birisi - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

birisi



"birisi" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 12 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
birisi someone zm.
birisi somebody zm.
General
birisi one i.
birisi any zm.
birisi anyone zm.
birisi one of them zm.
birisi anybody zm.
birisi oneself zm.
Colloquial
birisi be on i.
birisi egg i.
Chat Usage
birisi som1 (someone) kısalt.
birisi som1 kısalt.

"birisi" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 400 sonuç

Türkçe İngilizce
General
fikir (birisi hakkındaki) estimation i.
amerika'nın en ünlü süpermarket zincirlerinden birisi safeway i.
isviçre alplerin en yüksek tepelerinden birisi matterhorn i.
sıra sıra olan evlerden herhangi birisi terraced house i.
kızlardan birisi one of the girls i.
karşı cinsten biri/birisi/kimse a member of the opposite sex i.
insanlarla iyi geçinen birisi olma being a people person i.
tanımadığın birisi someone you don't know i.
bilmediğin birisi someone you don't know i.
birisi ile aynı ada sahip kimse doppelganger i.
birisi için kötü olmak fare badly f.
ayırmak (birisi için) spare f.
birisi için çalışmak be in the employ of f.
birisi için iyi gitmek fare well f.
görüşme amacıyla birisi ile odaya kapanmak be closeted with f.
birisi için bayram yapmak make much of somebody f.
birisi için riske girmek go out on a limb f.
birisi hakkında kötü düşüncelere sahip olmak think ill of someone f.
birisi ya da bir şey için uykusu kaçmak lose sleep over someone or something f.
(birisi üzerinde) otoritesini kullanmak pull rank on someone f.
birisi için dua etmek keep one's finger crossed for f.
birisi hakkında referans vermek give a reference about someone f.
birisi aleyhine dava açmak bring an action against one f.
birisi adına konuşmak answer for someone f.
en yakın arkadaşlarından birisi olarak saymak count someone among one's closest friends f.
birisini başka birisi sanmak mix someone up with someone else f.
birisini başka birisi sanmak confuse someone with another f.
birisini başka birisi sanmak mistake someone for someone else f.
birisi ile uçmak/gitmek fly off with someone f.
birisini birisi olarak tanıtmak/işaret etmek/göstermek finger someone as someone f.
birisi için bir şey ayırmak earmark something for someone f.
birisi için dua etmek pray for someone f.
birisi için bazı düzenlemeler yapmak make arrangements for someone f.
(birisi) olmadan yapamamak/idare edememek can't manage without someone f.
birisi hakkında çok şey bilmek know a lot about someone f.
(birisi) gibi düşünmek think like f.
(çan) birisi için çalmak toll for someone f.
birisi hakkında gizli bilgiler vermeyi teklif etmek overshare f.
birisi için kayıp ilanı vermek put out an mpr on someone f.
(birisi hakkında) iyi konuşmak speak well of f.
birisi ile birlikte olmaktan hoşlanmak enjoy being with someone f.
(birisi veya bir şey için) harekete geçmek leg f.
birisi için birtakım düzenlemelerde bulunmak make arrangements for someone f.
içeriden birisi gibi insiderish s.
(birisi için) ayrılmamış unspared s.
ikisinden birisi olan whether [obsolete] s.
herhangi birisi anyone zm.
herhangi birisi anybody zm.
hiç birisi none zm.
başka birisi anybody else zm.
çocuklardan birisi one of the children zm.
mühim birisi something zm.
Phrasals
birisi başladıktan sonra ona katılmak strike in f.
bir şeyi birisi için seçmek choose something for someone f.
bir şeyi birisi için almak choose something for someone f.
(birisi ya da bir şey) için para toplamak collect for (someone or something) f.
(birisi ya da bir şey) üstünde anlaşmak concur on (someone or something) f.
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) hakkında uzlaşmak concur on (someone or something) with (one) f.
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak concur on (someone or something) with (one) f.
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) hakkında uzlaşmak concur with (one) on (someone or something) f.
(birisi) ile ((belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak concur with (one) on (someone or something) f.
birisi için dini tören yapmak confirm (one) in (something) f.
birisi için dini tören yapmak confirm someone in something f.
