görünür - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

görünür



Bedeutungen von dem Begriff "görünür" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 18 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
görünür apparent adj.
görünür visible adj.
General
görünür visionary adj.
görünür observable adj.
görünür visible adj.
görünür apparent adj.
görünür prominent adj.
görünür virtual adj.
görünür viewable adj.
görünür ocular adj.
görünür optical adj.
görünür seeable adj.
görünür sightly [obsolete] adj.
görünür superficial adj.
Trade/Economic
görünür apparent adj.
Technical
görünür visible adj.
görünür in view expr.
Biochemistry
görünür apparent adj.

Bedeutungen, die der Begriff "görünür" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 278 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
görünür davranış spektrumu pseudo response spectrum n.
görünür bağlılık facework commitment n.
görünür krater apparent crater n.
görünür yazı visible writing n.
görünür kusur open defect n.
görünür değer face value n.
görünür yüz face side n.
görünür alan apparent area n.
görünür gerçek the apparent truth n.
bir ekranda bir kerede görünür bilgi miktarı screenful n.
kilise ve kemerlerdeki görünür yüksekliği azaltmaya yarayan kubbe benzeri yapı calotte n.
(kitaplıkta görünür şekilde) kitabın arka kısmı backbone n.
dıştan görünür özellik character [obsolete] n.
penisin görünür bir şekilde cinsel yönden uyarılması tentigo [obsolete] n.
görünür olma visuality n.
bitmiş kağıdın şeklini bozan gözle görünür yabancı madde dirt n.
görünür kılmak make visible v.
görünür hale getirmek make something apparent v.
görünür hale gelmek become visible v.
görünür kılmak make it visible v.
görünür hale gelmek rear [dialect] v.
görünür kılmak etch v.
görünür olmak meet v.
görünür kılmak open up v.
(denizde uzaktaki bir nesneyi) yaklaşarak görünür hale getirmek rise v.
görünür kılmak distinguish v.
görünür hale getirmek distinguish v.
görünür kılmak distinguish of [obsolete] v.
gözle görünür kanıtlarla ortaya koymak cipher [obsolete] v.
görünür olmak salute v.
görünür bir özellik olarak taşımak bear v.
kolaylıkla görünür kenspeckle adj.
görünür olanın ötesinde var olan transphenomenal adj.
fazlasıyla görünür hypervisible adj.
çok görünür hypervisible adj.
görünür olmayan unsighted adj.
görünür bir şekilde visibly adv.
görünür bir şekilde apparently adv.
görünür bir şekilde prominently adv.
görünür bir şekilde externally adv.
görünür bir şekilde outward adv.
Phrasals
görünür hale getirmek throw out v.
görünür kılmak conjure up v.
görünür yere yapıştırmak stick up v.
görünür yere koymak stick up v.
görünür yere iliştirmek/tutturmak stick up v.
bir şeyi görünür bir yere yapıştırmak stick something up v.
bir şeyi görünür bir yere tutturmak/iliştirmek stick something up v.
bir şeyi görünür bir yere iğnelemek/zımbalamak stick something up v.
görünür bir yere yapıştırmak stick up v.
görünür bir yere tutturmak/iliştirmek stick up v.
görünür bir yere iğnelemek/zımbalamak stick up v.
yüzü görünür şekilde konumlandırmak face out v.
görünür olmamak go in v.
görünür kılmak bring out v.
görünür kılmak strut out v.
(birini/bir şeyi) görünür kılmak bring (someone or something) into view v.
önünde belirgin/görünür olmak stick out against v.
Phrases
yapılana kadar her şey imkansız görünür it always seems impossible until it's done expr.
Proverb
komşunun tavuğu komşuya kaz, karısı da kız görünür the apples on the other side of the wall are the sweetest
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür the apples on the other side of the wall are the sweetest
kuzguna yavrusu şahin görünür all his geese are swans
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür apples on the other side of the wall are the sweetest
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür the grass is always greener on the other side of the fence
kuzguna yavrusu şahin görünür every mother thinks her own gosling a swan
içerisinde bulunulan zaman hep geçmişten ve gelecekten eksik görünür/gelir the golden age was never the present age
kuzguna yavrusu şahin görünür all (one's) geese are swans
kuzguna yavrusu şahin görünür all someone's geese are swans
kuzguna yavrusu şahin görünür all (one's) geese are swans
kuzguna yavrusu şahin görünür all someone's geese are swans
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür the grass is always greener
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür the grass is always greener (on the other side)
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür the grass is greener on the other side
Colloquial
yazılı/baskılı tarafı görünür olacak şekilde face out adj.
