|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
gece ortaya çıkan |
nocturnal adj.
|
|
General |
|
2 |
General |
güneş fırtınaları sonucu ortaya çıkan görsel olgu |
aurora borealis n.
|
|
3 |
General |
fazla miktarda glikojen depolanması şeklinde ortaya çıkan metabolik bir hastalık |
glycogenesis n.
|
|
4 |
General |
daha sonradan ortaya çıkan etki |
aftereffect n.
|
|
5 |
General |
düşünce hayatında ortaya çıkan yeni akım |
current n.
|
|
6 |
General |
geceleri ortaya çıkan bir güve türü |
noctuid n.
|
|
7 |
General |
bir anda ortaya çıkan tehdit |
immediate threat n.
|
|
8 |
General |
ortaya çıkan gelişmeler |
the emerging developments n.
|
|
9 |
General |
ortaya çıkan bilgi |
revealed knowledge n.
|
|
10 |
General |
ortaya çıkan ışık |
emerging light n.
|
|
11 |
General |
ortaya çıkan yeni özellikler |
emergent properties n.
|
|
12 |
General |
milattan önce 2. yüzyılda ortaya çıkan bir yahudi mezhebi |
pharisaism n.
|
|
13 |
General |
hesap yapıldıktan sonra ortaya çıkan masraflar |
back charges n.
|
|
14 |
General |
kendiliğinden ortaya çıkan duygular |
nature n.
|
|
|
15 |
General |
1970'lerde ortaya çıkan manevi ve bilinç arttırıcı akımlar bütünü |
new age n.
|
|
16 |
General |
ortaya çıkan kimse |
emergent n.
|
|
17 |
General |
ortaya çıkan kişi |
emergent n.
|
|
18 |
General |
sonradan ortaya çıkan aksaklık |
joker n.
|
|
19 |
General |
1980'lerde ortaya çıkan bir dans stili |
vogueing n.
|
|
20 |
General |
afrika'da ortaya çıkan atalara tapınma biçiminde bir din |
voudouism n.
|
|
21 |
General |
afrika'da ortaya çıkan atalara tapınma biçiminde bir din |
vodun n.
|
|
22 |
General |
1920'li yıllarda abd'de ortaya çıkan bir dans |
black bottom n.
|
|
23 |
General |
belirli dönemlerde yeniden ortaya çıkan şey |
hardy perennial n.
|
|
24 |
General |
belirli bir uyaran sonucu ortaya çıkan engramların oluşturduğu şablon |
meaning n.
|
|
25 |
General |
zihnin çabukluğu ve dikkati ile ortaya çıkan zeka |
mental dexterity n.
|
|
26 |
General |
ingiltere kilisesi'ndeki wesleyan dirilişiyle ortaya çıkan mezheplerden birinin üyesi |
methodist n.
|
|
27 |
General |
(yüz kasılması sonucu ortaya çıkan) alaycı yüz ifadesi |
rictus n.
|
|
28 |
General |
(kasılma sonucu ortaya çıkan) açıklık |
rictus n.
|
|
29 |
General |
m.s. 1346'da ortaya çıkan bir kıyafet süslemesi |
dagges n.
|
|
30 |
General |
bir şey eridiğinde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
31 |
General |
bir şey çözündüğünde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
32 |
General |
bir şey sıvılaştığında ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
33 |
General |
kurt ve köpeğin çiftleşmesi sonucu ortaya çıkan yavru |
demiwolf n.
|
|
34 |
General |
varsayımsal veya mevcut verilerle yapılan hızlı akıl yürütme sonucu ortaya çıkan ispat |
demonstration n.
|
|
|
35 |
General |
aniden ortaya çıkan bir şey dalga |
gust n.
|
|
36 |
General |
birden fazla biçimde ortaya çıkan organizma, halk hikayesi gibi oluşumlara verilen ad |
multiform n.
|
|
37 |
General |
ortaya çıkan etki |
rub-off n.
|
|
38 |
General |
ihmal sonucu ortaya çıkan olumsuz etki |
rust n.
|
|
39 |
General |
kültürel sınırlamaların önemsenmemesi sonucu ortaya çıkan serbest davranış |
disinhibition n.
|
|
40 |
General |
yıldız etkisinde ortaya çıkan mizaç |
influence [obsolete] n.
|
|
41 |
General |
gelişigüzel ortaya çıkan önemsiz şey |
dribble n.
|
|
42 |
General |
çok sayıda çizgi ile ortaya çıkan şekil |
polygram n.
|
|
43 |
General |
ilk olarak on altıncı yüzyılda ortaya çıkan bir maya destanı |
popol vuh n.
|
|
44 |
General |
tavırla ortaya çıkan saygınlık |
consequence n.
|
|
45 |
General |
on dokuzuncu yüzyılın ortasında ispanya'da ortaya çıkan bir mimari tarzı |
isabellino style n.
|
|
46 |
General |
gülünce ortaya çıkan çukurlara verilen ad |
gelasin n.
|
|
47 |
General |
ortaya çıkan durum |
ordination n.
|
|
48 |
General |
bölünme ile ortaya çıkan şey |
partage n.
|
|
49 |
General |
kazıma sonucu ortaya çıkan şey |
scarification n.
|
|
50 |
General |
metal kesme sırasında ortaya çıkan metal tozu |
scissil n.
|
|
51 |
General |
socinus önderliğinde polonya'da ortaya çıkan akılcı öğretiler bütünü |
socinianism n.
|
|
52 |
General |
(gelişimin bozulması ile ortaya çıkan) şekil bozukluğu |
stasimorphy n.
|
|
53 |
General |
yün yıkanırken ortaya çıkan sabunsu atık su |
sud n.
|
|
54 |
General |
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün |
symphyogenesis n.
|
|
55 |
General |
sonucunda ortaya çıkan |
resultant adj.
|
|
56 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
subsequent adj.
|
|
57 |
General |
yeni ortaya çıkan |
of recent vintage adj.
|
|
58 |
General |
yavaş ilerleyen/gerçekleşen/ortaya çıkan |
slow-to-materialize adj.
|
|
59 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
acolouthic adj.
|
|
60 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
acoluthic adj.
|
|
61 |
General |
bilimsel ve endüstriyel gelişim sonucu ortaya çıkan |
technological adj.
|
|
62 |
General |
cehennemde ortaya çıkan |
hell-born adj.
|
|
63 |
General |
geceleri ortaya çıkan |
night adj.
|
|
64 |
General |
son dönemde ortaya çıkan şey anlamındaki, şaka yollu veya aşağılayıcı sıfat |
nouveau adj.
|
|
65 |
General |
son dönemde ortaya çıkan şey anlamındaki, şaka yollu veya aşağılayıcı sıfat |
nouveaux adj.
|
|
66 |
General |
1970'lerde ortaya çıkan manevi ve bilinç arttırıcı akımlar bütününe ait veya ilgili |
new age adj.
|
|
67 |
General |
cehennemde ortaya çıkan |
hellborn adj.
|
|
68 |
General |
aşırı planlama sonucu ortaya çıkan |
overplanned adj.
|
|
69 |
General |
denizaşırı ülkelerde ortaya çıkan |
overseas adj.
|
|
70 |
General |
uykusuzluk döneminde ortaya çıkan |
insomniac adj.
|
|
71 |
General |
ölmeden biraz önce ortaya çıkan |
dying adj.
|
|
72 |
General |
istek sonucu ortaya çıkan |
fanatic adj.
|
|
73 |
General |
mantıklı çıkarımla ortaya çıkan |
consequent adj.
|
|
74 |
General |
bir şeyin kendi içinde ortaya çıkan |
internal adj.
|
|
|
75 |
General |
duyu organı içinde ortaya çıkan |
internal adj.
|
|
76 |
General |
sabit hacimde ortaya çıkan |
isometric adj.
|
|
77 |
General |
sabit hacimde ortaya çıkan |
isometrical adj.
|
|
78 |
General |
kendi içinde ortaya çıkan |
self-born adj.
|
|
79 |
General |
fransa'da 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan mimari tarza ait veya ilgili |
beaux arts adj.
|
|
80 |
General |
ansızın ortaya çıkan |
subitaneous adj.
|
|
81 |
General |
ansızın ortaya çıkan |
subitany adj.
|
|
82 |
General |
rüzgar ile ortaya çıkan |
subventaneous adj.
|
|
83 |
General |
… içinde ortaya çıkan anlamına gelen ön ek |
idio- pref.
|
|
84 |
General |
karlı bir yere bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması |
snow-blindness n.
|
|
Colloquial |
|
85 |
Colloquial |
yorgunluk ve uyku eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan göz altı lekeleri |
coon eye n.
|
|
86 |
Colloquial |
yorgunluk ve uyku eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan göz altı lekeleri |
coon eyes n.
|
|
87 |
Colloquial |
aniden ortaya çıkan durum/görev |
fire drill n.
|
|
88 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
89 |
Colloquial |
erkek genital bölgesinde kızarıklıkla ortaya çıkan enfeksiyon |
gunge n.
