one's way - Türkçe İngilizce Sözlük

one's way

"one's way" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 4 sonuç

İngilizce Türkçe
Colloquial
one's way i. birinin yolu
one's way i. birinin isteği
one's way i. birinin tarzı
one's way i. birinin bildiği yol

"one's way" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Colloquial
(one's) (own) way i. (birinin) istediği şey
I have no way of stopping Tom from doing whatever he wants to do.
Tom'un yapmak istediği şeyi yapmasını engellemenin bir yolu yok.

More Sentences
(one's) (own) way i. (birinin) istediği şekilde
I did that the way Tom asked me to.
Bunu Tom'un yapmamı istediği şekilde yaptım.

More Sentences
(one's) (own) way i. (birinin) istediği yoldan
This is the way Tom told us to do it.
Bu Tom'un onu yapmamızı istediği yoldur.

More Sentences
General
see one's way f. çaresini bulmak
go one's own way f. bildiğini okumak
worm one's way through f. kıvrıla kıvrıla biryerden geçmek
be on one's way out f. çıkmak
wend one's way f. yönelmek
wheedle one's way into f. yaltaklanarak bir yere girmek
work one’s way up f. düzenlemek
lose one's way f. yolunu şaşırmak
make one's way f. ilerlemek
get one's own way f. kendi bildiğini okumak
make one's way f. başarılı olmak
take one's way f. gitmek
lose one's way f. şaşmak
wend one's way f. gitmek
pick one's way through f. arasından dikkatle ve yavaş yavaş ilerlemek
proceed on one's way f. yoluna devam etmek
wend one's way f. yol almak
get one's way f. istediğini elde etmek
lose one's way f. yolunu kaybetmek
fight one's way f. çırpınıp durmak
take one's own way f. bildiğini okumak
go one's way f. kafasının dikine gitmek
go one's way f. kendi yoluna gitmek
have one's own way f. kendi bildiğini okumak
go one's way f. bildiğini okumak
get one's way f. kendi istediğini yaptırmak
feel one's way f. el yordamıyla ilerlemek
lie one's way out of something f. yalan söyleyerek bir işten sıyrılıvermek
feel one's way f. çok ihtiyatlı davranmak
pay one's way f. kendi masraflarını kendi ödemek
work one's way f. çalışarak ücretlerini karşılamak (öğrenci okul/üniversite)
work one's way up f. terfi etmek
have one's way f. kendi istediğini yaptırmak
make one's way f. ileri gitmek
make one's way f. yolunu tutmak
get one's way f. istediğini yaptırmak
go one's own way f. bildiğinden şaşmamak
push one's way into f. araya sıkışmak
worm one's way f. hile ile sokulmak
worm one's way f. kendine yol açmak
worm one's way f. sokulmak
stand in one's way f. gölge etmek
take the chance that comes one's way f. fırsat ayağına gelmek
wend one's way f. yola koyulmak
take one's way f. yola koyulmak
have one's way f. başına buyruk olmak
have one's way f. kafasına göre takılmak
have one's way f. istediğini yapmak
have one's way f. aklına eseni yapmak
worm one's way into f. -e sinsice girmek
worm one's way into f. -e kurnazlıkla girmek
get out of one's way f. yolunu kapatmamak
get out of one's way f. (birinin) yolundan çekilmek
get out of one's way f. yolunun üzerinde durmamak
have one's head screwed on the right way f. aklı başında biri olmak
work one's way up f. çalışmalarıyla kendini ispatlayarak derece derece terfi etmek
work one's way into f. yavaş yavaş bir yere girmek
(one's) knees give way f. dizleri çözülmek
push one's way through f. kalabalığı yararak ilerlemek
fight one's way through the crowd f. kalabalıkta zorlukla hareket etmek
fight one's way through the crowd f. kalabalığı yararak ilerlemek
fight one's way through the crowd f. itiş kakış ilerlemek
worm one's way into f. sinsice girmeye çalışmak
worm one's way into f. sinsice gözüne girmeye çalışmak
worm one's way into f. sinsice tavlamaya çalışmak
worm one's way into f. sinsice sızmaya çalışmak
be on one's way f. yolu üzerinde bulunmak
argue one's way out f. sorunu tartışarak çözmek
