|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
rüzgardan düşen meyve |
windfall n.
|
|
General |
|
2 |
General |
göktaşı (düşen) |
meteorite n.
|
|
|
3 |
General |
suya düşen ağır bir cismin çıkardığı ses |
plop n.
|
|
4 |
General |
kötü yola düşen kimse |
backslider n.
|
|
5 |
General |
dul kadına kocasının mülkünden düşen pay |
dower n.
|
|
6 |
General |
tropik bölgelerde zaman zaman bulutsuz gökyüzünden düşen ince yağmur |
serein n.
|
|
7 |
General |
zayıf düşen kişi |
languisher n.
|
|
8 |
General |
kişi başına düşen |
capitation n.
|
|
9 |
General |
bir yıl içinde bin kişiye düşen canlı doğum sayısı |
natality n.
|
|
10 |
General |
kullanıcı başına düşen ortalama gelir |
average revenue per unit n.
|
|
11 |
General |
kullanıcı başına düşen ortalama gelir |
average revenue per user n.
|
|
12 |
General |
düşen şey |
descendant n.
|
|
13 |
General |
düşen yaprak |
deciduous leaf n.
|
|
14 |
General |
pul halinde ayrılıp düşen |
flaking n.
|
|
15 |
General |
rüzgarla düşen meyve |
windfall n.
|
|
16 |
General |
kabala' da kehanette bulunmaya yarayan sayılar elde etmek için harflerin yerine onlara denk düşen sayılar koyma |
gematria n.
|
|
17 |
General |
omuza düşen saç |
shoulder length hair n.
|
|
18 |
General |
doktor başına düşen hasta |
patient per doctor n.
|
|
19 |
General |
düşen yaprağın bıraktığı iz |
cicatrice n.
|
|
20 |
General |
üstüne düşen görev |
(one's) share n.
|
|
21 |
General |
üzerine düşen görev |
(one's) part n.
|
|
22 |
General |
üstüne düşen görev |
(one's) part n.
|
|
|
23 |
General |
üzerine düşen görev |
(one's) share n.
|
|
24 |
General |
kadınların özel odalarına sıklıkla yolu düşen çapkın kimse |
carpetmonger [obsolete] n.
|
|
25 |
General |
şerh düşen kimse |
noter n.
|
|
26 |
General |
4.57 metreye denk düşen bir İngiliz uzunluk ölçüsü |
nautical chain n.
|
|
27 |
General |
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz |
bathtub n.
|
|
28 |
General |
arkaya doğru düşen bir kayakçının karda bıraktığı iz |
sitzmark n.
|
|
29 |
General |
(bir kimsenin) üzerine düşen görev |
bit n.
|
|
30 |
General |
ağaçtan düşen gevşek dal |
widow-maker n.
|
|
31 |
General |
şahsi menfaatlere ters düşen eylem |
harakiri n.
|
|
32 |
General |
şahsi menfaatlere ters düşen eylem |
hara-kiri n.
|
|
33 |
General |
aşırı samimiyet veya soytarıca hareketler sergileyerek gülünç duruma düşen kimse |
motley n.
|
|
34 |
General |
düşen şey |
decliner n.
|
|
35 |
General |
ümitsizliğe düşen kimse |
despairer n.
|
|
36 |
General |
belirli bir noktaya düşen topun kazandığı bir tür oyun |
rouly-pouly n.
|
|
37 |
General |
zıt düşen kimse |
confrontationist n.
|
|
38 |
General |
zıt düşen kimse |
confronter n.
|
|
39 |
General |
gözden düşen kimse |
disfavorer [us] n.
|
|
40 |
General |
gözden düşen kimse |
disfavorer [us] n.
|
|
41 |
General |
gözden düşen kimse |
disfavourer [uk] n.
|
|
42 |
General |
gözden düşen kimse |
disfavourer [uk] n.
|
|
43 |
General |
çıkara ters düşen şey |
disinterest n.
|
|
44 |
General |
yatay yüzey birimi başına düşen tüm doğrudan güneş enerjisi oranı |
insolation n.
|
|
45 |
General |
(yüzeye) düşen radyasyonun toplam güneş radyasyonuna oranı |
insolation n.
|
|
46 |
General |
yapılan harcamada her bir katılımcıya düşen pay |
club [obsolete] n.
|
|
47 |
General |
düşen damla |
driblet n.
|
|
48 |
General |
kuvvetten düşen kimse |
drooper n.
|
|
49 |
General |
döllenmemiş olup yere düşen ham meyve |
drop n.
|
|
50 |
General |
kişiye düşen pay |
cup n.
|
|
51 |
General |
yanlışa düşen kimse |
fautor [scotland] n.
|
|
52 |
General |
düşen kimse |
feller n.
|
|
53 |
General |
not düşen kimse |
postiler n.
|
|
54 |
General |
ganimet olarak verilen paradan amirale düşen pay |
flag share n.
|
|
55 |
General |
şiddetle yere düşen cismin çıkardığı güm sesi |
plonk n.
|
|
56 |
General |
yağmur gibi düşen şey |
shower n.
|
|
57 |
General |
düşen kırıntıların toplanması için masanın altına serilen genellikle damasko kumaş |
crumbcloth n.
|
|
58 |
General |
bölümlemede 60-70 aralığına düşen kısım |
sixties n.
|
|
59 |
General |
eğik açı ile düşen şey |
slope n.
|
|
60 |
General |
yere düz düşen ok |
snake n.
|
|
61 |
General |
kendine düşen içeceği içmeyen kimse |
sneak-cup n.
|
|
62 |
General |
avustralya'da düşen yağış miktarının ölçümünde kullanılan bir birim |
point n.
|
|
|
63 |
General |
tünel uzatan madencileri düşen molozlardan korumak için set üstüne konulan tahta veya kereste |
spiling n.
