given - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

given

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "given" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 34 résultat(s)

Anglais Turc
General
given n. veri
given n. done
given n. data
given n. bilme sürecinin düşünce veya çıkarımdan ayrışan bileşeni
given adj. belirli
given adj. bahsi geçen (durum vb)
given adj. belli
given adj. muayyen
given adj. sözü geçen (durum vb)
given adj. belirlenmiş
given adj. verilmiş
given adj. doğuştan olan
given adj. düşkün
given adj. bilinen
given adj. verili
given adj. müptela
given adj. verilen
given adj. tanrı vergisi
given adj. eğilimi olan
given adj. eğilim gösteren
given adj. yatkın
given adj. meyilli
given adj. yürürlüğe konan (resmi belge)
given adj. derhal ibraz edilen
given adj. yorum katmadan aktarılan
given adj. detaylara girmeden sunulan
given conj. ortada olduğuna göre
given conj. göz önünde tutulursa
Phrases
given expr. doğru veya gerçek olarak görülen ya da kabul edilen bir şey
Colloquial
given expr. dikkate alındığında
given expr. nazara alındığında
Linguistics
given adj. bilinen
Philosophy
given n. varsayılan gerçek
given n. deneyimle elde edilen ve varsayımsal olan işlenmemiş bilgi

Sens de "given" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 276 résultat(s)

Anglais Turc
General
name given at birth n. göbek adı
given name n. isim
given name n. ad
given name n. küçük isim
importance given n. verilen önem
decision given n. verilen karar
given service n. verilen hizmet
given rights n. verilen haklar
given right n. verilen hak
the right given n. tanınan hak
given rights n. tanınan haklar
the right given n. verilen hak
given right n. tanınan hak
the given conditions n. sözkonusu şartlar
the given conditions n. belirtilen koşullar
the given circumstances n. sözkonusu koşullar
the given conditions n. sözkonusu koşullar
the given circumstances n. sözkonusu şartlar
the given circumstances n. belirtilen koşullar
early identification of the genetic nature of a given condition n. belirli bir durumun genetik doğasının erken belirlenmesi
be given v. verilmek
be given to v. bir şey yapmak itiyadında olmak
be given a name v. ad almak
be given to the right man v. adamına düşmek
be given authority v. yetkilendirilmek
be given back v. iade edilmek
be given exceptional powers v. olağanüstü yetkilerle görevlendirilmek
be given exceptional powers v. olağanüstü yetkiler verilmek
be given the authority v. yetkili kılınmak
be offered/given a seat v. (otobüste vb) yer verilmek
be given an official/written warning (receive one) v. tutanak yemek
be given serum v. serum verilmek
be given serum v. serum yemek
be given v. bir şeye eğilim göstermek
be given v. bir şeye meyilli olmak
given to adj. meraklı
given off adj. çıkartılmış
given to grinning adj. sırıtkan
given to adj. düşkün
given to adj. bağımlı
given to understand adj. inandırılmış
pre-given adj. önceden verilmiş
self-given adj. bağımsız
self-given adj. özerk
self-given adj. kendisi tarafından verilen
self-given adj. kendine verilen
at a given time adv. belirli bir zamanda
in a given time adv. belirli bir süre içinde
in the given circumstances adv. söz konusu koşullarda
any given time adv. herhangi bir zamanda
any given time adv. her an
given that conj. tahminen
given that conj. tahminlerimizce
given that conj. farz edersek
given that conj. farzedersek
given the fact that conj. göz önünde tutulursa
given the fact that conj. göz önüne alınacak olursa
given the fact that conj. eğer
let it be given interj. verile/verilsin
Phrases
be given to (something) v. (bir şeye) meyilli olmak
be given to (something) v. (bir şeye) yatkın olmak
be given to (something) v. (bir şekilde) davranmaya meyilli/yatkın olmak
be given to (something) v. (bir şey) yapma olasılığı olmak
be given to (something) v. (bir şey) yapması muhtemel olmak
