birlikte - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

birlikte



Sens de "birlikte" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 50 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
birlikte together adv.
General
birlikte conjunction n.
birlikte shoulder n.
birlikte simultaneous adj.
birlikte joint adj.
birlikte common adj.
birlikte shared adj.
birlikte ideally adv.
birlikte jointly adv.
birlikte along with adv.
birlikte in unison adv.
birlikte along adv.
birlikte in common adv.
birlikte in company adv.
birlikte as one man adv.
birlikte in tandem adv.
birlikte in a body adv.
birlikte together adv.
birlikte as well as adv.
birlikte as a man adv.
birlikte thegither [scottish] adv.
birlikte togider [obsolete] adv.
birlikte at unity adv.
birlikte attonce adv.
birlikte unitedly adv.
birlikte ysame [obsolete] adv.
birlikte at a clap adv.
birlikte ifere adv.
birlikte conjunctly adv.
birlikte in one adv.
birlikte infere adv.
birlikte double adv.
birlikte combinedly adv.
birlikte concurrently adv.
birlikte in fere adv.
birlikte solidly adv.
birlikte synergically adv.
birlikte with prep.
birlikte in company with prep.
birlikte in collaboration with prep.
birlikte cum prep.
birlikte in tandem with prep.
birlikte in concurrence with prep.
birlikte co pref.
Phrases
birlikte between adv.
Politics
birlikte concomitantly adv.
Technical
birlikte collective adj.
birlikte together adv.
Music
birlikte with one voice adv.
Abbreviation
birlikte togr adv.

Sens de "birlikte" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
bununla birlikte however adv.
General
birlikte hareket etme önerisi eirenicon n.
birlikte yaşama common marriage n.
birlikte yaşayan cohabiting n.
herhangi bir konuyu çevresindeki ögeleriyle birlikte ele alma contextualization n.
kuşların birlikte uçuş düzeni skein n.
birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri spouse n.
çim parçası (bir alandan toprağıyla birlikte alınan) sod n.
birlikte hareket etme çağrısı eirenicon n.
frakla birlikte takılan beyaz papyon white tie n.
ölüyle birlikte yakılma suttee n.
birlikte yaşama living together n.
topluluk yapısal fonlarının ulusal fonlarla birlikte kullanılması additionality n.
birlikte çalışma collaboration n.
birlikte akma conflux n.
birlikte koşulan birkaç hayvan team n.
birlikte haşlanmış fasulye ve mısır taneleri succotash n.
birlikte çalışma cooperation n.
birlikte planlama collaborative planning n.
karşıt duyguların birlikte yaşanması ambivalence n.
birlikte yapılmış olma durumu concertedness n.
birlikte yaşama cohabiting n.
birlikte yaşama concubinage n.
birlikte yaşama cohabitation n.
nikahsız olarak birlikte yaşama free love n.
birlikte çalışan kimse collaborator n.
birlikte hareket etme durumu concertedness n.
nefesli çalgıların hep birlikte çaldığı parça fanfare n.
birlikte oturan kimse inmate n.
birlikte çalışabilirlik interoperability n.
birlikte işlerlik interoperability n.
birlikte akma confluence n.
birlikte işleme coprocessing n.
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte tekrar ele alma recontextualization n.
balıklarla birlikte yakalananlar by-catch of the fishing n.
olumlu özellikleriyle birlikte olumsuz özellikleri de olan şey mixed blessing n.
birlikte çalışma coactivation n.
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele alma contextualisation n.