argue one's way out of something f. tartışarak kendini aklamak
argue one's way out of something f. sorunu tartışarak çözmek
argue one's way out f. tartışarak kendini aklamak
hack one's way through something f. (ormandan) (ağaçları vb keserek) ilerlemek
be on one's way home from one's shift f. vardiyasından evine dönüyor olmak
set in one's way f. bir düzen kurmak
work one’s way up f. ıslah etmek
bring one on one's way f. eşlik etmek
put out of one's way f. huzurunu kaçırmak
put out of one's way f. başını belaya sokmak
bring one on one's way f. katılmak
bring one on one's way f. yol göstermek
find one's way into f. -e girmek
find one's way into f. '-e dahil olmak
out of one's way s. yanlış
out of one's way s. hatalı
out of one's way s. ters
out of one's way s. uygunsuz
out of one's way s. yersiz
out of one's way s. saklı
out of one's way s. gizli
out of one's way s. sıra dışı
out of one's way s. uzakta
out of one's way s. dikkat çekici
out of one's way s. alışılmadık
out of one's way s. alışılmışın dışında
out of one's way s. yolunun dışında
out of one's way s. rota dışı
out of one's way s. engellemeyecek bir yerde
out of one's way s. halledilmiş bir şekilde
out of one's way s. ezilmemek için bir şeyin yolundan çekilmiş
out of one's way s. tamamlanmış bir şekilde
out of one's way s. tehlikeden uzakta
out of one's way [brit] s. bir kimsenin faaliyet veya ilgi alanı dışında
out of one's way [obsolete] s. yanlış yerde
out of one's way [obsolete] s. her zamankinden farklı bir yerde
out of one's way [obsolete] s. kayıp
out of one's way [obsolete] s. unutulmuş
out of one's way [obsolete] s. yolunun dışında
out of one's way [obsolete] s. kayıp
on one's way out zf. yolda
in one's way zf. yolu üstünde
in one's way zf. biriyle karşılaşabilecek konumda
in one's way [obsolete] zf. seyahat ederken
in one's way [obsolete] zf. ilerlerken
in one's way [obsolete] zf. seyahat esnasında
in one's way [obsolete] zf. yoldayken
in one's way zf. engelleyecek şekilde
in one's way zf. engel teşkil edecek şekilde
in one's way [brit] zf. mevcut
in one's way [brit] zf. hazır
in one's way [brit] zf. yakında
in one's way [brit] zf. hali hazırda
in one's way [brit] zf. eli altında
in one's way [obsolete] zf. kendisine kazanç oluşturacak şekilde
on one's way zf. yolunda ilerlerken
on one's way zf. devam ederken
on one's way zf. ilerlerken
on one's way zf. gelirken
on one's way zf. giderken
Phrasals
bluff (one's) way into (something) f. numara yaparak girmek
bluff (one's) way into (something) f. gizli gizli girmek
bluff (one's) way into (something) f. kılık değiştirip girmek
bluff (one's) way through (something) f. numara yapmak
bluff (one's) way through (something) f. yapar görünmek
bluff (one's) way through (something) f. dolap çevirmek
bluff (one's) way through (something) f. uyutmak
bluff (one's) way through (something) f. -mış gibi davranmak
wangle (one's) way into (some place or some situation) f. (bir yere/bir durumun içine) çaktırmadan girmek
wangle (one's) way into (some place or some situation) f. (bir yere/bir durumun içine) sızmak
wangle (one's) way into (some place or some situation) f. (bir yere/bir durumun içine) el altından girmek
wangle (one's) way into (some place or some situation) f. (bir yere/bir durumun içine) hileyle girmek
wangle (one's) way into (some place or some situation) f. allem edip kallem edip (bir yere/bir durumun içine) girmek
wangle (one's) way into (some place or some situation) f. (bir yere/bir durumun içine) bir şekilde girmeyi başarmak
wangle (one's) way into (some place or some situation) f. ne yapıp edip (bir yere/bir durumun içine) girmeyi başarmak
wiggle (one's) way out (of something) f. kıvrılarak (bir şeyden) çıkmak