(birisi ya da bir şeyden) (bir şey) çalmak cop (something) from (someone or something) f.
(birisi ya da bir şeyden) (bir şey) yürütmek cop (something) from (someone or something) f.
(birisi ya da bir şeyden) (bir şey) çalıp kaçmak cop (something) from (someone or something) f.
(birisi ya da bir şeyden) (bir şey) araklamak cop (something) from (someone or something) f.
(birisi ya da bir şeyden) (bir şey) çarpmak cop (something) from (someone or something) f.
(birisi ya da bir şeyden) (bir şey) tokatlamak cop (something) from (someone or something) f.
birisi için çalışmak work for someone f.
birisi için deli olmak crazy about someone f.
biri hakkında birisi ile konuşmak talk with someone about someone f.
birisi için reçete yazmak prescribe something for someone f.
birisi için deli olmak mad about someone f.
birisi için deli olmak crazy for someone f.
biri hakkında birisi ile konuşmak speak with someone about someone f.
bir şeyi birisi için çevirmek translate something for someone f.
birisi için bir şey ayırmak lay something aside for someone f.
birisi için endişelenmek worry over someone f.
birisi için bir şey bırakmak leave something for someone f.
birisi için giyinmek dress for someone f.
bir şeyi birisi için tutmak/saklamak/emanet almak hold something for someone f.
birisi için gelmek come for someone f.
birisi için biriyle tartışmak quarrel with someone over someone f.
birisi ya da bir şey olarak başrolde oynamak star as someone or something f.
birisi üzerinde işe yaramak work on someone f.
bir konuda birisi ile yarışmak/rekabet etmek rival someone in something f.
birisi hakkında çene çalmak jaw about someone f.
birisi için çalışmak labor for someone f.
bir şeyi birisi için ayırmak intend something for someone f.
birisi için ayılıp bayılmak swoon over someone f.
birisi için deli olmak nuts about someone f.
bir şeyi birisi için çevirmek interpret something for someone f.
(birisi veya bir şey) olmadan yapamamak cannot carry on without someone or something f.
(birisi yüzünden) bırakmak quit over someone f.
(birisi ya da bir şey) hakkında yazışmak correspond about (someone or something) f.
(birisi ya da bir şey) ile doldurmak cram with (someone or something) f.
(bir şey ya da birisi) için kampanya ya da gösteri yapmak crusade for (someone or something) f.
birisi/bir şey gibi giyinmek dress (up) as (someone or something) f.
birisi/bir şey gibi giyinmek dress (up) as someone or something f.
birisi öğrensin diye bir şarkının ritmini yapmak/taklit etmek drum out f.
(birisi/bir şey için bir şey) harcamak expend (something) on (someone or something) f.
(birisi/bir şey için bir şey) sarf etmek expend (something) on (someone or something) f.
(birisi/bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak expound on (someone or something) f.
(birisi/bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak expound on (someone or something) f.
(birisi/bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak expound upon (someone or something) f.
(birisi/bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak expound upon (someone or something) f.
(birisi/bir şey) uğruna göz yaşı dökmek weep for (someone or something) f.
(birisi/bir şey) yüzünden ağlamak weep for (someone or something) f.
(biriyle birisi/bir şey) için pazarlık etmek bargain for (someone or something) with (someone) f.
(biriyle birisi/bir şey) üzerine pazarlık etmek bargain over (someone or something) with (someone) f.
birisi için dini tören yapmak confirm in f.
işler/durumlar (birisi için/açısından) kötü gitmek go badly with f.
Phrases
taraflardan birisi one of the parties expr.
yeni birisi someone new expr.
Proverb
(para verip tuttuğun) başka birisi varken sen niye yapasın? why keep a dog and bark yourself?
birisi hakkında sana dedikodu yapan senin hakkında da başkasına dedikodu yapar a dog that'll bring a bone will carry a bone
birisi hakkında sana dedikodu yapan senin hakkında da başkasına dedikodu yapar a dog who brings a bone, will carry a bone
(birisi) gerçekleri görmüyor all (one's) geese are swans
(birisi) hayal dünyasında yaşıyor all (one's) geese are swans
(birisi) gerçekleri görmüyor all (one's) geese are swans
(birisi) hayal dünyasında yaşıyor all (one's) geese are swans
Colloquial
birisi hakkında herkes tarafından bilinmeyen şey the dope i.
