|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
ağır bir vuruşun çıkardığı ses |
thump n.
|
|
2 |
General |
hızla geçen bir şeyin çıkardığı ses |
whiz n.
|
|
3 |
General |
suya düşen ağır bir cismin çıkardığı ses |
plop n.
|
|
4 |
General |
çok tiz bir ses |
squeal n.
|
|
5 |
General |
hoş bir iniş çıkış (ses tonunda) |
lilt n.
|
|
6 |
General |
bir tür kuşdili birinci ses kelimenin sonuna getirilir ve ay eklenir |
pig latin n.
|
|
7 |
General |
ıslık gibi keskin bir ses |
swish n.
|
|
8 |
General |
ses hızı cinsinden bir hız ölçüsü |
mach number n.
|
|
9 |
General |
ses duvarını aşan bir uçağın yol açtığı patlama sesi |
sonic boom n.
|
|
10 |
General |
tiz bir ses |
screech n.
|
|
11 |
General |
büyük bir ses |
a great voice n.
|
|
12 |
General |
video veya ses sinyallerinin düzenlenmemiş formatta doğrudan bir ağ veya stüdyoya genellikle uydu ile iletilmesi |
backhaul n.
|
|
13 |
General |
eskiden özellikle tiyatrolarda oyuncuları yuhalamak amacıyla kullanılan ötürüldüğünde kedi çığlığına benzer bir ses çıkaran düdük |
catcall n.
|
|
14 |
General |
dost canlısı bir ses |
a friendly voice n.
|
|
15 |
General |
ritmik ve değişmeyen bir ses tonuyla söylenen ilahiler, tilavetler, şarkılar |
chants n.
|
|
16 |
General |
belirli bir duyguyu taşıyan ses tonu |
note n.
|
|
17 |
General |
kulakta oluşan ses duymayla ilgili bir bozulma |
aural harmonic n.
|
|
18 |
General |
ritmik, genellikle tekrarlanan bir ses |
clippity-clop n.
|
|
19 |
General |
keskin ve hızlı bir darbenin çıkardığı ses |
whack n.
|
|
|
20 |
General |
(havada veya suda) ani ve yüksek bir ses |
whoosh n.
|
|
21 |
General |
titrek bir ses |
chirl n.
|
|
22 |
General |
(cırcır böceklerinin çıkardığı sese benzeyen) sert ve titrek bir ses |
chirr n.
|
|
23 |
General |
(atı dehlerken olduğu gibi) dudakları kullanarak çıkarılan cıvıltı benzeri bir ses |
chirrup n.
|
|
24 |
General |
dişe karşı yerleştirilerek işitme sinirine ses ileten bir alet |
dentiphone n.
|
|
25 |
General |
ani ve keskin bir ses |
cracking n.
|
|
26 |
General |
ortaçağ latince nesrinde kullanılan bir ses uyumu modeli |
cursus n.
|
|
27 |
General |
yazılı veya basılı sembollerle temsil edilen eksiksiz bir ses dizisi |
orthography n.
|
|
28 |
General |
son ses veya harfin bir sonraki sözcüğe aktarımı |
provection n.
|
|
29 |
General |
dinamik hoparlörün ses bobinini mıknatısa göre düzgün bir şekilde konumlandıran ve genellikle esnek bir fiber halkadan oluşan parçası |
spider n.
|
|
30 |
General |
bir ses ile çevrelenme etkisi |
surround sound n.
|
|
31 |
General |
şap diye ses çıkarmak (sert bir rüzgarda dalgalanan bayrak gibi) |
snap v.
|
|
32 |
General |
kulak tırmalayıcı bir ses çıkarmak |
jar v.
|
|
33 |
General |
hırıltılı bir ses çıkarmak |
wheeze v.
|
|
34 |
General |
çıkarmak (belirli bir ses) |
go v.
|
|
35 |
General |
çok tiz bir ses çıkarmak |
squeal v.
|
|
36 |
General |
tiz bir ses çıkarmak |
screech v.
|
|
37 |
General |
belirli bir ses vermek |
intone v.
|
|
38 |
General |
ses çıkarmayacak bir şekilde örtmek veya sarmak |
muffle v.
|
|
39 |
General |
bir ses algılamak |
perceive a sound v.
|
|
|
40 |
General |
bir ses duymak |
hear a noise v.
|
|
41 |
General |
bir olaya/baskıya/haksızlığa tepki olarak ses getirmek |
set off a reaction v.
|
|
42 |
General |
donuk bir ses yapmak |
thutter v.
|
|
43 |
General |
tiz bir ses çıkarmak |
zing v.
|
|
44 |
General |
ağır bir nesnenin suya düşüşü gibi ses çıkararak düşmek |
kerplunk v.
|
|
45 |
General |
acıklı bir ses çıkarmak |
knell v.
|
|
46 |
General |
uğursuz bir ses çıkarmak |
knell v.
|
|
47 |
General |
yükselen bir ses tonuyla konuşmak |
upspeak v.
|
|
48 |
General |
tiz ve neşeli bir ses çıkararak harekete geçirmek |
cherup v.
|
|
49 |
General |
matemli bir ses çıkarmak (çan) |
knoll v.
|
|
50 |
General |
gürültülü ve sert bir ses çıkarmak |
blare (out) v.
|
|
51 |
General |
yüksek ve sert bir ses çıkarmak |
blast v.
|
|
52 |
General |
yüksek ve yankılanan bir ses çıkarmak |
whang v.
|
|
53 |
General |
ani ve gürültülü bir ses çıkarmak |
bounce [obsolete] v.
|
|
54 |
General |
daimi ve pes bir ses yaymak |
hum v.
|
|
55 |
General |
belirli bir ses çıkarmak |
go v.
|
|
56 |
General |
tiz bir ses çıkarmak |
chirk v.
|
|
57 |
General |
(özellikle cırcır böceği gibi bazı böcekler) sert ve titrek bir ses çıkarmak |
chirre v.
