ölü - Turc Anglais Dictionnaire

ölü

Sens de "ölü" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 81 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
ölü dead adj.
A new dead planet discovered with the space telescope.
Uzay teleskobuyla yeni bir ölü gezegen keşfedildi.

More Sentences
General
ölü the dead n.
Communicate with the dead to solve puzzles and mysteries.
Bulmacaları ve gizemleri çözmek için ölülerle iletişim kurun.

More Sentences
ölü dead n.
We only use dead trees as fuel.
Yakacak olarak sadece ölü ağaçları kullanıyoruz.

More Sentences
ölü still adj.
Tom lay perfectly still.
Tom ölü gibi yatıyordu.

More Sentences
ölü deceased adj.
The Emperor prayed for the souls of the deceased.
İmparator ölülerin ruhları için dua etti.

More Sentences
ölü dead adj.
The resultant scars can become an emotional dead zone.
Ortaya çıkan yara izleri duygusal bir ölü bölge haline gelebilir.

More Sentences
Trade/Economic
ölü dead adj.
The police found the politician dead in his room.
Polis politikacıyı odasında ölü buldu.

More Sentences
Law
ölü deceased adj.
Sami was found deceased on the floor.
Sami yerde ölü bulundu.

More Sentences
Technical
ölü dead adj.
What do I do if I find a dead bird?
Ölü bir kuş bulursam ne yapmalıyım?

More Sentences
Medical
ölü death n.
The number of deaths keeps increasing and so, less importantly, does the record in physical and economic damage.
Ölü sayısı artmaya devam ediyor ve daha da önemlisi, fiziksel ve ekonomik hasardaki rekor da artıyor.

More Sentences
General
ölü carcass n.
ölü corpse n.
ölü cadaver n.
ölü carcase n.
ölü clay cold n.
ölü deceased person n.
ölü infernal [obsolete] n.
ölü deadman n.
ölü exanimate adj.
ölü died adj.
ölü late adj.
ölü stillborn adj.
ölü defunct adj.
ölü inanimate adj.
ölü breathless adj.
ölü lifeless adj.
ölü dull adj.
ölü asleep adj.
ölü exanimous adj.
ölü brute adj.
ölü bung adj.
ölü deid [scotland] adj.
ölü stiff adj.
ölü sure [obsolete] adj.
ölü stone-dead adj.
Phrases
ölü under the sod adj.
Colloquial
ölü dead meat n.
ölü stone dead adj.
ölü gone on adj.
ölü cold adj.
ölü pushing up the daisies expr.
ölü deader than a doornail expr.
ölü gone to meet one's maker expr.
Idioms
ölü food for worms n.
ölü kickeraboo [obsolete] n.
ölü kickerapoo [obsolete] n.
ölü dead as mutton adj.
ölü toes up adj.
ölü living impaired adj.
ölü dead as a dodo adj.
ölü dead as a doornail adj.
ölü dead as a herring adj.
ölü dead as mutton adj.
ölü dead as the dodo adj.
ölü gone to meet maker adj.
ölü pushing up daisies adj.
ölü six feet under expr.
ölü as dead as a doornail expr.
ölü as dead as a dodo expr.
ölü as dead as mutton expr.
ölü in abraham's bosom expr.
Informal
ölü be toast adj.
Politics
ölü casualty n.
Medical
ölü vsa (vital signs absent) expr.
Geology
ölü azoic adj.
Military
ölü loss n.
Latin
ölü defunctus n.
Archaic
ölü unlively adj.
ölü parted adj.
Slang
ölü dode n.
ölü the q-sign n.
ölü q-sign n.
ölü worm food n.
ölü worm-food n.
ölü deader n.
ölü flatline adj.
ölü boxed adj.
ölü crapped out adj.
ölü crumped out adj.
British Slang
ölü brown bread n.
ölü hovis (rhyming slang for brown bread) n.

Sens de "ölü" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
yaralı/ölü casualty n.
General
ölü sayısı death toll n.
Unofficial figures set the death toll at 2000, most of them Muslims.
Resmi olmayan rakamlara göre çoğu Müslüman olan ölülerin sayısı 2000'dir.

