deal! - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

deal!

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"deal!" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 3 sonuç

İngilizce Türkçe
Colloquial
deal! ünl. harika!
deal! expr. çok iyi!
deal! exclam. anlaştık!

"deal!" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
deal i. anlaşma
deal i. oyun kağıtlarını dağıtma
deal f. dağıtmak
deal f. iş yapmak
deal f. (bir sorunla) ilgilenmek
deal f. davranmak
deal f. ilgilenmek
General
deal i. muamele
big deal i. büyük mesele
deal i. tüccar
good deal i. iyi el
big deal i. çok önemli
deal i. kağıt dağıtma
big deal i. büyük iş
deal i. çam tahtası
deal i. yöntem
no big deal i. önemsiz şey
deal i. tacir
deal i. daha da fazla olma
a great deal of money i. çok para
great deal i. çok şey
deal i. iskambil kağıtlarını dağıtma
deal i. davranış
deal i. mukavele
deal i. miktar
square deal i. insaflı davranış
square deal i. dürüst pazarlık
fair deal i. dürüst pazarlık
someone with a great deal of experience i. feleğin çemberinden geçmiş
a big deal i. büyük marifet
deal i.
deal i. alışveriş
deal i. çam kalas
deal at arm's length with someone i. bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
deal i. pazarlık
deal i. pay
deal i. hisse
unfair deal i. haksız muamele
unfair deal i. üçkağıt
unfair deal i. kazık (yeme)
same deal as before i. önceki anlaşmanın aynısı
last minute deal i. son dakika anlaşması
deal i. çam kerestesi
negotiated deal i. müzakere edilerek varılan anlaşma
two-for-one deal i. bir alana bir bedava
binding deal i. bağlayıcı anlaşma
attempt to deal i. anlaşma girişimi
new deal i. yeniden değerlendirme
deal i. çok sayıda olan şey
deal i. büyük miktar
deal i. büyük ölçü
deal i. büyük oran
good deal i. birçok
great deal i. büyük miktar
great deal i. çok sayı
package deal i. anlaşma paketi ile sağlanan hizmet ve ürünler
package deal i. teklif veya aday kabulünün bir diğerinin kabulüne dayandırılması
four-deal bridge i. dört el oynanan bir briç çeşidi
deal i. tedavi
deal i. (oyun) kağıt dağıtma
deal with f. müşterisi olmak
make a deal f. uzlaşmak
make a deal f. anlaşma gerçekleştirmek
deal f. ele almak
deal in something f. ticareti yapmak
deal f. oyun kağıdı dağıtmak
deal with something f. hakkında olmak
deal with f. üstesinden gelmek
deal with f. halletmek
deal f. vurmak
deal with f. ile alışveriş etmek
make a deal f. kontrat yapmak
close the deal f. anlaşmaya varmak
deal in f. ticareti yapmak
deal f. yerleştirmek
deal somebody a blow f. oturtmak
deal with f. hakkından gelmek
deal out f. dağıtmak
deal in something f. alıp satmak
make a deal f. anlaşmaya bağlamak
deal f. meşgul olmak
deal f. kağıt dağıtmak
make a deal f. anlaşma sağlamak
make a deal f. anlaşma yapmak
do a deal f. anlaşma gerçekleştirmek
make a great deal of noise f. patırtı etmek
do a deal f. anlaşmaya bağlamak
deal a blow to f. darbe indirmek
deal f. dağıtmak (iskambil kağıtlarını)
deal with the matter f. konuyla ilgilenmek
deal something out f. paylaştırmak
deal a blow f. geçirmek
give someone a raw deal f. birine haksızlık etmek
deal f. vermek
deal with something f. ilgili olmak
do a deal f. anlaşma sağlamak
strike a deal f. anlaşma yapmak
deal with f. baş etmek
give to deal f. indirmek
deal f. değinmek
deal f. uyuşturucu işi yapmak
deal with f. uğraşmak
deal with f. gerekeni yapıp üstesinden gelmek
deal with f. ile ilgilenmek
pull a fast deal f. hileli iş yapmak
deal a blow at somebody f. yumruk atmak
deal somebody a blow f. yumruk atmak
attract a great deal of attention f. yoğun ilgi görmek
deal with a (subject/matter) entirely f. bütün olarak ele almak
turn it into a big deal f. problem haline getirmek
make a big deal out of something f. sorun haline getirmek
turn it into a big deal f. sorun haline getirmek
make a big deal out of something f. problem haline getirmek
deal in small wares f. tuhafiyecilik yapmak
deal with a customer f. bir müşteriyle ilgilenmek