|
|
90 |
Colloquial |
dolaylı etki sonucu ortaya çıkan şey |
knock-on [uk] n.
|
|
91 |
Colloquial |
alkol yoksunluğu veya aşırı tüketimi sonucu ortaya çıkan ve öldürücü olabilen aşırı korku |
horror n.
|
|
92 |
Colloquial |
(özellikle suç soruşturması sırasında ortaya çıkan) bir dizi bağlantılı finansal işlem ve takas |
money trail n.
|
|
93 |
Colloquial |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
crotch-rot n.
|
|
Idioms |
|
94 |
Idioms |
başlangıçta ortaya çıkan sorunlar |
teething problems n.
|
|
95 |
Idioms |
birden oluşan/ortaya çıkan güruh |
flash mob n.
|
|
96 |
Idioms |
birden oluşan/ortaya çıkan güruh |
flashmob n.
|
|
97 |
Idioms |
birden oluşan/ortaya çıkan güruh |
a flash mob n.
|
|
98 |
Idioms |
bir faaliyet/çaba sonucu ortaya çıkan ürünler/meyveler |
the fruits of (something) n.
|
|
99 |
Idioms |
bir faaliyet/çaba sonucu ortaya çıkan ürün/meyve |
the fruit of (something) n.
|
|
Trade/Economic |
|
100 |
Trade/Economic |
bir sektörde ulusal düzeyde toplu pazarlık sonucu ortaya çıkan ücret oranlarını ve diğer çalışma koşullarını kapsayan yazılı resmi anlaşmalar |
national agreement n.
|
|
101 |
Trade/Economic |
belediye hizmetleri dolayısıyla taşınmazların değerinde ortaya çıkan yükselmenin takdiri |
assessment for improvement n.
|
|
102 |
Trade/Economic |
belli koşulların gerçekleşmesi ile ortaya çıkan kar |
contingent profit n.
|
|
103 |
Trade/Economic |
bilanço tarihinden sonra ortaya çıkan ve düzeltme gerektiren olaylar |
adjusting event after the balance sheet date n.
|
|
104 |
Trade/Economic |
bilanço tarihinden sonra ortaya çıkan ve düzeltme gerektiren olaylar |
adjusting events after the balance sheet date n.
|
|
105 |
Trade/Economic |
bir gayrimenkulde masraf yapılmaksızın ortaya çıkan değer artışı |
unearned increment n.
|
|
106 |
Trade/Economic |
bilanço tarihinden sonra ortaya çıkan olaylar |
events occurring after the balance sheet date n.
|
|
107 |
Trade/Economic |
bir değişkende zaman içinde bir dönemden diğerine ortaya çıkan değişmelerin giderilmesi |
detrend n.
|
|
108 |
Trade/Economic |
cari dönemde ortaya çıkan yeniden değerleme artışları |
amount of revaluation increase in current period n.
|
|
109 |
Trade/Economic |
gayrimenkul iyileştirilmeleri sonucunda ortaya çıkan kıymetin takdiri |
assessment for improvements n.
|
|
110 |
Trade/Economic |
hükümet bütçesinde belli bir yılın uygulamasında ortaya çıkan açık veya fazla |
actual deficit n.
|
|
111 |
Trade/Economic |
işyerinde diğer çalışanlar veya işverenler tarafından tekrarlanan saldırılar şeklinde ortaya çıkan psikolojik baskı |
mobbing n.
|
|
112 |
Trade/Economic |
kredi notu iyi olmayan kişilerin birincil piyasa yerine faiz oranı diğerlerine göre daha yüksek bir imkandan ipotekli konut kredisi edinmesiyle ortaya çıkan kredi türü |
sub prime n.
|
|
113 |
Trade/Economic |
kredi notu iyi olmayan kişilerin birincil piyasa yerine faiz oranı diğerlerine göre daha yüksek bir imkandan ipotekli konut kredisi edinmesiyle ortaya çıkan kredi türü |
subprime n.
|
|
114 |
Trade/Economic |
masrafların düşülmesi sonrası ortaya çıkan bakiye |
marginal balance n.
|
|
115 |
Trade/Economic |
ortaya çıkan denge |
resulting balance n.
|
|
116 |
Trade/Economic |
tarifeler sonucu etkin olmayan kaynak kullanımı ile yurt içi üretimin artırılması ve tüketimde ortaya çıkan bozulmaların toplum açısından toplam maliyeti |
protection costs of a tariff n.
|
|
117 |
Trade/Economic |
tüketici maliyetlerinin düşmesi ile ortaya çıkan tüketim artışı |
rebound effect n.
|
|
118 |
Trade/Economic |
tüketici maliyetlerinin düşmesi ile ortaya çıkan tüketim artışı |
takeback effect n.
|
|
119 |
Trade/Economic |
tüketici maliyetlerinin düşmesi ile ortaya çıkan tüketim artışı |
offsetting behavior n.
|
|
120 |
Trade/Economic |
ülkenin ticaret yapmakta olduğu göreceli mal fiyatlarında ortaya çıkan değişme |
terms-of-trade effect n.
|
|
121 |
Trade/Economic |
üretimde birlikte ortaya çıkan malların fiyatlandırılması |
multiple product pricing n.
|
|
122 |
Trade/Economic |
üretim sürecinde kullanılması dolayısıyla sermaye araçlarında ortaya çıkan aşınma ve eskime |
depreciation n.
|
|
123 |
Trade/Economic |
yeni ortaya çıkan açık |
incipient deficit n.
|
|
124 |
Trade/Economic |
(şirketin satın alınması veya birleşmesi sonrası ortaya çıkan) hissedarlar savaşı |
proxy fight n.
|
|
125 |
Trade/Economic |
(şirketin satın alınması veya birleşmesi sonrası ortaya çıkan) hissedarlar savaşı |
proxy battle n.
|
|
126 |
Trade/Economic |
fayda-maliyet analizinde analizi yapılan program var iken ortaya çıkan sonuçlar ile program yokken ortaya çıkan sonuçların değerlendirilmesi ilkesi |
with-without principle n.
|
|
127 |
Trade/Economic |
aniden ortaya çıkan şirketlerin birbiriyle kurumsal birleşme furyası/dalgası/çılgınlığı |
merger-mania n.
|
|
128 |
Trade/Economic |
tüm yatırımlar için geçerli olmayıp belirli bir yatırımın belirli tahvilleri nedeniyle ortaya çıkan (yatırım riski) |
nonsystemic adj.
|
|
129 |
Trade/Economic |
ölümden sonra ortaya çıkan |
posthumous adj.
|
|
Law |
|
130 |
Law |
bir olayın meydana gelmesinden önceki bir tarihin konulmasıyla ortaya çıkan tarih hatası |
prochronism n.
|
|
131 |
Law |
bir olayın meydana gelmesinden sonraki bir tarihin konulmasıyla ortaya çıkan tarih hatası |
metachronism n.
|
|
132 |
Law |
hukuken rızası geçerli sayılmayan belli yaş altındaki kişilerle zorlama olmaksızın ilişki kurulması durumunda ortaya çıkan suç |
statutory rape n.
|
|
133 |
Law |
suçun işlenmesi neticesinde ortaya çıkan illegal ürün |
productum sceleris n.
|
|
134 |
Law |
yargılama veya karar sonrası ortaya çıkan haksızlığın giderilmesi |
relief from judgment or order n.
|
|
135 |
Law |
davalının ceza infaz kararı sonrası ortaya çıkan ve tahliyesini mümkün kılan bir duruma ilişkin yazı |
audita querela n.
|
|
136 |
Law |
(anglo-sakson hukukunda) hısmı katletme durumunda ortaya çıkan zararın tazminatı |
maegbote n.
|
|
137 |
Law |
(anglo-sakson hukukunda) hısmı katletme durumunda ortaya çıkan zararın tazminatı |
magbote n.
|
|
138 |
Law |
fikir alışverişiyle ortaya çıkan |
consultary adj.
|
|
Politics |
|
139 |
Politics |
dış devletlerin uzaktan dinlenmesi, ortaya çıkan bilgilerin işlenmesi ve analizi ile elde edilen istihbarat |
telint n.
|
|
140 |
Politics |
1970'lerin sonunda dünya komünist hareketindeki bölünme sonucunda ortaya çıkan marksizm-leninizm'in revizyonizm karşıtı bir türü |
hoxhaism n.
|
|
141 |
Politics |
19. yüzyılda ortaya çıkan ve filistin'de yahudi devleti kurmayı amaçlayan bir hareket |
zionist movement n.
|
|
142 |
Politics |
marx'ın öğretilerinin lenin tarafından geliştirilmesi ile ortaya çıkan komünizm teorisi ve uygulaması |
marxism-leninism n.
|
|
143 |
Politics |
1933'te ispanya'da ortaya çıkan faşist hareket |
falange n.
|
|
144 |
Politics |
1990'larda ortaya çıkan bir feminist pank hareketi ve kültürü |
riot grrrl n.
