bring into - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bring into

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"bring into" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 3 sonuç

İngilizce Türkçe
General
bring into f. getirmek
bring into f. ithal etmek
bring into f. dışarıdan mal getirmek

"bring into" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 231 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
bring into conflict f. çatıştırmak
General
bring out into the open f. açığa çıkarmak
bring into existence f. türetmek
bring a child into the world f. doğurmak
bring into accord f. uzlaşmaya sevk etmek
bring into contempt f. mahcup etmek
bring into force f. yürürlüğe koymak
bring into disorder f. kargaşa yaratmak
bring into disrepute f. gölge düşürmek
bring into a certain state f. belirli bir duruma getirmek
bring into the open f. açığa çıkarmak
bring into being f. vücuda getirmek
bring into being f. meydana getirmek
bring into line f. sıraya sokmak
bring into the open f. ortaya çıkarmak
bring into a different state f. farklı bir duruma getirmek
bring into safety f. güven sağlamak
bring one's power into play f. ağırlık koymak
bring order into f. düzene sokmak
bring into contempt f. küçük düşürmek
bring into the world f. dünyaya getirmek
bring into derision f. maskara etmek
bring a child into the world f. doğurtmak
bring into consonance f. ahenk sağlamak
bring into relief f. açığa çıkarmak
bring into disrepute f. itibardan düşürmek
bring into disrepute f. itibarını yerle bir etmek
bring somebody into discredit f. itibarını sarsmak
bring into balance f. dengeyi sağlamak
bring into being f. hayata geçirmek
bring something into use f. kullanıma açtırmak
bring something into use f. kullanıma sunmak
bring into service f. hizmete açmak
bring into disrepute f. -e gölge düşürmek
bring into disrepute f. adını kötüye çıkartmak
bring into disrepute f. kötü tanıtmak
bring into disrepute f. adını lekelemek
bring into service f. kullanıma açmak
bring into use f. kullanımına izin vermek
bring into service f. kullanımına izin vermek
bring into use f. kullanıma açmak
bring into service f. halkın hizmetine açmak
bring into use f. halkın hizmetine açmak
bring into prominence f. önem kazandırmak
bring into prominence f. şöhret kazandırmak
bring into prominence f. ön plana çıkartmak
bring into the world f. doğurmak
bring into connection with f. ilişki kurmak
bring into connection with f. ilişki sağlamak
bring into connection with f. temasa geçirmek
bring into discredit f. itibardan düşmek
bring into court f. mahkemeye sevk etmek
bring into court f. mahkemeye vermek
bring into alignment with f. ile hizaya getirmek
bring into discredit f. çaptan düşürmek
bring something into conformity with something f. birşeyi bir şeyle uyumlu hale getirmek
put/bring/carry something into effect f. (bir şeyi) kuvveden fiile çıkarmak
bring something into one’s life f. bir şeyi hayatına sokmak
bring something into effect f. yürürlüğe koymak
bring the past into the present f. geçmişi günümüze taşımak
bring the past into the present f. geçmişi bugüne taşımak
bring the past into the present f. dünü bugüne taşımak
bring into doubt f. şüpheye düşürmek
bring something into the forefront f. ön plana çıkarmak
bring into compliance f. uyum sağlamak
bring into equation f. denkleme dahil etmek/katmak
bring into conflict f. çatıştırmak
Phrasals
bring (someone) into contact with (someone) f. (birini biriyle) tanıştırmak/görüştürmek
bring (something) into contact with (something) f. (bir şeyi bir şeye) temas ettirmek
bring (something) into contact with (something) f. (bir şeyi bir şeye) değdirmek
bring someone or something into contact with someone or something f. birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle temas içerisine sokmak
bring someone or something into contact with someone or something f. birini/bir şeyi birine/bir şeye temas ettirmek
bring someone or something into contact with someone or something f. birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle iletişime geçirmek
bring something into question f. bir şey hakkında kuşku uyandırmak
bring something into question f. bir şeyi tartışmaya açmak
bring something into question f. bir şey hakkında kuşkuya düşürmek
bring something into question f. bir şeyi sorgulatmak
bring something into question f. bir şeyin sorgulanmasına neden olmak
bring something into question f. bir şey hakkında şüphe yaratmak
bring something into question f. bir şeyle ilgili tereddüte düşürmek
