bakan - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

bakan



Sens de "bakan" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 15 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
bakan minister n.
General
bakan chancellor n.
bakan attendant n.
bakan cabinet minister n.
bakan glimpser n.
bakan minister n.
bakan domine [obsolete] n.
bakan gardant adj.
bakan on-looking adj.
Trade/Economic
bakan minister n.
bakan secretary n.
Politics
bakan secretary of state n.
bakan minister n.
bakan secretary n.
Archaic
bakan hon'ble adviser n.

Sens de "bakan" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
başkasının yerine bakan supply n.
bakan kimse beholder n.
el falına bakan kimse palmist n.
arsanın sokağa bakan tarafı frontage n.
ayak işlerine bakan kimse legman n.
ayak işlerine bakan kimse errand boy n.
başkasına bakan eyer n.
bekçi (sahibi yokken malikane/ev vb'ne bakan) caretaker n.
tadına bakan tastetester n.
sert sert bakan scowler n.
sinirli bakan scowler n.
uçurtmanın rüzgara bakan ön kısmıdaki çıta leading edge spar n.
kıyı yerleşimi veya kıyıdaki tatil merkezinin denize bakan kesimi seafront n.
bir okulda çocukların sağlığına ve üstlerine başlarına bakan kadın matron n.
arsanın göle bakan tarafı frontage n.
dik dik bakan kimse gazer n.
bakan kimse tender n.
ileriye bakan forward looking n.
hücreleri gardiyan odasına bakan dairevi hapishane panopticon n.
arsanın denize bakan tarafı frontage n.
ayak işlerine bakan kimse legmen n.
ailesine iyi bakan kimse a good provider n.
hastalara bakan hemşirenin ilk adından veya ilk adıyla soyadından önce kullanılan unvan sister n.
bir şirketin ambalaj ve nakliyat işlerine bakan kimse shipping clerk n.
arsanın nehire bakan tarafı frontage n.
evlatlığa bakan ana baba foster parents n.
bakan kimse provider n.
tadına bakan taster n.
vitrinlere bakan kimse window shopper n.
bakan (hastaya vb) treater n.
fala bakan geomancer n.
coğrafi özelliklere göre fal bakan geomancer n.
hayvanat bahçesinde hayvanlara bakan görevli zookeeper n.
eski bakan former minister n.
bakan yardımcısı deputy minister n.
bir kitabı ortadan açtığımızda birbirine bakan sayfaları biri diğerinin aynadaki yansıması olarak düşünülerek ortaya çıkarılan estetik görüntü tekniği book matching n.
arsanın yola bakan yüzü frontage n.
uçurtmanın rüzgara bakan ön kısmıdaki çıtası leading-edge spar n.
bakan yardımcısı vice-minister n.
el falı bakan kimse palmister n.
el falı bakan kimse chiromancer n.
el falı bakan kimse palmist n.
koridora bakan koltuk aisle seat n.
denize bakan ev house facing the sea n.
sokağa bakan oda room facing the street n.
yorgun bakan gözler tired-looking eyes n.
ayak işlerine bakan kimse general dogsbody n.
içki ya da yemeklerin tadina bakan kimse degustator n.
arzuyla/iştahla bakan ogler n.
dışarıya bakan ön diş bucktooth n.
getir götür işlerine bakan çocuk messenger boy n.
getir götür işlerine bakan çocuk errand boy n.
bakan/besleyen cherisher n.
(yogada) aşağı bakan köpek duruşu downward facing dog n.
el falına bakan kimse palm reader n.
eski rusya'da bakan commissar n.
yerine bakan kimse supply n.