More Sentences
ölü adam dead man n.
Dead men can accomplish nothing.
Ölü adamlar hiçbir şey başaramaz.

More Sentences
ölü doğum stillbirth n.
Neonatal death and stillbirth are the most severe adverse pregnancy outcomes.
Yenidoğan ölümleri ve ölü doğum en ciddi olumsuz gebelik sonuçlarıdır.

More Sentences
yaşayan ölü living dead n.
The living dead have taken the world.
Yaşayan ölüler dünyayı ele geçirdi.

More Sentences
ölü köpek dead dog n.
Dead dogs don't bite.
Ölü köpekler ısırmaz.

More Sentences
ölü beden dead n.
She cried at the sight of her father's dead body.
Babasının ölü bedenini görünce ağladı.

More Sentences
yakmak (ölü vb) cremate v.
A few months ago we cremated my brother.
Birkaç ay önce kardeşimi yaktık.

More Sentences
ölü bulunmak be found dead v.
Tom was found dead in his bed.
Tom yatağında ölü bulundu.

More Sentences
ölü gibi görünmek look dead v.
That tree looks dead.
O ağaç ölü gibi görünüyor.

More Sentences
ölü numarası yapmak play dead v.
Don't play dead.
Ölü numarası yapma.

More Sentences
ölü doğmuş stillborn adj.
Unfortunately, the baby was stillborn.
Ne yazık ki bebek ölü doğmuştur.

More Sentences
ölü gibi dead adj.
We felt dead from the five-hour trip.
Beş saatlik yolculuktan sonra kendimizi ölü gibi hissettik.

More Sentences
Colloquial
ölü taklidi yapmak play dead v.
Don't play dead.
Ölü taklidi yapma.

More Sentences
Tourism
ölü sezon off season n.
Hotels are cheaper in the off season.
Oteller ölü sezonda daha ucuzdur.

More Sentences
Technical
ölü katman dead layer n.
No matter what your skin type is, it is important to exfoliate the top dead layer of skin cells on a regular basis.
Cilt tipiniz ne olursa olsun, cilt hücrelerinin üst ölü katmanını düzenli olarak pul pul dökmek önemlidir.

More Sentences
Medical
ölü doğum stillbirth n.
Prevention of stillbirth is very difficult, as many causes of stillbirth remain either unknown or untreatable.
Ölü doğumun önlenmesi çok zordur, çünkü birçok ölü doğum vakasının nedeni ya bilinmemekte ya da tedavi edilememektedir.

