one's own - Türkçe İngilizce Sözlük

one's own

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"one's own" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Colloquial
(one's) (own) way i. (birinin) istediği şey
I have no way of stopping Tom from doing whatever he wants to do.
Tom'un yapmak istediği şeyi yapmasını engellemenin bir yolu yok.

More Sentences
(one's) (own) way i. (birinin) istediği şekilde
I did that the way Tom asked me to.
Bunu Tom'un yapmamı istediği şekilde yaptım.

More Sentences
(one's) (own) way i. (birinin) istediği yoldan
This is the way Tom told us to do it.
Bu Tom'un onu yapmamızı istediği yoldur.

More Sentences
Common Usage
on one's own zf. kendi kendine
General
conversion to one's own use i. kendi malı gibi kullanma
one's own fault i. kendi suçu
one's own preference i. onun tercihi
one's own choice i. onun tercihi
one's own preference i. kendi tercihi
one's own choice i. kendi tercihi
deliberate injury to one's own body i. kendi kendini sakatlama
one's own record i. kendi rekoru
one's own stormy inner world i. kendi fırtınalı iç dünyası
one's own child i. öz evlat
one's own child i. öz çocuk
feather one's own nest f. avantadan para kazanmak
have one's own back on somebody f. intikamını almak
be on one's own f. yalnız başına kalmak
get one's own back f. cezalandırmak
have one's own back f. intikamını almak
get one's own back f. öcünü almak
paddle one's own canoe f. kendi işini kendi görmek
be the master of one's own destiny f. kendi kaderini tayin etmek
be on one's own f. başının çaresine bakmak
live in one's own world f. kendi aleminde yaşamak
come into one's own f. kendini göstermek
go one's own way f. bildiğinden şaşmamak
be on one's own f. başkasından yardım görmeden geçinmek/rızkını kazanmak
feather one's own nest f. köşeyi dönmek
look after one's own benefits f. çıkarlarını gözetmek
come of one's own accord f. ayağı ile gelmek
live in a world of one's own f. kendi dünyasında yaşamak
sing one's own praises f. övünmek
take one's own way f. bildiğini okumak
be on one's own responsibility f. yaptığı şeyden kendisi sorumlu olmak
have one's own way f. kendi bildiğini okumak
be afraid of one's own shadow f. gölgesinden korkmak
know one's own mind f. kendi fikrini bilmek
make a rod for one's own back f. kaşınmak
know one's own mind f. kararlı olmak
stand on one's own legs f. kimseye muhtaç olmamak
hold one's own f. dayanmak
keep one's own counsel f. fikirlerini kendine saklamak
take the law into one's own hands f. hakkını kendi eliyle almak
get one's own back on somebody f. intikamını almak
be one's own man f. yerini korumak
be in a world of one's own f. kendi dünyasında yaşamak
pay back in one's own coin f. misilleme yapmak
be one's own man f. başına buyruk olmak
get one's own back f. hıncını almak
be in control of one's own destiny f. kendi kaderini tayin etmek
be preoccupied with one's own troubles f. kendi derdine düşmek
be one's own master f. başına buyruk olmak
be afraid of one's own shadow f. kendi gölgesinden korkmak
stand on one's own two feet f. kendi yağıyla kavrulmak
determine one's own destiny f. kendi kaderini tayin etmek
be on one's own f. kendi kendini geçindirmek
get one's own back f. acısını çıkarmak
hold one's own f. yerini korumak
go one's own way f. bildiğini okumak
look out for one's own interests f. çıkarlarını gözetmek
get one's own back f. intikamını almak
take the law into one's own hands f. intikamını almak
hold one's own f. eski durumunu korumak
stand on one's own feet f. kendi yağıyla kavrulmak
get one's own way f. kendi bildiğini okumak
be thrown back on one's own resources f. yalnızca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak
feather one's own nest f. küpünü doldurmak
look after one's own interests f. çıkarlarını gözetmek
know one's own mind f. ne istediğini bilmek
blow one's own horn f. böbürlenmek
know one's own mind f. emin olmak
