koyma - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

koyma



Sens de "koyma" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 9 résultat(s)

Turc Anglais
General
koyma position n.
koyma putting n.
koyma put n.
koyma laying n.
koyma setting n.
koyma imposition n.
koyma placement n.
Trade/Economic
koyma placement n.
koyma imposition n.

Sens de "koyma" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 472 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
karşı koyma opposition n.
yerine koyma substitution n.
el koyma seizure n.
General
aralık koyma spacing n.
kural koyma prescription n.
yeniden yürürlüğe koyma restoration n.
sahneye koyma presentment n.
sıraya koyma aligning n.
yerine koyma taxis n.
el koyma conscription n.
kutsal eşya sandığına koyma enshrining n.
yerine koyma bestowal n.
koruyucu karşı koyma protective response n.
ağaçlık veya kameriye gibi gölgeli bir yere koyma embowering n.
el koyma dip n.
el koyma appropriation n.
el koyma ouster n.
güneşe koyma insolation n.
mezara koyma entombing n.
limit koyma delimitation n.
sistematik hale koyma systematization n.
sahneye koyma sanatı stagecraft n.
numara koyma numeration n.
araya mesafe koyma aloofness n.
ortaya koyma manifestation n.
çantaya koyma bagging n.
ayak koyma yeri legroom n.
türbeye veya takdis olunmuş yere koyma enshrining n.
yerine koyma implantation n.
mezara koyma entombment n.
karşı koyma withstanding n.
ambara koyma ensilage n.
el koyma seizin n.
biraraya koyma apposition n.
el koyma distraint n.
yürürlüğe koyma implement n.
yerine koyma substitute n.
koyma (vergi) imposition n.
toka koyma enclasping n.
el koyma expropriation n.
sahneye koyma performance n.
cetvel şekline koyma tabulation n.
yere koyma emplacement n.
sahneye koyma presentation n.
depoya koyma warehousing n.
akıl hastanesine koyma commitment to a mental institution n.
yanyana koyma juxtaposition n.
lafı gediğine koyma grandiloquence n.
sahneye koyma staging n.
yerine koyma substitution n.
iktidara el koyma seizure of power n.
masaya koyma tabling n.
yürürlüğe koyma implementation n.
çerçeve içine koyma enframing n.
testi veya çömlek içine koyma jugging n.
yerine koyma substituting n.
karşı koyma deprecation n.
yanyana koyma apposition n.
türbeye koyma enshrinement n.
gaz haline koyma gasification n.
karşı koyma opposition n.
yanyana koyma juxtaposing n.
siloya koyma ensilage n.
devlete karşı koyma resistance to government n.
yasaya aykırı el koyma undue seizure n.
gökyüzü katına koyma enskying n.
tarih koyma deadline n.
kitapta bakılması gereken yeri gösteren not koyma keying n.
bir azizin kabrine koyma enshrining n.
bir azizin kabrine koyma enshrinement n.
yeniden sıraya koyma realignment n.
sayfalara numara koyma pagination n.
sistematik biçime koyma regimentation n.
kaleye koyma castling n.
el koyma seisin n.
sıraya koyma alignment n.
bir vatan haininin servetine el koyma single escheat n.
araya mesafe koyma distance n.
cennet katına koyma enskying n.
sayfalara numara koyma paging n.
para koyma put n.
üst üste koyma laminating n.
kınına veya kılıfına koyma ensheathing n.
mesafe koyma aloofness n.
karşı koyma defiance n.
sandığa koyma encasing n.
kutsal eşya sandığına koyma enshrinement n.
el koyma confiscation n.
meydana koyma manifestation n.
taş koyma scuppering n.
kutsal bir yere koyma shrining n.
mala el koyma confiscation n.
birbirine yakın koyma juxtaposition n.
yan yana koyma juxtaposition n.
ileri tarih koyma dating forward n.
yeniden yürürlüğe koyma revival n.
iç içe koyma nesting n.
el koyma impoundment n.
koşul olarak koyma stipulating n.
kelime veya cümlelerin arasına nokta koyma interpunction n.
el koyma impoundage n.
araya mesafe koyma distantiation n.
yerine koyma laying n.
yerine koyma replacement n.
yerine koyma reset n.
sıraya koyma marshalling n.
sıraya koyma marshaling n.
işaret koyma designation n.
bir kenara koyma removal n.
ortaya koyma exposure n.
yerine koyma/geçme substitution n.
sahneye koyma production n.
üst üste koyma imbrication n.
kılıfına koyma invagination n.
karşı koyma counteraction n.
daha fazlasını koyma put of more n.
yeniden vergi koyma reimposition n.
bir kenara koyma setting aside n.
