verimli - Turc Anglais Dictionnaire

verimli

Sens de "verimli" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 55 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
verimli fertile adj.
It's not logical to sell such fertile lands.
Bu kadar verimli toprakları satmak mantıklı değil.

More Sentences
verimli fruitful adj.
The research has been fruitful.
Araştırma verimli oldu.

More Sentences
verimli productive adj.
If it is applied, agricultural activities would cease in the least productive farms and areas.
Eğer uygulanırsa, en az verimli çiftliklerde ve alanlarda tarımsal faaliyetler duracaktır.

More Sentences
General
verimli prolific adj.
Astragalus is the most prolific plant on the earth.
Astragalus yeryüzündeki en verimli bitkidir.

More Sentences
verimli efficient adj.
The railways must become more efficient, much more dynamic, than is now the case.
Demir yolları şu anda olduğundan çok daha verimli, çok daha dinamik hale gelmelidir.

More Sentences
verimli abundant adj.
However, the powerful and sacred love within you is far more expansive and abundant than this.
Ancak, içinizdeki kudretli ve kutsal sevgi bütün bunlardan çok daha kapsayıcı ve verimlidir.

More Sentences
verimli rich adj.
The basin of a river usually has rich farmland.
Bir nehir havzasının genellikle verimli tarım arazileri vardır.

More Sentences
verimli productive adj.
I hope that 3 December will be a productive day in this area.
3 Aralık'ın bu alanda verimli bir gün olmasını umuyorum.

More Sentences
verimli good adj.
A thousand years ago this land was green and good.
Bin sene önce bu bölgeler verimli ve yeşillik idi.

More Sentences
verimli efficiently adv.
I insist that this change should be made so that the budget can be used more efficiently.
Bütçenin daha verimli kullanılabilmesi için bu değişikliğin yapılmasında ısrar ediyorum.

More Sentences
Trade/Economic
verimli productive adj.
However, tomorrow you will be voting on the result of an intensive and productive negotiating process.
Bununla birlikte yarın yoğun ve verimli bir müzakere sürecinin sonucunu oylayacaksınız.

More Sentences
Politics
verimli efficient adj.
That will make the railways more efficient, reliable and more competitive.
Bu, demiryollarını daha verimli, güvenilir ve daha rekabetçi hale getirecektir.

More Sentences
Technical
verimli productive adj.
The least productive regions will be abandoned first.
En az verimli bölgeler ilk önce terk edilecektir.

More Sentences
General
verimli thrifty adj.
verimli rank adj.
verimli fertilized adj.
verimli plentiful adj.
verimli sweet adj.
verimli lush adj.
verimli pregnant adj.
verimli fructiferous adj.
verimli grateful adj.
verimli fructuous adj.
verimli voluminous adj.
verimli copious adj.
verimli exuberant adj.
verimli yielding adj.
verimli fecund adj.
verimli high speed adj.
verimli fertilised adj.
verimli feracious adj.
verimli batful adj.
verimli battable adj.
verimli resultful adj.
verimli businesslike adj.
verimli heavy adj.
verimli conceptious [obsolete] adj.
verimli increaseful adj.
verimli polygraphic adj.
verimli fructive adj.
verimli frugiferous adj.
Trade/Economic
verimli rich adj.
verimli profitable adj.
verimli remunerative adj.
Technical
verimli generous adj.
Botanic
verimli fructuous adj.
verimli fruitive adj.
Agriculture
verimli battel adj.
verimli battle [dialect] [uk/scotland] adj.
verimli rich adj.
verimli hearty [uk] adj.
Geography
verimli unctuous adj.
Archaic
verimli uberous adj.
verimli store adj.
Slang
verimli bonanza adj.

Sens de "verimli" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 230 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
verimli toprak loam n.
Use high-quality loam for the seeds.
Tohumlar için yüksek kaliteli verimli toprak kullanın.

