Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | direct v. | yönlendirmek | ||
We are convinced that the way you direct the Council will depend not least upon your behaviour in these matters at home. Konsey'i nasıl yönlendireceğinizin en azından evinizde bu konulardaki davranışlarınıza bağlı olacağına inanıyoruz. More Sentences |
||||
Common Usage | direct v. | yöneltmek | ||
I would direct this question to the President-in-Office of the Council, if she happens to be listening. Eğer dinliyorsa, bu soruyu Konsey Dönem Başkanına yöneltmek isterim. More Sentences |
||||
Common Usage | direct v. | yönetmek | ||
Do you know who directed it? Bunu kimin yönettiğini biliyor musunuz? More Sentences |
||||
Common Usage | direct adj. | direkt | ||
We have no direct control over the information collected by these cookies. Bu çerezler tarafından toplanan bilgiler üzerinde direkt kontrolümüz yoktur. More Sentences |
||||
Common Usage | direct adj. | doğrudan | ||
Nevertheless, other ways of transmission cannot be ruled out, such as direct close contact with an infected person. Bununla birlikte, enfekte bir kişiyle doğrudan yakın temas gibi diğer bulaşma yolları da göz ardı edilemez. More Sentences |
||||
General | ||||
General | direct v. | yöneltmek | ||
Our group supports the strains of criticism the rapporteurs direct at the Commission's proposals. Grubumuz raportörlerin Komisyonun tekliflerine yönelttiği eleştirileri desteklemektedir. More Sentences |
||||
General | direct v. | yönetmek | ||
Nicotero is expected to direct three additional episodes in the fifth season. Nicotero'nun beşinci sezonda üç bölüm daha yöneteceği bekleniyor. More Sentences |
||||
General | direct v. | emretmek | ||
Mr Yoshida directed me to come at once. Bay Yoshida hemen gelmemi emretti. More Sentences |
||||
General | direct v. | yönetmenlik yapmak | ||
Was it difficult both directing and starring in the film at once? Aynı anda hem yönetmenlik yapıp hem de filmde oynamak zor oldu mu? More Sentences |
||||
General | direct adj. | doğru | ||
It would be justified to direct more funds into the research of fusion energy than what the Commission is proposing. Füzyon enerjisi araştırmalarına Komisyonun önerdiğinden daha fazla fon aktarılması doğru olacaktır. More Sentences |
||||
General | direct adj. | açık | ||
Poor people are clearly involved in terrorist actions, but those directing operations are not poor. Yoksul insanların terör eylemlerine karıştığı açıktır ancak operasyonları yönetenler yoksul değildir. More Sentences |
||||
General | direct adj. | doğrudan | ||
I offer you my sincere thanks for your direct answer. Doğrudan cevabınız için size en içten teşekkürlerimi sunuyorum. More Sentences |
||||
General | direct adj. | açık sözlü | ||
He is very direct about it. Bu konuda çok açık sözlü. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | direct adj. | doğrudan | ||
We reject, however, the many direct and indirect indulgences in the report of private companies. Bununla birlikte, özel şirketlerin raporunda yer alan çok sayıdaki doğrudan ve dolaylı müsamahayı reddediyoruz. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | direct v. | yön vermek | ||
We can now further direct our work on the development of the next stage on the soil strategy. Artık toprak stratejisinin bir sonraki aşamasının geliştirilmesine yönelik çalışmalarımıza daha fazla yön verebiliriz. More Sentences |
||||
General | ||||
General | direct n. | postanın doğrudan adrese teslim edilmesi | ||
General | direct v. | yol göstermek | ||
General | direct v. | komuta etmek | ||
General | direct v. | direktif vermek | ||
General | direct v. | yolu tarif etmek | ||
General | direct v. | aydınlatmak | ||
General | direct v. | atfetmek | ||
General | direct v. | tevcih etmek | ||
General | direct v. | sahneye koymak | ||
General | direct v. | göstermek | ||
General | direct v. | çevirmek | ||
General | direct v. | idare etmek | ||
General | direct v. | doğrultmak | ||
General | direct v. | (teslim edilecek mesaj veya paketin) dış kısmına alıcının ismini ve adresini yazmak | ||
General | direct v. | üstüne yazmak | ||
General | direct v. | düşmanlık etmek | ||
General | direct v. | odaklanmak | ||
General | direct v. | muhtemel bir girişim veya uygulama için tesis etmek | ||
General | direct v. | bilgi ve danışmanlık vererek yardımcı olmak | ||
General | direct v. | emir yayınlamak | ||
General | direct v. | hedef almak | ||
General | direct v. | yürütmek | ||
General | direct adj. | doğruca | ||
