deep - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

deep

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"deep" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 35 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
deep s. derin
General
deep i. deniz
deep s. derince
deep s. pes (ses)
deep s. kalın
deep s. derinliklerine kadar
deep s. aşırı
deep s. dalgın
deep s. karmaşık
deep s. tok (ses)
deep s. karışık
deep s. kalın (ses)
deep s. keskin
deep s. engin
deep s. anlaşılmaz
deep s. esrarlı
deep s. derinlerine kadar
deep s. şiddetli
deep s. boğuk
deep s. anlamlı
deep s. ağır
deep s. yürekten
deep s. koyu (renk)
deep s. derin
deep s. yoğun
deep s. alçak
deep s. (renk) koyu
deep s. ciddi
deep s. (ses) boğuk
deep zf. karanlık
deep zf. içten
deep zf. büyük bir bölümünde (gecenin)
Technical
deep s. koyu
Geography
deep i. okyanus tabanındaki derin ve dik vadi benzeri oyuk
Military
deep s. uzak

"deep" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
deep root i. derin kök
deep brown i. koyu kahverengi
deep transverse arrest i. derinde transvers duruş
deep trouble i. vahim bir durum
deep relaxation i. derin rahatlama
deep blue i. masmavi
deep fryer i. fritöz
the deep i. okyanus
deep freeze i. dipfriz
deep mining i. derin madenciliği
deep ecology i. derin ekoloji
deep sleep i. ağır uyku
deep voice i. kalın ses
being deep i. tokluk (ses)
deep south i. abd'nin güneydoğu eyaletleri
deep space i. derin mesafe
large deep copper dish i. lenger
deep in thought i. derin düşünce
deep sea steamer i. açık deniz gemisi
deep drilling i. derin sondaj
the deep i. deniz
deep red i. koyu kırmızı
rapture of deep i. derinlik sarhoşluğu
deep interest i. yoğun ilgi
deep sadness i. derin üzüntü
deep red i. ateş kırmızısı
deep love i. derin sevgi
deep depression i. ağır depresyon
deep breath i. derin nefes
deep anxiety i. derin endişe
deep manhole i. derin baca
deep foundation i. derin temel
deep freezing i. derin dondurma
deep prospecting i. derin araştırma
deep etching i. derin dağlama
deep excavation i. derin kazı
deep sea i. derin deniz
deep ploughing i. derin sürme
deep-frying i. kızgın yağda pişirme
deep-freeze i. dipfriz
deep-frying i. kızgın yağda haşlama
deep-seal trap i. yüksek koku önleyicili sifon
deep-freezer i. dondurucu
deep-sea i. açık deniz
deep cleaning i. dip köşe temizlik
deep conversation i. koyu sohbet
deep talk i. koyu sohbet
deep admiration i. derin hayranlık
deep knowledge i. derin bilgi
deep impact i. derin darbe
deep-sea diving i. derin su dalgıçlığı
deep subject i. derin konu
deep-rooted tradition i. öteden beri süregelen gelenek
deep rooted tradition i. kökleri eskiye dayanan gelenek
deep eyes i. derin gözler
deep freeze i. buzluk
deep hair wave i. derin saç dalgası
deep sorrow i. derin keder/üzüntü
deep river i. derin nehir
a deep-rooted history i. köklü bir tarih
deep valley i. derin vadi
deep water horizon i. derin su ufku
deep water horizon i. derin deniz ufku
deep loneliness i. derin yalnızlık
deep knowledge i. geniş bilgi birikimi
deep knowledge i. yüksek bilgi birikimi
deep knowledge i. derin bilgi birikimi
deep-sea exploration i. derin deniz araştırması
a deep sleep i. derin bir uyku
a deep slumber i. derin bir uyku
deep psychological scars i. derin psikolojik izler
ankle-deep i. bileğe kadar (derin)
ankle-deep i. ayak bileği derinliği
ankle-deep snow i. bileğe kadar kar
deep frying pan i. derin kızartma tavası
deep frying pan i. fritöz
deep freezer i. dondurucu
deep fryer i. derin kızartma tavası
deep diving i. derin dalış
deep sleep i. derin uyku