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele alma contextualization n.
muhalif olmalarına rağmen birlikte çalışmak zorunda olan kişiler frenemy n.
birlikte yaşama kültürü culture of living together n.
koro halinde/hep birlikte şarkı/marş söyleme sing-along n.
birlikte uyum mutual adaptation n.
birlikte uyum coaptation n.
birlikte uyum mutual adaption n.
birlikte uyum coadaptation n.
birlikte/beraber geçirilen zaman face time n.
birlikte hareket etme liaising n.
ortak/birlikte yürütülen çalıştay joint workshop n.
karşıt duyguların birlikte yaşanması ambivalency n.
birlikte savaşan devletlerden biri cobelligerent n.
birbirini seven iki kişinin evlendiklerini ilan etmek için, aile ve sevdikleriyle birlikte, dış ortamda yaptıkları, genellikle yasal olmayan, evlilik töreni handfasting n.
herhangi bir konuyu çevresindeki ögeleriyle birlikte ele alma contextualisation n.
birlikte yaşama coexistence n.
birlikte yazan cowriter n.
birlikte/ortak sergi açılan kişi co-exhibitor n.
evlenmeden birlikte yaşama civil partnership n.
evlenmeden birlikte yaşayanlar cohabitors n.
bir televizyon ya da radyo sunucusuyla birlikte çalışıp o kişinin işini kolaylaştıran kişi (kanada) animator n.
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler take-home lessons n.
kauçuk ve sandarac ile birlikte kimyasal olarak işlenmiş kağıttan oluşan suni deri leatheroid n.
kilisenin kantoru ile birlikte çıkacak koro cantoral staff n.
birlikte sınıflandırılan kişiler ranks n.
birlikte gruplandırılan kişiler ranks n.
bir olay karşısında birlikte sessiz kalma conspiracy of silence n.
birlikte boş zaman değerlendirilen kişi time killer n.
birlikte yaşama coliving n.
ebeveynleri ile birlikte yaşayan 20-30 yaşlarındaki genç yetişkin twixter n.
evlilik dışı birlikte yaşam cohabitation n.
bir kişiyi tanımlamak için tek başına veya diğer bilgilerle birlikte kullanılabilecek isim veya numara a means of identification n.
birlikte olmayan şey untogether n.
(ortak bir amaç için) birlikte hareket eden kimselerin oluşturduğu yapı machine n.
selamet ordusu üyelerinin birlikte söylediği kısa karşılık (amin) volley n.
şarapla birlikte servis edilen bir tür tatlı bisküvi wine biscuit n.
birlikte pişirilen veya yenen malzemelerden oluşan karışım mess n.
yemeklerini hep birlikte yiyen personel grubu mess n.
kuruluş üyelerinin bir amaç uğruna birlikte çalıştığı gönüllülük projesi work camp n.
insanların birlikte vakit geçirerek temas kurması mingling n.
birlikte yaşayıp hamile kaldığı erkekle evlenen kadın honest woman n.
tasarruf veya birlikte üretim için bir araya getirilen benzer araçlar bütünü gang n.
çocukların çember oluşturup söyledikleri şarkının sonunda hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-a-ring-a-roses n.
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-a-rosy n.
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-around-a-rosy n.
çocukların çember oluşturup dans ettikleri ve işaret gelince hep birlikte çömeldikleri bir oyun ring-around-the-rosy n.
hisse senedi fiyatlarını yükseltmek için iki piyasa yapıcının birlikte hareket etmesi ghosting n.
farklı birden fazla erkekle birlikte yaşamış bekar kadın grass widow n.
müştemilatı ile birlikte çiftlik evi onset [scotland] n.
birlikte karıştırma commixtion n.
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey connascence n.
birlikte büyüme connascence n.
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey connascency n.
birlikte büyüme connascency n.
birlikte sayma connumeration n.
birlikte büyüme coalescency [obsolete] n.
yerli bir kadınla birlikte yaşayan beyaz erkek combo [obsolete] [australia] n.
birlikte yemek yenen kimse commensal [rare] n.
birlikte yemek yiyen grup commensality n.
birlikte yemek yeme commensation n.
birlikte göç etmek commigration n.
birlikte katlama complication [obsolete] n.
birlikte katlanma complication [obsolete] n.
birlikte entrika çevirme complotment n.
birlikte hareket etme concertion n.
birlikte var olma concomitancy n.
birlikte akma concourse n.
