cesaret

Bedeutungen von dem Begriff "cesaret" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 75 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
Common Usage
1	Common Usage	cesaret	courage n.
He showed great courage throughout his wife's illness. Karısının hastalığı boyunca büyük cesaret sergiledi. More Sentences
General
2	General	cesaret	heart n.
You can't lose heart at the first failure. İlk başarısızlıkta cesaretini kaybedemezsin. More Sentences
3	General	cesaret	gallantry n.
The soldier was awarded a medal for his gallantry. Asker, cesaretinden ötürü bir madalya ile ödüllendirildi. More Sentences
4	General	cesaret	grit n.
He showed real grit in telling the truth. Gerçeği söylerken gerçek bir cesaret gösterdi. More Sentences
5	General	cesaret	bravery n.
The mission requires great bravery. Görev, çok cesaret gerektiriyor. More Sentences
6	General	cesaret	enterprise n.
Marketing is perfect for people with enterprise and imagination. Pazarlama, cesareti ve hayal gücü olan insanlar için birebirdir. More Sentences
7	General	cesaret	spirit n.
The defeat didn't dampen his spirits. Yenilgi, onun cesaretini kırmadı. More Sentences
8	General	cesaret	courage n.
We must finally have the courage to break the taboos. Sonunda tabuları yıkacak cesarete sahip olmalıyız. More Sentences
9	General	cesaret	boldness n.
You have the boldness of a much younger woman. Çok daha genç bir kadının cesaretine sahipsin. More Sentences
10	General	cesaret	chivalry n.
I admire your brother Ian for his chivalry. Kardeşin Ian'ın cesaretine hayranım. More Sentences
11	General	cesaret	daring n.
Noone except for Milo had an idea of daring. Milo dışında hiç kimse risk almaya cesaret edemiyordu. More Sentences
12	General	cesaret	audacity n.
He doesn't have the audacity to say no to other people. Diğer insanlara hayır diyecek cesareti yok. More Sentences
13	General	cesaret	mettle n.
The next test of our mettle, though, is almost upon us. Cesaretimizi sınayacağımız bir sonraki sınav ise neredeyse yaklaşıyor. More Sentences
14	General	cesaret	nerve n.
Not many people have the nerve to join the army. Pek çok insanda orduya katılacak cesaret yok. More Sentences
15	General	cesaret	spunk n.
He kept fighting on pure spunk. Saf cesaretle savaşmaya devam etti. More Sentences
16	General	cesaret	valor n.
Their mother’s love gives them strength and valor. Annelerinin sevgisi onlara güç ve cesaret verir. More Sentences
17	General	cesaret	dare n.
I got started writing on a dare. Bir cesaretle yazmaya başladım. More Sentences
18	General	cesaret	pluck n.
She didn't have any pluck to stand up against her boyfriend. Erkek arkadaşına karşı koyacak cesareti yoktu. More Sentences
19	General	cesaret	guts n.
It took a lot of guts for Taylor to ask for a promotion. Taylor'ın terfi istemesi büyük cesaret gerektiren bir olaydı. More Sentences
20	General	cesaret	braveness n.
Her braveness will remain in our memories. Cesareti anılarımızda kalacak. More Sentences
21	General	cesaret	encouragement n.
Brooke got a lot of encouragement from her boss. Brooke patronundan çok cesaret aldı. More Sentences
Slang
22	Slang	cesaret	balls n.
No one has the balls to oppose her. Kimsede ona karşı çıkacak cesaret yok. More Sentences
British Slang
23	British Slang	cesaret	bottle n.
Did he have the bottle to swear at a stranger? Bir yabancıya küfür edecek cesareti nasıl buldu kendinde? More Sentences
