bir zaman - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bir zaman



"bir zaman" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bir zaman sometime zf.

"bir zaman" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 408 sonuç

Türkçe İngilizce
General
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey vade mecum i.
bir kimsenin etkili olduğu zaman floruit i.
uzun bir uçak yolculuğundan sonra zaman farkından doğan uyku düzensizliği, yorgunluk vb jet lag i.
bir hayli zaman plenty of time i.
satılık ya da kiralık bir mekanın insanların görüşüne açık olduğu zaman aralığı open house i.
uygun bir zaman a suitable time i.
uygun bir zaman a convenient time i.
geçmişte bir zaman a time in the past i.
makul bir zaman a fair amount of time i.
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması the willing suspension of disbelief i.
bir şeyi yapmak için elverişli zaman bölümü window i.
bir tv dizisinin bölümlerini art arda ve kısa zaman içinde izleme binge-watching i.
kimin ne zaman öleceğine dair tahminlerde bulunulan bir oyun dead pool i.
kimin ne zaman öleceğine dair tahminlerde bulunulan bir oyun death pool i.
bir tv dizisi veya programının bölümlerinin art arda ve kısa zaman içinde izlenmesi binge-watching i.
bir tv dizisi veya programının bölümlerinin art arda ve kısa zaman içinde izlenmesi binge-viewing i.
bir tv dizisi veya programının bölümlerinin art arda ve kısa zaman içinde izlenmesi marathon-viewing i.
(bütçe vb.) bir yıl içinde eşit zaman birimlerine paylaştırma calendarization i.
(bütçe vb.) bir yıl içinde eşit zaman birimlerine paylaştırma calendarisation i.
belli bir zaman aralığında kaydolmuş kişiler registration i.
bir karar ya da eylem için uygun zaman kairos i.
geçmişte belirli bir zaman thenness i.
belirli bir zaman diliminde boş olan veya kiralanmamış tüm kiralık birimlerin yüzdesi vacancy rate i.
gelecekte belirsiz bir zaman mañana i.
(bir eylemin gerçekleştirilmesi için) gerekli zaman dilimi while i.
(bir eylem için) harcanan çaba ve zaman while i.
uzunluk, kütle ve zaman birimi olan metre, kilogram ve saniye kullanan bir metrik birim sistemi metre-kilogram-second i.
uzunluk, kütle ve zaman birimi olan metre, kilogram ve saniye kullanan bir metrik birim sistemi mks units i.
çok kısa zaman aralıklarını ölçen bir alet microchronometer i.
çok küçük zaman dilimlerini ölçen bir cihaz micronometer i.
(güneş saati veya eski bir pandüllü saat gibi) ilk veya ilkel zaman ölçüm cihazı horologe i.
ay'ın evrelerinin tamamlanma süresine eşdeğer bir zaman birimi month i.
30 güne eşdeğer bir zaman birimi month i.
4 haftaya eşdeğer bir zaman birimi month i.
berbat bir zaman an awful time i.
gelecekte bir zaman by-and-by i.
bir şeyin meydana geldiği belirli zaman occasion i.
zaman olarak kendisinden önce gelen bir uygulama veya fikrin ürünü descendant i.
zaman olarak kendisinden önce gelen bir uygulama veya fikrin ürünü descendent i.
belirli bir zaman aralığında meydana gelen olayların sayısı oftenness i.
belirli bir zaman dot i.
belirli bir zaman diliminin ortası inside i.
belirli bir zaman steven [dialect] i.
belirli bir zaman için önemli olan şey substantial i.
gece uyumadan önce bir şeyler atıştırılan zaman dilimi suppertime i.
bir iş için belirli bir zaman harcamak put in time on f.
birini (belirli bir zaman için) geciktirmek set someone back f.
sürmek (iş/yolculuk vb belirli bir zaman) take f.
harcamak (bir iş için zaman) put in f.
harcamak (zaman/para vb'ni belirli bir biçimde) dispose of f.
bir iş için istediği kadar zaman harcamak take one's time on f.
harcamak (bir proje için para/emek/zaman) invest in f.
bir işin yapılması için çok az zaman vermek give short notice f.
geçirmek (bir hikaye vb'ni belirli bir mekan ve zaman içinde) set f.
bir şey için zaman harcamak spend time on something f.
bir şey için zaman bulmak get around to f.
bir tv dizisinin bölümlerini art arda ve kısa zaman içinde izlemek binge-watch f.
(bütçe vb.) bir yıl içinde eşit zaman birimlerine paylaştırmak calendarize f.