|
|
145 |
Politics |
(britanya'da) kökenini 1830'larda ortaya çıkan toriler'den alan sağ görüşlü ana parti |
conservative party n.
|
|
146 |
Politics |
mısır'da ortaya çıkan islami bir terör örgütü |
islamic group n.
|
|
147 |
Politics |
ekvador'da ortaya çıkan bir terör örgütü |
sol rojo n.
|
|
148 |
Politics |
ekvador'da ortaya çıkan bir terör örgütü |
puka inti n.
|
|
149 |
Politics |
abd'nin iki ana partisinden biri olup erken 19. yüzyılda ortaya çıkan ve günümüzde sosyal reformcu ve enternasyonalist politikalarla ilişkilendirilen partiye ait veya ilişkin |
democratic adj.
|
|
Industry |
|
150 |
Industry |
metal kesme veya şekillendirme sonucu ortaya çıkan ince çıkıntı veya pürüzlü alan |
burr n.
|
|
Technical |
|
151 |
Technical |
çeliği işlerken ortaya çıkan renk tonu |
tempering color n.
|
|
152 |
Technical |
daha sonradan ortaya çıkan etki |
after-effect n.
|
|
153 |
Technical |
metalin kesilmesi sırasında ortaya çıkan metal tozu |
scissel n.
|
|
154 |
Technical |
demir döküm sırasında ortaya çıkan katışıklı grafit cürufu |
keesh n.
|
|
155 |
Technical |
bir cihazın çalışmaya başlaması veya düzensiz bir şekilde hareket etmesi ile, hareketli aksamlarının arasındaki boşluk veya gevşeklik kaynaklı ortaya çıkan gıcırtılı ses veya sarsıntı |
lash n.
|
|
156 |
Technical |
dövülme veya işlenme sırasında ortaya çıkan izlere benzeyen çentik veya çöküntü |
malleation n.
|
|
157 |
Technical |
(harf veya harfin bir bölümünü ifade eden sinyal lambasının aniden açılması ile ortaya çıkan) ani ışık parlaması |
dot n.
|
|
158 |
Technical |
şapta yan ürün olarak ortaya çıkan sarı renkli demir silikat |
slam n.
|
|
159 |
Technical |
mikrografiler ile ortaya çıkan |
micrographic adj.
|
|
160 |
Technical |
mikrografi alınırken ortaya çıkan |
micrographic adj.
|
|
Computer |
|
161 |
Computer |
ortaya çıkan biçem |
resulting style n.
|
|
162 |
Computer |
sona erdirildikten sonra yeniden ortaya çıkan görev |
zombie object n.
|
|
163 |
Computer |
uzun ve karmaşık yazılımların anlaşılmasında ortaya çıkan bir sorun |
yo-yo problem n.
|
|
Mechanic |
|
164 |
Mechanic |
ısının mekanik eşdeğerinin ısı sabiti ile çarpılıp mutlak sıcaklığa bölünmesiyle ortaya çıkan sonuç |
thermic weight n.
|
|
165 |
Mechanic |
ısının mekanik eşdeğerinin ısı sabiti ile çarpılıp mutlak sıcaklığa bölünmesiyle ortaya çıkan sonuç |
heat weight n.
|
|
166 |
Mechanic |
ısının mekanik eşdeğerinin ısı sabiti ile çarpılıp mutlak sıcaklığa bölünmesiyle ortaya çıkan sonuç |
thermodynamic function n.
|
|
167 |
Mechanic |
ısının mekanik eşdeğerinin ısı sabiti ile çarpılıp mutlak sıcaklığa bölünmesiyle ortaya çıkan sonuç |
entropy n.
|
|
Textile |
|
168 |
Textile |
tekstil işlemi sırasında atık olarak ortaya çıkan kısa ve hafif iplik |
flying n.
|
|
Architecture |
|
169 |
Architecture |
16. yüzyılın sonunda ispanya'da abartılı rönesans süslemelerine tepki olarak ortaya çıkan bir mimari ve mobilya tarzı |
desornamentado style n.
|
|
170 |
Architecture |
roma tiyatrolarında kaveanın merdivenlerle bölünmesiyle ortaya çıkan kama şeklinde oturma sırası |
cuneus n.
|
|
171 |
Architecture |
20. yüzyılın ilk yıllarında abd'de ortaya çıkan, düz hatları ve kare parçaları ile dikkat çeken, düz, koyu renkli ve ağır bir mobilya tarzına ait veya ilişkin |
mission adj.
|
|
172 |
Architecture |
bizans imparatorluğu'nda ortaya çıkan mimari tarza ait veya ilgili |
byzantian adj.
|
|
173 |
Architecture |
17. ve 18. yüzyıl fransası'nın eyaletlerinde ortaya çıkan mobilya ve süsleme tarzına ait veya ilişkin |
french provincial adj.
|
|
174 |
Architecture |
17. ve 18. yüzyıl fransası'nın eyaletlerinde ortaya çıkan mobilya ve süsleme tarzına benzer |
french provincial adj.
|
|
Lighting |
|
175 |
Lighting |
oksihidrojen alevindeki bazı maddelerin akkorlaşması sonucu ortaya çıkan ışık |
oxyhydrogen light n.
|
|
Transportation |
|
176 |
Transportation |
denizde meydana gelen hasar nedeniyle ortaya çıkan gemi veya yük kaybı |
average n.
|
|
Aeronautic |
|
177 |
Aeronautic |
uçakla seyahat ederken zaman dilimlerinin geçilmesi halinde ortaya çıkan ve vücudun gece gündüz ritminin bozulmasına yol açan bir fiziksel rahatsızlık |
jetlag n.
|
|
178 |
Aeronautic |
kanat kaldırma kuvveti azaldığında ortaya çıkan kanat açısı |
stall angle n.
|
|
179 |
Aeronautic |
kanat kaldırma kuvveti azaldığında ortaya çıkan kanat açısı |
stalling angle n.
|
|
Mining |
|
180 |
Mining |
çinko sublimasyonu sırasında ortaya çıkan çinko oksit |
cadmia n.
|
|
181 |
Mining |
kömür çıkarırken ortaya çıkan ince taneli kömür ve toz |
makings n.
|
|
182 |
Mining |
kalay cevherinin işlenmesi sırasında ortaya çıkan kil veya maden atıkları |
loob n.
|
|
183 |
Mining |
mineralin ısı uygulanmasıyla ortaya çıkan özellikleri |
pyrognostics n.
|
|
Medical |
|
184 |
Medical |
ayak parmaklarının yukarıya yönelip, kişinin topuğu üzerinde yürümesi şeklinde ortaya çıkan ortopedik bozukluk |
talipes calcaneus n.
|
|
185 |
Medical |
laboratuvar ortamında döllenme ya da diğer üreme teknolojileriyle ortaya çıkan, genellikle düşük hcg ve implantasyon öncesi düşük yapma ile karakterize gebelik |
chemical pregnancy n.
|
|
186 |
Medical |
özellikle işitme sinirinde ruhsal açıdan sağlıklı olmayan değişime bağlı olarak sinir sisteminin bazı bölümlerinde ortaya çıkan bir tür sağırlık |
nervous deafness n.
|
|
187 |
Medical |
aniden ortaya çıkan hastalık |
fulminant n.
|
|
188 |
Medical |
anne kanı ile fetal kan arasında rh uyuşmazlığı nedeniyle yeni doğan çocukta ortaya çıkan patolojik durum |
erythroblastosis fetalis n.
|
|
189 |
Medical |
apoptosis sonrasında ortaya çıkan kalıntılar (içinde organel ya da kromozom parçaları bulunur) |
blebs n.
|
|
190 |
Medical |
ara sıra ortaya çıkan bir rahatsızlık |
occasional annoyance n.
|
|
191 |
Medical |
bir hastalık sonrasında ortaya çıkan patolojik değişimler |
sequela n.
|
|
192 |
Medical |
geç ortaya çıkan tip 1 otoimmün poliglandüler yetersizlik |
late presented autoimmune polyglandular syndrome type n.
|
|
193 |
Medical |
insan beyninin oluşumu ve gelişimi esnasında ortaya çıkan geçici kısım |
neuromere n.
|
|
194 |
Medical |
kortikosteroid hormonların aşırı salgılanmasıyla ortaya çıkan rahatsızlık |
cushing's syndrome n.
|
|
195 |
Medical |
kortikosteroid hormonların aşırı salgılanmasıyla ortaya çıkan rahatsızlık |
hyperadrenocorticism n.
|
|
196 |
Medical |
müller kanallarının gelişimsel bozukluğu sonrası ortaya çıkan utero-vajinal atrezi ile karakterize bir hastalık |
mayer-rokitansky-küstner-hauser syndrome n.
|
|
197 |
Medical |
müller kanallarının gelişimsel bozukluğu sonrası ortaya çıkan utero-vajinal atrezi ile karakterize bir hastalık |
mullerian agenesis n.