be given to (something) v. (bir şekilde) davranma olasılığı olmak
be given to (something) v. (bir şekilde) davranması muhtemel olmak
be given to (something) v. sık sık (bir şey) yapmak
be given to (something) v. sık sık (bir şekilde) davranmak
be given to (something) v. düzenli olarak (bir şey) yapmak
be given to (something) v. sürekli (bir şey) yapmak
be given to (something) v. devamlı (bir şey) yapmak
be given to something/to doing something v. bir şeye/bir şey yapmaya meyilli olmak
be given to something/to doing something v. bir şeye/bir şey yapmaya yatkın olmak
be given to something/to doing something v. bir şekilde davranmaya meyilli/yatkın olmak
be given to something/to doing something v. bir şey yapma olasılığı olmak
be given to something/to doing something v. bir şey yapması muhtemel olmak
be given to something/to doing something v. bir şekilde davranma olasılığı olmak
be given to something/to doing something v. bir şekilde davranması muhtemel olmak
be given to something/to doing something v. sık sık bir şey yapmak
be given to something/to doing something v. sık sık bir şekilde davranmak
be given to something/to doing something v. düzenli olarak bir şey yapmak
be given to something/to doing something v. sürekli bir şey yapmak
be given to something/to doing something v. devamlı bir şey yapmak
at any given time adv. her an
given the activity of expr. aktivitesi göz önünde tutulursa
given these realities expr. bu gerçekler ışığında
given these circumstances expr. Bu koşullar göz önüne alındığında
given these realities expr. bu gerçekler göz önüne alındığında
given these premises expr. bu öncüller göz önüne alındığında
given that expr. diyelim ki
given your situation expr. durumunuz göz önüne alındığında
given your situation expr. durumun göz önüne alındığında
given the history that I am aware of the defendant expr. davalının geçmişini de göz önünde bulundurarak
given that expr. farzedelim ki
given that expr. farz edelim ki
at any given time expr. herhangi bir zamanda
preference will be given to those with bilingual skills expr. ikinci dil tercih sebebidir
it's a given expr. şüphe yok ki
it's a given expr. şüphesiz
given a fair chance expr. şans verildiğinde
that's a given expr. şüphe yok ki
that's a given expr. şüphesiz
given the fluctuations in demand expr. talep dalgalanmaları dikkate alındığında
at any given time expr. (belirlenen/belli bir zaman aralığındaki) herhangi bir zamanda
accepted as given expr. yerleşik kanı olarak kabul edilen
given the current state expr. mevcut durum göz önüne alındığında
given the current situation expr. mevcut durum göz önüne alındığında
in a given environment expr. belli bir çevrede/ortamda
Proverb
nothing is given so freely as advice nasihat vermek kolaydır
Colloquial
given that expr. -ğunu düşünerek
given that expr. -ğunu düşünürsek
(a) quarter of (a given hour in time) [us] expr. (bir saate) çeyrek kala
(a) quarter of (a given hour in time) [us] expr. (belli bir zamandan/saatten) 15 dakika önce
(a) quarter of (a given hour in time) [us] expr. (verilen zamandan/saatten) çeyrek saat önce
Idioms
a given n. kesin
a given n. garanti
a given n. belli
a given n. ortada
a given n. aşikar
a god-given right n. en doğal hak
god-given right n. en doğal hak
be given the gate v. kovalanmak
be given the hook v. işten çıkarılmak/atılmak/alınmak
be given the gate v. kovulmak
be given the hook v. görevden alınmak
be given the gate v. kapı dışarı edilmek
be given the hook v. ilişiği kesilmek
be given the gate v. kapıyı gösterme işine konu olmak
be given the gate v. işten çıkarılmak/atılmak
be given the gate v. kapının önüne konulmak
be given with the rations v. (madalya, nişan) liyakate bakılmadan, sırası geldiği için verilmek
be given with the rations v. (madalya, nişan) hak edilmediği halde verilmek
be given the chop v. işten kovulmak
be given the chop v. işten atılmak
