Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
bring into
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"bring into"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 3 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
bring into
f.
getirmek
2
Genel
bring into
f.
ithal etmek
3
Genel
bring into
f.
dışarıdan mal getirmek
"bring into"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 231 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
bring into conflict
f.
çatıştırmak
General
2
Genel
bring out into the open
f.
açığa çıkarmak
3
Genel
bring into existence
f.
türetmek
4
Genel
bring a child into the world
f.
doğurmak
5
Genel
bring into accord
f.
uzlaşmaya sevk etmek
6
Genel
bring into contempt
f.
mahcup etmek
7
Genel
bring into force
f.
yürürlüğe koymak
8
Genel
bring into disorder
f.
kargaşa yaratmak
9
Genel
bring into disrepute
f.
gölge düşürmek
10
Genel
bring into a certain state
f.
belirli bir duruma getirmek
11
Genel
bring into the open
f.
açığa çıkarmak
12
Genel
bring into being
f.
vücuda getirmek
13
Genel
bring into being
f.
meydana getirmek
14
Genel
bring into line
f.
sıraya sokmak
15
Genel
bring into the open
f.
ortaya çıkarmak
16
Genel
bring into a different state
f.
farklı bir duruma getirmek
17
Genel
bring into safety
f.
güven sağlamak
18
Genel
bring one's power into play
f.
ağırlık koymak
19
Genel
bring order into
f.
düzene sokmak
20
Genel
bring into contempt
f.
küçük düşürmek
21
Genel
bring into the world
f.
dünyaya getirmek
22
Genel
bring into derision
f.
maskara etmek
23
Genel
bring a child into the world
f.
doğurtmak
24
Genel
bring into consonance
f.
ahenk sağlamak
25
Genel
bring into relief
f.
açığa çıkarmak
26
Genel
bring into disrepute
f.
itibardan düşürmek
27
Genel
bring into disrepute
f.
itibarını yerle bir etmek
28
Genel
bring somebody into discredit
f.
itibarını sarsmak
29
Genel
bring into balance
f.
dengeyi sağlamak
30
Genel
bring into being
f.
hayata geçirmek
31
Genel
bring something into use
f.
kullanıma açtırmak
32
Genel
bring something into use
f.
kullanıma sunmak
33
Genel
bring into service
f.
hizmete açmak
34
Genel
bring into disrepute
f.
-e gölge düşürmek
35
Genel
bring into disrepute
f.
adını kötüye çıkartmak
36
Genel
bring into disrepute
f.
kötü tanıtmak
37
Genel
bring into disrepute
f.
adını lekelemek
38
Genel
bring into service
f.
kullanıma açmak
39
Genel
bring into use
f.
kullanımına izin vermek
40
Genel
bring into service
f.
kullanımına izin vermek
41
Genel
bring into use
f.
kullanıma açmak
42
Genel
bring into service
f.
halkın hizmetine açmak
43
Genel
bring into use
f.
halkın hizmetine açmak
44
Genel
bring into prominence
f.
önem kazandırmak
45
Genel
bring into prominence
f.
şöhret kazandırmak
46
Genel
bring into prominence
f.
ön plana çıkartmak
47
Genel
bring into the world
f.
doğurmak
48
Genel
bring into connection with
f.
ilişki kurmak
49
Genel
bring into connection with
f.
ilişki sağlamak
50
Genel
bring into connection with
f.
temasa geçirmek
51
Genel
bring into discredit
f.
itibardan düşmek
52
Genel
bring into court
f.
mahkemeye sevk etmek
53
Genel
bring into court
f.
mahkemeye vermek
54
Genel
bring into alignment with
f.
ile hizaya getirmek
55
Genel
bring into discredit
f.
çaptan düşürmek
56
Genel
bring something into conformity with something
f.
birşeyi bir şeyle uyumlu hale getirmek
57
Genel
put/bring/carry something into effect
f.
(bir şeyi) kuvveden fiile çıkarmak
58
Genel
bring something into one’s life
f.
bir şeyi hayatına sokmak
59
Genel
bring something into effect
f.
yürürlüğe koymak
60
Genel
bring the past into the present
f.
geçmişi günümüze taşımak
61
Genel
bring the past into the present
f.
geçmişi bugüne taşımak
62
Genel
bring the past into the present
f.
dünü bugüne taşımak
63
Genel
bring into doubt
f.
şüpheye düşürmek
64
Genel
bring something into the forefront
f.
ön plana çıkarmak
65
Genel
bring into compliance
f.
uyum sağlamak
66
Genel
bring into equation
f.
denkleme dahil etmek/katmak
67
Genel
bring into conflict
f.
çatıştırmak
Phrasals
68
Öbek Fiiller
bring (someone) into contact with (someone)
f.