|
|
198 |
Medical |
simvastatin nedeniyle ortaya çıkan disfoni |
simvastatin-induced dysphonia n.
|
|
199 |
Medical |
subakut olarak ortaya çıkan ileri kognitif yıkım |
subacute severe cognitive deterioration n.
|
|
200 |
Medical |
tedavi ile ortaya çıkan yan etkiler |
treatment-emergent adverse events n.
|
|
201 |
Medical |
uzun süre hastanede tedavi görülmesi sonrası ortaya çıkan psikolojik rahatsızlık (genellikle çocuklarda görülür) |
hospitalism n.
|
|
202 |
Medical |
yanlış tıbbi uygulama/hekim hatası sonucu ortaya çıkan hastalık |
iatrogenesis n.
|
|
203 |
Medical |
yanlış tıbbi uygulama/hekim hatası sonucu ortaya çıkan hastalık |
iatrogenic artifact n.
|
|
204 |
Medical |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
crotch rot n.
|
|
205 |
Medical |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
gym itch n.
|
|
206 |
Medical |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
dhobie itch n.
|
|
207 |
Medical |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
tinea cruris n.
|
|
208 |
Medical |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
ringworm of the groin n.
|
|
209 |
Medical |
(bir ilacın kesilmesi halinde ortaya çıkan) yoksunluk etkisi |
rebound effect n.
|
|
210 |
Medical |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
jock itch n.
|
|
211 |
Medical |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
crotch itch n.
|
|
212 |
Medical |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
eczema marginatum n.
|
|
213 |
Medical |
hastalık sonucu ortaya çıkan durum |
sequelae n.
|
|
214 |
Medical |
melaninin parçalanması ile ortaya çıkan ve cilde sarı rengini veren bir pigment |
melanoid n.
|
|
215 |
Medical |
bazı cilt sorunlarında ortaya çıkan şeffaf bir madde |
hyalin n.
|
|
216 |
Medical |
bazı cilt sorunlarında ortaya çıkan şeffaf bir madde |
hyaline n.
|
|
217 |
Medical |
hızlı dönen vücudun aniden durması sonucu ortaya çıkan nistagmus |
post-rotational nystagmus n.
|
|
218 |
Medical |
havalı matkap kullananlarda parmak uçlarında uyuşma ve morarma ile ortaya çıkan bir hastalık |
dead fingers n.
|
|
219 |
Medical |
belirli bir hastalık sonucu ortaya çıkan hipertansiyon |
secondary hypertension n.
|
|
220 |
Medical |
hastalık sonrası ortaya çıkan patolojik değişimler |
sequel n.
|
|
221 |
Medical |
miyokard enfarktüsü ile ilişkili ortaya çıkan bozukluk |
shock n.
|
|
222 |
Medical |
çocuk yaşta ortaya çıkan |
child-onset adj.
|
|
223 |
Medical |
gündüz ortaya çıkan |
diurnal adj.
|
|
224 |
Medical |
erişkin yaşta ortaya çıkan |
adult-onset adj.
|
|
225 |
Medical |
yüzde simetrik şekilde ortaya çıkan |
symmetrically localized on the face adj.
|
|
226 |
Medical |
hastalıkta bazen ortaya çıkan (belirti) |
assident adj.
|
|
227 |
Medical |
ince damarların tıkanması veya sıkışmasıyla ortaya çıkan |
veno-occlusive adj.
|
|
228 |
Medical |
(hekim tedavisi sonucu) kazara ortaya çıkan |
iatrogenic adj.
|
|
229 |
Medical |
istenmeden ortaya çıkan |
iatrogenic adj.
|
|
230 |
Medical |
doğum sırasında (genellikle anneyle ilgili olarak) ortaya çıkan |
intrapartum adj.
|
|
231 |
Medical |
yaralanmanın üzerinden zaman geçtikten sonra ortaya çıkan |
secondary adj.
|
|
232 |
Medical |
hastalık veya hasar sonrası ortaya çıkan |
sequential adj.
|
|
233 |
Medical |
(normal uzunluktaki bir gebelikte) beklenenden önce ortaya çıkan |
preterm adj.
|
|
Anatomy |
|
234 |
Anatomy |
omuriliğin her iki tarafında ortaya çıkan 31 çift sinirden biri |
nervus spinalis n.
|
|
235 |
Anatomy |
iç kulağın gelişiminde ortaya çıkan kese biçiminde oluşum |
otic vesicle n.
|
|
236 |
Anatomy |
göğüs ve bel bölgelerinde ortaya çıkan |
thoracicolumbar adj.
|
|
237 |
Anatomy |
göğüs ve bel bölgelerinde ortaya çıkan |
thoracolumbar adj.
|
|
238 |
Anatomy |
bulbusta ortaya çıkan |
oblongatal adj.
|
|
239 |
Anatomy |
medülla oblongata'da ortaya çıkan |
oblongatal adj.
|
|
Psychology |
|
240 |
Psychology |
bireyde yaygın olarak ortaya çıkan kişilik özellikleri |
character type n.
|
|
241 |
Psychology |
bazı zihinsel bozukluklarda ortaya çıkan, dünyanın, kişinin zihninin, bedeninin veya benliğinin olmadığı sanrısı |
nihilism n.
|
|
242 |
Psychology |
bazı zihinsel bozukluklarda ortaya çıkan, dünyanın, kişinin zihninin, bedeninin veya benliğinin olmadığı sanrısı |
nihilistic delusion n.
|
|
243 |
Psychology |
çoklu kişilik bozukluğunda ortaya çıkan farklı kişilik |
alter n.
|
|
244 |
Psychology |
muhakeme sürecinde ortaya çıkan hataların kökeninde bulunan hususlar |
dyslogy n.
|
|
245 |
Psychology |
dissosiyatif bozukluk tarafından ortaya çıkan |
dissociative adj.
|
|
Physiology |
|
246 |
Physiology |
katabolik süreç sonucu ortaya çıkan madde |
katastate n.
|
|
247 |
Physiology |
burundaki koku alma reseptörleri gaz halindeki belirli kimyasallarla uyarıldığında ortaya çıkan his |
olfactory sensation n.
|
|
248 |
Physiology |
(hareket veya faaliyet) vurma sonucu ortaya çıkan |
ideomotor adj.
|
|
249 |
Physiology |
(hareket veya faaliyet) çarpma etkisi ile ortaya çıkan |
ideomotor adj.
|
|
Pathology |
|
250 |
Pathology |
enfarktüs ya da iltihap durumunda ortaya çıkan beyin yumuşaması |
red softening n.
|
|
251 |
Pathology |
sebebi kesin bilinemeyen, zührevi enfeksiyon sonucu olarak ortaya çıkan üretra inflamasyonu |
nonspecific urethritis n.
|
|
252 |
Pathology |
kornea üzerinde ortaya çıkan beyazımsı leke |
nebula n.
|
|
253 |
Pathology |
böbreğin normal vazopressin seviyelerine yanıt verememesi nedeniyle ortaya çıkan şekersiz diyabet |
nephrogenic diabetes insipidus n.
|
|
254 |
Pathology |
nöroepitelyumda ortaya çıkan kötü huylu tümör |
neuroepithelioma n.
|
|
255 |
Pathology |
güneşe veya aşırı sıcağa maruz kalma nedeniyle ortaya çıkan halsizlik |
thermic fever n.
|
|
256 |
Pathology |
güneşe veya aşırı sıcağa maruz kalma nedeniyle ortaya çıkan halsizlik |
insolation n.
|
|
257 |
Pathology |
güneşe veya aşırı sıcağa maruz kalma nedeniyle ortaya çıkan halsizlik |
siriasis n.
|
|
258 |
Pathology |
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon |
type I allergic reaction n.
|
|
259 |
Pathology |
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon |
immediate allergy n.
|
|
260 |
Pathology |
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon |
atopic allergy n.
|
|
261 |
Pathology |
bir şeye karşı hassas olan kimsede teması takiben dakikalar içinde ortaya çıkan alerjik reaksiyon |
atopy n.
|
|
262 |
Pathology |
çoğunlukla genç kadınlarda gıda veya ilaçlara alerji sonucu ortaya çıkan ödem |
angioedema n.
|
|
263 |
Pathology |
çoğunlukla genç kadınlarda gıda veya ilaçlara alerji sonucu ortaya çıkan ödem |
quincke's edema n.
|
|
264 |
Pathology |
çoğunlukla genç kadınlarda gıda veya ilaçlara alerji sonucu ortaya çıkan ödem |
periodic edema n.
|
|
265 |
Pathology |
çoğunlukla genç kadınlarda gıda veya ilaçlara alerji sonucu ortaya çıkan ödem |
giant hives n.
|
|
266 |
Pathology |
çoğunlukla genç kadınlarda gıda veya ilaçlara alerji sonucu ortaya çıkan ödem |
atrophedema n.
|
|
267 |
Pathology |
tek bir bölgede ortaya çıkan egzamanın vücudun tamamına yayılması |
autoeczematization n.