look after one's own comfort f. rahatına bakmak
look out for one's own interests f. çıkar gözetmek
stand on one's own legs f. kendi ayakları üstünde durmak
stand on one's own legs f. ayakları üzerinde durmak
have one's own back on f. acısını çıkarmak
get one's own back on f. acısını çıkarmak
have one's own back on f. acısını çıkartmak
get one's own back on f. acısını çıkartmak
be unduly attached to one's own opinions f. kendi fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olmak
determine one's own future f. kendi geleceğini belirlemek
set up one's own business f. kendi işini kurmak
be on one's own f. tek başına olmak
act in one's own name f. birinin adına hareket etmek
cut one's own throat f. kendi bindiği dalı kesmek
stand on one's own feet f. kendi ayakları üzerinde durmak
rotate around one's own axis f. kendi ekseni etrafında dönmek
turn around one's own axis f. kendi ekseni etrafında dönmek
make a rod for one's own back f. başını belaya sokacak işler yapmak
blow one's own horn f. yüksekten atmak
look one's own perspective f. (olaya) kendi açısından bakmak
take the law in one's own hands f. ipleri eline almak
take the law in one's own hands f. dizginleri eline almak
hold for one's own account f. kendi hesabına alıkoymak
have a mind of one's own f. kendi düşüncesine sahip olmak
have a mind of one's own f. kendi fikrine sahip olmak
be one's own boss f. kendisinin patronu olmak
become one's own boss f. kendisinin patronu olmak
be one's own boss f. kendi patronu olmak
become one's own boss f. kendi patronu olmak
toot one's own horn f. kendini övmek
murder one's own sister f. kendi kız kardeşini öldürmek
meet one's own needs f. kendi ihtiyacını karşılamak
pay from one's own pocket f. kendi cebinden karşılamak
endanger one’s own existence f. varlığını tehlikeye atmak
be one's own boss f. kendi kendisinin patronu olmak
break one's own record f. kendi rekorunu kırmak
make one's own bed f. kendi yatağını yapmak
solve one's own problems f. kendi sorunlarını kendi çözmek
solve one's own problems f. sorunlarını kendi başına çözmek
solve one's own problems f. sorunlarını çözmek
earn one's own money f. kendi parasını kazanmak
hold one's own f. eski durumunu korumak
know one's own limitations f. yeteneklerinin sınırlarını bilmek
hold one's own f. kaybı olmamak
serve one's own interests f. kendi çıkarlarına hizmet etmek
in a class of one's own s. benzersiz
in a class of one's own s. eşsiz
at one's own risk s. riski kendi kabul ederek
thinking only of one's own interests s. yalnızca kendi çıkarlarını düşünen
of one's own free will zf. kendiliğinden
of one's own accord zf. gönüllü
on one's own zf. başkasından yardım görmeden
on one's own zf. yalnız
on one's own zf. tek başına
of one's own volition zf. kendi iradesiyle
of one's own volition zf. gönüllü olarak
on one's own responsibility zf. kendiliğinden
for one's own hand zf. kendi çıkarına
on one's own zf. kendi başına
of one's own volition zf. isteyerek
on one's own zf. yalnızca
at one's own expense zf. kendi parasıyla
of one's own accord zf. kendi rızasıyla
by one's own efforts zf. bileğinin hakkı ile
on one's own initiation zf. kendi girişimiyle
of one's own accord zf. kendi isteğiyle
of one's own accord zf. kendiliğinden
on one's own initiative zf. kendi inisiyatifini kullanarak
in one's own defense zf. nefsi müdafaada
of one's own accord zf. istenmeden
at one's own risk zf. riski kendine ait olmak üzere
at the cost of one's own life zf. kendi canı pahasına
at the cost of one's own life zf. kendi hayatı pahasına
on one's own hook zf. kendi başına (yapmak)
on one's own hook zf. kendi kendine
on one's own hook zf. kendi kendine (yapmak)
on one's own hook zf. bağımsız olarak
for one’s own pleasure zf. kendi zevki için
on one's own zf. kendi hesabına
to one's own order zf. emrine
on one's own initiative zf. kendi inisiyatifiyle
at one's own sweet will zf. keyfine göre