|
|
58 |
General |
(böcekler) sert ve titrek bir ses çıkarmak |
churr v.
|
|
59 |
General |
(atı dehlerken) dudakları kullanarak cıvıltı benzeri bir ses çıkarmak |
chirrup v.
|
|
60 |
General |
(bir şeye karşı) cıvıltı benzeri bir ses çıkarmak |
chirrup v.
|
|
61 |
General |
(aniden) sert bir ses çıkarmak |
claik [scotland] v.
|
|
62 |
General |
sert ve rahatsız edici bir ses çıkarmak |
grate v.
|
|
63 |
General |
şişeden su dökülmesi sesine benzer bir ses çıkarmak |
guggle v.
|
|
64 |
General |
güçlü bir ıslıklı ses çıkarmak |
hizz [dialect] v.
|
|
65 |
General |
yankılı alçak bir ses gibi yayılmak |
rumble v.
|
|
66 |
General |
bir dizi metalik ses çıkarmak |
drill v.
|
|
67 |
General |
kulak tırmalayan bir ses çıkarmak |
poop v.
|
|
68 |
General |
(bir şeyle) beraber ses vermek |
consonate v.
|
|
69 |
General |
art arda boğuk ve gurultulu bir ses çıkarmak |
crool v.
|
|
70 |
General |
rahatsız edici bir ses çıkarmak |
screak v.
|
|
71 |
General |
sert bir ses çıkarmak |
screak v.
|
|
72 |
General |
rahatsız edici bir ses çıkarmak |
screek v.
|
|
73 |
General |
sert bir ses çıkarmak |
screek v.
|
|
74 |
General |
sert bir ses çıkarmak |
screigh [scotland] v.
|
|
75 |
General |
burun çekmeye benzer bir ses çıkarmak |
snuffle v.
|
|
76 |
General |
net bir ses çıkaran |
tinnient [obsolete] adj.
|
|
77 |
General |
yüksek bir ses gibi son derece dikkat çekici ve bariz |
blaring adj.
|
|
78 |
General |
içi boş bir şeye çarpıyormuş gibi ses çıkaran |
hollow adj.
|
|
79 |
General |
devamlı belli belirsiz bir ses çıkaran |
murmuring adj.
|
|
|
80 |
General |
tiz bir ses çıkaran |
squealing adj.
|
|
81 |
General |
rahatsız edici bir şekilde (ses) |
jangly adv.
|
|
82 |
General |
ahenkli bir şekilde (ses) |
euphoniously adv.
|
|
83 |
General |
canlı bir biçimde (ses) |
vibrantly adv.
|
|
84 |
General |
ahenkli bir şekilde (ses) |
euphonically adv.
|
|
85 |
General |
tok bir ses çıkararak |
kerplunk adv.
|
|
86 |
General |
tiz bir ses çıkararak |
squeakingly adv.
|
|
87 |
General |
tiz ve yankılanan bir ses anlamına gelen ünlem |
whack interj.
|
|
88 |
General |
bir konuşmayı taklit etmeye çalışan bebeğin çıkardığı ses |
gaga interj.
|
|
Phrasals |
|
89 |
Phrasals |
birdenbire/aniden yüksek sesle bir ses çıkarmak |
burst out with (something) v.
|
|
90 |
Phrasals |
birdenbire/aniden yüksek sesle bir ses çıkarmak |
burst out with something v.
|
|
91 |
Phrasals |
(bir şeye) karşı ses çıkarmak |
clamor against (something) v.
|
|
92 |
Phrasals |
bir şeye ya da birine karşı ses çıkarmak |
clamor against someone or something v.
|
|
93 |
Phrasals |
(bir ses) ile çınlamak/çın çın ötmek |
ring with v.
|
|
94 |
Phrasals |
bir şeyi düzenlemek (müzik, ses) |
mix (something) down v.
|
|
95 |
Phrasals |
bir düzenlemede bir enstrümanın ses düzeyini diğerlerinin seviyesine indirmek |
mix down v.
|
|
96 |
Phrasals |
var olan bir kayda sonradan ses eklemek |
dub something in v.
|
|
97 |
Phrasals |
(bir şeyde/yerde) kayıt almak (video, ses) |
record in (something) v.
|
|
98 |
Phrasals |
(bir şeyde/yerde) kayıt yapmak (video, ses) |
record in (something) v.
|
|
99 |
Phrasals |
(bir şeye) karşı ses yükseltmek |
clamor against (something) v.
|
|
100 |
Phrasals |
bir şeye karşı ses yükseltmek |
clamor against someone or something v.
|
|
101 |
Phrasals |
(bir şeyin/yerin) her yerinde ses getirmek |
resound through (something or some place) v.
|
|
102 |
Phrasals |
(bir şeyde/yerde) ses getirmek |
resound throughout (something or some place) v.
|
|
103 |
Phrasals |
(bir şeyleri) alıp koyarken çok ses çıkartmak |
clatter around v.
|
|
104 |
Phrasals |
(bir şey, ses, karmaşa) arasından fark edilir, duyulur olmak |
cut through (something) v.
|
|
105 |
Phrasals |
(bir ses vs.) ile yankılanmak |
echo with v.
|
|
106 |
Phrasals |
çınlayan yüksek bir ses yaymak |
ring out v.
|
|
107 |
Phrasals |
bir aletin ses çıkış kalitesini düşürmek |
fold down v.
|
|
108 |
Phrasals |
(bir ses) çıkarmak |
let out (some sound) v.
|
|
109 |
Phrasals |
yüksek (bir ses) çıkarmak |
let out (some sound) v.
|
|
110 |
Phrasals |
(bir şeyin içinde) ses yapmak |
rattle around (something or some place) v.
|
|
111 |
Phrasals |
(bir yerde) tıkır tıkır ses yapmak |
rattle around (something or some place) v.