General
24	General	cesaret	resolution n.
25	General	cesaret	grittiness n.
26	General	cesaret	valour n.
27	General	cesaret	gameness n.
28	General	cesaret	gumption n.
29	General	cesaret	prowess n.
30	General	cesaret	fearlessness n.
31	General	cesaret	assurance n.
32	General	cesaret	doughtiness n.
33	General	cesaret	gutsiness n.
34	General	cesaret	hardihood n.
35	General	cesaret	sand n.
36	General	cesaret	fortitude n.
37	General	cesaret	pecker n.
38	General	cesaret	valiantness n.
39	General	cesaret	ticker n.
40	General	cesaret	valiance n.
41	General	cesaret	hardiness n.
42	General	cesaret	stoutness n.
43	General	cesaret	valiancy n.
44	General	cesaret	ballsiness n.
45	General	cesaret	adventuresomeness n.
46	General	cesaret	adventurousness n.
47	General	cesaret	hardiment n.
48	General	cesaret	metal n.
49	General	cesaret	brow [obsolete] n.
50	General	cesaret	moxie n.
51	General	cesaret	hutzpah n.
52	General	cesaret	getup n.
53	General	cesaret	get-up-and-get n.
54	General	cesaret	get-up-and-go n.
55	General	cesaret	feat n.
56	General	cesaret	cojones n.
57	General	cesaret	fiber n.
58	General	cesaret	fibre n.
59	General	cesaret	sponk [dated] n.
60	General	cesaret	sprawl [dialect] n.
Colloquial
61	Colloquial	cesaret	gut n.
62	Colloquial	cesaret	hard neck [ireland] n.
Idioms
63	Idioms	cesaret	a lot of pluck n.
64	Idioms	cesaret	heart of oak n.
65	Idioms	cesaret	intestinal fortitude n.
66	Idioms	cesaret	a stout heart n.
Archaic
67	Archaic	cesaret	game n.
Slang
68	Slang	cesaret	rock n.
69	Slang	cesaret	hoska [dated] n.
70	Slang	cesaret	mahoska [dated] n.
71	Slang	cesaret	nards n.
72	Slang	cesaret	nuts n.
73	Slang	cesaret	stones n.
74	Slang	cesaret	derms [south africa] n.
75	Slang	cesaret	dauber n.

Bedeutungen, die der Begriff "cesaret" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 288 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
Common Usage
1	Common Usage	cesaret vermek	encourage v.
I encouraged her to take the job. İşi kabul etmesi konusunda ona cesaret verdim. More Sentences
General
2	General	yürek (cesaret)	backbone n.
John doesn't have the backbone to stand up against the manager. John'da müdüre karşı gelecek yürek yok. More Sentences
3	General	cesaret kırma	discouragement n.
The discouragement from her friends didn't stop her. Arkadaşlarının cesaretini kırması adamı pes ettirmedi. More Sentences
4	General	cesaret göstermek	show courage v.
The European Parliament has shown courage. Avrupa Parlamentosu cesaret göstermiştir. More Sentences
5	General	cesaret etmek	venture v.
The average citizen will not venture into certain areas of our big cities after dusk. Ortalama bir vatandaş büyük şehirlerimizin belirli bölgelerine akşam karanlığından sonra girmeye cesaret edemez. More Sentences
6	General	cesaret vermek	encourage v.
Don't encourage him. Ona cesaret vermeyin. More Sentences
7	General	cesaret etmek	dare v.
Will the European Union dare to demand the immediate end of this unjust, illegal and dangerous war? Avrupa Birliği bu haksız, yasa dışı ve tehlikeli savaşın derhal sona erdirilmesini talep etmeye cesaret edebilecek mi? More Sentences
8	General	cesaret kırmak	discourage v.
However, you may become overwhelmed or discouraged if you try to make too many changes at once. Ancak, aynı anda çok fazla değişiklik yapmaya çalışırsanız bunalabilir veya cesaretiniz kırılabilir. More Sentences
9	General	cesaret toplamak	pluck up courage v.
Parliament needs to pluck up courage and stand firm if it is serious about protecting fish stocks. Parlamento balık rezervlerini koruma konusunda ciddiyse cesaretini toplamalı ve sağlam durmalıdır. More Sentences
10	General	cesaret edememek	not dare to v.
The problem is that we do not dare to back our criticism up with action. Sorun şu ki, eleştirilerimizi eylemle desteklemeye cesaret edemiyoruz. More Sentences