deep cleavage i. derin göğüs dekoltesi
deep slit i. derin yırtmaç
deep understanding i. derin anlayış
deep respect i. derin saygı
deep fat fryer i. fritöz
deep-rooted history i. köklü tarih
deep coma i. derin koma
deep pool i. derin havuz
deep bowl i. derin kase
deep learning i. derin öğrenme
deep throat i. gizli bilgileri veren isimsiz kaynak
deep-rooted cultural code i. kökleşmiş kültürel kural
deep-seated distrust i. köklü güvensizlik
deep thought i. derin düşünce
deep history i. derin tarih
deep past i. derin geçmiş
deep thought i. derin fikir
deep history i. uzak tarih
deep past i. uzak geçmiş
deep past i. uzak mazi
deep freeze f. dondurup saklamak
go off the deep end f. ayranı kabarmak
plunge someone into deep sadness f. yüreğine indirmek
take a long deep breath f. soluklanmak
get deep f. derinleşmek
become deep f. derinleşmek
go off the deep end f. ağzını açıp gözünü yummak
dig down deep f. derinlere inmek
make deep f. derinleştirmek
be deep in debt f. borca batmak
go off the deep end f. öfkelenmek
be in deep sorrow f. içi kan ağlamak
be in deep water f. başı dertte olmak
sink into a deep sleep f. derin bir uykuya dalmak
be deep in debt f. borç batağına saplanmak
be deep in conversation with f. sohbete dalmak
go deep into the f. derine inmek
not to be deep f. derinliği olmamak
give someone a deep shock f. derinden sarsmak
go deep inside f. derinine işlemek
bury deep f. derine gömmek
go down deep f. derine inmek
be deep in thought f. iki eli şakaklarında düşünmek
cause deep sorrow f. derin üzüntü yaratmak
feel deep sadness f. derin üzüntü duymak
deep-freeze f. şoklamak
deep-freeze f. (yiyecek vb) dondurmak
deep-freeze f. dondurup saklamak
deep-freeze f. dondurmak
get into deep water f. boyunu aşan sularda iş yapmak
get into deep water f. boyundan büyük işe kalkışmak
move into deep conversation f. koyu sohbete dalmak
follow the developments with deep concern f. gelişmeleri kaygıyla takip etmek
watch the developments with deep concern f. gelişmeleri kaygıyla izlemek
watch the developments with deep concern f. gelişmeleri kaygıyla takip etmek
follow the developments with deep concern f. gelişmeleri kaygıyla izlemek
harbor deep feelings towards someone f. birisine derin duygular beslemek
have deep feelings for someone f. birisine derin duygular beslemek
harbor deep feelings for someone f. birisine derin duygular beslemek
harbor deep feelings towards someone f. birine derin duygular beslemek
harbor deep feelings for someone f. birine derin duygular beslemek
have deep feelings for someone f. birine derin duygular beslemek
leave deep psychological scars f. derin psikolojik izler bırakmak
look deep into something f. bir şeye derinlemesine/dikkatle bakmak
go off the deep end f. kan beynine sıçramak
reach deep into something/somewhere f. bir şeyin/bir yerin derinliğine/içlerine kadar uzanmak/varmak
go off the deep end f. havuzun derin tarafına atlamak/girmek
go off the deep end f. havuzun boyunu geçen derinlikteki yerine atlamak/girmek
go off the deep end f. havuzun zeminine ayak basamayacak derinlikteki yerine atlamak/girmek
jump off the deep end f. havuzun derin tarafına atlamak/girmek
jump off the deep end f. havuzun boyunu geçen derinlikteki yerine atlamak/girmek
jump off the deep end f. havuzun zeminine ayak basamayacak derinlikteki yerine atlamak/girmek
go deep f. (bir kimsenin veya şeyin) dikkat çekici bir özelliği olmak
very deep s. kuyu gibi
deep in thought s. derin düşünceye dalmış
deep rooted s. kökleşmiş
deep purple s. mosmor
drawn up six deep s. 6 sıra halinde
deep seated s. çok derin