(birinin) yerine bakan caretaker n.
omzunun üstünden arkaya doğru bakan (hayvan şeklinde arma figürü) reguardant n.
el falı bakan kimse cheiromancer n.
el falı bakan kimse chiromancer n.
insanlara özellikle tepeden bakan ya da aşırı korumacı davrandığı düşünülen kimse nanny n.
besleyen, bakan veya ilgilenen kimse nurser n.
kuş bakan kimse aviarist n.
pencere pervazı ile zemin arasındaki alçak ve ince duvarın içe bakan yüzü window back n.
getir götür işlerine bakan çocuk message-boy n.
ayak işlerine bakan kimse messenger n.
tepeden bakan öğüt homily n.
handa at bakan kimse hostler n.
geriye bakan kimse reviewer [obsolete] n.
ağzı açık bakan kimse gapeseed n.
getir götür işlerine bakan çocuk lobbygow n.
başkasına çapkın çapkın bakan kimse ogler n.
başkasına arzuyla bakan kimse ogler n.
transa geçebilmek için kendi göbek deliğine bakan kimse omphalopsychite n.
rüyaları yorumlayarak fal bakan kimse oneiromancer n.
yukarı bakan taraf overside n.
tepeden bakan kimse overweener n.
griye bakan bir koyu yeşil tonu bayberry n.
sürekli saatine bakan kimse clockwatcher n.
ağıla bakan kimse pinner [uk] n.
deniz kabuklarıyla fal bakan kahin italeros n.
boş boş bakan kimse deadpan n.
bön bön bakan kimse gauper n.
nesnenin bakan öznedeki algısı presentation n.
hafif ev işlerine bakan kadın yardımcı second girl n.
koyunlara bakan kimse sheepmaster n.
hastanede gönüllü bebek bakan kimse cuddler n.
yiyip içip keyfine bakan tip free liver n.
yiyip içip keyfine bakan tip free-liver n.
yansıtıcı yüzeylerden fal bakan kimse skryer n.
ateş falı bakan kimse pyromantic n.
güneye bakan bölüm southward n.
güneye bakan taraf southward n.
güneye bakan yön southward n.
birbirine bakan iki kitap sayfası spread head n.
yan yan bakan kimse squinter n.
yan göz ile bakan kimse squinter n.
kısık gözler ile bakan kimse squinter n.
dik dik bakan kimse starer n.
tepeden bakan kimse stiff neck n.
bakan yardımcısı subminister n.
ast bakan subminister n.
ıvır zıvır işlere bakan kimse sundryman n.
protestan hristiyan bakan sorumluluğunda yer alan bölge superintendency n.
belirli kiliselerden sorumlu protestan hristiyan bakan superintendent n.
dikkatle bakan kimse surveyor n.
yukarıya bakmak (bakılan şey bakan kişiden büyük veya yüksekte) stare up v.
vekil olarak bakan deputy adj.
ters ters bakan glaring adj.
gündoğusuna bakan easterly adj.
batıya bakan westerly adj.
kuzeye bakan northward adj.
sert bakan scowling adj.
tepeden bakan supercilious adj.
tadına bakan gustatorial adj.
doğuya bakan eastward adj.
dışa bakan extrorse adj.
yukarıya bakan upcast adj.
tadına bakan gustative adj.
tepeden bakan haughty adj.
tadına bakan gustatory adj.
tepeden bakan snooty adj.
başkalarına tepeden bakan supercilious adj.
tepeden bakan self righteous adj.
batıya bakan westward adj.
aşağı bakan downward looking adj.
kuzeye bakan north adj.
gözleri balık gibi bakan torpedinous adj.
tepeden bakan patronising adj.
tepeden bakan patronizing adj.
başkasının eline bakan dependant adj.
(gözler) yere doğru bakan downcast adj.
tepeden bakan sanctimonious adj.
tepeden bakan holier than thou adj.
tepeden bakan high-hat adj.
tepeden bakan holier-than-thou adj.
tepeden bakan self-righteous adj.
çıldırmış gibi bakan wild-eyed adj.
ileriye bakan forward-thinking adj.
geleceğe bakan forward-thinking adj.
ileriye bakan forward-looking adj.
geleceğe bakan forward-looking adj.
caddeye bakan street-front adj.
caddeye bakan facing the street adj.
caddeye bakan overlooking the street adj.
denize bakan beachside adj.
sahile bakan beachside adj.
meraklı gözlerle bakan fresh-eyed adj.
heyecanla/merakla bakan fresh-eyed adj.
ileriye bakan straight adj.
sinirli sinirli bakan cross-looking adj.
okyanusa bakan overlooking the ocean adj.
başbakan/bakan ile ilgili cancellarial adj.
dik dik bakan agaze adj.
gözlerini dikip bakan agaze adj.
uzun uzun bakan agaze adj.
içe bakan reentrant adj.
omzunun üstünden arkaya doğru bakan (hayvan şeklinde arma figürü) regardant adj.
sarıya bakan uçuk yeşil renkte chartreuse adj.