11	General	cesaret gerektirmek	require courage v.
It was a decision that required courage. Cesaret gerektiren bir karardı. More Sentences
12	General	cesaret edememek	dare not (daren't) v.
Everyone can see that the emperor is naked, but we will not, dare not, actually say so. Herkes imparatorun çıplak olduğunu görebiliyor, ancak bunu söylemeyeceğiz, söylemeye cesaret edemeyeceğiz. More Sentences
13	General	cesaret etmek	skate v.
Logan was skating on thin ice when he used to sell drugs. Logan, uyuşturucu satarak riskli bir işe cesaret ediyordu. More Sentences
14	General	cesaret verici	encouraging adj.
Her encouraging words helped her husband feel better. Onun cesaret verici sözleri kocasına kendisini daha iyi hissettirdi. More Sentences
15	General	cesaret kırıcı	discouraging adj.
It's discouraging that so many students have failed. Bu kadar çok öğrencinin başarısız olması cesaret kırıcı. More Sentences
16	General	cesaret kırıcı	disheartening adj.
The continuous failures were disheartening. Art arda yaşanan başarısızlıklar cesaret kırıcıydı. More Sentences
17	General	cesaret kırıcı	demoralizing adj.
The air raid was demoralizing for the enemy. Hava saldırısı düşman için cesaret kırıcıydı. More Sentences
18	General	cesaret kıran	discouraging adj.
This is actively discouraging legitimate business and will simply be handing this business to fraudulent traders. Bu, meşru ticaretin cesaretini kırmakta ve bu işi sadece dolandırıcı tüccarlara teslim etmektedir. More Sentences