be given the axe v. işten kovulmak
be given the axe v. işten atılmak
be given the hook v. oyundan alınmak
be given the hook v. gruptan çıkarılmak
be given the hook v. takımdan şutlanmak
be no quarter given v. yatacak yer bile verilmemek
be no quarter given v. merhamet edilmemek
be no quarter given v. acımasızca davranılmak
be no quarter given v. ödün/taviz verilmemek
be no quarter given v. müsamaha gösterilmemek
be no quarter given v. gözünün yaşına bakılmamak
be given no quarter v. merhamet edilmemek
be given no quarter v. merhamet görmemek
be given no quarter v. acımasızca davranılmak
be given no quarter v. müsamaha gösterilmemek
be given no quarter v. gözünün yaşına bakılmamak
be given no quarter v. acınmamak
be given no quarter v. taviz verilmemek
be given no quarter v. bağışlanmamak
be given a clean bill of health v. temiz kağıdı verilmek
be given a clean bill of health v. titiz bir incelemeden sorunsuz geçmek
be given a clean bill of health v. sağlık raporu verilmek
be given a clean bill of health v. sağlam raporu verilmek
be given a clean bill of health v. bir yerin sağlıklı/düzgün işlediğine dair teminat verilmek
be given a clean bill of health v. bir kurumun belli standartlara uygun işlediğine dair teminat verilmek
get/be given the chop [uk] v. işten kovulmak
get/be given the chop [uk] v. işten atılmak
get/be given the chop [uk] v. son verilmek
get/be given the chop [uk] v. sonlandırılmak
given to doing something adj. bir şey yapmaya meraklı
given to doing something adj. bir şey yapmaya düşkün
given to doing something adj. bir şey yapmaya bağımlı
given to doing something adj. bir şey yapmaya meyilli
given to doing something adj. bir şey yapmaya yatkın
given to (something) adj. (bir şeye) meraklı
given to (something) adj. (bir şeye) düşkün
given to (something) adj. (bir şeye)a bağımlı
given to (something) adj. (bir şeye) meyilli
given to (something) adj. (bir şeye) yatkın
given to doing adj. yapmaya meraklı
given to doing adj. yapmaya düşkün
given to doing adj. yapmaya bağımlı
given to doing adj. yapmaya meyilli
given to doing adj. yapmaya yatkın
given half the chance expr. fırsatını bulsa
given half a chance expr. fırsatını bulsa
given half the chance expr. fırsatı olsa
given half the chance expr. fırsatını yakalasa
given half a chance expr. fırsatını yakalasa
given half a chance expr. fırsatı olsa
given half a chance expr. o fırsat verilse
given half the chance expr. o fırsat verilse
given half a chance expr. fırsatını yakalasa
given half a chance expr. fırsatı olsa
given half a chance expr. fırsatını bulsa
given half a chance expr. o fırsat verilse
given half the chance expr. fırsatını yakalasa
given half the chance expr. fırsatı olsa
given half the chance expr. fırsatını bulsa
given half the chance expr. o fırsat verilse
Speaking
it is my god given right expr. bu benim en doğal hakkım
I hadn't given it much thought expr. buna o kadar dikkat etmemiştim
we should not have given you this job expr. bu işi sana vermemeliydik
that's given him a bit of a shake up expr. bu onun aklını başına getirir
I've given this some hard thought expr. bu konuyu iyice düşündüm
i am given to understand that expr. haber aldığıma göre
I'd have given anything expr. keşke
I'd have given anything expr. neler vermezdim
they haven't been given the opportunity to learn expr. onlara öğrenme fırsatı verilmemiş
it should be given expr. verilmeli
Trade/Economic
the given markets n. adı geçen pazarlar
the given markets n. adı geçen piyasalar
given period n. belirli bir süre
decision given ex parte n. gıyapta verilen hüküm
advances given to personnel n. personel avansları
advance given to personnel n. personel avansları
cash discount given n. peşin ödemede yapılan indirim
cost of services given n. satılan hizmet maliyeti
real guarantees given on behalf of the enterprise n. şirket adına verilmiş gerçek garantiler