|
|
268 |
Pathology |
ağız mukozasında hastalık semptomu olarak ortaya çıkan döküntüler |
enanthem n.
|
|
269 |
Pathology |
ağız mukozasında hastalık semptomu olarak ortaya çıkan döküntüler |
enanthema n.
|
|
270 |
Pathology |
endometriyumun rahim dışında gelişmesiyle ortaya çıkan ağrılı hastalık |
endometriosis n.
|
|
271 |
Pathology |
kanlı idrarın ayrışmasıyla ortaya çıkan kan zehirlenmesi |
urosepsis n.
|
|
272 |
Pathology |
iştah kaybı, şişkinlik, kilo kaybı, kas ağrısı ve steatore şeklinde ortaya çıkan, çölyak hastalığı, spru ve kistik fibroz ile ilişkilendirilen bir sendrom |
malabsorption syndrome n.
|
|
273 |
Pathology |
atlarda belirli aralıklarla gelen ateş, depresyon, halsizlik, ödem ve kansızlık şeklinde ortaya çıkan bir hastalık |
malarial fever n.
|
|
274 |
Pathology |
beyin ve karaciğerde bakır birikmesi sonucu ortaya çıkan ve nadir görülen bir kalıtsal hastalık |
wilsons disease n.
|
|
275 |
Pathology |
bazen viral bir hastalıktan sonra ortaya çıkan kas ağrısı, aşırı yorgunluk ve halsizlik ile karakterize bir hastalık |
myalgic encephalopathy n.
|
|
276 |
Pathology |
(kolerada istifra veya bağırsak boşaltımı sonucu ortaya çıkan) pirinç suyuna benzer sıvı |
rice-water discharge n.
|
|
277 |
Pathology |
(beyin zarının hücresel infiltrasyonu sonucu ortaya çıkan) serebral menenjit |
choriomeningitis n.
|
|
278 |
Pathology |
yeni doğan bebeklerin doğum kanalında enfekte olması sebebiyle gözlerde ortaya çıkan akut inflamasyon |
ophthalmia neonatorum n.
|
|
279 |
Pathology |
tiroid bezinin yeterince çalışmaması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık |
congenital myxedema n.
|
|
280 |
Pathology |
belirgin semptomları olmayıp hafif durumlarda ortaya çıkan hastalık |
insidious disease n.
|
|
281 |
Pathology |
hipofiz bezi tümörünün aşırı acth hormonu salgılamasıyla ortaya çıkan bir rahatsızlık |
cushing disease n.
|
|
282 |
Pathology |
aşırı miktarda kortizola maruz kalma sonucu ortaya çıkan bir grup semptom |
cushing syndrome n.
|
|
283 |
Pathology |
hipofiz bezi tümörünün aşırı acth hormonu salgılamasıyla ortaya çıkan bir rahatsızlık |
cushing's disease n.
|
|
284 |
Pathology |
aralıklarla ortaya çıkan hastalık |
intermittent [dated] n.
|
|
285 |
Pathology |
rahim duvarında ortaya çıkan iyi huylu tümör |
fibroid n.
|
|
286 |
Pathology |
ince silis tozunun uzun süreli solunması sonucu ortaya çıkan bir hastalık |
pneumonoultramicroscopicsilicovolcanoconiosis n.
|
|
287 |
Pathology |
ince silis tozunun uzun süreli solunması sonucu ortaya çıkan bir hastalık |
pneumonoultramicroscopicsilicovolcanokoniosis. n.
|
|
288 |
Pathology |
çocuklarda görülen ve gece ortaya çıkan bir tür üst solunum yolu tıkanıklığı |
stridulous laryngitis n.
|
|
289 |
Pathology |
ilk defa ve birdenbire ortaya çıkan |
primary adj.
|
|
Pharmaceutics |
|
290 |
Pharmaceutics |
asetil klorür, asetik anhidrit veya sıradan tannik asidin etkileşimiyle ortaya çıkan, gri ve sarımsı toz şeklinde bir bileşik |
tannigen n.
|
|
Dermatology |
|
291 |
Dermatology |
özellikle kol ve uyluklardaki yağbezlerinin açıklıklarında sert konik çıkıntılar şeklinde ortaya çıkan keratoz |
keratosis pilaris n.
|
|
292 |
Dermatology |
(alerjik reaksiyon sonucu ortaya çıkan) cilt döküntüsü |
id n.
|
|
Parasitology |
|
293 |
Parasitology |
mısır yeşil kurdu dışındaki çeşitli geceleri ortaya çıkan güve larvalarına verilen ad |
bollworm n.
|
|
Veterinary |
|
294 |
Veterinary |
deride kesecikler şeklinde ortaya çıkan, ineklerde görülen bulaşıcı ve virütik bir hastalık |
kinepox n.
|
|
Math |
|
295 |
Math |
çizgi ya da yüzeyin sabit eksen etrafında döndürülmesiyle ortaya çıkan alanı veya hacmi ölçme işlemi |
centrobaric method n.
|
|
296 |
Math |
iki boyutlu sistemlerde ortaya çıkan bir çeker türü |
strange attractor n.
|
|
Geometry |
|
297 |
Geometry |
paralelkenarın köşesinden daha küçük bir paralelkenar çıkarılması ile ortaya çıkan geometrik şekil |
complement of a parallelogram n.
|
|
Logic |
|
298 |
Logic |
eylemlerde ortaya çıkan argümanları yöneten ilkeler |
practical reason n.
|
|
299 |
Logic |
eylemlerde ortaya çıkan argümanları yöneten ilkeler |
practical reasoning n.
|
|
Physics |
|
300 |
Physics |
bir radyonüklidin radyoaktif bozunması sonucu ortaya çıkan ürün |
daughter nuclide n.
|
|
301 |
Physics |
bir radyonüklidin radyoaktif bozunması sonucu ortaya çıkan ürün |
daughter product n.
|
|
302 |
Physics |
bir radyonüklidin radyoaktif bozunması sonucu ortaya çıkan ürün |
daughter isotope n.
|
|
303 |
Physics |
yüksek enerjili parçacık çarpışması sonucu ortaya çıkan kararsız mezon |
k particle n.
|
|
304 |
Physics |
yüksek enerjili parçacık çarpışması sonucu ortaya çıkan kararsız mezon |
kappa-meson n.
|
|
305 |
Physics |
yüksek enerjili parçacık çarpışması sonucu ortaya çıkan kararsız mezon |
kaon n.
|
|
306 |
Physics |
yüksek enerjili parçacık çarpışması sonucu ortaya çıkan kararsız mezon |
k-meson n.
|
|
307 |
Physics |
yüksek enerjili parçacık çarpışması sonucu ortaya çıkan biri nötr biri pozitif yüklü iki mezondan her biri |
d meson n.
|
|
308 |
Physics |
örgü noktası başına birden fazla atom düşen kristal örgüsü şeklindeki yapılarda ortaya çıkan ve ışık tarafından kolayca uyarılabilen bir fonon |
optical phonon n.
|
|
309 |
Physics |
elementin radyoaktif bozunmasından ortaya çıkan atomik türler |
daughter n.
|
|
310 |
Physics |
(kuantum mekaniğinde) parite işleminin öz değeri olarak ortaya çıkan faz faktörü |
intrinsic parity n.
|
|
311 |
Physics |
sese bağlı olarak ortaya çıkan |
audiogenic adj.
|
|
Chemistry |
|
312 |
Chemistry |
kimyasal işlem sonucu ortaya çıkan madde |
chemical n.
|
|
313 |
Chemistry |
naftalinin solunması ya da yutulması sonucu ortaya çıkan toksik durum |
naphthalene poisoning n.
|
|
314 |
Chemistry |
bazı madenlere nitrik asit eklenmesiyle ortaya çıkan renksiz ve suda az eriyen bir gaz |
nitric oxide n.
|
|
315 |
Chemistry |
bazı madenlere nitrik asit eklenmesiyle ortaya çıkan renksiz ve suda az eriyen bir gaz |
nitrogen monoxide n.
|
|
316 |
Chemistry |
sıradan borik asit ısıtılarak oluşturulan ve özellikle tuz formunda ortaya çıkan bir dibazik asit |
tetraboric acid n.
|
|
317 |
Chemistry |
alkalin ortamda optimal olarak bulunan ve özellikle kemikte yüksek konsantrasyonlarda ortaya çıkan fosfatazlar |
alkaline phosphatase n.
|
|
318 |
Chemistry |
elementin iki veya daha fazla fiziksel halde var olması durumunda ortaya çıkan çeşitli haller |
allotropic state n.
|
|
319 |
Chemistry |
kalay tuzu aşırı alkaliyle işlendiğinde solüsyonda ortaya çıkan tuz |
bell-metal ore n.
|
|
320 |
Chemistry |
amonyum tiyosiyanatın ısıtılması ile elde edilen veya melaminin yan ürünü olarak ortaya çıkan amorf bir bileşik |
melam n.
