yolculuk - Turco Inglés Diccionario
Historia

yolculuk



Significados de "yolculuk" en diccionario inglés turco : 36 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yolculuk trip n.
yolculuk travel n.
yolculuk journey n.
yolculuk voyage n.
yolculuk travelling n.
yolculuk traveling n.
General
yolculuk cruising n.
yolculuk expedition n.
yolculuk headway n.
yolculuk passage n.
yolculuk trek n.
yolculuk peregrination n.
yolculuk excursion n.
yolculuk journey n.
yolculuk travelling n.
yolculuk traveling n.
yolculuk raik n.
yolculuk trabbel [dialect] n.
yolculuk traivel [scottish] n.
yolculuk viage n.
yolculuk broad [dialect] n.
yolculuk gang [scotland] n.
yolculuk locomotion n.
yolculuk cursus [rare] n.
yolculuk gate [scotland] n.
yolculuk outroad [obsolete] n.
yolculuk shipping [obsolete] n.
Colloquial
yolculuk cruisin n.
Tourism
yolculuk travelling n.
yolculuk traveling n.
Technical
yolculuk voyage n.
yolculuk journey n.
Aeronautic
yolculuk cruise n.
Abbreviation
yolculuk trav n.
Archaic
yolculuk gait [scotland] n.
yolculuk diet n.

Significados de "yolculuk" con otros términos en diccionario inglés turco: 265 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yolculuk etmek travel v.
General
kısa yolculuk excursion n.
uzun yolculuk (özel bir amaçla yapılan) expedition n.
uzayda yolculuk bilimi astronautics n.
yolculuk etme peregrination n.
uzun ve zorlu bir yolculuk trek n.
bisikletle yapılan yolculuk ride n.
arabayla yapılan yolculuk ride n.
saklanarak kaçak yolculuk yapan kimse stowaway n.
gemi ile yolculuk sailing n.
yolculuk (uçak, gemi) passage n.
yolculuk ücreti fares n.
ücretsiz yolculuk yapabilmek umuduyla bir taşıta binip saklanan kimse stowaway n.
biletsiz yolculuk ticketless travel n.
gezegenlerarası yolculuk interplanetary voyages n.
yolculuk yiyecekleri equipage n.
yolculuk etme trekking n.
yolculuk tutkusu wanderlust n.
yolculuk eden kimse voyager n.
bisikletle yolculuk yapanlara tahsis edilmiş yol cycle route n.
ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk journey n.
tarihsel olarak çeşitli noktalar arasında tarifeye göre yolculuk yapan büyükçe at arabası stagecoach n.
gemi ile yolculuk sail n.
aktarmasız biletin fiyatını kırmak için çok sektörlü bir yolculuk için ayrı biletlerin basılması split ticketing n.
uzayda yolculuk ilmi astronautics n.
kısa yolculuk evagation n.
doküman vb taşıyan kuryenin yaptığı yolculuk courier flight n.
bekleme (uçak otobüs gemi veya trenle yolculuk ederken bir yerde) layover n.
kısa yolculuk trip n.
atla yapılan yolculuk ride n.
yolculuk programı itinerary n.
yurtdışına yolculuk foreign voyage n.
son yolculuk final journey n.
astral yolculuk astral projection n.
astral yolculuk astral travel n.
astral yolculuk astral journey n.
lüks mavi yolculuk gemisi cruise liner n.
yolculuk planı itinerary n.
yolculuk el kitabı itinerary n.
gemiyle yolculuk cruise n.
yolculuk (at/bisiklet/araba ile) ride n.
yolculuk yapma travelling n.
kutsal yolculuk religious journey n.
kutsal yolculuk pilgrimage n.
zamanda yolculuk travel in time n.
zamanda yolculuk journey through time n.
zamanda yolculuk time travel n.
umuda yolculuk journey to hope n.
otostopla yolculuk etme hitch hike n.
entelektüel veya spiritüel yolculuk/arayış odyssey n.
yolculuk parası ve uçak bileti travel cash and airline ticket n.
