yapabilmek - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

yapabilmek



Bedeutungen von dem Begriff "yapabilmek" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 8 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
yapabilmek be up to v.
yapabilmek be capable of v.
yapabilmek get by v.
yapabilmek manage to do v.
yapabilmek can v.
Colloquial
yapabilmek be so v.
Idioms
yapabilmek have it in you v.
yapabilmek able to do v.

Bedeutungen, die der Begriff "yapabilmek" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 118 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
ücretsiz yolculuk yapabilmek umuduyla bir taşıta binip saklanan kimse stowaway n.
sıralar halinde ekim yapabilmek için toprağı işaretlemek üzere kullanılan alet veya parça marker n.
belirli bir şey yapabilmek için yaşı tutmamak be underage v.
onsuz yapabilmek do without v.
onsuz yapabilmek go without v.
yapabilmek için be able to do v.
zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için) position oneself to do something v.
olmadan da yapabilmek dispense with v.
-i yapabilmek manage to v.
-siz yapabilmek go without v.
zarar görmeden yapabilmek afford v.
onsuz yapabilmek forego v.
sayesinde … yapabilmek afford v.
Phrasals
bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek fall behind on (something) v.
bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek get behind on (something) v.
sonunda bir konuya/birine geçiş yapabilmek get (around) to someone or something v.
sonunda (bir şeyi) yapabilmek get around to (doing something) v.
vakit ayırıp/bulup (bir şeyi) yapabilmek get around to (doing something) v.
(bir şeyi yapabilmek) için zaman/vakit bulmak get around to (doing something) v.
onunda (bir şeyi) yapabilmek get around to (something) v.
vakit ayırıp/bulup (bir şeyi) yapabilmek get around to (something) v.
(bir şeyi yapabilmek) için zaman/vakit bulmak get around to (something) v.
(biri olmadan/bir şeysiz) yapabilmek go without (someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasındaki ayrımı yapabilmek know (someone or something) from (someone or something else) v.
devam edebilmek/bir şey yapabilmek için (birini/bir şeyi) beklemek wait on (someone or something) v.
devam edebilmek/bir şey yapabilmek için (birini/bir şeyi) beklemek wait upon (someone or something) v.
Phrases
artık sadece (bir şey) yapmak/yapabilmek can but expr.
yalnızca/ancak/sadece (bir şey) (yapabilmek/yapmak) can but expr.
hiç değilse yapabilmek the (very) least you can/could do expr.
(bir şey yapabilmek/yapmak) için in order to (do something) expr.
yapabilmek/yapmak için in order to do expr.
bir şey yapabilmek/yapmak için in order to do something expr.
Proverb
söylemesi kolay, önemli olan yapmak/yapabilmek saying is one thing, doing is another
bir şeyi yapabilmek/bir işi yürütebilmek için önce gereken hazırlıkları yapmalısın you need to bait the hook to catch the fish
Colloquial
işi yapabilmek handle the jandal v.
sonunda yapabilmek get around to doing v.
vakit ayırıp/bulup yapabilmek get around to doing v.
yapabilmek için zaman/vakit bulmak get around to doing v.
Idioms
bir şeyi gözü kapalı yapabilmek be able to (do something) in (one's) sleep v.
bir şeyi büyük kolaylıkla-hiç zorlanmadan yapabilmek be able to (do something) in (one's) sleep v.
bir şeyi yapabilmek için önünün açık olduğunu görmek/fark etmek see your way clear to doing something v.
bir sürü yemeği marifetle yapabilmek cook up a storm v.
bir şeyi çok iyi yapabilmek have something at one's fingertips v.
bir işi gözü kapalı yapabilmek be able to do something blindfolded v.
gözleri kapalı yapabilmek be able to do something with one's eyes closed v.
gözü kapalı yapabilmek somebody could do something with their eyes shut v.
gözü kapalı yapabilmek do something with one's eyes closed v.
gözü kapalı yapabilmek somebody could do something with their eyes closed v.
gözü kapalı yapabilmek be able to do something with one's eyes closed v.
gözü kapalı yapabilmek do something with one's eyes shut v.
iki/ birçok işi aynı anda yapabilmek walk and chew gum at the same time v.
(başkasının yaptığını) tek eliyle yapabilmek could do something with one hand tied behind their back v.
(bir şeyi) gözü kapalı yapmak/yapabilmek able to do something standing on one's head v.
(bir şeyi) gözü kapalı yapmak/yapabilmek be able to do something blindfolded v.
(başkasının yaptığını) tek eliyle yapabilmek could do something with one arm tied behind their back v.
(bir yeri bulabilmek/bir şeyi yapabilmek için) akla karayı seçmek have the devil's own job doing something v.
(bir yeri bulabilmek/bir şeyi yapabilmek için) akla karayı seçmek have the devil's own job to do something v.
en azından … yapabilmek the least (one) could do v.