birlikte gelişme concrement n.
başkasıyla birlikte acı çeken kimse co-sufferer n.
bazen doğal gazla birlikte bulunan hafif, benzin benzeri bir hidrokarbon sıvısı drip gas n.
birlikte bulunmama incoexistence [obsolete] n.
birlikte huzur içinde yaşayamama incompatibility n.
birlikte dokunma contexture n.
birlikte dokunma tarzı contexture n.
birlikte yaşanan aile evine ait bağımsız bölüm in-law apartment n.
kadınlarda menopozla birlikte vücut canlılığının azalmaya başlaması involution n.
birlikte koşup avlanan evcil hayvan grubu pack n.
birlikte var olan, aynı ya da benzer şeylerden oluşan grup platoon n.
farklı ailelerin küçük çocuklarının birlikte oynaması için ayarladıkları görüşme play date n.
farklı ailelerin küçük çocuklarının birlikte oynaması için ayarladıkları görüşme playdate n.
başkasıyla birlikte yaşayan kimse cohabiter n.
birlikte bulunma coinherence n.
birlikte var olma coinherence n.
başkasıyla birlikte çalışan kimse colaborer n.
birlikte çalışma isteği co-operation n.
(gazetede) tarih ve gazetenin ismi ile birlikte yer alan sayfa numarası folio n.
birlikte çalışan bir grup insan organisation n.
birlikte seyahat eden insan grubu outfit n.
birlikte çalışan ekip outfit n.
kooperatif dinamikte birlikte yaşayan insan grubu phalanstery n.
birlikte sarma plexure n.
birlikte dokuma plexure n.
(mormon kilisesi'nde) iki yardımcısı ile birlikte başkanlık makamında bulunan kilise lideri president n.
taksonomik adın bağlı olduğu canlıya ilişkin bilgi materyali ile birlikte teknik dergilerde basımı publication n.
birlikte tüneyen bir grup kümes hayvanı roost n.
evli olunmayan partnerle birlikte yaşama cohabitation n.
sankhya felsefesine göre prakriti ile birlikte fenomenal varoluşun birincil nedenini oluşturan ruh purusha n.
(bitkilerde) iki farklı yapının birlikte büyümesi symphysis n.
iki ayrı unsurun birlikte büyüme eğilimi symphytism n.
birlikte içme symposion [obsolete] n.
birlikte gelişen olaylar grubu syndrome n.
birlikte çalışabilirlik interoperability n.
herhangi bir konuyu çevresindeki ögeleriyle birlikte ele almak contextualize v.
birlikte planlamak conspire v.
ile birlikte olmak go around with v.
birlikte dokumak interweave v.
geceyi birlikte geçirmek sleep together v.
birlikte hareket etmek concert v.
birlikte sigortalı olmak family insurance v.
ile birlikte yaşamak live with v.
bir uğurda birisiyle birlikte hareket etmek make common cause with v.
birlikte kalmak keep together v.
birlikte çalışmak team up with v.
birlikte anılmak come with v.
birlikte takılmak keep company with v.
birlikte hareket etmek act in unison v.
birlikte ele almak be paired with v.
birlikte olmak accompany v.
hep birlikte inmek pile out v.
çanların birlikte çalması peal v.
birlikte yaşamak live together v.
birlikte içeriye dolmak crowd together v.
birlikte vakit geçirmek consort v.
birlikte yaşamak cohabit v.
birlikte çalışmak interoperate v.
birlikte yaşamak shack up v.
birbirine zıt oldukları halde belirli bir amaç için birlikte çalışmak be strange bedfellows v.
birkaç çanın birlikte çalınması peal v.
birlikte takılmak hobnob v.
birlikte takılmak hang together v.
hep birlikte inmek pile off v.
biriyle birlikte hareket etmek (kaçmak) move off with v.
birlikte çalışmak work together v.
birlikte hareket etmek liaise v.
birlikte yaşamak shack up with together v.
birlikte yaşamak shack up with someone together v.
birlikte hoş vakit geçirmek spend quality time together v.
birlikte iyi vakit geçirmek spend quality time together v.
birlikte gitmek accompany v.
birlikte çalışmak cooperate v.
birlikte görünmek be seen together v.
birlikte dikmek interplant v.