19	General	aşırı cesaret	temerity n.
20	General	cesaret verme	emboldening n.
21	General	cesaret verme	encouragement n.
22	General	cesaret gösterme	braving n.
23	General	delice cesaret	foolhardiness n.
24	General	medeni cesaret	moral courage n.
25	General	cesaret veren	encourager n.
26	General	içkiden ileri gelen çılgınca cesaret	dutch courage n.
27	General	cesaret gösterisi	bravado n.
28	General	cesaret ödülü	courage award n.
29	General	cesaret ödülü	award for courage n.
30	General	cesaret verici ilerleme	encouraging progress n.
31	General	medeni cesaret	courage n.
32	General	ölçüsüz cesaret	derring do n.
33	General	cesaret madalyası	medal of valor n.
34	General	cesaret madalyası	medal of valour n.
35	General	cesaret veren şey (alkollü içecek vb.)	nerver n.
36	General	(azim, coşku, cesaret) kırılma	sag n.
37	General	asalet, cesaret ve cömertlik özellikleri	knightliness n.
38	General	cesaret oyunu	chicken n.
39	General	erkeksi cesaret	virtue [obsolete] n.
40	General	atılganlık ve cesaret yoksunluğu	faintness n.
41	General	büyük cesaret	heroism n.
42	General	cesaret gösterisi	gasconader n.
43	General	cesaret, karakter veya kararlılık testi	gut check [us] n.
44	General	cesaret kırılması	disheartenment n.
45	General	cesaret yoksunluğu	dispiritedness n.
46	General	cesaret kırıcı sonuç	dismay [obsolete] n.
47	General	bazı kızılderililerde savaş sırasında cesaret göstergesi olarak düşmana vurma veya dokunma geleneği	coup n.
48	General	cesaret işi	feat n.
49	General	cesaret kırılması	daunt [dialect] [uk] n.
50	General	cesaret kıran şey	discourager n.
51	General	cesaret kırıcı etken	discouragement n.
52	General	cesaret sembolü	oriflamme n.
53	General	cesaret denemesi	scratch n.
54	General	öz cesaret	self-mettle n.
55	General	cesaret etme	far-outness n.
56	General	cesaret vermek	embolden v.
57	General	cesaret vermek	hearten v.
58	General	cesaret almak	take heart v.
59	General	cesaret etmek	durst v.
60	General	cesaret göstermek	brave v.
61	General	cesaret vermek	support v.
62	General	cesaret etmek	make bold v.
63	General	cesaret göstermek	present a bold front v.
64	General	zor bir durum karşısında cesaret göstermek	put a bold face on v.
65	General	cesaret bulmak	be encouraged v.
66	General	cesaret vermek	abet v.
67	General	cesaret almak	take courage v.
68	General	cesaret vermek	give courage v.
69	General	cesaret almak	take courage from v.
70	General	cesaret bulmak	take heart v.
71	General	cesaret vermek	sustain v.
72	General	cesaret etmek	make bold to v.
73	General	cesaret etmek	take the liberty v.
74	General	cesaret etmek	hazard v.
75	General	cesaret vermek	nerve v.
76	General	cesaret vermek	exhort v.
77	General	cesaret kırmak	dissuade v.
78	General	cesaret kırmak	deter v.
79	General	cesaret edip girişmek	venture v.
80	General	-meye cesaret etmek	temp to v.
81	General	cesaret ödülü almak	receive a bravery award v.
82	General	cesaret almak	take encouragement v.
83	General	cesaret edememek	daren't v.
84	General	cesaret toplamak	work up the courage v.
85	General	bir şeyi yapmak için cesaret bulmak	bring oneself to do something v.
86	General	cesaret etmek	adventure v.
87	General	söylemeye cesaret etmek	adventure v.
88	General	cesaret vermek	adhort v.
89	General	cesaret vermek	reman v.
90	General	cesaret aşılamak	reman v.
91	General	cesaret vermek	nerve v.
92	General	cesaret almak	take heart of grace v.
93	General	cesaret etmek	aunter [obsolete] v.
94	General	cesaret ve hayal gücüyle yapmak	pull v.
95	General	(azim, coşku, cesaret) kırılmak	sag v.
96	General	cesaret gelmek	bold [obsolete] v.
97	General	cesaret etmek	mint [scotland] v.
98	General	kendine cesaret vermek	brazen v.
99	General	cesaret almak	hearten v.
100	General	cesaret verme	heartening v.
101	General	aşırı cesaret göstermek	overdare v.
102	General	cesaret kırmak	fear [obsolete] v.
