öncelikli - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

öncelikli



"öncelikli" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 23 sonuç

Türkçe İngilizce
General
öncelikli preferred s.
öncelikli primary s.
öncelikli indispensable s.
öncelikli prior s.
öncelikli preferential s.
öncelikli privileged s.
öncelikli of first priority s.
öncelikli underlying s.
öncelikli of top priority s.
öncelikli preemptible s.
öncelikli undispensable s.
öncelikli priority s.
öncelikli preferable [obsolete] s.
öncelikli preferent s.
öncelikli prepotent s.
öncelikli subjacent s.
Colloquial
öncelikli red ball s.
Idioms
öncelikli the first string expr.
öncelikli at the forefront expr.
öncelikli at/in/to the forefront expr.
öncelikli in the forefront expr.
Law
öncelikli privileged s.
Archaic
öncelikli subject s.

"öncelikli" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 190 sonuç

Türkçe İngilizce
General
öncelikli olma antecedence i.
öncelikli şart prior condition i.
düşük öncelikli program low priority program i.
öncelikli (kimse) preemptor i.
birinci öncelikli first priority i.
öncelikli amaç chief purpose i.
öncelikli amaç prime purpose i.
öncelikli amaç primary purpose i.
öncelikli amaç main purpose i.
öncelikli amaç principal purpose i.
öncelikli ihtiyaç primary need i.
öncelikli hizmet priority service i.
öncelikli (kimse) pre-emptor i.
öncelikli tercih first choice i.
bir kimsenin en öncelikli erkek sevgilisi main man i.
normal telgraftan daha düşük öncelikli gündüz telgrafı day letter i.
öncelikli olma precedency i.
öncelikli olma precession i.
öncelikli olma preference i.
öncelikli olarak koyun yetiştiriciliğine ayrılmış arazi sheep walk i.
öncelikli olmak be of top priority f.
öncelikli olmak be privileged f.
öncelikli olmak be preferential f.
öncelikli olmak have the precedence f.
öncelikli olmak take precedence of f.
öncelikli tutmak give priority f.
öncelikli tutmak give precedence f.
öncelikli tutmak take something as a prime concern f.
öncelikli tutmak take something as a primary issue f.
öncelikli tutmak attach priority to f.
öncelikli olmak rank in priority f.
öncelikli saymak antepone [obsolete] f.
sonsuz öncelikli preemptive s.
düşük öncelikli back-burner s.
sonsuz öncelikli pre-emptive s.
en öncelikli the highest priority s.
öncelikli (rütbe) general s.
öncelikli konularla ilgili high s.
çok öncelikli overprivileged s.
öncelikli olarak first of all zf.
öncelikli olarak at the outset zf.
öncelikli olarak as a priority zf.
öncelikli olarak essentially zf.
öncelikli olarak basically zf.
öncelikli olarak first zf.
öncelikli olarak preferably zf.
öncelikli olarak principally zf.
öncelikli olarak initially zf.
öncelikli olarak firstly zf.
öncelikli olarak primarily zf.
daha öncelikli olarak more particularly zf.
öncelikli olarak fundamentally zf.
öncelikli olarak with priority zf.
öncelikli olarak up-front zf.
öncelikli olarak first zf.
öncelikli olarak primely zf.
öncelikli olarak precedentedly zf.
Phrasals
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) öncelikli tutmak place (someone or something) above (someone or something) f.
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) öncelikli tutmak place (someone or something) before (someone or something) f.
-den öncelikli tutmak place before f.
öncelikli tutmak put before f.
Colloquial
temizlik benim öncelikli sorunum değil cleanup is not my chief concern expr.
Idioms
(bir meselenin) temel/öncelikli yönleri brass tacks i.
temel/asıl/öncelikli mesele/konu brass tacks i.
öncelikli olmak take the wall f.
neyin öncelikli olduğunu bilmek get one's priorities right f.
neyin öncelikli olduğunu bilmek get one's priorities straight f.
öncelikli olmak be at the top of the list f.
neyin öncelikli olduğunu bilmek get your priorities right f.
neyin öncelikli olduğunu bilmek get your priorities straight f.
birini/bir şeyi öncelikli tutmak put somebody/something first f.
(bir şeyde) öncelikli at the forefront (of something) expr.
(bir şeyde) öncelikli in the forefront (of something) expr.
(bir şeyde) öncelikli to the forefront (of something) expr.
öncelikli sırada/sıraya on a front burner expr.
Trade/Economic
kar paylı öncelikli hisse senedi participating preference share i.
kalkınmada öncelikli yöreler regions with development priority i.
kar paylı öncelikli hisse senedi participating preferred stock i.
konvertibl öncelikli hisse senedi convertible preference share i.
öncelikli ipotek underlying mortgage i.
öncelikli hisse senetlerine verilen kar payı preferred dividend i.
öncelikli tahvil preference bond i.
öncelikli temettü preference dividend i.
öncelikli tarife preferential tariff i.
öncelikli ödeme priority payment i.
öncelikli hisse senedi preference share i.
öncelikli raf yeri preferred shelf space i.
öncelikli ödemeler preferential payments i.
öncelikli hisse senedi debenture stock i.
öncelikli hisse senedi preferred capital stock i.
öncelikli borç senior debt i.
öncelikli hisse senedi preferential share i.
öncelikli borçlardan sonra ödenecek borç subordinated debt i.
öncelikli lehdar primary beneficiary i.
öncelikli hisse priority share i.
öncelikli konuşma priority call i.
öncelikli hisse senedi preferred stock i.
öncelikli posta priority mail i.