-e vergi koyma taxation of n.
yerine koyma placement n.
yerine koyma placing n.
cetvel haline koyma tabulation n.
çelenk koyma töreni wreath-laying ceremony n.
üst üste koyma superposition n.
üstüne koyma superposition n.
bir şeyin yerine başka bir şeyi koyma replacement n.
kabala' da kehanette bulunmaya yarayan sayılar elde etmek için harflerin yerine onlara denk düşen sayılar koyma gematria n.
sandığa koyma crading n.
kafese koyma crading n.
aşırı vergi koyma overtaxing n.
düzene koyma decluttering n.
bir araya koyma apposition n.
yan yana koyma apposition n.
vurgu işaretleri koyma accentuation n.
altyazı koyma captioning n.
ad koyma christening n.
kanunen el koyma condemnation n.
karşı koyma despite n.
mal ve mülküne el koyma disseisin n.
isim koyma töreni naming ceremony n.
isim koyma partisi naming party n.
kelimenin sonuna ek koyma suffixation n.
kurallar koyma setting rules n.
bir araya koyma accombination n.
şapkayı yan koyma/takma rake n.
metal kaba koyma canisterization n.
metal kaba koyma canisterisation n.
yeniden ortaya koyma reassertion n.
karşı koyma rebelliousness n.
yerine koyma redress n.
yeniden yürürlüğe koyma reformation [obsolete] n.
yerine koyma change n.
isim koyma naming n.
ad koyma naming n.
karşı koyma reluctation [obsolete] n.
mesafe koyma remoteness n.
araya mesafe koyma remoteness n.
iğne koyma kutusu needlecase n.
öneri veya emirlere şüphecilikle yaklaşma ve karşı koyma eğilimi negativeness n.
açıkça ortaya koyma explicitation n.
başkasının çıkarlarını kendininkinin önüne koyma tuism n.
bir girişime sermaye koyma embarkment n.
bir şeyi başka bir şeyin içine koyma envelopment n.
(oda) yatak koyma yeri bedsite n.
yerine koyma reposition n.
malına el koyma repossession n.
posta koyma handbagging n.
istife koyma heaping n.
el koyma highjack n.
araca el koyma hijacking n.
piyes gibi bir tiyatro yapımını sahneye koyma süreci mise-en-scène n.
yanlış yere koyma mislocation n.
yeniden ortaya koyma re-presentation n.
binaya el koyma moving in n.
karşı koyma obluctation n.
karşı koyma obstacle [obsolete] n.
karşı koyma obstancy [obsolete] n.
kenara koyma deposition [obsolete] n.
araya mesafe koyma iciness n.
karşı koyma opponency n.
karşı koyma oppugnation n.
karşı koyma overthwart [obsolete] n.
sıraya koyma rotation n.
içine koyma imparkation n.
(dini ayinde) elleri koyma imposition n.
el koyma impound n.
kamu kullanımı için el koyma impress n.
el koyma impressment n.
zımni tröstü uygulamaya koyma impressment n.
(eşit hukuk koşullarında oluşan) yediemin kurumunu uygulamaya koyma impressment n.
el koyma impropriation n.
cesedi mezara koyma committal n.
aşai rabbani ayinindeki kutsanmış ekmek parçasını kutsanmış şarap bulunan kadehin içine koyma commixtion [obsolete] n.
aşai rabbani ayinindeki kutsanmış ekmek parçasını kutsanmış şarap bulunan kadehin içine koyma commixture n.
mal ve mülküne el koyma disseizure n.
sandığa koyma incasement n.
bir şeyin altına koyma infraposition n.
yasadışı bir şekilde paraya el koyma con n.
dolandırarak paraya el koyma con n.
karşı koyma difficulty n.
taşı gediğine koyma counter n.
karşı koyma counterstand n.
işe taş koyma crossing n.
(bir kimseye veya işe) para koyma injection n.
para koyma input n.
içeri koyma intromission n.
(ilke, hak) yürürlüğe koyma invocation n.
yanına koyma postposition n.
el koyma poundage n.
karşı koyma fight back n.
birinin yoluna taş koyma foiling n.
savaşta elde edilen kaçak mallara el koyma veya satın alma hakkı preemption n.
güç kullanarak el koyma prensation [obsolete] n.
sınır veya kısıtlamalar koyma prescription [obsolete] n.
ortaya koyma presentment n.
el koyma seasure [obsolete] n.
fıçıya koyma envatment n.
mesafe koyma stand-off n.
el koyma stress n.
