olay - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

olay



"olay" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç

İngilizce Türkçe
Printing
olay i. üzerine çelikle yazı yazılmak üzere hazırlanmış palmiye yaprakları

"olay" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 49 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
olay event i.
olay incident i.
General
olay happening i.
olay case i.
olay contingent i.
olay fact i.
olay event i.
olay scene i.
olay apparition i.
olay circumstance i.
olay thing i.
olay occurring i.
olay occasion i.
olay episode i.
olay experience i.
olay bang i.
olay instance i.
olay appearance i.
olay affair i.
olay occurrence i.
olay phenomenon i.
olay incident i.
olay occurrent i.
olay action i.
olay casus i.
olay effect i.
olay befall i.
olay événement i.
olay hap i.
olay go i.
olay connection i.
olay incidency [obsolete] i.
olay occas (occasion) kısalt.
Colloquial
olay a thing i.
olay jingbang i.
olay happening i.
olay happenin s.
Trade/Economic
olay phenomenon i.
Law
olay fact i.
olay happening i.
olay event i.
olay act i.
olay periculum i.
Politics
olay case i.
Technical
olay occurrence i.
Linguistics
olay event i.
Meteorology
olay phenomenon i.
Theatre
olay action i.
Archaic
olay tiding i.

"olay" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
olay yeri scene i.
General
tesadüfi olay chance event i.
giriş tarzı olay prelude i.
olay bastırma event suppressing i.
sıra dışı olay bildirimi notification of unusual event i.
olay komuta sistemi incident command system i.
ortaya çıkması önceden kestirilemeyen olay act of god i.
dört yıl süren olay quadrennial i.
ilgi çekici olay highlight i.
örnek olay case study i.
önemli bir olay milestone i.
garip bir olay freak i.
olacağı önceden işaret edilen olay antitype i.
ortaya çıkma (istenmeyen bir olay birdenbire) outbreak i.
kaçınılmaz olay fateful event i.
beklenmedik olay contingency i.
ortaya çıkma (istenmeyen bir olay) outcrop i.
hukuksal olay case i.
önemli olay highlight i.
önemli olay watershed i.
tuhaf olay weirdie i.
olay yeri scene i.
heyecan uyandıran olay sensation i.
olay komutanı incident commander i.
arada olan olay interlude i.
atmosferik olay atmospheric phenomenon i.
olay örgüsü plot i.
beklenmedik olay quirk i.
olay mahalli venue i.
periyodik olay periodic event i.
bir kavganın galibini belirleyecek olay showdown i.
olay yönetim sistemi incident management system i.
olay yeri venue i.
tarihi olay historical event i.
olay yeri scene of crime i.
tekrar olma (olay) recurrence i.
heyecanlı olay rouser i.
olay komuta mahalli incident command post i.
kritik olay tekniği critical incident technique i.
olay hareket planı incident action plan i.
olay yeri locale i.
başa gelen olay experience i.
fiziksel olay physical phenomenon i.
olay yeri inceleme crime scene investigation i.
başarılmış olay accomplished fact i.
olay yeri setting i.
doğal olay natural event i.
örnek olay precedent i.
(haber değeri taşıyan) olay news event i.
garip olay quirk i.
beklenmedik olay accident i.
yinelenen olay recurrent event i.
olay (meydana gelen herhangi bir) occurrence i.
olay analizi event analysis i.
önemsiz olay incidental i.
ilgi çeken olay draw i.
yüreği buran olay wrench i.
doğal olay phenomenon i.
tuhaf olay weirdy i.
olay yeri scene of accident i.
bilince yansıyan olay phenomenon i.
olay mahallinde bulunan witness i.
olay metodu case method i.
başa gelen olay misadventure i.
beklenmedik olay thunderbolt i.
olay yeri spot i.
beklenmedik olay contingent i.
gölge olay epiphenomenon i.
jeolojik olay geological phenomenon i.
beklenmeyen olay contingency i.
