hole - Turc Anglais Dictionnaire

hole

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "hole" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 91 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
hole n. çukur
Emma broke her leg because of a big hole in the pavement.
Emma kaldırımdaki büyük bir çukur yüzünden bacağını kırdı.

More Sentences
hole n. delik
A nail tore a hole in James's trousers.
Bir çivi James'in pantolonunda bir delik açtı.

More Sentences
General
hole n. boşluk
Her father's death caused a big hole in her life.
Babasının ölümü hayatında büyük bir boşluk yarattı.

More Sentences
hole n. hücre
During his detention, Tom spent several months in the hole.
Tutukluluğu sırasında Tom hücrede birkaç ay geçirdi.

More Sentences
hole n. delik
John finally managed to get the ball into the hole.
John sonunda topu deliğe sokmayı başardı.

More Sentences
hole n. yuva
The hound was pointing towards a fox hole.
Tazı bir tilki yuvasını işaret ediyordu.

More Sentences
hole n. oyuk
The children made a small hole in the ground for their game of marbles.
Çocuklar bilye oyunları için yerde küçük bir oyuk açtılar.

More Sentences
hole n. yer
The old quarry is now a popular swimming hole.
Eski taş ocağı şimdi popüler bir yüzme yeridir.

More Sentences
hole n. eksiklik
The design of the new software was full of holes.
Yeni yazılımın tasarımı eksikliklerle doluydu.

More Sentences
hole n. iğrenç yer
The only thing I want now is to get out of this hole.
Şu anda istediğim tek şey bu iğrenç yerden çıkmak.

More Sentences
hole v. deliğe sokmak
She holed the ball in one shot.
Tek atışta topu deliğe soktu.

More Sentences
Technical
hole n. çukur
Social researchers have tried to dig themselves out of this hole.
Sosyal araştırmacılar kendilerini bu çukurdan çıkarmaya çalıştılar.

More Sentences
Textile
hole n. delik
The first hole is 85 meters away from the starting point.
İlk delik başlangıç noktasından 85 metre uzakta.

More Sentences
Automotive
hole n. çukur
There's a hole in the floor.
Zeminde bir çukur var.

More Sentences
hole n. delik
No holes in the Budget are stopped if we cut back on art and culture; we are just the poorer thereby.
Sanat ve kültürden kısarsak bütçedeki delikler kapanmaz; sadece daha fakir oluruz.

More Sentences
General
hole n. derin yer
hole n. in
hole n. zorluk
hole n. deşik
hole n. kovuk
hole n. zor durum
hole n. kodes
hole n. kusur
hole n. çıkmaz
hole n. ilk turda kapalı olarak dağıtma (poker)
hole n. küçük liman
hole n. açıklık
hole n. yuva
hole n. bilardo masası deliği
hole n. zeminde yumuşak malzeme ile dolmuş oyuk
hole n. toprağa kazılmış maden veya kuyu
hole n. doldurulmamış alan
hole n. boş alan
hole n. kayıp duygusu
hole n. kaybedilen şey için sürekli duyulan özlem
hole n. zayıf nokta
hole n. tutarsızlık
hole n. yasada boşluk
hole n. bilye oyunlarında bilyenin oynanacağı küçük boşluk
hole n. sakıncalı yer
hole n. tehlikeli yer
hole n. kaybeden konumu
hole n. havuz
hole n. leş gibi ev
hole v. deliğe girmek
hole v. delmek
hole v. kapanmak
hole v. delik açmak
hole v. yuvasına girmek
hole v. kazmak
hole v. köşesine çekilmek
hole v. (hayvanı) deliğe yönlendirmek
Colloquial
hole n. ağız
Trade/Economic
hole n. borçlu olma
Technical
hole n. oyuk
Electric
hole n. (tel çekme) bir bölümün eksiltilmesi
hole n. (tel çekme) bir bölümün indirilmesi
Construction
hole v. (tünel, geçit) açmak
Railway
hole n. demiryolunun ana hattından ayrılan yan hat
hole v. karşıdan gelen trenin ana raydan geçebilmesi için yan raya geçmek (tren)
Aeronautic
hole n. uçağın aniden düşmesine neden olan hava boşluğu
Marine
hole n. gemi ambarı
hole n. gemi deposu
Mining
hole v. kömür yatağının altını kesmek
Dentistry
hole n. diş çürüğü
Physics
hole n. bir değerlik elektronunun yokluğundan dolayı atomdaki boşluk
hole n. fermiyonların negatif enerjisinin kuantum durumlarının neredeyse tam sürekliliğinde boşluk
hole n. kristalde normal örgü konumundaki bir atom veya iyonun eksik olması nedeniyle kusur
Zoology
hole n. hayvan çukuru
Geography
hole n. su kütlesindeki derin yer
hole n. koy
Sport
hole n. (golf) oynama süresi
hole n. savunma düzenindeki açıklık
hole n. golf sahasında hedeften deliğe kadar olan bölümler
hole n. topu hedeften deliğe atınca kazanılan puan
hole n. topa hedeften karşılık gelen deliğe göndermek için yapılan vuruş sayısı
hole v. (golf topunu) deliğe sokmak
Football
hole n. (amerikan futbolu) savunma diziliminde hücum oyuncusunun topu ilerletmesine fırsat sunan boşluk
Slang
hole n. gözaltı hücresi
hole n. nezaret hücresi
hole n. anüs
hole n. göt deliği
hole n. kıç deliği
hole n. aşağılık herif
hole n. dallama
hole n. götveren
hole n. göt lalesi
hole n. götlek
hole n. hergele
hole n. hıyar
hole n. lavuk

