sıkışık

Sens de "sıkışık" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 32 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	sıkışık	congested adj.
The main roads to the city center were heavily congested. Şehre giden yollar fazlasıyla sıkışıktı. More Sentences
2	Common Usage	sıkışık	jammed adj.
General
3	General	sıkışık	tight adj.
Ou team is working under a very tight deadline. Ekibimiz çok sıkışık bir teslim tarihi çerçevesinde çalışıyor. More Sentences
4	General	sıkışık	cramped adj.
The conference hall was cramped and airless. Konferans salonu sıkışık ve havasızdı. More Sentences
Textile
5	Textile	sıkışık	tight-fitting adj.
The tight-fitting tempered glass lids allow you to effortlessly monitor your cooking. Sıkı oturan temperli cam kapaklar, pişirme işleminizi zahmetsizce izlemenizi sağlar. More Sentences
General
6	General	sıkışık	serried adj.
7	General	sıkışık	pressed adj.
8	General	sıkışık	crowded adj.
9	General	sıkışık	close adj.
10	General	sıkışık	dense adj.
11	General	sıkışık	chock adj.
12	General	sıkışık	constricted adj.
13	General	sıkışık	closely spaced adj.
14	General	sıkışık	throng [scottish] adj.
15	General	sıkışık	close adj.
16	General	sıkışık	fast [obsolete] adj.
17	General	sıkışık	squeezy adj.
18	General	sıkışık	strangulate adj.
19	General	sıkışık	spiss adj.
20	General	sıkışık	spiss adj.
Colloquial
21	Colloquial	sıkışık	in a box adj.
22	Colloquial	sıkışık	pushed adj.
Idioms
23	Idioms	sıkışık	hard-pressed adj.
24	Idioms	sıkışık	cheek by jowl adj.
25	Idioms	sıkışık	bumper-to-bumper adj.
Technical
26	Technical	sıkışık	jammed adj.
27	Technical	sıkışık	stiff adj.
Computer
28	Computer	sıkışık	condensed adj.
Textile
29	Textile	sıkışık	tightly fitting adj.
Archaic
30	Archaic	sıkışık	prest adj.
31	Archaic	sıkışık	strict adj.
Slang
32	Slang	sıkışık	jammed (up) adj.

Sens de "sıkışık" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 87 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
General
1	General	sıkışık program	tight schedule n.
In spite of his tight schedule, Tom always has time to spend with his children. Sıkışık programına rağmen Tom'un her zaman çocuklarıyla geçirecek zamanı vardır. More Sentences