üst üste koyma superfetation n.
yerine getirmek yerine koyma surrogation n.
noktayı koyma break n.
karşı koyma gücünü elinden almak destroy v.
kanun koyma gücü olan enactive adj.
sahneye koyma ile ilgili directorial adj.
el koyma yetkisi olan preemptive adj.
sıkı kurallar koyma eğilimi olan prescriptivist adj.
araya mesafe koyma at arm's length adv.
koyma anlamı veren ön ek ir- pref.
Proverb
koyma akıl akıl olmaz as a dog returns to his vomit, so a fool repeats his folly
Colloquial
kapı önüne koyma the heave-ho n.
kapı önüne koyma the old heave-ho n.
son noktayı koyma mic drop n.
lafı gediğine koyma mic drop n.
son noktayı koyma mic drop n.
değişim yönetiminde her yeniliği alıp uygulamaya koyma fad-surfing n.
karşı koyma oppo n.
varını yoğunu ortaya koyma (one's) guts out expr.
Idioms
kılıcı kınına koyma swords to plowshares n.
hisleri mantığın/gerçeklerin önüne koyma feels over reals n.
inançları doğrultusunda sorumluluk alma/elini taşın altına koyma cesareti göstermek/gösterememek have/lack the courage of your convictions v.
Speaking
beni salak yerine koyma don't fool me expr.
elinden geleni ardına koyma bring it on expr.
kalemi ağzına koyma don't put the pen in your mouth expr.
tüm yumurtalarını aynı sepete koyma don't put all your eggs in one basket expr.
Trade/Economic
asgari veya azami fiyat koyma price fixing n.
belgeye ikinci imza koyma countersigning n.
başka birinin yerine koyma substitution n.
bir varlığın yerine koyma maliyeti replacement cost of an asset n.
bir belgeye düzenlendiğinden öncesine ait tarih koyma predate n.
bir sözleşme veya borç senedine düzenlendiği günden önceki bir tarihi koyma back dating n.
cetvel haline koyma tabulation n.
denizde el koyma prize n.
depoya koyma storage n.
değer koyma valuation n.
el koyma sequestration n.
el koyma confiscation n.
eksik değer koyma undervaluation n.
el koyma attachment n.
el koyma sequester n.
el koyma seizure n.
fiyat koyma pricing n.
fiyat koyma price formation n.
fiyat koyma listing n.
gemiye ya da yüke el koyma arrest of ship cargo n.
işleme koyma exercise n.
iki fiyat koyma dual pricing n.
karşı koyma resistance n.
malları antrepoya koyma warehousing n.
ortaya koyma performance n.
sabit bir varlığın yerine yenisini koyma replacement n.
sahte markalar koyma şeklinde sahtecilik commercial counterfeiting n.
rehine koyma pawn n.
pul koyma zorunluluğu compulsory prepayment n.
saklı kayıt koyma reservation n.
rezerv koyma reservation n.
rıhtıma koyma wharfing n.
şirketi bahse koyma kültürü bet-your-company culture n.
tahsisat koyma earmarking n.
tarih koyma dating n.
taşıyanın el koyma hakkı carrier's lien n.
vade koyma dating n.
vergi koyma yetkisi tax-raising power n.
vergi koyma imposition of taxes n.
vergi koyma levy n.
vergi koyma tax levy n.
vergi koyma yetkisi taxing power n.
uygulamaya koyma implementation n.
vergi koyma imposing tax n.
vergi koyma taxation n.
yeniden vergi koyma re-imposition n.
yasa koyma gücü legislative power n.
(vergi) koyma imposition n.
zorla koyma enforcing n.
yerine koyma değeri replacement value n.
yerine koyma değeri replacement cost n.
yerine koyma oranları replacement ratios n.
yerine koyma replacement n.
yerine koyma substitution n.
yerine koyma maliyeti substitution cost n.
yerine koyma masrafı replacement cost n.
zorla tutma ve el koyma capture and seizure n.
yerine koyma değeri üzerinden amortisman ayırma depreciation on replacement value n.
yerine koyma replenishment n.
yasa koyma ile ilgili legislative adj.