|
|
64 |
General |
sertçe düşen şey |
squasher n.
|
|
65 |
General |
kötü yola düşen kimse |
strayer n.
|
|
66 |
General |
kendine düşen görevi yerine getirmek |
keep one's end up v.
|
|
67 |
General |
yüzünden düşen bin parça olmak |
pull a long face v.
|
|
68 |
General |
kendine düşen payı ödemek |
keep one's end up v.
|
|
69 |
General |
suratından düşen bin parça olmak |
pull a long face v.
|
|
70 |
General |
üzerine düşen görevi yapmak |
do one's part v.
|
|
71 |
General |
kendi üzerine düşen görevi yapmak |
do one's part v.
|
|
72 |
General |
kendine düşen görevi yapmak |
pull one's weight v.
|
|
73 |
General |
dul kalan bir kadının payına düşen arazi hudutlarını belirlemek |
assign dower v.
|
|
74 |
General |
anlaşmanın üzerine düşen kısmını yerine getirmek |
hold up v.
|
|
75 |
General |
anlaşmanın üzerine düşen kısmını gerçekleştirmek |
hold up v.
|
|
76 |
General |
çıkarlara uygun düşen |
expedient adj.
|
|
77 |
General |
beklenene ters düşen |
anomalous adj.
|
|
78 |
General |
meslek ahlakına ters düşen |
unprofessional adj.
|
|
79 |
General |
inanışa ters düşen |
heretical adj.
|
|
80 |
General |
aşağı düşen |
precipitate adj.
|
|
81 |
General |
üzerine düşen |
incumbent adj.
|
|
82 |
General |
inanışa ters düşen |
cacodoxical adj.
|
|
83 |
General |
ters düşen |
noncommital adj.
|
|
84 |
General |
dikey (düşen) |
plummeted adj.
|
|
85 |
General |
uygun düşen |
corresponding adj.
|
|
86 |
General |
görüş ayrılığına düşen |
dissenting adj.
|
|
87 |
General |
aykırı düşen |
conflicting adj.
|
|
88 |
General |
(birbirine) ters düşen |
running counter adj.
|
|
89 |
General |
üstüne düşen |
incumbent on adj.
|
|
90 |
General |
üzerine düşen |
incumbent on adj.
|
|
91 |
General |
üstüne düşen |
incumbent upon adj.
|
|
92 |
General |
üzerine düşen |
incumbent upon adj.
|
|
93 |
General |
gözden düşen |
decadent adj.
|
|
94 |
General |
kritik standart veya prosedürlere ters düşen |
noncritical adj.
|
|
95 |
General |
kendiyle ters düşen |
self-contradictory adj.
|
|
96 |
General |
kendiyle ters düşen |
self-contradictory adj.
|
|
97 |
General |
on ikide bire denk düşen |
twelfth adj.
|
|
98 |
General |
hataya düşen |
errant adj.
|
|
99 |
General |
rüzgardan düşen (şey) |
windfallen adj.
|
|
100 |
General |
rüzgarla düşen (şey) |
windfallen adj.
|
|
101 |
General |
rüzgar nedeniyle düşen (şey) |
windfallen adj.
|
|
102 |
General |
gözden düşen |
fell from grace adj.
|
|
103 |
General |
zor zamanda zayıf düşen |
fairweather adj.
|
|
104 |
General |
inanışa ters düşen doktrinleri öğreten |
heterodox adj.
|
|
105 |
General |
kara sevdaya düşen |
lovesick adj.
|
|
106 |
General |
kara sevdaya düşen |
love-sick adj.
|
|
107 |
General |
hayatın sonuna doğru güçten düşen |
declining adj.
|
|
108 |
General |
sert bir şekilde düşen |
grievous adj.
|
|
109 |
General |
kalitesi düşen |
off adj.
|
|
110 |
General |
zıt düşen |
confrontationist adj.
|
|
111 |
General |
görüş ayrılığına düşen |
dissentany [obsolete] adj.
|
|
112 |
General |
ihtilafa düşen |
dissentany [obsolete] adj.
|
|
113 |
General |
ihtilafa düşen |
dissentive adj.
|
|
114 |
General |
gündemden düşen |
dormant adj.
|
|
115 |
General |
sahanın sınırları içine düşen (atış veya servis) |
good adj.
|
|
116 |
General |
güçten düşen |
fangless adj.
|
|
117 |
General |
halsiz düşen |
fatigable adj.
|
|
118 |
General |
gözden düşen |
fin de siecle adj.
|
|
119 |
General |
gözden düşen |
fin-de-siècle adj.
|
|
120 |
General |
kıç üstü düşen |
pratfallen adj.
|
|
121 |
General |
küçük düşen |
scoffing adj.
|
|
122 |
General |
kendi hatasına düşen |
self-deceived adj.
|
|
123 |
General |
kendi derdine düşen |
self-serving adj.
|
|
124 |
General |
yağmur gibi düşen |
showery adj.
|
|
125 |
General |
başı düşen |
sleepyheaded adj.
|
|
126 |
General |
tamamen denk düşen |
square adj.
|
|
127 |
General |
damla damla düşen |
stillatitious adj.
|
|
128 |
General |
damla damla düşen |
stillicidious adj.
|
|
129 |
General |
çıkarlarına ters düşen |
suicidal adj.
|
|
130 |
General |
gezmekten bitap düşen |
surfoot [obsolete] adj.
|
|
131 |
General |
inanışa ters düşen bir şekilde |
heretically adv.
|
|
132 |
General |
ters düşen |
inimical to prep.
|
|
Phrasals |
|
133 |
Phrasals |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall on v.
|
|
134 |
Phrasals |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall upon v.