|
|
321 |
Chemistry |
nükleoproteinlerin parçalanması sonucu ortaya çıkan beyaz veya renksiz kristalli bir bileşik |
hypoxanthine n.
|
|
322 |
Chemistry |
ebeveyn elementteki fosfor-sülfür bağının türevde fosfor-oksijen bağı ile değişmesi sonucu ortaya çıkan organik bileşik |
oxon n.
|
|
323 |
Chemistry |
kimyasalı yoğun ışık parlaması ile ayrıştırıp geçici olarak ortaya çıkan molekül parçalarını spektroskopik olarak gözlemleme |
flash photolysis n.
|
|
Biology |
|
324 |
Biology |
embriyonik hücreden meydana gelerek ortaya çıkan sinir hücresi |
neuroblast n.
|
|
325 |
Biology |
büyüme halkasının dış sınırında nispeten sürekli bir tabaka olarak ortaya çıkan parankima dokusu |
terminal parenchyma n.
|
|
326 |
Biology |
çekirdeğin dörde bölünmesiyle ortaya çıkan mitotik şekil |
tetraster n.
|
|
327 |
Biology |
deneylerde doğal olarak değil, deney düzeneği veya deney prosedürü nedeniyle ortaya çıkan olaylar |
experimental artifact n.
|
|
328 |
Biology |
dna veya rna'nın şeker bileşenine bağlı olarak ortaya çıkan nitrojen içeren pürin veya pirimidin |
base n.
|
|
329 |
Biology |
makro mutasyon sonucu ortaya çıkan canlı |
macromutant n.
|
|
330 |
Biology |
döllenmiş bir yumurtadan ortaya çıkan hücreler |
blastomere n.
|
|
331 |
Biology |
metabolik faaliyetler sonucu ortaya çıkan ürün |
mesostate n.
|
|
332 |
Biology |
bazı filamentöz mantarların parçalanmasıyla ortaya çıkan ince duvarlı bir spor |
oidium n.
|
|
333 |
Biology |
organizmaların bozunması ile ortaya çıkan organik döküntü |
detritus n.
|
|
334 |
Biology |
organizmaların bozunması ile ortaya çıkan organik döküntü |
detritus n.
|
|
335 |
Biology |
küre şeklindeki küçük bakteri grubu dörde bölündüğünde ortaya çıkan şekil |
sarcina form n.
|
|
336 |
Biology |
tekrarlanan nükleer bölünme sonucu ortaya çıkan çok çekirdekli protoplazma kütlesi |
coenocyte n.
|
|
337 |
Biology |
bulunduğu yerde ortaya çıkan (plankton) |
autogenetic adj.
|
|
338 |
Biology |
makro mutasyon sonucu ortaya çıkan |
macromutant adj.
|
|
Biochemistry |
|
339 |
Biochemistry |
otoliz sonucu ortaya çıkan maddeler |
autolysate n.
|
|
340 |
Biochemistry |
otoliz sonucu ortaya çıkan maddeler |
autolyzate n.
|
|
341 |
Biochemistry |
indikanın ayrışması veya oksitlenmesiyle ortaya çıkan, idrarda görülebilen kırmızı bir madde |
urrhodin n.
|
|
342 |
Biochemistry |
fotodinamik terapiyle kanser tedavisinde kullanılan, hemoglobinin asitle tedavi edilmesiyle ortaya çıkan bir porfirin |
hematoporphyrin n.
|
|
343 |
Biochemistry |
albüminli maddenin gastrik ve pankreatik sindirimi sonucu ortaya çıkan bir ürün |
hemipeptone n.
|
|
344 |
Biochemistry |
kas plazmasının pıhtılaşmasından sonra ortaya çıkan ince, sulu sıvı |
muscle serum n.
|
|
345 |
Biochemistry |
serbest radikallerin yağları okside etmesi sonucu ortaya çıkan bir kolesterol türü |
oxidized ldl cholesterol n.
|
|
346 |
Biochemistry |
kan serumundaki albümin ile ortaya çıkan bir globulin karışımı |
serum globulin n.
|
|
347 |
Biochemistry |
albümin ile ortaya çıkan bir globulin |
serum globulin n.
|
|
Marine Biology |
|
348 |
Marine Biology |
bazı hidroidlerin üzerinde ortaya çıkan kapsül |
teleophore n.
|
|
349 |
Marine Biology |
bazı hidroidlerin üzerinde ortaya çıkan kapsül |
gonotheca n.
|
|
350 |
Marine Biology |
bazı hidroidlerin üzerinde ortaya çıkan kapsül |
gonangium n.
|
|
351 |
Marine Biology |
iki farklı türün çifleşmesi sonucu ortaya çıkan tür |
hybrid n.
|
|
Astronomy |
|
352 |
Astronomy |
güneş batımında ortaya çıkan |
acronychal adj.
|
|
353 |
Astronomy |
güneş batımında ortaya çıkan |
acronycal adj.
|
|
354 |
Astronomy |
güneş batımında ortaya çıkan |
acronical adj.
|
|
355 |
Astronomy |
güneş batımında ortaya çıkan |
acronic adj.
|
|
356 |
Astronomy |
güneş batımında ortaya çıkan |
acronyctous adj.
|
|
357 |
Astronomy |
gün batımında ortaya çıkan |
acronyc adj.
|
|
Zoology |
|
358 |
Zoology |
karadaki çukurlarda ve bodur ormanlarda yaşayan, geceleri ortaya çıkan bir kurbağa |
northern casque-headed frog (pternohyla fodiens) n.
|
|
359 |
Zoology |
karadaki çukurlarda ve bodur ormanlarda yaşayan, geceleri ortaya çıkan bir kurbağa |
lowland burrowing treefrog n.
|
|
360 |
Zoology |
afrika'ya özgü, genellikle ağaçta yalnız yaşayan ve gece ortaya çıkan bir yaban faresi |
tree coney n.
|
|
361 |
Zoology |
geceleri ortaya çıkan güve türünün larvası |
cabbage looper n.
|
|
362 |
Zoology |
siyam ile birman kedisinin melezleştirilmesi ile ortaya çıkan evcil kedi ırkı |
tonkinese n.
|
|
363 |
Zoology |
abd'nin batısındaki kayalık ve dağlık yamaçlarda yaşayan, gündüzleri ortaya çıkan gri kahverengi bir kemirgen |
american pika (ochotona princeps) n.
|
|
364 |
Zoology |
ilk olarak man adası'nda ortaya çıkan kuyruksuz bir kedi ırkı |
manx n.
|
|
Botanic |
|
365 |
Botanic |
tohumun çimlenmesinde ortaya çıkan ilk filiz |
acrospire n.
|
|
366 |
Botanic |
mandalina ile greyfurt ağacının çaprazlanmasıyla ortaya çıkan bir melez ağaç |
tangelo n.
|
|
367 |
Botanic |
mandalina ile greyfurt ağacının çaprazlanmasıyla ortaya çıkan bir melez ağaç |
tangelo tree n.
|
|
368 |
Botanic |
pas mantarının yaşam döngüsünün son aşamasında ortaya çıkan klamidospor |
teliospore n.
|
|
369 |
Botanic |
ilkbaharın başı veya sonbaharın sonu gibi ortaya çıkan yenebilir çayır mantarı |
winter mushroom n.
|
|
370 |
Botanic |
bir mantardan kaynaklanan, meyveler üzerinde beyaz püstüller halinde ortaya çıkan bir üzüm hastalığı |
white rot n.
|
|
371 |
Botanic |
genellikle mantar kaynaklı ortaya çıkan, yapraklarda, saplarda veya meyvelerde küçük beneklerin çıkmasına neden olan bir bitki hastalığı |
measles n.
|
|
372 |
Botanic |
mantar, virüs enfeksiyonu veya beslenme yetersizliği sonucu ortaya çıkan bir bitki hastalığı |
rosette n.
|
|
373 |
Botanic |
çeşitli nedenlerle ortaya çıkan bitki hastalığı semptomu |
rosette n.
|
|
374 |
Botanic |
mantar, virüs enfeksiyonu veya beslenme yetersizliği sonucu ortaya çıkan bir bitki hastalığı |
rosette disease n.
|
|
375 |
Botanic |
çeşitli nedenlerle ortaya çıkan bitki hastalığı semptomu |
rosette disease n.
|
|
376 |
Botanic |
doğal biçimi amorf olan çiçekte anomali olarak ortaya çıkan düzenli yapı |
epanody n.
|
|
377 |
Botanic |
yapraklarda beyaz öbekler oluşması ve bazı bölümlerin orantısızlaşması şeklinde ortaya çıkan anormal durum |
silvertop palmetto n.
|
|
Agriculture |
|
378 |
Agriculture |
arazinin işgali sonucu ortaya çıkan |
predial adj.
|
|
Breeding |
|
379 |
Breeding |
yanlışlıkla ortaya çıkan melez |
bastard n.
|
|
Fishery |
|
380 |
Fishery |
balina yağının çıkarılması sonucu ortaya çıkan atık |
gurry n.