deep pocket s. zengin
as deep as s. kadar derin
deep in debt s. borca batmış
deep laid s. gizli ve ustaca hazırlanmış
deep laid s. gizli ve kapsamlı
deep laid s. enine boyuna düşünülmüş
too deep s. çok derin
deep and rueful (sigh) s. zehir zemberek
knee-deep s. diz boyu derinliğinde
deep-rooted s. derin köklü
deep-reaching s. derine inen
deep-seated s. kökleşmiş
deep-felt s. yürekten
deep-felt s. candan
knee-deep s. diz boyu
deep-sea s. kıyıdan uzakta
deep-seated s. derin
deep-set s. çukur
deep-frozen s. (derin) dondurulmuş
deep-rooted s. kökleşmiş (inanç)
deep-scaled s. yerleşmiş
deep-laid s. gizlice ve dikkatlice planlanmış
deep-scaled s. köklü
deep-scaled s. derin ölçekli
deep-rooted s. kökleşmiş
deep-rooted s. kökleri derinlere inen (ağaç)
deep-seated s. derinde olan
deep-seated s. köklü
deep-seated s. derinden gelen
deep-sea s. derin deniz
skin-deep s. derine gitmeyen
skin-deep s. üstünkörü
skin-deep s. sathi
skin-deep s. yüzeysel
deep-seated s. oturmuş
deep-seated s. yerleşmiş
deep-seated s. kemikleşmiş
deep-eyed s. çukur gözlü
deep frozen s. dondurulup saklanmış
deep-set s. derinde olan
deep-rooted s. köklü
deep-read s. çok bilgili
deep frozen s. dondurulmuş
deep-read s. çok okumuş
deep fried s. bol yağda kızartılmış
deep blue s. masmavi
deep and dense s. derin ve yoğun
deep pocket s. mali açıdan çok rahat
knee-deep s. yoğun bir şekilde meşgul
knee-deep s. büsbütün müdahil
knee-deep s. (mevzuya) beline kadar batmış
deep into the past s. geçmişin derinlerine
deep in the past s. geçmişin derinlerinde
deep into the past s. çok uzun zaman önceye
deep in the past s. çok uzun zaman önce
in the deep of winter zf. kara kışta
with deep concern zf. derin endişe ile
in deep waters zf. başı dertte
deep down zf. kalbinin derinliklerinde
deep down zf. yüreğinin derinliklerinde
deep down zf. duygularının derinliklerinde
deep down zf. bilincinin derinliklerinde
deep down zf. içinde
deep down zf. düşüncelerinin derinliklerinde
deep down zf. yüreğinde
deep down zf. beyninin derinliklerinde
breast-deep zf. göğüse kadar
waist-deep zf. bel boyunda
waist-deep zf. bel yüksekliğinde
waist-deep zf. bele kadar
deep into the night zf. gecenin ilerlemiş saatlerinde
in at the deep end zf. havuzun derin tarafında
in at the deep end zf. derin bir suyun içinde
skin-deep zf. yüzeysel olarak
skin-deep zf. üstünkörü
skin-deep zf. yalapşap
Phrasals
lie deep in f. kaplı olmak
Phrases
caught between the devil and the deep blue sea expr. aşağı tükürsen bıyık yukarı tükürsen sakal
caught between the devil and the deep blue sea expr. iki ucu boklu değnek
caught between the devil and the deep blue sea expr. iki arada bir derede
beauty is only skin deep expr. güzellik sadece dıştadır
deep down inside expr. içten içe
deep down inside expr. derinlerde
Proverb
still waters run deep s. yumuşak atın çiftesi pek olur
still waters run deep durgun sular derinden akar
beauty is only skin-deep iç güzelliği önemlidir
beauty is only skin-deep fiziksel güzellik yüzeyseldir
beauty is only skin-deep asıl güzellik yürektedir
beauty is only skin deep güzellik yalnızca dış görünüştedir
beauty is only skin deep güzellik geçici karakter kalıcıdır
beauty is only skin deep güzelliğe kapılma kişiliğe bak
still waters run deep çok konuşan değil çok dinleyen bilir
still waters run deep yavaş atın çiftesi pek olur
beauty is only skin deep mühim olan ruh güzelliği
beauty is only skin deep önemli olan ruh güzelliği
beauty is more than skin deep yüz güzelliği hamamdan eve, öz güzelliği urum'dan şam'a
beauty is more than skin deep dış güzelliğe aldanma kişiliğe bak