Sens de "hole" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
mouse hole n. fare deliği
Try to get the cheese and bring it back to the mouse hole.
Peyniri alıp fare deliğine geri getirmeye çalışın.

More Sentences
bullet hole n. kurşun deliği
There was a bullet hole in the floor.
Yerde bir kurşun deliği vardı.

More Sentences
drainage hole n. drenaj deliği
Make sure your pot has one or more drainage holes on the bottom.
Tencerenizin alt kısmında bir veya daha fazla drenaj deliği olduğundan emin olun.

More Sentences
black hole n. kara delik
We have left a black hole in the Balkans.
Balkanlar'da bir kara delik bıraktık.

More Sentences
small hole n. küçük delik
Make two or three small holes in each olive.
Her zeytinde iki veya üç küçük delik açın.

More Sentences
hole up v. saklanmak
I know where Tom is holed up.
Tom'un nereye saklandığını biliyorum.

More Sentences
dig a hole v. çukur kazmak
We dug a hole in the garden.
Bahçeye bir çukur kazdık.

More Sentences
hole up v. kapanmak
They holed up in a room.
Bir odaya kapandılar.

More Sentences
dig a hole v. çukur açmak
Tom dug a hole in his backyard.
Tom arka bahçesinde bir çukur açtı.

More Sentences
button hole n. ilik
watering hole n. ingilizce'de bar veya pub anlamında argo sözcük
single hole n. tek delik
bullet hole n. mermi deliği
watering hole n. söz taşıyan
watering hole n. boşboğaz
smoke hole n. baca
lubrication hole n. yağlama çukuru
moth hole n. güve yeniği
oven made in a hole in the earth n. tandır
leakage hole n. sızıntı deliği
water hole n. küçük göl
designation hole n. tanıtma deliği
hole in the ground n. yerdeki delik
watering hole n. laf taşıyan
gopher hole n. sincap yuvası
lamp hole n. lamba deliği
watering hole n. hayvanların su içmesine elverişli yer
watering hole n. yalak
watering hole n. doğal bir su kaynağı
observation hole n. gözetleme deliği
hand hole n. el deliği
worm hole n. kurt yeniği
watering hole n. suvat
inspection hole n. muayene deliği
a round peg in a square hole n. bulunduğu yere hiç uygun olmayan kimse
hole in a toilet fixture n. kubur
sprocket hole n. perforasyon
watering hole n. hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap
nail hole n. tırnak hücresi
hole puncher n. delgeç
vent hole n. hava alma deliği
vent hole n. havalandırma deliği
vent hole n. hava boşaltma deliği
vent hole n. havalık
cargo hole n. yük ambarı
cleanout hole n. temizleme deliği
key-hole n. anahtar deliği
coal-hole n. kömürlük
pigeon-hole n. yazı masası çekmecesi
peep-hole n. gözetleme deliği
peep hole n. kontrol deliği
peep hole n. gözetleme deliği
ear hole n. kulak deliği
ear hole n. küpe deliği
nine-hole golf course n. dokuz delikli golf sahası
two hole paper perforator n. iki delikli delgi makinesi
two hole paper perforator n. iki delikli zımba makinesi
tree hole n. ağaç kovuğu
huge hole n. büyük delik
blind hole n. kör kuyu
rabbit hole n. tavşan deliği
coal hole n. kömürlük
dene hole n. yapay mağara
judas hole n. gözetleme deliği
cubby-hole n. küçük oda
cubby-hole n. hücre
cubby-hole n. odacık
cubby-hole n. göz
cubby-hole n. önü açık ufak göz (yazıhanede/dolapta)
cubby-hole n. gizlenecek yer
wrong hole n. yanlış delik
bolt hole n. sığınak
bolt hole n. farenin vb kaçtığı delik
bolt hole n. kaçış yeri
cubby-hole n. çocukların korunma odası olarak kullanıldığı oda/yer
hole punch n. delgeç
hidey-hole n. saklanma yeri
hidey-hole n. gizlenme yeri
hidey-hole n. sığınak
teaze-hole n. ocak veya fırınlarda yakıt koyulan delik
bogey hole [australia] n. doğal yüzme havuzu
bolt-hole [uk] n. sığınma yeri