üç farklı yöne bakan trifarious adj.
(bitki) yukarı bakan arrect [obsolete] adj.
olumlu bakan yea–saying adj.
yukarı bakan up adj.
yukarı bakan uplifted adj.
yüzü yukarıya bakan faceup adj.
gözleri üzgün bakan sad-eyed adj.
yukarıdan bakan high-sighted [obsolete] adj.
tepeden bakan high-sighted [obsolete] adj.
tepeden bakan high-stomached [obsolete] adj.
tepeden bakan highty-tighty adj.
at gözlüğü ile bakan hostile adj.
tepeden bakan huffy adj.
boş bakan gaping adj.
üst tarafı yukarı bakan right-side up adj.
doğru tarafı dışa bakan right-side-out adj.
(göz) dik dik bakan goggle adj.
dik dik bakan goggled adj.
tepeden bakan deignous adj.
tepeden bakan deprecative adj.
(hanedan armalarında) gövdesi yana dönük olup yüzü karşıya bakan guardant adj.
merakla bakan rubbernecking adj.
aptal aptal bakan rubbernecking adj.
saf saf bakan rubbernecking adj.
tepeden bakan imperial adj.
her şeye bakan omnispective adj.
(iki hayvan) yüz yüze bakan confronte adj.
aşk dolu gözlerle bakan dewy-eyed adj.
yüz yüze bakan combatant adj.
birbirine bakan combatant adj.
yüz yüze bakan combattant adj.
birbirine bakan combattant adj.
üstten bakan commanding adj.
olaya tarafsız ve hissiz bakan dry adj.
at gözlüğü ile bakan picayune adj.
tepeden bakan pious adj.
dikkatle bakan peery adj.
tepeden bakan potty adj.
zıt yönlere bakan controversal [obsolete] adj.
ileriye bakan forehanded adj.
dikkatle bakan gazeful [obsolete] adj.
kuşların uçuş ve ötüşlerinden fal bakan ornithomantic adj.
kendinden öteye bakan outward-looking adj.
nesnenin bakan öznedeki algısını oluşturan presentational adj.
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teoriye ait veya ilişkin presentational adj.
nesnenin bakan öznedeki algısını oluşturan presentative adj.
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren presentative adj.
tepeden bakan bir dille yazan puffy adj.
kendine bakan selfward adj.
kıyıya bakan shoreward adj.
sahile bakan shoreward adj.
fal bakan fortune telling adj.
fal bakan fortunetelling adj.
fal bakan fortune-telling adj.
yiyip içip keyfine bakan free living adj.
yiyip içip keyfine bakan free-living adj.
iki gözü farklı yöne bakan skew-eyed adj.
gözünün ucu ile bakan sneery adj.
öne bakan forward-facing adj.
tepeden bakan snuffy adj.
güneye bakan south-facing adj.
güney-güneydoğuya bakan south-southeast adj.
güney-güneybatıya bakan south-southwest adj.
güneye bakan southwardly adj.
güneybatıya bakan southwest adj.
güneybatının güneyine bakan southwest by south adj.
güneybatının batısına bakan southwest by west adj.
güneybatıya bakan southwesterly adj.
güneybatıya bakan southwestward adj.
güneybatıya bakan southwestwardly adj.
gözlerini kısarak bakan squinched adj.
çaktırmadan bakan squinny adj.
göz ucuyla bakan squinny adj.
(göz) kıskançlıkla bakan squint adj.
(göz) yandan bakan squint adj.
(göz) küçümseyerek bakan squint adj.
(göz) şüphe ile bakan squint adj.
ters ters bakan squint adj.
şaşı bakan squint adj.