|
|
112 |
Phrasals |
(bir yerde) tangır tungur/takır tukur ses çıkarmak |
rattle around (something or some place) v.
|
|
113 |
Phrasals |
(bir yerde) ses/video kaydı almak |
record from (something) v.
|
|
114 |
Phrasals |
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her yanına yayılmak |
reverberate through (something or some place) v.
|
|
115 |
Phrasals |
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her tarafına dolmak |
reverberate throughout (something or some place) v.
|
|
116 |
Phrasals |
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her yanına yayılmak |
reverberate throughout (something or some place) v.
|
|
117 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) hoşlanmadığını/tiksindiğini belirten bir ses çıkarmak |
snort at (someone or something) v.
|
|
118 |
Phrasals |
(bir notayı, akordu, parçayı bir anahtardan/ses perdesinden) değiştirmek/taşımak |
transpose (something) from (something) v.
|
|
119 |
Phrasals |
(bir notayı, akordu, parçayı bir anahtardan/ses perdesinden başka bir anahtara/ses perdesine) değiştirmek/taşımak |
transpose (something) from (something) (in)to (something) v.
|
|
120 |
Phrasals |
(bir notayı, akordu, parçayı başka bir anahtara/ses perdesine) değiştirmek/taşımak |
transpose (something) to (something) v.
|
|
121 |
Phrasals |
(bir dizi ayrı ses kanalını) daha az sayıda ses kanalı oluşturmak için birleştirmek |
fold down v.
|
|
Phrases |
|
122 |
Phrases |
içimden bir ses diyor ki |
my gut tells me that expr.
|
|
123 |
Phrases |
içimden bir ses diyor ki |
I have a hunch (that) expr.
|
|
124 |
Phrases |
içimden bir ses diyor ki |
i have a feeling in my guts that expr.
|
|
125 |
Phrases |
içimden bir ses diyor ki |
my gut tells me expr.
|
|
Proverb |
|
126 |
Proverb |
her kafadan bir ses çıkınca verim alınmaz |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
127 |
Proverb |
her kafadan bir ses çıkınca işler karışır |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
128 |
Proverb |
her kafadan bir ses çıkan kalabalık bir grubun yaptığı işten hayır gelmez |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
Colloquial |
|
129 |
Colloquial |
herhangi bir ses |
boo n.
|
|
130 |
Colloquial |
karşılığında para alınmasına rağmen samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışma |
shilling n.
|
|
131 |
Colloquial |
halka açık forumlarda samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışan, ama aslında hizmetleri karşılığında para alan gizli reklamcı |
shill n.
|
|
132 |
Colloquial |
yüksek bir ses çıkarmak |
sound out v.
|
|
133 |
Colloquial |
gök gürültüsüne benzeyen bir ses çıkarmak |
upthunder v.
|
|
134 |
Colloquial |
başarıl bir mali işlemin ya da satışın ardından çıkarılan ses |
ching expr.
|
|
135 |
Colloquial |
anlaşılmayan bir ses tonuyla |
below one's breath expr.
|
|
136 |
Colloquial |
anlaşılmayan bir ses tonuyla |
under one's breath expr.
|
|
137 |
Colloquial |
bir ses geliyor |
a noise is coming expr.
|
|
138 |
Colloquial |
buz gibi bir ses |
with an icy voice expr.
|
|
139 |
Colloquial |
duyulmayacak bir ses tonuyla |
under one's breath expr.
|
|
140 |
Colloquial |
duyulmayacak bir ses tonuyla |
below one's breath expr.
|
|
141 |
Colloquial |
içimden bir ses |
something tells me expr.
|
|
142 |
Colloquial |
içimden bir ses diyor (ki) |
something tells me (that) expr.
|
|
143 |
Colloquial |
birinden bir şey aşırırken çıkarılan bir ses/kullanılan bir yansıma sözcük |
yoink expr.
|
|
Idioms |
|
144 |
Idioms |
içimden bir ses |
gut response n.
|
|
145 |
Idioms |
içimden bir ses |
gut reaction n.
|
|
146 |
Idioms |
içinden bir ses |
a gut feeling n.
|
|
147 |
Idioms |
harika bir ses |
the voice of an angel n.
|
|
148 |
Idioms |
çok güzel bir ses |
the voice of an angel n.
|
|
149 |
Idioms |
sinir bozucu bir ses çıkartmak |
grate on v.
|
|
150 |
Idioms |
(bir yer) bir ses vs. ile yankılanmak |
echo with something v.
|
|
151 |
Idioms |
(acaip bir) ses çıkarmak |
let out some kind of sound v.
|
|
152 |
Idioms |
(birinden) bir ses çıkmak |
hear a peep from (someone) v.
|
|
153 |
Idioms |
(birinden) bir ses çıkmak |
hear a peep out of (someone) v.
|
|
154 |
Idioms |
çok yüksek bir ses çıkarmak/gürültü yapmak |
make the welkin ring v.
|
|
155 |
Idioms |
ağzıyla (birini) umursamadığını belirten bir ses çıkarmak |
give (one) the raspberry v.
|
|
156 |
Idioms |
içimden bir ses diyor ki… |
have a hunch that is the case v.
|
|
157 |
Idioms |
-den bir ses duymak |
hear a peep out of v.
|
|
158 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı ses/sesini çıkarmak |
raise a voice against (someone or something) v.
|
|
159 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı ses/sesini çıkarmak |
raise one's voice against (someone or something) v.
|
|
160 |
Idioms |
içimden bir ses |
a pricking in (one's) thumbs [old-fashioned] expr.
|
|
161 |
Idioms |
her kafadan bir ses çıkıyor |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
|
162 |
Idioms |
her kafadan bir ses çıkıyor |
all knowledge is contained in fanzines expr.
|
|
163 |
Idioms |
içimden bir ses |
gut feeling expr.
|
|
164 |
Idioms |
içimden bir ses... |
have a hunch about something expr.
|
|
165 |
Idioms |
içimden bir ses... |
have a hunch that something is the case expr.