hand-hole plate n. el deliği kapağı
bolt-hole [uk] n. kaçış yeri
bolt-hole [uk] n. hayvan kaçış deliği
bolt-hole n. hayvan kaçış deliği
bore-hole n. (genellikle keşif amacıyla açılan) sondaj deliği
hole in the wall n. uzak veya ücra yerde bulunan dükkan
hole-in-one n. dikkate değer başarı
hole-in-the-wall n. kuytu restoran
hole-in-the-wall n. küçük restoran
hole in one n. nadir başarı
hole-in-one n. nadir başarı
hole in one n. dikkate değer başarı
hole-in-the-wall n. uzak veya ücra yerde bulunan dükkan
hole in the wall n. küçük restoran
hole-in-the-wall n. küçük ve kuytu oda
hole-in-one n. harika iş
hole in one n. harika iş
hole in the wall n. küçük ve kuytu oda
hole in the wall n. kuytu restoran
mouth hole n. (kayak maskesinde) ağız için bırakılmış açıklık
chuck hole n. vagon tekerlek izindeki derin delik
cradle hole n. yolda oluşan çukur
pigeon hole n. eski bir ingiliz oyunu
pigeon hole n. güvercin yuvalarındaki giriş deliği
pit-hole n. çukur
pit-hole n. çopur
post hole n. direk sabitlemek için açılan çukur
post hole n. direk çukuru
pritchel hole n. nalda çivi deliği
shot hole n. (böceğin açtığı) ahşap deliği
sight-hole n. kapı dürbünü
sight-hole n. gözetleme deliği
sink hole n. gider kapağı
sink hole n. pislik yuvası
sink hole n. lağım çukuru
sink hole n. foseptik
spile hole n. hava deliği
spile hole n. özsuyunu çıkarmak için akçaağaca açılan delik
spile hole n. varildeki küçük hava deliği
have an ace in the hole v. elinde kozu olmak
make a hole v. delik açmak
make a hole in v. delik açmak
bore a hole in v. delik açmak
make a hole in v. delmek
hole up v. köşesine çekilmek
bore a hole in v. azıcık çürütmek (bir fikri)
fall into a hole v. çukura düşmek
cover a hole v. delik kapatmak
make a hole v. delik delmek
drill a hole v. delik delmek
go down into a hole v. çukura inmek
make a hole in something with a nail v. çivi ile delmek
pierce a hole in something with a nail v. çivi ile delmek
bore a hole in something with a nail v. çivi ile delmek
pierce a hole v. delik delmek
bore a hole v. delik delmek
drill a hole on the surface v. yüzeye delik açmak
be half dead with a bullet hole in one's shoulder v. omzunda bir kurşun deliğiyle yarı ölü bir halde olmak
have a hole in one's budget of v. bütçesinde ...'lık açık olmak
dig a hole v. delik açmak
darn hole v. delik yamamak
without a hole adj. deliksiz
hole-and-corner adj. gizli
hole-and-corner adj. sinsi
hole-and-corner adj. el altından
top-hole adj. en iyi
top-hole adj. seçkin
hole and corner adj. önemsiz
hole-and-corner adj. önemsiz
hole and corner adj. değersiz
hole-in-corner adj. önemsiz
hole-in-corner adj. gizli kapaklı
hole-and-corner adj. yaşamdaki çevresel ve önemsiz olaylara ait olan
hole-in-corner adj. değersiz
hole-and-corner adj. değersiz
hole-in-corner adj. gizli yapılan
hole-in-corner adj. el altından yapılan
hole and corner adj. yaşamdaki çevresel ve önemsiz olaylara ait olan
Phrasals
hole up v. uzun süre bekletmek
hole up v. hapsetmek
hole up v. uzun süre alıkoymak
hole up v. saklanma yerine yerleştirmek
hole up v. sığınağa yerleştirmek
Proverb
mouse that has but one hole is quickly taken işini sağlama al
mouse that has but one hole is quickly taken her zaman ikinci bir seçeneğin olsun
mouse that has but one hole is quickly taken eşeğini sağlam kazığa bağla
if you're in a hole, stop digging eğer kötü bir duruma düştüysen durumu daha da kötüleştirecek hamlelerden kaçın
if you're in a hole, stop digging çukura düştüysen kazmayı bırakacaksın
Colloquial
top hole n. hoş
top hole n. mükemmel