şaşı bakan squint-eyed adj.
gözlerini kısarak bakan squintifego adj.
kısık gözler ile bakan squintifego adj.
gözlerini kısarak bakan squinting adj.
kısık gözler ile bakan squinting adj.
tepeden bakan stained-glass adj.
üstten bakan stained-glass adj.
yukarı bakan stickup adj.
tepeden bakan stiff-backed adj.
sokağa bakan streetward adj.
tepeden bakan sublime [obsolete] adj.
güneşe bakan sunward adj.
(el) avuç içi dışarı bakan supine adj.
yere bakan downcast adj.
denize bakan seaward adj.
-e bakan above adv.
geçmişe bakan retro- pref.
Phrasals
kendine bakan birine bakışlarını çevirmek glance back v.
kendine bakan birine dönüp hızlıca/bir anlığına bakmak glance back v.
Phrases
buraya bakan yok mu? who calls the shots here? expr.
yanında bir duvarın/çitin üzerinden bakan uzun burunlu bir adam çizimi olan meşhur 2. dünya savaşı sloganı kilroy was here expr.
2. dünya savaşı'nda perçinleri saymakla görevli james kilroy'un perçinlerin yanlarına koyduğu işaretler silinmesin diye kilroy buradaydı yazısı ve duvarın üstünden bakan bir adam çizmesi üzerine ortaya çıkmış bir söz kilroy was here expr.
Proverb
bakan göze yasak olmaz a cat may look at a king
atına bakan ardına bakmaz be just before you're generous
dışarıdan bakan bir göz büyük resmi görür onlookers see most of the game
dışarıdan bakan bir göz olayın tamamını görür onlookers see most of the game
dışarıdan bakan bir göz daha objektif bir görüşe/anlayışa sahiptir onlookers see most of the game
dışarıdan bakan bir göz daha objektiftir onlookers see most of the game
dışarıdan bakan bir göz duruma daha objektif yaklaşır onlookers see most of the game
dışarıdan bakan bir göz daha geniş bir bakış açısına sahiptir onlookers see most of the game
dışarıdan bakan bir göz daha fazla şeyin farkına varabilir onlookers see most of the game
Colloquial
dışarıdan bakan biri an outsider looking in n.
durmadan saate bakan çalışan/öğrenci clock watcher n.
hem ticari kurum işletip hem çocuklarına bakan kadın mumpreneur n.
hem ticari kurum işletip hem çocuklarına bakan kadın mompreneur n.
gözünü dikip bakan kimse gawker n.
ofiste her işe bakan çalışan friday n.
tepeden bakan holier-than-thou adj.
donuk bakan glass-eyed adj.
donuk bakan glassy-eyed adj.
donuk donuk bakan goggle-eyed adj.
donuk donuk bakan googly-eyed adj.
küçümseyerek bakan holier-than-thou expr.
Idioms
bir iş yerinde her işe bakan kız a girl friday n.
bir iş yerinde her işe bakan kimse a girl/man/person friday n.
her şeye iyi tarafından bakan iyimser insan a glass half full person n.
her şeye kötü tarafından bakan karamsar insan a glass half empty person n.
yere bakan yürek yakan a dark horse n.
ikinci el arabalara/arabalara bakan ama alıcı olmayan kimse tire kicker [australia] n.
öylesine araba bakan ama alıcı olmayan kimse tire kicker [australia] n.
her işe bakan/koşan güvenilir adam a man friday n.
her işe bakan/koşan güvenilir kız a girl friday n.
sıkıcı yazı işlerine bakan kimse a pen pusher [uk] n.
sıkıcı evrak işlerine bakan ve pek bir yetkisi olmayan kimse a pen pusher [uk] n.
sıkıcı yazı işlerine bakan kimse a pencil pusher [us] n.
sıkıcı evrak işlerine bakan ve pek bir yetkisi olmayan kimse a pencil pusher [us] n.
sıkıcı yazı işlerine bakan kimse a paper pusher n.
sıkıcı evrak işlerine bakan ve pek bir yetkisi olmayan kimse a paper pusher n.
bir gözü toprağa bakan kimse candidate for a pair of wings n.
her işe bakan kimse chief cook and bottlewasher n.
kırpmadan bakan göz gooseberry eye [obsolete] n.
yazı/evrak işlerine bakan kimse paper pusher n.
sıkıcı evrak işlerine bakan ve pek bir yetkisi olmayan kimse paper pusher n.
sıkıcı yazı işlerine bakan kimse pencil-pusher n.