wiggle (one's) way out (of something) f. dar bir yerden kıvrılarak/bükülerek çıkmak
wiggle (one's) way out (of something) f. eğilip bükülerek dar bir yerden kurtulmak
wiggle (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) sıyrılarak çıkmak/kurtulmak
wiggle (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) zar zor çıkmak/kurtulmak
wiggle (one's) way out (of something) f. (bir işten, görevden, durumdan) sıvışmak
wiggle (one's) way out (of something) f. (bir işten, görevden, durumdan) kaçmak
wiggle (one's) way out (of something) f. (bir işten, görevden, durumdan) kurtulmak
wiggle (one's) way out (of something) f. (bir işi, görevi, durumu) savuşturmak
wiggle (one's) way out (of something) f. bir yolunu bulup (bir şeyden) kaçmak/sıvışmak
buy (one's) way in (something) f. bedelini ödeyip (bir şeye) dahil olmak
buy (one's) way in (something) f. parayla (bir şeye) girmek
buy (one's) way in (something) f. (bir şeye) bir bedel/para ödeyerek erişim sağlamak
buy (one's) way in (something) f. para karşılığında (bir şeye) erişim sağlamak
fib (one's) way out of (something) f. yalanla (bir şeyden) sıyrılmak
fib (one's) way out of (something) f. yalan söyleyerek (kendini bir şeyden) kurtarmak
fib (one's) way out of (something) f. yalan söyleyerek beladan/zor durumdan kurtulmak
fib (one's) way out of (something) f. yalan söyleyerek (bir şeyden) paçayı sıyırmak
fight (one's way) through f. itiş kakış ilerlemek
fight (one's way) through f. zorlukla hareket etmek
fight (one's way) through f. (kalabalığı) yararak ilerlemek
fight (one's way) through f. (engelleri) aşmak
fight (one's way) through f. üstesinden gelmek
fight (one's way) through f. atlatmak
fight (one's way) through f. mücadele etmek
fight (one's) way back to (something or some place) f. (bir şeye/yere) itiş kakış geri dönmeye çalışmak
fight (one's) way back to (something or some place) f. (bir şeye/yere kalabalığı) yararak geri dönmeye çalışmak
fight (one's) way back to (something or some place) f. (bir duruma/konuma) geri dönmeye çalışmak
worm (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) sürünerek çıkmak
worm (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) kıvrılarak çıkmak
worm (one's) way out (of something) f. sıkışık (bir şeyden) zar zor çıkmak
worm (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) kurnazlıkla sıvışmak
worm (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) sinsice sıyrılmak
worm (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) sinsice kaçmak
Phrases
to one's way of thinking expr. birinin düşüncesine göre
to one's way of thinking expr. birine göre
Colloquial
(one's) (own) way i. (birinin kendi) tarzında
(one's) (own) way i. (birinin kendi) bildiği şekilde
(one's) (own) way i. (birinin) canının istediği şekilde
(one's) (own) way i. (birinin kendi) bildiği yoldan
one's (own) way (with someone or something) i. birinin (biri/bir şey) üzerindeki kontrolü
one's (own) way (with someone or something) i. (birinin) bir şey üzerinde kurduğu kontrol
one's (own) way (with someone or something) i. (birinin birini/bir şeyi) istediği gibi yönetmesi
one's (own) way (with someone or something) i. (birinin biri/bir şey) üzerinde kurduğu egemenlik
work one's way up f. daha iyi mevkilere ulaşmak
push one's way through the crowd f. kalabalığı yararak ilerlemek
work one's way up f. terfi etmek
work one's way up f. yükselmek
elbow (one's) way f. kalabalıkta dirsekleriyle yol açarak ilerlemek
elbow (one's) way f. itip kakarak yol açmak
elbow (one's) way f. kalabalıkta dirsek ata ata ilerlemek
elbow (one's) way to the top f. birilerinin üstüne basarak ilerlemek
elbow (one's) way to the top f. birilerinin sırtından/üstünden ilerlemek
elbow (one's) way to the top f. başarmak için her şeyi yapmak
