stuff - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

stuff

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "stuff" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 69 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
stuff n. şey
General
stuff n. kumaş
stuff n. madde
stuff n. zırıltı
stuff n. uyuşturucu
stuff n. öz
stuff n. yünlü kumaş
stuff n. dolgu
stuff n. eşya
stuff n. saçmalık
stuff n. ilaç
stuff n. zımbırtı
stuff n. karakteristikler (belirli bir tipe özgü)
stuff n. yave
stuff n. fodra
stuff n. hamur
stuff n. zırva
stuff n. kereste
stuff n. asıl
stuff n. kağıt hamuru
stuff n. hammadde
stuff n. vatka
stuff n. şey
stuff n. esas
stuff n. uyuşturucu madde
stuff n. saçma
stuff n. bagaj
stuff n. ıvır zıvır
stuff n. ufak tefek şeyler
stuff n. biçilmiş kereste
stuff n. malzeme
stuff n. nesne
stuff n. özdek
stuff n. kıtık
stuff n.
stuff n. nitelik
stuff v. tıkıştırmak
stuff v. tahnit etmek
stuff v. sürmek
stuff v. tıka basa doldurmak
stuff v. tıkınmak
stuff v. tıkmak
stuff v. tıka basa yemek
stuff v. doldurmak
stuff v. tıkamak
stuff v. tıka basa yedirmek
stuff v. macunlamak
stuff v. karınını tıka basa doldurmak
stuff v. (yiyecek) doldurmak
stuff v. içini doldurmak (hayvan)
Idioms
stuff n. fasafiso
stuff n. fasa fiso
Technical
stuff n. kumaş germe donanımı
stuff n. özdek
stuff v. boğmak
stuff v. içini doldurmak
stuff v. tıkamak
stuff v. tapalamak
Computer
stuff n. öğeler
Gastronomy
stuff v. doldurmak
stuff v. iç doldurmak
stuff v. içine doldurmak
Basketball
stuff n. blok yapma
stuff n. smaç yapma
stuff n. şutu kesme
Slang
stuff n. belirli bir davranış
stuff n. davranış
stuff n. para
stuff n. (uyuşturucu anlamında) mal (ceza evi argosu)

Sens de "stuff" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 471 résultat(s)

Anglais Turc
General
hot stuff n. mükemmel kimse
feed stuff n. tavuk yemi
stuff and nonsense! n. devenin başı
stuff and nonsense! n. devenin nalı
raw stuff n. ham madde
feeding stuff n. hayvan yemi
stuff and nonsense n. saçma sapan laf
sob stuff n. aşırı duygusallık
hot stuff n. seksi kimse
kid stuff n. çocukça
food stuff n. yiyecek malzemesi
feed stuff n. yem
garden stuff n. sebze-meyve
drift stuff n. denizde kendi halinde yüzen şeyler
the fun stuff n. (işin) eğlenceli kısmı/tarafı
the right stuff n. gerekli kişisel özellikler
kid stuff n. sadece çocuklara uygun olduğu düşünülen şey
kid stuff n. çocuk işi
doctor's stuff n. ilaç
sob stuff n. acıklı hikayeler
sob stuff n. acıklı yapımlar
sob stuff n. dokunaklı ve dramatik eserler
stuff somebody v. aldatmak
create from raw stuff v. ham maddeden üretmek
stuff up v. doldurarak kapatmak (bir deliği)
stuff up v. tıkamak
stuff with v. doldurmak
stuff oneself with v. zıkkımlanmak
stuff oneself v. tıkınmak
stuff somebody v. tıka basa yedirmek
stuff oneself v. tıka basa yemek
stuff in v. tıkıştırmak
stuff somebody v. kandırmak
do one's stuff v. kendini göstermek
sweat the small stuff v. gereksiz şeylere kafayı takmak
stuff one's face with food v. ziftlenmek
stuff something full of cash v. içini parayla doldurmak
stuff one’s gullet with dirt v. boğazına toprak tıkamak
stuff one’s gullet with dirt v. boğazı toprakla doldurmak
Phrasals
stuff something down something v. tıkıştırmak
stuff something down something v. tıka basa (bir şeyin içine) doldurmak/itmek
stuff in v. içeri tıkmak
stuff in v. sıkış tıkış bir yere sokmak
stuff in v. sıkışık/kalabalık bir yerde kalmaya zorlamak
stuff in v. tıka basa yedirmek
stuff in v. ağzına tıkmak
stuff in v. çok yemeye zorlamak
stuff in v. daha çok yemesi için ısrar etmek
stuff in v. sürekli bir şey yedirmek/yutturmak
stuff in v. tıka basa yemek
stuff in v. açgözlü bir şekilde yemek
stuff in v. yemekleri ağzına tıkmak
stuff in v. hızlı hızlı yemek
stuff in v. içine doldurmak
stuff in v. içine basmak
stuff in v. içine sığdırmak