|
|
166 |
Idioms |
her kafadan ayrı bir ses çıkması |
a dialogue of the deaf expr.
|
|
167 |
Idioms |
(birinden) herhangi bir ses |
another peep out of (one) expr.
|
|
168 |
Idioms |
(birinden) başka bir laf/ses |
another peep out of (one) expr.
|
|
169 |
Idioms |
(senden) başka bir ses/laf |
another peep (out of you) expr.
|
|
170 |
Idioms |
başka bir laf/ses |
another peep expr.
|
|
171 |
Idioms |
anlaşılmayan bir ses tonuyla |
under breath expr.
|
|
172 |
Idioms |
duyulmayacak bir ses tonuyla |
under breath expr.
|
|
173 |
Idioms |
anlaşılmayan bir ses tonuyla |
under your breath expr.
|
|
174 |
Idioms |
duyulmayacak bir ses tonuyla |
under your breath expr.
|
|
Speaking |
|
175 |
Speaking |
bir ses duydum |
I heard something expr.
|
|
176 |
Speaking |
içimden bir ses |
my gut tells me that expr.
|
|
177 |
Speaking |
içimden bir ses |
I got a feeling expr.
|
|
178 |
Speaking |
içinden bir ses |
deep inside you expr.
|
|
179 |
Speaking |
içimden bir ses |
my gut tells me expr.
|
|
Media |
|
180 |
Media |
senkronize edilmiş bir görüntü üzerinde ses efektleri, rastgele diyaloglar içeren bir film müziği |
wild track n.
|
|
181 |
Media |
bir ses veya görüntüden diğerine ani geçiş |
cut n.
|
|
182 |
Media |
(ses veya görüntü) başka bir ses veya görüntü yok olurken ortaya çıkma |
cross-fade n.
|
|
183 |
Media |
bir ses veya görüntü yok olurken diğerini başlatma tekniği |
cross-fade n.
|
|
184 |
Media |
(ses veya görüntüyü) başka bir ses veya görüntü yok olurken başlatmak |
cross-fade v.
|
|
185 |
Media |
(kamera veya ses aleti) bir diğer alet ortadan kaybolurken ortaya çıkmak |
cross-fade v.
|
|
Technical |
|
186 |
Technical |
bir yayını ayırt edici mesaj, ses veya kod |
call sign n.
|
|
187 |
Technical |
bir yayını ayırt edici mesaj, ses veya kod |
call signal n.
|
|
188 |
Technical |
bir minber ya da kürsü üzerinde yer alan ses yansıtıcı platform |
abatvoix n.
|
|
189 |
Technical |
bir ses dalgasının geçişindeki azalma |
acoustic rarefaction n.
|
|
190 |
Technical |
bir kanalda yayılan fanlardan kaynaklanan ses gücü |
sound power radiated into a duct by fans n.
|
|
191 |
Technical |
ince bir hava akımının bir köşeye çarpması sonrasında meydana gelen ses |
edge tone n.
|
|
192 |
Technical |
mekanik steteskopu (mekanik arızaları ses ile bulmaya yarayan bir aparat) |
mechanics sonarscope n.
|
|
193 |
Technical |
ses dalgalarının bir yüzeyden yansıması ile oluşan ses tekrarı |
echo n.
|
|
194 |
Technical |
ses duvarını aşan bir uçağın çıkardığı ses |
sonic boom n.
|
|
195 |
Technical |
üçte bir oktav bant ses basınç seviyesi |
one-third-octave band sound pressure level n.
|
|
196 |
Technical |
bir nesne veya olayı ifade eden kısa ve düzenli ses dizini |
earcon n.
|
|
197 |
Technical |
ses dalgalarını görselleştirmeye yarayan bir alet |
kaleidophon n.
|
|
198 |
Technical |
ses ve görüntüyü yansıtan bir aygıt |
kinetophone n.
|
|
199 |
Technical |
bir cihazın çalışmaya başlaması veya düzensiz bir şekilde hareket etmesi ile, hareketli aksamlarının arasındaki boşluk veya gevşeklik kaynaklı ortaya çıkan gıcırtılı ses veya sarsıntı |
lash n.
|
|
200 |
Technical |
(ses kaydında) çok kanallı bir ana karışımın iki kanallı stereo teybe aktarılması |
mixdown n.
|
|
201 |
Technical |
(ses kayıt veya yayın sisteminde) birçok kaynaktan gelen sinyalleri istenen bir oranda birleştirmek için kullanılan elektrik devresi |
mixer n.
|
|
202 |
Technical |
ses sinyallerine öncelik veren bir cihaz |
override n.
|
|
203 |
Technical |
belirli bir frekansı aşan frekans aralığının yükselmesi veya düşürülmesi ile ses kayıt sisteminin iletim verimliliğinde kademeli düşüş |
roll off n.
|
|
204 |
Technical |
elektronik bir sistemin giriş sinyalinin ses veya görüntüsünü doğru şekilde çoğaltma derecesi |
fidelity n.
|
|
205 |
Technical |
insandaki ses organlarının faaliyetlerini görselleştiren bir cihaz |
flame manometer n.
|
|
206 |
Technical |
elektrik arkının ses nedeniyle değişimlerinin bir dizi fotoğrafını çeken bir cihaz |
photographone n.
|
|
207 |
Technical |
üst üste kayıt yapmayı sağlayan bir ses kayıt işlemi |
selective synchronization n.
|
|
208 |
Technical |
üst üste kayıt yapmayı sağlayan bir ses kayıt işlemi |
selective synchronisation n.
|
|
209 |
Technical |
üst üste kayıt yapmayı sağlayan bir ses kayıt işlemi |
sel-sync n.
|
|
210 |
Technical |
dinleyicinin kendi eşiğinin 40 desibel üzerinde şiddete sahip göreceli bir ses yüksekliği birimi |
sone n.