ön yüzü görünür face up adj.
Idioms
bir araya geldiğinde görünür bir etki/avantaj yaratan istatistiksel unsurlar weight of numbers n.
bir arada değerlendirildiğinde görünür bir avantaj/etki yaratan istatistiksel unsurlar weight of numbers n.
görünür hale gelmek heave in sight v.
görünür hale gelmek heave into view v.
bir şeyin önünde belirgin/görünür olmak stick out against something v.
görünür kılmak bring into view v.
keskin biçimde görünür kılmak throw something into sharp relief v.
varlığını maskeleyen bir ortamda görünür kalarak fark edilmez olmak hide in plain sight v.
görünür olmaya çalışmak adopt/keep a high profile v.
görünür olmaya çalışmak adopt/keep a high profile v.
görünür olmak meet the eye v.
(bir şeyi) keskin bir biçimde görünür kılmak bring (something) into sharp relief v.
(birinden) farklı olarak onun iyi yönlerini ortaya çıkartmak/görünür kılmak be a foil for (someone) v.
(birinden) farklı olarak onun iyi yönlerini ortaya çıkartmak/görünür kılmak be a foil to (someone) v.
görünür olmak be in sight v.
görünür olmak be within sight v.
(bir şeyi) görünür kılmak bring (something) into focus v.
elinde görünür bir sonuç olmak have to show for v.
görünür hale gelmek heave in view v.
görünür hale gelmek heave into sight/view v.
görünür şekilde dikmek stitch aloft [dated] v.
görünür dikiş yapmak stitch aloft [dated] v.
keskin biçimde görünür kılmak throw into sharp relief v.
görünür biçimde hamile great with child adj.
varlığını maskeleyen bir ortamda görünür kalarak fark edilmez olan hidden in plain sight adj.
görünür dikişli stitch aloft [dated] adj.
görünür şekilde dikilmiş stitch aloft [dated] adj.
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür the grass is greener on the other side of the hill expr.
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür a neighbor's hen is as big as a goose expr.
görünür şekilde in plain view expr.
bir olaya uzaktan/belirli bir mesafeden bakıldığında her şey daha net görünür hindsight is (always) 20/20 expr.
görünür işlerde in the front line expr.
görünür işlerde on the front line expr.
Trade/Economic
görünür unvan apparent title n.
görünür rezerv proved reserve n.
görünür tehlike apparent danger n.
görünür ticaret visible trade n.
görünür değer par value n.
herhangi bir olayın sadece küçük bir kısmının görünür olduğunu savunan düşünce iceberg principle n.
kredi borcunun görünür değerine ait yüzde puanı point n.
Law
görünür otorite apparent authority n.
görünür yetki apparent authority n.
görünür hata apparent error n.
çıplak gözle tespit edilemeyip ancak toz veya dumanla görünür hale gelen, kimlik tespiti için kullanılan parmak izi latent n.
suç mahallinde elde edilmiş olup çalışmalarla görünür hale getirebilecek (kanıt) latent adj.
Advertising
çekim anında ürünün görünür bir noktaya yerleştirilmesi ile izleyicilerin o markaya aşina olmalarının sağlandığı reklam türü product placement n.
Technical
agromeralı mantarın görünür yoğunluğu apparent density of agglomerated cork n.
arkası görünür ayna see-through mirror n.
başlangıçta görünür çember çekme mukavemeti apparent initial circumferential tensile strength n.
görünür viskozite apparent viscosity n.
görünür radyasyon radiation visible n.
görünür görüntü apparent image n.
gerçek yoğunluk ve görünür yoğunluk real density and apparent density n.
görünür çap apparent diameter n.
görünür hacimsel yoğunluk apparent bulk density n.
görünür yükseklik virtual height n.
görünür bütünlük visible integration n.
görünür çizgi visible line n.
görünür bağıl yoğunluk apparent relative density n.
görünür rezerv apparent reserve n.
görünür ışık visible light n.
görünür yoğunluk tayini determination of apparent density n.
görünür olma durumu visibility n.
görünür verimlilik apparent efficiency n.
görünür kusurların belirlenmesi identification of visual imperfections n.
görünür radyasyon visible radiation n.
görünür kohezyon apparent cohesion n.
görünür güç birimi volt-ampere n.
görünür yüzey apparent surface n.
görünür gözeneklilik apparent porosity n.
görünür ışığın dalga boyu visible-light wavelength n.
görünür göbek yoğunluğu apparent core density n.
görünür giringen visible penetrant n.
