işleyen - Turco Inglés Diccionario

işleyen

Significados de "işleyen" en diccionario inglés turco : 15 resultado(s)

Turco Inglés
Trade/Economic
işleyen acting adj.
The way in which some Member States are acting in this connection is a display of ignorance of how the system works.
Bazı Üye Devletlerin bu konudaki davranışları, sistemin nasıl işlediğini bilmediklerinin bir göstergesidir.

More Sentences
General
işleyen processor n.
işleyen working adj.
işleyen active adj.
işleyen running adj.
işleyen operative adj.
işleyen hot adj.
işleyen ingoing adj.
işleyen functioning adj.
Idioms
işleyen in business expr.
Trade/Economic
işleyen processor n.
işleyen working adj.
işleyen operative adj.
Technical
işleyen operative adj.
işleyen working adj.

Significados de "işleyen" con otros términos en diccionario inglés turco: 237 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
suç işleyen perpetrator n.
General
içe işleyen penetrating adj.
We heard a penetrating scream.
İçe işleyen bir çığlık duyduk.

More Sentences
iyi işleyen healthy adj.
A healthy company requires good and happy employees.
İyi işleyen bir şirket için vasıflı ve mutlu çalışanlar gereklidir.

More Sentences
ağır işleyen cumbersome adj.
The country has a cumbersome legal system.
Ülkede ağır işleyen bir hukuk sistemi var.

More Sentences
Law
suç işleyen offender n.
This will avoid penalising those who comply while offenders get off scot-free.
Bu, suç işleyenler cezasız kalırken uyum gösterenlerin cezalandırılmasını önleyecektir.

More Sentences
Technical
iyi işleyen well-functioning adj.
There is now a good balance between a well-functioning market and reasonably secure protection for consumers.
Şu anda iyi işleyen bir piyasa ile tüketiciler için makul ölçüde güvenli koruma arasında iyi bir denge bulunmaktadır.