(bütçe vb.) bir yıl içinde eşit zaman birimlerine paylaştırmak calendarise f.
saçma bir işle zaman kaybetmek thrum caps [obsolete] f.
zaman paylaşımlı olarak (bir bilgisayarı) kullanmak time-share f.
zaman paylaşımlı olarak (bir tatil mülkünü) kullanmak time-share f.
bir gelecek zaman hali oluşturmak için durum ortacıyla kullanılan bir fiil be f.
(bir şey için) zaman ayarlamak book f.
(bir şey için) zaman belirlemek book f.
belirli bir zaman veya yer için planlamak slate f.
(bir şeye) zaman yaratmak squeeze in f.
her zaman söylediği (cevap/şaka) (bir kimsenin) stock s.
her zaman var olan (bir nitelik) unfailing s.
zaman ve enerjiyi ekonomik bir şekilde kullanmayan inefficient s.
eski bir zaman olan old s.
kısa bir zaman için for a little zf.
bir zaman sonra some time later zf.
uzun bir zaman for a long time zf.
uzun bir zaman for ages zf.
belirli bir zaman içinde from within zf.
belirli bir zaman sonra hence zf.
başka bir zaman another time zf.
çok uzun bir zaman a month of sundays zf.
uzun bir zaman için long zf.
bir hayli zaman önce quite a while ago zf.
bir hayli zaman quite a while zf.
epey bir zaman quite a while zf.
herhangi bir zaman anytime zf.
belirli bir zaman zarfında within a fixed time zf.
uzun bir zaman önce long ago zf.
makul bir zaman içinde within a reasonable time zf.
gelecekte bir gün/zaman down the line zf.
başka bir zaman anon zf.
herhangi bir zaman whensoever zf.
-e yakın (bir zaman) toward ed.
geniş zaman ortacı yapmak için kullanılan bir son ek -ing snk.
Phrasals
şimdilik bir zaman belirlemek pencil in i.
bir yerde boş boş zaman geçirmek poodle around (something) f.
belli bir zaman aralığında üremek/çoğalmak reproduce from (something) f.
belli bir zaman içerisinde yapmak get in f.
belli bir zaman içerisine sığdırmak get in f.
belli bir zaman içerisinde yapmak get in f.
belli bir zaman içerisine sığdırmak get in f.
(bir şeyi) zaman zaman düşünmek flirt with (something) f.
(bir şeyi yapabilmek) için zaman/vakit bulmak get around to (doing something) f.
birine/bir şeye zaman, para harcamak sink something in (to) someone or something f.
birine/bir şeye zaman, para bağlamak/gömmek sink something in (to) someone or something f.
birine/bir şeye zaman, para harcamak sink something in f.
birine/bir şeye zaman, para bağlamak/gömmek sink something in f.
bir şeyden/zaman diliminden sağ çıkmak last out f.
(bir şeyi) belli bir süre/zaman dilimi üzerinden kurgulamak set (something) over (something) f.
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak jam with (something) f.
kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak jam with (something) f.
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak jam with (something) f.
kısa bir zaman dilimini (bir şeyle) doldurmak jam with (something) f.
biri/bir şey için programında zaman yaratmak pen in f.
(birine/bir şeye) zaman tanımak bear with (someone or something) f.
bir his, düşünce her zaman biriyle olmak carry (something) with (one) f.
(bir şeye) kaynak, para, zaman ayırmak/vermek/akıtmak channel (something) in (something) f.
(bir şeye) kaynak, para, zaman ayırmak/vermek/akıtmak channel (something) into (something) f.
önceki bir zaman diliminde kalmak hold over f.
(biriyle/bir şeyle) zaman harcamak/öldürmek fool around with (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle) zaman harcamak/öldürmek fool with (someone or something) f.
(bir şeyi yapabilmek) için zaman/vakit bulmak get around to (something) f.
(bir şeye) zaman ayırabilmek get round to (something) f.
(bir şey) üzerinde uzun zaman harcamak linger over (something) f.
(bir şeye belli bir zaman) ayırmak put (some time) in on (something) f.
(bir şeye belli bir zaman) vermek put (some time) in on (something) f.
(bir şeye belli bir zaman) harcamak put (some time) in on (something) f.
(bir şeye belli bir zaman) ayırmak put in (some time) on (something) f.
(bir şeye belli bir zaman) harcamak put in (some time) on (something) f.
(boş bir yerde) zaman geçirmek/yaşamak rattle around (something or some place) f.