örnek olay case i.
örnek olay incelemesi case study i.
olay yeri şeridi barrier tape i.
savaşın çıkmasına neden olan olay act of war i.
olay anı time of incident i.
olay yeri tutanağı crime scene report i.
hiç umulmayan bir olay a bolt out of the blue i.
hiç beklenmedik bir olay a bolt from the blue i.
hiç beklenmedik bir olay a bolt out of the blue i.
hiç umulmayan bir olay a bolt from the blue i.
acı olay tragic event i.
acı olay upsetting event i.
olay anında time of incident i.
kesin olay certain event i.
olay kaydı coverage i.
olay güdümlü benzetim event driven simulation i.
olay mahalli on-scene i.
olay mahalli komutanı on-scene commander i.
olay mahalli koordinatörü on-scene coordinator i.
bir kez olan ve bir daha tekrarlanmayan olay one-off i.
sosyal olay social fact-event i.
olay, bölüm episode i.
olay raporu statement of facts i.
heyecan verici olay excitement i.
tesadüfi olay chance i.
aniden çıkan olay emergency i.
olay çıkaran hellraiser i.
sansasyonel olay high profile case i.
olay yeri inceleme memuru scenes of crime officer i.
olay yeri inceleme memuru crime scene investigator i.
olay yeri inceleme memuru soco i.
güvenlik şeridi (olay yeri) barrier tape i.
güncel olay current matter i.
güncel olay current issue i.
olay günü the day of the event i.
doğaüstü olay paranormal activity i.
olay/vaka koordinasyon ajansı case coordination agency i.
tekil olay singular event i.
somut olay concrete case i.
(olay) yerinde soruşturma in-situ examination i.
büyük yankı uyandıran olay/dava cause celebre i.
aksatıcı/akamete uğratıcı olay disruption event i.
aksatıcı/akamete uğratıcı olay disruptive event i.
raporlanabilir olay reportable incident i.
olay örgüsü story arc i.
doğal fenomen/olay force of nature i.
(insanın) hayatını değiştiren (olay) life-altering i.
(insanın) hayatını değiştiren (olay) life-changing i.
barda olay çıkaran müşterileri dışarı atmakla görevli koruma görevlisi chucker-out i.
barda olay çıkaran müşterileri dışarı atmakla görevli koruma görevlisi bouncer i.
münferit olay isolated event i.
olay yerine varıldığında/veya hastaneye getirildiğinde hastanın/yaralının çoktan yaşamını yitirdiğini belirten bir kısaltma doa (dead on arrival) i.
felaketle sonuçlanan olay catastrophe i.
herkesin ilgilendiği gündemi meşgul eden olay cause celebre i.
üzücü olay sad event i.
özel ilgi gerektiren olay event of special interest i.
ufak çapta hadise/olay minor incident i.
ana olay main event i.
sağlam zemine dayanan olay strong case i.
olay akışı flow of events i.
bilindik/tanıdık olay veya oluşum familiar occurrence i.
olay çıkaran kimse firebrand i.
olay yeri girilmez şeridi crime scene tape i.
yangın olay yeri (itfaiyecilik) fire ground i.
görsel veya yazılı yayınlarda hikayenin olay örgüsü ile ilgili sızdırılan bilgi spoiler i.
bir olay üzerine manzum şekilde ebced hesabıyla tarih düşüren kişi historian i.
olay mahalli crime scene i.
beklenmedik bir şekilde gerçekleşen olumlu olay caduac [scottish] i.
toplumsal olay public event i.
gerçek olay real event i.
gerçek olay reality i.
beklenmedik olay chance-medley i.
terim, işaret veya sembolün işaret ettiği uzaysal-zamansal nesne veya olay referent i.
bir olay karşısında birlikte sessiz kalma conspiracy of silence i.
dehşet verici olay nightmare i.
gerçekleşmemiş olay nonhappening i.