görünür yığın yoğunluğu apparent bulk density n.
görünür güç apparent power n.
görünür iletkenlik apparent conductivity n.
görünür toplam yoğunluk apparent overall density n.
görünür yoğunluğunun belirlenmesi determination of apparent density n.
görünür vizkozite apparent viscosity n.
görünür büyüklük apparent size n.
görünür ışık görüngesi visible spectrum n.
görünür porozite apparent porosity n.
görünür mum gücü apparent candle power n.
görünür sertlik apparent hardness n.
görünür ışık geçişi visible light transmission n.
görünür tabaka yoğunluğu apparent sheet density n.
görünür spektral bölgede ışık mikroskopi metodu light microscopy method in the visible spectral range n.
görünür parlaklık apparent brightness n.
görünür bağıl gözeneklilik apparent relative porosity n.
görünür buhar basıncı apparent vapor pressure n.
görünür katı yoğunluk apparent solid density n.
görünür kusur open defect n.
görünür uzayın ölçümü uranometry n.
güneş çevresindeki gaz kütlesinin görünür uzantısının bir kısmı solar prominences n.
görünür sıcaklık apparent temperature n.
görünür yoğunluk apparent density n.
görünür derinlik apparent depth n.
görünür kusurlar visible defects n.
görünür ek visible joint n.
kalıplanmamış malzemenin görünür reçine muhtevası apparent resin content of material in the unmolded state n.
katlararası görünür kesme dayanımı apparent interlaminar shear strength n.
katmanlararası görünür kesme dayanımı apparent interlaminar shear strength n.
laminatlar arası görünür kesme mukavemeti apparent interlaminar shear strength n.
morötesi görünür ışık görünge gösterimi ultraviolet-visible spectroscopy n.
sıkıştırma işleminden sonraki sıkıştırılmış hacim ve görünür yoğunluk tamped volume and apparent density after tamping n.
tozun belirtilen ölçülerdeki kaplarda vibrasyon veya sıkıştırma ile oluşan tabakasının görünür yoğunluğu tap density n.
tabakalararası görünür kesme dayanımı apparent interlaminar shear strength n.
toz ve granül haldeki yapıştırıcıların görünür yoğunluğuklarının tayini determination of apparent density of powder and granule adhesives n.
görünür ışık haberleşmesi visible light communication n.
güneşin görünür spektrumlar üzerinde ürettiği yoğunluk dağılımı daylight n.
güneşin görünür spektrumlar üzerinde ürettiği yoğunluk dağılımı daylight n.
görünür yapmak develop v.
film veya baskı kağıdını bazı kimyasal çözeltilere sokarak resmi görünür hale getirmek develop v.
görünür olmak fade in v.
(görünmez mürekkebi ısı, kimyasal vb. ile) görünür hale getirmek develop v.
Computer
görünür güç apparent power n.
görünür kıl make visible expr.
görünür hücreleri seç select visible cells expr.
yalnızca görünür hücreler visible cells only expr.
Electric
elektrik iletimi sayesinde uzaktaki nesneleri görünür hale getirmeye yarayan cihazlara verilen isim telelectroscope n.
Radio
görünür olmayan (anten) whipless adj.
Textile
taban kaplamasının görünür etkin kalınlığı apparent effective thickness of the backing n.
Architecture
kilise ve kemerlerdeki görünür yüksekliği azaltmaya yarayan kubbe benzeri yapı calotte n.
kilise ve kemerlerdeki görünür yüksekliği azaltmaya yarayan kubbe benzeri yapı callot n.
görünür kılmak articulate v.
Construction
görünür kirişler exposed joists n.
görünür agregalı yüzey exposed aggregate surface n.
görünür izge visible spectrum n.
görünür agregalı beton exposed aggregate concrete n.
görünür agregalı yapı exposed aggregate texture n.
kirişlemesi görünür döşeme open floor n.
tek bir ekleme yerinin görünür olduğu gönyeburun eklemede kullanılan bir kırlangıç kuyruğu miter dovetail n.
görünür şekilde harçlı olan mortary adj.
görünür şekilde kireçli harcı olan mortary adj.
Lighting
görünür ışınım visible radiation n.
görünür büyüklük apparent magnitude n.
Aeronautic
görünür presesyon apparent precession n.
Marine
görünür yansıma katsayısı apparent reflection coefficient n.
görünür sabitleme derinliği apparent fixity depth n.
görünür olan yan hat weather n.
görünür olan ince tahta kısım weather n.
Petrol
görünür viskozite tayini determination of apparent viscosity n.
