daha yüksek - Turco Inglés Diccionario
Historia

daha yüksek



Significados de "daha yüksek" en diccionario inglés turco : 7 resultado(s)

Turco Inglés
General
daha yüksek higher adj.
daha yüksek over adj.
daha yüksek superior adj.
daha yüksek over prep.
daha yüksek excelsior interj.
Technical
daha yüksek superior adj.
Music
daha yüksek sopra adv.

Significados de "daha yüksek" con otros términos en diccionario inglés turco: 214 resultado(s)

Turco Inglés
General
normalden daha yüksek sınıf veya standart prestige n.
daha yüksek bir mahkemeye başvuru appeal n.
daha yüksek ücret higher wage n.
daha yüksek maaş higher wage n.
daha yüksek dereceli hastalık worse n.
daha yüksek dereceli kötülük worse n.
tüccarları bir malı sattıkları fiyattan daha yüksek fiyata almaya zorlayan ani piyasa değişimi hug n.
daha yüksek yoğunluğa ulaşma heightening n.
(zihinden maddeye doğru) daha yüksek gerçeklik ile daha düşük gerçeklik tipi arasındaki ilişki involution n.
kendinden daha zengin veya makamca yüksek kimselere yaltaklanmaya hazır olma durumu flunlyism n.
odaya verilen havanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı olduğu iklimlendirme sistemi plenum system n.
daha yüksek sesle konuşmak speak out v.
daha yüksek sesle konuşmak speak up v.
bir sesi daha yüksek bir sesle bastırmak drown out v.
daha yüksek duruma getirmek lift v.
-den daha yüksek rütbede olmak outrank v.
-den daha yüksek rütbede olmak rank above v.
daha yüksek teklif vermek outcall v.
(haritada/rakım olarak) daha yüksek bir yere uçmak fly up to something v.
piyasaya sürülen malların tümünü daha yüksek fiyata satmak için toplamak forestall the market v.
daha yüksek sesle konuşmak upspeak v.
uçlardan ziyade merkezi daha yüksek olmak hog v.
yerine daha yüksek rütbeden biri oturacağı için (birini) oturduğu koltuktan kaldırmak bump v.
daha yüksek ses çıkarmak outring v.
daha yüksek sesle kükremek outroar v.
daha yüksek sesle bağırmak outscream v.
daha yüksek sesle çığlık atmak outscream v.
(birinden) daha yüksek sesle konuşmak outtalk v.
beklenenden daha yüksek higher than expected adj.
daha yüksek rütbeli superior adj.
eli omuzlardan daha yüksek olan overhand adj.
daha yüksek maaş alanlar higher-paid adj.
gelişme olasılığı daha yüksek more likely to develop adj.
daha yüksek bir rütbe veya statüye sahip elevated adj.
ortalamadan daha yüksek gelir elde eden (kimse) high-income adj.
ortalamadan daha yüksek gelir sağlayan (finansal araç) high-income adj.
ortalamadan daha yüksek gelire sahip olanlarla ilgili high-income adj.
ortalamadan daha yüksek gelire sahip olanlara ait high-income adj.
bir tarafı diğerinden daha yüksek olan lobsided adj.
ilkinden daha yüksek derecede gerçekleşen multiple adj.
yarışmada daha yüksek skora sahip in the lead adj.
daha yüksek seviyede up adv.
daha yüksek bir yerde in a higher place adv.
Phrasals
(pazarlık yaparak) daha yüksek bir fiyata zorlamak beat up v.
bir sesi daha yüksek bir sesle bastırmak drown something out v.
başkalarına bilgilerinin ya da statülerinin daha yüksek olmalarından ötürü (fikirlerine katılmasanız bile) sizinle ilgili karar almalarına ya da size bir şey yaptırmalarına müsaade etmek defer to someone v.
daha yüksek bir konumda olmak be above v.
daha yüksek bir düzeyde olmak be above v.
daha yüksek bir rütbede olmak be above v.
daha yüksek durumda olmak be above v.
daha yüksek bir pozisyonda olmak be above v.
daha yüksek bir mevkide olmak be above v.
daha yüksek bir standarda sahip olmak be above v.