103	General	cesaret vermek	firm (up) v.
104	General	cesaret etmek	oss [dialect] [uk] v.
105	General	cesaret etmek	osse [dialect] [uk] v.
106	General	cesaret etmek	have the courage to v.
107	General	cesaret gösterisi yapmak	prove v.
108	General	cesaret göstermek	spunk [dialect] v.
109	General	cesaret kırıcı	enervating adj.
110	General	cesaret gösteren	braving adj.
111	General	cesaret kırıcı	deterring adj.
112	General	başarı (cesaret veya bedensel güç isteyen)	feat adj.
113	General	cesaret kırıcı	demoralising adj.
114	General	cesaret isteyen	adventurous adj.
115	General	cesaret eden	daring adj.
116	General	cesaret verilmiş	encouraged adj.
117	General	cesaret isteyen	bold adj.
118	General	cesaret verilmiş	emboldened adj.
119	General	cesaret kırıcı	unnerving adj.
120	General	cesaret kırıcı	dispiriting adj.
121	General	cesaret verici	heartening adj.
122	General	cesaret gerektiren	requiring courage adj.
123	General	cesaret verici	promotive adj.
124	General	cesaret verici	hortatory adj.
125	General	cesaret verici	adhortatory adj.
126	General	cesaret isteyen	adventuresome adj.
127	General	cesaret vermeyen	unencouraging adj.
128	General	cesaret kırıcı	unencouraging adj.
129	General	cesaret gösteren	heroical adj.
130	General	alışılmadık şeyleri yapmaya cesaret eden	licentiate [obsolete] adj.
131	General	(cesaret veya inatçılık bakımından) buldog gibi	bulldog adj.
132	General	cesaret kırıcı	chill adj.
133	General	cesaret kırıcı	depressant adj.
134	General	cesaret kırıcı	daunting adj.
135	General	cesaret verici bir şekilde	hearteningly adv.
136	General	cesaret kırıcı bir biçimde	unnervingly adv.
137	General	cesaret verecek şekilde	encouragingly adv.
138	General	cesaret kırıcı bir şekilde	discouragingly adv.
139	General	cesaret kırıcı bir şekilde	depressively adv.
140	General	cesaret kırıcı bir şekilde	dishearteningly adv.
141	General	cesaret edici olarak	encouragingly adv.
142	General	cesaret edemeden	nervelessly adv.
143	General	cesaret kırıcı bir şekilde	demoralisingly [uk] adv.
144	General	cesaret kırıcı bir şekilde	demoralizingly [us] adv.
145	General	cesaret kırarak	crushingly adv.
Phrasals
146	Phrasals	alkışla cesaret vermek	cheer on v.
147	Phrasals	cesaret almak	brace up v.
148	Phrasals	cesaret vermek	fire up v.
149	Phrasals	bir şeye cesaret etmek	get off v.
150	Phrasals	(bir şey yapması konusunda) cesaret vermek	exhort (one) to (do something) v.
151	Phrasals	cesaret edip girmek	venture into v.
152	Phrasals	cesaret edip temkinli bir şekilde (bir yere) dalmak	venture into (some place) v.
153	Phrasals	cesaret edip (bir yere) girmek	venture into (some place) v.
154	Phrasals	cesaret vermek	bear someone up v.
155	Phrasals	(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek	jolly (someone) into (doing) (something) v.
Phrases
156	Phrases	doğruluk mu cesaret mi	truth or dare expr.
157	Phrases	cesaret yok ise, zafer de yok	no guts no glory expr.
Proverb
158	Proverb	cesaret budalalıktır	fools rush in where angels fear to tread
159	Proverb	başarı cesaret gerektirir	no guts no glory
Colloquial
160	Colloquial	içkiden gelen cesaret	dutch courage n.
161	Colloquial	alkolden alınan cesaret	dutch courage n.
162	Colloquial	içki kaynaklı cesaret	geneva courage n.
163	Colloquial	teselli etmeye çalışırken daha da üzen veya cesaret kıran kimse	job’s comforter n.
164	Colloquial	teselli etmeye çalışırken daha da üzen veya cesaret kıran kimse	jobs comforter n.
165	Colloquial	cahilce bir cesaret	some nerve n.
166	Colloquial	terbiyesizce bir cesaret	some nerve n.
167	Colloquial	yüzsüzce bir cesaret	some nerve n.
168	Colloquial	büyük cesaret	some nerve n.
169	Colloquial	cesaret kazanmak	take heart v.
170	Colloquial	cesaret kazanmak	gain courage v.
171	Colloquial	cesaret göstermek	show (a lot) of bottle v.
172	Colloquial	cesaret gerektiren	requiring guts adj.