(bitki) birlikte büyümek accrete v.
birlikte oturmak stay with v.
birlikte yatmak sleep together v.
birlikte uyumak sleep together v.
birlikte hoş vakit geçirmek spend good time together v.
birlikte hoş vakit geçirmek have good time together v.
çalıntıyla birlikte kaçmak get away with v.
birlikte çalışmak collaborate v.
birlikte çalışmak concur v.
birlikte gitmek convoy v.
birlikte çalışmak coordinate v.
birlikte çalışmak muck in v.
birlikte çalışmak team up v.
ile birlikte çalışmak team up with v.
birlikte anılmak associate with v.
başkalarıyla birlikte hareket etmek join v.
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele almak contextualise v.
birlikte yer almak muck in v.
birlikte dönmek corotate v.
birlikte hareket etmek act in concert v.
birlikte yürütmek run together v.
ile birlikte çalışmak work together with v.
ile birlikte çalışmak work with v.
birlikte imzalamak co-sign v.
birlikte imzalamak cosign v.
birlikte yaşamak cohabit with someone v.
birlikte büyümek/yetişmek grow together v.
öğleden sonrayı birlikte geçirmek spend the afternoon together v.
birlikte izlemek/seyretmek watch together v.
(birlikte) çalıştığı herkesle/bütün insanlara arkadaş olmak istemek make friends with all the people he/she work with v.
birlikte/beraber uyum içinde yaşamak live together in harmony v.
birlikte değişmek covary v.
birlikte hoş vakit geçirmek spend pleasant/nice time together v.
birlikte hoş vakit geçirmek have a good/nice time together v.
biriyle birlikte bir şeyler ayarlamak/planlamak set something up with someone v.
biriyle para karşılığı birlikte olmak have sex with someone for money v.
birlikte yazmak co-write v.
herhangi bir konuyu çevresindeki öğeleriyle birlikte ele almak contextualize v.
herhangi bir konuyu çevresindeki ögeleriyle birlikte ele almak contextualise v.
birlikte kurmak cofound v.
birlikte avlanmak hunt together v.
birlikte gelmek come together v.
birlikte hareket etmek take joint action v.
...ile birlikte hareket etmek move in concert with v.
birlikte çalış(tır)mak interwork v.
birlikte gezmek travel v.
birlikte gezmek walk around together v.
birlikte gezmek hang out together v.
birlikte takılmak hang out together v.
törene birlikte katılmak concelebrate v.
(birkaç rahibin) kilise ayinini birlikte yönetmek concelebrate v.
birlikte dokumak raddle v.
birlikte bastırmak adpress v.
birlikte basınç uygulamak adpress v.
birlikte sıkıştırmak adpress v.
birlikte yuva yapmak nuzzle v.
birisi ile birlikte olmaktan hoşlanmak enjoy being with someone v.
birlikte vakit geçirmek troop v.
birlikte vakit geçirmek associate v.
birlikte yönetmek colead v.
birlikte hareket etmek walk v.
birlikte olmayı sevmek enjoy each other's company v.
birlikte dokumak embraid [obsolete] v.
birlikte hareket etmek unify v.
birlikte hareket etmek unite v.
bir hedef için birlikte çalışmak pull v.
birlikte anılmak keep v.
birlikte hareket ettirmek herd v.
birlikte hareket etmeye teşvik etmek herd v.
birlikte vakit geçirmek mingle v.
birlikte sınıflandırmak bracket v.
birlikte gruplandırmak bracket v.
(benzer olanları) birlikte gruplamak bracket (together) v.
(başkalarıyla birlikte) yemek yemek break v.
aşırı büyük kalabalıkla birlikte içeriye dolmak overcrowd v.
birlikte dokumak imbraid [obsolete] v.
hakkını birlikte kullanmak common [obsolete] v.
birlikte vakit geçirmek company v.