önemsiz olay nonhappening i.
haber değeri taşıyan olay newsmaker i.
tartışmalı olay tinderbox i.
hem komik hem de trajik unsurları taşıyan olay veya durum tragicomedy i.
olay sonrası etki after effect i.
nadir bir olay a rare event i.
önceden haber veren olay antitype i.
deprem etkisi yaratan olay earthquake i.
sansasyonel olay earthquake i.
aniden çıkan olay emergent [obsolete] i.
ispat edilemeyen olay unfact i.
kanıtlanması mümkün olmayan olay unfact i.
yakın zamanda bitmiş bir anlaşmazlık veya mücadeleyi anlamlı bir şekilde yansıtan olay epilog i.
yakın zamanda bitmiş bir anlaşmazlık veya mücadeleyi anlamlı bir şekilde yansıtan olay epilogue i.
bir devri başlatan önemli olay epoch i.
sersemleten olay zinger i.
şaşkınlığa uğratan olay zinger i.
çok sayıda insanın öldürüldüğü olay kill i.
tahmin edilemeyen olay even chance i.
tahmin edilemeyen olay tossup i.
menfur olay execration i.
her şeyi berbat eden sürpriz olay joker i.
ön görmesi zor olay knuckleball i.
tahmin etmesi güç olay knuckleball i.
büyük olay magnality i.
engelleyici talihsiz olay black eye i.
imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay black swan i.
ani olay bolt i.
beklenmedik olay bolt i.
ilginç olay happening i.
genellikle anekdotlara dayanan veya samimi bir dille yazılmış, odağına yazarın şahsen tanıdığı kişileri ve tanık olduğu olay veya dönemleri alan otobiyografik yazı memoir i.
hayırlı olay mercy i.
olay kaydı görevi gören şey book i.
bir olay, eylem veya dönemin başrolü hero i.
önemli olay high spot i.
beklendiği gibi gerçekleşmeyen olay misevent i.
planlandığı gibi gerçekleşmeyen olay misevent i.
bir kez daha tekrarlanan olay reoccurrence i.
şaşırtan olay revelation i.
beklenmedik olay revelation i.
bir faaliyet veya tarihi bir olay gibi belirli bir durumdan doğan mitler bütünü mythoi i.
sorunlu olay riddle i.
problemli olay riddle i.
olay veya durumun gerçekleştiği konumun çok ötesinde hissedilen yankıları ripples i.
gelecekte bir olay by-and-by i.
geleneksel olay classic i.
iki olay arası geçen süre delay i.
unutulmuş veya etkisini kaybetmiş geçmiş olay history i.
kaygısız olay idyll i.
garip olay oddity i.
tuhaf olay oddity i.
olumsuz olay overthwart [obsolete] i.
(olay veya etkinlikten önceki) zaman dilimi run-up i.
tekrarlanması halinde büyük zararlar verebilecek olay russian roulette i.
büyük çapta hadise/olay major incident i.
atmosferik olay impression [obsolete] i.
bağlantılı olay connex [obsolete] i.
ilişkili olay connex [obsolete] i.
utanç verici olay incident i.
krize neden olabilecek olay incident i.
motive edici olay incident i.
bahsetmeye değmeyen günlük olay incident i.
önemsiz olay incidental i.
kepaze olay infamy i.
rezalet olay infamy i.
utanç verici olay infamy i.
itibar zedeleyen olay infamy i.
garip olay insolency [obsolete] i.
sıradışı olay insolency [obsolete] i.
iki olay arasındaki zaman aralığı interlapse i.
iki olay arasında geçen süre interlapse i.
(olay, durum) pusuda bekliyor olma bay i.
ayıplanacak olay condemnation i.
monoton olay dreariness i.
efsanelerin veya hikayelerin yeni kombinasyonlar veya olay örgüsünde farklılıklar oluşturacak şekilde harmanlanması contamination i.
beklenmedik olay contingent i.
şaşırtıcı olay coup de foudre i.