stuff in v. içine sıkıştırmak
stuff in v. yoğun bir şekilde içine koymak
stuff in v. içine tıkmak
stuff into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine tıkmak
stuff into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine tıkıştırmak
stuff into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine sıkıştırmak
stuff into (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) içine sığıştırmak
stuff into (something) v. (birini bir şeyin) içine tıkmak
stuff into (something) v. (birini) sıkış tıkış (bir yere/şeye) sokmak
stuff into (something) v. (birini) sıkışık/kalabalık (bir yerde/şeyde) kalmaya zorlamak
stuff into (something) v. (birine) tıka basa (bir şey) yedirmek
stuff into (something) v. (birinin) ağzına (bir şey) tıkmak
stuff into (something) v. (birini bir şeyden) çok yemeye zorlamak
stuff into (something) v. (birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek
stuff into (something) v. (birine) sürekli bir şey yedirmek/yutturmak
stuff into (something) v. (bir şeyin) içine (bir şey) doldurmak
stuff into (something) v. (bir şeyin) içine (bir şey) basmak
stuff into (something) v. (bir şeyin) içine (bir şey) sığdırmak
stuff into (something) v. (bir şeyin) içine (bir şey) sıkıştırmak
stuff into (something) v. yoğun bir şekilde (bir şeyin) içine (bir şey) koymak
stuff into (something) v. (bir şeyin) içine (bir şey) tıkmak
stuff into (something) v. (bir şeyin) içini (bir şeyle) doldurmak
stuff someone or something into someone or something v. birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine tıkmak
stuff someone or something into someone or something v. birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine doldurmak
stuff someone or something into someone or something v. birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine tıka basa doldurmak
stuff someone or something in v. birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine tıkmak
stuff someone or something in v. birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine doldurmak
stuff someone or something in v. birini/bir şeyi birinin/bir şeyin içine tıka basa doldurmak
stuff up v. tıkanmak
stuff up v. bir yere tıkıştırıp saklamak
stuff up v. bir yere sokuşturup saklamak
stuff up v. tıpalamak
stuff up v. dolgu yapmak
stuff up v. kapamak
stuff up v. tıkaçla kapamak
stuff up v. tıpayla kapamak
stuff up v. tampon yapmak
stuff up v. tıkayıp kesmek
stuff up v. doldurmak
stuff up v. tıkıştırmak
stuff up v. ağzına kadar doldurmak
stuff up v. tıka basa yedirmek
stuff with (something) v. (bir şeyle) doldurmak
stuff with (something) v. ağzına kadar (bir şeyle) doldurmak
stuff with (something) v. (bir şeyi) tıkıştırmak
stuff with (something) v. (bir şeyle) tıka basa doldurmak
stuff with (something) v. tıka basa (bir şey) yedirmek
stuff with (something) v. (bir şeyi) ağzına tıkmak
stuff with (something) v. tıka basa (bir şey) yemek
stuff with (something) v. kafasını (bir şeyle) doldurmak
stuff with (something) v. kafasına/aklına (bir şey) sokmak
stuff down v. -e doldurmak/itmek
stuff down v. -e tıkıştırmak
stuff down v. mideye indirmek
stuff down v. açgözlü bir şekilde yemek
stuff down v. hapır hupur yemek
stuff down v. tıka basa yemek
stuff into (someone) v. (birine) tıka basa yedirmek
stuff into (someone) v. (birinin) ağzına yemek tıkmak
stuff into (someone) v. (birine) zorla yedirmek
Phrases
the stuff of greatness n. bir insanı harika yapan nitelikler
the stuff of legend n. çok ünlü
the stuff of legend n. efsanevi
Proverb
i'm not rich enough to buy cheap stuff ucuz mal alacak kadar zengin değilim
Colloquial
real stuff n. orijinal şey
real stuff n. gerçek şey
real stuff n. asıl şey
baby stuff n. bebek malzemesi
cool stuff n. güzel şeyler
junk-n-stuff n. ıvır zıvır şeyler
the hard stuff n. bir şeyin en yoğunu
the hard stuff n. bir şeyin en aşırısı