(sevgili olarak) birlikte takılmak bear company v.
birlikte yaşamak company [obsolete] v.
birlikte dokumak complect [obsolete] v.
birlikte saymak connumerate v.
birlikte hayran olmak coadmire v.
birlikte kabul etmek coadmit v.
birlikte itiraf etmek coadmit v.
birlikte görünmek coappear v.
birlikte yardım etmek coassist v.
birlikte varsaymak coassume v.
birlikte ilerlemek coast [obsolete] v.
birlikte katılmak coattend v.
birlikte onaylamak coattest v.
birlikte kaptanlık yapmak co-captain v.
birlikte yapmak comake v.
birlikte göç etmek commigrate v.
(birlikte) taşımak comport v.
birlikte büyümek concrew [obsolete] v.
birlikte gürül gürül akmak concur [obsolete] v.
birlikte senaryo yazmak coscript v.
birlikte yazmak cowrite v.
birlikte gitmek pack v.
birlikte yürümek pack v.
birlikte koşmak pack v.
daha büyük veya önemli bir şeyle birlikte kurup çalıştırmak piggyback v.
hedefe birlikte yürümek conspire v.
birlikte geçinip gitmek consubsist v.
birlikte yaşamak consubsist v.
ile birlikte tarikata katılmak fellowship v.
birlikte dokumak interpale [obsolete] v.
birlikte çalışmak interwork v.
birlikte örmek inweave v.
birlikte komplo kurmak coconspire v.
birlikte yaratmak cocreate v.
birlikte ekip biçmek cocultivate v.
birlikte ekmek coculture v.
birlikte yetiştirmek coculture v.
birlikte elde etmek coderive v.
birlikte tasarlamak codesign v.
birlikte geliştirmek codevelop v.
birlikte keşfetmek codiscover v.
(farklı duyuları) birlikte reaksiyon verecek şekilde eğitmek coeducate v.
birlikte somutlaştırmak coembody v.
birlikte işe almak coemploy v.
birlikte yasalaştırmak coenact v.
birlikte aşık olmak coenamour v.
birlikte aşık olmak coenamor v.
birlikte göğüs germek coendure v.
birlikte yükseltmek coerect v.
birlikte evrim geçirmek coevolve v.
birlikte gelişmek coevolve v.
birlikte çabalamak coexert v.
birlikte önem vermek cofeature v.
(kuruluşu) birlikte yönetmek cohead v.
birlikte bulunmak coinhere v.
birlikte var olmak coinhere v.
birlikte gömmek cointer v.
birlikte icat etmek coinvent v.
(havanda) birlikte döverek ezmek contuse v.
birlikte ziyafet çekmek convive [obsolete] v.
birlikte çalışmak co-operate v.
bir diğeriyle birlikte aynı amaca tahsis etmek coordain v.
birlikte uyumlu bir şekilde hareket etmek coordinate v.
birlikte dönmek corotation v.
birlikte akıtmak corrivate v.
(tek katlı iki veya daha fazla ipliği) birlikte bükmek fold v.
(yiyeceğin, içeceğin) tamamını tek başına veya başkalarıyla birlikte almak partake v.
(üretim veya dağıtım ile birlikte) farklı iş faaliyetlerini yürütmek service v.
(üretim veya dağıtım ile birlikte) farklı görevleri yerine getirmek service v.
birlikte deneyimlemek share v.
birlikte hareket etmek shoulder v.
birlikte oynamak play together v.
birlikte düşünmek slump v.
birlikte vakit geçirmek sororise [uk] v.
birlikte vakit geçirmek sororize [us] v.
(özellik) ile birlikte gelmek come v.