(boş bir yerde) zaman geçirmek/yaşamak rattle around in f.
(hedefinin, zaman çizelgesinin, sorumluluklarının) bir adım önünde ilerlemek remain ahead of (something) f.
(birini) belli bir zaman kaybettirmek set (someone) back f.
(birine/bir şeye) zaman, para harcamak sink into (someone or something) f.
(birine/bir şeye) zaman, para yatırmak sink into (someone or something) f.
(birine/bir şeye) zaman, para gömmek sink into (someone or something) f.
(bir şeye belirli bir zaman) harcamak/ayırmak spend (something) on (something) f.
belirli bir zaman yaklaşıyor get on expr.
Phrases
geçen sene bir zaman/ara sometime last year i.
bir işte en iyi olduğu zaman on one's day expr.
(belirlenen/belli bir zaman aralığındaki) herhangi bir zamanda at any given time expr.
(bir olaydan) uzun zaman önce well before expr.
boyunca (uzun bir zaman/dönem) down through (something) expr.
uzun bir zaman önce way back when [us] expr.
sadece (belli bir zaman) içinde in (an amount of time) flat expr.
tam (belli bir zaman) içinde in (an amount of time) flat expr.
(belli bir zaman) aralığında in the space of (an amount of time) expr.
Proverb
her zaman ikinci bir seçeneğin olsun mouse that has but one hole is quickly taken
komisyonların bir işi başarması çok uzun zaman alır a committee is a group of men who keep minutes and waste hours
belirsiz bir zaman hiçbir zaman demektir any time means no time
her zaman bir umut vardır hope springs eternal
Colloquial
iyi/güzel geçen bir zaman good trip i.
bir yerde geçen zaman time in i.
bir yerde geçirilen zaman time in i.
kötü bir zaman a bad time i.
uygunsuz bir zaman a bad time i.
münasebetsiz bir zaman a bad time i.
yersiz bir zaman a bad time i.
yanlış bir zaman a bad time i.
gün doğumundan kısa bir süre sonraki ve gün batımından kısa bir süre önceki, gökyüzünün kırmızı olduğu zaman golden hour i.
harika bir zaman/dönem hell of a time i.
felaket bir zaman/dönem hell of a time i.
belli bir zaman diliminde boş olmak/boş vakti olmak not have anything on f.
gergin bir zaman geçirmek be put to it f.
gergin bir zaman geçirmek put to it f.
belli bir zaman için planları olmak have something doing f.
belli bir zaman için planları olmak have something on f.
belli bir zaman diliminde işleri olmak have anything on f.
belli bir zaman diliminde pek işi olmamak not have a lot on f.
belli bir zaman diliminde planları olmak have something doing f.
belli bir zaman diliminde meşgul olmak have something doing f.
belli bir zaman diliminde planları olmak have something on f.
belli bir zaman diliminde meşgul olmak have something on f.
bir zaman dilimi için bir plan yapmayarak boş bırakmak leave open f.
bir zaman/tarih için bir plan yapmamak leave something open f.
bir zaman dilimi/tarih için bir plan yapmayarak boş bırakmak leave something open f.
belirli bir zaman için bir şey ayarlamak/düzenlemek arrange something for some time f.
belirli bir zaman için bir şey planlamak arrange something for some time f.
belirli bir zaman için ayarlamak/düzenlemek arrange for some time f.
belirli bir zaman için planlamak arrange for some time f.
neredeyse (bir zaman) olmak be getting on toward (a time) f.
gergin bir zaman geçiren put to it s.
bir başka zaman another time expr.
o zaman sana bir şey dokunmuştur then something didn't agree with you expr.
o zaman bir deneyelim then let's give it a try expr.
kısa bir zaman for a season expr.
(bir şey yapmaya her zaman) değer it (always) pays to (do something) expr.
bir şey yapmaya hiçbir zaman değmez it never pays to do something expr.
(bir şey yapmaya) hiçbir zaman değmez it never pays to (do something) expr.
belki başka bir zaman maybe another time expr.
her zaman kazanacaksın/başarılı olacaksın diye bir şey yok (you) can't win them all expr.
herhangi bir şey, zaman any old thing, time expr.
(bir şey) en son ne zaman oldu hatırlamıyorum I can't remember the last time (something happened) expr.
(bir şeyin) en son ne zaman olduğunu hatırlamıyorum bile I can't remember the last time (something happened) expr.
aşk (her zaman) bir yolunu bulur love will (always) find a way expr.
umarım zaman kaybı/gereksiz bir şey değildir this (had) better be good expr.