173	Colloquial	alkolden cesaret bulmuş	corkscrewed up adj.
174	Colloquial	alkolden cesaret bulmuş	corkscrewed (up) adj.
175	Colloquial	(biri) nereden cesaret alıyor/buluyor?	where does (one) get the nerve? expr.
176	Colloquial	(biri bir şey yapmaya) nasıl cesaret ediyor?	where does (one) get off (doing something)? expr.
Idioms
177	Idioms	cesaret veren kişi	driving force n.
178	Idioms	cesaret isteyen iş	feats of bravery n.
179	Idioms	alkolün verdiği cesaret	dutch courage n.
180	Idioms	içkinin verdiği cesaret	dutch courage n.
181	Idioms	alkolün verdiği cesaret	liquid courage n.
182	Idioms	içkinin verdiği cesaret	liquid courage n.
183	Idioms	cesaret konuşması	pep talk n.
184	Idioms	cesaret etme	brass neck [uk] n.
185	Idioms	cesaret etme	brass nerve n.
186	Idioms	cesaret verici destek	kick in the seat of the pants n.
187	Idioms	cesaret verici destek	kick in the rear n.
188	Idioms	büyük cesaret	a lot of nerve n.
189	Idioms	cesaret/gaz verici konuşma	a pep talk n.
190	Idioms	güç/cesaret veren kimse	a tower of strength n.
191	Idioms	cesaret konuşması	a pep talk n.
192	Idioms	güç/cesaret veren kimse	a pillar of strength n.
193	Idioms	güç/cesaret veren kimse	a tower of strength n.
194	Idioms	güç/cesaret veren kimse	a pillar of strength n.
195	Idioms	düşündüklerini savunacak cesaret	courage of (one's) convictions n.
196	Idioms	inandıklarının arkasında duracak cesaret	courage of (one's) convictions n.
197	Idioms	büyük cesaret	lot of nerve n.
198	Idioms	(içki vb.) cesaret vermek	put hairs on someone's chest v.
199	Idioms	cesaret etmek	get the guts v.
200	Idioms	cesaret toplamak	muster up courage v.
201	Idioms	(içki vb.) cesaret vermek	put hair on someone's chest v.
202	Idioms	cesaret vermek	give a shot in the arm v.
203	Idioms	bir şeyi yapmaya cesaret etmek	have the brass neck to do something v.
204	Idioms	bir şeyi yapmaya cesaret etmek	have the brass balls to do something v.
205	Idioms	bir şeyi yapmaya cesaret etmek	have the brass to do something v.
206	Idioms	cesaret edip bir işe başlamak	venture forth v.
207	Idioms	çok cesaret istemek	take a lot of guts v.
208	Idioms	(cesaret vermek amacıyla) birinin elini tutmak	hold someone's hand v.
209	Idioms	cesaret edip düşüncülerini söylemek	stick one's head above the parapet v.
210	Idioms	cesaret edip düşüncülerini söylemek	put one's head above the parapet v.
211	Idioms	bir şeyden cesaret almak	take heart from something v.
212	Idioms	yapmaya cesaret edememek	pussyfoot around v.
213	Idioms	(kaba/mantıksız/yakışıksız bir şeyi yapmaya) cesaret etmek	have the gall to do something v.
214	Idioms	arkasında olup cesaret/güç vermek	serve as the driving force (behind someone or something) v.
215	Idioms	(bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek	have the brass face to (do something) v.
216	Idioms	(bir şey yapmaya) cesaret/cüret etmek	have the face to (do something) v.
217	Idioms	zor durumda cesaret göstermek	fear no colors v.
218	Idioms	(bir şeyden) cesaret bulmak	take comfort in (something) v.
219	Idioms	cesaret bulmak	summon up (one's) courage v.
220	Idioms	büyük cesaret göstermek	have a lot of bottle [uk] v.
221	Idioms	büyük cesaret göstermek	show a lot of bottle [uk] v.
222	Idioms	cesaret göstermek	fear no colors v.
223	Idioms	(birine) cesaret vermek	put backbone into (one) v.
224	Idioms	karmaşık, yabancı, yoğun bir şeye başlamaya cesaret etmek	jump off the deep end v.
225	Idioms	(bir şeyi yapmak) büyük cesaret istemek/gerektirmek	take some nerve (to do something) v.
226	Idioms	cesur olmak/cesaret göstermek	make so bold v.
227	Idioms	cesur olmak/cesaret göstermek	be so bold v.
228	Idioms	cesaret gerektiren bir şey yapmak	do a dare v.
229	Idioms	bir şeyi yapmaya cesaret etmek	have the nerve to do something v.
230	Idioms	büyük cesaret göstermek	have bottle v.