|
|
211 |
Technical |
bir hoparlörden ses yönlendirmek |
beam v.
|
|
212 |
Technical |
(ses) bir yükselip bir alçalmak |
ripple v.
|
|
213 |
Technical |
tek bir iletim yolu sağlayan tekniklerle yapılan ses iletimi, kayıt veya çoğaltmaya ait |
monophonous adj.
|
|
214 |
Technical |
tek bir iletim yolu sağlayan tekniklerle yapılan ses iletimi, kayıt veya çoğaltma ile ilişkili |
monophonous adj.
|
|
Computer |
|
215 |
Computer |
eş zamanlı oynatma amacıyla ses ve görüntü verilerini birleştiren bir dosya formatı |
avi n.
|
|
216 |
Computer |
ses, video veya bilgisayar verisi depolamak için kullanılan bir optik disk |
vcd (video compact disc) n.
|
|
217 |
Computer |
son teknoloji yüksek ses kalitesine sahip ses sistemi cihazlarını üreten bir firma |
mcintosh n.
|
|
218 |
Computer |
elektronik sinyalleri ses dalgalarına ve ses dalgalarını elektronik sinyallere dönüştüren, bilgisayarlar arasında bilgi iletimi sağlayan bir elektronik cihaz |
modulator-demodulator n.
|
|
219 |
Computer |
dijital video ve ses verilerinin sıkıştırılıp saklanması için kullanılan bir bilgisayar dosya formatı |
mpeg n.
|
|
220 |
Computer |
internette genelde animasyon yayınlamak için kullanılan, grafik, ses ve video bilgisi içeren bir dosya formatı markası |
flash® n.
|
|
221 |
Computer |
bir ses dosyası seçin |
select a sound file expr.
|
|
222 |
Computer |
bir ses seçin |
select a sound expr.
|
|
223 |
Computer |
ses, video ve alt yazı içeren dijital bir dosya biçimi |
mcf (multimedia container format) abrev.
|
|
Informatics |
|
224 |
Informatics |
ses ve video sinyallerini ölçen bir tür dalga formu monitörü |
vectorscope n.
|
|
Telecom |
|
225 |
Telecom |
belirli bir ses frekansını ileten telefon |
monotelephone n.
|
|
Mechanic |
|
226 |
Mechanic |
(ses kaydeden veya ses üreten bir mekanizmada) kauçuk yüzeyli silindir |
idle wheel n.
|
|
Television |
|
227 |
Television |
renk aydınlık ses ve eş zamanlama işaretlerinin sıkıştırılarak bir satır boyunca ayrı ayrı zamanlarda gönderildiği yayın sistemi |
multiplexed analog components n.
|
|
228 |
Television |
ses mikseri üzerinde sağ-sol kanallardaki göreli seviyeleri ayarlamaya yarayan bir düğme |
pan potentiometer n.
|
|
229 |
Television |
ses mikseri üzerinde sağ-sol kanallardaki göreli seviyeleri ayarlamaya yarayan bir düğme |
pan pot n.
|
|
Radio |
|
230 |
Radio |
anlatımı diyalogdan ayırt etmek için konuşmacının ses kalitesinde yapılan bir değişiklik |
down n.
|
|
231 |
Radio |
avrupa'daki am radyo için geliştirilmiş bir sayısal ses yayını sistemi |
drm (digital radio mondiale) abrev.
|
|
Marine |
|
232 |
Marine |
ses dalgalarının yankı süresini ölçerek deniz derinliğini tespit eden bir alet |
fathometer ® n.
|
|
Medical |
|
233 |
Medical |
sesi gençleştirmek için ses tellerinde yapılan bir kozmetik cerrahi işlem |
voice-lift n.
|
|
234 |
Medical |
hava geçiş boşluklarında hem hava hem de sıvı bulunan göğüsten duyulan bir ses |
metallic tinking n.
|
|
235 |
Medical |
belirli bir duyuya (koku, ses) aşırı duyarlılık |
hyperesthesia n.
|
|
236 |
Medical |
tek bir sesi farklı perdelere ait iki ses olarak duyma |
diplacusis n.
|
|
Anatomy |
|
237 |
Anatomy |
ses teli anlamına gelen bir ön ek |
chord- pref.
|
|
238 |
Anatomy |
ses teli anlamına gelen bir ön ek |
chordo- pref.
|
|
Psychology |
|
239 |
Psychology |
dans terapisi, drama terapisi, müzik terapisi ve ses terapisinden oluşan bir grup terapi |
art therapies n.
|
|
Pathology |
|
240 |
Pathology |
ses tellerinde spazma neden olan bir hastalık |
childcrowing n.
|
|
241 |
Pathology |
ses telleri spazmlı bir çocuğun çıkardığı ses |
childcrowing n.
|
|
Gastronomy |
|
242 |
Gastronomy |
tavada pişirildiğinde ses çıkartan frenk üzümlü bir kek |
singing hinny n.
|
|
Physics |
|
243 |
Physics |
aktinik ışınlarla ses üretmeye yarayan bir cihaz |
actinophone n.
|
|
244 |
Physics |
dinleyiciyi yanıltıp geniş bir odadaymış hissi verecek şekilde ses çıkarılması |
ambiophony n.
|
|
245 |
Physics |
ses dalgalarını görselleştirmeye yarayan bir alet |
kaleidophone n.
|
|
246 |
Physics |
ses çıkaran bir cismin etkisi |
verberation n.
|
|
247 |
Physics |
kırılan ses dalgalarını inceleyen bir fizik dalı |
diacoustics n.
|
|
Marine Biology |
|
248 |
Marine Biology |
crangonidae familyasından, keskin bir ses çıkaran çeşitli küçük karideslere verilen ad |
nipper n.
|
|
Zoology |
|
249 |
Zoology |
homurtulu bir ses çıkaran çeşitli balıklara verilen ad |
grunter n.
|
|
250 |
Zoology |
yarım halkalara bağlanan bir ses borusuna sahip |
mesomyodous adj.