More Sentences
General
inceden inceye işleyen elaborator n.
suç işleyen (çocuk) delinquent n.
suç işleyen kimse wrongdoer n.
tekrar suç işleyen sabıkalı recidivist n.
tekrar suç işleyen sabıkalı repeater n.
dikkatle işleyen elaborator n.
tik tak sesi (işleyen saatin çıkardığı) tick n.
bir yerel bölge içinde ve civarında işleyen ulaşım seferi local service n.
incelikle işleyen elaborator n.
kıyı boyunca işleyen ticari gemi coaster n.
suç işleyen kimse perpetrator n.
olunan zaman veya mekandan farklı bir zamanı ve mekanı işleyen bir eser karşısında anlatılan yerde veya zamanda olunmadığının bilinmesine rağmen okurun istemli bir şekilde kendisini orada ve o anda imiş gibi hissederek eseri anlamaya çalışması the willing suspension of disbelief n.
iliklere işleyen soğuk bitter cold n.
yüreğe işleyen bakış intense look n.
yeniden işleyen kimse reforger n.
yeniden günah işleyen kimse relapser n.
suç işleyen kimseler underworld n.
toplumun suç işleyen kısmı underworld n.
bütün olarak işleyen kısımlar entity n.
üzerine basınca harf, sayı ve sembolleri belgeye işleyen bir nesne keybutton n.
insanın içine işleyen özellik bite n.
mermer gibi taşları işleyen kimse marbler n.
ısrarla suç işleyen kimse hard case n.
ısrarla suç işleyen kimse hardcase n.
kurtuluş için sevap işleyen kimse meritmonger [obsolete] n.
kendi toprağını işleyen çiftçi yeoman [uk] n.
genellikle isa'nın yaşamı, ölümü ve dirilişi temalarını ve kutsal kitapta geçen olayları işleyen orta çağ piyeslerine verilen ad mystery n.
genellikle isa'nın yaşamı, ölümü ve dirilişi temalarını ve kutsal kitapta geçen olayları işleyen orta çağ'a ait bir piyes türü mystery n.
kesici aletle cinayet işleyen kimse ripper n.
bina veya anıtsal kayalar üzerine yazı veya desen işleyen kimse decorator n.
günah işleyen kimse offender n.
suç işleyen kimse committer n.
suç işleyen kimse faulter n.
hayvan postlarını işleyen kimse fellmonger n.
içe işleyen şey ingredient [obsolete] n.
kurşun işleyen kimse plumber n.
bir şeye işleyen sıvı miktarı soakage n.
çeşitli yerlerde koordine şekilde işleyen oluşum spider web n.
günah işleyen kimse strayer n.
içe işleyen profound adj.
pervasız (suç işleyen kimse) flagrant adj.
durup yine işleyen intermittent adj.
içe işleyen mordant adj.
içine işleyen profound adj.
içe işleyen cutting adj.
içine işleyen penetrating adj.
insanın içine işleyen touching adj.
içine işleyen penetrative adj.
hatalı işleyen malfunctioning adj.
ağır işleyen sluggish adj.
durmadan işleyen ever active adj.
içine işleyen mordant adj.
yavaş işleyen inert adj.
kendi kendine işleyen self activating adj.
içine işleyen cutting adj.
suç işleyen transgressive adj.
motorla işleyen motor adj.
(soğuk) içe işleyen piercing adj.
iliklere işleyen bitter adj.
tam kapasiteyle işleyen/çalışan fully operational adj.
teknolojiye bağlı işleyen technology-dominated adj.
süratle işleyen hair-trigger adj.
süratle işleyen hair-trigger adj.
çok küçük ölçekte işleyen microscale adj.
her an işleyen momentary adj.
tuhaf şekilde işleyen reverse adj.
içe işleyen gimlet adj.
içe işleyen ingoing adj.
(çocuk) sürekli suç işleyen incorrigible adj.
içine işleyen ingredient [obsolete] adj.
belirli alanda işleyen cihaz ile ilgili positive adj.
(cihaz) belirli alanda işleyen positive adj.
balık kuyruğu gibi işleyen fish-tail adj.
günah işleyen sinning adj.
plansız işleyen free-form adj.
yavaş işleyen slow-moving adj.
yavaş işleyen slow motion adj.
yavaş işleyen slow-motion adj.
küçük ölçekte işleyen small adj.
ayrı işleyen sole adj.
suç işleyen delinquent adj.
derinlemesine işleyen penetrating adj.
işleyen bir şekilde workways adv.
Colloquial
bir şeyin çalışan/işleyen kısmı business end of something n.
normalden daha hızla işleyen, iş yapan kişi ya da şey speed demon n.
suç işleyen perp n.
sahtecilik suçu işleyen kimse scamster n.
yüksek enerji ile işleyen on adj.
yavaş işleyen slow-mo adj.
yavaş işleyen slo-mo adj.
Idioms
suç işleyen kimse bad guy n.
yüzeysel konuları işleyen çok kaliteli olmayan film popcorn film n.
ağır işleyen şey boat anchor n.