the hard stuff n. bir şeyin en acılısı/koyusu/tuzlusu
hot stuff [uk] n. cinsel yönden çekici/etkileyici kimse
hot stuff [uk] n. popüler kimse/şey
hot stuff [uk] n. revaçta olan kimse/şey
hot stuff [uk] n. asortik kimse/şey
hot stuff [uk] n. ilgi çekici kimse/şey
hot stuff [uk] n. enteresan kimse/şey
hot stuff [uk] n. ilginç kimse/şey
hot stuff [uk] n. heyecan uyandıran kimse/şey
hot stuff [uk] n. erotik şey
hot stuff [uk] n. açık saçık şey
hot stuff [uk] n. müstehcen şey
hot stuff [uk] n. yüksek kaliteli kimse/şey
hot stuff [uk] n. üstün nitelikli kimse/şey
hot stuff [uk] n. vasıflı kimse/şey
hot stuff n. üstünlük taslayan kimse
hot stuff n. başkalarından üstünmüş gibi davranan kimse
hot stuff n. burnu büyük
hot stuff n. snop
hot stuff n. usta, becerikli kişi
hot stuff n. kabiliyetli kişi
hot stuff n. heyecan verici kimse
kids' stuff n. sadece çocuklara uygun olduğu düşünülen şey
kids' stuff n. çocuk işi
kids' stuff n. çocukça şey
kids' stuff n. çok basit
right stuff n. başarı için gerekenler
right stuff n. temel yetenek veya nitelikler
light stuff n. kolay şey
light stuff n. karmaşık olmayan şey
light stuff n. hafif şey
light stuff n. yüzeysel şey
light stuff n. ciddi olmayan şey
light stuff n. bağımlılık yapmayan uyuşturucu
light stuff n. hafif uyuşturucu
light stuff n. marihuana
pack one’s stuff v. eşyalarını toplamak
do stuff v. bir şeyler yapmak
do stuff v. bir şeylerle uğraşmak
do stuff v. ıvır zıvırla uğraşmak
do stuff v. ufak tefek işlerle uğraşmak
do stuff v. bazı işlerle uğraşmak
do your stuff v. gerekeni yapmak
do your stuff v. bekleneni yapmak
do your stuff v. kendini göstermek
do your stuff v. görevini (başarıyla) yerine getirmek
stuff your face v. tıka basa yemek
stuff your face v. tıkınmak
stuff like that expr. bunun gibi şeyler
quit the funny stuff expr. saçmalamayı kes
quit the funny stuff expr. şaka yapmayı kes
quit the funny stuff expr. maskaralığı kes
quit the funny stuff expr. ciddi ol
stuff a sock in it! expr. kapat çeneni!
stuff a sock in it! expr. kes sesini!
stuff a sock in it! expr. sus!
and all that (rubbish, stuff) expr. falan
and all that (rubbish, stuff) expr. falan filan
and all that (rubbish, stuff) expr. gibi şeyler
and all that (rubbish, stuff) expr. ve bunun/onun gibi şeyler
and all that (rubbish, stuff) expr. ve benzeri şeyler
and all that (rubbish, stuff) expr. vesaire
and all that (rubbish, stuff) expr. bu tarzda vesaire
and all that (rubbish, stuff) expr. filan
and all that (rubbish, stuff) expr. falan feşmekan
and stuff like that expr. vesaire
and stuff like that expr. ve benzeri şeyler
and stuff like that expr. filan
and stuff like that expr. falan feşmekan
and stuff like that expr. falan
and stuff like that expr. falan filan
and stuff like that expr. ve bunun gibi şeyler
and stuff like that (there) expr. vesaire
and stuff like that (there) expr. ve benzeri şeyler
and stuff like that (there) expr. filan
and stuff like that (there) expr. falan feşmekan
and stuff like that (there) expr. falan
and stuff like that (there) expr. falan filan
and stuff like that (there) expr. ve bunun gibi şeyler
you can't make this stuff up expr. bu uydurulacak bir şey değil
you can't make this stuff up expr. kimin aklına gelir ki
you can't make this stuff up expr. inanması çok zor
you can't make this stuff up expr. çok tuhaf
stuff a cork in it exclam. çeneni kapa
stuff a cork in it exclam. sesini kes
stuff a cork in it exclam. kapa şu çeneni
stuff a cork in it exclam. kes sesini
stuff a cork in it exclam. kes
stuff a cork in it exclam. sus
stuff a cork in it exclam. ağzını topla
stuff a cork in it exclam. çeneni tut
stuff it exclam. çeneni kapat
stuff it exclam. sesini kes
Idioms
stuff and nonsense n. fasa fiso
stuff and nonsense n. fasafiso
stuff and nonsense n. saçma sapan
rough stuff n. şiddet
rough stuff n. zorbalık
the hard stuff n. (alkollü) içki