|
|
135 |
Phrasals |
anlaşmanın üzerine düşen kısmını yerine getirmek |
hold up v.
|
|
136 |
Phrasals |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall upon someone v.
|
|
137 |
Phrasals |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall on someone v.
|
|
138 |
Phrasals |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall onto (someone) v.
|
|
139 |
Phrasals |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall on (someone) v.
|
|
140 |
Phrasals |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall to someone v.
|
|
141 |
Phrasals |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall to (one) v.
|
|
Phrases |
|
142 |
Phrases |
(birine) düşen (görev/sorumluluk) |
on (one's) shoulders expr.
|
|
143 |
Phrases |
(birinin) üstüne düşen (görev/sorumluluk) |
on (one's) shoulders expr.
|
|
144 |
Phrases |
birine düşen (görev/sorumluluk) |
on someone's shoulders expr.
|
|
145 |
Phrases |
birinin üstüne düşen (görev/sorumluluk) |
on someone's shoulders expr.
|
|
Proverb |
|
146 |
Proverb |
denize düşen yılana sarılır |
a drowning man will catch at a straw
|
|
147 |
Proverb |
denize düşen yılana sarılır |
a drowning man will clutch at a straw
|
|
148 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
as you make your bed, so you must lie in it
|
|
149 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
as you make your bed, so you must lie on it
|
|
150 |
Proverb |
denize düşen yılana sarılır |
desperate times call for desperate measures
|
|
151 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
you sleep in the bed you make
|
|
152 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
you made your bed
|
|
153 |
Proverb |
denize düşen yılana sarılır |
desperate times require desperate measures
|
|
154 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
if you can't do the time, don't do the crime
|
|
155 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
(one) has made (one's) bed
|
|
156 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
(one) has made (one's) bed and (one) will have to lie in it
|
|
157 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
(one) made (one's) bed and (one) has to lie in it
|
|
158 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
(one) made (one's) bed and (one) must lie in it
|
|
159 |
Proverb |
denize düşen yılana sarılır |
a drowning man will grab at a straw
|
|
160 |
Proverb |
denize düşen yılana sarılır |
a drowning man will grasp at a straw
|
|
161 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
you have made your bed and must lie in it
|
|
162 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
you've made your bed, now lie in it
|
|
163 |
Proverb |
kendi düşen ağlamaz |
you've made your bed, now lie on it
|
|
Colloquial |
|
164 |
Colloquial |
birbiriyle uyumsuz kıyafetler giyip gülünç duruma düşen |
fashion faux pas n.
|
|
165 |
Colloquial |
payına düşen acıları |
one's share of pain n.
|
|
166 |
Colloquial |
kişinin hissesine düşen para |
ante n.
|
|
167 |
Colloquial |
belden düşen pantolon |
droopy drawers n.
|
|
168 |
Colloquial |
yüzünden düşen bin parça |
down at the mouth adj.
|
|
169 |
Colloquial |
düşen çocuğa kullanılan bir ünlem |
bumpsadaisy interj.
|
|
Idioms |
|
170 |
Idioms |
saçlara düşen ak |
snow on the mountain n.
|
|
171 |
Idioms |
saçlara düşen ak |
snow on the roof n.
|
|
172 |
Idioms |
gökten düşen tavsiye |
a free bit of advice n.
|
|
173 |
Idioms |
değeri düşen hisse/bono |
fallen angel n.
|
|
174 |
Idioms |
görevi/sorumluluğu/ üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) |
a part to play n.
|
|
175 |
Idioms |
kendi içinde anlaşmazlığa düşen müttefikler |
circular firing squad n.
|
|
176 |
Idioms |
birinin adına düşen gölge |
black mark beside one's name n.
|
|
177 |
Idioms |
payına düşen (miktar) |
one's fair share n.
|
|
178 |
Idioms |
birinin payına düşen hisse |
one's fair share n.
|
|
179 |
Idioms |
bir şeyi başardıktan sonra ne yapacağını bilemeyen/boşluğa düşen kimse |
the dog that caught the car n.
|
|
180 |
Idioms |
arada kalıp zor duruma düşen kişi |
the meat in the sandwich n.
|
|
181 |
Idioms |
bowlingde makinenin temizlemediği düşen labutlar |
deadwood n.
|
|
182 |
Idioms |
arada zor duruma düşen olmak |
be the meat in the sandwich v.
|
|
183 |
Idioms |
düşen insandan fayda sağlamak |
fish in troubled waters v.
|
|
184 |
Idioms |
suratından düşen bin parça olmak |
have a face as long as a wet week v.
|
|
185 |
Idioms |
suratından düşen bin parça olmak |
have a face like a wet weekend v.
|
|
186 |
Idioms |
yüzünden düşen bin parça olmak |
have a face like a wet weekend v.
|
|
187 |
Idioms |
yüzünden düşen bin parça olmak |
have a face as long as a wet week v.
|
|
188 |
Idioms |
yüzünden düşen bin parça olmak |
be down in the mouth v.
|
|
189 |
Idioms |
yüzünden düşen bin parça olmak |
have a face like a wet weekend (brit) v.
|
|
190 |
Idioms |
yüzünden düşen bin parça olmak |
have a face as long as a wet week (aus) v.
|
|
191 |
Idioms |
yukarıdan düşen bir şeyden kaçmak |
stand from under [dated] v.
|
|
192 |
Idioms |
kalitesi düşen bir tv programına olan ilgiyi kaybetmemek için araya saçma sapan şeyler sokmak |
jump the shark [us] v.
|
|
193 |
Idioms |
yüzünden/suratından düşen bin parça olmak |
wear a long face v.
|
|
194 |
Idioms |
yüzünden/suratından düşen bin parça olmak |
pull a long face v.