More Sentences
General
ölü yakılan odun yığını pyre n.
ölü kent ghost town n.
ölü dil dead language n.
ölü yakma yeri crematorium n.
ölü yakılan odun yığını funeral pyre n.
yaşayan ölü zombie n.
ölü ile ilgili yazı necrology n.
ölü yakma cremation n.
ölü sertliği cadaveric rigidity n.
ölü kemiklerinin koyulduğu yer ossuary n.
ölü gibi olma effeteness n.
ölü evi funeral home n.
ölü deri slough n.
ölü doğum dead birth n.
ölü bölge birimi dead zone unit n.
tırnak çevresindeki ölü deri cuticle n.
bir ölü hakkında yazılan kısa biyografi obituary n.
ölü ayini ilahisi requiem n.
yaşayan ölü living death n.
ölü kaldırıcı undertaker n.
ölü küllerinin saklandığı kap urn n.
ölü eti yeme necrophagia n.
ölü bedene karşı gösterilen cinsel istek necrofetishism n.
ölü nokta zero point n.
ölü hacim clearance n.
toplam ölü sayısı total loss of life n.
ölü nokta dead point n.
ölü budak dead knot n.
ölü yük dead load n.
ölü doğan çocuk stillborn child n.
tırnakların çevresindeki ölü deri cuticle n.
ölü nokta break-even point n.
ölü deri scurf n.
ölü yük own weight n.
ölü deniz swell n.
ölü gömme interment n.
ölü gömme sepulture n.
ölü gömme entombment n.
ölü gömme inhumation n.
ölü gömme burial n.
ölü hırsızı resurrectionist n.
ölü yıkama bathing the deceased n.
ölü kahraman dead hero n.
yaralı ve ölü sayısı number of casualties n.
hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen dead on arrival n.
ölü bir ay a dead month n.
ölü maymun dead monkey n.
ölü kemiklerinin koyulduğu yer charnel house n.
ölü sayısı casualties n.
ölü yakma fırını cinerator n.
yürüyen ölü walking dead n.
vücuttaki (vücut için) ölü deriyi kaldırma kremi body scrub n.
ölü nehir dead river n.
ölü soğukluğu algor mortis n.
ölü sezon slack season n.
ölü çalı dead bush n.
ölü gömme gelenekleri burial customs n.
kilise bodrumunda ölü kemiklerinin koyulduğu mahzen carnary n.
kıyıma uğramış ölü bedenler carnage [obsolete] n.
ölü mahzeni charnel-house n.
ölü beden ve kemiklerin konulduğu yer charnel-house n.
istenmeyen maddenin (mukus, ölü doku) bir geçit veya delikten çıkarılması toilet n.
ölü yakılan odun yığını bonfire [obsolete] n.
ölü başkan dead president n.
gazlı ölü yakma odası gas oven n.
ölü insan bedeni clay n.
(ölüm yılıyla kullanılır) ölü gest n.
ölü yakmak için kullanılan odun yığını pile n.
ölü evre dead zone n.
ölü dönem dead zone n.
ölü kimse dead person n.
ölü insan dead person n.
ölü kimse dead soul n.
ölü mekan dead zone n.
devrilmemiş ölü ağaç dead-tree n.
ölü olma deadlihood n.
(basın bağlamında) ölü sezon silly season n.
ölü beden stiff n.
ölü atış spent ball n.
ölü numarası yapmak play possum v.
ölü yakmak cremate v.
ölü doğmak be born dead v.
ölü yıkamak wash dead v.
ölü olarak ele geçirmek capture dead v.
ölü olarak ele geçirilmek be caught dead v.
ölü olarak ele geçirilmek be captured dead v.
ölü ele geçirilmek be caught dead v.
ölü ele geçirilmek be captured dead v.
ölü noktaya getirmek bring to a dead end v.
ölü numarası yapmak pretend to be dead v.
ölü taklidi yapmak pretend to be dead v.
ölü taklidi yapmak sham dead v.
ölü yıkamak bath the deceased v.
ölü taklidi yapmak play possum v.
ölü sayısının artmasından endişe etmek fear rise in death toll v.
ölü yakmak burn a dead body v.
(ölü vb) birini teşhis etmek confirm one’s identity v.
havuzunda ölü bulunmak be found dead in one’s pool v.
ölü ilan edilmek be pronounced dead v.
omzunda bir kurşun deliğiyle yarı ölü bir halde olmak be half dead with a bullet hole in one's shoulder v.
dairesinde ölü bulunmak be found dead in her/his apartment v.
evinde ölü bulunmak be found dead at her/his home v.
dairesinde ölü bulunmak be found dead at her/his apartment v.