deal with a customer f. müşteriyle ilgilenmek
make a deal with f. ile anlaşmak
deal major blow f. büyük darbe vurmak
deal big blow f. büyük darbe vurmak
deal death blow f. büyük darbe vurmak
deal major blow f. ağır darbe indirmek
deal big blow f. ağır darbe indirmek
deal great blow f. ağır darbe indirmek
deal f. alışveriş etmek
deal f. paylaştırmak
deal with f. iş yapmak
deal in f. alıp satmak
deal with f. alışveriş yapmak
deal with f. ticaret yapmak
deal with someone privately f. özel olarak ilgilenmek
deal with someone personally f. özel olarak ilgilenmek
deal with f. -i idare etmek
deal with f. -e değinmek
deal f. hakkından gelmek
deal f. bölmek
deal at arm's length with somebody f. biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
deal at arm's length with someone f. biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak
deal in goods f. sağlam addedilmek
make a deal with f. karşılıklı anlaşmaya varmak
attract a great deal of attention f. çok dikkat çekmek
deal f. ticaret yapmak
deal f. satmak
close a deal f. işi bitirmek
close a deal f. anlaşmaya varmak
reach a deal f. anlaşmaya varmak
deal with f. hesap görmek
deal by f. muamele etmek
deal in f. meşgul olmak
deal in options f. primli işler yapmak
deal in commodities f. mal ticareti yapmak
deal with the crisis in his own way f. krizle kendi yöntemiyle baş etmek
deal with the crisis in his own way f. krizle kendi yöntemiyle başa çıkmak
make some sort of deal to get it back f. geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak
receive a great deal of attention f. büyük ilgi görmek
extend the deal f. kontratı uzatmak
extend the deal f. sözleşmeyi uzatmak
deal with what happens f. olanla başa çıkmak
deal with what happens f. ne olursa olsun gerekeni yapıp hakkından gelmek
deal f. uğraşmak
have a deal f. anlaşmak
try to get a deal on something f. ucuza kapatmaya çalışmak
deal with f. muhatap olmak
ask for a deal f. fiyatta indirim istemek
settle on a deal f. bir anlaşmaya varmak
deal with something f. biri şeyin hakkından, üstesinden gelmek
deal in futures f. malların gelecekteki değeri hakkında spekülasyon yapmak
deal with a problem f. bir problemle uğraşmak
deal with the problem from many aspects f. konuyu çeşitli açılardan ele almak
deal f. kağıtları dağıtmak
deal f. uyuşturucu satmak
a great deal of s. pek çok
a good deal of s. epey
a great deal of s. epey
great deal of s. çok miktarda
a good deal of s. birçok
deal-prone s. anlaşma eğilimli
a great deal zf. bir hayli
a good deal zf. çok
a good deal zf. pek çok
a good deal zf. bir hayli
a deal too much zf. fazlaca
a great deal zf. çok
a great deal zf. pek çok
a good deal zf. hayli
a great deal zf. hayli
a good deal zf. birçok
big deal! ünl. hıh
Irregular Verb
deal f. dealt - dealt
Phrasals
deal by f. davranmak
deal in f. uygulamak
deal (one) in f. (birini) bir işe, projeye katmak
deal (one) into (something) f. (birini bir işe, projeye) katmak
deal someone into something f. kart oyunlarında birine kağıt dağıtmak
deal someone into something f. birini bir şeye dahil olmak
deal someone into something f. birini bir işe, projeye katmak
deal someone in f. kart oyunlarında birine kağıt dağıtmak
deal someone in f. birini bir şeye dahil olmak
deal someone in f. birini bir işe, projeye katmak
deal someone out of something f. kart oyunlarında kart dağıtırken birini es geçmek
deal someone out of something f. birini bir şeyden çıkarmak
deal someone out f. kart oyunlarında kart dağıtırken birini es geçmek
deal someone out f. birini bir şeyden çıkarmak
deal (one) in f. (birini) dahil etmek
deal (one) into (something) f. (birini bir şeye) dahil etmek
deal someone into something f. birini bir şeye dahil etmek
deal (one) out of (something) f. (birini bir şeyden) çıkarmak
deal (one) out of (something) f. (birini bir şeyden) dışlamak
deal (one) out of (something) f. (birini bir şeyin) dışında bırakmak/tutmak