ön olay curtain-raiser i.
olay akışıyla bağlantısız durum interlude i.
(eserde) karmaşık olay örgüsü intrigue i.
olay sırasına ekleme introduction i.
olay sırasına eklenme introduction i.
önemli olay page i.
kayda değer olay page i.
bir sayfalık olay dizisi page i.
zihinde beliren görüntü veya olay kesiti panorama i.
düşmana karşı beraberlik yaratan etkileyici olay pearl harbor i.
sonradan gelişen olay postfact i.
olay gerçekleştirme şansı potluck i.
(haber metninde) tarih ve olay yerini belirten satır dateline i.
olay günü day i.
tatsız olay disagreeable i.
sevimsiz olay disagreeableness i.
zihinde canlanan eski olay flashback i.
olay öncesinde yapılanlar foreplay i.
başından paranormal olay geçmiş kimse percipient i.
(olay hakkındaki son gelişmeleri sunmak için) gazete haberi öncesine eklenen bölüm precede i.
önemli şeylere delalet eden olay preindication i.
önemli şeyleri işaret eden olay preindication i.
bir dizi hareketli ve dağınık olay içeren eser veya yapım romp i.
yılda iki kez meydana gelen olay semiyearly i.
yedi yılda meydana gelen olay septennial i.
bütün bir olay shooting match i.
olay yeri site i.
rastlantısal olay fortition i.
canlı yayında gerçekleşen uygunsuz olay livestream fail i.
okuyucuları/izleyicileri bir nesne veya olay hakkında merak içerisinde bırakarak bir sonraki bölümü okumalarını/izlemelerini sağlamak amacıyla kullanılan hikaye anlatım tekniği mystery box i.
girift olay örüntüsü spider web i.
şaşırtıcı olay start i.
ilginç olay start i.
enteresan olay start i.
gerçeği yansıtmayan olay anlatımı stretcher i.
ikincil olay örgüsü subplot i.
ani olay suddenty i.
doğaüstü olay supernaturality i.
esrarengiz olay supernaturality i.
şaşırtıcı olay surprisal [obsolete] i.
sürpriz olay surprisal [obsolete] i.
gerçek olay fact i.
olay dizisi sequence i.
alt olay örgüsü subplot i.
muhteşem olay wow i.
olay çıkarmak stir up trouble f.
tekrar olmak (olay) recur f.
bir olay karşısında kendini tutamayıp ağlamaya başlamak go to pieces f.
bir olay karşısında belirli bir tavır almak take a stand f.
olay çıkarmak put on a scene f.
olay çıkarmak make a scene f.
sahneden veya olay yerinden çekilmek quit the scene f.
güç kazandırmak (zor bir olay) temper f.
olay çıkarmak kick up a fuss f.
mitlerin gerçek olay veya kişiler üzerine kurulduğunu ileri süren teoriyle açıklamak euhemerize f.
olay yerinden kaçmak fleed the area f.
olay çıkarmak kick up a stink f.
olay çıkarmak put in f.
olay (bir yerde) geçmek come about f.
olay (bir yerde) geçmek take place f.
olay (bir yerde) geçmek happen f.
olay (bir yerde) geçmek occur f.
olay çıkarmak make the fur fly f.
geçmek (bir olay belirli bir şekilde) go off f.
meydana gelmek (bir olay/bir durum sürerken başka bir şey) supervene f.
meydana gelmek (bir olay/bir durum meydana geldikten sonra başka bir şey) supervene f.
olay çıkartmak make a scene f.
olay çıkartmak create a tension f.
olay çıkarmak create trouble f.
olay yerinde ölmek die at the scene f.
olay mahallinde ölmek die at the scene f.
olay/vaka bazında değerlendirme yapmak evaluate on a case-by-case basis f.
olay mahalline gelmek/varmak arrive upon the scene (of something) f.
olay mahalline gelmek/varmak arrive at the scene (of something) f.
olay mahalline gelmek/varmak arrive on the scene (of something) f.
kopan parmağını olay yerinde bırakmak leave one's severed finger at the scene f.
olay gecesi nerede olduğunu ispatlamak prove his whereabouts on the night in question f.
olay yerini/suç mahallini incelemek investigate the crime scene f.
olay yerini/suç mahallini araştırmak investigate the crime scene f.