(birine) bakan kişi olmak have (someone) under (one's) wing v.
her işe bakan kimse chief cook and bottle-washer v.
tepeden bakan goody-goody adj.
üstten/tepeden bakan on (one's) high horse adj.
yukarıdan bakan on a high horse expr.
dışarıdan bakan/izleyen on the outside, looking in expr.
kenardan bakan/izleyen on the outside, looking in expr.
gözü toprağa bakan at death's door expr.
gözü toprağa bakan near death's door expr.
aynı yerden bakan eye to eye expr.
üstten/tepeden bakan on high horse expr.
bir gözü toprağa bakan on last legs expr.
yüksekten bakan on your high horse expr.
tepeden bakan on your high horse expr.
bir gözü toprağa bakan on your last legs expr.
Formal
fahri bakan honorary secretary n.
Speaking
duvarda yan odaya bakan bir delik var there's a hole in the wall to the next room expr.
Trade/Economic
devletin mali işlerine bakan memur receiver general n.
ayak işlerine bakan kız office girl n.
bakan olmayan milletvekilleri back benchers n.
geminin ticaret işlerine bakan görevli supercargo n.
işçi-işveren ilişkilerine bakan mahkeme labor court n.
ingiltere'nin fransa'ya bakan kıyılarındaki liman grubu cinque ports n.
kamu kuruluşlarının karar ve eylemlerine karşı açılan davalara bakan mahkeme administrative tribunal n.
mali işlere bakan kişi treasurer n.
Law
şerifin el koyduğu mülke dava bitene dek emaneten bakan kimse receiptor n.
fransa'da devletin belirli yasal belgeleri ibraz ve belgelendirmesi, mülk işlemlerini denetlemesi benzeri işlemlere bakan kurum notaire n.
bazı abd eyaletlerinde vesayet ve miras konularına bakan mahkeme court of orphans n.
deniz davalarına bakan mahkeme maritime court n.
devir işlemlerine bakan avukat conveyancer n.
deniz davalarına bakan mahkeme admiralty court n.
eski roma'da miras davalarına bakan mahkeme centumvir n.
eski roma'da miras davalarına bakan mahkeme centumviri n.
geçici bir süre için (bir başka hakimin) yerine bakan hakim acting judge n.
komşular arasındaki uyuşmazlıklara bakan mahkemeler burlaw courts n.
küçük anlaşmazlıklara bakan belediye veya mahalli idare mahkemesi small claims court n.
miras işlerine bakan hakim prerogative officer n.
miras ve vasiyet davalarına bakan mahkeme surrogate's court n.
sömürge mahkemelerinin verdikleri kararlara bakan istinaf mahkemesi judicial committee of the privy counsel n.
yedek/yerine bakan yargıç/hakim acting judge n.
hukuka ticaret olarak bakan kimse lawmonger n.
(ingiltere'de) miras ve boşanma davalarına bakan kıdemli hükümet avukatı queen's proctor n.
(kuzey irlanda'da) terörizmle bağlantılı davalara bakan mahkeme diplock court n.
jürinin mahkeme kararından farklı bir sonuca ulaşamayacağının öngörüldüğü durumlarda davaya bakan hakimin verdiği karar directed verdict n.
(eskiden) ingiltere kralı'nı ilgilendirmeyen, tebaa arasındaki genellikle sivil meselelere bakan mahkeme common bench n.
(eskiden) merhumların vasiyetlerini ve mülklerini gözeterek veraset davalarına bakan kilise mahkemesi prerogative court n.
ufak anlaşmazlıklara bakan mahalli idare mahkemesi small-claims court n.
(abd'de) temyiz mahkemesine gelen başvurulara bakan savcı solicitor general n.
yetki alanı belirli yerel bir bölge ile sınırlı olan ve önem derecesi düşük davalara bakan (mahkeme kolu) minor adj.