elbow (one's) way to the top f. ne pahasına olursa olsun başarmaya çalışmak
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için yolunu uzatmak
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için yolundan sapmak
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için yolunu değiştirmek
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için zahmete girmek
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için zahmete katlanmak
go out of (one's) way (to do something) f. (bir şey yapmak) için zahmet etmek
be in one's way f. birinin yoluna çıkarmak
be in one's way f. birinin önüne çıkarmak/koymak
put in one's way f. birinin yoluna çıkarmak
put in one's way f. birinin önüne çıkarmak/koymak
know (one's) way around f. nasıl çalıştığını bilmek/anlamak
know (one's) way around f. kullanabilmek
know one's way around f. yolunu bilmek
know one's way around f. yolunu bulabilmek
know one's way about f. yolunu bilmek
know one's way about f. yolunu bulabilmek
know one's way around f. insanlarla/durumlarla nasıl başa çıkacağını bilmek
know one's way around f. insanları/durumları nasıl idare edeceğini bilmek
know one's way around f. işini bilmek
know one's way about f. insanlarla/durumlarla nasıl başa çıkacağını bilmek
know one's way about f. insanları/durumları nasıl idare edeceğini bilmek
know one's way about f. işini bilmek
know one's way around f. çok bilgili/tecrübeli olmak
know one's way around f. aşırı özgüvenli olmak
lie (one's) way into (something or some place) f. (bir şeye/bir yere) izinsiz girmek
lie (one's) way into (something or some place) f. (bir şeye/bir yere) hileyle erişim sağlamak
lie (one's) way into (something) f. (bir şeyi) hileyle elde etmek
be (well) one's way to (something) f. (amacına/sonuca) yaklaşmış olmak
be (well) one's way to (something) f. (amacına/sonuca) doğru epey yol kat etmiş olmak
be (well) one's way to (something) f. (amacına/sonuca doğru) epey ilerlemek
be (well) one's way to (something) f. (amacına/sonuca) bir adım daha yaklaşmak
be (well) one's way to (something) f. (amacına/sonuca) yakında ulaşacak olmak
be (well) one's way to (something) f. (amacına/sonuca) doğru emin adımlarla ilerlemek
be (well) one's way towards (something) f. (amacına/sonuca) yaklaşmış olmak
be (well) one's way towards (something) f. (amacına/sonuca) doğru epey yol kat etmiş olmak
be (well) one's way towards (something) f. (amacına/sonuca doğru) epey ilerlemek
be (well) one's way towards (something) f. (amacına/sonuca) bir adım daha yaklaşmak
be (well) one's way towards (something) f. (amacına/sonuca) yakında ulaşacak olmak
be (well) one's way towards (something) f. (amacına/sonuca) doğru emin adımlarla ilerlemek
in one's way expr. birinin kendi yolundan
in one's way expr. birinin kendi bildiği gibi
in one's way expr. kendine göre
in one's way expr. kendince
in one's way expr. birine engel
in one's way expr. birinin yolunda/önünde
in one's way expr. birinin yolunda/önünde engel
in one's way expr. birinin ilerlemesine/hareket etmesine engel
in one's way expr. birine ayak bağı
on one's way out expr. popülaritesini/popülerliğini kaybetme yolunda
on one's way out expr. gözden düşmek üzere
on one's way out expr. demode olma yolunda
on one's way out expr. modası geçmek üzere
on one's way out expr. ölmek üzere
on one's way out expr. ölüm döşeğinde
on one's way out expr. bir ayağı çukurda
on one's way out expr. popülaritesini/popülerliğini kaybetme yolunda
on one's way out expr. gözden düşmek üzere
on one's way out expr. demode olma yolunda
on one's way out expr. modası geçmek üzere
out of (one's) way expr. (biri) için uygun değil
out of (one's) way expr. (biri) için erişilebilir değil
out of (one's) way expr. (birinin) yolu üzerinde değil
out of (one's) way expr. (birinin) yolunda değil