(kuzeyde/daha yüksek bir yerde) bir yeri ziyaret etmek drop up (some place) v.
daha yüksek sesle konuşarak birinin sesini/konuşmasını bastırmak talk down v.
birini daha yüksek veya kuzeyde bir yere götürmek drive someone up v.
bir aracı daha yüksek bir yere doğru sürmek drive up v.
bir araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek drive up v.
aracı daha yüksek bir yere doğru sürmek drive up v.
araçla daha yüksek bir yere doğru seyahat etmek drive up v.
daha yüksek konumdaki bir yere getirmek bring up v.
daha yüksek bir yere uçmak fly up to v.
daha yüksek bir tondan şarkı söylemek sing up v.
bir notayı, şarkıyı, parçayı daha yüksek bir oktavdan söylemek sing up v.
daha yüksek sesle şarkı söylemek sing up v.
Phrases
biraz daha yüksek (ses) a little bit louder n.
daha yüksek miktarlarda in larger amounts expr.
daha yüksek miktarlarda in larger quantities expr.
olma ihtimali olmama ihtimalinden daha yüksek more likely than not expr.
Idioms
daha yüksek bir yaşam seviyesine ulaşmak come up in the world v.
(bir kimseden) daha yüksek beklentileri olmak think better of v.
(bir şeyi) bir üst/daha yüksek seviyeye taşımak bring (something) to the next level v.
daha yüksek bir performans seviyesine çıkmak/ulaşmak find another gear v.
daha yüksek bir enerjiyle/azimle çalışmak step (it) up a gear v.
ortalamadan daha iyi/yüksek/fazla ahead of the curve adj.
birinden daha yüksek pozisyona/pozisyonda over somebody’s head adj.
(birinin) kazanma şansı/olasılığı daha yüksek the cards are stacked in favor of (someone or something) expr.
(birinin) kazanma şansı/olasılığı daha yüksek the odds are stacked in favor of somebody/something expr.
Speaking
biraz daha yüksek sesli a little louder expr.
daha yüksek sesle söyleyebilir misiniz? could you say that louder? expr.
lütfen daha yüksek sesle konuşur musunuz? could you speak louder please? expr.
öğretmenlikte yılda kazandığım en yüksek kazancın daha fazlasını şimdi bir ayda kazanıyorum I make more in a month now than I did in my best year as a teacher expr.
lütfen daha yüksek sesle konuşur musun? could you speak louder please? expr.
daha yüksek sesle louder expr.
sıcaklık biraz daha yüksek the temperature is a bit higher expr.
Trade/Economic
belli bir yenilik veya buluş dolayısıyla aynı emek miktarının kullanılmasıyla daha yüksek bir üretim elde edilmesi labor saving technological progress n.
banka hesabı bakiyesinden daha yüksek meblağda olan bir banka çekinin ödenmesinin onaylanması over-certification n.
bazı düşük maliyetli malların gerçek değerinden daha yüksek gümrük değer tespiti minimum valuation n.
banka hesabı bakiyesinden daha yüksek meblağda olan bir banka çekinin ödenmesinin onaylanması overcertification n.
bir yabancı paranın vadeli piyasa kurunun anında teslim kurundan daha yüksek olması forward premium n.
bir malın bugünkü fiyatının ileri tarihteki fiyatından daha yüksek olması durumu backwardation n.
daha yüksek ücretlerle başka kuruluşlardan işçi çekme labor piracy n.
daha yüksek teklif higher bid n.
enflasyonun etkisi ile yükümlülerin gelir vergisi açısından daha yüksek gelir dilimlerine girmeleri bracket creep n.
kanuni orandan daha yüksek faiz talep eden loan shark n.
kredi notu iyi olmayan kişilerin birincil piyasa yerine faiz oranı diğerlerine göre daha yüksek bir imkandan ipotekli konut kredisi edinmesiyle ortaya çıkan kredi türü sub prime n.
kredi notu iyi olmayan kişilerin birincil piyasa yerine faiz oranı diğerlerine göre daha yüksek bir imkandan ipotekli konut kredisi edinmesiyle ortaya çıkan kredi türü subprime n.
markanın değerini yükselterek aynı hizmeti daha yüksek fiyata satma premium price n.