Politics
alt bakan junior minister n.
bakan vekili acting minister n.
bakan vekilliği vice chairmanship n.
bakan yardımcısı acting minister n.
bakan danışmanı advisor to the minister n.
devlet aleyhine açılan tazminat davalarına bakan abd mahkemesi court of claims n.
dışişleri bakan yardımcısı deputy secretary of state n.
dışişleri bakan yardımcısı deputy foreign minister n.
muhalefetteki bakan shadow chancellor n.
sandalyesiz bakan minister without portfolio n.
savunma bakan yardımcısı deputy defence secretary n.
ağır sorumlulukları bulunan kıdemli bir bakana yardımcılık için atanmış bakan minister of state [uk] n.
bakanlar kurulunda yer alan bakan minister of the crown [uk] n.
birleşik krallık'ın dışındaki bir yerde ikamet ederek bazı özel hükümet işlerini yerine getirmesi için atanmış ingiliz bakan minister resident [uk] n.
bakan yardımcısı assistant secretary n.
eskiden konstantinopolis'te bir hükümeti temsil eden bir bakan internuncio n.
(britanya'da) bakan yardımcılığı yapan parlamento üyesi parliamentary private secretary n.
birden fazla devlet kurumundan sorumlu bakan superminister n.
birden fazla devlet kurumundan sorumlu bakan super-minister n.
Institutes
bakan yardımcılığı özel kalem müdürlüğü office of the deputy minister of finance n.
bakan yardımcılığı office of the deputy minister n.
bakan özel müşavirliği special counsellor to the minister n.
bakan müşavirleri counsellor to the minister n.
bakan özel kalem müdürlüğü cabinet of the minister n.
sömürge mahkemelerinin verdikleri kararlara bakan istinaf mahkemesi judicial committee of the privy council n.
(birleşik krallık'ta) pazarlama ve iletişim işlerine bakan bir devlet dairesi coi (central office of information) abrev.
Industry
porno setinde keşfedilme umuduyla etrafı temizleyip az ücret karşılığında ufak işlere bakan işçi mope n.
Insurance
(ev/araç vb) hasar/tazminat talebine bakan görevli claim agent n.
Tourism
otelde ayak işlerine bakan kimse commies n.
suya veya bahçeye bakan balkonlu veya avlulu oda ianai n.
Media
birbirine bakan iki kitap sayfası spread n.
Technical
bir geminin rüzgara bakan tarafı weather beam n.
yana bakan radar sidelooking radar n.
karşılıklı bakan parçacıklardan oluşan üç katmana sahip three-ply adj.
(nümizmatik) aynı yöne bakan conjoined adj.
Textile
fabrikada germe makinesine bakan kimse tenter [brit] n.
Architecture
yola bakan ana cephe façade n.
şapelin batıya bakan dış kısmı antechapel n.
kapının içeriye bakan kısmı scoinson n.
pencere çerçevesinin içeriye bakan kısmı scoinson n.
çerçeveden duvarın iç yüzüne bakan pencere veya kapı açıklığı sconcheon n.
çerçeveden duvarın iç yüzüne bakan pencere veya kapı açıklığı scuncheon n.
Construction
zemin yamacına bakan taş pitching n.
Dyeing
zeytin rengine bakan açık bir kahverengi tonu tinsel n.
zeytin rengine bakan açık bir kahverengi tonu deep stone n.
yeşile bakan parlak bir turkuaz tonu tyrolite green n.
yeşile bakan parlak bir turkuaz tonu aphrodite n.
soluk sarıya bakan bir yeşil tonu amber white n.
grimsi kırmızıya bakan bir mor vestal n.
Furniture
ortası içeri gömülü, kenarları dışa doğru bakan bir çekmeceli dolap tipi tub front [brit] n.
ortası içeri gömülü, kenarları dışa doğru bakan bir çekmeceli dolap tipi blockfront n.
Automotive
dışa bakan taraf side facing outwards n.
içe bakan taraf side facing inwards n.
Aeronautic
uçağın hareket ettiği yöne bakan kanadı leading-edge n.