Idioms
kısa bir zaman diliminde büyük miktarda bilgi boca etme/aktarma brain dump i.
heyetler, boşa zaman harcamaktan başka bir işe yaramaz a committee is a group of men who keep minutes and waste hours i.
(bir mevsimin/zaman diliminin) en sonu the fag-end of i.
kötü bir zaman dilimi a bad quarter of an hour [uk] i.
zaman zaman komünizm yerine kullanılan bir tabir hammer and sickle i.
şanssız bir zaman/an inopportune moment i.
uygun olmayan bir zaman/an inopportune moment i.
talihsiz bir zaman/an inopportune moment i.
kötü bir zaman/an inopportune moment i.
uygunsuz bir zaman/an inopportune moment i.
elverişsiz bir zaman/an inopportune moment i.
biçimsiz bir zaman/an inopportune moment i.
her zaman karşına çıkmayacak bir fırsat a golden opportunity i.
çok kısa bir zaman a jiff i.
bir şeyi istediği zaman yapma izni an open invitation i.
davete başka bir zaman icabet etmek için istenen izin rain check (on something) i.
uzunca bir zaman donkey's ears i.
(biri/bir şey) için zaman time for (someone or something) i.
(birine/bir şeye) ayıracak zaman time for (someone or something) i.
(belli bir zaman dilimi için) buralarda olmak be around f.
(bir şeyi) vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman almak buy straw hats in winter f.
kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak can't call one's soul one's own f.
(bir şeyi yapmak için) zaman bulmak find the time (to do something) f.
zaman doldurmak için bir işte çalışmak fill in time f.
var olan bir şeyi yeniden bulmak için zaman kaybetmek reinvent the wheel f.
(bir şey yapmak için) zaman bulmak/ayırmak take the time (to do something) f.
(bir şeyi yapmak için) zaman bulmak find time to do something f.
zor/stresli bir şeyin yapılmak zorunda olduğu zaman the evil moment/hour/day f.
gereksiz/zararlı bir şeyi devam ettirebilmek için büyük para, zaman, enerji harcamak feed the beast f.
bir faydası olmayan bir şeyi devam ettirebilmek için büyük para, zaman, enerji harcamak feed the beast f.
her şeyi yiyip yutan bir şeyi devam ettirebilmek için büyük para, zaman, enerji harcamak feed the beast f.
biriyle/bir şeyle (sağda solda) zaman harcamak dilly-dally (around) with someone or something f.
biriyle/bir şeyle (sağda solda) zaman öldürmek dilly-dally (around) with someone or something f.
bir işe zaman ayırmak give it some stick f.
bir iki saat zaman öldürmek kill time a couple of hours f.
(bir şeyin) zaman harcamaya değeceğinden emin olmak make (something) worth (one's) while f.
(bir şeyi) zaman harcamaya değer/değecek hale getirmek make (something) worth (one's) while f.
birine ya da bir şeye zaman tanımak make allowance f.
birine ya da bir şeye zaman tanımak make allowances f.
bir şeye olması gerektiğinden daha fazla zaman harcamak make heavy weather of doing something f.
(bir şeyi) canın istediğinde/isterse/istediği zaman (yapmak) (do something) as/if/when the spirit moves you f.
(bir şeyi) keyfin gelince/gelirse/geldiği zaman (yapmak) (do something) as/if/when the spirit moves you f.
kendi isteklerini bir kenara bırakıp her zaman başkaları için uğraşmak can't call soul own f.
(bir şeyi) başka bir zaman, gün, hafta için saklamak/tutmak keep (something) for another time/day/week f.
(biri/bir şey) için zaman yaratmak make time for (someone or something) f.
(birine/bir şeye) zaman ayırmak make time for (someone or something) f.
hiçbir zaman (bir yere) gitmemek/girmemek never set foot in (some place) f.
-e belli bir miktar zaman ayırmak put an amount of time in on f.
pasif/defansif bir stratejiyle zaman geçirerek liderliğini korumaya çalışmak run the clock out f.
(bir şey yapmak) ayırdığın zaman değer (well) worth your while (to do something) s.
bitmek bilmez bir zaman diliminde on a slow boat to china zf.
bitmek bilmez bir zaman diliminde on a slow boat to china expr.
bitmek bilmez bir zaman diliminde slow boat to china expr.
(bir şey) her zaman iyi bir fikirdir you can't go wrong expr.