More Sentences
General
verimli toprak fertile soil n.
Fertile soil is indispensable for agriculture.
Verimli topraklar tarımın vazgeçilmezidir.

More Sentences
verimli toprak fertile soil n.
Fertile soil is indispensable for agriculture.
Verimli toprak tarım için zaruridir.

More Sentences
verimli çalışmak work efficiently v.
A company that does not work efficiently should not be rewarded with an initial generous allocation of rights for free.
Verimli çalışmayan bir şirket, başlangıçta ücretsiz olarak cömertçe bir hak tahsisi ile ödüllendirilmemelidir.

More Sentences
verimli hale gelmek become efficient v.
After detoxification, your body systems become efficient to maintain your optimum health status.
Detoksifikasyondan sonra vücut sistemleriniz optimum sağlık durumunuzu korumak için verimli hale gelir.

More Sentences
verimli bir şekilde efficiently adv.
A European inspection body must be established which can monitor the condition of vessels effectively and efficiently.
Gemilerin durumunu etkin ve verimli bir şekilde izleyebilecek bir Avrupa denetim kurumu oluşturulmalıdır.

More Sentences
verimli bir şekilde productively adv.
We look forward to working closely and productively with the Greek Presidency.
Yunanistan Dönem Başkanlığı ile yakın ve verimli bir şekilde çalışmayı dört gözle bekliyoruz.

More Sentences
daha verimli more productive adv.
But that does not mean you are entering into a more productive dialogue with us.
Ancak bu bizimle daha verimli bir diyaloğa girdiğiniz anlamına gelmiyor.

More Sentences
Trade/Economic
verimli işbirliği productive cooperation n.
The European Union and Canada have a long history of productive cooperation to build on.
Avrupa Birliği ve Kanada, üzerine inşa edilecek uzun bir verimli işbirliği geçmişine sahiptir.

More Sentences
Technical
verimli toprak fertile land n.
Agriculture is developed in the most fertile lands of the region.
Bölgenin en verimli topraklarında tarım gelişmiştir.

More Sentences
Agriculture
verimli toprak fertile soil n.
Fertile soil is indispensable for agriculture.
Verimli toprak tarım için vazgeçilmezdir.