beauty is more than skin deep mühim olan dış güzellik değil ruh güzelliği
beauty is more than skin deep asıl güzellik yürektedir
beauty is more than skin deep güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir
beauty is more than skin deep sadece dış görünüşle güzel/iyi insan olunmaz
beauty is only skin deep yüz güzelliği hamamdan eve, öz güzelliği urum'dan şam'a
beauty is only skin deep dış güzelliğe aldanma kişiliğe bak
beauty is only skin deep güzel/iyi olmak için dış güzellikten fazlası gerekir
beauty is only skin deep sadece dış görünüşle güzel/iyi insan olunmaz
Colloquial
the deep end i. zor iş
knee-deep navy [us] i. birleşik devletler sahil güvenliği için kullanılan alaycı bir tabir
knee-deep navy [us] i. dizine kadar suda olan donanma
knee-deep navy [us] i. dizboyu donanması
deep six i. denizde ölüm
deep six i. denize gömülme
deep six i. denize defnedilme
deep six i. ölüm
deep six i. mezar
deep six i. ret
deep six i. reddetme
deep six i. geri çevirme
deep six i. ortadan kaldırma
deep six i. eleme
deep six i. bir şeyin reddedilmesi
deep six i. bir şeyin yok edilmesi
deep six i. bir şeyin ortadan kaldırılması
deep six i. mezar
deep six i. kabir
deep six f. reddetmek
deep six f. geri çevirmek
deep six f. ortadan kaldırmak
deep six f. elemek
deep six f. denize atmak
deep six f. yük boşaltmak
deep six f. cesedi denize atmak
deep six f. geminin yükünün bir kısmının denize atılması
deep six f. birini öldürmek
deep six f. birini temizlemek
deep six f. birini yok etmek
deep six f. bir şeyi atmak
deep six f. elden çıkarmak
deep six f. atmak
deep six f. çöpe atmak
deep six f. bir şeyden kurtulmak
deep pocketed s. kirli çıkı
in deep s. borca batmış
deep down expr. aslında
deep inside of me expr. derinlerimde bir yerde
deep inside me expr. derinlerimde bir yerde
somewhere deep inside me expr. derinlerimde bir yerde
deep down expr. esasında
deep inside of me expr. içimde bir yerlerde
deep inside me expr. içimde bir yerlerde
somewhere deep inside me expr. içimde bir yerlerde
somewhere deep inside me expr. içimde bir yerde
deep inside of me expr. içimde bir yerde
deep inside me expr. içimde bir yerde
deep down expr. özünde
in deep expr. borç batağında
in deep expr. tehlike altında
in deep expr. korunmasız/savunmasız halde
in deep expr. başı dertte/belada
in deep expr. zor durum
in deep expr. ayvayı yemiş
in deep expr. derdi başından aşmış
in deep expr. sıkıntılı bir durumda
in deep expr. kendini kaptırmış
in deep expr. paçasını kaptırmış
Idioms
skin deep i. dış görünüş
cork high and bottle deep i. küfelik
deep dive i. derinlemesine inceleme
deep dive i. ıncığına cıncığına kadar bakmak
deep dive i. kılı kırk yararak inceleme
deep dive i. altından girip üstünden çıkma
deep thinker i. bir konuyu derinlemesine irdeleyen kişi
deep thinker i. çok zeki ve derin düşünceleri olan kimse
deep, dark secret i. herkesten saklanan sır
deep, dark secret i. hiç kimsenin bilmediği sır
deep, dark secret i. derinlere gömülmüş, karanlık bir sır
deep dive i. ayrıntılı/iyice inceleme
deep pockets i. çok para
deep pockets i. çuvalla para
deep pockets i. dünya kadar para
deep pockets i. zengin kimse
deep pockets i. paralı kimse
deep pockets i. cebi dolu kimse
deep pockets i. para babası
deep water i. zor durum
deep water i. batak
deep water i. güç durum
be in deep water f. müşkül olmak
be in deep water f. zorda olmak
go off the deep end f. ağzını açıp gözünü yummak
go off the deep end f. aşırı öfkelenmek
go off the deep end f. aşırı sinirlenmek
be in deep water f. ayvayı yemek