231	Idioms	büyük cesaret göstermek	show bottle v.
232	Idioms	bir şeyi yapmaya cesaret etmek	have the neck to do something v.
233	Idioms	büyük cesaret göstermek	show a lot of bottle v.
234	Idioms	büyük cesaret göstermek	have a lot of bottle v.
235	Idioms	birine cesaret vermek	put backbone into someone v.
236	Idioms	(içki, yiyecek) cesaret vermek	put hairs on your chest v.
237	Idioms	(içki) cesaret vermek	put hair on chest v.
238	Idioms	(içki, yiyecek) cesaret vermek	put hair on your chest v.
239	Idioms	cesaret edip düşüncülerini söylemek	put your head above the parapet v.
240	Idioms	cesaret edip düşüncülerini söylemek	stick your head above the parapet [uk] v.
241	Idioms	cesaret göstermek	stick your neck out v.
242	Idioms	cesaret göstermek	stick your chin out v.
243	Idioms	(bir şeyi yapmak) cesaret istemek	take a lot of nerve (to do something) v.
244	Idioms	kimde var o cesaret	who will bell the cat expr.
245	Idioms	kimde var o cesaret	who will bell the cat expr.
246	Idioms	bu ne cesaret!	the nerve of (someone)! exclam.
Speaking
247	Speaking	cesaret edemem	I can't dare expr.
248	Speaking	bu ne cesaret?	how dare you? expr.
249	Speaking	sana söylemeye cesaret edemedim	I didn't have the heart to tell you expr.
250	Speaking	sana biraz cesaret verir	it'll give you some courage expr.
251	Speaking	buna nasıl cesaret edersin	how dare you? expr.
252	Speaking	buna nasıl cesaret edersin?	where do you get off? expr.
Literature
253	Literature	cesaret isteyen sürükleyici maceralar	swashbuckling n.
Religious
254	Religious	(hinduizm'de) cesaret tanrısı	karttikeya n.
255	Religious	(hinduizm'de) cesaret tanrısı	kartikeya n.
Philosophy
256	Philosophy	klasik felsefede dört ana erdemden her biri (bilgelik, cesaret, nefse hakim olmak, adalet)	cardinal virtues n.
257	Philosophy	klasik felsefede dört ana erdemden her biri (bilgelik, cesaret, nefse hakim olmak, adalet)	cardinal virtue n.
Military
258	Military	üstün cesaret ve feragat madalyası	courage and self-sacrifice medal n.
259	Military	tsk üstün cesaret ve feragat madalyası	taf courage and self-sacrifice medal n.
260	Military	üstün cesaret ve feragat madalyası	medal of distinguished courage and self-sacrifice n.
261	Military	kanada'da verilen bir cesaret madalyası	medal of bravery n.
262	Military	kanada'da en yüksek dereceli cesaret ödülü	cross of valour n.
263	Military	askeri cesaret madalyası	smv (star of military valour) [canada] n.
264	Military	kanada cesaret madalyası	star of courage n.
265	Military	askeri cesaret madalyası	mmv (medal of military valour) abrev.
Cinema
266	Cinema	frank capra tarzında, bireysel cesaret eylemlerine vurgu yapan (film)	capraesque n.
Latin
267	Latin	bilmeye cesaret et	sapere aude expr.
Archaic
268	Archaic	cesaret veren kimse	engine n.
269	Archaic	cesaret vermek	embrave v.
270	Archaic	özellikle güç, cesaret ve zeka bakımından denk olmak	mate v.
Slang
271	Slang	cesaret verme	a kick up the backside n.
272	Slang	cesaret verme	a kick up the arse n.
273	Slang	cesaret verme	a kick in the ass n.
274	Slang	cesaret verici destek	a kick in the ass n.
275	Slang	cesaret verme	kick in the seat of the pants n.
276	Slang	cesaret verici destek	a kick in the butt n.
277	Slang	cesaret verici destek	kick in the pants n.
278	Slang	cesaret verici destek	a kick in the teeth n.
279	Slang	cesaret verici destek	kick in the seat of the pants n.
280	Slang	cesaret verme	kick in the pants n.
281	Slang	cesaret verme	a kick in the teeth n.
282	Slang	cesaret verme	a kick in the butt n.
283	Slang	(cesaret anlamında) yememek	have no balls v.
284	Slang	(cesaret anlamında) yememek	have no guts v.
285	Slang	güven ya da cesaret kazanmak	grow a spine v.
286	Slang	cesaret eden	hot adj.
287	Slang	bu cesaret ister	that take guts expr.
Star Wars
288	Star Wars	cesaret-sınıfı taarruz mekiği	fortitude-class assault shuttle n.