More Sentences
General
verimli arazi fruitful land n.
hayatın en verimli dönemi the prime of life n.
çölde genellikle bir su birikintisinin etrafında bulunan verimli arazi oasis n.
verimli hale getirme improvement n.
hızlı ve verimli çalışma efficiency n.
verimli arazi fertile land n.
verimli toprak rich soil n.
verimli olma durumu yieldingness n.
verimli hale gelme fertilization n.
verimli kullanım productive usage n.
verimli kullanım productive use n.
verimli hizmet productive service n.
verimli hizmet fruitful service n.
verimli hizmet efficient service n.
verimli döngü virtuous circle n.
verimli sonuçlar fruitful results n.
verimli sonuçlar productive results n.
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük gameplay n.
verimli bir toplantı a fruitful meeting n.
verimli hale gelme fertilisation n.
verimli olma teemingness n.
makine gibi verimli, sert veya itaatkar kimse machine n.
grubun veya organizasyonun verimli üyeleri young blood n.
grubun veya organizasyonun verimli üyeleri new blood n.
bir grubun veya organizasyonun yeni fikirleri, becerileri ile onu daha verimli kılan üyeleri fresh blood n.
verimli kullanım oeconomy n.
daha verimli kullanılabilecek kaynakları boşa kullanan yenilikçi fikir drainchild n.
bir şeyi verimli gerçekleştirmeye yarayan prosedür drill n.
verimli kılan şey fatness n.
verimli yaşam biçimi dodge n.
en verimli dönem flower n.
verimli olmak increase v.
verimli kılmak fertilize v.
verimli hale getirmek make productive v.
verimli çalışmak work productively v.
verimli çalışmak work effectively v.
verimli yapmak fecundate v.
verimli kılmak fertilise v.
verimli kullanmak use efficiently v.
verimli kullanmak use productively v.
verimli geçmek be fruitful/productive v.
toplantı verimli geçti the meeting was fruitful v.
verimli olmak be efficient v.
daha verimli hale getirmek rev v.
verimli hale getirmek impregn [obsolete] v.
verimli hale getirmek plough v.
verimli hale getirmek plow v.
verimli kılmak fructify v.
yeterince verimli fertile enough adj.
hızlı ve verimli çalışan efficient adj.
verimli kılınmış fertilized adj.
verimli biçimde sarfedilmemiş tost adj.
yüksek verimli efficient adj.
yüksek verimli highly productive adj.
çok verimli enormously productive adj.
(bitki) verimli lush adj.
etkili ve verimli efficient and productive adj.
en üst derecede verimli/faydalı uber-efficient adj.
süper verimli uber-efficient adj.
verimli kılınmış fertilised adj.
kaynağında verimli resource-efficient adj.
gözle görülür düzeyde etkili/verimli transient adj.
gözle görülür düzeyde etkili/verimli transeunt adj.
aşırı verimli ultraefficient adj.
en verimli the most efficacious adj.
verimli (yazar) voluminous adj.
normalden verimli hyperefficient adj.
mit yaratma konusunda verimli olan mythopoetic adj.
verimli ama gayri kişisel businesslike adj.
verimli ve metodolojik businesslike adj.
aşırı verimli overbattle adj.
son derece verimli overfruitful adj.
aşırı verimli overlush adj.
(arazi) verimli hale getirilmiş improved adj.
elmas açısından verimli diamondiferous adj.
çok verimli superefficient adj.
verimli büyüme sağlayan fruitful adj.
kaynakların tüketilmeden verimli kullanımına yönelik sustainable adj.
verimli bir şekilde plentifully adv.
verimli bir şekilde exuberantly adv.
verimli biçimde efficiently adv.
verimli bir biçimde voluminously adv.
işte verimli çalışmaya uygun olarak ergonomically adv.
verimli bir biçimde thriftily adv.
verimli bir şekilde fertilely adv.
verimli bir şekilde temporizingly adv.
verimli bir şekilde temporisingly adv.
verimli bir biçimde luxuriantly adv.
verimli bir şekilde fatly adv.
verimli bir şekilde fertilely adv.
verimli bir şekilde pregnantly adv.
Phrasals
verimli ürün vermek come in v.
Phrases
daha çok değil daha verimli çalış work smarter, not harder expr.
çok çalışmaktansa verimli çalışmak yeğdir work smarter, not harder expr.