at one's own sweet will zf. canı isterse
at one's own sweet will zf. nasıl isterse
at one's own speed zf. kendi hızıyla
on one's own zf. bir başına
on one's own zf. kendi başına
on one's own zf. yalnız başına
on one's own account zf. kendi yararına
on one's own account zf. kendi çıkarına
on one's own account zf. kendi adına
on one's own account zf. riski kendi kabul ederek
on one's own account zf. riski kendine ait olmak üzere
on one's own account zf. kendi aklıyla
on one's own account zf. kendi gücüyle
on one's own account zf. kendi başına
on one's own account zf. kendiliğinden
Phrasals
form (one's) own opinion (about someone or something) f. (biri veya bir şey hakkında) kendi karara varmak
form (one's) own opinion (about someone or something) f. (biri veya bir şey hakkında) kendi fikir edinmek/oluşturmak
form (one's) own opinion (about someone or something) f. (biri veya bir şey hakkında) kendi kanaate varmak
Phrases
through one's own means expr. kendi imkanlarıyla
with one's own means expr. kendi imkanlarıyla
by one's own lights expr. kendi yargılarına göre
by one's own lights expr. kendi görüşlerine göre
one may not be a judge in one’s own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
according to one's own lights expr. kendi bildiği gibi
according to one's own lights expr. kendine göre
at (one's) own peril expr. (birinin) kendi mesuliyeti altında
at (one's) own peril expr. (birinin) başına gelebileceklerden kendisi sorumlu olarak
at (one's) own peril expr. riskini/sorumluluğunu kendisi alarak
at (one's) own peril expr. (birinin) kendi sorumluluğu dahilinde
Colloquial
one's own master i. kendi kendisinin efendisi
one's own flesh and blood i. yakın akraba
(one's) (own) way i. (birinin kendi) tarzında
(one's) (own) way i. (birinin kendi) bildiği şekilde
(one's) (own) way i. (birinin) canının istediği şekilde
(one's) (own) way i. (birinin kendi) bildiği yoldan
one's (own) way (with someone or something) i. birinin (biri/bir şey) üzerindeki kontrolü
one's (own) way (with someone or something) i. (birinin) bir şey üzerinde kurduğu kontrol
one's (own) way (with someone or something) i. (birinin birini/bir şeyi) istediği gibi yönetmesi
one's (own) way (with someone or something) i. (birinin biri/bir şey) üzerinde kurduğu egemenlik
find one's own level f. kendini bulmak
sign one's own death warrant f. kendi ölüm fermanını imzalamak
find one's own level f. kendi yerini bulmak
sign one's own death warrant f. kendi kendinin başarısızlığına/mahvolmasına vb neden olmak
form one’s own civilization f. kendi medeniyetini oluşturmak
live on one's own f. tek başına yaşamak
find one's own level f. yerini bulmak
do one's (own) thing f. (herkese bakmayıp) kendi seçimlerini yapmak
do one's (own) thing f. kendi istediği şeyi yapmak
roll (one's) own f. tütün sarmak
roll (one's) own f. kendi sigarasını sarmak
one's own flesh and blood expr. aynı kandan
for one's own sake expr. birinin hatırına
in one's own right expr. bağımsız olarak
of one's own accord expr. gönüllü olarak
of one's own accord expr. gönlüyle
of one's own accord expr. kendiliğinden
in one's own right expr. kendi yeteneği sonucunda
in one's own right expr. kendi çabası sonucunda
one's own flesh and blood expr. kanından
of one's own accord expr. kendi isteğiyle
in one's own right expr. kendi çabasıyla
on one's own hook expr. kendi kendine
on one's own terms expr. kendi tercihleri göre
on one's own expr. kendi başına
on one's own hook expr. kendi girişimiyle
on one's own hook expr. kendi başına
in one's own right expr. kendi başına
in one's own right expr. kendi hesabına
on one's own terms expr. kendi koşullarına göre
on one's own expr. tek başına
on one's own expr. yalnız
in (one's) own (little) world expr. (birinin) kendi (küçük) dünyasında
in (one's) own (little) world expr. çevresinden habersiz
in (one's) own (little) world expr. (birinin) çevresine duyarsız