2	General	sıkışık durum	push n.
3	General	trafiği sıkışık bir alanın etrafından dolaştıran yol	relief road n.
4	General	trafiğin en sıkışık olduğu saatler	peak traffic hours n.
5	General	sıkışık binalar	dense buildings n.
6	General	acele veya sıkışık zaman	rush hours n.
7	General	sıkışık program	busy schedule n.
8	General	tek bir arazi üzerine sıkışık inşa edilmiş bir dizi tek katlı evden her biri	villa home [australia] n.
9	General	sıkışık duran kimse	huddler n.
10	General	sıkışık duran grup	globe [obsolete] n.
11	General	trafiğin sıkışık olmadığı zaman	off-hour n.
12	General	sıkışık bir durumda olmak	be pressed v.
13	General	sıkışık olmak	be pressed for something v.
14	General	sıkışık olmak	be pressed v.
15	General	çöküp daha sıkışık olmak (kuru bir madde)	settle v.
16	General	arabayı dar/sıkışık bir yere yerleştirmek/park etmek	ease a car into a narrow space v.
17	General	paraya sıkışık olmak	be in financial difficulty v.
18	General	sıkışık olmak	be in financial difficulty v.
19	General	sıkışık hale gelmek	astringe v.
20	General	sıkışık yerleştirmek	snuggle v.
21	General	az sıkışık	loose adj.
22	General	sıkışık olmayan	uncongested adj.
23	General	paraya sıkışık	hard-pressed adj.
24	General	trafiğin sıkışık olmadığı zamanla ilgili	off-hour adj.
25	General	trafiğin sıkışık olmadığı zamanlarda meydana gelen	off-hour adj.
26	General	(kalabalık) sıkışık düzende duran	close adj.
27	General	(el yazısı) küçük ve sıkışık	cramped adj.
28	General	fazla sıkışık	superfirm adj.
29	General	sıkışık durumda	at bay adv.
30	General	sıkışık bir halde	crowdedly adv.
31	General	biraz sıkışık	a bit tight expr.
Phrasals
32	Phrasals	iterek sıkışık/küçük bir yere yerleştirmek	squeeze something in v.
33	Phrasals	iterek sıkışık/küçük bir yere yerleştirmek	squeeze something into something v.
34	Phrasals	sıkışık/kalabalık bir yerde kalmaya zorlamak	stuff in v.
35	Phrasals	(birini) sıkışık/kalabalık (bir yerde/şeyde) kalmaya zorlamak	stuff into (something) v.
36	Phrasals	sıkışık bir şekilde yerleştirmek	jam together v.
37	Phrasals	bir şeyleri sıkışık bir şekilde yerleştirmek	jam something together v.
38	Phrasals	birilerini/bir şeyleri sıkışık bir şekilde yerleştirmek	jam someone or something together v.
39	Phrasals	(bir şeye) sıkışık bir şekilde yerleşmek	squeeze into (something) v.
40	Phrasals	sıkışık bir şekilde yerleşmek	squeeze up v.
41	Phrasals	sıkışık bir şekilde yerleştirmek	squeeze up v.
42	Phrasals	sıkışık (bir şeyden) zar zor çıkmak	worm (one's) way out (of something) v.
Colloquial
43	Colloquial	sıkışık olmak	put to it v.
44	Colloquial	sıkışık durumda	pushed adj.
45	Colloquial	(sıkışık ve küçük bir yerde) iç içe/tıkış tıkış bir vaziyette	at close quarters expr.
46	Colloquial	(sıkışık ve küçük bir yerde) iç içe/tıkış tıkış bir vaziyette	in close quarters expr.
Idioms
47	Idioms	(paraca) sıkışık durumda olma	case of the shorts n.
48	Idioms	(paraca) sıkışık olma	the shorts n.
49	Idioms	(paraca) sıkışık olma	case of the shorts n.
50	Idioms	(paraca) sıkışık durumda olma	the shorts n.
51	Idioms	(birinin) sıkışık takvimi	(one's) plate n.
52	Idioms	sıkışık durum	a tight squeeze n.
53	Idioms	paraya sıkışık olmak	be hard pushed (brit) v.
54	Idioms	paraya sıkışık olmak	be hard up for cash v.
55	Idioms	sıkışık durumda olmak	be in a bind v.
56	Idioms	sıkışık/yanaşık düzende/uyumlu biçimde yürümek	move in lockstep v.
57	Idioms	paraya sıkışık olmak	be hard-pressed v.
58	Idioms	işlerle sıkışık durumda olmak	be up to ninety v.
59	Idioms	işlerle sıkışık durumda olmak	be up to your ears in something v.
60	Idioms	(paraca) sıkışık durumda yakalanmak	be caught in the crunch v.
61	Idioms	sıkışık durumda olmak	be out of pocket v.
62	Idioms	yeri çok sıkışık olmak	be pushed for space v.
63	Idioms	yeri çok sıkışık olmak	be pressed for space v.
64	Idioms	yere, paraya, zamana sıkışık olmak	be pressed/pushed for money, space, time v.
65	Idioms	sıkışık olmak	be packed in like sardines v.
66	Idioms	sıkışık olmak	be packed like sardines v.
67	Idioms	paraya/nakde sıkışık olmak	be strapped for cash v.
68	Idioms	sıkışık olmak	be chock-a-block v.
69	Idioms	dar/sıkışık (bir şeye/bir yere) zorla girmek/sığışmak	worm (one's) way into (something or some place) v.
70	Idioms	(paraca) sıkışık durumda	caught in the crunch adj.
71	Idioms	sıkışık durumda	in a bad spot expr.
Speaking
72	Speaking	bu kadar işinizin arasında/sıkışık zamanınızda bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim	thank you for taking time out of your busy schedule expr.
Technical
73	Technical	az sıkışık	loose adj.
Computer
74	Computer	sıkışık yazdırma	compressed print n.
75	Computer	sıkışık baskı	compressed print n.
Traffic
76	Traffic	sıkışık trafik	heavy traffic n.
77	Traffic	trafikte sıkışık ana yollardan gitmemek için ara sokakları kullanmak	rat-running n.
Railway
78	Railway	vagon gövdesi üzerinde tekerleğin çok sıkışık olduğunda sürtündüğü demir koruma	rub iron n.
Astronomy
79	Astronomy	ultra sıkışık cüce gökada	ultra-compact dwarf galaxy (ucd) n.
80	Astronomy	sıkışık aşırı yoğun cisim	compact ultradense object n.
81	Astronomy	sıkışık yıldız	compact star n.
82	Astronomy	aşırı sıkışık yıldız sistemi	hypercompact stellar system n.
Baseball
83	Baseball	(sıkışık oyun ile) sayı almak	squeeze v.
84	Baseball	(sıkışık oyun ile) koşucuyu üçüncü kaleden saha ortasına getirmek	squeeze v.
Art
85	Art	sıkışık adım	pas de bourrée n.
Printery
86	Printery	sıkışık puntolu	tight adj.
Slang
87	Slang	(bir süreliğine) paraya sıkışık	in the hole for (something) expr.