(askerler) birlikte yemek yemek mess v.
birlikte çalışan synergetic adj.
birlikte görülen coexisting adj.
birlikte yapılmış concerted adj.
birlikte planlanmış concerted adj.
ile birlikte associated with adj.
ile birlikte conjunction with adj.
birlikte akan confluent adj.
birlikte çalışan co-operative adj.
birlikte olan concomitant adj.
birlikte çalışan synergic adj.
bir üretim birimine ya da toprağa bağlı olup onunla birlikte satılan köle adscript adj.
müşterek/birlikte karar alma/alan codeciding adj.
ile birlikte coupled with adj.
birlikte olan accompanying adj.
ünsüz harflerle birlikte olan consonantal adj.
birlikte kapsayıcı collectively exhaustive adj.
birlikte yaşayan symbiotic adj.
birlikte örülebilen nexible adj.
hep birlikte hazır all ready adj.
birlikte gidilmeyen unconvoyed adj.
birlikte olmayan untogether adj.
birlikte konser veren erkek ve kadınlara ait olan mixed adj.
iğrençlikle birlikte korku uyandıran grizzly adj.
birlikte ölen commorient adj.
birlikte yaşayan communistic adj.
birlikte sabreden compatient adj.
birlikte mutluluğunu haykıran conjubilant adj.
birlikte eğlenen conjubilant adj.
birlikte neşelenen conjubilant adj.
birlikte büyüyen connascent adj.
birlikte var olan connate adj.
birlikte kulüp kurmaya hazır clubbish [obsolete] adj.
birlikte hareket eden coactive adj.
birlikte büyümüş coadunate adj.
(aynı masada) birlikte yemek yemeye ait veya ilgili commensal [rare] adj.
birlikte büyüyen concrescive adj.
birlikte çalışan concurrent adj.
birlikte algılayan cosentient adj.
birlikte dokunmuş context [obsolete] adj.
(genellikle başka bir kelimeyle birlikte kullanılır, dört ayaklı memeliler) belirli bir şekilde çiftleşen coupled adj.
(dişli) iç içe geçerek birlikte hareket eden intermeshed adj.
sonsuza kadar birlikte var olan coeternal adj.
birlikte çalışan cooperant adj.
birlikte yapılan cooperate adj.
birlikte çalışan co-ordinated adj.
aynı evde birlikte yaşayan coresident adj.
birlikte ikamet eden coresident adj.
birlikte hareket eden participate [obsolete] adj.
erozyon ile birlikte akıp giden (nehir) superimposed adj.
birlikte faaliyet gösterebilen synergistical adj.
rüzgarla birlikte downwind adv.
hep birlikte bodily adv.
bu yazıyla birlikte herewith adv.
bununla birlikte after all adv.
hep birlikte in chorus adv.
bununla birlikte still adv.
ittifakla birlikte as one man adv.
bununla birlikte in addition to this adv.
birlikte birleşmiş in a body adv.
hep birlikte all together adv.
hep birlikte ve aynı anda in chorus adv.
hep birlikte with one accord adv.
birlikte bir ağızdan in unison adv.
hep birlikte her taraftan at all hands adv.
ile birlikte along with adv.
hep birlikte as one man adv.
ile birlikte hand in hand with adv.
hep birlikte nemine contradicente adv.
hep birlikte en masse adv.
bununla birlikte in the meantime adv.
bununla birlikte nevertheless adv.
bu süre içinde bununla birlikte in the meantime adv.
bununla birlikte besides adv.
hep birlikte at all hands adv.
bununla birlikte all the same adv.
bununla birlikte nonetheless adv.
bununla birlikte at the same time adv.
hep birlikte in a body adv.
bununla birlikte having said that adv.
hep birlikte holus-bolus adv.
bununla birlikte none the less adv.
bununla birlikte though adv.
bununla birlikte on the other hand adv.
bununla birlikte that said adv.
birlikte sonuna dek/kadar together till the end adv.
ekleri ile birlikte along with their annexes adv.
gün ışığıyla birlikte at daylight adv.
bütün izleriyle birlikte with every trace adv.
bununla birlikte again adv.
hep birlikte agreat adv.
hep birlikte as a group adv.
hep birlikte en bloc adv.
hep birlikte communally adv.
hep birlikte ensemble adv.
birlikte olmadan untogether adv.
bununla birlikte much as/though adv.
bu kanıtla birlikte herewith adv.
birlikte vakit geçirerek minglingly adv.
esas görevle birlikte on the fly adv.
birlikte hareket ederek coactively adv.
yassı taraflarıyla birlikte flatlong adv.
hep birlikte publically adv.