folding stuff n. kağıt para
folding stuff n. banknot
folding stuff n. çok para
folding stuff n. gayme
funny stuff n. saçma sapan davranış
funny stuff n. yaramazlık
funny stuff n. aptalca davranış
funny stuff n. saçmalama
funny stuff n. olağan dışı aktivite
funny stuff n. usulsüz faaliyet
funny stuff n. yasa dışı faaliyet
green folding stuff n. para
green folding stuff n. banknot
green folding stuff n. çok para
kid's stuff n. çocuk işi
kid's stuff n. çocukça şey
kid's stuff n. çok basit
kid's stuff n. çocuk oyuncağı
stuff something down someone's throat v. aklına/kulağına sokmak
stuff someone's head with something v. birinin aklını bir şeylerle doldurmak
stuff someone's head with something v. birinin aklına bir şeyler sokmak
strut your stuff v. çalım yaparak/caka satarak yürümek
strut your stuff v. caka satmak
strut one's stuff v. caka satmak
strut one's stuff v. çalım yaparak/caka satarak yürümek
strut your stuff v. gösteriş/fiyaka yapmak
strut one's stuff v. gösteriş/fiyaka yapmak
know one's stuff v. işi iyi bilmek
know one's stuff v. işini iyi bilmek
stuff the ballot box v. oy sandığında üçkağıt yapmak
get one's stuff together v. kendini toplamak
show someone one's stuff v. ne yapabileceğini göstermek
stuff the ballot box v. seçimde sandığa hile karıştırmak
stuff the ballot box v. sandığa sahte oy atmak suretiyle veya başka türlü bir numara ile seçimi lehine çevirmeye çalışmak
stuff one's face v. tıka basa yemek
stuff one's face v. tıkınmak
know one's stuff v. (bir alanda) işinin ehli olmak
show someone one's stuff v. yeteneğini/becerisini göstermek
stuff (something) down (one's) throat v. boğazından aşağı ittirmek
stuff (something) down (one's) throat v. zorla yutturmak/yedirmek
stuff (something) down (one's) throat v. yemeye/yutmaya zorlamak
stuff (something) down (one's) throat v. birine bir şeyi dayatmak
stuff (something) down (one's) throat v. gırtlağına basmak
stuff (something) down (one's) throat v. ümüğüne çökmek
stuff (something) down (one's) throat v. birine baskı yapmak
stuff (something) down (one's) throat v. birine bir şeyi empoze etmek
stuff (something) down (one's) throat v. birine bir şeyi zorla kabul ettirmeye/baskı kurarak benimsetmeye çalışmak
get (one's) stuff together v. eşyalarını toplamak
get (one's) stuff together v. toparlanmak
get (one's) stuff together v. toplanmak
get (one's) stuff together v. kendini toplamak
get (one's) stuff together v. hayatını düzene sokmak için harekete geçmek
get (one's) stuff together v. hayatını yoluna koymak/sokmak
get (one's) stuff together v. kendine çeki düzen vermek
stuff (one's) head full of (something) v. (birinin kafasını bir şeyle) doldurmak
stuff (one's) head full of (something) v. (birinin beynini bir şeyle) doldurmak
stuff (something) full of (something) v. (bir şeyi bir şeyle) ağzına kadar doldurmak
stuff (something) full of (something) v. (bir şeyi bir şeyle) tıka basa doldurmak
stuff (something) full of (something) v. (bir şeyin) içini (bir şeyle) doldurmak
stuff (someone) full of (something) v. (birine) tıka basa (bir şey) yedirmek
stuff (someone) full of (something) v. (birinin) ağzına (bir şey) tıkmak
stuff (someone) full of (something) v. (birini bir şeyden) çok yemeye zorlamak
stuff (someone) full of (something) v. (birine bir şeyden) daha çok yemesi için ısrar etmek
stuff (someone) full of (something) v. (birine) sürekli bir şey yedirmek/yutturmak
stuff (someone) full of (something) v. (birini bir düşünceyle/fikirle) doldurmak
stuff (someone) full of (something) v. (birinin) kafasını (bir şeyle) doldurmak
stuff (oneself) full of (something) v. (bir şeyden) çok yemek
stuff (oneself) full of (something) v. (bir şeyden) tıka basa yemek
stuff a sock in it v. çenesini kapamak
stuff a sock in it v. susmak
stuff a sock in it v. sesini kesmek