|
|
Education |
|
251 |
Education |
önce seslerin daha sonra ise bu ses birleşimlerinin okutulduğu bir dil öğretme yöntemi |
synthetic phonics n.
|
|
Literature |
|
252 |
Literature |
sözcük grupları arasında ses uyumu sağlamak için sözcüklerin belirli bir ölçüde derlenmesi |
rhythm n.
|
|
Linguistics |
|
253 |
Linguistics |
kafiye veya ses ahengi için bir ses veya hecenin düşmesi ya da gizlenmesi |
elison n.
|
|
254 |
Linguistics |
etimolojik temele dayanmaksızın bir kelimede araya giren ses |
excrescent n.
|
|
255 |
Linguistics |
vurgusuz bir hecede iki ünsüz arasında oluşan kısa ve belirsiz bir ses |
voice glide n.
|
|
256 |
Linguistics |
belirli bir dile ait ses biçimbilgisi |
morphophonemic system n.
|
|
257 |
Linguistics |
rotasizm sebebiyle r sesinin yerine başka bir ses telaffuz etme |
rhotacism n.
|
|
258 |
Linguistics |
rotasizm sebebiyle r sesinin yerine başka bir ses telaffuz etme |
rhoticism n.
|
|
259 |
Linguistics |
ses yolunun tamamen kapatılmadan daraltılmasıyla damaktan çıkartılan bir sessiz harf |
yod n.
|
|
260 |
Linguistics |
ses yolunun tamamen kapatılmadan daraltılmasıyla damaktan çıkartılan bir sessiz harf |
yodh n.
|
|
261 |
Linguistics |
ses değişiminde görülüp "o" sesli harfiyle karakterize edilen bir kök aşaması |
o grade n.
|
|
262 |
Linguistics |
ses değişiminde görülüp "o" sesli harfiyle karakterize edilen bir ek aşaması |
o grade n.
|
|
263 |
Linguistics |
sanskritçede bir ses değişimi |
guna n.
|
|
264 |
Linguistics |
bir dilin ses sistemine uyarlanmış dilsel biçim |
corruption n.
|
|
265 |
Linguistics |
(ses bilgisinde) telaffuzun tümünde veya bir kısmında görülen ve anlama katkıda bulunan perde, vurgu ve tondaki belirgin değişim |
contour n.
|
|
266 |
Linguistics |
sesi daralmış bir ses yolundan geçirerek çıkarılan ünsüz |
fricative n.
|
|
267 |
Linguistics |
sesi daralmış bir ses yolundan geçirerek çıkarılan ünsüz |
fricative consonant n.
|
|
268 |
Linguistics |
(sesbilimde bir ifadeyi) birleşik bir ses dizisi olarak telaffuz etmek |
blend v.
|
|
269 |
Linguistics |
dilin bir veya iki yanından üflenen hava ile çıkarılan (ses) |
lateral adj.
|
|
270 |
Linguistics |
tek bir ünlü ses olarak telaffuz edilen (ünlü) |
monophthongal adj.
|
|
271 |
Linguistics |
r benzeri bir ses içeren (konuşma sesi) |
rhotic adj.
|
|
272 |
Linguistics |
(lehçede) ilgili lehçede benzer fakat fonetik olarak farklı bir sese karşılık gelen bir ses birimi |
diaphone adj.
|
|
273 |
Linguistics |
dilde belirli bir ses biriminin fonetik olarak farklı diyalektik türlerini içeren ses grubu |
diaphone adj.
|
|
274 |
Linguistics |
vurgulu bir ünlüden önce gelen bir dizi ünsüzden birinin hemen öncesinde yer alan (ses) |
pretonic adj.
|
|
275 |
Linguistics |
vurgulu bir ünlüden önce gelen bir dizi ünsüzden birini oluşturan (ses) |
pretonic adj.
|
|
Geography |
|
276 |
Geography |
bazı sahillerde duyulan sonik patlamayı andıran açıklanamayan bir ses |
mistpouffer n.
|
|
Geology |
|
277 |
Geology |
vurulduğunda metalik ses çıkaran bir fonolit çeşidi |
clinkstone n.
|
|
Hunting |
|
278 |
Hunting |
geçmişte av köpeklerini çağırmak için çıkarılan bir ses |
alew [obsolete] n.
|
|
279 |
Hunting |
bir tür ses mermisi |
flobert n.
|
|
280 |
Hunting |
flobert ses kapsüllerine uygun bir tüfek türü |
flobert rifle n.
|
|
Music |
|
281 |
Music |
ses ve görüntü olarak mandoline benzeyen bir balkan enstrümanı |
tamburitza n.
|
|
282 |
Music |
piyanoya bağlanan ve ses düzeyini artıran bir tür cihaz |
aeolian attachment n.
|
|
283 |
Music |
normal ses perdesi aralığında ton veren bir org düğmesi |
tierce n.
|
|
284 |
Music |
bir olayı canlandırmayıp sadece ses ve harmoniye dayanan müzik |
absolute music n.
|
|
285 |
Music |
ses tellerinin çok az bir şekilde birleşmesiyle ortaya çıkan ses |
falsetto n.
|
|
286 |
Music |
bastan yüksek tenörden alçak bir ses bölümü |
baritone n.
|
|
287 |
Music |
hindistan menşeli bir tür klasik ses müziği |
khayal n.
|
|
288 |
Music |
(orta çağ müziğinde) tekrar eden ses tonlarını belirtmek için kullanılan bir hatırlatıcı |
euouae n.
|
|
289 |
Music |
tubaya benzeyen ancak daha yüksek perdeli ses veren bir pirinç enstrüman |
euphonium n.
|
|
290 |
Music |
(orta çağ müziğinde) tekrar eden ses tonlarını belirtmek için kullanılan bir hatırlatıcı |
evovae n.