deal (one) out of (something) f. (birini bir şeye) dahil etmemek
deal (one) out of (something) f. (birini/bir şeyi) atmak
deal (one) out of (something) f. (birini/bir şeyi) saymamak
deal in (something) f. (bir şey) ticareti yapmak
deal in (something) f. (bir şey) alıp satmak
deal in (something) f. (bir şey) işi yapmak
deal in (something) f. (bir şeye) odaklanmak
deal in (something) f. (bir şeyi) içermek
deal in (something) f. (bir şeyi) kapsamak
deal in (something) f. (bir şeyi) kapsamına dahil etmek
deal in (something) f. (bir şey) ile haşır neşir olmak
deal in (something) f. (bir şey) ile çalışmak
deal in (something) f. (bir şeye) dayandırmak
deal in (something) f. (bir şey) üzerinden iş yapmak
deal into f. -e dahil etmek
deal into f. -e katmak
deal out f. çıkarmak
deal out f. dışlamak
deal out f. dışında bırakmak/tutmak
deal out f. dahil etmemek
deal out f. atmak
deal out f. saymamak
deal out of f. çıkarmak
deal out of f. dışlamak
deal out of f. dışında bırakmak/tutmak
deal out of f. dahil etmemek
deal out of f. atmak
deal out of f. saymamak
deal out of f. es geçmek
deal with f. ile ilgili olmak
deal with f. ile ilgilenmek
deal with f. hakkında olmak
deal with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) başa çıkmak
deal with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) baş etmek
deal with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) ilgilenmek
deal with (someone or something) f. (birini/bir şeyi) idare etmek
deal with (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) icabına bakmak
deal with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) iş yapmak
deal with (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) iş yürütmek
deal with (something) f. (bir şeye) odaklanmak
deal with (something) f. (bir şeyi) içermek
deal with (something) f. (bir şeyi) kapsamak
deal with (something) f. (bir şeyi) kapsamına dahil etmek
deal with (someone) f. (biriyle) ilgilenmek
deal with (someone) f. (birine bir şekilde) davranmak
Phrases
that is a deal expr. anlaştık
that is a deal expr. mutabıkız
Colloquial
the deal i. sorun
the deal i. durum
good deal i. iyi
a raw deal i. sert muamele
good deal i. çok iyi olur
a raw deal i. haksız muamele
good deal i. süper olur
deal breaker i. anlaşmayı bozan/ihlal eden/çiğneyen durum
peace deal i. barış anlaşması
deal breaker i. bir ilişkinin bozulmasına sebebiyet veren neden
big deal i. büyük marifet
a raw deal i. haksız ve kötü davranış
dirty deal i. haksız muamele
a sweet deal i. iyi bir anlaşma
dirty deal i. kazık (yeme)
dirty deal i. kazık yeme
sale deal i. satış anlaşması
shady deal i. şaibeli iş/işlem
a done deal i. son karar
dirty deal i. üçkağıt
the real deal i. esas mevzu
the real deal i. temel mesele
the real deal i. bir meselenin iç yüzü
the real deal i. hakiki
the real deal i. gerçek
the real deal i. sahici
the real deal i. harbi
dodgy deal [uk] i. şaibeli anlaşma
dodgy deal [uk] i. alavere dalavereli iş
the real deal i. fos çıkmayacak şey
leave a great deal to be desired f. çok yetersiz olmak
leave a great deal to be desired f. hiç doyurucu olmamak
get a good deal f. (bir ürünü) indirimli fiyattan bulmak ve almak
close a/the deal f. anlaşmak
close a/the deal f. anlaşmaya varmak
close a/the deal f. işi bitirmek
big–deal s. son derece önemli
big–deal s. oldukça popüler
big–deal s. dikkate şayan
big deal! expr. aman ne önemli!
no deal expr. hayır
no deal expr. olmaz
no deal expr. kabul etmiyorum
what's your deal? expr. neyin peşindesin?
deal expr. nefis bir olay!
big deal expr. ne farkeder ki
big deal expr. o da bir şey mi; ne olacak yani
like it's such a big deal! expr. sanki çok önemliymiş gibi!
like it's such a big deal! expr. sanki çok büyük bir meseleymiş gibi!
deal expr. tamam
you deal with it expr. sen uğraş
you deal with it expr. al kendin uğraş
you deal with it expr. sen hallet
nbd (no big deal) expr. abartmaya değmez
good deal! exclam. güzel!
good deal! exclam. harika!