top hole n. harika
top hole n. güzel
gaping hole n. boşluk
gaping hole n. eksiklik
hole digger n. hamburgercide köfte çevirmek kadar basit
hole digger n. vasıfsız/niteliksiz işçi
hole digger n. az maaşlı bir işte çalışan kişi
hole digger n. hamburgerleri pişiren/çeviren kişi
black hole of calcutta [uk] n. sıkış tıkış yer
hidey-hole n. kuytu saklanma yeri
hidy-hole n. saklanma yeri
hidy-hole n. barınak
hole [us] n. küçük liman
hole card n. avantajlı kullanılabilene kadar yedekte tutulan şey
hole-in-the-wall [uk] n. bankamatik
fraidy hole n. kasırga sığınağı
shit-hole n. berbat yer
shit-hole n. iğrenç yer
shit-hole n. bok çukuru
funk hole n. askerlikten muafiyet sağlayan iş
make a hole in v. başarıya atılan ilk adımı atmak
be in a hole v. zor durumda olmak
be in a hole v. açmazda olmak
be in a hole v. çıkmazda olmak
in the hole adj. paranın veya başka bir kaynağın eksik
in the hole adj. (spor müsabakasında) sıkıntılı/zor duruma düşmüş
in the hole adj. hesaplarında eksik olan
in the hole adj. hesaplarında açık olan
in the hole adj. borca girmiş
in the hole adj. hesap açığı olan
in the hole adj. maddi sıkıntıda
in the hole adj. iskambilde puanı sıfırın altında kalmış
in the hole adj. spor müsabakasında dezavantajlı durumda
in the hole adj. borç batağına/çukuruna düşmüş
in the hole adj. bütçe açığı olan
in the hole adj. borçlu
in the hole adj. (spor müsabakasında) başı dertte
in the hole [uk] adj. belirli bir miktar içeri girmiş (kişi veya kurumun borçlu olması anlamında)
in the hole adj. skor olarak geride
in the hole adj. mali açığı olan
in the hole adj. borca batmış
in the hole adj. zararda
in the hole adj. (spor müsabakasında) içinden çıkılması zor duruma düşmüş
in the hole adj. maddi zorluğa düşmüş
in the hole adj. (spor müsabakasında) kazanma şansını sıkıntıya sokmuş
in the hole adj. kasa açığı olan
in the hole adj. iskambilde sıfırın puanı altına düşmüş
in the hole adj. parası veya başka bir kaynağı yok
in the hole [uk] adj. içeride (kişi veya kurumun borçlu olması anlamında)
shut your pie hole! expr. kes sesini!
shut your cake hole! expr. kapa çeneni!
shut your pie hole! expr. kapa çeneni!
shut your cake hole! expr. kes sesini!
hole-and-corner(a) expr. gizli kapaklı
make a hole expr. (polis anonsu vs. için) yolu açın!
doesn't know his ass from a hole in the ground expr. bir bok bilmez
doesn't know his ass from a hole in the ground expr. hiçbir şey bilmez
Idioms
square peg in a round hole n. mevkiine uygun olmayan kimse
square peg in a round hole n. kalıbının adamı olmayan kişi
square peg in a round hole n. bulunduğu yere ait olmayan kimse
an ace in the hole n. insanın gizli silahı
an ace in the hole n. son koz
an ace in the hole n. son koz olarak saklanan as
someone's ace in the hole n. son koz
someone's ace in the hole n. son koz olarak saklanan as
someone's ace in the hole n. insanın gizli silahı
a square peg in a round hole n. dam üstünde saksağan
a square peg in a round hole n. duruma uygunsuz şey
a square peg in a round hole n. kel başa şimşir tarak
hole-in-the-wall n. (içinde yaşanılan) küçük yer
hole-in-the-wall n. tek göz ofis
hole-in-the-wall n. tek göz ev
a hole card n. gizli koz/avantaj
hole-and-corner activities n. gizli faaliyetler
hole-in-the-corner activities n. gizli faaliyetler
hole in the wall n. tek göz oda/dükkan
a hole in the wall n. küçük/karanlı dükkan veya lokanta
hole in one n. tek/ilk seferde başarma
hole in the wall n. küçük dükkan/oda
watering hole n. bar/taverna
rabbit hole n. çıkmaz
rabbit hole n. kördüğüm
nineteenth hole n. lokal bar