çok özel birisi someone very special i.
eskiden tanıdığım birisi somebody that i used to know i.
özel birisi someone special i.
önceden tanıdığım birisi somebody that i used to know i.
(birisi) aldırış etmeden yanından geçip gitmek get the go-by f.
birisi için en iyisini istemek want the best for someone f.
birisi için süslenmek get all dressed up for someone f.
(birisi) gibi davranmak do a somebody f.
(birisi) misali yapmak/davranmak do a somebody f.
(birisi) gibi davranmak do a somebody f.
(birisi) misali yapmak/davranmak do a somebody f.
(birisi/bir şey) hakkında bir şey yapmak do (something) about f.
(birisi/bir şeyle) ilgilenmek do (something) about f.
(birisi için) fark yaratmamak be all (the) one (to someone) f.
(birisi için) önemsiz olmak be all (the) one (to someone) f.
birisi ya da bir konu hakkında olmak be all about somebody/something f.
birisi için yapılmış/uygun made for someone s.
çıktığı birisi olmayan (kişi) dateless s.
birisi geliyor someone's coming expr.
birisi dayanamayacak something's got to give expr.
birisi bizi izliyor someone is watching us expr.
birisi polis çağırsın! somebody call the police! expr.
birisi onu incitmiş somebody hurt her expr.
birisi patlayacak something's got to give expr.
senin yaşında birisi somebody your age expr.
(özellikle birisi bir yere geldiğinde) bu şerefi neye borçluyum? to what do I owe the pleasure? expr.
birisi kusmuş earp slop, bring the mop [juvenile] expr.
(birisi bir şeyi) ne yaptı? what did (someone) do with (something)? expr.
(birisi bir şeyi) nereye koydu? what did (someone) do with (something)? expr.
(birisi/bir kurum) bir şeyi ne yaptı? what did (someone) do with (something)? expr.
(birisi/bir kurum) neden değiştirdi? what did (someone) do with (something)? expr.
(birisi/bir kurum) bir şeye ne yaptı? what did (someone) do with (something)? expr.
(birisi) için tehlikeli bir yer too hot to hold (someone) expr.
gerçek (birisi) kendini gösterecek mi? will the real (someone) please stand up expr.
gerçek (birisi) ortaya çıkacak mı? will the real (someone) please stand up expr.
gerçek (birisi) nerede? will the real (someone) please stand up expr.
gerçek (birisi) ayağa kalkabilir mi lütfen? will the real (someone) please stand up expr.
(birisi) gerçek yüzünü gösterebilir mi lütfen? will the real (someone) please stand up expr.
(birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? will the real (someone) please stand up expr.
gerçek (birisi) kendini gösterecek mi? would the real (someone) please stand up expr.
gerçek (birisi) ortaya çıkacak mı? would the real (someone) please stand up expr.
gerçek (birisi) nerede? would the real (someone) please stand up expr.
gerçek (birisi) ayağa kalkabilir mi lütfen? would the real (someone) please stand up expr.
(birisi) gerçek yüzünü gösterebilir mi lütfen? would the real (someone) please stand up expr.
(birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? would the real (someone) please stand up expr.
(birisi) için her şeyin sonu it's all over for (someone) expr.
tam (birisi) that's (someone) all over expr.
tam (birisi) hareket that's (someone) all over expr.
(birisi) gitmek zorunda (one) has to push off expr.
(birisi) çıkmak zorunda (one) has to push off expr.
(birisi) yola koyulmak zorunda (one) has to push off expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has to push off expr.
(birisi) gitmek zorunda (one) has to run along expr.
(birisi) çıkmak zorunda (one) has to run along expr.
(birisi) yola koyulmak zorunda (one) has to run along expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has to run along expr.
herhangi birisi kadar as much as the next guy expr.