(bir şey) her zaman iyi bir seçimdir you can't go wrong expr.
her zaman bir sorun vardır if it ain't chickens it's feathers expr.
(bir şeyleri) düzeltmek için hiçbir zaman çok geç değildir It is never too late to mend expr.
(belli bir zaman) içerisinde in the space of (an amount of time) expr.
(belli bir zaman) süresince at a clip expr.
(belli bir zaman) boyunca at a clip expr.
ödeme yolda (bir zaman kazanma yöntemi) the check is in the mail expr.
ödeme yapıldı kısa sürede ulaşır (bir zaman kazanma yöntemi) the check is in the mail expr.
yaz saati uygulamasında saatlerin ne zaman ileri ne zaman geri alındığını hatırlamak için kullanılan bir ifade spring forward, fall back expr.
Speaking
bana ne zaman yiyecek bir şeyler vereceksin? when are you going to give me some food? expr.
ben seni hiç bir zaman anlamadım I have never understood you expr.
bunun çok da uygun bir zaman olmadığının farkındayım I know this probably isn't the best time expr.
bu hiç de uygun bir zaman değil this isn't really the best time expr.
belki başka bir zaman maybe some other time expr.
bir arkadaşını en son ne zaman gördün? when's the last time you saw a friend? expr.
bir arkadaşınla en son ne zaman görüştün? when's the last time you saw a friend? expr.
bunu başka bir zaman yine yapalım let's do this again (sometime) expr.
bunu başka bir zaman yine yapalım we must do this again (sometime) expr.
bu gerçekten de iyi bir zaman değil this is really not a good time expr.
çocukların bir şey isterken lütfen kelimesini söylemeyi unuttukları zaman onlara annesi/babası tarafından nezaket kurallarını hatırlatmak için söylenen burada ne söylüyorduk anlamına gelen ifade what's the magic word? expr.
doğru bir zaman olduğunu sanmıyorum I don't think this is the right time expr.
en son ne zaman bir arkadaşınla görüştün? when was the last time you got together with a friend of yours? expr.
her zaman bir seçenek vardır there's always a choice expr.
epey bir zaman geçti it's been quite a long time expr.
en son ne zaman bir kız arkadaşın oldu when was the last time you had a girl friend expr.
en son ne zaman bir arkadaşınla buluştun? when was the last time you got together with a friend of yours? expr.
epeyce bir zaman geçti it's been quite a long time expr.
sadece bir zaman meselesi it is only a question of time expr.
şu an uygun bir zaman değil this isn't a good time expr.
şu an iyi bir zaman değil this is not a good time expr.
şu an konuşmak için uygun bir zaman değil now's not a good time to talk expr.
toplantımızı/görüşmemizi başka bir zaman yapabiliriz we can have our meeting some other time expr.
yaşamak için her zaman bir neden vardır there is always a reason to live expr.
zaman ilerleyip de belli bir yaşa geldiğinde as you get older and time passes expr.
yaşamak için her zaman bir sebep vardır there is always a reason to live expr.
bir sonraki tren ne zaman? when is the next train? expr.
Trade/Economic
belli bir zaman dilimi içerisinde mağazaya gelen müşteri sayısı footfall i.
bir reklam mesajının etkinliğini kaybettiği zaman süresi wearout rate i.
bir fiziki yatırım aracının ekonomik olarak kullanılabileceği zaman süresi economic life i.
bir değişkende zaman içinde bir dönemden diğerine ortaya çıkan değişmelerin giderilmesi detrend i.
bir sektörün en faal olduğu zaman veya mevsim high season i.
bir mevduat kuruluşunun zaman içinde varlıklarındaki artış veya azalış asset growth i.
gecikmeli değişkenin zaman serisi modelinde bağlı değişkenin ait olduğu zaman döneminin bir öncesinin değerini alan değişken lagged variable i.
ilişkilerin belli bir zaman noktasındaki durumunun incelenmesi static analysis i.
kısa zaman içinde yüksek volatilite ile birlikte fiyatlamanın çok kısa bir sürede dip seviyeye gelmesi flash crash i.
yapılış özelliği dolayısıyla zaman içinde her an geçerli olan bir özdeşlik accounting identity i.
satıcının alıcı ülkeden belirli değere sahip ürünleri belirli zaman diliminde satın almayı kabul ettiği bir tür karşılıklı ticaret anlaşması offset i.
bir önceki zaman dilimine kıyasla sequential zf.
Industry
endüstriyel bir manuel işlemin zaman ve hareket etüdünde analiz edilebildiği unsurlardan her biri therblig i.