bring (someone or something) into view f. (birini/bir şeyi) görünür kılmak
bring (someone or something) into view f. (birini/bir şeyi) açığa çıkartmak
bring (someone or something) into view f. (birini/bir şeyi) ortaya çıkartmak
Colloquial
bring into contempt f. aşağılamak
bring into play f. çalıştırmaya başlamak
bring into contempt f. hor görmek
bring into play f. kullanıma sokmak
bring into contempt f. küçük düşürmek
bring into play f. kullanmaya başlamak
bring into contempt f. mahcup etmek
don't bring me into it expr. beni bu işe karıştırma
Idioms
bring someone into line f. birini hizaya getirmek
bring someone into line f. birini yola getirme
bring something into play f. (bir şeyi) devreye sokmak
bring something into play f. (bir şeyi) oyuna sokmak
bring something into play f. (bir şeyi) başlatmak/işin içine katmak
bring something into play f. (başka şeyler) etkili olmak/dahil olmak
bring into view f. açığa çıkarmak
bring into open f. açığa çıkartmak
bring into open f. açıklamak
bring into open f. açıklık kazandırmak
bring a baby into the world f. bebek dünyaya getirmek
bring into blossom f. çiçek açmak
bring into flower f. çiçek açmak
bring into flower f. çiçeklenmek
bring into blossom f. çiçeklenmek
bring a child into the world f. çocuğu dünyaya getirmek
bring into line f. hizaya gelmek
bring into line f. hizaya getirmek
bring into action f. harekete geçirmek
bring into line f. haddini bildirmek
bring into focus f. fokuslamak
bring into being f. hayat vermek
bring into view f. görünür kılmak
bring into question f. gündeme getirmek
bring into existence f. hayat vermek
bring into action f. faaliyete sokmak
bring into action f. hayata geçirmek
bring into force f. işlerlik kazandırmak
bring into open f. ortalığa dökmek
bring into open f. ortaya çıkartmak
bring into being f. meydana getirmek
bring into question f. kuşku uyandırmak
bring into focus f. odaklamak
bring into being f. oluşturmak
bring into existence f. oluşturmak
bring into view f. ortaya çıkarmak
bring into being f. kurmak
bring something into being f. meydana getirmek
bring into question f. kuşkuya düşürmek
bring into existence f. meydana getirmek
bring something into being f. oluşturmak
bring into existence f. kurmak
bring into prominence f. popüler etmek
bring into the fold f. saflarına katmak
bring into prominence f. şöhret kazandırmak
bring into the fold f. saflarına çekmek
bring into question f. tartışmaya açmak
bring into contact with f. temas kurmak
bring into flower f. tomurcuklanmak
bring into contact with f. temas etmek
bring into blossom f. tomurcuklanmak
bring into contact with f. temasa geçirmek
bring something into being f. vücuda getirmek
bring into force f. yürürlüğünü sağlamak
bring into prominence f. ünlü etmek
bring into being f. yaratmak
bring into being f. var etmek
bring into existence f. var etmek
bring into play f. (topu) oyuna sokmak
bring into existence f. yaratmak
bring something into being f. vücut vermek
bring (something) into sharp relief f. (bir şeyi) net/bariz bir biçimde ortaya koymak
bring (something) into sharp relief f. (bir şeyi) net bir şekilde açığa çıkarmak
bring (something) into sharp relief f. (bir şeyi) keskin bir biçimde görünür kılmak
bring (something) into sharp relief f. (bir şeyi) iyice belirginleştirmek
bring (someone or something) into action f. (birini/bir şeyi) eyleme geçirmek
bring (something) into action f. (bir şeyi) hayata geçirmek
bring (something) into action f. (bir şeyi) faaliyete sokmak
bring (something) into action f. (bir şeyin) hareket etmesini sağlamak
bring (someone) into action f. (birini) harekete geçirmek
bring someone or something into action f. birini/bir şeyi aktif hale getirmek
bring someone or something into action f. birini/bir şeyi çalışmaya başlatmak
bring (someone or something) into contact with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında temas kurmak
bring (someone or something) into contact with (someone or something) f. (birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle) temasa geçirmek
bring (someone or something) into disrepute f. (birinin/bir şeyin) itibarını yerle bir etmek
bring (someone or something) into disrepute f. (birinin/bir şeyin) itibarını sarsmak/zedelemek
bring (someone or something) into disrepute f. (birinin/bir şeyin) itibarına gölge düşürmek
bring (someone or something) into disrepute f. (birinin/bir şeyin) adını lekelemek
bring (someone or something) into disrepute f. (birinin/bir şeyin) adına gölge düşürmek