öncelikli hisse senedi preferred share i.
tasfiye halinde daha öncelikli alacaklı grupların ardından gelen borçlar subordinated debt i.
varlıklar üzerinde öncelikli hak talebi prior claim to assets i.
bira üreticisinin sahibi olduğu ve öncelikli olarak bu üreticinin biralarını satan barda servis edilen üretici dışı bira guest beer i.
öncelikli kreditör first lien position i.
öncelikli ipotek first mortgage i.
öncelikli ipotek alacağı first mortgage i.
öncelikli tahvil senior note f.
iflas durumunda daha düşük öncelikli ödenecek olmak subordinate f.
diğer senetlerden öncelikli ipotek tercihi olan (senet) senior s.
kar payı öncelikli olan (tercihli hisse senedi) senior s.
Law
kalkınmada öncelikli bölge development priority region i.
öncelikli hak talebinde bulunmak underlie f.
Politics
abd'nin çıkarlarının her zaman diğer ülkelerin çıkarlarına göre öncelikli olması gerektiğine inanan amerikalı america firster i.
avrupa müşterek öncelikli alanlar common european priority areas i.
kalkınmada öncelikli yöreler priority regions for development i.
kalkınmada öncelikli yöre priority region for development i.
öncelikli soru privileged question i.
öncelikli muamele preferential treatment i.
öncelikli masraflar priority expenditures i.
öncelikli vize priority visa i.
öncelikli bölge priority region i.
öncelikli muamelede bulunmak accord priority treatment f.
Insurance
özel öncelikli koşul paramount clause i.
öncelikli koşul paramount clause i.
Technical
öncelikli işkesme priorized interrupt i.
öncelikli işlem foreground processing i.
öncelikli program foreground program i.
öncelikli işleme priority processing i.
öncelikli kuyruk priority queue i.
öncelikli önlemler no regret measures i.
sonsuz öncelikli düzence preemptive priority discipline i.
sonsuz öncelikli preemptive s.
sonsuz öncelikli pre-emptive s.
Computer
genişlik öncelikli arama breadth-first search i.
öncelikli işleme foreground processing i.
öncelikli işkesme priorized interrupt i.
öncelikli kuyruk priority queue i.
öncelikli işleme priority processing i.
öncelikli program foreground program i.
öncelikli işlem foreground processing i.
sonsuz öncelikli düzence preemptive priority discipline i.
düşük öncelikli low priority s.
Informatics
öncelikli erişim priority access i.
öncelikli iş kesme priority interrupt i.
öncelikli süreç grubu foreground process group i.
sonsuz öncelikli düzence preemptive priority discipline i.
düşük öncelikli low-priority s.
Telecom
çift öncelikli mesaj dual-precedence message i.
öncelikli çağrı başlatma ve kesme precedence/preemption i.
öncelikli alanlar priority areas i.
öncelikli konular priority issues i.
öncelikli erişim ve kanal tahsisi priority access and channel assignment i.
öncelikli süreç foreground process i.
Construction
bir bira üreticisinin sahibi olduğu ve öncelikli olarak bu üreticinin biralarını satan pub tied house i.
kalkınmada öncelikli bölge development area i.
öncelikli alım hakkı first option i.
sözleşmeli öncelikli alım contractual-preemption i.
Automotive
faydalı ısı öncelikli birlikte üretim çevrimi bottoming cycle i.
güç öncelikli birlikte üretim çevrimi topping cycle i.
öncelikli duruş çizgisi advanced stop line i.
öncelikli kavşak priority junction i.
Traffic
yaya öncelikli pedestrian-priority s.
Aeronautic
öncelikli plot bilgisi primary plot i.
öncelikli gözlem radarı primary surveillance radar i.
öncelikli biniş priority boarding i.
Marine
gemi veya başka bir taşıtın diğer bir taşıt karşısında öncelikli geçişi right of way i.
Psychology
öncelikli refleks prepotent reflex i.
öncelikli uyarıcı prepotent stimulus i.
Gastronomy
bira üreticisinin sahibi olduğu ve öncelikli olarak bu üreticinin biralarını satan barda servis edilen üretici dışı bira guest-beer i.
Environment
kalkınmada öncelikli iller priority provinces for development i.
öncelikli madde priority substance i.
Meteorology
öncelikli çevre hava kalitesi standartları primary ambient air quality standarts i.
Military
düşmanın öncelikli hedefi high-value target i.
öncelikli hedef priority target i.
öncelikli istihbarat ihtiyacı priority intelligence requirement i.
öncelikli milli istihbarat hedefleri priority national intelligence objectives i.
öncelikli istek at priority call i.
belirlenen operasyon ve programlara destek açısından öncelikli görülen sanayi tesislerinin kaydı key facilities list i.
müşterek entegre öncelikli hedef listesi joint integrated prioritized target list (jiptl) i.
müşterek harekatın aşamalarına göre yüksek getirisi olan öncelikli hedeflerin listesi high-payoff target list i.
kara ulaşımı varlıklarının gerektiği zaman savunma bakanlığınca öncelikli kullanılabilmesini sağlayan ulaşım usulleri contingency response program i.
kara ulaşımı varlıklarının gerektiği zaman savunma bakanlığınca öncelikli kullanılabilmesini sağlayan ulaşım usulleri core i.
öncelikli istihbarat ihtiyacı pirs i.
Photography
diyafram öncelikli pozlama aperture priority i.
Archaic
öncelikli tutmak premise f.
öncelikli tutmak premit [obsolete] f.
öncelikli tutmak premit [obsolete] f.
öncelikli olarak chief zf.
Slang
birinci öncelikli olan şey numero uno i.
(bir şeyin) ilk/öncelikli hakkı (first) dibs (on something) i.
en öncelikli numero uno s.