Media
(gazetede, televizyonda) bir konuya fazlasıyla yer veya zaman ayırmak overcover i.
Technical
yıldırım ve gök gürültüsü gerçekleşme sıklığının bir zaman ölçeğine göre kaydedilmesi ceraunography i.
yıldırım ve gök gürültüsü gerçekleşme sıklığının bir zaman ölçeğine göre kaydedilmesi keraunography i.
akışkan içerisinde tek bir partikülün belli bir zaman boyunca izlediği yol pathline i.
belirli bir zaman sürecinde ölçülen değerleri toplayan cihaz integrating meter i.
Belirli bir zaman ya da seri numarasından oluşan blok kitlenin tüm kalemleri üzerinde denetim işlemlerinin yapılması block sampling i.
kalıp ile kesilen veya şekil verilen bir parça çoğu zaman metal levha parçası die stamping i.
kendisi ve bir sayısı dışındaki bir sayı ile bölündüğü zaman kalan bırakmayan sayı composite number i.
yakıldığı zaman nötr sodyum karbonat veren bir bitki kali i.
bir etkinliğin gerçekleşmesi gereken zaman aralığı window i.
yatay kadran ve teleskoptan oluşan bir tür zaman belirleme aleti sciotheric telescope i.
katlandığı zaman kitabın bir birimini oluşturan yaprak section i.
(nükleer fizikte) mikrosaniyenin yüzde birini oluşturan bir zaman birimi shake i.
bir zaman için stop etmek veya durdurmak intermit f.
Computer
herhangi bir zaman any time i.
bilgisayarda bir işlemin gerçekleşmesi için gereken en kısa zaman aralığı cycle i.
kesirli kısmı ayıran noktanın her zaman sabit bir yere koyulduğu gösterim yöntemi fixed-point representation i.
Electric
(bir cihazda) zaman gecikmeli time-delay s.
Television
belirli bir zaman ayırıp izlenen televizyon programları appointment television i.
belirli bir zaman ve tarihte bir televizyon programı için zaman ayırma appointment viewing i.
Aeronautic
uçakla seyahat ederken zaman dilimlerinin geçilmesi halinde ortaya çıkan ve vücudun gece gündüz ritminin bozulmasına yol açan bir fiziksel rahatsızlık jetlag i.
Marine
geminin belirtilen herhangi bir seyir hızını sürdüreceği toplam zaman endurance time i.
yarım saatte bir çalıp her seferinde bir vuruş artarak sekiz vuruşa kadar çıkan ve dört saatlik zaman diliminin dolduğunu bildiren saat ship's clock i.
Medical
normal uzunlukta bir gebeliğin sona erdiği zaman term i.
normal uzunlukta bir gebeliğin sona erdiği zaman full term i.
belirli bir hastalığın bir yerde zaman zaman veya sürekli olarak görülmesi endemia i.
deri üzerinde yakılarak uygulandığı zaman tahriş olan bölgeyi iyileştiren bir çeşit ham pamuk moxa i.
Math
değişkenin sıfıra yaklaştığı zaman aralığı olarak belirli bir değişkenin ortalama değerinin limitine eşit olan instantaneous s.
Statistics
bir zaman ve yerdeki değişkenin değerini başka zaman ve yerdeki değerine bölüp 100 ile çarparak elde edilen istatistiksel rakam relative i.
Physics
geleneksel uzay-zaman ilişkisinin geçerli olmadığı varsayımsal bir boyut hyperspace i.
zaman, kütle, uzaklık gibi hiçbir fiziksel ölçümü olmayan bir fiziksel özelliği ifade eden sayı dimensionless number i.
bir zaman birimi chronon i.
(elektrik akımı) tam bir dalga biçiminin birim zaman başına tekrar etme sayısı frequency i.
Chemistry
saf olduğu zaman kokusuz bir organik madde acetamide i.
Biology
yeni türlerin göreceli olarak kısa bir zaman diliminde hızlıca geliştiğini ileri süren bir evrim teorisi theory of punctuated equilibrium i.
yeni türlerin göreceli olarak kısa bir zaman diliminde hızlıca geliştiğini ileri süren bir evrim teorisi punctuated equilibrium i.
bir genin belli bir bölgesine özgü evrimleşme hızının, zaman içindeki değişmesi heterotachy i.
organizmanın uzun zaman sonucu aşamalı olarak başka bir organizmaya evrilmesi anamorphism i.
organizmanın uzun zaman sonucu aşamalı olarak başka bir organizmaya evrilmesi anamorphosis i.
organizmanın uzun zaman sonucu aşamalı olarak başka bir organizmaya evrilmesi anamorphosy [obsolete] i.
kısa bir zaman diliminde meydana gelen evrimsel değişim microevolution i.
hastalığın her zaman organ yapısındaki bir lezyonla ilişkili olduğunu öne süren bir teori organicism i.
belirli bir zaman diliminde salgılanan veya atılan miktar output i.
hayvanların üremediği bir zaman dilimi veya yer ile ilgili olan nonbreeding s.