şoförün olay yerinde ölmesine sebep olmak instantly kill the driver f.
olay yerini/mahallini terk etmek flee the scene f.
olay yerinden/mahallinden kaçmak flee the scene f.
olay/hadise/rezalet çıkmasına mani/engel olmak avoid a scene f.
olay/hadise/rezalet çıkmasının önüne geçmek avoid a scene f.
olay/hadise/rezalet çıkmasını önlemek avoid a scene f.
mitlerin gerçek olay veya kişiler üzerine kurulduğunu ileri süren teoriyle açıklamak euhemerise f.
olay yerini detaylı tarif etmek describe the scene in detail f.
olay yerine/mahalline gelmek arrive upon the scene f.
olay yerine/mahalline ulaşmak arrive upon the scene f.
olay yerine/mahalline gelmek arrive on the scene f.
olay yerine/mahalline ulaşmak arrive on the scene f.
(olay) gidişata engel olmak intervene f.
(olay) sekte vurmak intervene f.
başka bir olay gerçekleşmeden önce (bir şeyi) bir yere yerleştirmek preposition f.
çılgın (bir olay) frenetic s.
yinelenen (olay) recurrent s.
çığır açan (olay vb) groundbreaking s.
pek uzak olmayan olay in the offing s.
olay güdümlü event driven s.
bütün gece süren (bir olay) all-night s.
olay sonrası post-factum s.
olay eksenli event-centric s.
olay merkezli event-centric s.
olay sonrası post-event s.
olay çıkartan hell raising s.
olay çıkartan raising hell s.
olay eksenli event-based s.
beklenmeyen (olay vb) singular s.
olay öncesi pre-event s.
sorunlu (olay/durum) problematic s.
gerçekten yaşanmış (olay, hikaye) true s.
önemli bir olay yaşanmamış uneventful s.
olay ile ilgili episodal s.
olay ile ilgili episodical s.
bir olay veya durumun dolaylı fakat kaçınılmaz sonucu olan knock-on s.
olay mahalline yakın olan ringside s.
olay yerinde bulunan onsite s.
olay yerinde bulunan on-site s.
olay mahallinde olan on-the-scene s.
olay yerinde olan on-the-scene s.
olay yerinde vuku bulan drumhead s.
olay veya deneyimle dolu crowded s.
olay veya deneyim bakımından zengin crowded s.
sonraki olay ile ilgili postfact s.
olay sonrası postmortem s.
olay örgüsü bulunmayan plotless s.
olay örgüsüne ait plotty s.
olay örgüsü ile ilişkili plotty s.
olay örgüsü ince işlenmiş olan plotty s.
esas olay öncesi prefatory s.
olay yerinden gelen spot s.
olay yerinde bulunan upon the spot s.
belirtilen şey ile dolu (yer, dönem veya olay) -soaked s.
olay yerinde on the spot zf.
olay yerinde on the ground zf.
olay anında at the time of incident zf.
olay sırasında at the time of incident zf.
önemsiz bir olay olarak incidentally zf.
olay yerinde upon the spot zf.
zilyon kez gerçekleşmiş olay zillionth zm.
sayısız kez olan olay zillionth zm.
(belirli bir olay) meydana gelebileceği için in case bağ.
ani olay blam ünl.
roman dillerinden alınmış kelimelerde bahsi geçen olay, dönem veya kişileri ifade eden son ek -ade snk.
dikkat çekici ve olağanüstü olay anlamı veren son ek -a'-rama snk.
dikkat çekici ve olağanüstü olay anlamı veren son ek -o'-rama snk.
olay anı anlamına gelen son ek -ing snk.
olay tarihi doi (date of incident) kısalt.