evinde ölü bulunmak be found dead in her/his house v.
evinde ölü bulunmak be found dead in her/his home v.
dairesinde ölü bulunmak be found dead at her/his flat v.
evinde ölü bulunmak be found dead at her/his house v.
dairesinde ölü bulunmak be found dead in her/his flat v.
ölü taklidi yapmak feign death v.
ölü numarası yapmak feign death v.
ölü taklidi yapmak pretend dead v.
ölü numarası yapmak pretend dead v.
(çiçek) ölü başları temizlemek deadhead v.
ölü doğmak be stillborn v.
(kolay taşımak için ölü tavşanın) bir ayağını diğerine bağlamak harle v.
(kolay taşımak için ölü tavşanın) bir ayağını diğerine bağlamak harl v.
ölü halde yatmak repose v.
ölü taklidi yapmak possum v.
ölü gibi yığılmak sull v.
ölü (renk) dead adj.
yaşayan ölü undead adj.
ölü fiyatına dirt cheap adj.
ölü (renk) drab adj.
ölü gibi lifeless adj.
ölü gibi cadaverous adj.
ölü gibi solgun ghastly adj.
ölü gibi deadpan adj.
ölü doğmuş dead born adj.
hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen dead in the field adj.
ölü organik maddeler ve bitki döküntüleriyle beslenen saprophagous adj.
ölü organik maddeler ve bitki döküntüleriyle beslenen detritivorous adj.
ölü gibi solgun charnel adj.
ölü gibi charnel adj.
toprağın altında yatan (ölü) belowground adj.
ölü gibi blate [obsolete] adj.
ölü (renk) grave adj.
ölü gibi uyuyan fast asleep adj.
ölü gibi pokey adj.
üzerinde ölü yakılan (odun yığını) pyral adj.
(ölü gibi) kaskatı kesilmiş stark adj.
ölü gibi stirless adj.
ölü gözü gibi stonefaced adj.
ölü gömme ile ilgili funerary adj.
ölü gibi effetely adv.
ölü gibi deadly adv.
ölü bir şekilde lifelessly adv.
ölü gibi bir halde deadly adv.
ölü gibi cadaverously adv.
ölü halde asleep adv.
ölü gibi ghastly adv.
Phrasals
(parayı) ölü yatırımla ziyan etmek tie up v.
ölü gibi görünmek glass over v.
(bir şeyin) içinde ölü olarak yatmak/uzanmak repose in (something) v.
üzerindeki ölü toprağını atmak dust up v.
Phrases
ölü ya da diri dead or alive expr.
Proverb
ölü bir kahraman olmaktansa, canlı bir korkak olmayı yeğlerim better a live coward than a dead hero
sadece ölü balıklar akıntıya kapılır only dead fish swim with the stream
sadece ölü balıklar akıntıya kapılır only dead fish swim with the stream
yaşayan bir korkak olmak ölü bir kahraman olmaktan iyidir (it's) better to be a live dog than a dead lion
yaşayan bir köpek ölü bir aslandan iyidir (it's) better to be a live dog than a dead lion
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't get blood from a turnip
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you cannot get blood from a turnip
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't squeeze blood from a turnip
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't get blood out of a turnip
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't get blood from a stone
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you can't squeeze blood from a stone
ölü gözünden yaş çıkarılmaz you cannot get blood from a stone
Colloquial
ölü sayısının artması death toll rise n.
ölü doğmuş (plan/proje) a dead duck n.
ölü fiyatına satılan şey a steal n.
ölü eşek fiyatına satılan şey a steal n.
ölü kimse/şey a goner n.
ölü pil/akü dead battery n.
ölü numarası yapmak lie doggo v.
(saklanırken) ölü gibi sessiz olmak lie doggo v.
ölü sanılıp bırakılmak leave for dead v.
ölü gibi uyumak fast asleep v.
ölü numarası yapmak play possum v.
ölü taklidi yapmak play possum v.
yarı ölü gibi olmak be half-dead v.
(ölü beden ve kemikleri) gömüldüğü yerden çıkarmak uncharnel v.
ölü gibi hareketsiz still as death adj.
yarı ölü half dead adj.
(ölü beden ve kemikleri) gömüldüğü yerden çıkarmak uncharnelled adj.