|
|
Social Sciences |
|
381 |
Social Sciences |
yöneticilik gibi pozisyonların erkeklerle bağdaştırılması sonucu ortaya çıkan yanlılığa dikkat çekmek için kullanılan bir tabir |
think manager-think male n.
|
|
382 |
Social Sciences |
colorado, utah, new mexico ve arizona'da ortaya çıkan bir kızılderili kültürünün bir üyesi |
ancestral puebloan n.
|
|
383 |
Social Sciences |
colorado, utah, new mexico ve arizona'da ortaya çıkan bir kızılderili kültürüne ait veya ilgili |
ancestral puebloan adj.
|
|
Literature |
|
384 |
Literature |
20 yüzyılın sonunda ortaya çıkan bir avangart şiir akımı |
flarf poetry n.
|
|
385 |
Literature |
1950'lerde ortaya çıkan bir grup ingiliz yazardan oluşan ve sosyal konuları protesto eden bir grup |
angry young man n.
|
|
386 |
Literature |
ispanya'da ortaya çıkan hicivsel kurgu türüne ait veya ilgili |
picaresque adj.
|
|
387 |
Literature |
19. yüzyılın ikinci yarısında fransız şiirinde ortaya çıkan parnasizm akımına ait |
parnassian adj.
|
|
388 |
Literature |
19. yüzyılın ikinci yarısında fransız şiirinde ortaya çıkan parnasizm akımı ile ilişkili |
parnassian adj.
|
|
Linguistics |
|
389 |
Linguistics |
normal kromozom çiftlerinin bulunmamasından ötürü ortaya çıkan bir genetik bozukluk |
nullisomic n.
|
|
390 |
Linguistics |
ağız kapalıyken gırtlaktan gelen sesle ortaya çıkan bir yumuşak ünsüz harf |
voiced stop n.
|
|
391 |
Linguistics |
retrofleks artikülasyon sonucu ortaya çıkan ses |
retroflection n.
|
|
392 |
Linguistics |
retrofleks artikülasyon sonucu ortaya çıkan ses |
retroflexion n.
|
|
393 |
Linguistics |
birçok farklı dilde ortaya çıkan edebi form |
cosmopolite n.
|
|
394 |
Linguistics |
dilin yapısında zaman içinde ortaya çıkan değişiklikler |
drift n.
|
|
395 |
Linguistics |
(ses, harf) yazımda yer almadığı halde okunuşta ortaya çıkan |
intrusive adj.
|
|
History |
|
396 |
History |
fransız devrimi sırasında ortaya çıkan korku krallığı |
terror n.
|
|
397 |
History |
(19 mayıs 1780'de) kanada'nın new england bölgesinde açıklanamayan sebepten ortaya çıkan yoğun karanlık |
the dark day n.
|
|
398 |
History |
horozun mısır tanelerini yerken ortaya çıkan harflerin aldığı şekille bakılan bir fal |
alectoromancy n.
|
|
399 |
History |
horozun mısır tanelerini yerken ortaya çıkan harflerin aldığı şekille bakılan bir fal |
alectryomancy n.
|
|
400 |
History |
14. yüzyılın sonlarına doğru ingiltere'de ortaya çıkan dini ve siyasi hareket |
lollardy n.
|
|
401 |
History |
(sihizm'de) 17. yüzyılda ortaya çıkan ve günümüzde de sihler arasında önemli bir fikir ayrılığı olmayı sürdüren militan bir teokrasi |
khalsa n.
|
|
402 |
History |
mısır irfaniyesi ve hristiyanlığın bir araya gelmesi ile ortaya çıkan bir hareket |
valentinianism n.
|
|
403 |
History |
haçlı seferleri sırasında ortaya çıkan, hristiyanların mağribiler üzerindeki zaferini simgeleyen bir savaş dansı |
morisco n.
|
|
404 |
History |
haçlı seferleri sırasında ortaya çıkan, hristiyanların mağribiler üzerindeki zaferini simgeleyen bir savaş dansı |
morisca n.
|
|
405 |
History |
15. yüzyıl italyası'nda ortaya çıkan ve yoksul kimselere düşük faizle borç para veren tefeci kuruluşları |
mount of piety n.
|
|
406 |
History |
18. yüzyılda ortaya çıkan bir rus mezhebine mensup kimse |
dukhobors n.
|
|
407 |
History |
18. yüzyılda ortaya çıkan bir rus mezhebine mensup kimse |
dukhobor n.
|
|
408 |
History |
iskenderiye'de ortaya çıkan, hazreti isa'nın vücudunun bozulmaz olduğunu savunan antik bir mezhep |
incorruptible n.
|
|
Archaeology |
|
409 |
Archaeology |
m.ö. 2500-1100 arasında yunanistan'da ortaya çıkan bir tunç çağı kültürü |
helladic civilisation n.
|
|
410 |
Archaeology |
m.ö. 2500-1100 arasında yunanistan'da ortaya çıkan bir tunç çağı kültürü |
helladic civilization n.
|
|
411 |
Archaeology |
m.ö. 2500-1100 arasında yunanistan'da ortaya çıkan bir tunç çağı kültürü |
helladic culture n.
|
|
Religious |
|
412 |
Religious |
18. yüzyılın ikinci yarısında doğu avrupa'da ortaya çıkan, kalbin temizliğine inanan ve dini kurallara bağlı bir ortodoks yahudi mezhebi |
chasidim n.
|
|
413 |
Religious |
18. yüzyılın ikinci yarısında doğu avrupa'da ortaya çıkan ve kalbin temizliğine inanan ve dini kurallara bağlı bir ortodoks yahudi mezhebi |
chasidism n.
|
|
414 |
Religious |
18. yüzyılın ikinci yarısında doğu avrupa'da ortaya çıkan ve kalbin temizliğine inanan ve dini kurallara bağlı bir ortodoks yahudi mezhebi |
chassidim n.
|
|
415 |
Religious |
18. yüzyılın ikinci yarısında doğu avrupa'da ortaya çıkan ve kalbin temizliğine inanan ve dini kurallara bağlı bir ortodoks yahudi mezhebi |
hassidim n.
|
|
416 |
Religious |
18. yüzyılın ikinci yarısında doğu avrupa'da ortaya çıkan ve kalbin temizliğine inanan ve dini kurallara bağlı bir ortodoks yahudi mezhebi |
chassidism n.
|
|
417 |
Religious |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
themistian n.
|
|
418 |
Religious |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoete n.
|
|
419 |
Religious |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoite n.
|
|
420 |
Religious |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoetae n.
|
|
421 |
Religious |
bir yerde ortadan kaybolup başka yerde ortaya çıkan nesneler |
asport n.
|
|
422 |
Religious |
fransa'da ortaya çıkan bir hristiyan mezhebinin üyeleri |
vaudois n.
|
|
423 |
Religious |
ürdün'de ortaya çıkan ve ırak'ta günümüze kadar gelen, vaftizci yahya'nın mesih olduğuna inan küçük gnostik bir mezhebe üye kimse |
mandaean n.
|
|
424 |
Religious |
ürdün'de ortaya çıkan ve ırak'ta günümüze kadar gelen, vaftizci yahya'nın mesih olduğuna inanan küçük gnostik bir mezhebe üye kimse |
mandean n.
|
|
425 |
Religious |
1722^de moravya'da ortaya çıkan bir protestan kilisesi |
moravian church n.
|
|
426 |
Religious |
ingiltere'de ortaya çıkan, tanrı ile bireyler arasındaki dini makamları reddeden bir dinsel hareket |
independency n.
|
|
Philosophy |
|
427 |
Philosophy |
thomas aquinas'ın öğretilerinden hareketle ortaya çıkan neo-skolastik felsefe |
neo-thomism n.
|
|
428 |
Philosophy |
(kant felsefesinde) akılda ortaya çıkan ideal bilgiyi oluşturan |
regulative adj.
|
|
Environment |
|
429 |
Environment |
daha önceden var olduğu bilinmeyen bir yerde ortaya çıkan canlı |
immigrant n.
|
|
430 |
Environment |
yeni ortaya çıkan kirleticiler |
emergent pollutants n.
|
|
431 |
Environment |
yün yıkanırken ortaya çıkan sabunsu atık su |
suds n.
|
|
Geography |
|
432 |
Geography |
kırsal kesimden ortaya çıkan |
nonurban adj.
|
|
Geology |
|
433 |
Geology |
sönmüş volkanın ağzını kapatan ve çevresindeki kayaların aşınmasıyla ortaya çıkan katı lav bloğu |
neck n.
|
|
434 |
Geology |
asiküler kristallerde ortaya çıkan bir bizmut, kurşun ve bakır sülfürü |
needle ore n.
|
|
435 |
Geology |
(şist ve gnays gibi yapraklı metamorfik kayaçlarda ortaya çıkan) büyük göz şekilli mineral |
augen n.
|
|
436 |
Geology |
kuzey avrupa'da sondan bir önceki pleistosen dönemde ortaya çıkan tortular |
saale glaciation n.