(reçetelerde ilaçlar için) birlikte simul adv.
… ile birlikte soon at adv.
ile birlikte together with prep.
ile birlikte apart from prep.
ile beraber/birlikte in conjunction with prep.
ile birlikte in conjunction with prep.
ile birlikte to prep.
ile birlikte as soon as conj.
ile birlikte although conj.
ile birlikte no sooner ... than conj.
olmakla birlikte as well as conj.
böyle olmakla birlikte notwithstanding that conj.
böyle olmakla birlikte as well as conj.
-mekle birlikte while conj.
bununla birlikte neverthelater [obsolete] conj.
bununla birlikte although conj.
koyu ten ile birlikte anlamı veren ön ek melano- pref.
orta deri ile birlikte anlamı veren bir ön ek mes- pref.
orta deri ile birlikte anlamı veren bir ön ek meso- pref.
birlikte gerçekleşme anlamı veren bir ön ek met- pref.
bulber ile birlikte anlamı veren ön ek bulb- pref.
bulber ile birlikte anlamı veren ön ek bulbo- pref.
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek dors- pref.
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek dorsi- pref.
sırt ile birlikte anlamına gelen bir ön ek dorso- pref.
birlikte anlamı veren ön ek co- pref.
birlikte çalışan anlamı veren ön ek co- pref.
birlikte anlamı veren ön ek com- pref.
birlikte anlamı veren ön ek con- pref.
iris ile birlikte anlamı veren ön ek irido- pref.
iridyum ile birlikte anlamı veren ön ek irido- pref.
… ile birlikte anlamına gelen ön ek par- pref.
pankreas ile birlikte anlamına gelen ön ek pancreat- pref.
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek ped- pref.
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek pedi- pref.
ayak ile birlikte anlamına gelen ön ek pedo- pref.
birlikte anlamı veren ön ek col- pref.
coğrafya ile birlikte anlamını veren bir ön ek ge- pref.
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek pleur- pref.
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek pleuri- pref.
plevra ile birlikte anlamını veren bir ön ek pleuro- pref.
kürek kemiği ile birlikte anlamını veren bir ön ek scapulo- pref.
kürek kemiği ile birlikte anlamını veren bir ön ek scapul- pref.
pirojen ile birlikte anlamı veren ön ek pyr- pref.
pirojen ile birlikte anlamı veren ön ek pyro- pref.
sfenoidal ile birlikte anlamını veren bir ön ek sphen- pref.
sfenoidal ile birlikte anlamını veren bir ön ek spheno- pref.
birlikte anlamına gelen bir ön ek sym- pref.
birlikte anlamına gelen bir ön ek syn- pref.
Phrasals
atletik müsabakada birlikte hareket etmek pick up v.
biriyle birlikte eski günleri yad etmek/anmak/anımsamak reminisce with someone v.
birlikte/beraber çıkmak go out together v.
birlikte görülmek go about (with) v.
birlikte olmak go about (with) v.
biriyle birlikte yaramazlık yapmak clown around with someone v.
bir kimse ile birlikte başlatılmış olmak/başlamak originate with someone v.
birlikte/beraber bir şey yapmak throw in with someone v.
beraber/hep birlikte yürümek walk together v.
birlikte/ayrılmadan durmak stand together v.
ile birlikte olmak be allied to v.
(şarkıyı) birlikte söylemek sing along v.
(birisiyle) birlikte dolaşmak go about (with) v.
(şarkıyı) birlikte söylemek sing together v.