|
|
195 |
Idioms |
yüzünden/suratından düşen bin parça olmak |
draw a long face v.
|
|
196 |
Idioms |
(birine/bir şeye) bakma/hizmet etme görevi üstüne düşen |
be duty bound to (someone or something) v.
|
|
197 |
Idioms |
(birinin) üstüne düşen bir görev olmak |
fall to (one's) lot v.
|
|
198 |
Idioms |
birinin üstüne düşen bir görev olmak |
fall to someone's lot v.
|
|
199 |
Idioms |
suratından düşen bin parça olmak |
have a long face v.
|
|
200 |
Idioms |
görevi/sorumluluğu/ üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) |
have a part to play v.
|
|
201 |
Idioms |
(bir şeyde) görevi/sorumluluğu/üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) |
have a part to play (in something) v.
|
|
202 |
Idioms |
üzerine düşen görevi yerine getirmek |
keep your end up [uk] v.
|
|
203 |
Idioms |
üzerine düşen görevi yerine getirmek |
hold your end up [uk] v.
|
|
204 |
Idioms |
kendine düşen görevi yapmak |
pull weight v.
|
|
205 |
Idioms |
kendine düşen görevi yapmak |
pull your weight v.
|
|
206 |
Idioms |
sosyal statüsü, saygınlığı, sınıfı düşüşte olan/düşen |
downwardly mobile adj.
|
|
207 |
Idioms |
sosyal pozisyonu düşen |
downwardly mobile adj.
|
|
208 |
Idioms |
statüsü düşen |
downwardly mobile adj.
|
|
209 |
Idioms |
yapma görevi üstüne düşen |
duty bound adj.
|
|
210 |
Idioms |
denize düşen yılana sarılır |
to one who has lost his way, a dog's bark is sweeter than the song of the nightingale expr.
|
|
211 |
Idioms |
denize düşen yılana sarılır |
grasp at a straw expr.
|
|
212 |
Idioms |
denize düşen yılana sarılır |
drowning man will clutch at straw expr.
|
|
213 |
Idioms |
denize düşen yılana sarılır |
any port in a storm expr.
|
|
214 |
Idioms |
denize düşen yılana sarılır |
a drowning man will catch a straw expr.
|
|
215 |
Idioms |
jetonu geç düşen |
slow on the draw expr.
|
|
216 |
Idioms |
jetonu geç düşen |
slow on the uptake expr.
|
|
217 |
Idioms |
suratından düşen bin parça |
down in the mouth expr.
|
|
218 |
Idioms |
kendi düşen ağlamaz |
(one) made (one's) (own) bed expr.
|
|
219 |
Idioms |
üzerine düşen görevi yerine getir |
keep your end up [uk] expr.
|
|
220 |
Idioms |
üzerine düşen görevi yerine getir |
hold your end up [uk] expr.
|
|
221 |
Idioms |
üstüne düşen (görev/sorumluluk) |
on shoulders expr.
|
|
Speaking |
|
222 |
Speaking |
kendi düşen ağlamaz |
you've made your bed and you'll have to lie in it expr.
|
|
223 |
Speaking |
kendi düşen ağlamaz |
you made your bed now lie in it expr.
|
|
Trade/Economic |
|
224 |
Trade/Economic |
bir milyarlık ciro miktarına düşen reklam maliyeti |
marline n.
|
|
225 |
Trade/Economic |
büyük avaryadan yükün hissesine düşen |
cargos proportion of general average n.
|
|
226 |
Trade/Economic |
borsanın düşmesi sonrası değeri düşen hisse senetlerinin satın alınması |
bottom fishing (wall street slang) n.
|
|
227 |
Trade/Economic |
değeri başa baş düzeyinden bile daha aşağı düşen hisse senedi |
watered stock n.
|
|
228 |
Trade/Economic |
düşen enflasyon |
receded inflation n.
|
|
229 |
Trade/Economic |
düşen fiyatlar |
soft prices n.
|
|
230 |
Trade/Economic |
düşen maliyet |
decreasing cost n.
|
|
231 |
Trade/Economic |
düşen bir borsanın son günlerinde yaşanan büyük satış furyası |
selling climax n.
|
|
232 |
Trade/Economic |
düşen enerji fiyatları |
falling energy prices n.
|
|
233 |
Trade/Economic |
emek girdisi başına düşen tarımsal üretim |
agricultural labor productivity n.
|
|
234 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen kazanç |
individual earnings n.
|
|
235 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen milli gelir |
per capita income n.
|
|
236 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen verim |
individual output n.
|
|
237 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen net gelir |
per capita net income n.
|
|
238 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen gelir |
income per capita n.
|
|
239 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen gelir |
per capita income n.
|
|
240 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen gelir |
individual earnings n.
|
|
241 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen pay |
per capita quota n.
|
|
242 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen satış |
per capita sales n.
|
|
243 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen pay |
quota per capita n.
|
|
244 |
Trade/Economic |
makinenin bir saatlik çalışması başına düşen oran |
machine-hour rate n.
|
|
245 |
Trade/Economic |
makinenin bir saatine düşen maliyet |
machine-hour rate n.
|
|
246 |
Trade/Economic |
makinenin bir saatine düşen maliyet |
machine hour rate n.
|
|
247 |
Trade/Economic |
ortalama kişi başına düşen gelir |
average per capita income n.
|
|
248 |
Trade/Economic |
senelik kişi başına düşen |
annual per capita n.
|
|
249 |
Trade/Economic |
temerrüde düşen tüketici |
consumer in default n.
|
|
250 |
Trade/Economic |
temerrüde düşen satıcı |
seller in default n.
|
|
251 |
Trade/Economic |
uzun vadeli borçların kısa vadeye düşen kısmı |
current portion of amounts payable after one year n.