düzenli ve verimli işleyen grup/yer/kuruluş a tight ship n.
yüzeysel konuları işleyen çok kaliteli olmayan film popcorn flick n.
ağır işleyen heavy going adj.
iliklerine kadar işleyen bone-deep adj.
doğru işleyen on the beam adj.
düzgün işleyen up and running expr.
tıkırında işleyen in full flow [uk] expr.
tıkırında işleyen in full spate [uk] expr.
Trade/Economic
etkin işleyen piyasa operationally efficient market n.
karşılıklı işleyen hesaplar reciprocal accounts n.
ağır işleyen cumbersome n.
kendiliğinden işleyen maliye politikası nondiscretionary fiscal policy n.
işleyen hesap working account n.
işleyen bakiyeler working balances n.
düzgün işleyen piyasa orderly market n.
işleyen para running cash n.
işleyen sermaye working capital n.
işleyen faiz accruing interest n.
işleyen para revolving fund n.
işleyen teşebbüs değeri going-concern value n.
dönüşümlü kredi kooperatifi olarak işleyen on iki ya da daha fazla insanın toplandığı yapı stokvel n.
banka hesabına benzer şekilde işleyen postane hesabı giro account n.
arzı düşük malların fahiş fiyatlara satılması kuralıyla işleyen piyasa gray market n.
başkasına ait araziyi kira vererek işleyen çiftçi tenant farmer n.
çok az sermaye veya destekle işleyen shoestring adj.
Law
suç işleyen infractor n.
haksız fiil işleyen kimse tortfeasor n.
iftira suçu işleyen kadın calumniatrix n.
tekrar suç işleyen sabıkalı habitual criminal n.
tekrar suç işleyen sabıkalı repeater n.
tekrar suç işleyen sabıkalı recidivist n.
başkasına ait bir dava hakkını satın alma suçunu işleyen kimse champertor n.
kabahat işleyen kimse misdemeanant n.
rüşvet verme suçu işleyen embraceor n.
ilk defa suç işleyen kimse first offender n.
suç işleyen perpetrator (perp) n.
amme suçu işleyen kimse nuisancer [obsolete] n.
çin'de ceza yargılaması sisteminin bir parçası olarak işleyen çalışma kampı laogai n.
zina suçu işleyen eşini üstü kapalı bir şekilde destekleme lenocinium [scotland] n.
ülkesine ihanet suçunu işleyen kimse parricide n.
devlet başkanı gibi baba konumundaki birini öldürme suçunu işleyen kimse parricide n.
kabahat işleyen maleficent adj.
suç işleyen maleficent adj.
anne veya babayı öldürme suçunu işleyen parricidal adj.
anne veya babayı öldürme suçunu işleyen parricidious [obsolete] adj.
Politics
hızlı işleyen müzakere yöntemi fast track negotiation n.
gücün parlamenter demokrasi gibi yavaş işleyen süreçlerle değil, devrimsel yollarla derhal ele geçirilmesini savunan sosyalist maximalist n.
ihmal edilmiş veya suç işleyen çocuklar için kurulmuş özerk bir topluluk örnek alınarak kurulmuş organizasyon republic n.
Industry
kaba alma makinesine ayakkabıyı işleyen kimse scourer n.
Insurance
yarı tontin sistemle işleyen (sigorta) semitontine adj.
Tourism
sadece tek yönde işleyen tarife directional fare n.
Media
olayı özetlemeden haberin konusunu işleyen gazete başlığı label n.
belirli bir konuyu işleyen haberci roundsman [australia] [new zealand] n.
Technical
metal işleyen takım tezgahı metal working machine tool n.
kablo ile işleyen vagon cable car n.
şamandıra ile işleyen kapama valfi ball cock n.
madeni kalıpla işleyen kimse swager n.
bir yüzü işleyen bıçak milli planya makinesi surface planning machines with cutter-block for one-side dressing n.
yüzen topla işleyen su valfı ball cock n.
işleyen kanal working channel n.
(kereste, yağ veya bira gibi) malzemeleri kimyasallarla işleyen kimse treater n.
işleyen yapı mechanics n.
işleyen sistem mechanics n.
bir makinenin işleyen parçaları mechanics n.
akarsu gücü ile işleyen tulumba hydraulic ram n.
makinenin işleyen ve taşıyan bölümleri running gear n.
(çözeltide yer alan iyon hareketlerine bağlı işleyen) elektronik bir tespit cihazı solion n.
ıskartaya çıkan malları işleyen kimse stocker n.
gözle veya ışık vasıtasıyla işleyen optical adj.
hava basıncı ile işleyen pneumatic adj.
dönerek işleyen rotary adj.
kendi kendine işleyen self acting adj.
yüksek hızda işleyen high-speed adj.
yüksek devirde işleyen high-speed adj.
sabit işleyen (makine bölümü) positive adj.
sabit işleyen (süreç) positive adj.