nineteenth hole n. kulüp barı
nineteenth hole n. golf kulübü barı
black hole n. zindan
black hole n. bir şeyin geri dönüşü olmaz bir şekilde kaybolduğu bir yer/bölge ya da şey
black hole n. çukur
black hole n. hücre
word hole n. ağız
pie hole n. ağız
cake hole n. gaga
cake hole n. ağız
word hole n. gaga
pie hole n. gaga
hole digger n. ikinci sınıf bir işçi
hole digger n. basit işleri yapan işçi
hole digger n. basit bir işçi
white hole n. bir meseleyi/şeyi açığa çıkaran yer
white hole n. kaybolup gitmiş bir şeyi/meseleyi gün yüzüne çıkaran şey
white hole n. bir meseleyi/şeyi gün yüzüne çıkaran şey
white hole n. beyaz delik
white hole n. bir meselenin gün yüzüne çıktığı yer
white hole n. ak delik
white hole n. bir şeye/meseleye ışık tutan şey
hole card n. pokerde oyuncuya kapalı olarak dağıtılan/verilen kart
a round peg in a square hole n. dam üstünde saksağan
a round peg in a square hole n. bulunduğu ortama/yaptığı işe uygun olmayan kimse
a round peg in a square hole n. bulunduğu yere ait olmayan kimse
burn a hole in the pocket v. para suyunu çekmek
make a hole in v. gedik açmak
make a hole in v. havasını söndürmek
have something burning a hole in your pocket v. cebi delik olmak
need like a hole in the head v. hiçbir şekilde ihtiyaç duymamak
blow a hole in something v. (bütçede) delik açmak
make a hole in something v. (bütçede) delik açmak
blow a hole in something v. (fikirlerini/iddialarını) çürütmek
money burns a hole in someone's pocket v. cebi delik olmak
money burns a hole in someone's pocket v. eline geçen parayı hemen harcayan birisi olmak
get out of hole v. zor ve sıkıntılı bir durumdan kurtulmak
get out of hole v. rahata ermek
put someone in the hole v. birini borca sokmak
get out of the hole v. borçtan kurtulmak
put somebody in a hole v. birini zor/güç bir duruma sokmak
go in the hole v. borca girmek
put somebody in a hole v. birini sıkıntıya sokmak
be out of the hole v. borçtan kurtulmuş olmak
get out of the hole v. borcunu ödeyip düze çıkmak
be in the hole v. (miktar para kadar) borçlu olmak
punch a hole in something v. bir yerde bir delik açmak
be out of the hole v. borçsuz olmak
poke a hole through something v. bir yerde bir delik açmak
be in the hole v. borca girmek
get in the hole v. borca girmek
poke a hole in something v. bir yerde bir delik açmak
try to fit a square peg into a round hole v. olmayacak bir işi yapmaya çalışmak
be in a hole v. kapana kısılmak
be in a hole v. zor durumda olmak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. hiç ihtiyacı/gereği olmamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
have money burning a hole in (one's) pocket v. cebindeki/elindeki parayı tutamamak
have money burning a hole in (one's) pocket v. har vurup harman savurmak
have money burning a hole in (one's) pocket v. cebi delik olmak
have money burning a hole in (one's) pocket v. para harcama isteği duymak
have money burning a hole in (one's) pocket v. cebinde para durmamak
have money burning a hole in (one's) pocket v. cebindeki/elindeki parayı illa harcamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need (something) (about) as much as (one) needs a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
go down the rabbit hole v. kaosun içine düşmek
go down the rabbit hole v. kurtlar sofrasına düşmek
go down the rabbit hole v. kör kuyuya inmek
go down the rabbit hole v. tavşan deliğine düşmek
dig (oneself) into a hole v. kendini zor duruma düşürmek
dig (oneself) in a hole v. kendini zarara sokmak