|
|
252 |
Trade/Economic |
ülkenin kişi başına düşen gelirinin kayda değer bir artış göstermemesi durumu |
zero economic growth n.
|
|
253 |
Trade/Economic |
üretim hacmi genişledikçe birim başına düşen maliyetin yükselmesi |
increasing costs n.
|
|
254 |
Trade/Economic |
yıllık kişi başına düşen |
annual per capita n.
|
|
255 |
Trade/Economic |
düşen takoz |
falling wedge n.
|
|
256 |
Trade/Economic |
ab'nin piyasa değeri belirli bir düzeyin altına düşen fazla ürünü satın alması |
intervention n.
|
|
257 |
Trade/Economic |
(düşen bir piyasada) sabit kalan fiyat seviyesi |
support area n.
|
|
258 |
Trade/Economic |
borsanın gereğinden fazla düşen teknik durumunu belirtmek için kullanılır |
oversold adj.
|
|
259 |
Trade/Economic |
düşen (fiyat) |
sagging adj.
|
|
260 |
Trade/Economic |
düşen ve yükselen |
fluctuating adj.
|
|
261 |
Trade/Economic |
kıymeti düşen |
depreciable adj.
|
|
262 |
Trade/Economic |
fiyatı düşen |
weak adj.
|
|
263 |
Trade/Economic |
(hesaptan) önceden düşen |
prededuct [us] adj.
|
|
264 |
Trade/Economic |
(tahvil veya satış ürünleri) fiyatı düşen |
soft adj.
|
|
265 |
Trade/Economic |
kişi başına düşen |
quota per capita expr.
|
|
Law |
|
266 |
Law |
dul kadına kocasının mülkünden düşen pay |
tercer [scottish] n.
|
|
267 |
Law |
dul kadına kocasının mülkünden düşen pay |
thirds n.
|
|
268 |
Law |
şerif veya emniyet müdürüne denk düşen bir ispanyol yönetici |
alguacil n.
|
|
269 |
Law |
şerif veya emniyet müdürüne denk düşen bir ispanyol yönetici |
alguazil n.
|
|
270 |
Law |
latin amerika veya ispanya'nın etkisi altında kalmış ülkelerde şerif veya emniyet müdürüne denk düşen bir yetkili |
alguacil n.
|
|
271 |
Law |
latin amerika veya ispanya'nın etkisi altında kalmış ülkelerde şerif veya emniyet müdürüne denk düşen bir yetkili |
alguazil n.
|
|
272 |
Law |
mirastan mirasçıya düşen kısım |
assets per descent n.
|
|
273 |
Law |
müşterek kefillerin sadece kendi payına düşen miktarda ödeme yapma hakkı |
benefit of division n.
|
|
274 |
Law |
temerrüde düşen |
defaulter n.
|
|
275 |
Law |
temerrüde düşen taraf |
defaulting party n.
|
|
276 |
Law |
dul kadına kocasının mülkünden miras düşen pay |
dower n.
|
|
277 |
Law |
kadının evlenmesi ile çeyiz payından düşen mülkiyet |
parapherna n.
|
|
278 |
Law |
federal mahkeme yetkisine düşen dava |
federal case n.
|
|
279 |
Law |
kadının evlenmesi sonucu çeyiz payından düşen mülkiyeti ile ilgili |
paraphernal adj.
|
|
280 |
Law |
kadının evlenmesi ile çeyiz payından düşen (mülkiyet) |
paraphernal adj.
|
|
Politics |
|
281 |
Politics |
temsilciler meclisi'nde eyalet başına düşen koltukların nüfusa orantılı dağılımı |
apportionment [us] n.
|
|
282 |
Politics |
kendi sermaye paylarına düşen miktarına kadar |
up to the amount of their share of capital expr.
|
|
Industry |
|
283 |
Industry |
kişi başına düşen vardiya verimi |
oms (output per man shift) abrev.
|
|
Technical |
|
284 |
Technical |
greenwich'te öğle saatini göstermek üzere bir çubuğun tepesinden dibine düşen top |
time ball n.
|
|
285 |
Technical |
aks üstüne düşen yük |
drive axle weight n.
|
|
286 |
Technical |
birim alana düşen kütle |
mass per unit area n.
|
|
287 |
Technical |
birim süreye düşen kütle |
mass per unit time n.
|
|
288 |
Technical |
birim alana düşen ya da onun tarafından emilen radyasyon |
intensity of light n.
|
|
289 |
Technical |
birim uzunluğa düşen kütle |
mass per unit length n.
|
|
290 |
Technical |
birim alana düşen ışık şiddeti |
illuminance n.
|
|
291 |
Technical |
birim oyluma düşen kütle |
mass per unit volume n.
|
|
292 |
Technical |
birim alana düşen ağırlık |
weight per unit area n.
|
|
293 |
Technical |
dingile düşen yük |
max. axle n.
|
|
294 |
Technical |
düşen bilya deneyi |
falling ball test n.
|
|
295 |
Technical |
düşen seviyeli permeabilite aleti |
falling-head permeameter n.
|
|
296 |
Technical |
düşen dışık |
falling slag n.
|
|
297 |
Technical |
dingile düşen yükü ölçme aleti |
axle weight gauge n.
|
|
298 |
Technical |
düşen yaprak tablası |
drop-leaf table n.
|
|
299 |
Technical |
düşen mil viskozimetresi |
falling rod viscometer n.
|
|
300 |
Technical |
düşen film evaporatör |
falling film evaporator n.
|
|
301 |
Technical |
düşen yük |
falling head n.
|
|
302 |
Technical |
udometre yardımıyla düşen yağmur miktarının ölçülmesi |
udometry n.
|
|
303 |
Technical |
yağmurun uzun bitkiler tarafından tutulan ve bu bitkilerin gövdesinden kayarak doğrudan yere düşen bölümü |
stemflow n.