|
|
437 |
Geology |
kayaların aşınmasıyla ortaya çıkan mavimsi gri bir küre |
blueberry n.
|
|
438 |
Geology |
ilk jeolojik ufuk dışındaki bir yerde yeniden ortaya çıkan |
recurrent adj.
|
|
439 |
Geology |
tek bir oluşum süreci sonucu ortaya çıkan (sıradağ) |
monogenetic adj.
|
|
440 |
Geology |
kayaların parçalanması ve parçacıkların katmanlar halinde birikmesiyle ortaya çıkan |
descensional adj.
|
|
441 |
Geology |
(kireç taşı, volkan birikintisi) çoklu şekilde ortaya çıkan |
polygene adj.
|
|
442 |
Geology |
(kireç taşı, volkan birikintisi) çoklu şekilde ortaya çıkan |
polygenetic adj.
|
|
443 |
Geology |
(kireç taşı, volkan birikintisi) çoklu şekilde ortaya çıkan |
polygenic adj.
|
|
Military |
|
444 |
Military |
iki askeri araç aynı hedefe yönlendirildiğinde ortaya çıkan uyuşmazlık |
time over target conflict n.
|
|
445 |
Military |
merminin hedefe başarılı olarak çarptıktan sonra zırh malzemesi sünek ise ortaya çıkan çiçek gibi açılmış görüntü |
petalling n.
|
|
446 |
Military |
savaş nedeniyle ortaya çıkan gereksinimleri karşılamak amacıyla bir şehir veya topluluktan toplanan para |
war chest n.
|
|
447 |
Military |
belirli bir bölgede muharebelerin kritik oranda şiddetlenmesiyle ortaya çıkan ve ulusal ve müttefik komutanlar tarafından özel ve derhal müdahale gerektiren beklenmedik durum |
emergency in war n.
|
|
448 |
Military |
nükleer silahın ani infilak anında ortaya çıkan merkezi parçalanma noktası |
zero point n.
|
|
Hunting |
|
449 |
Hunting |
patlama anında ortaya çıkan gazın belirli yönlere yöneltilmesini sağlayan çerçeve yapısı |
gas ring n.
|
|
Sport |
|
450 |
Sport |
tayland'da ortaya çıkan bir dövüş sporu |
muay thai n.
|
|
451 |
Sport |
sportif yarışmada rakibin yaptığı hata sonucu ortaya çıkan sayı alma fırsatı |
opening n.
|
|
Art |
|
452 |
Art |
1950'lerde fransa'da ortaya çıkan ve tuval üzerine rastgele yapılan el izi, leke ve karalamalarla nitelenen bir resim sanatı |
tachism n.
|
|
453 |
Art |
1950'lerde fransa'da ortaya çıkan ve tuval üzerine rastgele yapılan el izi, leke ve karalamalarla nitelenen bir resim sanatı |
tachisme n.
|
|
454 |
Art |
1925-1940 arasında ortaya çıkan bir dekoratif ve mimari akım |
art deco n.
|
|
455 |
Art |
1925-1940 arasında ortaya çıkan bir dekoratif ve mimari akım |
deco n.
|
|
456 |
Art |
1960'ların sonlarında italya'da ortaya çıkan bir minimalist sanat akımı |
arte povera n.
|
|
457 |
Art |
ingiltere'de ortaya çıkan kübizm ve fütürizmden etkilenen kısa ömürlü bir sanat ve edebiyat akımı |
vorticism n.
|
|
458 |
Art |
savaş sonrası dönemde japonya'da ortaya çıkan çağdaş bir dışavurumcu dans stili |
buto n.
|
|
459 |
Art |
amerika'da ortaya çıkan bir sanat hareketi |
synchronism n.
|
|
460 |
Art |
gauguin ve nabiler öncülüğünde ortaya çıkan bir sembolizm türü |
synthetism n.
|
|
461 |
Art |
bizans imparatorluğu'nda ortaya çıkan çok renkli ve stilize dini sanat tarzıyla ilgili |
byzantian adj.
|
|
462 |
Art |
bizans imparatorluğu'nda ortaya çıkan çok renkli ve stilize dini sanat tarzına ait |
byzantian adj.
|
|
463 |
Art |
bizans imparatorluğu'nda ortaya çıkan çok renkli ve stilize dini sanat tarzıyla ilgili |
byzantine adj.
|
|
464 |
Art |
bizans imparatorluğu'nda ortaya çıkan çok renkli ve stilize dini sanat tarzına ait |
byzantine adj.
|
|
Music |
|
465 |
Music |
1940’tan sonra ortaya çıkan bir caz türü |
neo jazz n.
|
|
466 |
Music |
1941 sonrası ortaya çıkan caz tarzları |
new jazz n.
|
|
467 |
Music |
new orleans’ta 1914’te ortaya çıkan geleneksel caz |
new orleans jazz n.
|
|
468 |
Music |
batı popüler müziğinde punk rocktan esinlenerek ortaya çıkan bir müzik akımı |
new wave n.
|
|
469 |
Music |
güney teksas'ta ortaya çıkan müzik türü |
tejano n.
|
|
470 |
Music |
80'lerde ortaya çıkan bir heavy metal müzik türü |
thrash n.
|
|
471 |
Music |
seksenlerin başında ortaya çıkan sert bir metal müzik türü |
thrash metal n.
|
|
472 |
Music |
ses tellerinin çok az bir şekilde birleşmesiyle ortaya çıkan ses |
falsetto n.
|
|
473 |
Music |
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü |
shoegaze n.
|
|
474 |
Music |
1980'lerin sonunda ingiltere'de ortaya çıkan bir rock müzik türü |
shoegazing n.
|
|
475 |
Music |
1970'lerde ortaya çıkan bir rock müzik tarzı |
art rock n.
|
|
476 |
Music |
1970'lerde ortaya çıkan bir rock müzik tarzı |
progressive rock n.
|
|
477 |
Music |
britanya'da 90'lı yıllarda ortaya çıkan bir tür elektronik dans müziği |
uk garage n.
|
|
478 |
Music |
1970'lerde almanya'da ortaya çıkan bir rock müzik türü |
kraut rock n.
|
|
479 |
Music |
16. yüzyılda italya'da ortaya çıkan bir şarkı türü |
villanella n.
|
|
480 |
Music |
1960'larda liverpool'da ortaya çıkan beatles gibi grupların yaptığı pop müzik |
mersey beat n.
|
|
481 |
Music |
1960'larda liverpool'da ortaya çıkan beatles gibi gruplara özgü olan pop müziğin etkili olduğu dönem |
mersey beat n.
|
|
482 |
Music |
san francisco körfez bölgesi’nde ortaya çıkan bir hip-hop müzik tarzı |
hyphy n.
|
|
483 |
Music |
soul müziğin zirve yaptığı dönemin ardından ortaya çıkan bir müzik türü |
retro-soul n.
|
|
484 |
Music |
ses uyumu sonucu ortaya çıkan işitsel bütünlük |
rhythm n.
|
|
485 |
Music |
1990'larda abd'de ortaya çıkan bir feminist pank müziği |
riot grrrl n.
|
|
486 |
Music |
mississippi deltası'nda ortaya çıkan bir blues türü |
delta blues n.
|
|
487 |
Music |
sekiz diyatonik derece aralıklı iki nota çalındığında ortaya çıkan ahenk |
octave n.
|
|
488 |
Music |
1950'lerde ortaya çıkan bir popüler müzik türü |
rock 'n' roll n.
|
|
489 |
Music |
1950'lerde ortaya çıkan bir popüler müzik türü |
rock-and-roll n.
|
|
490 |
Music |
teksas ve meksika sınırında ortaya çıkan popüler bir dans müziği tarzı |
conjunto n.
|
|
491 |
Music |
bahama adaları'nda ortaya çıkan kalipso müziği |
goombay n.
|
|
492 |
Music |
18. yüzyılda fransa'da ortaya çıkan hareketli bir dans |
cotilion n.
|
|
493 |
Music |
1980'li yılların başında ortaya çıkan punk ve country karışımı bir müzik tarzı |
cowpunk n.
|
|
494 |
Music |
17. yüzyılda fransa'da ortaya çıkan bir dans |
courante n.
|
|
495 |
Music |
17 ve 18. yüzyıllarda italya'da ortaya çıkan canlı bir dans |
courante n.
|
|
496 |
Music |
17. yüzyılda fransa'da ortaya çıkan bir dans |
coranto n.
|
|
497 |
Music |
17 ve 18. yüzyıllarda italya'da ortaya çıkan canlı bir dans |
coranto n.
|
|
498 |
Music |
17. yüzyılda fransa'da ortaya çıkan bir dans |
corrente n.
|
|
499 |
Music |
17 ve 18. yüzyıllarda italya'da ortaya çıkan canlı bir dans |
corrente n.
|
|
500 |
Music |
fransa'da ortaya çıkan hızlı bir dans |
couranto n.
|
|