out of (one's) way expr. (birinin) yoluna engel değil
out of (one's) way expr. (birinin) yolundan çekilmiş
out of (one's) way expr. parazit yapmayacak şekilde
out of (one's) way expr. engel oluşturmayacak şekilde
out of (one's) way expr. rahatsız etmeyecek şekilde
out of (one's) way expr. yoluna çıkmayacak şekilde
out of (one's) way expr. zorluk çıkarmayacak şekilde
Idioms
one's way of life i. birinin hayat tarzı
one's way of life i. birinin yaşam biçimi/tarzı
one's way around i. öğrenilmesi gerekenler
one's way around i. işi başarıyla yapmak için gerekenler
one's way about i. öğrenilmesi gerekenler
one's way about i. işi başarıyla yapmak için gerekenler
the way to (one's) heart i. (birinin) kalbine giden yol
the way to (one's) heart i. (birini) mutlu/memnun etmenin yolu
the way to (one's) heart i. (birinin) kalbini kazanmanın yolu
the way to (one's) heart i. (birinin) gönlünü almanın yolu
the way to (one's) heart i. (birinin) ilgisini/sevgisini kazanmanın yolu
the way to (one's) heart i. (birini) etkilemenin yolu
the way to (one's) heart i. (birinin) birini sevmesini/takdir etmesini sağlayacak şey
come one's way f. birinin eline geçmek
go one's way f. gitmek
make one's way f. kendi çabalarıyla başarılı olmak
come one's way f. birinin karşısına çıkmak
go one's way f. gelmek
make one's way f. mesleğinde tutunmak
bulldoze (one's) way through (something) f. yararak/ayrıntılara dikkat etmeden/ilerlemek
see (one's) way (clear) to (doing something) f. (bir şey yapma) şansı bulmak
see (one's) way (clear) to (doing something) f. ... (bir şey yapma) ihtimali olmak
see (one's) way (clear) to (doing something) f. ... (bir şey yapma) şansını yakalamak
see (one's) way (clear) to (doing something) f. (bir şey yapma) fırsatı doğmak
see (one's) way (clear) to (doing something) f. (bir şey yapma) yolu açılmak
see one's way to f. bir şey yapma şansı bulmak
see one's way to f. ... ihtimali olmak
see one's way to f. ... şansını yakalamak
see one's way to f. fırsatı doğmak
see one's way to f. fırsat bulmak
see one's way to f. yolu açılmak
work (one's) way through (school) f. okul harcını karşılayabilmek için yarım ya da tam mesai çalışmak
work (one's) way through (school) f. okul parasını çıkarmak
work (one's) way through (school) f. çalışarak okumak
can't punch one's way out of a paper bag f. en basit işi bile becerememek
can't punch one's way out of a paper bag f. çok basit bir işi bile yapamayacak kadar beceriksiz/güçsüz olmak
know (one's) way about f. (bir yeri, yapıyı, alanı) iyi tanımak/avucunun içi gibi bilmek
know (one's) way about f. (bir yere, yapıya, alana) aşina olmak
know (one's) way about f. (bir şeyin işleyişini) iyi bilmek/anlamak
pick one's way f. adımlarını dikkatli atmak
have one's head screwed on the right way f. akıllı olmak
have one's head screwed on the right way f. aklı başında olmak
have one's head screwed on the right way f. aklı selim olmak
have one's head screwed on the right way f. aklıselim olmak
go one's own way f. bildiğini okumak
make one's way along something f. bir şeyin yanından (yavaşça/dikkatlice) geçmek
have one's way with someone f. biriyle ilişkiye girmek
buy one's way in to something f. bir şeyi para ile elde etmek
make one's way through something f. bir yerden başlayarak hareket etmek
claw one's way to the top f. bulunduğu yere tırnaklarını kazıyarak gelmek
claw one's way to the top f. bulunduğu yere tırnaklarıyla gelmek
buy one's way in to something f. bir işi rüşvet vererek halletmek
be in way over one's head f. boyundan büyük işlere kalkışmak
fit into one's way of life f. birisinin hayat tarzına uymak
hurry one on one's way f. birini acele ettirmek
hurry one on one's way f. birinin bir yere yetişmesine yardımcı olmak
have one's wicked way with someone f. biriyle ilişkiye girmek