|
|
304 |
Technical |
inç başına düşen toplam ilmek sayısıyla ölçülen halı inceliği |
wire n.
|
|
305 |
Technical |
biriminin delikler arasındaki mesafe veya uzunluk başına düşen delik sayısı olduğu, ağ veya ızgara açıklıklarını ölçme yöntemi |
mesh n.
|
|
306 |
Technical |
elektrikli uyarı cihazının devre kapalı olduğunda düşen kapağı |
drop n.
|
|
307 |
Technical |
ton başına düşen mineral içerik miktarı (belirtilen şekilde) çıkmak |
mill-run v.
|
|
Computer |
|
308 |
Computer |
satır başına düşen alan |
fields per row n.
|
|
309 |
Computer |
görüntü ekranında veya basılı formda inç kare başına düşen büyük miktarda bilgi |
high-resolution n.
|
|
310 |
Computer |
(bilgisayar oyununda) yenilen bot oyuncudan düşen eşya |
drop n.
|
|
311 |
Computer |
(bilgisayar oyununda) yenilen bot oyuncudan düşen eşya |
dropped item n.
|
|
312 |
Computer |
denk düşen |
corresponding adj.
|
|
Telecom |
|
313 |
Telecom |
birim sembole düşen bit sayısı |
bits per symbol n.
|
|
Architecture |
|
314 |
Architecture |
binaların yüzeylere düşen gölgelerini inceleyen çalışma alanı |
sciography n.
|
|
Construction |
|
315 |
Construction |
düşen maddelere karşı koruyucu yapılar |
falling-object protective structures n.
|
|
316 |
Construction |
düşen cisimlere karşı koruyucu yapılar |
falling-object protective structures n.
|
|
317 |
Construction |
yoldan geçenleri düşen nesnelerden korumak için inşaatlara kurulan iskele |
rigger n.
|
|
Automotive |
|
318 |
Automotive |
birim alana düşen ağırlık |
weight per unit area n.
|
|
319 |
Automotive |
silindir başına düşen supap |
valves per cylinder n.
|
|
320 |
Automotive |
yolcu başına düşen mil |
passenger-miles traveled n.
|
|
Traffic |
|
321 |
Traffic |
dingil başına ... tondan fazla yük düşen taşıt giremez |
axle weight limit n.
|
|
Aeronautic |
|
322 |
Aeronautic |
düşen yaprak uçuşu |
falling leaf n.
|
|
Marine |
|
323 |
Marine |
gemiden düşen miktar |
quantity lost overboard n.
|
|
324 |
Marine |
okyanusun düşen ve yükselen sıcaklığı |
heat budget of the ocean n.
|
|
Mining |
|
325 |
Mining |
tünel uzatan madencileri düşen molozlardan korumak için set üstüne konulan tahta veya kereste |
spile n.
|
|
Medical |
|
326 |
Medical |
düşen top vizkozimetresi |
falling ball viscometer n.
|
|
327 |
Medical |
sol ön hemitoraksta kalbin önüne düşen bölge |
precordium n.
|
|
328 |
Medical |
sağlık nedeniyle çabuk halsiz düşen |
fatigable n.
|
|
329 |
Medical |
zayıf düşen |
tabid adj.
|
|
Anatomy |
|
330 |
Anatomy |
(organın vb.) tam karşısına denk düşen |
apposable adj.
|
|
331 |
Anatomy |
(organın vb.) tam karşısına denk düşen |
opposable adj.
|
|
Food Engineering |
|
332 |
Food Engineering |
düşen yükselen toplu vizkozimetre |
falling rising ball viscometer n.
|
|
Statistics |
|
333 |
Statistics |
psikolojide q metodolojisi ile ters düşen istatistiksel metodoloji |
r-methodology n.
|
|
Physics |
|
334 |
Physics |
maddenin birim hacmini bir derece yükseltmek için gereken birim ısı miktarına denk düşen termal iletkenlik |
thermometric conductivity n.
|
|
335 |
Physics |
örgü noktası başına birden fazla atom düşen kristal örgüsü şeklindeki yapılarda ortaya çıkan ve ışık tarafından kolayca uyarılabilen bir fonon |
optical phonon n.
|
|
336 |
Physics |
serbest düşen cismin rotasında dünyanın dönüşü nedeniyle meydana gelen sapma |
deviation of a falling body n.
|
|
337 |
Physics |
malzemenin radyasyona maruz kalan kısmında birim alan başına düşen toplam parçacık |
fluence n.
|
|
338 |
Physics |
ışımaya maruz kalan bir maddenin birim alanına düşen toplam enerji miktarı |
fluence n.
|
|
339 |
Physics |
birim alana düşen manyetik akı |
flux density n.
|
|
340 |
Physics |
birim alana düşen elektrik akısı |
flux density n.
|
|
341 |
Physics |
birim alana düşen ışınım akısı |
flux density n.
|
|
342 |
Physics |
birim kesit alana düşen akı miktarı ölçüsü |
flux density unit n.
|
|
343 |
Physics |
birim alana düşen kuvveti gösteren birim |
pressure unit n.
|
|
Marine Biology |
|
344 |
Marine Biology |
birim çaba başına düşen av |
catch per unit effort n.
|
|
345 |
Marine Biology |
harcanan güç birimi başına düşen av |
catch per unit effort n.
|
|
346 |
Marine Biology |
içgöçer başına düşen yumurtlayan stok biyokitlesi |
spawning stock biomass per recruit n.
|
|
347 |
Marine Biology |
içgöçer başına düşen ürün çözümlemesi |
yield-per-recruit analysis n.
|
|
348 |
Marine Biology |
içgöçer başına düşen ürün |
yield-per-recruit n.