önceki taksitlerden daha yüksek olan son kredi taksidi balloon payment n.
sermayenin verimliliğini emeğinkinden daha yüksek oranda artıran teknik gelişme labor saving technological progress n.
(daha) yüksek getirili finansal varlıklar higher-yielding financial assets n.
daha yüksek fiyat higher rate [uk] n.
banka hesabı bakiyesinden daha yüksek meblağda olan bir banka çekinin ödenmesini onaylamak overcertify v.
birinden daha yüksek teklif vermek outbid v.
daha yüksek bir değer vermek upvalue v.
(daha yüksek değere sahip atılmış bir üründen) daha düşük değerli ürün yaratmak downcycle v.
(daha yüksek kazanç sağlamak için) çok sayıda kısa pozisyon açmak squeeze the shorts v.
davayı daha yüksek bir mahkemeye temyiz eden appellant adj.
aşağıdaki tutarlardan daha yüksek olanını aşan represents more than the greater of expr.
başa baş değerinden daha yüksek above par expr.
Law
bir başkasının belirli bir sınırdan daha yüksek bina inşa etmesini sınırlama hakkı altius non tollendi n.
bir malın kasadaki fiyatının raftaki fiyatından daha yüksek olması scanner fraud n.
daha yüksek mahkeme higher tribunal n.
davayı daha yüksek bir mahkemeye götüren appellant n.
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması forestalling n.
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması regrating n.
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması engrossing n.
yüksek sınıftan bir erkeğin daha aşağı sınıftan bir kadınla evlenmesi morganatic marriage n.
açık artırmada en yüksek teklifi verenin daha iyi bir teklifte bulunamaması nedeniyle satışın bir sonraki en yüksek teklif yapana devri devolution [scotland] n.
(ingiltere'de) daha önce yüksek mahkemede veya nısfet mahkemesinde avukatlık yapması kabul edilmiş kimse solicitor n.
daha yüksek bir mahkemeye götürmek appeal v.
Politics
daha yüksek rütbeli bir amiri olmayan feodal mevki alod n.
daha yüksek emekli maaşı vaadiyle oy toplamak pensioneer [uk] v.
Tourism
yolcuların parasını ödedikleri standarttan daha yüksek bir sınıfa geçirilmeleri upgrade n.
seyahat planındaki ücretin varış noktasındakinden daha yüksek olduğu yer hip (higher intermediate point) abrev.
Technical
tüplü dalışlarda kullanılan, atmosferdeki havadan daha yüksek oranda oksijene sahip hava nitrox n.
çok daha yüksek seviyelerde yapılan örnekleme oversampling n.
standart ekipmana göre daha kompakt olarak tek ünite halinde tasarlanmış yüksek duyarlılıklı ses ekipmanı seti midi system n.
benzer uzunluktaki başka bir org düğmesinden bir oktav veya daha yüksek sesi olan harmonic adj.
oktan sayısı düşük hızlarda test edildiğinde yüksek hızlara göre daha yüksek olan sensitive adj.
Computer
yüksek çözünürlüklü grafik modelini daha düşük çözünürlüklü ama uygun muadiliyle değiştirmek decimate v.
Electric
(devrede) daha yüksek potansiyelli noktayı gösteren positive adj.
Textile
boyun kısmı normalden daha yüksek olan high-necked adj.
Architecture
(yüksek binalarda) üst bölümün daha geride durduğu mimari yapı set-back n.
Construction
yolun veya pistin dışının içinden daha yüksek olmasını sağlayan, merkezkaç kuvvetini azaltıcı eğim bank n.
Transportation
daha yüksek sefer ücreti ödeyen yolcu sınıfı premium traffic n.
Aeronautic
uçağın bir kanadının diğer kanada göre alçak ya da daha yüksek olduğu pozisyon bank n.
atmosferik basınçtan daha yüksek hyperbaric adj.