(bir şeyin içine) az işleyen soft adj.
Computer
işleyen kimse renderer n.
Informatics
veri işleyen kimse data processor n.
Electric
elektrikle işleyen electrically driven adj.
yüksek voltajla işleyen high-voltage adj.
Mechanic
elle işleyen manual adj.
Television
renkli televizyonlar için uydu yayını ile işleyen bir iletim kodlama sistemi mac n.
Textile
yün işleyen işçi teaser n.
dantel işleyen kimse lace-maker n.
dantel işleyen kimse lacemaker n.
ince pamuklu fitilleri işleyen bir tür makine jack n.
Woodworking
döner kesici takımlı bir yüzü işleyen freze makinesi one side molding machine with rotating tool n.
Automotive
soldan işleyen trafik left hand traffic n.
sağdan işleyen trafik right-hand traffic n.
Railway
kablo ile işleyen demiryolu funicular railway n.
telle işleyen funicular n.
kablo ile işleyen funicular adj.
Aeronautic
genellikle 30'dan az koltuklu ve nispeten kısa rotalarda işleyen uçak commuter aircraft n.
basınçlı havayla işleyen fren air break n.
Mining
maden cevheri çıkaran ve işleyen tesisler ore mining and processing facilities n.
maden cevheri çıkaran ve işleyen tesis ore mining and processing plant n.
maden cevheri çıkaran ve işleyen fabrika ore mining and processing plant n.
Medical
işleyen bellek working memory n.
Anatomy
sinir sisteminin duyulara ilişkin bilgiyi işleyen bölümü sensory nervous system n.
Psychology
işleyen ortalama working mean n.
egonun çözemediği problemler karşısında uzlaşmaya varmasını sağlayan bilinçaltında işleyen zihinsel süreç mechanism of defense n.
Pathology
merkezi sinir sistemi aracılığıyla işleyen zihinsel faktörlerden kaynaklı gelişim psychogenesis n.
Food Engineering
süt ve süt ürünleri işleyen tesis dairy plant n.
Physics
ısı ve manyetizma etkisiyle işleyen pyromagnetic [obsolete] adj.
Biology
akciğer gibi işleyen pulmonary adj.
Agriculture
tarım ürünleri işleyen sanayi agribusiness n.
tarım ürünleri işleyen sanayi agro-business n.
tarım ürünleri işleyen sanayi agrobusiness n.
toprak işleyen çiftçi ryot n.
toprak işleyen çiftçi dirt farmer n.
elle işleyen sırıklı su yükseltme cihazı sweep n.
Apiculture
mum işleyen arı wax-making bee n.
Education
işleyen müfredat operational curriculum n.
Literature
bir kişiyi veya olayı belirgin biçimde işleyen kısa edebi eser cameo n.
günlük hayattan temaları komik ve alaycı bir şekilde işleyen bir ortaçağ masalı fabliau n.
fransız şiirinde uyaklı beyitler ve dörtlükler halinde yazılan, bazen dini bir temayı işleyen bir form kyrielle n.
reynard the fox karakterini işleyen fabllarda tilki reynard n.
eski konuyu yeni bir dille tekrar işleyen ozan shaper n.
Linguistics
fonetik düzeyde işleyen low-level adj.
History
üyeleri cinayet ve başka suçlar işleyen gizli bir irlanda örgütünün icraatları whitefootism n.
tımar işleyen kimse liege subject n.
ortaçağ kiliselerinin suç işleyen din adamlarının dini mahkemede yargılanmasını isteme ayrıcalığı clergy n.
hakkı olmayan yere yeniden tecavüz suçu işleyen kimse post-disseizor n.
Religious
hayır işleyen başlıca derneklerden herhangi birine üye olan kimse red man n.
Military
belirli bir zaman çizelgesine göre işleyen rutin hava ulaştırma hizmeti scheduled service (air transport) n.
Art
değerli taş ve metal işleyen sanatçı dactylioglyph n.
Librarianship
sıradışı konuları işleyen kitaplar curiosa n.
Archaic
yavaşça içe işleyen insinuating adj.
dolambaçlı yolla içe işleyen insinuating adj.
içine işleyen perceant adj.
Engineering
elektrik sinyallerini kullanarak nöronların davranışını modelleyen ve onları bir şekilde işleyen elektronik bileşen neuristor n.
Slang
şehir yaşamının zorlukları, çete üyeliği, şiddet, cinsel istismar gibi konuları işleyen rap müzik tarzı gangsta rap n.
şehir yaşamının zorlukları, çete üyeliği, şiddet, cinsel istismar gibi konuları işleyen rap müzik tarzı gangsta n.
dijital bir görüntünün çözünürlüğünü, netliğini ve kalitesini en ince ayrıntısına kadar işleyen kimse pixel peeper n.
adi suçlar işleyen serseri şehir gençliği scunner n.
disiplin suçu işleyen askeri rapor etmek troop v.
sorunsuz işleyen well-oiled adj.