|
|
349 |
Marine Biology |
içgöçer başına düşen doğurganlık |
fecundity-per-recruit n.
|
|
Astronomy |
|
350 |
Astronomy |
karadelik veya nötron yıldızı gibi devasa ve kompakt astronomik bir cisme doğru düşen cismin gelgit kuvvetleri sebebiyle aşırı uzaması veya genişlemesi |
noodle effect n.
|
|
351 |
Astronomy |
karadelik veya nötron yıldızı gibi devasa ve kompakt astronomik bir cisme doğru düşen cismin gelgit kuvvetleri sebebiyle aşırı uzaması veya genişlemesi |
spaghettification n.
|
|
352 |
Astronomy |
atmosferden düşen taşlar |
meteoric stones n.
|
|
353 |
Astronomy |
gözlemcinin pozisyonu ile kesişip gözlemcinin zenit nadir hattına dik düşen çizgi |
horizon n.
|
|
Botanic |
|
354 |
Botanic |
bitki örtüsünden geçerek direk yüzeye düşen yağmur suyu |
throughfall n.
|
|
355 |
Botanic |
doğal olarak, kendi kendine veya kazara düşen bir tohumdan çıkan bitki |
volunteer n.
|
|
356 |
Botanic |
kayın ağacının sonbaharda zemine düşen yemişleri |
beech mast n.
|
|
357 |
Botanic |
ebeveyn bitkiden doğal olarak düşen veya kolayca alınan parçalar ile üreme |
separation n.
|
|
358 |
Botanic |
biçildikten sonra yere düşen (çim) |
down adj.
|
|
Tobacco |
|
359 |
Tobacco |
bir tütün yaprağının kalınlığı yoğunluğu veya birim alana düşen ağırlığı |
body n.
|
|
Forestry |
|
360 |
Forestry |
bir diğerinin üzerine düşen ağaç |
sidewinder n.
|
|
361 |
Forestry |
düşen ağaç |
sidewinder n.
|
|
362 |
Forestry |
düşen ağacın parçalanmasını önlemek için zemini hazırlamak |
bed v.
|
|
Fishery |
|
363 |
Fishery |
balık avında tayfaya düşen pay |
lay n.
|
|
364 |
Fishery |
hedeflenen noktanın ötesine düşen olta iğnesi |
overcast n.
|
|
Social Sciences |
|
365 |
Social Sciences |
çocuğunun üzerine çok düşen ve onun her yaptığını takip eden baba |
helicopter father n.
|
|
366 |
Social Sciences |
çocuğunun üzerine çok düşen ve onun her yaptığını takip eden anne |
helicopter mother n.
|
|
367 |
Social Sciences |
çocuğunun üzerine çok düşen ve onun her yaptığını takip eden anne/baba |
helicopter parent n.
|
|
368 |
Social Sciences |
çocuğunun üzerine çok düşen ve onun her yaptığını takip eden ebeveyn |
helicopter parents n.
|
|
369 |
Social Sciences |
çocuklarının üzerine çok düşen ve onun her yaptığını takip eden anne ve baba |
helicopter parents n.
|
|
370 |
Social Sciences |
çocuklarının üzerine çok düşen ve onun her yaptığını takip eden ebeveyn |
helicopter parents n.
|
|
Education |
|
371 |
Education |
öğretmen başına düşen öğrenci miktarı |
student–teacher ratio n.
|
|
372 |
Education |
öğretmen başına düşen öğrenci miktarı |
student-faculty ratio n.
|
|
Literature |
|
373 |
Literature |
hikayede gidişata ters düşen ve mantığa uymayan noktalar/tutarsızlık |
plot hole n.
|
|
374 |
Literature |
hikayede gidişata ters düşen ve mantığa uymayan noktalar/tutarsızlık |
plothole plot error n.
|
|
Linguistics |
|
375 |
Linguistics |
bir foneme denk düşen harf veya harf kombinasyonu |
allograph n.
|
|
376 |
Linguistics |
foneme denk düşen harf veya harf kombinasyonuyla ilgili |
allographic n.
|
|
377 |
Linguistics |
düşen perde |
fall n.
|
|
378 |
Linguistics |
ait olduğu kişinin doğasına veya mesleğine uygun düşen isim |
aptronym n.
|
|
379 |
Linguistics |
foneme denk düşen harfe veya harf kombinasyonuna ait |
allographic adj.
|
|
380 |
Linguistics |
önce yükselen sonra düşen |
circumflex adj.
|
|
381 |
Linguistics |
(dil) ekleri düşen |
syncretical adj.
|
|
382 |
Linguistics |
(dil) ekleri düşen |
syncretistical adj.
|
|
History |
|
383 |
History |
mesih'in yalnızca tek bir yaratılışı olduğunu savunan 6. yüzyıldan kalma, hristiyan inancına ters düşen bir doktrin |
theopaschitism n.
|
|
384 |
History |
milattan önce yaklaşık 1375-1360'a denk düşen dönemden |
amarna adj.
|
|
385 |
History |
milattan önce yaklaşık 1375-1360'a denk düşen döneme ait |
amarna adj.
|
|
Religious |
|
386 |
Religious |
6. yüzyılda yaşamış halikarnaslı rahip julian tarafından ortaya atılan inanışa ters düşen teori |
julianism n.
|
|
387 |
Religious |
teolojiye ters düşen |
atheological adj.
|
|
Philosophy |
|
388 |
Philosophy |
(platonculuk) devletteki vatandaşların üzerine düşen görevleri yaparak yarattığı uyum |
justice n.
|
|
Geography |
|
389 |
Geography |
yatay mesafe birimi başına düşen atmosfer basıncının azalması |
pressure gradient n.
|
|
Geology |
|
390 |
Geology |
antartika’ya düşen meteoritler |
antarctic meteorites n.