Phrasals
olay çıkarmak take on f.
olay çıkarmak take on f.
(bir olay/gelişme sırasında) uyuyor olmak sleep something away f.
(bir olay/sorun/süreç) yaşamak go through f.
olay örgüsünü kurmak reconstruct (something) from (something else) f.
olay, sorun çıkartmak brew something up f.
(olay, sorun) çıkartmak brew up (something) f.
bir suçla biri arasında/bir suçluyla bir olay arasında bağlantı kurmak connect someone or something (up) to someone or something f.
bir suçla biri arasında/bir suçluyla bir olay arasında bağlantı olduğunu iddia etmek connect someone or something (up) to someone or something f.
bir suçla biri arasında/bir suçluyla bir olay arasında bağlantı kurmak connect someone or something (up) with someone or something f.
bir suçla biri arasında/bir suçluyla bir olay arasında bağlantı olduğunu iddia etmek connect someone or something (up) with someone or something f.
(bir olay) olurken girmek enter upon (something) f.
(bir olay) esnasında gelmek/girmek enter upon (something) f.
(bir olay) olurken girmek enter on (something) f.
(bir olay) esnasında gelmek/girmek enter on (something) f.
Phrases
(bir şeye) giriş niteliğinde bir olay/etkinlik a prelude to (something) i.
(bir şeyin) başlangıcı niteliğindeki olay a prelude to (something) i.
bir şeyden önce gelen ve onun habercisi olan bir olay/etkinlik prelude to something i.
tamamen farklı bir durum/olay something else entirely f.
olay/işler ciddileştiğinde when the band begins to play expr.
olay/işler kritik bir hale geldiğinde when the band begins to play expr.
olay/işler karıştığında when the band begins to play expr.
olay/işler çıkmaza girdiğinde when the band begins to play expr.
olay/işler patlak verdiğinde when the band begins to play expr.
olay/işler içinden çıkılmayacak hale geldiğinde when the band begins to play expr.
olay/işler son kerteye geldiğinde when the band begins to play expr.
kalabalık/başarılı (parti/olay) gangbusters expr.
aynı olay karşısında her insanın tepkisi farklıdır the same fire that melts the butter hardens the egg expr.
kimini etkilemeyen olay bazısına da dehşet verici gelir the same fire that melts the butter hardens the egg expr.
aynı olay karşısında kimi korkuyla siner kimi dimdik ayakta durur the same fire that melts the butter hardens the egg expr.
bu olay üzerine on that occasion expr.
bu olay üzerine on this occasion expr.
olay patlak verdiğinde when the balloon goes up expr.
olay patlak verdiğinde/vermeden before the balloon goes up expr.
Colloquial
göt göte/kıç kıça kalabalık yaratan olay fanny-bumper i.
ucu ucuna kurtulunan olay a close thing i.
kıl payıyla kurtulunan olay a close thing i.
ucu ucuna kurtulunan olay a close (or near) thing i.
kıl payıyla kurtulunan olay a close (or near) thing i.
büyük olay a whole thing i.
çok iyi bilinen bir olay ancient history i.
dün geceki olay last night's incident i.
izdiham yaratan olay fanny-bumper i.
kuru kalabalık çeken olay/etkinlik fanny-bumper i.
alışılmış olay standard fare i.
yaygın olay standard fare i.
sıkça/çok rastlanan bir olay standard fare i.
bilinen bir olay standard fare i.
pek şaşırtıcı olmayan bir olay standard fare i.
standart bir olay standard fare i.
insanın uykusunu getiren olay/durum sleep fest i.