hiç olmadı … yapabilmek the least (one) could do v.
hiç değilse yapabilmek the least (one) could do v.
bıkmadan/yorulmadan danışmanlık yapabilmek have a broad back v.
bir işi iyi yapabilmek have something on the ball v.
aynı anda sınırlı sayıda iş yapabilmek (one) only has one pair of hands v.
(bir şey) yapabilmek turn (one's) hand to (something) v.
bir şeyi çok rahat yapabilmek be able to do something in your sleep v.
(bir şeyi) gözü kapalı (yapabilmek) able to (do something) blindfolded v.
(bir şeyi) gözü kapalı (yapabilmek) able to (do something) with (one's) eyes closed v.
bir şeyi yapabilmek/gerçekleştirebilmek able to cut something v.
gözü kapalı yapabilmek able to do blindfolded v.
zorlanmadan/kolayca yapabilmek able to do blindfolded v.
bir şeyi yapabilmek able to do it v.
bir şeyi yapabilmek able to do something v.
gözü kapalı yapabilmek able to do with eyes closed v.
zorlanmadan/kolayca yapabilmek able to do with eyes closed v.
istediğini yapabilmek be footloose and fancy-free v.
kolayca yapabilmek can do something standing on your head v.
gözü kapalı yapabilmek can do something standing on your head v.
(bir şeyi) gözü kapalı yapabilmek could (do something) in (one's) sleep v.
(bir şeyi) kolayca/rahatça yapabilmek could (do something) in (one's) sleep v.
(bir şeyi) hiç zorlanmadan yapabilmek could (do something) in (one's) sleep v.
(bir şeyi) gözü kapalı yapabilmek could (do something) standing on (one's) head v.
(bir şeyi) kolayca/rahatça yapabilmek could (do something) standing on (one's) head v.
(bir şeyi) hiç zorlanmadan yapabilmek could (do something) standing on (one's) head v.
(bir şeyi) gözü kapalı yapabilmek could (do something) with (one's) eyes closed v.
(bir şeyi) kolayca/rahatça yapabilmek could (do something) with (one's) eyes closed v.
(bir şeyi) hiç zorlanmadan yapabilmek could (do something) with (one's) eyes closed v.
(bir şeyi) gözü kapalı yapabilmek could (do something) with (one's) eyes shut v.
(bir şeyi) kolayca/rahatça yapabilmek could (do something) with (one's) eyes shut v.
(bir şeyi) hiç zorlanmadan yapabilmek could (do something) with (one's) eyes shut v.
(bir şeyi) kolayca/rahatça yapabilmek could (do something) with one arm tied behind (one's) back v.
(bir şeyi) hiç zorlanmadan yapabilmek could (do something) with one arm tied behind (one's) back v.
(bir şeyi) tek eliyle bile yapabilmek could (do something) with one arm tied behind (one's) back v.
(bir şeyi) kolayca/rahatça yapabilmek could (do something) with one hand tied behind (one's) back v.
(bir şeyi) hiç zorlanmadan yapabilmek could (do something) with one hand tied behind (one's) back v.
(bir şeyi) tek eliyle bile yapabilmek could (do something) with one hand tied behind (one's) back v.
bir şeyi gözün kapalı yapabilmek could do something with your eyes closed v.
bir şeyi kolayca/rahatça yapabilmek could do something with your eyes closed v.
bir şeyi hiç zorlanmadan yapabilmek could do something with your eyes closed v.
bir şeyi gözün kapalı yapabilmek could do something with your eyes shut v.
bir şeyi kolayca/rahatça yapabilmek could do something with your eyes shut v.
bir şeyi hiç zorlanmadan yapabilmek could do something with your eyes shut v.
tek eliyle bile yapabilmek do something with one hand behind your back v.
tek eliyle bile yapabilmek do something with one hand (tied) behind your back v.
rahatça (bir şey yapmak/yapabilmek) feel free (to do something) v.
çekinmeden (bir şey yapmak/yapabilmek) feel free (to do something) v.
(bir şeye) ev sahipliği yapabilmek için izin almak get (the) clearance to have (something) v.
bir şeyi çok iyi yapabilmek have something at your fingertips v.
bir işi iyi yapabilmek have something/a lot on the ball [us] v.
bir şeyi yapabilmek için önünün açık olduğunu görmek/fark etmek see your way to doing something v.
Trade/Economic
satış yapabilmek için gerekli üyelik zinciri sistemi chain n.
geçmiş yıllarla karşılaştırma yapabilmek için bilançonun ayrıntılı biçimde hazırlanması analysis n.
Industry
ekili araziyi, sözleşmeli çiftçilere veya tarlada çalışan işçilere doğru ödeme yapabilmek için ölçen kimse measurer n.
Printing
daha fazla kesim yapabilmek için baskı plakasına yeniden asit uygulamak rebite v.
Astronomy
çok büyük uzaklıklara ilişkin gözlem yapabilmek için tasarlanmış bir gözlemevi hubble space telescope n.
çok büyük uzaklıklara ilişkin gözlem yapabilmek için tasarlanmış bir gözlemevi hubble telescope n.
Education
daha ileri bir çalışma yapabilmek için karşılaması gereken yükümlülük prerequisite n.
Sport
tuş yapabilmek için rakibi yere düşürmek pinfall v.
Baseball
olağanüstü atış yapabilmek için (topun) üzerinde kimyasal maddeyle oynama yapmak doctor v.