı/ikaz olarak
as a matter of principle adv. prensip olarak
as a matter of principle adv. prensipte
as a matter of principle adv. prensip gereği
as a matter of fact adv. doğrusunu istersen
as a threshold matter adv. başlangıç/çıkış/ilk adım noktası olarak
as a whole adv. tümü
as a whole adv. tümüyle
as a matter of fact adv. esasen
as a warning adv. ihtaren
as a way of life adv. hayat tarzı olarak
as a society adv. toplum olarak
as a man adv. birlikte
as a man adv. hep birden
as a man adv. oybirliğiyle
as a whole adv. tüm olarak
as a whole adv. bütün olarak
as a formality adv. formalite icabı
as a group adv. hep birlikte
as sound as a roach adv. kusursuz
as a matter of fact adv. haddizatında
as a token of prep. işareti olarak
as a result of prep. sonucu olarak
as a means of prep. yoluyla
as a result of prep. neticesinde
as a consequence of prep. sonucu olarak
as a result of prep. -in neticesinde
as a result of prep. sonucunda
as sound as a roach expr. sapasağlam
f/k/a (formerly known as) abrev. daha önce ... olarak bilinen
Phrasals
idolized someone as a hero v. birini kahraman olarak idolleştirmek
Phrases
as a matter of course n. görev gereği
as a side note adv. bu arada
as a side note adv. ayrıca
as a side note adv. ek/ilave olarak
as a side note adv. buna ilaveten
as a conclusion adv. sonuç olarak
(something) as a service expr. abonelik hizmeti olarak sunulan
(something) as a service expr. üyelik hizmeti olarak sunulan
(something) as a service expr. hizmet olarak sunulan
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. göründüğü yaşta
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. gözünün gördüğü yaşta
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. yaşını söylemeyip soruyu geçiştirmek için söylenen bir söz
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr. yaş sorulduğunda verilen muğlak cevap
may hereafter be referred to individually as a party and collectively as the parties expr. ayrı ayrı taraf birlikte taraflar olarak anılacaklardır
as a result of these circumstances expr. bu koşullar altında
as a result of which expr. bunun sonucu olarak
as a reason expr. bir neden olarak
as a function of expr. bir işlevi olarak
as a part of expr. bir parçası olarak
as a friend of mine expr. bir arkadaşım olarak
as a comparison expr. bir karşılaştırma olarak
i might as well be hanged for a sheep as a lamb expr. boğulacaksan büyük denizde boğul
as close as a phone expr. bir telefon kadar yakın
as a part of expr. bir bölümü olarak
as a warn to others expr. diğerlerine uyarı olarak
as a matter of course expr. doğal olarak
as a solution expr. çözüm olarak
as a result of the efforts made expr. çabalar sonucu
as a result of the efforts made expr. çabalar sonucunda
as a continuation of expr. devamı olarak
as a matter of course expr. görev icabı
as a favor expr. hatıra binaen
as a favor expr. hatır için
as a matter of course expr. elbette ki
as a matter of course expr. gayet tabii
as a reminder expr. hatırlatmak amacıyla
as a matter of course expr. gayet tabii olarak
as a requirement expr. gereğince
as a tribute to expr. ithafen
as a favour expr. iyilik olarak
as a matter of course expr. işin gereği
as a matter of course expr. işin doğası gereği
as a cover for expr. kılıf olarak
a day as black as coal expr. kapkara bir gün
as a small token of our gratitude expr. minnettarlığımızın küçük bir nişanesi olarak
as a matter of course expr. kendiliğinden
as innocent as a lamb expr. melek kadar masum
as a person expr. kişilik olarak
as a practical matter expr. pratik anlamda
with a face as long as a fiddle expr. suratı iki karış
as a last resort expr. son bir çözüm olarak
as easy as pulling a hair out of butter expr. tereyağından kıl çeker gibi
as a matter of legal doctrine expr. yasal açıdan bakılırsa
as a matter of legal doctrine expr. yasal açıdan bakıldığında
as a proxy expr. vekil sıfatıyla
as a proposal for expr. -e bir öneri olarak
as a matter of legal doctrine expr. yasalar bakımından
in such a way as to expr. .....ecek şekilde
as a hobby expr. hobi olarak
as a prelude expr. başlangıç olarak
as a result of (something) expr. (bir şeyin) sonucu olarak
as a result of (something) expr. (bir şey) nedeniyle
as a result of (something) expr. (bir şeyden) dolayı
as a result of (something) expr. (bir şeye) bağlı olarak
as a result of (something) expr. (bir şey) yüzünden
as a result of the research expr. araştırma sonucunda
I might as well be hanged for a sheep as a lamb battı balık yan gider
Proverb
an hour of pain is as long as a day of pleasure bir saatlik acı bir günlük zevke bedeldir
enough is as good as a feast kılık kıyafet ziyafettir
enough is as good as a feast aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz
enough is as good as a feast elde bulunan nimete şükretmeli
enough is as good as a feast azı karar çoğu zarar
a nod is as good as a wink to a blind horse arif olan anlar
a nod is as good as a wink to a blind horse anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind horse arife tarif gerekmez
there ain't no such thing as a free lunch her şeyin bir bedeli vardır
there's no such thing as a free lunch her şeyin bir bedeli vardır
as a man sows, so shall he reap ne ekersen onu biçersin
as a man sows, so shall he reap insan ektiğini biçer
enough is as good as a feast her şeyin fazlası zarar
look upon death as a going home topraktan gelip toprağa gitmek
a miss is as good as a mile başarının kıl payıyla ya da büyük bir farkla kaçırılmasının önemi yoktur
a nod is as good as a wink to a blind man tereciye tere satma
a miss is as good as a mile kaybetme kaybetmedir
a nod is as good as a wink to a blind man sen giderken ben dönüyordum
a miss is as good as a mile önemli olan hatice değil neticedir
a nod is as good as a wink to a blind man senin bilmişliğin kadar benim unutmuşluğum var
a miss is as good as a mile kaybetmenin az farkla veya çok farkla olması fark etmez
a chain is only as strong as its weakest link zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür
a nod is as good as a wink to a blind man kör kör parmağım gözüne
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly demir ıslanmaz deli uslanmaz
moving three times is as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
moving three times is as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at yiğidin yoldaşıdır
three moves are as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
three moves are as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly köpeğin ahmağı uslanmaz
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at binmek huzur verir/sakinleştirir
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işine akıl erdirilmez
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işi akıl havsala almaz
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly akıl olmayınca başta ne kuruda biter ne yaşta
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly delinin işi akıl karı değildir
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly akıl terelelli olunca söz fayda etmez
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly koyma akıl akıl olmaz
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly sokma akıl sekiz adım gider
as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly tatsız aşa su neylesin akılsız başa söz neylesin