Marine
geminin denize bakan tarafı seaboard [obsolete] n.
(kabasorta armalı gemi sereni) sağa bakan square adj.
geminin rüzgara bakan tarafında on the weather beam adv.
Medical
açıklığı yukarı bakan concave n.
açıklığı aşağı bakan convex adj.
Anatomy
bedenin orta aksına bakan tarafa doğru mesad adv.
bedenin orta aksına bakan tarafa doğru mesiad adv.
Optics
tek bir noktaya bakan iki gözün optik eksenlerinin oluşturduğu açı optic angle n.
Biology
yukarı bakan antrorse adj.
öne bakan antrorse adj.
Marine Biology
yan bakan sonar side scan sonar n.
teleskop akvaryum balığının gözbebekleri yukarı doğru bakan bir varyetesi celestial telescope n.
Astronomy
güneşe bakmak için bakan kişinin gözünü güneş ışığından koruyacak şekilde uyarlanmış bir teleskop helioscope n.
güneşin ters tarafına bakan antisolar adj.
Zoology
iki parmağı öne iki parmağı geriye bakan kuş zygodactyl foot n.
iki parmağı öne iki parmağı geriye bakan kuşlar zygodactylae n.
iki parmağı öne iki parmağı geriye bakan, ötücü olmayan bir kuş grubu zygodactyli n.
iki parmağı öne iki parmağı geriye bakan (kuş) zygodactylic adj.
Botanic
kadifemsi dallı ve yere bakan yapraklarıyla küçük amerikan ağacı red ash (fraxinus pennsylvanica) n.
kadifemsi dallı ve yere bakan yapraklarıyla küçük amerikan ağacı downy ash n.
tek tarafa bakan sarı renkli çiçek salkımları olan avrupa'ya özgü bir kurtluca woodland germander (teucrium scorodonia) n.
tek tarafa bakan sarı renkli çiçek salkımları olan avrupa'ya özgü bir kurtluca wood sage n.
kısmen içe bakan tohum tomurcuğu amphitropous ovule n.
180 derece içe bakan tamamen ters tohum tomurcuğu anatropous ovule n.
çeşitli taksonomik sistemlerde sınıf ya da şube olarak kabul edilen, içe bakan tohumları olan çiçekli bitkiler angiospermae n.
çeşitli taksonomik sistemlerde sınıf ya da şube olarak kabul edilen, içe bakan tohumları olan çiçekli bitkiler magnoliophyta n.
çeşitli taksonomik sistemlerde sınıf ya da şube olarak kabul edilen, içe bakan tohumları olan çiçekli bitkiler division magnoliophyta n.
çeşitli taksonomik sistemlerde sınıf ya da şube olarak kabul edilen, içe bakan tohumları olan çiçekli bitkiler division anthophyta n.
çeşitli taksonomik sistemlerde sınıf ya da şube olarak kabul edilen, içe bakan tohumları olan çiçekli bitkiler class angiospermae n.
çeşitli taksonomik sistemlerde sınıf ya da şube olarak kabul edilen, içe bakan tohumları olan çiçekli bitkiler anthophyta n.
aşağı doğru bakan yapraksız dalları ve sarı veya turuncu çiçekleri olan bir bitki stinkwood n.
ucuna bakan acroscopic adj.
ana gövdeye bakan adverse adj.
tohum tomurcuğu kısmen içe bakan amphitropal adj.
tohum tomurcuğu kısmen içe bakan amphitropous adj.
tamamen içe bakan (tohum tomurcuğu) anatropous adj.
tamamen içe bakan (tohum tomurcuğu) inverted adj.
çiçeğin eksenine bakan anticous adj.
dışa bakan extrorsal adj.
yana bakan latrorse adj.
tohum tomurcuğu kısmen içe bakan hemitropal adj.
tohum tomurcuğu kısmen içe bakan heterotropal adj.
(organda yüzey) eksene bakan ventral adj.
ana sapa bakan posterior adj.
eksene bakan posterior adj.
(yaprak) dişleri dışa bakan squarroso-dentate adj.