dig yourself into a hole v. kendi başına iş açmak
dig yourself into a hole v. kendini utanç verici bir duruma düşürmek
dig (someone) out of a hole v. (birinin) zor bir durumdan çıkmasına yardım etmek
dig yourself into a hole v. kendi başına çorap örmek
dig (oneself) in a hole v. kendini istenmeyen bir duruma sokmak
dig (someone) out of a hole v. (birini) kötü bir durumun içinden çıkarmak
dig (oneself) into a hole v. kendi kuyusunu kendi kazmak
dig yourself a hole v. kendini kötü bir duruma sokmak
dig yourself a hole v. kendini içinden çıkılması zor bir duruma sokmak
dig (oneself) into a hole v. kendini zarara sokmak
dig yourself into a hole v. kendi kendini dara sokmak
dig (oneself) in a hole v. kendini zora sokmak
dig yourself into a hole v. kendini içinden çıkılması zor bir duruma sokmak
dig (oneself) out of a hole v. (kendini) sıkıntılı bir durumdan kurtarmak
dig (oneself) into a hole v. kendini istenmeyen bir duruma sokmak
dig a hole for yourself v. kendi başına çorap örmek
dig a hole for yourself v. kendi kendini dara sokmak
dig (oneself) into a hole v. kendini zora sokmak
dig (someone) out of a hole v. (birini) içinden çıkılması güç bir durumdan kurtarmak
dig (oneself) out of a hole v. (kendini) zor bir durumdan kurtarmak
dig a hole for yourself v. kendi kendini sıkıntıya sokmak
dig yourself into a hole v. kendini kötü bir duruma sokmak
dig (oneself) out of a hole v. (kendini) kötü bir durumun içinden çıkarmak
dig a hole for yourself v. kendi başına iş açmak
dig yourself into a hole v. kendi kendini sıkıntıya sokmak
dig (someone) out of a hole v. (birinin) sıkıntılı bir durumdan kurtulmasına yardım etmek
dig (oneself) out of a hole v. (kendini) içinden çıkılması güç bir durumdan kurtarmak
dig (oneself) in a hole v. kendi kuyusunu kendi kazmak
dig (oneself) in a hole v. kendini zor duruma düşürmek
make hole v. petrol kuyusu açmak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeyi) hiç ama hiç istememek
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şey) istediği/ihtiyaç duyduğu en son şey olmak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeyi) zerre kadar istememek
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeyin) en ufak eksikliğini çekmemek
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) karşı hiç istek duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) hiçbir şekilde gereksinim duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) hiç ihtiyacı olmamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) hiçbir şekilde ihtiyaç/istek/lüzum duymamak
want (something) like (one wants) a hole in the head v. (bir şeye) kesinlikle lüzum/istek duymamak
make a hole in the water v. kendini suda boğarak öldürmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyi) delmek
poke a hole in (something) v. (bir yere/şeye) delik açmak
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir aksaklık tespit etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir eksiklik tespit etmek
make a hole in the water v. kendini suda boğmak
poke a hole in (something) v. (bir şeyin) çürük noktasını bulmak
make a hole in the water v. suda intihar etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyin) zayıf noktasını bulmak
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir kusur tespit etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir çatlak tespit etmek
poke a hole in (something) v. (bir şeyde) bir hata tespit etmek
be a square peg (in a round hole) v. bulunduğu yere ait olmamak
be a square peg (in a round hole) v. farklı olduğu için bulunduğu ortama kolay uyum sağlayamamak