hold one's mouth the right way f. bir işi titizlikle yapmak
worm one's way out of f. bir durumdan sıyrılmak
pick one's way through something f. bir yerden başlayarak hareket etmek
bluff one's way out f. blöf yaparak işin içinden çıkmak
talk one's way into something f. bir şeyi yapmaya ikna etmeyi başarmak
have one's way f. başına buyruk olmak
claw one's way back from something f. çok uğraşarak tekrar eski iyi durumuna dönmek
inch one's way across something f. çok yavaş bir şekilde hareket etmek/hareket ederek ilerlemek
inch one's way along something f. çok yavaş bir şekilde hareket etmek/hareket ederek ilerlemek
get one's own way f. canının istediğini yapmak
pick one's way f. dikkatli yürümek
stand in one's way f. engel teşkil etmek
worm one's way into f. içeri sızmak
insinuate one's way into f. içeri sızmak
get one's own way f. istediği gibi at oynatmak
get one's own way f. nasıl bilirse öyle yapmak
elbow one's way across f. kalabalığı yara yara ilerlemek
couldn't fight one's way out of a paper bag f. kendine hayrı dokunmamak
elbow one's way across f. kalabalığı yararak ilerlemek
fight one's way out f. kalabalığı vs yararak ilerlemek
fight one's way out of something f. kalabalığı vs yararak ilerlemek
couldn't fight one's way out of a paper bag f. kendine hayrı olmamak
make one's own way f. kendi yolunu çizmek
pay one's own way f. kendi seyahat parasını kendi ödemek
edge one's way around f. kimseyi rahatsız etmeden etrafını dolaşmak
couldn't act one's way out of a paper bag f. kendine hayrı olmamak
shove one's way (somewhere) f. kalabalığı yararak ilerlemek
marry one's way out of something f. kendi ait olmadığı bir sosyal sınıfa/statüye evlilik yolu ile girmek
have one's head screwed on the right way f. keskin zekalı olmak
couldn't act one's way out of a paper bag f. kendine hayrı dokunmamak
couldn't argue one's way out of a paper bag f. kendine hayrı dokunmamak
couldn't argue one's way out of a paper bag f. kendine hayrı olmamak
have one's head screwed on the right way f. kafası çalışmak
talk one's way out of something f. konuşarak/diliyle bir şeyden kurtulmak
talk one's way into something f. konuşarak bir şeye bulaşmak/müdahil olmak
have one's head screwed on the right way f. mantıklı olmak
have one's head screwed on the right way f. keskin zekası olmak
claw one's way back from something f. rayına oturtmak
buy one's way into f. parayla satın almak
buy one's way in to something f. rüşvet vermek
buy one's way into f. para vererek bir gruba katılmak
claw one's way up to f. tırnaklarıyla gelmek
have one's wicked way with somebody f. (şaka yollu) birini kötü emellerine alet etmek
find one's way around (something) f. (bir yere gidiş/dönüş) yolunu bulmak
claw one's way out of something f. -den dişiyle tırnağıyla bir yerlere gelmek
go out of one's way f. zahmete girmek
wend one's way f. yola düzülmek
thread one's way through something f. (kalabalığın) arasından geçip yolunu bulmak
marry one's way out of poverty f. (zengin biri ile) evlenerek yoksulluktan kurtulmak
work one's way through f. yavaş yavaş ilerleme kat etmek
go out of one's way f. zahmet etmek
pick one's way f. (nehir/göl/kaygan zemin) bir yerden dikkatli geçmek/yürümek
buy one's way out (of something) f. (bir dertten/sıkıntıdan) para vererek kurtulmak
make one's way through something f. (ağaçlık/sazlık vb) arasından dikkatle ve ağır ağır ilerlemek
have one's head screwed on the right way f. zeki olmak
pick one's way through something f. (ağaçlık/sazlık vb) arasından dikkatle ve ağır ağır ilerlemek
talk one's way into something f. (diliyle) ikna ederek bir şeyi kapmak
make one's way back to something f. (dönüş) yolunu bulmak
wend one's way f. yola koyulmak
lose one’s way f. yoldan çıkmak
go out of one's way f. zahmete katlanmak