|
|
291 |
Music |
(orta çağ müziğinde) tekrar eden ses tonlarını belirtmek için kullanılan bir hatırlatıcı |
euouae n.
|
|
292 |
Music |
16. yüzyılda italya'da ortaya çıkmış yerel dille 4-6 ses için yazılan çok sesli bir şarkı |
madrigal n.
|
|
293 |
Music |
tonları bir adımın perdesinin farkına eşit olan aradaki ikinci ses |
major second n.
|
|
294 |
Music |
insan sesine benzer ses çıkaran bir tür üflemeli çalgı |
vocalion n.
|
|
295 |
Music |
yumuşak ses çıkaran bir org düğmesi |
voix céleste n.
|
|
296 |
Music |
yumuşak ses çıkaran bir org düğmesi |
vox angelica n.
|
|
297 |
Music |
geniş ses aralıklı ksilofon biçiminde bir vurmalı çalgı |
xylorimba n.
|
|
298 |
Music |
(elektro gitar'da, bateri'de) pedalla çalıştırılan elektronik parça aracılığıyla üretilen bir ses |
wah-wah n.
|
|
299 |
Music |
her notanın komşu notalarından tam ses aralığıyla ayrıldığı bir gam |
whole-tone scale n.
|
|
300 |
Music |
müzik aleti olarak kullanılıp esnetildiğinde kendine özgü bir ses çıkaran lif levha parçası |
wobble board [australia] n.
|
|
301 |
Music |
müzik aleti olarak kullanılıp esnetildiğinde kendine özgü bir ses çıkaran lif levha parçası |
wokka board [australia] n.
|
|
302 |
Music |
belirli bir ses aralığındaki müzik gibi seslere orantısız ve anormal bir hassasiyeti olan insan veya köpek |
melomaniac n.
|
|
303 |
Music |
ritimden ayırt edilen karakteristik bir ses silsilesi |
melos n.
|
|
304 |
Music |
yarım sesten daha küçük bir ses aralığı |
microtone n.
|
|
305 |
Music |
telli bir enstrümanın titreşen teline dokunarak elde edilen flüt benzeri ses |
harmonic n.
|
|
306 |
Music |
telli bir enstrümanın titreşen teline dokunarak temel sesten elde edilen armonik ses |
harmonics n.
|
|
307 |
Music |
telli bir enstrümanın tellerinin titreşmesiyle elde edilen flüt benzeri ses |
harmonics n.
|
|
308 |
Music |
üfleme borusu ve klavyesi olan, obua benzeri ses çıkaran eski bir enstrüman |
harmoniphon n.
|
|
309 |
Music |
standart diyatonik derecede yarım ses aralığına denk bir aralık |
hemitone n.
|
|
310 |
Music |
(on sekizinci yüzyıl italyan operasında) özellikle bas ses tonda okunan komik bir parça |
buffo n.
|
|
311 |
Music |
çana vurulduğunda sesin bir oktav veya 6-7 ses altında çıkan nota |
hum tone n.
|
|
312 |
Music |
kulağın algılayamayacağı aralıkta kalan bir tür ses tonu |
missing fundamental n.
|
|
313 |
Music |
bir notanın kendisinden bir derece düşük nota ile hızlıca değiştirilmesiyle oluşturulan melodik ses |
lower mordent n.
|
|
314 |
Music |
tam sesin bir veya birkaç oktav üstünde veya altında yer alıp tekrar edilen tam ses |
replicate n.
|
|
315 |
Music |
şarkı söylerken ses perdesinin göğüs sesinden falsetoya aniden değiştirilmesiyle üretilen bir etki |
yodel n.
|
|
316 |
Music |
şarkı söylerken ses perdesinin göğüs sesinden falsetoya aniden değiştirilmesiyle üretilen bir etki |
yodle n.
|
|
317 |
Music |
ses bozuklukları ve kusurların kasten kayıt altına alındığı bir rock müziği tarzı |
low-fi n.
|
|
318 |
Music |
bir tondan diğerine geçerken ses, trombon veya yaylı çalgı ile verilen kayma efekti |
glide n.
|
|
319 |
Music |
notaları veya oktavları ile belirtilen tuşlardan farklı olarak ses perdelerini çıkaran bir borulu org tuşu |
mutation n.
|
|
320 |
Music |
bir şeye eşlik eden ses |
obbligato n.
|
|
321 |
Music |
birden fazla ses efekti yaratan elektronik bir cihaz |
chorus pedal n.
|
|
322 |
Music |
orgda özel bir ses |
clarino n.
|
|
323 |
Music |
belirli bir sesin sekiz diyatonik derece üstünde veya altında olan ses |
octave n.
|
|
324 |
Music |
ses aralığı bas olan tuşlu ve üflemeli bir müzik aleti |
ophicleide n.
|
|
325 |
Music |
mevcut bir kaydın üzerine ses veya müzik ekleme |
overdub n.
|
|
326 |
Music |
mevcut bir kaydın üzerine kaydedilmiş ses |
overdub n.
|
|
327 |
Music |
tekrarlanan bir ses |
ruba-dub n.
|
|
328 |
Music |
aynı çizgide ilerleyen tek bir ses veya melodi |
monophony n.
|
|
329 |
Music |
tam ve derin bir ses patlaması |
diapason n.
|
|
330 |
Music |
bir ses perdesi standardı |
diapason n.
|
|
331 |
Music |
antik yunan müziğinde iki ses arasındaki bir perde farkı |
diastem n.
|
|
332 |
Music |
bastan tiz tenörden pes olan bir ses bölümü |
baritone n.
|
|
333 |
Music |
(orglarda) basılmamış bir tuştan ses gelmesi |
cipher n.
|
|
334 |
Music |
(orglarda) basılmamış bir tuştan ses gelmesi |
cypher n.
|
|
335 |
Music |
kesintisiz tek bir ses çıkaracak şekilde ayarlanmış gayda üfleme borusu |
drone pipe n.