in (one's) own (little) world expr. (birinin) kendi (küçük) hayal/düşünce dünyasında
in (one's) own (little) world expr. (birinin) kendi (küçük) aleminde
in one's own world expr. kendi dünyasında
in one's own world expr. çevresinden habersiz
in one's own world expr. çevresine duyarsız
in one's own world expr. kendi hayal/düşünce dünyasında
in one's own world expr. kendi aleminde
in one's own world expr. derin düşüncelerde
out of (one's) own pocket expr. (birinin) kendi cebinden
out of (one's) own pocket expr. (birinin) kendi parasıyla
(one) can't believe (one's) (own) ears expr. (biri) kulaklarına inanamıyor
(one) can't believe (one's) (own) ears expr. (biri) duyduklarına inanamıyor
(one) can't believe (one's) (own) ears expr. (biri) şaşkınlıktan donakalmış
(something) to call (one's) own expr. (birinin) kendine ait (bir şey)
(something) to call (one's) own expr. (birinin) kendine ayırdığı (bir şey)
(something) to call (one's) own expr. (birinin) benim diyebileceği (bir şey)
(something) to call (one's) own expr. (birinin) sahip olduğu (bir şey)
(something) to call (one's) own expr. (birinin) kontrolünde olan (bir şey)
for (one's) (own) good expr. (birinin kendi) iyiliği için
for (one's) (own) good expr. (birinin kendi) yararına
in (one's) (own) interest expr. (birinin kendi) yararına
in (one's) (own) interest expr. (birinin kendi) iyiliğine
in the comfort of one's own home expr. evde
Idioms
a legend in (one's) own mind i. kendini bir şey sanan kişi
a person after (one's) own i. kafa dengi
a legend in (one's) own mind i. kendini bir bok sanan kişi
a person after (one's) own i. kafadar
a legend in (one's) own mind i. kendini ilah sanan kişi
a person after (one's) own i. ruh ikizi
a legend in (one's) own mind i. kendini fasulye gibi nimetten sayan kişi
a legend in (one's) own mind i. kendini kaf dağında gören kişi
bird of (one's) own brain i. birisinin herkesten sakladığı düşüncesi
bird of (one's) own brain i. gizli düşünce/fikir
bird of (one's) own brain i. içindeki sır
bird of (one's) own brain i. herkesten saklanan sır
bird of (one's) own brain [obsolete] i. (birinin) aklındaki/kafasındaki gizli düşünce/fikir/gizler/sırlar
bird of (one's) own brain [obsolete] i. aklından/kafasından geçen düşünce/fikir
a legend in one's own time i. yaşayan efsane
legend in one's own time i. döneminin efsanesi
legend in one's own lifetime i. döneminin efsanesi
a place to call one's own i. evi diyeceği bir yer
a man/woman after one's own heart i. kafa dengi kimse
a man/woman after one's own heart i. kafasına göre kimse
a place to call one's own i. kendi evi
a legend in (one's) own lunchtime i. döneminin efsanesi
a legend in (one's) own lunchtime i. küçük dağları kendi yaratmış gibi davranan kimse
a legend in (one's) own lunchtime i. kendini bir şey sanan kimse
a legend in (one's) own lunchtime i. kendini olduğundan üstün sanan/gören kimse
the beam in one's own eye i. apaçık hata
(one's) own man i. kendi kendinin efendisi
(one's) own man i. başına buyruk kimse
(one's) own man i. bağımsız/özgür hareket eden kimse
(one's) own man i. dış etmenlerden/başkalarından etkilenmeyen kimse
(one's) own man i. kendi kararlarını kendi veren kimse
(one's) own man i. düşünce ve hareketlerinde bağımsız kimse
(one's) own woman i. kendi kendinin efendisi
(one's) own woman i. başına buyruk kimse
(one's) own woman i. bağımsız/özgür hareket eden kimse
(one's) own woman i. dış etmenlerden/başkalarından etkilenmeyen kimse
(one's) own woman i. kendi kararlarını kendi veren kimse
(one's) own woman i. düşünce ve hareketlerinde bağımsız kimse
(one's) own person i. kendi kendinin efendisi
(one's) own person i. başına buyruk kimse
(one's) own person i. bağımsız/özgür hareket eden kimse
(one's) own person i. dış etmenlerden/başkalarından etkilenmeyen kimse
(one's) own person i. kendi kararlarını kendi veren kimse
(one's) own person i. düşünce ve hareketlerinde bağımsız kimse