have one's wicked way with somebody f. (şaka yollu) (seks anlamında) birini götürmek
know one's way around f. (bir yere giden) yolu bilmek
make one's way in the world f. (hayatta) (kendi başına) başarılı olmak/başarmak
know one's way around f. (bir yere) nasıl gidileceğini bilmek
know one's way about f. (bir yere) nasıl gidileceğini bilmek
wind one's way f. yolunu bulmak
marry one's way into royalty f. (asalet unvanına sahip biri ile) evlenerek asiller sınıfına girmek
know one's way about f. (bir yere giden) yolu bilmek
can't punch one's way out of a paper bag f. kendine hayrı olmamak
can't punch one's way out of a paper bag f. kendine bile hayrı olmamak
can't punch one's way out of a paper bag f. kendine bile hayrı dokunmamak
couldn't punch (one's) way out of a paper bag f. kendine hayrı olmamak
couldn't punch (one's) way out of a paper bag f. kendine bile hayrı olmamak
couldn't punch (one's) way out of a paper bag f. kendine bile hayrı dokunmamak
couldn't punch (one's) way out of a paper bag f. kendine hayrı dokunmamak/olmamak
couldn't punch (one's) way out of a paper bag f. çok güçsüz/kof olmak
work (one's) way through (school) f. hem çalışıp hem okumak
work (one's) way through (school) f. çalışarak okul masraflarını karşılamak
work (one's) way through (school) f. okurken çalışmak
work (one's) way through (school) f. hem çalışıp hem okumak
work (one's) way through (school) f. çalışarak okul masraflarını karşılamak
work (one's) way through (school) f. okurken çalışmak
be (well) on one's way to/towards (something) f. (amacına
be (well) on one's way to/towards (something) f. zirveye) doğru (epey) yol kat etmiş olmak
be (well) on one's way to/towards (something) f. (amacına
be (well) on one's way to/towards (something) f. zirveye) doğru (hayli) ilerlemek
be (well) on one's way to/towards (something) f. (amacına/zirveye) (bayağı) yaklaşmak
have everything one's own way f. gemisini istediği gibi yürütmek
have it all one's own way f. gemisini istediği gibi yürütmek
make the best of one's way [brit] f. elinden geldiğince hızlı gitmek
couldn't act (one's) way out of a paper bag f. kötü oyun çıkarmak
couldn't act (one's) way out of a paper bag f. kötü oyuncu olmak
couldn't act (one's) way out of a paper bag f. kötü rol yapmak
make (one's) way to (something or some place) f. (bir şeye/birine) doğru ilerlemek
make (one's) way to (something or some place) f. (bir şeye/birine) doğru yönelmek
make (one's) way to (something or some place) f. (bir şeye/birine) doğru gitmek/yol almak
make (one's) way toward (something or some place) f. (bir şeye/birine) doğru ilerlemek
make (one's) way toward (something or some place) f. (bir şeye/birine) doğru yönelmek
make (one's) way toward (something or some place) f. (bir şeye/birine) doğru gitmek/yol almak
move out of (one's) way f. (birinin) yolundan çekilmek
move out of (one's) way f. (birinin) yolunu açmak
move out of (one's) way f. (birinin) yolunu tıkamamak
move out of (one's) way f. (birine) engel/mani oluşturmamak
move out of (one's) way f. (birine) baş belası olmamak
move out of (one's) way f. kenara çekilmek
move out of (one's) way f. (birinin) yolundan çekmek/kaldırmak
move out of (one's) way f. kenara çekmek
wing one's way f. bir yol boyunca hızla uçmak
wing one's way f. bir şeye doğru hızla uçmak
wing one's way f. bir yere yaklaşmak
wing one's way f. bir yere gitmek/seyahat etmek
wing one's way f. bir yere doğru yol almak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) sıyrılıp kaçmak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) sıyrılıp çıkmak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) sıyrılıp kurtulmak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) eğilip bükülerek kurtulmak/çıkmak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) zar zor çıkmayı başarmak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir işten, görevden, durumdan) sıvışmak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir işten, görevden, durumdan) kaçmak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir işten, görevden, durumdan) kurtulmak