(birini biriyle) tanıştırmak/görüştürmek
69
Öbek Fiiller
bring (something) into contact with (something)
f.
(bir şeyi bir şeye) temas ettirmek
70
Öbek Fiiller
bring (something) into contact with (something)
f.
(bir şeyi bir şeye) değdirmek
71
Öbek Fiiller
bring someone or something into contact with someone or something
f.
birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle temas içerisine sokmak
72
Öbek Fiiller
bring someone or something into contact with someone or something
f.
birini/bir şeyi birine/bir şeye temas ettirmek
73
Öbek Fiiller
bring someone or something into contact with someone or something
f.
birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle iletişime geçirmek
74
Öbek Fiiller
bring something into question
f.
bir şey hakkında kuşku uyandırmak
75
Öbek Fiiller
bring something into question
f.
bir şeyi tartışmaya açmak
76
Öbek Fiiller
bring something into question
f.
bir şey hakkında kuşkuya düşürmek
77
Öbek Fiiller
bring something into question
f.
bir şeyi sorgulatmak
78
Öbek Fiiller
bring something into question
f.
bir şeyin sorgulanmasına neden olmak
79
Öbek Fiiller
bring something into question
f.
bir şey hakkında şüphe yaratmak
80
Öbek Fiiller
bring something into question
f.
bir şeyle ilgili tereddüte düşürmek
81
Öbek Fiiller
bring (someone or something) into view
f.
(birini/bir şeyi) görünür kılmak
82
Öbek Fiiller
bring (someone or something) into view
f.
(birini/bir şeyi) açığa çıkartmak
83
Öbek Fiiller
bring (someone or something) into view
f.
(birini/bir şeyi) ortaya çıkartmak
Colloquial
84
Konuşma Dili
bring into contempt
f.
aşağılamak
85
Konuşma Dili
bring into play
f.
çalıştırmaya başlamak
86
Konuşma Dili
bring into contempt
f.
hor görmek
87
Konuşma Dili
bring into play
f.
kullanıma sokmak
88
Konuşma Dili
bring into contempt
f.
küçük düşürmek
89
Konuşma Dili
bring into play
f.
kullanmaya başlamak
90
Konuşma Dili
bring into contempt
f.
mahcup etmek
91
Konuşma Dili
don't bring me into it
expr.
beni bu işe karıştırma
Idioms
92
Deyim
bring someone into line
f.
birini hizaya getirmek
93
Deyim
bring someone into line
f.
birini yola getirme
94
Deyim
bring something into play
f.
(bir şeyi) devreye sokmak
95
Deyim
bring something into play
f.
(bir şeyi) oyuna sokmak
96
Deyim
bring something into play
f.
(bir şeyi) başlatmak/işin içine katmak
97
Deyim
bring something into play
f.
(başka şeyler) etkili olmak/dahil olmak
98
Deyim
bring into view
f.
açığa çıkarmak
99
Deyim
bring into open
f.
açığa çıkartmak
100
Deyim
bring into open
f.
açıklamak
101
Deyim
bring into open
f.
açıklık kazandırmak
102
Deyim
bring a baby into the world
f.
bebek dünyaya getirmek
103
Deyim
bring into blossom
f.
çiçek açmak
104
Deyim
bring into flower
f.
çiçek açmak
105
Deyim
bring into flower
f.
çiçeklenmek
106
Deyim
bring into blossom
f.
çiçeklenmek
107
Deyim
bring a child into the world
f.
çocuğu dünyaya getirmek
108
Deyim
bring into line
f.
hizaya gelmek
109
Deyim
bring into line
f.
hizaya getirmek
110
Deyim
bring into action
f.
harekete geçirmek
111
Deyim
bring into line
f.
haddini bildirmek
112
Deyim
bring into focus
f.
fokuslamak
113
Deyim
bring into being
f.
hayat vermek
114
Deyim
bring into view
f.
görünür kılmak
115
Deyim
bring into question
f.
gündeme getirmek
116
Deyim
bring into existence
f.
hayat vermek
117
Deyim
bring into action
f.
faaliyete sokmak
118
Deyim
bring into action
f.
hayata geçirmek
119
Deyim
bring into force
f.
işlerlik kazandırmak
120
Deyim
bring into open
f.
ortalığa dökmek
121
Deyim
bring into open
f.
ortaya çıkartmak
122
Deyim
bring into being
f.
meydana getirmek
123
Deyim
bring into question
f.
kuşku uyandırmak
124
Deyim
bring into focus
f.
odaklamak
125
Deyim
bring into being
f.
oluşturmak
126
Deyim
bring into existence
f.
oluşturmak
127
Deyim
bring into view
f.
ortaya çıkarmak
128
Deyim
bring into being
f.
kurmak
129
Deyim
bring something into being
f.
meydana getirmek
130
Deyim
bring into question
f.
kuşkuya düşürmek
131
Deyim
bring into existence
f.
meydana getirmek
132
Deyim
bring something into being
f.
oluşturmak
133
Deyim
bring into existence
f.
kurmak
134
Deyim
bring into prominence
f.
popüler etmek
135
Deyim
bring into the fold
f.
saflarına katmak
136
Deyim
bring into prominence
f.