(one's) own person i. kendi kendinin efendisi
(one's) own person i. başına buyruk kimse
(one's) own person i. bağımsız/özgür hareket eden kimse
(one's) own person i. dış etmenlerden/başkalarından etkilenmeyen kimse
(one's) own person i. kendi kararlarını kendi veren kimse
(one's) own person i. düşünce ve hareketlerinde bağımsız kimse
(one's) own worst enemy i. kendi kendinin en büyük düşmanı
(one's) own worst enemy i. kendi kendine en büyük zararı veren
(one's) own worst enemy i. kendi kendine engel olan
(one's) own worst enemy i. kendi ayağına sıkan
(one's) own worst enemy i. kendine en büyük zararı kendi veren
a dose of (one's) own medicine i. birini kendi silahıyla vurma
a dose of (one's) own medicine i. birinin yaptığı şeyin aynısını ona yapma
a dose of (one's) own medicine i. birine aynı şekilde karşılık verme
a legend in (one's) own lifetime i. kendi döneminin efsanesi
a legend in (one's) own lifetime i. o zamanın efsanesi
a legend in (one's) own lifetime i. kendi zamanının efsanesi
a legend in (one's) own lifetime i. kendi yaşadığı dönemin efsanesi
a legend in (one's) own lifetime i. döneminin efsanesi
a man after (one's) own heart i. kafa dengi adam
a man after (one's) own heart i. kafasına göre adam
a man after (one's) own heart i. kafa adam
a man after (one's) own heart i. kafadar
a mind of (one's) own i. başına buyruk olma
a mind of (one's) own i. kendi kafasına/isteğine göre hareket etme kapasitesi/eğilimi
a mind of (one's) own i. kendi fikrine sahip olma
a mind of (one's) own i. bağımsız hareket edebilme kapasitesi/eğilimi
a taste of (one's) own medicine i. (birine) aynı şekilde karşılık verme
a taste of (one's) own medicine i. (birini) kendi silahıyla vurma
a taste of (one's) own medicine i. (birinin) yaptığının aynısını ona yaşatma
a taste of (one's) own medicine i. (birine) yaptığını aynı şekilde ödetme
a woman after (one's) own heart i. kafa dengi kadın
a woman after (one's) own heart i. kafa kadın
a woman after (one's) own heart i. kafasına uygun kadın
dose of one's own medicine i. kendi silahıyla vurma
dose of one's own medicine i. birinin yaptığı şeyin aynısını ona yapma
dose of one's own medicine i. birine aynı şekilde karşılık verme
take (something) into one's (own) hands f. kontrolünü kendi eline almak
take one's own sweet time f. ağırdan almak
be one's own mistress f. başka birine tabi olmamak
have the cards in one's own hands f. kazanan ata oynamak
be (one's) own mistress f. kendi kararlarını vermek
be (one's) own mistress f. kendi istediklerini yapmak
be (one's) own mistress f. kendi kendinin patronu/efendisi olmak
be (one's) own mistress f. başkalarının dediğini yapmak/verdiği kararlara uymak zorunda olmamak
be (one's) own mistress f. başkalarına bağlı olmamak
be (one's) own mistress f. başkalarının kontrolü altında olmamak
be (one's) own mistress f. dilediği/istediği gibi davranmak
be (one's) own mistress f. başına buyruk olmak
be (one's) own mistress f. kendi havasında gitmek/olmak
be (one's) own mistress f. kendi ayakları üstünde durmak
be (one's) own mistress f. kendi kanatlarıyla uçmak
be hoist by (one's) own petard f. kazdığı çukura/kuyuya kendisi düşmek
be hoist by (one's) own petard f. kendi kurduğu tuzağa düşmek
be hoist by (one's) own petard f. kendi oyununa gelmek
be hoist by (one's) own petard f. kendi oyununa kurban gitmek
be hoist by (one's) own petard f. kendi oyununun kurbanı olmak
drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps f. kendi ayakları üstünde durarak durumunu düzeltmek/iyileştirmek
drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps f. tırnaklarıyla kazıyarak bir yere gelmek
drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps f. kendi kanatlarıyla uçmak
drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps f. başkalarından yardım/destek almadan başarmak
drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps f. kendi çabasıyla başarmak
drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps f. başarısını kendine borçlu olmak
make (something) by (one's) own fair hand f. kendi güzel elleriyle/elceğiziyle yapmak
make (something) by (one's) own fair hand f. kendi başına yapmak
make (something) by (one's) own fair hand f. kimseden destek/yardım almadan yapmak
make (something) by (one's) own fair hands f. kendi güzel elleriyle/elceğiziyle yapmak
make (something) by (one's) own fair hands f. kendi başına yapmak
make (something) by (one's) own fair hands f. kimseden destek/yardım almadan yapmak
get one's own back on somebody f. birinden kuyruk acısını çıkarmak
get one's own back on somebody f. birinden intikamını almak
speak one's own mind f. açık konuşmak
feather one's own nest f. açıktan kazanmak
keep one's own counsel f. ağzı sıkı olmak
queer one's own pitch f. ağzına sıçmak
cut one's own throat f. bindiği dalı kesmek
get enmeshed in a web of one's own spinning f. birini bir şey ile şarta bağlamak
mind one's own business f. başkalarına salça olmamak
get one's own back f. birinin yanına kar bırakmamak
judge one on one's own merits f. birisini kendi içinde değerlendirmek
be one's own man/woman/person f. başına buyruk olmak/hareket etmek
give someone a dose of one's own medicine f. birisini kendi silahıyla vurmak
paddle one's own canoe f. başının çaresine bakmak
give someone a taste of one's own medicine f. birisini kendi silahıyla vurmak
toot one's own horn f. böbürlenmek
mind one's own business f. başkalarının işleriyle ilgilenmemek
stand on one's own feet f. bağımsız olmak
have calluses from patting one's own back f. böbürlenmek
go one's own way f. bildiğini okumak
mind one's own business f. başkalarının işine karışmamak
make a rod for one's own back f. başını belaya sokmak
not able to call one's time one's own f. başını kaşıyacak vakti olmamak
blow one's own horn f. böbürlenmek
speak one's own mind f. düşündüğü gibi konuşmak
keep one's own counsel f. düşüncelerini kendine saklamak
line one's own pockets f. dürüst olmayan yollarla para kazanmak
speak one's own mind f. dürüst konuşmak
talk to hear one's own voice f. devamlı konuşmak
feather one's own nest f. cebini doldurmak
get one's own way f. canının istediğini yapmak
line one's own pockets f. cebini doldurmak
see something with one's own eyes f. doğrudan tanık olmak
speak one's own mind f. düşündüğünü korkusuzca söylemek
not know one's own strength f. gücünün farkında olmamak
come into one's own f. hak ettiği yere gelmek
see something with one's own eyes f. gözleriyle şahit olmak
talk to hear one's own voice f. haddinden fazla konuşmak
set one's own price f. fiyatı kendisi koymak
stand on one's own feet f. ekonomik özgürlüğünü kazanmış olmak
earn one's own keep f. ekmeğini eline almak
see something with one's own eyes f. gözleriyle görmek
come into one's own f. hakettiğini almak
set one's own price f. fiyatını kendi belirlemek
be afraid of one's own shadow f. gölgesinden korkmak
be late for one's own funeral f. her yere/şeye geç kalmak
queer one's own pitch f. içine etmek
get one's own back f. intikam almak
get one's own way f. istediği gibi at oynatmak
die by one's own hand f. intihar etmek
take one's own life f. intihar etmek
get one's own back on someone f. intikamını almak
get one's own back f. intikamını almak
do something under one's own steam f. kendi yağı ile kavrulmak
get one's own back on someone f. kuyruk acısını çıkartmak
hoist with one's own petard f. kendi ipini çekmek
be one's own worst enemy f. kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak
not know one's own strength f. kendi gücünü bilmemek
chew one's own tobacco f. kendi işine bakmak
be afraid of one's own shadow f. kendi gölgesinden bile korkmak
work out for one's own salvation f. kendini kurtarmak
be the architect of one's own fortune f. kendi kaderinin mimarı olmak
make/earn one's (own) living f. kendi ekmeğini kazanmak