Idioms
a rough deal i. sert muamele
a rough deal i. haksız muamele
wheel and deal i. alavere dalavere
fair deal i. adil anlaşma
square deal i. adil anlaşma
a raw deal i. haksız muamele
fair deal i. insaflı davranış
square deal i. insaflı davranış
big deal i. kodaman
big deal i. önemli kimse
big deal/shot i. sözü sayılan
big deal/shot i. sözü geçen
a rough deal i. haksız müdahale
a rough deal i. sert müdahale
a rough deal i. kötü muamele
a rough deal i. hüsran
a raw deal i. haksız müdahale
a raw deal i. sert müdahale
a raw deal i. kötü muamele
a raw deal i. hüsran
back-room deal i. kapalı kapılar ardında yapılan anlaşma
a done deal i. karara bağlanmış şey
a done deal i. sonuçlanmış anlaşma
a done deal i. kesinlik kazanmış anlaşma
a done deal i. bitmiş iş
a done deal i. tamamlanmış iş
a fair deal i. adil muamele
a fair deal i. eşit muamele
a fair deal i. adil bir anlaşma
a fair deal i. dürüst bir pazarlık
a raw deal i. haksız muamele
a raw deal i. kötü muamele
a rough deal i. haksız muamele
a rough deal i. kötü muamele
a square deal i. adil bir pazarlık
a square deal i. adil bir anlaşma
a square deal i. adil/eşit muamele
a square deal i. eşit şartlarda bir anlaşma/pazarlık
big deal i. büyük bir olay
big deal i. önemli bir olay
dicey deal i. riskli anlaşma
dicey deal i. riskli durum
dicey deal i. tehlike arz eden durum/anlaşma
done deal i. kesinlik kazanmış anlaşma
done deal i. sonuçlanmış anlaşma
done deal i. karara bağlanmış şey
done deal i. iptal edilemez anlaşma
done deal i. feshedilemez anlaşma
sweet deal i. yararlı/faydalı düzenleme
sweet deal i. yararlı/faydalı anlaşma
sweet deal i. karlı anlaşma
sweet deal i. iyi pazarlık
sweet deal i. iyi alışveriş
sweet deal i. karlı alışveriş
sweet deal i. güzel/hoş davranış
sweet deal i. iyi iş
sweet deal i. güzel fırsat
set a great deal by (someone or something) f. (birini/bir şeyi) çok önemsemek
set a great deal by (someone or something) f. (birine/bir şeye) çok değer vermek
set a great deal by f. (birini/bir şeyi) çok önemsemek
set a great deal by f. (birine/bir şeye) çok değer vermek
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şeye işaret etmek
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şeye işaret etmek
to give a square deal f. adil davranmak
sweeten up the deal f. anlaşma koşullarını gevşetmek
cut a deal f. anlaşma sağlamak
close a deal with f. anlaşma sağlamak
cut a deal f. anlaşma yapmak
close a deal with f. anlaşma yapmak
go back on the deal f. anlaşmada geri adım atmak
go back on the deal f. anlaşmadan caymak
cut a deal f. anlaşmaya varmak
close a deal with f. anlaşmaya varmak
seal the deal f. anlaşmayı kapatmak
clinch the deal f. anlaşmayı sağlamak
make a big deal about something f. bir şeyi gereğinden fazla abartmak
make a big deal about something f. bir şeyi fazla abartmak
deal something a death blow f. büyük darbe indirmek
make a big deal about something f. bir şeyi gereğinden fazla büyütmek
deal something a death blow f. bitirici darbeyi vurmak
get a raw deal f. haksızlık edilmek
have a great deal of trouble f. emek vermek
think a great deal of someone f. hakkında iyi/olumlu düşünmek
get a raw deal f. haksızlığa uğramak
seal the deal f. işi pişirmek
deal the race card f. ırk kozunu kullanmak
seal the deal f. işi sonlandırmak
deal the race card f. ırk kozunu oynamak/kullanmak
sweeten up the deal f. işi/pazarlığı cazipleştirmek
close the deal f. işi bitirmek
seal the deal f. işi bitirmek
think a great deal of someone f. iyi gözle bakmak
sweeten up the deal f. koşulları çekici/cazip hale getirmek
not to make a big deal out of it f. mesele etmemek
not to make a big deal out of it f. sorun etmemek
not to make a big deal out of it f. problem etmemek
deal something a death blow f. son darbeyi vurmak
make a big deal out of something f. pireyi deve yapmak
think a great deal of someone f. takdir etmek
strike a deal f. (fiyat konusunda) anlaşmaya varmak
have a great deal of trouble f. zahmet vermek
strike a deal f. (fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir şey) hakkında çok şey söylemek
say a great deal about (someone or something) f. (birinin veya bir şeyin) gerçek yüzünü açığa çıkarmak