sonsuz yolculuk never-ending journey n.
sonsuz yolculuk endless journey n.
sonsuz yolculuk a journey without end n.
sonsuz yolculuk eternal journey n.
yolculuk rehberi baedeker n.
yolculuk yapma traveling n.
yolculuk günü day of travel n.
huzura yolculuk journey to peace n.
evden işe işten eve günlük yapılan yolculuk daily commute n.
son yolculuk (cenaze merasimi) last respect n.
içsel yolculuk inner journey n.
yorucu yolculuk tiring journey n.
zamanda yolculuk travelling through time n.
katır üzerinde yapılan yolculuk mule ride n.
iç yolculuk inner trip n.
uzun heyecan verici yolculuk/seyahat odyssey n.
kutsal topraklara yolculuk journey to the holy land n.
altın veya köle bulmak amacıyla çıkılan yolculuk bandeira n.
paylaşımlı yolculuk ride-hailing n.
paylaşımlı yolculuk ride-hailing n.
bisiklet arkasında yolculuk backie n.
at üstünde yolculuk train [obsolete] n.
uzun yolculuk trounce [dialect] n.
iyi bir yolculuk a good trip n.
özel yolculuk special journey n.
uzun veya maceralı yolculuk safari n.
yer altı dünyasına yolculuk etme katabasis n.
ülkenin iç kısımlarından kıyı kesimine yolculuk etme katabasis n.
kısa yolculuk jolly [uk] n.
kısa yolculuk jump n.
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti marooning party n.
kısa yolculuk whirl n.
anılara yolculuk memory lane n.
saman vagonunda yapılan yolculuk hayride [us] n.
büyük bir grubun düşmanca çevreden kaçtığı yolculuk hejira n.
özellikle istenmeyen veya tehlikeli bir ortamdan kaçma amacıyla yapılan yolculuk hijra n.
arzu edilen bir varış noktasına gitme amacıyla yapılan yolculuk hijra n.
özellikle istenmeyen veya tehlikeli bir ortamdan kaçma amacıyla yapılan yolculuk hijrah n.
arzu edilen bir varış noktasına gitme amacıyla yapılan yolculuk hijrah n.
araç ile yolculuk yapmak rider n.
yolculuk paylaşımı ridesharing [us] n.
müreffeh yolculuk godspeed n.
at sırtında yolculuk road [obsolete] n.
yolculuk mesafesi run n.
araç sürerek yapılan kısa yolculuk drive n.
yolculuk için atıştırmalıklar padkos [south africa] n.
kısa yolculuk sashay n.
kısa yolculuk outlope n.
kısa yolculuk outroad [obsolete] n.
(birini) yolculuk için hazırlama outsetting n.
zahmetli yolculuk schlep n.
zahmetli yolculuk schlepp n.
zahmetli yolculuk shlep n.
çetin yolculuk shlep n.
Sonraki yolculuk next trip n.
heyecanlı yolculuk a wild ride n.
(amaca giden) yolculuk path n.
kaçamak yolculuk sortie n.
yolculuk etmek journey v.
yolculuk etmek ride v.
sürmek (iş/yolculuk vb belirli bir zaman) take v.
yolculuk etmek take a trip v.
jetle yolculuk yapmak jet v.
kaçak yolculuk yapmak stow away v.
yolculuk etmek travel by v.
yolculuk etmek traffic v.
yolculuk etmek take a journey v.
yolculuk etmek itinerate v.
yolculuk etmek travel along with v.
yat ile yolculuk etmek yacht v.
yolculuk etmek peregrinate v.
yolculuk etmek make a voyage v.
yolculuk yapmak journey v.
yolculuk etmek voyage v.
yolculuk etmek travel v.
tekerlekli bir vasıtayla yolculuk yapmak awheel v.
yolculuk yapmak take a journey v.
saman vagonunda yolculuk etmek hayride v.
yolculuk yapmak take a ride v.
yolculuk yapmak make an expedition v.
yolculuk yapmak get over v.
molasız yolculuk yapmak travel through v.
yolculuk yapmak make a journey v.
yolculuk etmek fare v.
yolculuk yapmak travel v.