Law
toprağa el koyma raupatu [new zealand] n.
yeniden mal ve mülke el koyma redisseizin n.
yeniden yürürlüğe koyma reenaction n.
arama-el koyma tutanağı search and seizure report n.
adli işlemle el koyma seizure under legal process n.
arama ve el koyma search and seizure n.
başkasının arsasına el koyma purpresture n.
bir sözleşmeye tanzim olunduğu günden önceki bir tarihi koyma backdating n.
bir başkasının arazisine el koyma deforcement n.
bir olayın olduğundan çok sonra gerçekleşmiş gibi algılanmasına neden olan tarih koyma hatası metachronism n.
bir olayın olduğundan çok önce gerçekleşmiş gibi algılanmasına neden olan tarih koyma hatası prochronism n.
bir mülk sahibinin komşunun duvarına odun koyma hakkı right of support n.
el koyma distrainment n.
el koyma expropriation n.
el koyma distraint n.
el koyma seizure n.
el koyma grab n.
el koyma confiscation n.
el koyma attachment n.
el koyma arrest n.
haciz koyma attachment n.
icra yoluyla haciz koyma hakkı lien and retention right n.
kanun koyma legislation n.
kanunen geçici olarak el koyma impoundment n.
kanunen el koyma impoundment n.
kanuni el koyma legal hold n.
mala el koyma sequestration n.
mal ve mülküne el koyma disseizin n.
mala el koyma seizure of property n.
muayyen bir şahsın ferdi hürriyetlerine tahdit koyma hakkı writ of attainder n.
muayyen bir şahsın ferdi hürriyetlerine tahdit koyma hakkı bill of attainder n.
muayyen bir şahsın ferdi hürriyetlerine tahdit koyma hakkı act of attainder n.
rehine koyma mortgaging n.
sahibinin izni olmadan el koyma appropriation n.
sıraya koyma marshal n.
sınırısız kanun koyma untrammeled legislative activity n.
suçsuzluğunu ortaya koyma exoneration n.
şart koyma stipulation n.
yeniden yürürlüğe koyma revival n.
zorla başkasının arazisine el koyma ouster n.
borçlunun bir alacaklıya diğerinden önce ödeme yapmasını önlemek için para veya mülküne el koyma arrestment [scottish] n.
varissiz mülke hazinenin el koyma yetkisi escheatage n.
el koyma excussion n.
alacak karşılığı borçlunun malına el koyma emri extent n.
bankanın geri ödenmeyen borcu karşılamak için yatırılan paralara el koyma hakkı right of offset n.
(kaçakçılık kaynaklı) mala el koyma infection n.
(kaçakçılık kaynaklı) kargoya el koyma infection n.
(eskiden) fransa krallığı veya hükümetinin, ölümü üzerine ikametgahlı bir yabancının tüm mülküne el koyma hakkı droit d'aubaine n.
(eski ingiliz hukukunda) maddi varlıklara el koyma ve benzeri ciddi yaptırımları olan suçlar sınıfı felony n.
yasal tedbir koyma yetkisi initiative n.
polis şefine borçlunun mallarına el koyma yetkisi veren mahkeme kararı fieri facias n.
devletin isyan bölgesine el koyma hakkı fisc [scotland] n.
devletin mala el koyma hakkı preemption n.
devletin mala el koyma hakkı pre-emption n.
el koyma hakkı prendre n.
el koyma caducary adj.
Politics
kanun koyma görevi legislative function n.
karşı koyma resistance n.
kural koyma/yapma gereklilikleri rulemaking requirements n.
tekrar yürürlüğe koyma reinstatement n.
uygulamaya koyma enforcement n.
yürürlüğe koyma enforcement n.
miting, yürüyüş gibi yollarla destek, şikayet, protesto gibi toplumsal tepkileri ortaya koyma demonstration n.
(önlem, faaliyet) yürürlüğe koyma yetkisi initiative n.
Insurance
yerine koyma reinstatement n.
yerine koyma replacement n.
zapt etme ve el koyma hariç free of capture and seizure expr.
Technical
yeniden yerine koyma reinstallment n.
yeniden yerine koyma reinstalment n.
belgeliğe koyma archiving n.
çek noktası koyma checkpointing n.
cetvel haline koyma tabulation n.
çuvala koyma ve kapama makinesi bag filling and sealing machine n.
depoya koyma storing n.
denetim noktası koyma checkpointing n.
iki harfli yerine koyma diagraphic substitution n.
kapak koyma/yerleştirme lidding n.
karşı koyma reaction n.
kasnak kirişi koyma trimming n.
kutuya koyma canning n.
önceden yastık belleğe koyma anticipatory buffering n.
sandığa koyma encasement n.
tampon koyma wadding n.
yan yana koyma juxtaposition n.
yatağı istikametine koyma bearing alignment n.
Computer
çek noktası koyma checkpointing n.
denetim noktası koyma checkpointing n.
işaret koyma beaconing n.
işleme koyma tuşu submit button n.
tab koyma komutu tabulation command n.
yan yana koyma tile n.
yerine koyma onayı confirm file replace n.