Colloquial
bilhassa talihli/kazançlı ya da verimli yıl big year n.
enerji tasarruflu olduğu halde daha basit teknoloji kadar verimli olmayan alet eco-bling n.
gündüzleri daha verimli olan kimse day person n.
daha verimli çalışmak step it up v.
Idioms
iyi yönetilen ve verimli iş tight ship n.
iyi yönetilen ve verimli organizasyon tight ship n.
verimli bir dönem a good spell n.
ingilizlerin yeterince üretken/verimli olamamalarına yönelik bir ifade the british disease n.
verimli ve sorunsuz çalışan kimse veya şey a well-oiled machine n.
verimli ürün corn in egypt n.
düzenli ve verimli işleyen grup/yer/kuruluş a tight ship n.
(bir şeyde) çok iyi/verimli bir alet, kimse lean, mean (something) machine n.
(etkili/verimli olarak) çalışmaya başlamak get into gear v.
(etkili/verimli olarak) çalışmaya başlamak get in gear v.
verimli bir şekilde çalışmak run lean and mean v.
birinin en verimli olduğu anda kariyerini/yaşamını bitirmek cut someone down in their prime v.
birinin en verimli olduğu anda kariyerini/yaşamını bitirmek cut someone off in their prime v.
verimli çalışmak be in a groove v.
verimli çalışmak be in the groove v.
verimli hale getirmek clean house v.
(bir şeyi) verimli bir şekilde kullanmak put (something) to good account v.
olabildiğince verimli ve rahat çalışmak hit on all six v.
olabildiğince verimli ve iyi çalışmak/işlemek hit on all cylinders v.
(birinin) en verimli döneminde in (one's) heyday expr.
en verimli/üretken döneminde in (one's) pomp [uk] expr.
en verimli/üretken döneminde in your pomp expr.
en verimli düzeye/düzeyde up to speed expr.
son derece verimli up to speed expr.
verimli bir çalışma dönemine into overdrive expr.
Trade/Economic
verimli şekilde kullanma efficient utilization n.
verimli şekilde işletme efficient utilization n.
kaynakların verimli kullanımı efficient use of the sources n.
verimli iş tecrübesi productive work experience n.
görevi karı maksimize etmek ve işletmeyi daha verimli hale getirmek olan kimse optimizer n.
analitik yöntemler kullanarak sanayi tesisi gibi bir işletmeyi ekonomik olarak en verimli hale getirmek optimalize v.
analitik yöntemler kullanarak işletmeyi ekonomik açıdan en verimli hale getirmek optimalise v.
Industry
bir işi yapmanın en verimli yöntemini bulma yollarının incelenmesi work-study n.
karı maksimize etmek ve işletmeyi daha verimli hale getirmekle görevli kimse optimizer n.
karı maksimize etmek ve işletmeyi daha verimli hale getirmekle görevli kimse optimiser n.
Technical
verimli olma durumu fertility n.
verimli toprak productive soil n.
yüksek verimli filtre high efficiency filter n.
verimli yöntemler efficient techniques n.
yüksek verimli kabakütük döküm makinesi high performance bloom caster n.
yakıt verimli fırın fuel-efficient furnace n.
yüksek verimli partikül hava filtresi high efficiency particulate air filter n.
en verimli yük optimum load n.
en verimli güç maximum economic rating n.
yüksek verimli hava filtresi high efficiency air filter n.
yakıt verimli fuel-efficient adj.
yüksek verimli partikül hava filtresi hepa (high-efficiency particulate air) abrev.
yüksek verimli partikül tutucu hepa (high-efficiency particulate arresting) abrev.
Telecom
yüksek verimli haberleşme high efficiency communication n.
Automotive
yüksek verimli radyatör peteği high efficiency cooling fin n.
yüksek verimli soğutma kanadı high efficiency cooling fin n.
yüksek verimli soğutma peteği high efficiency cooling fin n.
yüksek verimli yakıt high energy fuel n.
yüksek verimli motor high efficiency engine n.
verimli besleme efficiency-booster n.
enerji verimli sürüş eco-driving n.
enerji verimli sürüş ecodriving n.
yüksek verimli partikül hava filtresi high efficiency particulate air filter n.
verimli çift kavrama efficient dual clutch n.
verimli dinamikler efficient dynamics n.
verimli devirde on the cam expr.
Aeronautic