(bir yolculuk vb) bir yerde bitmek end up at something v.
zamanda yolculuk etmek travel through time v.
zamanda yolculuk etmek travel through time v.
yolculuk etmek tote [dialect] v.
yolculuk etmek trek v.
(yolculuk sırasında) (ata/ineğe/köpeğe) su vermek bait v.
(yolculuk sırasında) konaklamak bait v.
(yolculuk esnasında) yemek ve su molası vermek bait v.
kamyonet ile yolculuk etmek van v.
engebeli arazide yolculuk etmek off-road v.
uçakla yolculuk yapmak plane v.
yolculuk yapmak fettle [dialect] [uk] v.
yolculuk yapılabilecek excursionary adj.
yaya yolculuk eden wayfaring adj.
yolculuk eden wayfaring adj.
yolculuk halinde travelling adj.
yolculuk halinde traveling adj.
gece vakti yolculuk yapan nightfaring adj.
gece vakti yolculuk yapan night-faring adj.
uzaklara yolculuk yapmamış untraveled adj.
yolculuk yapılmamış untraversed adj.
birinci sınıf yolculuk ile ilgili first-class adj.
yolculuk halinde on the wing adv.
kısa yolculuk ex (excursion) abrev.
kısa yolculuk exc (excursion) abrev.
Phrasals
bir şeye (seyahat/yolculuk) başlamak launch out on v.
zamanda ileriye/geleceğe doğru gitmek/yolculuk yapmak (kitap, tv programı, film) flash forward v.
(bir şey) yoluyla yolculuk etmek travel by (something) v.
(gece/gündüz) seyahat/yolculuk etmek travel by (something) v.
Phrases
dışarıya yolculuk sırasında on the voyage out expr.
Colloquial
ilk yolculuk maiden voyage n.
yolculuk giderleri travel expenses n.
uzun süre hareketsiz yolculuk etmekten kaynaklı derin toplardamar pıhtılaşması economy class syndrome n.
sabit hızla yolculuk cruisin n.
otostopla yolculuk hitch n.
yolculuk esnasında on your way expr.
yolculuk esnasında on the way expr.
yolculuk esnasında on its way expr.
Idioms
yolculuk yapan evanjelist vaizin izlediği güzergah ya da yol the sawdust circuit [dated] n.
son yolculuk celestial transfer n.
anılara yolculuk a trip down memory lane n.
çok kısa yolculuk a sabbath day's journey n.
sonsuzluğa yolculuk the eternal checkout n.
son yolculuk the eternal checkout n.
eski günlere/anılara yolculuk down memory lane expr.
(yolculuk/seyahat) kendi planlayarak under your own steam expr.
Speaking
yolculuk nereye? where are you heading? expr.
yolculuk nasıldı how was the trip expr.
yolculuk nereye? where are you headed? expr.
yolculuk nasıl geçiyor? how is your journey going? expr.
yolculuk nasıl gidiyor? how is your journey going? expr.
yolculuk nasıl geçti? how was the trip? expr.
Trade/Economic
gemiyle yolculuk sailing n.
yurt dışı yolculuk overseas travel n.
yolculuk sigortası voyage insurance n.
yurt dışına yapılan yolculuk overseas journey n.
yolculuk için verilen güvenli geçiş izni safe conduct n.
yolculuk üzerine carter voyage charter n.
yolculuk ücreti passage money n.
yolculuk navlunu voyage freight n.
yurt dışına yolculuk foreign travel n.
Tourism
birden çok münferit ayağı olan yolculuk multi-sector n.
götürü yolculuk inclusive travel n.
iki nokta arasında yolculuk yapmaya uygun tarife through fare n.
kalkış noktasından varış noktasına kadar durulmayan yolculuk non-stop n.
kalkış noktasından varış noktasına kadar durulmayan yolculuk nonstop n.
mavi yolculuk blue cruise n.
mavi yolculuk blue voyage n.
yolculuk esnasındaki hareket kaynaklı mide bulantısı travel sickness n.
akşam yeniden kentsel alana dönülen yolculuk reverse commute n.