(özellikle birisi bir yere geldiğinde) bu şerefi neye borçluyum? to what do I owe the honor? exclam.
Idioms
birisi tarafından özellikle belli bir konuda yazılmış bilgilendirici ve işe yarayan bilgi nugget of information i.
birisi ayrılırken ona güle güle anlamında söylenen söz don't take any wooden nickels i.
(birisi için) gözbebeği the apple of someone's eye i.
(birisi için) yüreği sızlamak (one's) heart bleeds for (someone) f.
(birisi için) yüreği kan ağlamak (one's) heart bleeds for (someone) f.
aynı (birisi) olmak be the (very) image of (someone) f.
(birisi tarafından) peşine düşülmek be hounded (by someone or something) f.
(birisi) ile savaşa girmek try conclusions with (someone) f.
(birisi) ile irtibat kurmak have contact with (one) f.
(birisi) ile irtibata geçmek have contact with (one) f.
(birisi) ile temasa geçmek have contact with (one) f.
(birisi) ile temas kurmak have contact with (one) f.
(birisi) gibi olmak turn out like someone f.
birisi üzerindeki hakimiyetini yitirmek lose one's hold on someone f.
birisi için her şeyini vermek give one's right arm for someone f.
birisi üzerinde tam bir hakimiyet kurmak have somebody by the short hairs f.
birisi ile bağlantıda olmak keep in touch with someone f.
birisi üzerinde iz bırakmak leave one's mark on someone f.
birisi için yas tutmak grieve for someone f.
birisi için/birine birkaç kapı açmak open some doors for someone f.
birisi bir gruptan/üyelikten çıkarmak drum someone out f.
birisi için her şeye göğüs germek go through fire and water for someone f.
birisi için dua etmek be in someone's prayers f.
başka birisi için sıkıntıya girmek go through fire and water for someone f.
birisi üzerinde tam bir hakimiyet kurmak have somebody by the short and curlies f.
birisi için canını feda etmek give one's eyeteeth for someone f.
birisi ile bağlantıda olmak remain in touch with someone f.
birisi ile bağlantıda olmak stay in touch with someone f.
birisi için yanıp tutuşmak burn for someone f.
birisi için bir parti vermek/düzenlemek throw a party for someone f.
birisi için üzülmek sorrow over someone f.
birisi hakkında yalan yanlış konuşmak dish the dirt on somebody f.
birisi için üzülmek grieve for someone f.
birisi ile ters düşmek fall foul of someone f.
birisi için canını feda etmek give one's right arm for someone f.
birisi ile başı derde girmek fall foul of someone f.
birisi için her şeyini vermek give one's eyeteeth for someone f.
birisi hakkında (yasal) işlem yapmak take action on someone f.
birisi ile temas halinde olmak keep in touch with someone f.
birisi üzerindeki hakimiyetini yitirmek lose one's hold over someone f.
birisi için itibarını/ününü riske atmak stake one's reputation on someone f.
birisi ile temas halinde olmak remain in touch with someone f.
birisi üzerindeki hakimiyetini yitirmek lose one's grip on someone f.
birisi ile ödeşmek get even with somebody f.
birisi için endişelenmek get oneself into a stew over someone f.
birisi ile temas halinde olmak stay in touch with someone f.
birisi için üzülmek bleed for someone f.
evlenemeyecek birisi olmak not be the marrying kind f.
evlenmek bana göre değil diyen birisi olmak not be the marrying kind f.
eline geçen parayı hemen harcayan birisi olmak money burns a hole in someone's pocket f.
işler/durumlar (birisi için/açısından) kötü gitmek go badly with someone f.
kendi tarafını tutan birisi var olmak have someone in one's corner f.
kadehini birisi için kaldırmak raise one's glass to someone f.
kalbi birisi için çarpmak have one's heart go out to someone f.
sadece konuşup icraata dökmeyen/geçmeyen birisi olmak be all mouth and no trousers f.
sadece konuşup icraata dökmeyen/geçmeyen birisi olmak be all mouth f.
yanında olan birisi var olmak have someone in one's corner f.