|
|
336 |
Music |
yumuşak ses çıkaran bir org düğmesi |
dulciana n.
|
|
337 |
Music |
(fügde) konu anlatımına bir başka ses üzerinden eşlik eden tema |
countersubject n.
|
|
338 |
Music |
ses kaydının bir şarkıdan alınıp başka şarkıda kullanılması |
sample n.
|
|
339 |
Music |
bir armoni dizisinde çalınan en düşük ses |
first harmonic n.
|
|
340 |
Music |
bir armoni dizisinde çalınan en düşük ses |
fundamental frequency n.
|
|
341 |
Music |
bir armoni dizisinde çalınan en düşük ses |
fundamental n.
|
|
342 |
Music |
müzik aletlerinin üstünde bulunup bazen marka olarak kullanılan dekoratif bir yuvarlak ses deliği |
rose n.
|
|
343 |
Music |
bir nota veya ses efektinden diğerine geçiş |
segue n.
|
|
344 |
Music |
diğer borulardan daha yüksek ses çıkartmaya yarayan bir org düğmesi |
sesquialtera n.
|
|
345 |
Music |
diğer borulardan daha yüksek ses çıkartmaya yarayan bir org düğmesi |
sesquialter n.
|
|
346 |
Music |
(orgda) sesi kontrol eden kutu bölümünde ses geçişine izin veren bir mekanizma |
shade n.
|
|
347 |
Music |
iki oktav ve bir saniyelik ses aralığı |
sixteenth n.
|
|
348 |
Music |
bir saniyeden uzun süren ses aralığı |
skip n.
|
|
349 |
Music |
bir ses süsleme yöntemi |
pneuma n.
|
|
350 |
Music |
sopranodan bir perde daha yüksek ses çıkaran bir müzik aleti |
sopranino n.
|
|
351 |
Music |
(org, harmonyumda) alt notadan ses çıkarmaya yarayan bir bağlantı elemanı |
suboctave n.
|
|
352 |
Music |
bir majör gamı yarım ses ile geçen aralık |
superfluous interval n.
|
|
353 |
Music |
pirinçten yapılmış bir enstrümanda hırıltılı ses oluşturan bir müzik aleti |
growling v.
|
|
354 |
Music |
mevcut bir kaydın üzerine ses veya müzik eklemek |
overdub v.
|
|
355 |
Music |
önceden kaydedilmiş bir parçaya ses efektleri eklemek |
toast v.
|
|
356 |
Music |
(yaylı çalgıda) ahenksiz bir ses çıkarmak |
scrape v.
|
|
357 |
Music |
(melodiye) belirli bir ses vermek |
set v.
|
|
358 |
Music |
değişmeyen bir ses tonuyla söylenen (şarkı, ilahi vb.) |
chantlike adj.
|
|
359 |
Music |
zil çalma tonunun bir oktav üstündeki (ses dalgası) |
nominal adj.
|
|
360 |
Music |
normal bas/ses aralığının bir oktav altında olan |
double-bass adj.
|
|
361 |
Music |
(aynı enstrüman ailesi içinde) kalın sesli bir müzik aletinden daha pes ses veren |
contrabass adj.
|
|
362 |
Music |
(ses kaydı) en az bir milyon adet satmış olan |
platinum adj.
|
|
363 |
Music |
ses aralığı anlamına gelen bir son ek |
-chord suf.
|
|
Theatre |
|
364 |
Theatre |
gök gürültüsüne benzer bir ses oluşturmak için sallanan büyük metal levha |
thunder sheet n.
|
|
365 |
Theatre |
ünlü bir lokasyonda gece sahnelenen ses ve ışık efektli hikaye anlatımı gösterisi |
son et lumière n.
|
|
Cinema |
|
366 |
Cinema |
sinemalarda seyirciyi filmin içine çekmek için düşük frekanslı seslerin kullanıldığı bir ses sitemi markası |
sensurround® n.
|
|
367 |
Cinema |
ses efektler için oyunlarda ve sinemada yaygın olarak kullanılan bir terim |
sfx n.
|
|
Engineering |
|
368 |
Engineering |
titreşen çubuk yardımıyla ses çıkaran bir tür frekansölçer |
vibrating reed n.
|
|
369 |
Engineering |
sesin erken duyulduğu bir ses kayıt arızası |
pre-echo n.
|
|
370 |
Engineering |
bir ses kayıt ve mesafe tespit sistemi |
sofar n.
|
|
371 |
Engineering |
buharın küçük bir açıklıktan çıkmasıyla tiz ses çıkarmak |
whistle v.
|
|
372 |
Engineering |
aynı anda hem radyo hem de ses frekans amplifikatörü olarak çalışan bir amplifikatör tüpüne sahip (aygıt) |
reflex adj.
|
|
Ornithology |
|
373 |
Ornithology |
balta gibi ses çıkaran bir çobanaldatan |
axebird [australia] n.
|
|
374 |
Ornithology |
(basit ses sistemleri ve düşük ötme güçleri bulunan) ötücü kuşları içeren bir alt takım |
clamatores n.
|
|
375 |
Ornithology |
(basit ses sistemleri ve düşük ötme güçleri bulunan) ötücü kuşları içeren bir alt takım |
suborder clamatores n.
|
|
Slang |
|
376 |
Slang |
tüyler ürperten bir ses |
a fricking voice n.
|
|
377 |
Slang |
(köpek vb) bir ses duyup kulaklarını dikmek |
have an ear boner v.
|
|
378 |
Slang |
en ufak bir ses duymamak/çıkmamak |
not hear a dicky bird v.
|
|
379 |
Slang |
genzinden/boğazından gelen bir ses çıkarmak |
snork v.
|
|
380 |
Slang |
içimden bir ses yanlış/ters giden bir şeyler var diyor |
my spider-sense is tingling expr.
|
|
381 |
Slang |
içimden bir ses yanlış/ters giden bir şeyler var diyor |
my spidey-sense is tingling expr.
|
|