Mining
maden pompasının daha yüksek motor devrine ulaşmasını sağlayan dengeleme cihazı regenerator n.
bayırda kullanılan bir ucu daha yüksek araba giraffe n.
Medical
yüksek teknoloji yerine daha doğal yöntemleri benimseyen tıbbı doğum yöntemi alternative birth n.
yüksek teknoloji yerine daha doğal yöntemleri benimseyen tıbbı doğum yöntemi alternative birthing n.
işitme hassasiyetinin artması sonucunda seslerin daha yüksek duyulması hyperacusis n.
kanda yağların normalden daha yüksek düzeylerde olması hyperlipoidemia n.
kanda yağların normalden daha yüksek düzeylerde olması hyperlipidemia n.
kanda yağların normalden daha yüksek düzeylerde olması hyperlipidaemia n.
kanda yağların normalden daha yüksek düzeylerde olması hyperlipoidaemia n.
Gastronomy
genellikle karıştırılarak hazırlanan alkollü içeceklerde kullanılan, 190 derece ya da daha yüksek bir derecede damıtılmış etil alkol neutral spirits n.
yüksek kaliteli etlere göre daha çok yağsız kası ve daha az yağı bulunan (et) good adj.
Geometry
üç veya daha yüksek boyutlu öklid uzayının geometrik objelerle doldurulması tiling n.
belirli bir eğriyle belirli bir noktadan teması aynı türdeki diğer eğrilerinkinden daha yüksek dereceli olan eğri osculatrix n.
çözümü için daha yüksek dereceli eğri gereken geometri problemi solid problem n.
Physics
bir fotonun, daha yüksek titreşimsel enerji düzeylerinde uyarılan moleküller tarafından elastik olmayan biçimde saçılması raman effect n.
saydam, iletken olmayan sıvı ya da katı malzeme içerisinden ışık hızından daha yüksek bir hızda yüklü bir parçacık geçirilmesiyle oluşan ışıma cherenkov effect n.
yüklü bir parçacığın bir ortamdaki ışık hızından daha yüksek bir hızda o ortamın içinden geçirilmesiyle üretilen elektromanyetik ışıma cherenkov radiation n.
parçacığın kendinden daha yüksek potansiyelli bariyeri aşmasını açıklayan kuantum mekaniği prensibi tunneling n.
düşük gerilim altında akan, ancak daha yüksek gerilim ve basınçlar altında kırılan newton tipi olmayan bir sıvı flubber n.
spektral bandın daha yüksek frekansa değişmesiyle ilgili hypsochromic adj.
Chemistry
erime noktası asfalttan daha yüksek olan doğal, katı bir hidrokarbon asphaltite n.
madeni para yapımında kullanılan, bakır gibi başka bir metalin daha yüksek oranda olduğu altın veya gümüş alaşımı billon n.
bir solüsyonun başka bir solüsyondan daha yüksek osmotik basınca sahip olması hypertonicity n.
organik olandan daha yüksek hyperorganic adj.
frekansı referans sinyalinden daha yüksek (nükleer manyetik rezonans) downfield adj.
Biology
hayvan ve bitkilerin düşük formlardan daha yüksek formlara geçme gücüne sahip olduklarını ileri süren bir doktrin development theory n.
Botanic
yüksek sıcaklıklarda daha iyi yetişen veya gelişen bitki thermophyte n.
Education
öğrencileri daha yüksek düzeye ve büyük sorumluluklara hazırlamak için oluşturulmuş sınıf remove [brit] n.
öğrencileri daha yüksek bir kuruma hazırlayan seminer proseminary n.
Literature
bilim kurguda hayvanların zekasını daha yüksek düzeylere getirme uplifting n.
Linguistics
tonlu dillerdeki belirli kelimelerde bir tonun diğerinden daha yüksek olması upstep n.
kelimede diğerinden daha yüksek olan (ton) upstepped adj.
kelimede diğerinden daha yüksek olan (ton) upstepping adj.
Religious
din adamına daha yüksek bir rütbe verilen tören reordination n.