ölü halde feet first adv.
ölü olarak feet first adv.
ölü sayısı artıyor death toll is on the rise expr.
ölü sayısı 38'e ulaştı death toll reach to 38 expr.
Idioms
ölü taklidi yapma playing possum n.
(basın bağlamında) ölü sezon the silly season n.
yaşayan ölü walking dead n.
ölü doğmuş a losing game n.
ölü ağaç baskısı dead-tree edition n.
ölü ağaç basını dead-tree press n.
ölü ağaç biçimi dead-tree format n.
ölü kedi sıçrayışı a dead cat bounce n.
ölü/hayalet gibi kimse/şey a shadow of (one's) former self n.
ölü/hayalet gibi kimse/şey a shadow of (oneself) n.
ölü/hayalet gibi kimse/şey a shadow of (one's) old self n.
ölü gibi ağırlık dead weight n.
ölü kedi sıçrayışı dead cat bounce n.
ölü kedi sıçrayışı deadcat bounce n.
ölü birini suya atma watery grave n.
üzerindeki ölü toprağını atmak blow the cobwebs away v.
ölü noktaya gelmek be at a dead end v.
ölü gibi uyumak dead to the world v.
ölü taklidi yapmak play possum v.
üzerindeki ölü toprağını atmak blow away the cobwebs v.
ölü sanıp bırakmak leave someone for dead v.
ölü saymak take someone for dead v.
ölü sanılıp bırakılmak be left for dead v.
birini ölü sanıp bırakmak leave someone for dead v.
ölü gibi hissetmek feel like death v.
ölü gibi olmak feel like death warmed over v.
ölü gibi olmak feel like death v.
ölü gibi hissetmek feel like death warmed over v.
ölü bir bedeni gömülmeye hazırlamak lay (one) out in lavender [obsolete] v.
ölü gibi solgun olmak be (as) white as snow v.
tam anlamıyla ölü olmak be (as) dead as a doornail v.
ölü doğmuş olmak be a dead duck v.
ölü gibi solgun olmak be as white as a sheet v.
(ölü) gömülmek be laid to rest v.
baygın/ölü gibi uyumak be knocked out cold v.
üzerindeki ölü toprağını atmak clear away the cobwebs v.
üzerindeki ölü toprağını atmak blow away the cobwebs v.
ölü bir bedeni gömülmeye hazırlamak lay out in lavender v.
ölü gibi görünmek look like death v.
ölü gibi uyumak sleep like a rock v.
ölü saymak take for dead v.
ölü fiyatına dirt cheap adj.
ölü fiyatına dirt-cheap adj.
ölü gibi half-hearted adj.
ölü gibi sessiz silent as the grave adj.
ölü gibi sessiz silent as the dead adj.
yarı ölü gibi/çok yorgun all-a-mort adj.
ölü gibi uyuyan down for the count adj.
ölü fiyatına cheap at twice the price [uk/australia] adj.
ölü gibi sessiz (as) silent as the grave adj.
ölü gibi sessiz (as) quiet as the grave adj.
ölü gibi sessiz (as) silent as the dead adj.
ölü gibi uykuda dead asleep adj.
ölü fiyatına as cheap as dirt expr.
ölü gibi solgun as pale as death expr.
ölü gibi dead and alive expr.
ölü gibi like a bump on a log expr.
tam anlamıyla ölü as dead as a doornail expr.
ölü gibi dead beat expr.
ölü gibi beyaz as pale as death expr.
ölü gibi more dead than alive expr.
ölü gibi solgun as pale as a ghost expr.
ölü gibi taken for dead expr.
ölü gibi hareketsiz as still as death expr.
ölü gibi solgun as pale as a death expr.
ölü gibi solgun as white as a sheet expr.
ölü gibi solgun as white as the driven snow expr.
ölü gibi solgun as white as a ghost expr.
ölü gibi solgun as white as snow expr.
ölü gözünden yaş çıkarma one can't get blood from a turnip expr.
ölü gözünden yaş çıkarma one can't get blood from a stone expr.
ölü adam yürüyor dead man walking [us/south africa] expr.
tam anlamıyla ölü (as) dead as a herring expr.
kesinlikle ölü (as) dead as a herring expr.
ölü noktada at a dead end expr.
ölü gözünden yaş çıkarılmaz one can't get blood from a stone expr.
ölü gözünden yaş çıkarılmaz one can't get blood from a turnip expr.
ölü gibi death warmed up expr.
Speaking
ölü gibi yorgunum I am dead tired expr.
ölü gibi yorgunum I am pooped expr.
rüyanda hiç ölü olduğunu gördün mü? have you ever had a dream where you were dead? expr.