jump in at the deep end f. balıklama atlamak
jump in at the deep end f. bir şeye hazırlık yapmadan başlamak
stand knee-deep in something f. bir şeye boğazına kadar batmış olmak
get knee-deep in something f. bir şeye boğazına/dizine kadar batmak
be knee-deep in something f. bir şeye boğazına/dizine kadar batmak
be in deep waters f. başı dertte olmak
be in deep water f. başı belada olmak
go off the deep end f. balatayı yakmak
go off the deep end f. birine abayı yakmak
jump off the deep end over someone f. birine tutulmak
jump off the deep end over someone f. birine abayı yakmak
go off the deep end f. balatayı sıyırmak
be knee-deep in something f. bir şeye boğazına kadar batmış olmak
throw somebody in at the deep end f. birine zor bir iş vererek onu zor durumda bırakmak
throw somebody in at the deep end f. birine zor bir görev vermek
take a deep breath f. derin bir nefes almak
dig deep into one's purse f. cebinden çuvalla/dünya kadar para harcamak
have deep pockets f. çok parası olmak
dig deep into one's pockets f. cebinden çuvalla/dünya kadar para harcamak
take a deep breath f. derin bir soluk almak
go off the deep end f. çok sinirlenmek
go off the deep end f. dinden imandan çıkmak
run deep f. derinleşmiş/kemikleşmiş olmak
dig deep f. cebinden çuvalla/dünya kadar para harcamak
be in too deep f. derine inmek
go deep f. derinleşmiş/kemikleşmiş olmak
inflict a deep wound f. derin yara açmak
go off the deep end f. gözü kapalı girişmek
jump off the deep end f. gözü kapalı girişmek
be in deep water f. güçlük içinde olmak
be in deep water f. gırtlağına kadar batakta olmak
have short arms and deep pockets f. günahını koklatmamak
be in deep waters f. hapı yutmak
between the devil and the deep blue sea f. iki ucu boklu değnek
go off the deep end f. kendini fena halde kaptırmak
go off the deep end f. öfkelenmek
jump off the deep end f. küplere binmek
go off the deep end f. küplere binmek
go off the deep end f. öfkeden deliye dönmek
run deep f. kemikleşmiş olmak
jump off the deep end f. kendini fena halde kaptırmak
go off the deep end f. kendini zora sokmak
go off the deep end f. kontrolünü kaybetmek
be in too deep f. kendini kaptırmak
go off the deep end f. sinirden deliye dönmek
be in too deep f. sonuna kadar dalmak
go off the deep end f. şalteri atmak
go off the deep end f. tepesinin tası atmak
go off the deep end f. tepesi atmak
run deep f. yer etmiş olmak
be thrown in at the deep end f. zor bir işin içine hazırlıksız (yaka paça) atılmak
be in deep water f. zor durumda olmak
be thrown in at the deep end f. zor bir işi başına sarmak
leap off the deep end f. kafayı yemek
leap off the deep end f. balatayı sıyırmak
leap off the deep end f. keçileri kaçırmak
leap off the deep end f. çıldırmak
leap off the deep end f. deliye dönmek
leap off the deep end f. kafayı üşütmek
leap off the deep end f. önünü arkasını düşünmeden bir işe atılmak
leap off the deep end f. ye herrü ya merrü diye başlamak
go off the deep end f. deliye dönmek
go off the deep end f. aklını kaçırmak
go off the deep end f. aklını kaybetmek
go off the deep end f. çıldırmak
go off the deep end f. cinnet getirmek/geçirmek
go off the deep end f. aklını oynatmak
go off the deep end f. çılgına dönmek
go off the deep end f. şalteri/sigortası atmak
jump off the deep end f. deliye dönmek
jump off the deep end f. aklını kaçırmak, aklını kaybetmek
jump off the deep end f. çıldırmak
jump off the deep end f. cinnet getirmek/geçirmek
jump off the deep end f. aklını oynatmak
jump off the deep end f. çılgına dönmek
jump off the deep end f. şalteri/sigortası atmak
jump off the deep end f. abayı yakmak
jump off the deep end f. kendini bir şeyin içinde bulmak
jump off the deep end f. hazırlıksızken bir anda aşık olmak
go in off the deep end f. aniden öfkeye kapılmak
go in off the deep end f. birden deliye dönmek
go in off the deep end f. aklını kaçırmak
go in off the deep end f. aklını kaybetmek
go in off the deep end f. çıldırmak
go in off the deep end f. cinnet getirmek/geçirmek
go in off the deep end f. aklını oynatmak
go in off the deep end f. çılgına dönmek
go in off the deep end f. şalteri/sigortası atmak
leap off the deep end f. deliye dönmek
leap off the deep end f. çıldırmak
leap off the deep end f. aklını kaçırmak
leap off the deep end f. öfkelenmek
leap off the deep end f. kendini/aklını kaybetmek
leap off the deep end f. çılgına dönmek
leap off the deep end f. şalteri/sigortası atmak
leap off the deep end f. kan beynine sıçramak
leap off the deep end f. sinirleri zıplamak
leap off the deep end f. karmaşık/zor bir işe bodoslama girmek/dalmak
leap off the deep end f. karmaşık/zor bir işin altına düşünmeden girmek
leap off the deep end f. karmaşık/zor bir işe hemen dalmak
leap off the deep end f. karmaşık/zor bir işe tek başına atlamak
dig deep f. zihinsel veya fiziksel çaba sarf etmek
dig deep f. zihinsel veya fiziksel olarak kendini zorlamak
dig deep f. fiziksel veya zihinsel olarak gayret sarf etmek
dig deep f. fiziksel veya zihinsel olarak güç sarf etmek
dig deep f. bir şeye çok fazla para sarf etmek
dig deep f. bir şey için bir sürü para harcamak
dig deep f. bol para/kaynak sarf etmek
dig deep f. bol para/kaynak harcamak
dig deep f. cebi delik olmak
dig deep f. bir şeyi yapmak için çok çaba harcamak
dig deep f. bir şeyi yapmak için çok çaba sarf etmek
dig deep f. iyice araştırmak
dig deep f. derinlemesine araştırma yapmak
dig deep f. etraflıca araştırmak
dig deep f. gereken parayı, ekipmanı sağlamak için çaba sarf etmek
dig deep f. kaynak bulmak için çaba harcamak
dig deep f. derin kazmak
dig deep f. derince kazmak
dig deep f. kazarak derine inmek
dig deep f. elini cebine atmak
dig deep f. cömert olmak
dig deep f. çıkarabildiği kadar çok para çıkarmak
dig deep f. eli açık olmak
dig deep f. cebinden ödemek
dig deep f. kendi cebinden ödemek
go deep f. uzun bir geçmişe dayanmak
go deep f. uzun bir geçmişi olmak
go deep f. uzun süredir devam etmek
go deep f. derin bir geçmişe dayanmak
go deep f. derin bir geçmişi olmak
jump off the deep end f. karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye girişmek
jump off the deep end f. karmaşık, yabancı, yoğun bir şeyin içine dalmak
jump off the deep end f. karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye gözü kapalı girişmek
jump off the deep end f. karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye başlamaya cesaret etmek
jump off the deep end f. karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye hazırlıksız/bodoslama dalmak
jump off the deep end f. karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye düşünmeden dalmak
be knee-deep in f. içinde yüzmek
be knee-deep in f. bolca olmak
be knee-deep in f. haddinden fazla olmak
be knee-deep in f. aşırı miktarda olmak
be knee-deep in f. ziyadesiyle olmak
be knee-deep in f. -e batmak
be knee-deep in f. dizine kadar batmak
be knee-deep in f. '-e saplanmak
be thrown in the deep end f. karmaşık/bilmediği bir işin içine atılmak
be thrown in the deep end f. kendini karmaşık/bilmediği bir şeyin içinde/ortasında bulmak
give it the deep six f. başından atmak
give it the deep six f. yakayı sıyırmak