çok sıkıcı olay/durum sleep fest i.
bayık olay/durum sleep fest i.
olay çıkartan kimse heller i.
olay çıkartan kimse hell raiser i.
acıklı olay horror story i.
tatsız olay dose i.
belirli bir getirisi/sonucu bulunan olay stick-on i.
kurgu olay stitch-up [uk] i.
kötü bir olay olurken orada olmak be in at the kill f.
kötü bir olay olurken orada olmak be in at the death f.
olay çıkarmak raise cain f.
olay yerinde olmak be in at the death f.
olay yerinde bulunmak be in at the death f.
olay yerinde bulunmak be in at the kill f.
olay yerinde olmak be in at the kill f.
taze (olay, haber) red-hot s.
esas (olay) big top s.
ne sürpriz/olay ama beat all expr.
ne sürpriz/olay ama beat banaghan [obsolete] expr.
hayret bir olay! fancy! expr.
hayret bir olay! gracious me! expr.
hayret bir olay! wow! expr.
hayret bir olay! fancy that! expr.
hayret bir olay bloody hell expr.
hayret bir olay! gracious goodness! expr.
hayret bir olay! unbelievable! expr.
hayret bir olay! amazing! expr.
hayret bir olay! lumme! expr.
nefis bir olay! deal expr.
olay esnasında in the course of event expr.
olay vuku bulurken in the course of event expr.
olay yerinde on the spot expr.
olay başladığında when the balloon goes up expr.
bir durum/olay her şeyi bozdu that's torn it [uk] expr.
bir durum/olay her şeyi berbat etti that's torn it [uk] expr.
bir durum/olay her şeyi batırdı that's torn it [uk] expr.
olay da o (zaten) that's just it expr.
hayret bir olay (just) fancy that [old-fashioned] [uk] expr.
hayret bir olay goodness gracious expr.
(biriyle/bir şeyle ilgili) olay şu here's the thing (about someone or something) expr.
işte bu şaşırtıcı bir olay that's one for the (record) book expr.
işte bu ilginç bir olay that's one for the (record) book expr.
işte bu şaşırtıcı bir olay that's one for the (record) books expr.
işte bu ilginç bir olay that's one for the (record) books expr.
olay nedir? what's all that about? exclam.
hayret bir olay (well,) I'll be blowed! [old-fashioned] exclam.
hayret bir olay (well,) I'll be durned![old-fashioned] exclam.
hayret bir olay (well,) imagine that! exclam.
Idioms
gerçeklerle yüzleştiren olay reality check i.
gerçeklerle yüzleştiren olay a reality check i.
mutlaka görülmesi gereken kişi, şey veya olay a sight to behold i.
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay a stick to beat someone or something with i.
şaşırtıcı/garip olay a rum go [dated] [uk] i.
gerçeklerin kabullenmesini sağlan olay/netice reality check i.
gerçeklerin kabullenmesini sağlan olay/netice a reality check i.
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay stick to beat (someone or something) with i.
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay a rod to beat somebody with i.
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay a stick to beat somebody with i.
acayip hadise/olay a rum go [dated] [uk] i.
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay stick to beat (someone or something) with i.
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay a stick with which to beat someone [brit] i.
patlak veren olay big noise i.
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması blame game i.
mutlaka görülmesi/gidilmesi gereken kişi/yer/olay a sight to behold i.
kaçırılmaması gereken kişi/yer/olay a sight to behold i.
görülmeye/gidilmeye değer kişi/yer/olay a sight to behold i.
başarısızlıkla sonuçlanan olay the kiss of death i.
bir dizi şanslı olay lucky streak i.
bir dizi şanslı olay streak of good luck i.
bir dizi şanslı olay string of good luck i.
en önemli parça/olay high point i.
kişinin kabullenmesi gereken kötü olay a bitter pill to swallow i.
kayıtlara/kitaplara geçecek/unutulmayacak bir olay one for the record books i.
önemsiz olay footnote i.
rekorlar kitabına girmeyi hak eden bir olay one for the record books i.
şaşırtıcı bir gelişme/olay a turn-up for the books i.
üstü kapatılan bir olay the elephant in the corner i.
açıklanamayan olay curve ball i.