wriggle (one's) way out (of something) f. (bir işi, görevi, durumu) savuşturmak
wriggle (one's) way out (of something) f. bir yolunu bulup (bir şeyden) kaçmak/sıvışmak
bluff (one's) way f. blöfle elde etmek/başarmak
bluff (one's) way f. blöf yaparak elde etmek/başarmak
bluff (one's) way f. numarayla elde etmek/başarmak
bluff (one's) way f. numara yaparak elde etmek/başarmak
bluff (one's) way f. hileyle elde etmek/başarmak
bluff (one's) way out of (something) f. blöf yaparak (bir şeyden) sıyrılmak
bluff (one's) way out of (something) f. blöf yaparak (bir şeyden) çıkmak
bluff (one's) way out of (something) f. blöfle işin içinden sıyrılmak
bluff (one's) way out of (something) f. blöfle (bir şeyden) paçayı kurtarmak
bluff (one's) way out of (something) f. numara/hile yaparak (bir şeyden) sıyrılmak
bluff (one's) way out of (something) f. numara/hile yaparak (bir şeyden) çıkmak
bluff (one's) way out of (something) f. numarayla/hileyle işin içinden sıyrılmak
bluff (one's) way out of (something) f. numarayla/hileyle (bir şeyden) paçayı kurtarmak
bulldoze (one's) way through (something) f. (bir şeyde) paldır küldür ilerlemek
bulldoze (one's) way through (something) f. (bir şeyin içinden/bir şeylerin arasından) yara yara/çarpa çarpa ilerlemek
buy (one's) way into (something) f. bedelini ödeyip (bir şeye) dahil olmak
buy (one's) way into (something) f. parayla (bir şeye) girmek
buy (one's) way into (something) f. (bir şeye) bir bedel/para ödeyerek erişim sağlamak
buy (one's) way into (something) f. para karşılığında (bir şeye) erişim sağlamak
buy (one's) way out (of something) f. (bir şeyden) parası neyse verip kurtulmak
buy (one's) way out (of something) f. (bir şeyin) bedelini ödeyip kurtulmak
buy one's way out (of something) f. (bir şeyden/beladan/işten) parayla sıyrılmak
claw (one's) way f. tırnaklarıyla kazımak
claw (one's) way f. bulunduğu yere tırnaklarıyla gelmek
claw (one's) way f. tırnaklarıyla kazıyarak elde etmek/başarmak
claw (one's) way f. yoğun çabayla başarmak/elde etmek
claw (one's) way f. dişini tırnağına takıp yapmak/başarmak
claw (one's) way (somewhere) f. (bir yere) ulaşmak için büyük çaba sarf etmek
claw (one's) way (somewhere) f. (bir yere) ulaşmak için dişini tırnağına takmak
claw (one's) way (somewhere) f. (bir yere) zorlukları aşarak ulaşmak
claw (one's) way (somewhere) f. (bir yere) tırnaklarıyla kazıyarak ulaşmak
couldn't act (one's) way out of a wet paper bag f. kötü oyun çıkarmak
couldn't act (one's) way out of a wet paper bag f. kötü oyuncu olmak
couldn't act (one's) way out of a wet paper bag f. kötü rol yapmak
couldn't fight (one's) way out of a wet paper bag f. kendine hayrı dokunmamak
couldn't fight (one's) way out of a wet paper bag f. kendine bile hayrı olmamak
couldn't find (one's) way out of a paper bag f. kendine hayrı dokunmamak
couldn't find (one's) way out of a paper bag f. kendine bile hayrı olmamak
elbow (one's way) through f. kalabalığı yara yara ilerlemek
elbow (one's way) through f. kalabalığı yararak ilerlemek
elbow (one's way) through f. kalabalığın içerisinden/insanların arasından itiş kakış geçmek
fight (one's) way out f. çıkmaya çalışmak
fight (one's) way out f. çıkmaya uğraşmak
fight (one's) way out f. itiş kakış çıkmak
fight (one's) way out f. zorlukla çıkmak
fight (one's) way out f. (kalabalığı) yararak çıkmak
find one's way f. yolunu bulmak
find one's way f. yolu düşmek
find one's way (around) f. yolunu bulabilmek