(birine karşı) daha yüksek makamdan yaptırım uygulatmak postulate v.
Philosophy
bazı filozoflara göre yaşam, zihin, tanrı gibi daha yüksek varoluş seviyelerinin ortaya çıkmasında rol oynayan bir ilke nisus n.
Geology
potasyumdan daha yüksek oranda sodyum içeren, beyaz veya renksiz olabilen bir triklinik mineral anorthoclase n.
Military
hedefe gönderilen nükleer bir silahın beklenen darbe ile fakat amaçlanandan daha yüksek bir irtifada infilak etmesi flare dud n.
kare flama gösterme ve daha yüksek komuta hakkına sahip kimse banneret n.
madalya kurdelesi üstüne ikinci bir ödülü veya daha yüksek bir sınıfı göstermek için takılan metal nişan cluster [us] n.
Sport
bir oyuncunun en yüksek skora veya iki veya daha fazla oyuncuya karşı oynadığı (golf oyunu) best-ball adj.
Card
bazı poker türlerinde iki kör bahisten daha yüksek olanı big blind n.
rakibi daha yüksek teklif vermeye zorlayan teklif push n.
(daha yüksek koz kartı oynayarak) koz kartını yenmek overruff v.
(daha yüksek kart oynayarak) eli kazanmak overtake v.
(cinch oyununda) bir sonraki oyuncunun beş atarak puan alamayacağı şekilde daha yüksek kartla oynamak cinch v.
(öncekinden sonra) daha yüksek bir kart oynamak cover v.
(bir önceki karttan daha yüksek olmak cover v.
düşük bir kartın üstüne daha yüksek kart oynamak cover v.
(briçte) elinde daha yüksek kart varken daha düşük kartı oynamak duck v.
(briç) iki puan daha yüksek kart ile oynayarak rakibin lider olmasını engellemek finesse v.
(rakibi) daha yüksek ve riskli olabilecek bir teklife teşvik amacıyla teklif vermek push v.
(briçte deklarasyon) daha yüksek sufficient adj.
Wagering
bahsi daha yüksek bir bahis ile karşılamak revie v.
Music
bas viyoladan daha yüksek oktavlı viyola treble viol n.
bas viyoladan daha yüksek oktavlı viyola descant viol n.
tubaya benzeyen ancak daha yüksek perdeli ses veren bir pirinç enstrüman euphonium n.
alman flütünden daha yüksek oktav aralığına sahip ses çıkaran küçük flüt octave flute n.
normal flütten daha yüksek oktav aralığına sahip ses çıkaran küçük flüt octave flute n.
diğer borulardan daha yüksek ses çıkartmaya yarayan bir org düğmesi sesquialtera n.
diğer borulardan daha yüksek ses çıkartmaya yarayan bir org düğmesi sesquialter n.
sopranodan bir perde daha yüksek ses çıkaran bir müzik aleti sopranino n.
yazılı notlardan bir oktav daha yüksek veya daha düşük all' ottava adj.
yazılı notlardan bir oktav daha yüksek veya daha düşük ottava adj.
yazılı notalardan bir oktav daha yüksek/düşük all'ottava adj.
benzer uzunluktaki başka bir org düğmesinden bir oktav veya daha yüksek sesi olan harmonical adj.
daha yüksek sesli strepitoso adj.
yazılı notalardan bir oktav daha yüksek/düşük olacak şekilde all'ottava adv.
nispeten daha yüksek sesle (çalınarak) loudly adv.
(komut olarak) daha yüksek sesle strepitoso adv.
Cinema
bilim kurguda hayvanların zekasını daha yüksek düzeylere getirme uplift n.
Archaic
daha yüksek fiyata satmak outsell v.
bir tarafı daha yüksek olan lapsided adj.
Engineering
(sinyali) daha yüksek değere getirmek peak v.
Ornithology
aniden daha yüksek bir yere uçmak flush v.
Slang
kadınlar için olan hizmet ya da ürünlerde uygulanan erkeklerinkine oranla daha yüksek fiyat pink tax n.