Marine Biology
genellikle deniz kenarında bulunan, zaman zaman tuzlu veya tatlı suda da görülebilen bir salyangoz cinsi truncatella i.
Astronomy
dünya'dan bir uzay aracına veya gök cismine ileti gönderilme saatinin belirlendiği eşgüdümlü evrensel zaman transmission time (trm) i.
belirli bir görev için uzay mekiğinin fırlatılabileceği sınırlı zaman aralığı launch window i.
güneşle benzer zamanlarda doğan bir gök cisminin şafak vakti gökyüzünde ilk göründüğü zaman heliacal rising i.
astronomik veya astrolojik hesaplamalar yaparken kullanılması gereken zaman (doğum tarihi, gezegen konumu, zamandaki bir nokta) root i.
Zoology
bir kuşun kuyruğundaki uzun tüyleri örten ve kimi zaman daha da uzun olan tüyler tail coverts i.
Botanic
abd'nin batısında yetişen ve her zaman yeşil kalan bir çalı california yerba santa (eriodictyon californicum) i.
sporokarpları hiçbir zaman tamamen genişlemeyen, secotiaceae familyasına ait kalın gövdeli bir mantar cinsi macowanites i.
sporokarpları hiçbir zaman tamamen genişlemeye, secotiaceae familyasına ait kalın gövdeli bir mantar cinsi genus macowanites i.
sıraca otugiller familyasına ait, her zaman yeşil kalan çalılar ve büyük ağaçların bulunduğu bir cins hebe i.
sıraca otugiller familyasına ait, her zaman yeşil kalan çalılar ve büyük ağaçların bulunduğu bir cins genus hebe i.
kimi zaman zambakgiller sınıfında olduğu düşünülen bir bitki alt familyası ruscaceae i.
kimi zaman zambakgiller sınıfında olduğu düşünülen bir bitki alt familyası family ruscaceae i.
Fishery
ölü yemi yutması için balığa zaman tanınan bir olta balıkçılığı türü gorge fishing i.
Social Sciences
kültür veya dilin belirli bir zaman dilimi içerisinde geçirdiği bağımsız gelişim time depth i.
belirli bir kültürün bir alana hızlıca yayıldığı zaman dilimi horizon i.
Education
bir grup öğrencinin ders çalışmak için öğretmen gözetiminde bir araya geldiği zaman dilimi class i.
Literature
bir hikayenin geçtiği zaman ve coğrafi konumu setting of the story i.
edebiyatta mitsel anlam veya imgelem arayarak metni zaman ve mekanın ötesinde inceleyen eleştirel bir yaklaşım mythic criticism i.
bir dizede anlam tamamlanmadığı zaman onu tamamlayacak kelimelerin ikinci dizeye bırakılması overlapping i.
herhangi bir zaman whene'er bağ.
Linguistics
bir başka fiil ile bileşik zaman oluşturmakta kullanılan yardımcı fiil tense auxiliary i.
bitmemiş bir eylemi gösteren zaman the imperfect i.
bir dizede anlam tamamlanmadığı zaman onu tamamlayacak kelimelerin ikinci diziye bırakılması enjambment i.
durum veya zaman belirtmek için başka bir fiille kullanılan yardımcı fiil modal-auxiliary f.
bitmemiş bir eylemi gösteren (zaman/fiil) imperfect s.
History
(tarihsel öncüllerini göz ardı ederek) belirli bir zaman diliminde gelişen olayları ele alan synchronic s.
(tarihsel öncüllerini göz ardı ederek) belirli bir zaman diliminde gelişen olayları ele alan synchronical s.
Religious
evrenin nihai kaynağının zaman tanrısı olduğuna inanan eski bir zerdüşt mezhebi zurvanism i.
(musevilik) ibrani takviminde bir zaman birimi part i.
Philosophy
(kant felsefesinde) özellikle zaman ve mekana ilişkin olası algı biçimleriyle ilgili bir doktrin transcendental aesthetic i.