Technical
bölgeler arası yolculuk inter-zone trip n.
yolculuk hızı journey speed n.
yolculuk süresi journey time n.
ülkenin bir ucundan diğerine at sırtında yapılan yolculuk wild-goose chase [obsolete] n.
sinyal yolculuk süresi round-trip light time n.
yolculuk yapmak travel v.
sinyal yolculuk süresi rtlt (round-trip light time) abrev.
Computer
uzayda yolculuk flying through space n.
yolculuk bip travel beep n.
yolculuk taşı travel move n.
yolculuk ışın travel beam expr.
yolculuk bekle travel wait expr.
yolculuk meşgul travel busy expr.
Automotive
sabit hızla yolculuk cruising n.
yolculuk talebi yönetimi travel demand management n.
yolculuk planlayıcı journey planner n.
yolculuk öncesi bilgilendirme pre-trip travel information n.
genellikle arka kapısı ve dört yolculuk oturma yeri bulunan, eskiden taksi olarak kullanılmış hafif bir taşıt minibus n.
araçla yolculuk yapmak ride v.
Transportation
faydacıl yolculuk (yürüyüş veya bisiklete binme) utilitarian travel n.
keyfekeder yolculuk discretionary travel n.
zorunlu yolculuk non-discretionary travel n.
arka koltukta yolculuk eden kimse pillion n.
arka koltukta yolculuk eden kimse pillion passenger n.
günübirlik yolculuk yapılan araba parlor car n.
günübirlik yolculuk yapılan araba parlour car n.
yolculuk iki saat sürmektedir the journey takes two hours expr.
yolculuk iki saat sürüyor the trip takes two hours expr.
Traffic
yolculuk paylaşımı carpool n.
yolculuk paylaşımı carpooling n.
Railway
demiryoluyla yolculuk yapma rail travel n.
indirimli yolculuk excursion n.
Aeronautic
kapıdan kapıya yolculuk süresi door to door journey time n.
mevsimlik bilet alarak her gün aynı noktalar arasında yolculuk yapan kimse commuter n.
önceden yolculuk alım tarifesi apex n.
iki kabin memuru arasında anlaşmalı yolculuk değişikliği trip trade n.
Marine
gemi kıçının en gerisinde bulunan kamaralarda yapılan yolculuk steerage n.
gemiye monteli yolculuk veri kaydetme cihazı shipborne voyage data recorder n.
özellikle denizde yapılan yolculuk voyage n.
yolculuk üzerine çarter trip charter n.
gemi ile yolculuk etmek ship v.
yolculuk sırasında en route adv.
Psychology
araçla yolculuk etme tutkusu amaxomania n.
yolculuk endişesi/kaygısı travel anxiety n.
Astronomy
asteroit kuşağının dışına yolculuk yapmış ilk uzay sondası pioneer 10 n.
ışığın dünya ve gök cismi arasındaki yolculuk süresi owlt n.
Literature
dünyanın merkezine yolculuk journey to the center of the earth n.
Cinema
doctor who'da zaman makinesi ile uzay-zamanda yolculuk yapabilme olanağı sağlayan ortam time vortex n.
filmsel zamanda geriye değil ileriye yapılan yolculuk flash-ahead n.
filmsel zamanda geriye değil ileriye yapılan yolculuk flash-forward n.
filmsel zamanda geriye değil ileriye yapılan yolculuk flashforward n.
filmsel zamanda geriye değil ileriye yapılan yolculuk prolepsis n.
(bilimkurguda) zamanda yolculuk sonucu ortaya çıkan varsayımsal sebep-sonuç tutarsızlığı paradox n.
Archaic
eziyetli yolculuk jaunt n.
yorucu yolculuk jaunt n.
kısa yolculuk diet n.
uzayan yolculuk stretch n.
yolculuk etmek wag v.
Slang
rahatsız yolculuk kidney-buster n.