set a great deal by (someone or something) [obsolete] f. (birini ya da bir şeyi) yüksek bir mertebeye yerleştirmek
set a great deal by (someone or something) [obsolete] f. (birine ya da bir şeye) çok büyük önem vermek
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) çok şey söylemek
say a great deal about (someone or something) f. (biri veya bir konu hakkında) birçok şeyi açığa vurmak
deal a final blow f. son darbeyi indirmek
blow a deal f. anlaşmayı bozmak
blow a deal f. anlaşmayı mahvetmek
blow a deal f. anlaşmayı berbat etmek
blow a deal f. anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
blow the deal f. anlaşmayı bozmak
blow the deal f. anlaşmayı mahvetmek
blow the deal f. anlaşmayı berbat etmek
blow the deal f. anlaşmayı yüzüne gözüne bulaştırmak
deal (someone or something) a blow f. (birine/bir şeye) büyük zarar vermek
deal (someone or something) a blow f. (birine/bir şeye) zarar vermek
deal (someone or something) a blow f. (birini/bir şeyi) olumsuz etkilemek
deal (someone or something) a blow f. (birini/bir şeyi) kötü etkilemek
deal (someone or something) a blow f. (birini/bir şeyi) yerle bir etmek
deal (someone or something) a blow f. (birine/bir şeye) büyük bir darbe vurmak
deal a death blow f. ölümcül bir darbe vurmak
deal a death blow f. öldürücü bir darbe vurmak
deal a death blow f. öldüren bir darbe vurmak
deal a death blow f. öldüren darbeyi vurmak
deal a death blow f. büyük darbe indirmek
deal a death blow f. bitirici darbeyi vurmak
deal a death blow f. son darbeyi vurmak
deal somebody/something a blow f. birine/bir şeye büyük zarar vermek
deal somebody/something a blow f. birine/bir şeye zarar vermek
deal somebody/something a blow f. birini/bir şeyi olumsuz etkilemek
deal somebody/something a blow f. birini/bir şeyi kötü etkilemek
deal somebody/something a blow f. birini/bir şeyi yerle bir etmek
deal somebody/something a blow f. birine/bir şeye büyük bir darbe vurmak
deal a blow to somebody/something f. birine/bir şeye büyük zarar vermek
deal a blow to somebody/something f. birine/bir şeye zarar vermek
deal a blow to somebody/something f. birini/bir şeyi olumsuz etkilemek
deal a blow to somebody/something f. birini/bir şeyi kötü etkilemek
deal a blow to somebody/something f. birini/bir şeyi yerle bir etmek
deal a blow to somebody/something f. birine/bir şeye büyük bir darbe vurmak
deal a hand f. kartları dağıtmak
deal a hand f. elin kartlarını dağıtmak
deal a hand f. (hayat) kısmet etmek
deal a hand f. (hayat) kaderini çizmek
deal a hand f. (hayat) rastgele/şansına önüne bir şeyler sunmak/getirmek/vermek
deal the hand f. kartları dağıtmak
deal the hand f. elin kartlarını dağıtmak
deal the hand f. (hayat) kısmet etmek
deal the hand f. (hayat) kaderini çizmek
deal the hand f. (hayat) rastgele/şansına önüne bir şeyler sunmak/getirmek/vermek
make a deal (with one) f. (biriyle) anlaşmak
make a deal (with one) f. (biriyle) anlaşmaya varmak
make a deal (with one) f. (biriyle) mutabakat sağlamak
make a deal (with one) f. (biriyle) uzlaşmak
sweeten the deal f. anlaşma koşullarını gevşetmek
sweeten the deal f. işi/pazarlığı cazipleştirmek
sweeten the deal f. koşulları çekici/cazip hale getirmek
think a great deal of (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek
think a great deal of (someone or something) f. (birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think a great deal of (someone or something) f. (birini/bir şeyi) takdir etmek
a good deal s. birçok
a good deal s. bir hayli
a good deal s. pek çok
a good deal s. epey
never a deal zf. birazcık bile değil
what's the deal expr. neler dönüyor?
what's the deal expr. ne numara dönüyor?
Speaking
the deal is off i. anlaşmadan vazgeçtiler
this is a done deal i. bu bitmiş bir iş
I thought we had a deal expr. anlaştık sanıyordum
it's not a big deal expr. abartılacak bir şey değil
no big deal expr. abartılacak bir şey değil
no big deal expr. abartmaya değmez
no big deal and no biggie expr. abartmaya değmez
it's not that big of a deal expr. abartmaya gerek yok
that was the deal expr. anlaşma buydu
the deal is off expr. anlaşmadan vazgeçtik
we had a deal expr. anlaşmıştık
it is a deal expr. anlaştık
it's a deal expr. anlaştık
do we have a deal? expr. anlaştık mı?