onu ölü istiyorum I want him dead expr.
Trade/Economic
ölü fiyat rock bottom price n.
ölü yatırım impair investment n.
ölü navlun dead freight n.
ölü kargo bare cargo n.
ölü nokta grafiği breakeven chart n.
ölü şirket defunct company n.
ölü sezon dead season n.
ölü teminat dead security n.
ölü mevsim dead season n.
ölü sermaye unproductive capital n.
ölü sermaye dead capital n.
ölü sermaye unapplied fund n.
ölü kira dead rent n.
ölü para dead money n.
ölü hesap dead account n.
ölü stok dead stock n.
ölü sermaye dormant capital n.
ölü yakma belgesi cremation certificate n.
ölü sermaye unapplied funds n.
ölü fonlar unapplied funds n.
ölü nokta breakeven point n.
ölü belge dead letter n.
ölü mevsim slack season n.
ölü kedi sıçrayışı dead-cat bounce n.
ölü stok idle stock n.
ölü yatırım dead investment n.
ölü fiyat vermek lowball v.
ölü (yatırım) red adj.
ölü fiyatlar ile ilgili lowball adj.
ölü fiyatlara ait lowball adj.
Law
ölü muayenesi examination of deceased n.
ölü muayenesi examination of corpse n.
hukuken ölü sayılan kimse civiliter mortuus n.
ölü rehin dead pledge n.
ölü doğum belgesi stillbirth certificate n.
ölü doğmuş bebek için verilen belge stillbirth certificate n.
Politics
ölü bulunanlar those found dead n.
Industry
yağı çıkarılmış ölü balina crang n.
ölü hayvan derisi spoil n.
Insurance
ölü yakma masrafları insurance of cremation expenses n.
Tourism
ölü sezon dead season n.
ölü mevsim dead season n.
ölü sezon off-season n.
Technical
ölü nokta valfi neutral position valve n.
ölü yük own weight n.
üst ölü nokta top dead center n.
ölü depolama hacmi dead storage capacity n.
ölü zaman dead time n.
ölü uzay dead space n.
ölü nokta klapesi neutral position valve n.
ölü ağırlık dead weight n.
ölü tel dead wire n.
üst ölü noktadan önce before dead center n.
ölü şehir decayed town n.
ölü deniz ground sea n.
mot iç ölü nokta inner dead center n.
ölü hacim seviyesi dead storage level n.
ölü nokta backlash n.
ölü kent decayed town n.
ölü levha dead plate n.
ölü hacim kapasitesi dead storage capacity n.
ölü hacim dead space n.
ölü hacim dead storage n.
ölü su bölgesi dead water region n.
ölü mil stub axle n.
ölü zaman idle time n.
ölü kent necropolis n.
ölü yük self weight n.
ölü bölge dead zone n.
ölü boşluk dead space n.
dış ölü nokta outer dead center n.
ölü ağırlık self weight n.
iç ölü nokta inner dead center n.
ölü akü dead cell n.
alt ölü noktası crank dead center n.
alt ölü noktası bottom dead center n.
alt ölü nokta bottom dead center n.
ölü kalıp permanent form n.
ölü dingil dead axle n.
ölü süre düzeltimi dead time correction n.
ölü nokta dead centre n.
ölü süre dead time n.
ölü alan dead space n.
ölü hat dead line n.
ölü bant dead band n.
ölü kuşak dead zone n.
ölü bölge dead band n.
ölü nokta dead center n.
ölü yük dead weight n.
ölü nokta dead spot n.
(karbüratör) ölü nokta flat spot n.
ölü duruma gelme drop-dead halt n.
ölü duruma düşme drop-dead halt n.
yarı ölü çelik semi-killed steel n.
iç ölü nokta inner dead-centre n.
ölü nokta back lash n.
ölü gaz inert gas n.
ölü göz dead cell n.
ölü hayvan yapağısı fallen wool n.
ölü zon dead bend n.
ölü bölge dead bend n.
ölü hacim clearance n.
ölü bölgeli denetim neutral zone control n.
ölü bölge neutral zone n.
alt ölü merkez outer dead center n.
ölü yük static load n.
ölü mil pivot shaft n.
ölü nokta zero point n.
ölü kalıp waste mold n.
ölü zaman predicting interval n.
hesaplanan ölü zaman predicted dead time n.
uzun ölü zamana sahip kontrol sistemi long dead time control system n.
ölü ağırlık yüklemesi dead weight loading n.
ölü kavurma dead roasting n.
ölü yolluk dead riser n.
ölü süre deadtime n.