bring (someone or something) into disrepute f. (birini/bir şeyi) itibarsızlaştırmak
bring (someone or something) into disrepute f. (birini/bir şeyi) kötü tanıtmak
bring (someone or something) into disrepute f. (birinin/bir şeyin) adını kötüye çıkarmak
bring someone or something into disrepute f. birini/bir şeyi iki paralık etmek
bring someone or something into disrepute f. birini/bir şeyi rezil/kepaze etmek
bring someone or something into disrepute f. birinin/bir şeyin şerefini lekelemek
bring someone or something into disrepute f. birini/bir şeyi gözden düşürmek
bring (someone or something) into line f. (birini/bir şeyi) hizaya getirmek
bring (someone or something) into line f. (birini/bir şeyi) yola getirmek
bring (someone or something) into line f. (birine/bir şeye) uyum sağlatmak
bring (someone or something) into line f. (birinin/bir şeyin) riayet etmesini sağlamak
bring (something) into line f. (bir şeyi) hizalamak
bring (something) into line f. (bir şeyi) aynı hizaya getirmek
bring (someone or something) into prominence f. (birine/bir şeye) önem kazandırmak
bring (someone or something) into prominence f. (birine/bir şeye) şöhret kazandırmak
bring (someone or something) into prominence f. (birini/bir şeyi) ön plana çıkartmak
bring (someone or something) into prominence f. (birini/bir şeyi) popüler yapmak
bring (someone or something) into prominence f. (birini/bir şeyi) ünlü etmek
bring (someone) into the world f. (bebek) dünyaya getirmek
bring (someone) into the world f. (bebek/çocuk) doğurmak
bring (something) into blossom f. (bir şeyi) çiçek açtırmak
bring (something) into blossom f. (bir bitkiyi) çiçeklendirmek/açtırmak
bring (something) into focus f. (bir şeyi) fokuslamak
bring (something) into focus f. (bir şeyi) odaklamak
bring (something) into focus f. (bir şeyi) netlemek
bring (something) into focus f. (bir şeyi) gözler önüne sermek
bring (something) into focus f. (bir şeyi) vurgulamak
bring (something) into focus f. (bir şeyi) görünür kılmak
bring (something) into force f. (bir şeyi) yürürlüğe koymak
bring (something) into force f. (bir şeye) işlerlik kazandırmak
bring (something) into force f. (bir şeyi) uygulamaya sokmak
bring (something) into force f. (bir şeyi) etkin/geçerli hale getirmek
bring something into play f. bir şeyi alım için cazip kılmak
bring something into play f. bir şeye talep yaratmak
bring (something) into service f. (bir şeyi) hizmete açmak/sokmak
bring (something) into service f. (bir şeyi) kullanıma açmak
bring something into service f. bir şeyi kullanmaya başlamak
bring something into service f. bir şeyi çalıştırmaya başlamak
bring somebody/something into line (with somebody/something) f. birini/bir şeyi (biriyle/bir şeyle) aynı çizgiye getirmek
bring somebody/something into line (with somebody/something) f. birini/bir şeyi (biriyle/bir şeyle) uyumlu hale getirmek
bring somebody/something into line f. birini/bir şeyi dize getirmek
bring somebody/something into line f. birini/bir şeyi yola getirmek
bring somebody/something into line f. birini/bir şeyi hizaya getirmek
bring someone or something into line f. birini/bir şeyi hizalamak
bring someone or something into line f. birini/bir şeyi hizaya getirmek
bring someone or something into line f. birini/bir şeyi sıraya sokmak
bring someone or something into line f. birini/bir şeyi (biriyle/bir şeyle) aynı çizgiye getirmek
bring someone or something into line f. birini/bir şeyi (biriyle/bir şeyle) uyumlu hale getirmek
bring/call/put something into play f. bir şeyi çalıştırmaya başlamak
bring/call/put something into play f. bir şeyi kullanmaya başlamak
bring/call/put something into play f. bir şeyi kullanıma sokmak
bring/call/put something into play f. bir şeyi işin içine dahil etmek
bring/call/throw something into question f. bir şeyi şüpheli duruma düşürmek
bring/call/throw something into question f. bir şeyden kuşku/şüphe duyulmasına neden olmak
bring/call/throw something into question f. bir şeyi tartışma konusu yapmak
bring/call/throw something into question f. bir şeyi tartışmalı hale getirmek
bring/call/throw something into question f. bir şeyin sorgulanmasına neden olmak
bring/put something into effect f. bir şeyi yürürlüğe koymak
bring/put something into effect f. bir şeyi uygulamak
bring someone or something into line f. uyum sağlatmak
Politics
bring offers of employment into touch with applications for employment f. işgücü arzı ve talebini bir araya getirmek