Informatics
yan yana koyma juxtaposition n.
yığıta koyma stack pushing n.
Telecom
alı koyma retention n.
Automotive
ehliyete el koyma disqualification n.
(arabada) bardak koyma haznesi cup-holder n.
Aeronautic
kılıçlama durumuna koyma feathering n.
teker koyma bölgesi touchdown zone n.
Marine
antrepoya koyma wharfing n.
Medical
eksik olanı yerine koyma tedavisi replacement n.
kendi kendine teşhis koyma self-diagnosis n.
sütür koyma suturation n.
yanlış tanı koyma misdiagnosis n.
yerine koyma tedavisi replacement therapy n.
enzim yerine koyma tedavisi enzyme replacement therapy n.
bir vücut parçasının yerine elektronik veya mekanik başka bir parça koyma tekniği bionics n.
Anatomy
dikiş koyma suturation n.
Psychology
kendini ortaya koyma self-assertion n.
Gastronomy
kızarmış ekmek dilimi koyma aparatı toast rack n.
Math
bir başkasının yerine koyma substitution n.
yerine koyma metodu substitution n.
Physics
karşı koyma resistance n.
Biology
anaplöretik/yerine koyma reaksiyonları anaplerotic reactions n.
Zoology
yumurta koyma borusu aculeus n.
yumurta koyma borusu ovipositor n.
Agriculture
fidanları tarha koyma bedding out n.
Literature
ortaya kural koyma thetics n.
Linguistics
kabul edilemez, uygunsuz isim koyma caconymy n.
nesne ya da tümleci cümlenin başına koyma topicalization n.
kelimeye sonek koyma suffixation n.
yerine koyma testi commutation test n.
Religious
(hinduizm'de) başına işaret koyma tika n.
(hinduizm'de) başına işaret koyma tikka n.
(hinduizm'de) başına işaret koyma tilak n.
kutsama sırasında kutsanan kişinin başına elleri koyma laying on of hands n.
şaraba küçük bir ekmek parçası koyma immision n.
dini bir yemini tutmak için bir işin yerine başka bir işi koyma commutation n.
Military
aldatmaya karşı koyma counter deception n.
ayaklanmaya karşı koyma counter-insurgency n.
casusluğa karşı koyma counterespionage n.
gözetlemeye karşı koyma countersurveillance n.
haritayı yönüne koyma map orientation n.
itibari cihetine koyma arbitrary orientation n.
istihbarata karşı koyma counter-intelligence n.
istihbarata karşı koyma özeti counter-intelligence summary n.
istihbarat karşı koyma özet raporu intelligence summary of counter-intelligence n.
istihbarata karşı koyma teşkilatı counter-intelligence corps n.
istihbarata karşı koyma raporu counter-intelligence intelligence report n.
karşı koyma dissidence n.
karıştırmaya karşı koyma anti-jamming n.
karşı koyma kudreti sustaining power n.
keşfe karşı koyma counterreconnaissance n.
mukabil mayın taranmasına karşı koyma cihazı anticountermining device n.
sabotaja karşı koyma countersabotage n.
sabotaja karşı koyma planı defence plan against sabotage n.
terörizme karşı koyma counter-terrorism n.
tek alfabeli yerine koyma monoalphabetic substitution n.
teker koyma noktası üzerinde irtifa height above touchdown n.
yıkıcı faaliyetlere karşı koyma countersubversion n.
yerine koyma sistemi substitution system n.
ayaklanmaya karşı koyma coin (counter insurgency) [us] n.
Sport
yerden vuruş yapmak için topu yere koyma placement n.
Card
(solitaire gibi oyunlarda) aynı takımdan bir kartı değerce bir düşük veya bir yüksek kartın üzerine koyma marriage n.
remide karşılıklı kartlardan oluşan elin tamamını kapalı koyma gin n.
Art
benzeşmeyen form veya araçları hibrit şekil veya tasarımlarla yan yana koyma concrescence n.
Theatre
sahneye koyma production n.
sahneye koyma (eski bir oyunu) revival n.
Archaic
karşı koyma opposal n.
bir şeyin yerine başkasını koyma commutation n.
yerine koyma disposition n.
mezara koyma intombment n.
ağırlık koyma preponderation n.
Slang
kapının önüne koyma bum's rush n.
(kumarda vb) kıçını ortaya koyma playing on ass expr.
Modern Slang
tüm yumurtalarını aynı sepete koyma all of your eggs in one basket expr.
elinden geleni ardına koyma all the smoke expr.