guarantees given by third parties on behalf of the enterprise n. şirket adına üçüncü şahıslarca verilen garantiler
the given markets n. söz konusu piyasalar/pazarlar
advances given to sub-contractors n. taşeronlara verilen avanslar
loss given default n. temerrüt halinde kayıp
advances given to suppliers n. verilen avanslar
fix assets advances given n. verilen avanslar
advances given to suppliers n. verilen sipariş avansları
given period n. veri dönem
cheques given and payment orders n. verilen çek ve ödeme emirleri
deposits and guarantees given n. verilen depozito ve teminatlar
cheques given and payment orders n. verilen çekler ve ödeme emirleri
deposits and guarantees given-long term n. verilen depozitoteminatlar
advances given for purchases n. verilen sipariş avansları
advances given n. verilen avanslar
personal guarantees given on behalf of third parties n. üçüncü şahıslar adına verilen kişisel garantiler
advances given for purchase orders n. verilen sipariş avansları
total amount of mortgages and other guarantees given for liabilities n. yabancı kaynaklar için verilmiş ipotek ve diğer teminatların toplam tutarı
shall be deemed to have been duly given upon receipt expr. karşı tarafın eline geçtiğinde usulüne uygun olarak iletilmiş sayılacaktır
Law
rations given in kind n. ayni rasyon
prenuptial support (given to the prospective bride) n. mehri muaccel
prematrimonial support (given to the bride-to-be) n. mehri muaccel
consent given before the tort n. mağdurun zarara önceden razı olması
decisions given before intervention n. müdahaleden önce verilen kararlar
sentences given n. verilen cezalar
judgment to be given n. verilecek hüküm
executing the order given by a responsible authority expr. salahiyettar merciden verilen emri icra
Politics
an equivalent given in return n. misliyle mukabele
an equivalent given in return n. mukabele-i bilmisil
an equivalent given in return n. mukabelei bilmisil
Technical
equimomental cone of a given rigid body n. verilen bir rijit şeklin eşit atalet momentlerine sahip konisi
Computer
given name n. verilen ad
gift given n. verilen hediye
no reason given expr. verilen neden yok
given enough eyeballs, all bugs are shallow expr. bir yazılım yeterince geliştirici tarafından test edilirse, tüm açıklar su yüzüne çıkar
Medical
giving-up/given-up complex n. vazgeçme/vazgeçilme kompleksi
be given medical treatment v. tedavi ve müşaade altına alınmak
Psychology
given-new strategy n. verili-yeni strateji
given and new information n. verili-yeni bilgi
Statistics
given period n. belli dönem
given period n. belirli devre
given period n. belirli süre
Education
a paper given to a student who comes to class late n. geç kağıdı
Linguistics
given information n. bilinen
given-new information n. eski-yeni bilgi
given information n. eski bilgi
given information n. verilmiş bilgi
Environment
ultimate biodegradability of organic compounds at a given concentration by organic microorganisms n. belirli derişimdeki organik bileşiklerin aerobik mikro organizmalar tarafından nihai biyolojik parçalanabilirliği
Football
(penalty) be given v. penaltı verilmek
Slang
zero fucks given expr. sikimde değil
zero fucks given expr. umurumda değil
no fox given expr. sikimde değil
no fox given expr. umurumda değil
no fox given expr. umurumda bile değil
no fox given expr. beni ilgilendirmez
no fucks given exclam. sikimde değil
no fucks given exclam. umurumda değil
no fucks given exclam. umurumda bile değil
no fucks given exclam. beni ilgilendirmez
Modern Slang
and not a single fuck was given that day expr. ve benim umurumda bile olmadı
and not a single fuck was given that day expr. kimin umurunda
and not a single fuck was given that day expr. çok da tın
and not a single fuck was given that day expr. çok da umurumdaydı
and not a single fuck was given that day expr. çok da sikimdeydi