(birisi için) zor olmak go hard with f.
(birisi/birşey ile yeniden) uğraşmak zorunda/durumunda kalmamak hear the last of somebody/something f.
(özellikle istenmeyen birisi/olay vb) son kez duymuş olmak have heard the last of somebody/something f.
(birisi için) bazı kapıları açmak open a few doors for someone f.
(birisi için) çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak be meat and drink to somebody f.
(birisi hakkında) lafı döndürüp dolaştırmak/uzatmak ramble on about someone f.
(birisi için) zor olmak go hard for f.
(birisi hakkında) iyi konuşmak put in a good word for f.
(başı dertte olan) birisi için sempati duymak have one's heart go out to someone f.
(çok sevilen birisi için) birinin hayatının ışığı olmak be the light of somebody's life f.
(özellikle istenmeyen birisi/olay vb) son kez duymuş olmak hear the last of somebody/something f.
(birisi için) bazı kapıları açmak open some doors for someone f.
(özellikle istenmeyen birisi/olay vb) son kez görmüş olmak have seen the last of somebody/something f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler anlatmak could teach (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler öğretmek could teach (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) ders vermek could teach (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir iki şey öğretmek could teach (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler anlatmak could tell (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler öğretmek could tell (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) ders vermek could tell (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir iki şey öğretmek could tell (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler anlatmak tell (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler öğretmek tell (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) ders vermek tell (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir iki şey öğretmek tell (someone) a thing or two (about someone or something) f.
(birisi) ne derse yapmak bow to (one's) demands f.
birisi ne derse yapmak bow to someone's demands f.
(birisi) hakkında önyargılı davranmak have a derry on (one) [australia/new zealand] f.
birisi hakkında önyargılı davranmak have a derry on someone [australia/new zealand] f.
(birisi/bir şey) için dikkat kesilmek have an eye out for (someone or something) f.
(birisi/bir şey) için gözünü dört açmak have an eye out for (someone or something) f.
(birisi/bir şey) için uyanık/tetikte olmak have an eye out for (someone or something) f.
(birisi/bir şey) için dikkat kesilmek have (one's) eye out for (someone or something) f.
(birisi/bir şey) için gözünü dört açmak have (one's) eye out for (someone or something) f.
(birisi/bir şey) için uyanık/tetikte olmak have (one's) eye out for (someone or something) f.
boş birisi olmamak have something on the ball f.
doğrudan (birisi ya da bir şey) ile uğraşmak yerine üslerine yönelmek go above (someone or something) f.
(birisi ya da bir şey) olarak değerlendirilmek come across like (someone or something) f.
(birisi ya da bir şey) gibi görülmek come across like (someone or something) f.
(birisi ya da bir şey) gibi izlenim bırakmak come across like (someone or something) f.
(birisi ya da bir şey) gibi etki bırakmak come across like (someone or something) f.
(birisi ya da bir şey) gibi görünmek come across like (someone or something) f.
(birisi tarafından) birisi ya da bir şey olarak değerlendirilmek come across like someone or something (to someone) f.
(birisine) birisi ya da bir şey gibi görünmek come across like someone or something (to someone) f.
(birisinde) birisi ya da bir şey gibi izlenim bırakmak come across like someone or something (to someone) f.
(birisinde) birisi ya da bir şey gibi etki bırakmak come across like someone or something (to someone) f.
(birisine) birisi ya da bir şey gibi görünmek come across like someone or something (to someone) f.
(birisi tarafından) birisi ya da bir şey olarak değerlendirilmek come across as someone or something (to someone) f.
(birisine) birisi ya da bir şey gibi görünmek come across as someone or something (to someone) f.
(birisinde) birisi ya da bir şey gibi izlenim bırakmak come across as someone or something (to someone) f.
(birisinde) birisi ya da bir şey gibi etki bırakmak come across as someone or something (to someone) f.