be a square peg (in a round hole) v. duruma uygunsuz hareket etmek
be a square peg (in a round hole) v. bulunduğu yerle/çevreyle alakası olmamak
be a square peg (in a round hole) v. bulunduğu yere hiç uygun olmamak
be a square peg (in a round hole) v. bulunduğu ortama/yaptığı işe uygun olmamak
be burning a hole in (one's) pocket v. elinden/cebinden akıp gitmek
be burning a hole in (one's) pocket v. nereye harcayacağını şaşırmak
be burning a hole in your pocket v. çarçur olmak
be burning a hole in your pocket v. cebinde durmamak
be burning a hole in your pocket v. harcamak için yanıp tutuşmak
be burning a hole in (one's) pocket v. cebinde durmamak
be burning a hole in (one's) pocket v. harcamak için yanıp tutuşmak
be burning a hole in your pocket v. cebi delik olmak
be burning a hole in your pocket v. suyunu çekmek
be burning a hole in (one's) pocket v. elinden/cebinden uçup gitmek
be burning a hole in (one's) pocket v. suyunu çekmek
be burning a hole in (one's) pocket v. çarçur olmak
be burning a hole in your pocket v. elinden/cebinden akıp gitmek
be burning a hole in your pocket v. nereye harcayacağını şaşırmak
be burning a hole in (one's) pocket v. cebi delik olmak
be burning a hole in your pocket v. elinden/cebinden uçup gitmek
blow a hole in something v. sistemde delik açmak
blow a hole in v. -i çürütmek
blow a hole in v. -in etkisini azaltmak
blow a hole in something v. bir şeyi azaltmak
blow a hole in something v. bir şeyin etkinliğini azaltmak
blow a hole in something v. bir şeyde sızıntı yaratmak
blow a hole in something v. sistemi bozmak
blow a hole in something v. bir şeyi sömürmek
burn a hole in (one's) pocket v. (birinin) parasının suyunu çektirmek
burn a hole in (one's) pocket v. (birinin) parasını/elindekini avucundakini/cebindekini tüketmek
burn a hole in (one's) pocket v. (birinin) ceplerini boşatmak
dig (oneself) out of a hole v. durumunu kurtarmak
dig (oneself) out of a hole v. yeniden ayağa kalkmak/kaldırmak
dig (someone) out of a hole v. (birini) zor bir durumdan kurtarmak
dig (someone) out of a hole v. (birini) zor bir durumdan çıkaracak bir yol bulmak
money burns a hole in (one's) pocket v. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in (one's) pocket v. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in (one's) pocket v. para cebinde durmamak
money burns a hole in pocket v. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in pocket v. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
money burns a hole in your pocket v. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in pocket v. para cebinde durmamak
money burns a hole in your pocket v. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in your pocket v. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in (one's) pocket v. cebi delik olmak
money burns a hole in your pocket v. cebi delik olmak
money burns a hole in your pocket v. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
money burns a hole in your pocket v. para cebinde durmamak
money burns a hole in (one's) pocket v. para geldiği gibi gitmek
money burns a hole in pocket v. parasının suyunu çektirmek
money burns a hole in pocket v. eline geçen parayı hemen harcamak
money burns a hole in pocket v. cebi delik olmak
money burns a hole in (one's) pocket v. eline geçen tüm parayı harcamadan duramamak