ölü renkler dead colours n.
ölü açı dead angle n.
ölü merkez dead centre n.
ölü yük dead load n.
ölü köşe dead corner n.
ölü hav dead pile n.
ölü yük deadweight n.
ölü koyundan kırkılan yün slipe wood n.
ölü koyundan kırkılan yün slipe n.
(ölü otları) çayır toprağını havalandırma amacıyla ortadan kaldırmak dethatch v.
toprağı havalandırmak için çayırdaki ölü otları ortadan kaldırmak dethatch v.
üst ölü noktadan sonra after dead center expr.
Computer
ölü kuşak dead band n.
ölü kuşak dead zone n.
ölü oda dead room n.
ölü süre dead time n.
ölü bölge dead band n.
ölü bölge neutral zone n.
ölü bölgeli denetim neutral zone control n.
ölü bellek dead storage n.
ölü hacim dead storage n.
ölü bölge birimi dead zone unit n.
ölü zaman idle time n.
ölü bellek düzeyi dead-storage level n.
ölü link dead link n.
ölü link link broken n.
ölü internet teorisi dead internet theory n.
Telecom
ölü nokta dead spot n.
ölü bölge zone of silence n.
Electric
ölü uç dead end n.
ölü direnç dead resistance n.
ölü kısa devre dead short n.
ölü bant deadband n.
ölü bant dead band n.
Mechanic
pistonların üst ölü noktadan alt ölü noktaya doğru yaptığı hareket downward stroke n.
Textile
ölü hayvan yapağısı fallen wool n.
Construction
ölü demirleme deadman n.
ölü yük dead load n.
ölü açı dead angle n.
Automotive
alt ölü nokta bottom dead center n.
üst ölü noktadan önce before top dead center n.
alt ölü nokta lower dead center n.
ölü hacim clearance volume n.
yakıtın püskürtülmeye başlandığı nokta ile üst ölü nokta arasındaki açı advanced angle n.
üst ölü noktadan sonra after top dead center n.
alt ölü merkez sonrası after bottom dead centre n.
üst ölü bölge sonrası after top dead centre n.
üst ölü bölge öncesi before top dead centre n.
üst ölü bölge top dead centre n.
alt ölü bölge bottom dead centre n.
alt ölü bölge öncesi before bottom dead centre n.
üst ölü nokta top dead center n.
alt ölü nokta bottom dead center n.
ölü hacim dead space n.
ölü nokta dead spot n.
ölü aks dead axle n.
ölü fiyatı verme lowball n.
ölü hacim clearance volume n.
ölü nokta dead center n.
ölü nokta flat spot n.
üst ölü nokta top dead center n.
üst ölü nokta sensörü top dead center sensor n.
üst ölü noktadan önce before top dead center n.
üst ölü noktadan sonra after top dead center n.
buji kıvılcımının zamanlamasını piston strokunun üst ölü noktasından sonrasına denk gelecek şekilde tekrar ayarlamak retard v.
alt ölü nokadan önce before bottom dead center expr.
alt ölü notadan sonra after bottom dead center expr.
Aeronautic
irtifa ölü sahası altitude slot n.
irtifa ölü sahası altitude hole n.
ölü zamanı dead time n.
ölü nokta dead spot n.
Marine
ölü ağırlık deadweight n.
ölü navlun deadfreight n.
ölü gemi dead ship n.
Medical
ölü stratum korneum hücresi corneocyte n.
ölü doğan stillborn n.
ölü sertliği rigor mortis n.
ölü katılığı rigor mortis n.
ölü hızı death rate n.
ölü vücudunun kesilerek incelenmesi thanatopsy n.
ölü beyin hücresi dead brain cell n.
gözelerin ölü dokuya dönüşmesi necrobiosis n.
ölü doku oluşumu infarction n.
ölü açımı autopsy n.
ölü doku infarct n.
ölü bölge dead zone n.
ölü beyin hücreleri dead brain cells n.
ölü doğum oranı rate of stillbirths n.
ölü kol sendromu dead arm syndrome n.
ölü cilt yüzeyi hücresi dead surface skin cell n.
yüzeydeki ölü cilt hücresi dead surface skin cell n.
cildi ölü hücrelerden arındırma exfoliation n.
ölü lekesi livor mortis n.
ölü lekesi postmortem lividity n.
ölü ve yaralıları sebep ve ciddiyete göre sınıflandırıp raporlamaya yarayan terim casualty category n.
ölü fetüs başının sefalotrip ile dışarı çıkarılması cephalotripsy n.
ölü fetüs başını küçülterek çıkarmaya yarayan alet cephalotribe n.