(birisine) birisi ya da bir şey gibi görünmek come across as someone or something (to someone) f.
birini ya da bir şeyi birisi ya da bir şeyden daha değerli görmek put (someone or something) in front of (someone or something) f.
birine ya da bir şeye birisi ya da bir şeye göre öncelik tanımak put (someone or something) in front of (someone or something) f.
birisi ya da bir şey için yer açmak make allowance f.
birisi ya da bir şey için yer açmak make allowances f.
aynı (birisi) olmak be the dead spit of (someone) [uk] f.
aynı birisi/bir şey olmak be the image of somebody/something f.
aynı birisi/bir şey olmak be the living image of somebody/something f.
aynı birisi/bir şey olmak be the spitting image of somebody/something f.
aynı birisi/bir şey olmak be the very image of somebody/something f.
aynı (birisi) olmak be the spit of (one) f.
aynı (birisi) olmak be the spitten image of (one) [old-fashioned] f.
aynı (birisi) olmak be the spitting image of (one) f.
birisi için çırpınmak bend over backward f.
birisi için çırpınmak lean over backward f.
birisi için biçilmiş kaftan olmak be up your street f.
(özellikle istenmeyen birisi/olay) son kez duymuş olmak have heard the last of (someone or something) f.
kendi tarafını tutan birisi var olmak have in corner f.
yanında olan birisi var olmak have in corner f.
(özellikle istenmeyen birisi/olay) son kez duymak hear the end/the last of somebody/something f.
(birisi/bir şey ile yeniden) uğraşmak zorunda/durumunda kalmamak hear the end/the last of somebody/something f.
(özellikle istenmeyen birisi/olay) son kez görmek see the end/the last of somebody/something f.
(birisi/bir şey ile yeniden) uğraşmak zorunda/durumunda kalmamak see the end/the last of somebody/something f.
Birisi ile aynı güç durumda bulunmak be in the same predicament as someone f.
sanki dünyayı (birisi/kendisi) yaratmış gibi as if the sun shines out (someone's) backside expr.
sanki güneş bir tek (birisi/kendisi) için doğuyormuş gibi as if the sun shines out (someone's) backside expr.
ancak senin gibi birisi bu imkansız işi başarabilirdi only nixon could go to china expr.
birisi bunu senden önce yaptı someone beat you to it expr.
birisi için on one’s account expr.
(birisi için) çok kıymetli dear to (one's) heart expr.
(birisi) gitmek zorunda (one) has got to be shoving off expr.
(birisi) çıkmak zorunda (one) has got to be shoving off expr.
(birisi) yola koyulmak zorunda (one) has got to be shoving off expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has got to be shoving off expr.
(birisi) gitmek zorunda (one) has got to push off expr.
(birisi) çıkmak zorunda (one) has got to push off expr.
(birisi) yola koyulmak zorunda (one) has got to push off expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has got to push off expr.
(birisi) gitmek zorunda (one) has got to shove off expr.
(birisi) çıkmak zorunda (one) has got to shove off expr.
(birisi) yola koyulmak zorunda (one) has got to shove off expr.
(birisi) ayrılmak zorunda (one) has got to shove off expr.
(birisi) akıl hastası (one) is not playing with a full deck expr.
(birisi) delirmiş (one) is not playing with a full deck expr.
Speaking
birisi geliyor somebody's coming expr.
bildiğim birisi mi? anybody i know? expr.
bizi izleyen birisi var there is someone watching us expr.
birisi bana yardım edebilir mi? can someone help me out? expr.
birisi bana neler olduğunu söylesin somebody tell me what's going on expr.
birisi geliyor somebody's coming up expr.
birisi beni anıyor my ears are burning expr.
birisi bizimle dalga geçiyor somebody's fucking with us expr.
birazdan birisi sizinle ilgilenecek someone will be with you in a minute expr.
burada sizi görmek isteyen birisi var there's someone here to see you expr.
burada öyle birisi yok there's no one here by that name expr.
birisi sana zarar mı verdi? did somebody hurt you? expr.
bildiğim birisi mi? anyone i know? expr.