pull oneself up by one's own bootstraps f. kendi yağıyla kavrulmak
play one's own game f. kendi işini yapmak
earn one's own living f. kendi ekmeğini kazanmak
carry one's own weight f. kendi üzerine düşeni yapmak
stand on one's own two feet f. kendi ayakları üzerinde durmak
become one's own worst enemy f. kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak
die by one's own hand f. kendini öldürmek
pay someone back in one’s own coin f. kendi silahıyla vurmak
pay someone back in one’s own coin f. misilleme yapmak
stand on one's own feet f. kimseye bağımlı olmamak
leave one to one's own devices f. kendi haline bırakmak
strike out on one's own f. kendi başına devam etmek
pull one's own weight f. kendi üzerine düşeni yapmak
be the architect of one's own destiny f. kendi kaderinin mimarı olmak
set out on one's own f. kendi yoluna gitmek
use one's own head f. kendi kafasını kullanmak
come into its (or one's) own f. ortaya çıkmak
come into its (or one's) own f. kendini göstermek
leave one to one's own devices f. kendi başına bırakmak
pull oneself up by one's own bootstraps f. kendi çabalarıyla başarmak
strike out on one's own f. kendi yoluna gitmek
pay one's own way f. kendi seyahat parasını kendi ödemek
make one's own way f. kendi yolunu çizmek
keep one's own counsel f. ketum olmak
stand on one's own feet f. kendi yağı ile kavrulmak
get one's own back f. öcünü almak
dig one's own grave f. kendi kuyusunu kendi kazmak
become one's own worst enemy f. kendi kendine düşman olmak
stand on one's own two feet f. kendi yağı ile kavrulmak
be blown up by one's own bomb f. kendi sonunu hazırlamak
blow one's own trumpet f. kendini göklere çıkarmak
be one's own worst enemy f. kendi kendine düşman olmak
set out on one's own f. kendi başına devam etmek
have calluses from patting one's own back f. övüngen olmak
stew in one's own juice f. kendi edip kendi bulmak
look after one`s own interest f. kendi çıkarını düşünmek
get one's own way f. nasıl bilirse öyle yapmak
save one's own skin f. kendi postunu kurtarmak
take one's own life f. kendi canına kıymak
have a law unto one's own f. kafasına estiğini yapmak
beat one's own game f. kendi işini yapmak
leave one to one's own resources f. kendi başına bırakmak
hoist with one's own petard f. kendi sonunu hazırlamak
sign one's own death warrant f. kendi ölüm fermanını imzalamak
blow one's own trumpet f. kendini övmek
feather one's own nest f. küpünü doldurmak
beat one's own game f. kendi oyununu oynamak
put one's own house in order f. kendi sorunlarını kendi çözmek
use one's own mind f. kendi aklını kullanmak
line one's own pocket f. kendi cebini doldurmak
set out on one's own f. kendi başına yola koyulmak/işe kalkışmak
come into one's own f. kendini toparlamak
earn one's own bread f. kendi hayatını kazanmak
can't call one's soul one's own f. kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak
love the sound of one's own voice f. konuşmayı çok sevmek
earn one's own living f. kendi hayatını kazanmak
find one's own level f. kendini bulmak
blow one's own horn f. kendini övmek
sign one's own death warrant f. ölüm fermanını imzalamak
not able to call one's time one's own f. kafasını kaşıyacak vakti olmamak
hoe one's own row f. kendi işine bakmak
pull one's own weight f. kendi payına düşeni yapmak
have calluses from patting one's own back f. kendini övmek
earn one's own bread f. kendi ekmeğini kazanmak
pull oneself up by one's own bootlaces f. kendi işini kendi görmek
cut one's own throat f. kendi bindiği dalı kesmek
stew in one's own juice f. kendi hatasının cezasını çekmek
take one's own life f. kendini öldürmek
stand on one's own (two) feet f. kendi işini kendi görmek
paddle one's own canoe f. kendi ayakları üzerinde durmak
dig one's own grave f. kendi mezarını kendi kazmak
use one's own head f. kendi aklını kullanmak
be one's own person f. kendi istediğini yapmak