pervanenin en verimli olduğu hız optimum speed of a propeller n.
jet motorunun daha verimli çalışması için ısı geri kazanımı sağlayan cihaz reheat n.
Marine
verimli iş günleri effective working days n.
verimli çalışma günleri oranı rate of effective working days n.
Petrol
verimli oluşumlarda petrol veya gazın üstünde yer alan su tabakası top water n.
Mining
madencilerin aralarında kura çekerek verimli kömür bölgelerini bölüşmesi cavel n.
verimli cevher damarı quick vein n.
verimli cevher damarı pay streak n.
verimli petrol tabakası pay streak n.
verimli maden damarı ortaya çıkarmak için altını patlatmak salt v.
(maden) çok verimli ve kazançlı in bonanza adv.
Medical
erken ölümden dolayı kaybedilen potansiyel yaşam yılı ile maluliyetten dolayı kaybedilen verimli yılları birleştirerek bir hastalığın yarattığı toplam yük disability-adjusted life year n.
elde tutulan elektronik cihazların daha verimli kullanılmasını sağlamak için başparmak ve diğer parmakların cerrahi yolla değiştirilmesi whittling n.
Biology
biyolojik olarak en verimli olunan zaman biological prime time n.
Marine Biology
yüksek verimli floresan lamba ho lighting n.
yüksek verimli floresan ışığı vho lighting n.
Botanic
kerestesi için yetiştirilen hızlı büyüyen verimli bir kavak eastern cottonwood n.
kerestesi için yetiştirilen hızlı büyüyen verimli bir kavak necklace poplar (populus deltoides) n.
kendine verimli self-pollinating adj.
Agriculture
verimli toprak kaybı fertile soil loss n.
buğday ve çavdarın yüksek verimli melezinin taneleri triticale n.
buğday ve çavdarın yüksek verimli bir melezi triticale n.
bahçe için uygun verimli ve yumuşak toprak garden mold n.
verimli hale getirmek battel v.
(toprak) verimli hale getirmek batten v.
(toprak) verimli hale getirmek battle [dialect] [uk/scotland] v.
(toprak) verimli hale getirmek impregnate v.
verimli olmayan unprolific adj.
hala verimli olan (arazi) fresh adj.
Breeding
hampshire domuzu ile danimarka landrace domuzunun çiftleşmesi ile elde edilen, verimli bir domuz ırkı montana number one n.
hampshire domuzu ile danimarka landrace domuzunun çiftleşmesi ile elde edilen verimli bir domuz ırkı montana n.
hampshire domuzu ile danimarka landrace domuzunun çiftleşmesi ile elde edilen, verimli bir domuz ırkı hamprace n.
hampshire domuzu ile danimarka landrace domuzunun çiftleşmesi ile elde edilen verimli bir domuz ırkı hamprace n.
(otlak) verimli baittle [scotland] adj.
(otlak) verimli battle [scotland] adj.
Religious
verimli arazi charmel [obsolete] n.
Environment
verimli toprak loam n.
verimli çim şeridi gair n.
doğal ürünün verimli ve akıllıca kullanımı conservation n.
Geography
verimli hilal fertile crescent n.
abd'de çok sayıda siyahinin yaşadığı ve aynı zamanda verimli siyah toprağıyla ünlü bir bölge black belt n.
teksas'ta verimli topraklı bir bölge blacklands n.
nehir veya deniz kıyısında yer alan, genellikle alüvyonlu ve verimli olan düz arazi merse n.
güneydoğu iskoçya'da, tweed'in kuzeyinde yer alan verimli bir ova merse n.
çölde verimli araziyle çevrili tatlı su kaynağı oasis n.
verimli pirinç bölgesi rice bowl n.
güneydoğu avustralya'da verimli bir bölge gippsland n.
kaliforniya'nın güneydoğusunda verimli bir bölge imperial valley n.
vaşington'un doğusunda ve idaho'nun kuzeybatısında bulunan verimli tepelik bir bölge palouse hills n.
vaşington'un doğusunda ve idaho'nun kuzeybatısında bulunan verimli tepelik bir bölge the palouse n.
güney kaliforniya verimli bir vadi san fernando valley n.
Geology
hindistan'da bulunan verimli, siyah toprak regur n.
hindistan'da bulunan verimli, siyah toprak regur soil n.
rusya'nın zengin ve verimli toprağı chernozemic soil n.
verimli siyah topraklardan oluşan bir bölge black belt n.
(toprak, kayaç) verimli rotten adj.
Archaic
verimli hale getirmek hearten v.
verimli kılmak fecundify v.
verimli (toprak) gleby adj.
Slang
verimli çalışan in the groove adj.