çıktığı birisi var mı? is she going out with anyone? expr.
hayatında birisi var mı? do you have someone in your life? expr.
eğer birisi soracak olursa if anyone should ask expr.
nasıl birisi? what is he like? expr.
nasıl birisi? what's he like? expr.
nasıl birisi? what's she like? expr.
nasıl birisi? what is she like? expr.
keşke derdimi dökebileceğim birisi olsa I wish I had someone to confide in expr.
sizlerden birisi one of you expr.
sence o çıkmak isteyeceğim türden birisi mi? does he look like the kind of person i'd go out with? expr.
sizden birisi one of you expr.
(birisi) size dönsün mü? can I have (one) call you? expr.
(birisi) sizi arasın mı? can I have (one) call you? expr.
(birisi) size dönsün mü? could I have someone call you? expr.
(birisi) sizi arasın mı? could I have someone call you? expr.
merhaba benim 2 tane kardeşim var birisi kız birisi erkek I have 2 siblings one is a girl and one is a boy expr.
merhaba benim 2 kardeşim var birisi kız birisi erkek I have 2 siblings one is a girl and one is a boy expr.
Trade/Economic
davranışı açıklayan önemli etkenlerden birisi affective component i.
ihracatı özendirme araçlarından birisi export bonus i.
ipotekte veya taksitli satışlarda taksitlerden birisi zamanında ödenmezse tüm borcun hemen ödenmesini öngören hüküm acceleration clause i.
işletmenin fonksiyonlarından birisi manpower management i.
rekabet eden taraflardan her birisi rival i.
sözleşme taraflarından her birisi party i.
birisi ile hesap halinde bulunmak be in account with someone f.
birisi ile hesap halinde bulunmak have an account with someone f.
Law
bir kişinin başka birisi gibi davrandığı online faaliyet catfishing i.
eşlerden birisi öldüğünde bütün malların diğer eşe kalması estate by the entirety i.
birisi üzerine keşide etmek value on someone f.
birisi aleyhine kanıtları toparlamak build a case against someone f.
birisi aleyhine kanıtları toparlamak gather a case against someone f.
Politics
romada dört önemli meclisten birisi comitia tributa i.
romada dört önemli meclisten birisi comitia curiata i.
Technical
uçak yapısını oluşturan yapısal elemanlardan birisi rib i.
Computer
takipçilerimden birisi oomf (one of my followers) kısalt.
Architecture
ayaklarının birisi aşağıda diğeri yukarıda olan kemer rampant vault i.
Medical
akupunkturda iki önemli ekstra meridyen damardan birisi governing vessel i.
Logic
öncüllerden birisi ya da ikisinin nedensel önerme durumunda olduğu kıyas epicheirema i.
öncüllerden birisi ya da ikisinin nedensel önerme durumunda olduğu kıyas epichirema i.
Social Sciences
femen'in üç ideolojisinden birisi sextremism i.
Literature
beowulf'daki üç kötü kahramandan birisi grendel i.
hortkuluk (harry potter serisindeki sihirli nesne türlerinden birisi) horcrux i.
History
ingiliz-anzak-kanada-güney afrika birleşik ordusu ile alman ordusu arasında yaşanan 1. dünya harbinin en çetin savaşlarından birisi battle of passchendaele i.
ingiliz-anzak-kanada-güney afrika birleşik ordusu ile alman ordusu arasında yaşanan 1. dünya harbinin en çetin savaşlarından birisi the third battle of ypres i.
ingiliz-anzak-kanada-güney afrika birleşik ordusu ile alman ordusu arasında yaşanan 1. dünya harbinin en çetin savaşlarından birisi passchendaele i.
ingiliz-anzak-kanada-güney afrika birleşik ordusu ile alman ordusu arasında yaşanan 1. dünya harbinin en çetin savaşlarından birisi third ypres i.
Religious
vişnu'nun üç avatarından birisi rama i.
Geology
plüto’nun uydularından birisi charon i.
Music
viyolanın orta tellerinden birisi mean i.
viyolanın orta tellerinden birisi meane i.
Mythology
dokuz esin perisinden birisi calliope i.
Slang
(birisi/bir şey) için çıldıran gonzo s.
(birisi/bir şey) için deliren gonzo s.
British Slang
birisi için dibi düşmek fancy the pants off someone f.
birisi için dibi düşmek fancy the arse off someone f.