Mining
görünür porozite apparent porosity n.
görünür rezerv proved reserve n.
görünür biriki proved reserve n.
Medical
görünür renk apparent color n.
güneş ışığının ya da yapay ultraviyole, görünür veya kızılötesi radyasyon kaynağının tedavi amaçlı kullanılması heliotherapy n.
Psychology
görünür tayf visible spectrum n.
görünür ışık visible light n.
Optics
etkin görünür bakış alanı effective apparent field of view n.
uv ve görünür ışımaya maruz bırakarak yaşlandırma ageing by exposure to uv and visible radiation n.
parlak veya görünür olmayıp spektrumda görünür kısmın sınırları ötesinde kalan ışınlar obscure rays n.
Food Engineering
görünür ısı sensible heat n.
görünür katsayı apparent coefficient n.
Geometry
görünür çap apparent diameter n.
Physics
maddenin absorbe ettiği kızılötesi ışınları görünür radyant ışınlar olarak yayması calorescence n.
görünür ışınım visible radiation n.
görünür radyasyon visible radiation n.
görünür odak virtual focus n.
görünür genleşme katsayısı coefficient of apparent expansion n.
görünür izge visible spectrum n.
görünür spektrum visible spectrum n.
radyo dalgalarından kısa görünür ışıktan uzun dalga boylu elektromanyetik radyasyon infrared emission n.
florometre ile yapılan görünür radyasyon ölçümü fluorometry n.
görünür kadir apparent magnitude n.
görünür parlaklık apparent magnitude n.
Chemistry
görünür bölge visible region n.
Biology
görünür morfolojik özelliklere dayanan ontogenetic adj.
görünür morfolojik özelliklere dayanan ontogenic adj.
Biochemistry
görünür oluşum değişmezi effective formation constant n.
hücre duvarını görünür hale getiren, bazı bitkilerin tohumlarından salgılanan bir tür enzim cytase n.
Marine Biology
görünür ekme marka visible implant tag n.
görünür elastik ekme marka visible implant elastomer tag n.
Astronomy
görünür parlaklık apparent brightness n.
görünür ışıkta çekilen resimleri ve ultraviyole filtreleri karşılaştırarak en uzak galaksilerin belirlendiği bir teknik ultraviolet dropout n.
görünür güneş zamanı ile ortalama güneş zamanı arasındaki farkları göstermek için tasarlanmış mekanik saat equation clock n.
görünür güneş zamanı ile ortalama güneş zamanı arasındaki fark equation of time n.
gök cisminin konumundaki görünür değişim displacement n.
farklı yıldızların renk ve sıcaklığını gösteren görünür büyüklükleri arasındaki fark colour index n.
Tobacco
depoda daha iyi paketlerin görünür hale gelmesi için (tütünleri) düzenleme nest v.
Religious
görünür ve ruhani dünya arasındaki iletişimin şamanlardan sağlandığı inancına dayanan bir kuzey asya dini asian shamanism n.
görünür ve ruhani dünya arasındaki iletişimin şamanlardan sağlandığı inancına dayanan bir kuzey asya dini shamanism n.
(hristiyanlıkta) kilisenin ibadethanesine görünür şekilde koyulan genellikle kırmızı renkli lamba sanctuary lamp n.
Environment
gözle görünür radyasyon visible radiation n.
görünür hız apparent velocity n.
Geology
görünür dalım apparent dip n.
görünür özdirenç verileri apparent resistivity data n.
görünür yaş apparent age n.
görünür özdirenç modellemesi apparent resistivity modelling n.
görünür eğim apparent dip n.
uv görünür bölge spekroskopisi uv visible spectroscopy n.
Military
görünür-kaybolur hedef disappearing target n.
görünür kaybolur hedef disappearing target n.
Photography
uzaktaki görünür nesnelerin fotoğraflarını çeken cihaz telephote n.
görünür bakış alanı apparent field of view n.
görüntüyü görünür hale getirmek için ışığa duyarlı malzemeyi işleme developing n.
uzaktaki görünür nesnelerin fotoğraflarını çeken cihazın lensine ait telephoto adj.
uzaktaki görünür nesnelerin fotoğraflarını çeken cihazın lens sistemine ait telephoto adj.
uzaktaki görünür nesnelerin fotoğraflarını çeken cihazın lensiyle ilgili telephoto adj.
uzaktaki görünür nesnelerin fotoğraflarını çeken cihazın sistemiyle ilgili telephoto adj.
Archaic
görünür form feature n.
Slang
görünür kaslara sahip jacked (up) adj.
görünür kaslara sahip jacked out adj.