need something like a hole in the head v. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need something like you need a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need something like a hole in the head v. bir şeyin hiç gereği olmamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need something like a hole in the head v. bir şeye hiç ihtiyacı olmamak
need something like a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need something like a hole in the head v. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) hiç ihtiyacı olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) zerre kadar ihtiyacı olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) kesinlikle lüzum duymamak
need something like a hole in the head v. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeye hiç ihtiyacı olmamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeyin hiç gereği olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeye) hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeyin) hiç gereği olmamak
need (something) like (one) needs a hole in the head v. (bir şeyin) en ufak eksikliğini çekmemek
need something like a hole in the head v. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
need something like you need a hole in the head v. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
poke a hole in v. -in zayıf noktasını bulmak
poke a hole in v. -i delmek
poke a hole in v. -de bir kusur tespit etmek
poke a hole in v. -in çürük noktasını bulmak
poke a hole through (something) v. (bir şeyde) bir eksiklik tespit etmek
poke a hole through (something) v. (bir şeyde) bir hata tespit etmek
poke a hole through (something) v. (bir şeyin) çürük noktasını bulmak
poke a hole in v. -de bir eksiklik tespit etmek
poke a hole through (something) v. (bir şeyin) zayıf noktasını bulmak
poke a hole in v. -in açığını bulmak/tespit etmek
poke a hole through (something) v. (bir şeyde) bir aksaklık tespit etmek
poke a hole in v. -de bir hata tespit etmek
poke a hole through (something) v. (bir şeyi) delmek
poke a hole in v. -de bir aksaklık tespit etmek
poke a hole through (something) v. (bir şeyin) açığını bulmak/tespit etmek
poke a hole through (something) v. (bir şeyde) bir kusur tespit etmek
poke a hole in v. -e delik açmak
poke a hole through (something) v. (bir şeyde) bir delik açmak
punch a hole in v. -de bir delik açmak
put (someone or something) in a hole v. (birini/bir şeyi) sıkıntıya sokmak
put (someone or something) in a hole v. (birini/bir şeyi) zor/güç bir duruma sokmak
pick a hole in v. kusur bulmak
pick a hole in v. şaibeli hale getirmek
pick a hole in v. açığını bulmak
pick a hole in v. lekelemek
like the black hole of calcutta expr. çok sıcak
like the black hole of calcutta expr. havasız
like the black hole of calcutta expr. cehennem gibi
have something burning a hole in your pocket expr. harcanacak para cepte durmaz
can't see a hole in a ladder expr. sarhoş
can't see a hole in a ladder expr. önünü göremeyecek kadar sarhoş
can't see a hole in a ladder expr. aptal
hole-in-the-corner expr. gizli
out of the hole expr. borcunu ödeyip düze çıkmış
out of the hole expr. borçtan kurtulmuş
out of the hole expr. borçsuz
Speaking
fire in the hole n. bomba atıyorum
there's a hole in the wall to the next room expr. duvarda yan odaya bakan bir delik var
I'm gonna get you out of that hell hole expr. seni o cehennem deliğinden çıkaracağım
I'm gonna get you out of that hell hole expr. seni o cehennem deliğinden kurtaracağım
stay away from that hole expr. o delikten uzak dur
I'm five hundred dollars in the hole expr. beşyüz dolar içerdeyim
Trade/Economic
hole punch n. delgeç
hole maker n. delgeç
hole puncher n. delgeç