|
|
391 |
Geology |
düşen seviyeli geçirimlilik deneyi |
falling head permeability test n.
|
|
392 |
Geology |
düşen blok |
downthrown block n.
|
|
393 |
Geology |
düşen kaya |
rockfall n.
|
|
394 |
Geology |
(jeolojik oluşumlar) üst deniz yüzeyinden toprağa düşen malzeme kaynaklı |
pelagic adj.
|
|
Military |
|
395 |
Military |
mayın tarlası derinliği boyunca cephenin her bir metresine düşen mayın miktarı |
linear mine density n.
|
|
396 |
Military |
ölen veya esir düşen askeri personel |
loss n.
|
|
397 |
Military |
ufuk çizgisinden 35 derece daha düşük açıda silahın bırakılarak serbest düşen bombaların atıldığı bir bombalama türü |
low angle loft bombing n.
|
|
Hunting |
|
398 |
Hunting |
hedefi ıskalayıp çime düşen ok |
green n.
|
|
Sport |
|
399 |
Sport |
kukalara çarpmadan boşluğa düşen bovling topu |
gutter ball n.
|
|
400 |
Sport |
(teniste, badmintonda) hafifçe vurulduğu için fileyi sıyırıp geçtikten sonra masaya düşen top |
drop shot n.
|
|
401 |
Sport |
(hentbol gibi sporlarda) hafifçe vurulduğu için ön duvara çarptığı gibi yere düşen top |
drop shot n.
|
|
402 |
Sport |
(futbolda) yere düşen top zemine değer değmez şut atan oyuncu |
dropkicker n.
|
|
403 |
Sport |
(ragbide) yere düşen topu rakipleri iterek kazanmaya çalışmak |
ruck v.
|
|
404 |
Sport |
tenis gibi porlarda sahanın uygun yerine düşen (servis veya atış) |
good adj.
|
|
Football |
|
405 |
Football |
yere düşen top zemine ulaşır ulaşmaz şut çekerek gol atmak |
drop v.
|
|
406 |
Football |
yere düşen top zemine değer değmez şut atmak |
dropkick v.
|
|
407 |
Football |
yere düşen top zemine değer değmez şut atmak |
drop-kick v.
|
|
Tennis |
|
408 |
Tennis |
filenin üstüne çarpıp tekrar servis alanına düşen bir top |
net ball n.
|
|
Baseball |
|
409 |
Baseball |
iç saha oyuncusu ile dış saha oyuncusu arasına düşen top |
texas leaguer n.
|
|
410 |
Baseball |
vuruşçuya ulaştığında yavaşlayıp düşen atış |
fadeaway n.
|
|
411 |
Baseball |
yakalayıcının direkt avucuna/eldivenine düşen top |
can of corn n.
|
|
412 |
Baseball |
rotadan saparak sağlak atıcının uzağına düşen topun kavisi |
drop n.
|
|
413 |
Baseball |
aşağı doğru düşen top |
sinker n.
|
|
414 |
Baseball |
aşağı doğru düşen top |
sinkerball n.
|
|
415 |
Baseball |
faul bölgesine düşen top |
foul n.
|
|
416 |
Baseball |
(saha dışına düşen topa) sopayla güçlü bir şekilde vurmak |
pole v.
|
|
Art |
|
417 |
Art |
su gibi sıvıya düşen bir yağ damlasının aldığı şekil |
oleo n.
|
|
418 |
Art |
sıvıya düşen bir yağ damlasının aldığı şekil |
oleograph n.
|
|
419 |
Art |
suya düşen damlalarının aldığı şekle göre yağları tanımlama |
oleography n.
|
|
Theatre |
|
420 |
Theatre |
komedi oyununda gülünç duruma düşen karakter |
second banana n.
|
|
421 |
Theatre |
komedi oyununda gülünç duruma düşen karakter |
funny man n.
|
|
422 |
Theatre |
komedi oyununda gülünç duruma düşen karakter |
banana man n.
|
|
Photography |
|
423 |
Photography |
düşen ışık ölçer |
incident light meter n.
|
|
424 |
Photography |
düşen ışık ölçümü |
incident light reading n.
|
|
425 |
Photography |
düşen ışık |
incident light n.
|
|
Archaic |
|
426 |
Archaic |
dul kadına kocasının mülkünden miras düşen pay |
dowery n.
|
|
427 |
Archaic |
kendisiyle ters düşen |
contradictious adj.
|
|
Slang |
|
428 |
Slang |
pat diye düşen şey |
sky-rock n.
|
|
429 |
Slang |
yukarıdan düşen şey |
sky-rock n.
|
|
430 |
Slang |
fikir ayrılığına düşen |
in-your-face n.
|
|
British Slang |
|
431 |
British Slang |
koltuğa/döşemeye düşen yanık tütün/esrar parçası/dişi |
blim n.
|
|
432 |
British Slang |
koltuğa/döşemeye düşen yanık tütün/esrar parçası/dişi |
blimp n.
|
|
433 |
British Slang |
koltuğa/döşemeye düşen yanık tütün/esrar parçası/dişi |
bomb n.
|
|
434 |
British Slang |
koltuğa/döşemeye düşen yanık tütün/esrar parçası/dişi |
hot rocks n.
|
|
Modern Slang |
|
435 |
Modern Slang |
birinden çabuk sıkılıp başkalarının peşine düşen kimse |
a dog n.
|
|
436 |
Modern Slang |
popüler paylaşımları/argoyu yanlış anlayıp/kullanıp gülünç duruma düşen kimse |
a local n.
|
|
437 |
Modern Slang |
genellikle travma sonrası stres bozukluğu sonucu zaman zaman zeka yaşı düşen kimse |
age regressor n.
|
|