şöhret kazandırmak
137
Deyim
bring into the fold
f.
saflarına çekmek
138
Deyim
bring into question
f.
tartışmaya açmak
139
Deyim
bring into contact with
f.
temas kurmak
140
Deyim
bring into flower
f.
tomurcuklanmak
141
Deyim
bring into contact with
f.
temas etmek
142
Deyim
bring into blossom
f.
tomurcuklanmak
143
Deyim
bring into contact with
f.
temasa geçirmek
144
Deyim
bring something into being
f.
vücuda getirmek
145
Deyim
bring into force
f.
yürürlüğünü sağlamak
146
Deyim
bring into prominence
f.
ünlü etmek
147
Deyim
bring into being
f.
yaratmak
148
Deyim
bring into being
f.
var etmek
149
Deyim
bring into existence
f.
var etmek
150
Deyim
bring into play
f.
(topu) oyuna sokmak
151
Deyim
bring into existence
f.
yaratmak
152
Deyim
bring something into being
f.
vücut vermek
153
Deyim
bring (something) into sharp relief
f.
(bir şeyi) net/bariz bir biçimde ortaya koymak
154
Deyim
bring (something) into sharp relief
f.
(bir şeyi) net bir şekilde açığa çıkarmak
155
Deyim
bring (something) into sharp relief
f.
(bir şeyi) keskin bir biçimde görünür kılmak
156
Deyim
bring (something) into sharp relief
f.
(bir şeyi) iyice belirginleştirmek
157
Deyim
bring (someone or something) into action
f.
(birini/bir şeyi) eyleme geçirmek
158
Deyim
bring (something) into action
f.
(bir şeyi) hayata geçirmek
159
Deyim
bring (something) into action
f.
(bir şeyi) faaliyete sokmak
160
Deyim
bring (something) into action
f.
(bir şeyin) hareket etmesini sağlamak
161
Deyim
bring (someone) into action
f.
(birini) harekete geçirmek
162
Deyim
bring someone or something into action
f.
birini/bir şeyi aktif hale getirmek
163
Deyim
bring someone or something into action
f.
birini/bir şeyi çalışmaya başlatmak
164
Deyim
bring (someone or something) into contact with (someone or something)
f.
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında temas kurmak
165
Deyim
bring (someone or something) into contact with (someone or something)
f.
(birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle) temasa geçirmek
166
Deyim
bring (someone or something) into disrepute
f.
(birinin/bir şeyin) itibarını yerle bir etmek
167
Deyim
bring (someone or something) into disrepute
f.
(birinin/bir şeyin) itibarını sarsmak/zedelemek
168
Deyim
bring (someone or something) into disrepute
f.
(birinin/bir şeyin) itibarına gölge düşürmek
169
Deyim
bring (someone or something) into disrepute
f.
(birinin/bir şeyin) adını lekelemek
170
Deyim
bring (someone or something) into disrepute
f.
(birinin/bir şeyin) adına gölge düşürmek
171
Deyim
bring (someone or something) into disrepute
f.
(birini/bir şeyi) itibarsızlaştırmak
172
Deyim
bring (someone or something) into disrepute
f.
(birini/bir şeyi) kötü tanıtmak
173
Deyim
bring (someone or something) into disrepute
f.
(birinin/bir şeyin) adını kötüye çıkarmak
174
Deyim
bring someone or something into disrepute
f.
birini/bir şeyi iki paralık etmek
175
Deyim
bring someone or something into disrepute
f.
birini/bir şeyi rezil/kepaze etmek
176
Deyim
bring someone or something into disrepute
f.
birinin/bir şeyin şerefini lekelemek
177
Deyim
bring someone or something into disrepute
f.
birini/bir şeyi gözden düşürmek
178
Deyim
bring (someone or something) into line
f.
(birini/bir şeyi) hizaya getirmek
179
Deyim
bring (someone or something) into line
f.
(birini/bir şeyi) yola getirmek
180
Deyim
bring (someone or something) into line
f.
(birine/bir şeye) uyum sağlatmak
181
Deyim
bring (someone or something) into line
f.
(birinin/bir şeyin) riayet etmesini sağlamak
182
Deyim
bring (something) into line
f.
(bir şeyi) hizalamak
183
Deyim
bring (something) into line
f.
(bir şeyi) aynı hizaya getirmek
184
Deyim
bring (someone or something) into prominence
f.