General | direct adj. | araçsız | ||
General | direct adj. | sarih | ||
General | direct adj. | doğrudan doğruya | ||
General | direct adj. | dosdoğru | ||
General | direct adj. | duraklamadan | ||
General | direct adj. | dürüst | ||
General | direct adj. | toksözlü | ||
General | direct adj. | düz | ||
General | direct adj. | vasıtasız | ||
General | direct adj. | aktarmasız | ||
General | direct adj. | anlaşılır | ||
General | direct adj. | müstakim | ||
General | direct adj. | kesin | ||
General | direct adj. | dolaysız | ||
General | direct adj. | açık sözlü ve mutlak | ||
General | direct adj. | dolaysız şekilde iletilen | ||
General | direct adj. | açıkça ifade edilen | ||
General | direct adj. | net | ||
General | direct adj. | asıl noktaya yönlendiren | ||
General | direct adj. | etkili | ||
General | direct adj. | etkin | ||
General | direct adj. | birinci elden deneyimlenen | ||
General | direct adj. | kişisel olarak tecrübe edilen | ||
General | direct adj. | ilk ağızdan | ||
General | direct adj. | ilk elden | ||
General | direct adj. | faal, kişisel ve sorumlu | ||
General | direct adj. | vekilsiz | ||
General | direct adj. | vekil atanmamış | ||
General | direct adv. | hemen | ||
General | direct adv. | sapmadan | ||
General | direct adv. | kısa yoldan | ||
General | direct adv. | kestirmeden | ||
General | direct adv. | orijinalini kesintiye uğratmadan | ||
General | direct adv. | kaynağından saptırmadan | ||
General | direct adv. | araya giren faktör olmaksızın | ||
General | direct adv. | ara kademe olmadan | ||
General | direct adv. | saptırıcı faktörler olmaksızın | ||
General | direct adv. | araya komisyoncu sokmadan | ||
General | direct adv. | aracısız olarak | ||
General | direct adv. | açık bir şekilde | ||
General | direct adv. | kesin surette | ||
General | direct adv. | harfi harfine | ||
Law | ||||
Law | direct v. | resmi talimatla emretmek | ||
Law | direct v. | kararname ile emretmek | ||
Law | direct adj. | vicahi | ||
Politics | ||||
Politics | direct adj. | vekillerinki yerine halkın oyları ile sonuçlanan | ||
Politics | direct adj. | vekillerinki yerine seçmenin oylarıyla gerçekleşen | ||
Technical | ||||
Technical | direct adj. | boya sabitleştirici kimyasal olmadan boyanabilen | ||
Technical | direct adj. | substantif | ||
Technical | direct adv. | mekanik olarak birleştirilmiş | ||
Technical | direct adv. | mekanik olarak iç içe olan | ||
Technical | direct adv. | mekanik olarak temas eden | ||
Technical | direct adv. | elektriksel olarak temas halinde olan | ||
Aeronautic | ||||
Aeronautic | direct n. | direkt uçuş | ||
Math | ||||
Math | direct adj. | doğru (orantı) | ||
Math | direct adj. | terimlerinden birindeki artışın diğer terimin artması ile, azalışın da diğer terimin azalması ile sonuçlanan (orantı) | ||
Math | direct adj. | birim (fonksiyonu) | ||
Math | direct adj. | özdeşlik (fonksiyonu) | ||
Math | direct adj. | her zaman tanım kümesindeki değeri veren (fonksiyon) | ||
Logic | ||||
Logic | direct adj. | önermelerden sonuca giden (ispat) | ||
Physics | ||||
Physics | direct adj. | doğru akıma ait | ||
Physics | direct adj. | doğru akım ile ilişkili | ||
Physics | direct adj. | yönü birincil akımla aynı olan (ikincil indüksiyon akımı) | ||
Astronomy | ||||
Astronomy | direct adj. | gezegenlere özgü şekilde batıdan doğuya doğru hareket eden (gök cismi) | ||
Astronomy | direct adj. | geri hareket etmeyen (gök cismi) | ||
Astronomy | direct adj. | retro hareketi olmayan (gök cismi) | ||
Astronomy | direct adj. | durum açısının arttığı yönü takip eden (çift yıldız) | ||
Astronomy | direct adj. | saat yönünün tersine hareket eden (çift yıldız) | ||
Astronomy | direct adj. | dikey yüzeyi bulunup pusulanın dört ana yönünden herhangi birine doğrudan dönük olan (güneş saati) | ||
Linguistics | ||||
Linguistics | direct adj. | dolaysız | ||
Linguistics | direct adj. | düzvarım | ||
Music | ||||
Music | direct n. | bir sonraki notanın perdesini gösteren üzere konulan, nota çizgisinin veya kağıdının sonundaki sembol | ||
Music | direct v. | (müzik parçasını veya müzisyenleri) yönetmek | ||
Music | direct adj. | aynı yönde olan (melodik perde değişimi) | ||
Music | direct adj. | kök pozisyonunda olan (perde farkı veya akor) | ||
Music | direct adj. | sırası değiştirilmemiş | ||
Theatre | ||||
Theatre | direct v. | (oyunculara) oyun provasında yönlendirmede bulunmak | ||
Cinema | ||||
Cinema | direct v. | (oyunculara, kameramanlara) film çekiminde yönlendirmede bulunmak |