Agriculture
sığırlara bakan çiftlik işçisi fogger [dialect] [uk] n.
Breeding
(köpek ırklarında) dış köşesi kulağa bakan yarık şeklinde göz almond eye n.
çiftlikte koyun yetiştirip bakan kimse sheep farmer n.
Social Sciences
kendi ebeveynlerine bakarken aynı zamanda kendi çocuklarına da bakan insan grubu sandwich generation n.
kendi başının çaresine bakan çocuklar free-range kids n.
History
eski roma'da miras davalarına bakan mahkeme makamı centumvirate n.
eski roma'da yabancılarla ilgili davalara bakan hakim recuperator n.
hanedan armalarında en büyük erkek evladı gösteren, düz çizgi üzerinde aşağı bakan çıkıntıların bulunduğu arma işareti label n.
osmanlı devleti'nde şeri davalara bakan askeri hakim cadilesker n.
aşağı bakan iki kanattan oluşan bir arma motifi lure n.
(batı almanya'da maginot hattına bakan) tahkimat bölgesi siegfried line n.
eski roma'da miras davalarına bakan mahkemeye ait veya ilgili centumviral adj.
(armacılıkta) birbirine bakan aspectant adj.
geçmişe modern pencereden bakan revisionist adj.
(hanedanlık armaları) başı dışında vücudunun tamamı bakan kişiye dönük gardant adj.
Religious
kilisenin sunağa bakan tarafı north n.
kilisenin sunağa bakan tarafı liturgical north n.
taşlardan fal bakan kimse lithomancer n.
genel kilise meselelerine ve ahlaki disiplinle ilgili konulara bakan piskoposluk bölgesi mahkemesi consistory n.
genel kilise meselelerine ve ahlaki disiplinle ilgili konulara bakan piskoposluk bölgesi mahkemesi consistory court n.
Philosophy
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teori presentationism n.
Environment
bir su kütlesine bakan doğal manzara aquascape n.
Geography
iran'ın türkiye'ye bakan batı sınırı ile kuzeyindeki tebriz arasında yer alan sığ tuzlu göl lake urmia n.
kuzey denizi'ne bakan ingiltere'nin güneydoğusunda yarımada thanet n.
abd'nin oregon eyaletinin kuzeybatısında, pasifik okyanusu'na bakan körfez tillamook bay n.
güney endonezya'nın sumatra adasındaki sunda boğazı'na bakan bir şehir tanjungkarang n.
akdeniz'e bakan israil'in batısında şehir tel aviv-yalo n.
akdeniz'e bakan israil'in batısında şehir tel aviv-yafo n.
akdeniz'e bakan israil'in batısında şehir tel aviv-jaffa n.
ovaya bakan kayalık breakaway [australia] n.
plato kenarına bakan kayalık breakaway [australia] n.
new york körfezi'ne bakan bir ada staten island n.
kuzeye doğru bakan north-facing adj.
Geology
buz sahanlığının denize bakan tarafı barrier n.
Mythology
zıt yönlere bakan iki yüzle tasvir edilmiş bir tanrı janus n.
(tanrı janus gibi) zıt yönlere bakan iki yüze sahip janiform adj.
Printery
kitap sayfalarını dışa bakan kenarı fore-edge n.
Archaic
başbakan/bakan ile ilgili cancellarean adj.
(bir konuya) olumlu bakan auspicious adj.
tepeden bakan high-minded adj.
tepeden bakan overly adj.
Ornithology
ilk ayak parmağı arkaya, diğer üç ayak parmağı öne bakan kuş anisodactyl n.
iki parmağı öne iki parmağı geriye bakan kuş zygodactyl n.
ayak parmaklarının tamamı öne bakan hayvan pamprodactyl n.
ilk ayak parmağı arkaya, diğer üç ayak parmağı öne bakan anisodactyl adj.
ilk ayak parmağı arkaya, diğer üç ayak parmağı öne bakan anisodactylous adj.
ilk ayak parmağı arkaya, diğer üç ayak parmağı öne bakan anisodactylous adj.
iki parmağı öne iki parmağı geriye bakan (kuş) zygodactyl adj.