(birine/bir şeye) önem kazandırmak
185
Deyim
bring (someone or something) into prominence
f.
(birine/bir şeye) şöhret kazandırmak
186
Deyim
bring (someone or something) into prominence
f.
(birini/bir şeyi) ön plana çıkartmak
187
Deyim
bring (someone or something) into prominence
f.
(birini/bir şeyi) popüler yapmak
188
Deyim
bring (someone or something) into prominence
f.
(birini/bir şeyi) ünlü etmek
189
Deyim
bring (someone) into the world
f.
(bebek) dünyaya getirmek
190
Deyim
bring (someone) into the world
f.
(bebek/çocuk) doğurmak
191
Deyim
bring (something) into blossom
f.
(bir şeyi) çiçek açtırmak
192
Deyim
bring (something) into blossom
f.
(bir bitkiyi) çiçeklendirmek/açtırmak
193
Deyim
bring (something) into focus
f.
(bir şeyi) fokuslamak
194
Deyim
bring (something) into focus
f.
(bir şeyi) odaklamak
195
Deyim
bring (something) into focus
f.
(bir şeyi) netlemek
196
Deyim
bring (something) into focus
f.
(bir şeyi) gözler önüne sermek
197
Deyim
bring (something) into focus
f.
(bir şeyi) vurgulamak
198
Deyim
bring (something) into focus
f.
(bir şeyi) görünür kılmak
199
Deyim
bring (something) into force
f.
(bir şeyi) yürürlüğe koymak
200
Deyim
bring (something) into force
f.
(bir şeye) işlerlik kazandırmak
201
Deyim
bring (something) into force
f.
(bir şeyi) uygulamaya sokmak
202
Deyim
bring (something) into force
f.
(bir şeyi) etkin/geçerli hale getirmek
203
Deyim
bring something into play
f.
bir şeyi alım için cazip kılmak
204
Deyim
bring something into play
f.
bir şeye talep yaratmak
205
Deyim
bring (something) into service
f.
(bir şeyi) hizmete açmak/sokmak
206
Deyim
bring (something) into service
f.
(bir şeyi) kullanıma açmak
207
Deyim
bring something into service
f.
bir şeyi kullanmaya başlamak
208
Deyim
bring something into service
f.
bir şeyi çalıştırmaya başlamak
209
Deyim
bring somebody/something into line (with somebody/something)
f.
birini/bir şeyi (biriyle/bir şeyle) aynı çizgiye getirmek
210
Deyim
bring somebody/something into line (with somebody/something)
f.
birini/bir şeyi (biriyle/bir şeyle) uyumlu hale getirmek
211
Deyim
bring somebody/something into line
f.
birini/bir şeyi dize getirmek
212
Deyim
bring somebody/something into line
f.
birini/bir şeyi yola getirmek
213
Deyim
bring somebody/something into line
f.
birini/bir şeyi hizaya getirmek
214
Deyim
bring someone or something into line
f.
birini/bir şeyi hizalamak
215
Deyim
bring someone or something into line
f.
birini/bir şeyi hizaya getirmek
216
Deyim
bring someone or something into line
f.
birini/bir şeyi sıraya sokmak
217
Deyim
bring someone or something into line
f.
birini/bir şeyi (biriyle/bir şeyle) aynı çizgiye getirmek
218
Deyim
bring someone or something into line
f.
birini/bir şeyi (biriyle/bir şeyle) uyumlu hale getirmek
219
Deyim
bring/call/put something into play
f.
bir şeyi çalıştırmaya başlamak
220
Deyim
bring/call/put something into play
f.
bir şeyi kullanmaya başlamak
221
Deyim
bring/call/put something into play
f.
bir şeyi kullanıma sokmak
222
Deyim
bring/call/put something into play
f.
bir şeyi işin içine dahil etmek
223
Deyim
bring/call/throw something into question
f.
bir şeyi şüpheli duruma düşürmek
224
Deyim
bring/call/throw something into question
f.
bir şeyden kuşku/şüphe duyulmasına neden olmak
225
Deyim
bring/call/throw something into question
f.
bir şeyi tartışma konusu yapmak
226
Deyim
bring/call/throw something into question
f.
bir şeyi tartışmalı hale getirmek
227
Deyim
bring/call/throw something into question
f.
bir şeyin sorgulanmasına neden olmak
228
Deyim
bring/put something into effect
f.
bir şeyi yürürlüğe koymak
229
Deyim
bring/put something into effect
f.
bir şeyi uygulamak
230
Deyim
bring someone or something into line
f.
uyum sağlatmak
Politics
231
Siyasal
bring offers of employment into touch with applications for employment
f.
işgücü arzı ve talebini bir araya getirmek
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of bring into
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy