lead to - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

lead to

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"lead to" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 9 sonuç

İngilizce Türkçe
General
lead to f. neden olmak
lead to f. sürüklemek
lead to f. yol açmak
lead to f. götürmek
lead to f. sebep olmak
lead to f. -e gitmek
lead to f. sonucunu doğurmak
lead to f. beraberinde getirmek
lead to f. etken olmak

"lead to" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 138 sonuç

İngilizce Türkçe
General
lead up to f. zemin hazırlamak
lead to the right path f. doğru yolu göstermek
lead up to f. demeye çalışmak
lead up to f. yolunu yapmak
lead up to f. kapısını yapmak
lead to the altar f. evlenmek
lead to trouble f. dert açmak
lead up to f. yol açmak
lead up to f. sözü getirmeye çalışmak
lead to a stalemate f. açmaza getirmek
lead to a stalemate f. açmaza sürüklemek
lead to a stalemate f. açmaza düşmek
lead to a stalemate f. açmaza girmek
lead to a stalemate f. çıkmaza sokmak
lead to success f. başarıyla sonuçlanmak
lead to trouble f. sıkıntıya sokmak
lead to a breakdown f. arızaya neden olmak
lead to one's extinction f. soyunu tüketmek
lead to one's extinction f. soyunu kurutmak
lead to one's extinction f. neslini tüketmek
lead to one's extinction f. neslini kurutmak
lead to disorder f. karışıklığa yol açmak
lead to an addiction f. bağımlılık yaratmak
lead to confusion f. karışıklığa yol açmak
lead to disturbance f. huzursuzluk çıkarmak
lead to confusion f. şaşkınlığa sebebiyet vermek
lead to confusion f. şaşkınlık yaratmak
lead to confusion f. şaşkınlığa sebep olmak
lead to depression f. depresyona sokmak
lead to depression f. bunalıma sokmak
lead to destruction f. tahribat yapmak
lead to success f. başarıya götürmek
lead to the same result as another f. aynı yola çıkmak
lead to success f. başarıya taşımak
lead to crisis f. krize yol açmak
lead to crisis f. krize sebep olmak
lead to crisis f. krize neden olmak
lead up to f. sözü belli bir noktaya getirmek
to lead away f. alıp götürmek
lead to change f. değişikliğe sebep olmak
lead to visual pollution f. görüntü kirliliğine neden olmak
lead to visual pollution f. görüntü kirliliği yaratmak
lead to an expectation f. beklenti oluşturmak
lead something to be f. hal almasını sağlamak
lead to an expectation f. beklenti yaratmak
lead to the conclusion f. sonuca götürmek
lead someone to believe something f. inanmasına neden olmak
lead someone to success f. başarıya götürmek
lead us to success f. bizi başarıya götürmek
lead someone to believe f. inanmasına neden olmak
lead to a sanction f. yaptırıma yol açmak
lead to changes f. değişikliklere neden olmak
lead to death f. ölüme neden olmak
lead to death f. ölüme sebep olmak
lead to a chaos f. kaos yaratmak
lead to a chaos f. kaosa neden olmak
lead someone to believe something f. birini bir şeye inandırmak
lead to the deaths of three people f. üç kişinin ölümüne neden olmak
lead to shock f. şoka yol açmak
lead to public indignation f. kamuoyunda infiale neden olmak
lead to public indignation f. kamuoyunda infial yaratmak
lead down to something/somewhere f. (merdiven) (bodruma/alt kata) inmek
lead someone to do something f. birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak
lead or contribute to (a result) f. bir şeye vesile olmak
lead to happiness f. mutluluk saglamak
lead to inflation f. enflasyona neden olmak/yol açmak
pour lead (to repel evil eye) f. kurşun dökmek
lead to a nervous breakdown f. sinir krizine yol açmak
lead to terrible consequences f. korkunç sonuçlar doğurmak
Phrasals
lead someone to something f. birine yolu göstermek
lead someone back to somewhere f. bir yere dönmesinde birine rehberlik etmek
lead someone to something f. birini bir yere götürmek
lead back to some place f. bir yerin dönüş yolu olmak
lead someone down to something f. birinin bir yere inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek
lead up to something f. (bir yere) açılmak
lead up to something f. (yol) bir yere/şeye gitmek
lead down to f. -e inmek/indirmek
lead down to f. '-e inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek
lead down to (something or some place) f. (bir şeye/yere) inmek
lead down to (something or some place) f. yol (bir şeye/yere) inmek/indirmek
lead down to (something or some place) f. yol aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek
lead down to (something or some place) f. aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek
lead down to (something or some place) f. (bir şeye/yere) indirmek
lead down to (something or some place) f. aşağıdaki (bir şeye/yere) yönlendirmek
lead down to (something or some place) f. aşağı (bir şeye/yere) doğru yönlendirmek/rehberlik etmek
lead down to (something or some place) f. (bir yere) inmesini sağlamak
lead down to (something or some place) f. (bir yere) inmesi için yönlendirmek
lead to (something) f. (bir şeye) götürmek
lead to (something) f. (bir şeye) yönlendirmek
lead to (something) f. (bir şeye) doğru rehberlik etmek
lead to (something) f. (bir şeye) yol açmak
lead to (something) f. (bir şeyle) sonuçlanmak
lead to (something) f. (bir şeye) neden olmak
Phrases
this may lead to misunderstandings expr. bu yanlış anlamaya neden olabilir
this may lead to misunderstandings expr. bu yanlış anlamaya sebebiyet verebilir
this may lead to misunderstandings expr. bu yanlış anlamalara sebebiyet verebilir
this may lead to misunderstandings expr. bu yanlış anlamalara neden olabilir
hard times always lead to better days expr. zor zamanlar her zaman daha iyi günlere yol açar
Proverb
you can lead a horse to water, but you can't make it drink birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
crosses are ladders that lead to heaven cennete giden yol imandan geçer
crosses are ladders that lead to heaven güçlüklere göğüs geren kişi erdemlidir
all roads lead to rome her yol roma'ya çıkar
you can lead a horse to water but you can't make it drink zorla güzellik olmaz
you can lead a horse to water but you can't make him drink zorla güzellik olmaz
you can lead a horse to water but you can't make him drink birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
Idioms
lead (as a bride) to the altar f. (bir kadınla) evlenmek
lead to the downfall f. başarısızlığa sürüklemek
lead someone to believe something f. birini bir şeye inandırmak
lead up to f. kapısını yapmak
lead (one) to (do something) f. (birine bir şey) yaptırmak
lead (one) to (do something) f. (birinin bir şey) yapmasına neden olmak
lead (one) to (do something) f. (birinin bir şey) yapmasını sağlamak
lead (one) to believe f. (birinin) inanmasına neden olmak
lead (one) to believe f. (birini) inandırmak
lead (one) to believe f. (birinin) inanmasını sağlamak
lead (one) to the altar f. (biriyle) evlenmek
lead (one) to the altar f. (biriyle) dünya evine girmek
lead one to f. (bir şey) yapmasını sağlamak
lead one to f. (bir şey) yapmasına neden olmak
lead one to f. (bir şey) yapmak zorunda bırakmak
lead one to f. (bir şey) yapmaya sevk etmek
lead somebody to believe (that...) f. birinin (bir şeye) inanmasına neden olmak
lead somebody to believe (that...) f. birini (bir şeye) inandırmak
lead somebody to believe (that...) f. birinin (bir şeye) inanmasını sağlamak
lead to believe f. inanmasına neden olmak
lead to believe f. inandırmak
lead to believe f. inanmasını sağlamak
lead to do f. yaptırmak
lead to do f. yapmasına neden olmak
lead to do f. yapmak zorunda bırakmak
lead to do f. yapmaya sevk etmek
all roads lead to rome expr. bütün yollar roma'ya çıkar
all roads lead to rome expr. hepsi aynı kapıya çıkar
all roads lead to rome expr. tüm yollar roma'ya çıkar
Speaking
where is this going to lead into? expr. bunun sonu nereye varacak?
Law
lead to a violation of fundamental rights f. temel hakların ihlaline yol açmak
Medical
lead to death f. ölüme yol açmak
lead to a misdiagnosis f. yanlış tanı koymaya neden olmak