Geography
greenwich'in batısında dördüncü standart saat diliminde olan, porto riko ve kanada kıyı vilayetlerinde kullanılan bir zaman birimi atlantic standard time i.
greenwich'in batısında dördüncü standart saat diliminde olan, porto riko ve kanada kıyı vilayetlerinde kullanılan bir zaman birimi atlantic time i.
Geology
bir avrupa jeolojik zaman serisi zechstein i.
prehistorik bir zaman oolitic [obsolete] i.
aynı zaman diliminde oluşan tüm kayaları temsilen seçilen belirli bir kaya tabakasının temsil ettiği zaman aralığı chron i.
(jeolojik zaman cetvelinde bir bütün olarak) palezoik, mezozoik ve senozoik devirler ile ilgili phanerozoic s.
(jeolojik zaman cetvelinde bir bütün olarak) palezoik, mezozoik ve senozoik devirlere ait phanerozoic s.
Military
lazer sinyallerinin deniz yüzeyi ve deniz dibi yansımaları arasındaki zaman farkı prensibine dayalı çalışan uçaktan ölçme yapmaya yarayan bir sistem hydrographic airborne i.
göreceli olarak kısa bir zaman diliminde, özellikle de askeri uçak kazası, kasırga, sel, deprem veya silahlı saldırı gibi yerel lojistik destek kapasitesini aşan tek bir olayda verilen çok sayıdaki zayiat mass casualty i.
otoritelerce mevcut harekatlara göre belirlenen, askerlerin belirli bir zaman diliminde alabileceği en yüksek toplam radyasyon dozu maximum permissible dose i.
belirli bir zaman çizelgesine göre işleyen rutin hava ulaştırma hizmeti scheduled service (air transport) i.
Chess
satrançta bir hamlelik zaman birimi tempo i.
Music
bir bara iki veya dört ikili nota olacağını gösteren müzikal zaman işareti alla breve i.
ahşap nefesli ve çift dilli bir eski zaman müzik aleti shawm i.
tipik olarak kısa tekrarlanan bas temasında ilerleyen ve üçlü zaman aralığında değişen bölümlerden oluşan bir kompozisyon chaconne i.
bir temanın genellikle iki kat zaman değerine sahip notalarda sunumu augmentation i.
piyanistin istediği zaman notaları uzatmasını sağlayan mekanik bir parça eklenmiş piyano melopiano i.
zaman değerinde bir kısa heceye eşdeğer olan zamansal prosodik sistemlerde minimum nicel ölçü birimi mora i.
dört ya da altı nota ile aynı zaman aralığında çalınacak yedi notadan oluşan bir grup septimole i.
dört ya da altı nota ile aynı zaman aralığında çalınacak yedi notadan oluşan bir grup septuplet i.
dört ya da altı nota ile aynı zaman aralığında çalınacak yedi notadan oluşan bir grup septolet i.
Painting
soyutlama, cesur renk ve fırçalar, ve çoğu zaman büyük tuvaller kullanarak eserler çizen amerikalı bir ressam grubu new york school i.
Abbreviation
dünya'dan bir uzay aracına sinyal gönderildiğinde kullanılan eşgüdümlü evrensel zaman trm (transmission time) i.
Archaic
seyyar satıcının durduğu zaman elindeki paketlerin ağırlığını üzerine koyduğu bir alet pack staff i.
bitmemiş bir eylemi gösteren (zaman/fiil) preterimperfect s.
Engineering
iletim, alım veya işlemleme için (dalganın) bir kısmını büyüklük veya zaman aralığına göre seçmek gate f.
Ornithology
zaman içinde tüylerinin rengi değişen bir şahin entermewer i.
Slang
duygusal bir bağlılık olmadan zaman zaman yapılan seks friendship with benefits i.
aptalca bir iş için zaman harcama monkey business [us] i.
sıkıcı/zaman kaybı bir toplantı circle-jerk i.
bir kişinin internette aşırı fazla zaman geçirdiğini belirtmek için kullanılan argo ifade touch grass i.
(önemsiz işlerle/bir şeyle) zaman öldürmek/kaybetmek futz with (something) f.
o zaman iyi bir fikir gibi gelmişti/görünmüştü slagiatt (seemed like a good idea at the time) expr.
Modern Slang
boş zaman (çinliler arasında kullanılan bir deyim) american time i.
kendi gerçek zaman ve mekânlarından kopartılıp farklı bir çerçeveye oturtularak kullanılan bir terim anachronym i.
daima/her zaman bir adım önde always one step ahead expr.