be made of sterner stuff v. çok/daha güçlü olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha azimli olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha kararlı olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha sert bir karaktere sahip olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha inatçı olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha dayanıklı olmak
be made of sterner stuff v. çok/daha sağlam bir karaktere sahip olmak
be made of sterner stuff v. sorunlarla çok/daha güçlü bir şekilde baş edebilen biri olmak
cut the funny stuff v. gevezeliği kesmek
cut the funny stuff v. aylak aylak dolaşmayı kesmek
cut the funny stuff v. maskaralığı kesmek
know stuff v. işi iyi bilmek
know stuff v. işinin ehli olmak
know stuff v. işten anlamak
know stuff v. konuya hakim olmak
know your stuff v. işini iyi bilmek
know your stuff v. işinin ehli olmak
know your stuff v. işinde uzman olmak
show stuff v. ne yapabileceğini göstermek
show stuff v. yeteneğini/becerisini göstermek
strut stuff v. çalım yaparak/caka satarak yürümek
strut stuff v. caka satmak
strut stuff v. gösteriş/fiyaka yapmak
strut stuff v. gönlünce dans etmek
strut stuff v. kimseyi takmadan dans etmek
stuff down throat v. aklına/kulağına sokmak
stuff down throat v. boğazından aşağı ittirmek
stuff down throat v. zorla yutturmak/yedirmek
stuff down throat v. yemeye/yutmaya zorlamak
stuff down throat v. dayatmak
stuff down throat v. gırtlağına basmak
stuff down throat v. ümüğüne çökmek
stuff down throat v. baskı yapmak
stuff down throat v. empoze etmek
stuff face v. tıka basa yemek
stuff face v. tıkınmak
stuff head with v. aklını (bir şeylerle) doldurmak
stuff head with v. aklına (bir şeyler) sokmak
made of sterner stuff adj. çok/daha güçlü
made of sterner stuff adj. çok/daha azimli
made of sterner stuff adj. çok/daha kararlı
made of sterner stuff adj. çok/daha sert bir karaktere sahip
made of sterner stuff adj. çok/daha inatçı
made of sterner stuff adj. çok/daha dayanıklı
made of sterner stuff adj. sorunlarla çok/daha güçlü bir şekilde baş edebilen
kids' stuff expr. çocuk oyuncağı
don't sweat the small stuff expr. küçük şeylere takılma
don't sweat the small stuff expr. önemsiz şeyleri dert etme
don't sweat the small stuff expr. pireyi deve yapma
Speaking
good stuff expr. aferin sana
I can't believe you put me through this stuff expr. beni şu durumlara soktuğuna inanamıyorum
do some other stuff expr. başka şeyler yap
is this stuff regulated? expr. bu şey denetime tabi bir şey mi?
you don't need this stuff expr. buna ihtiyacın yok
i'm too old for this stuff expr. benden geçmiş bunlar
go get your stuff expr. git eşyalarını topla
I came to get my stuff expr. eşyalarımı almaya geldim
all the stuff I studied for came up expr. hepsi çalıştığım yerlerden geldi
he knows his stuff expr. işini biliyor
that's the stuff! expr. işte bu/budur!
stuff happens expr. olur böyle şeyler
I’m just working through some stuff right now expr. şu anda bazı şeyleri anlamaya/birbiriyle ilişkilendirmeye çalışıyorum
you know that stuff expr. sen bu işten anlıyorsun
I’m just working through some stuff right now expr. şu anda bazı şeyleri düzeltmeye çalışıyorum
I’m just working through some stuff right now expr. şu anda bazı şeyleri anlamaya/oturtmaya çalışıyor
how you get out of all that stuff? expr. tüm bunların nasıl dışında kalıyorsun?
why do you smoke that stuff? expr. (uyuşturucu için) o şeyi niye içiyorsun?
Technical
raw stuff n. kaba sıva harcı
lime stuff n. kireçli sıva
free stuff n. budaksız kalas
free stuff n. yumrusuz kalas
free stuff n. kusursuz kereste
mixed stuff adj. karışık kamış
Computer
free stuff n. ücretsiz hizmetler
Textile
brocaded stuff n. kabartma nakışlı kumaş
blistered stuff n. kabarcık kumaş
woolen stuff n. yün kumaş
Construction
pointing stuff n. derz harcı
fine stuff n. ince sıva harcı
coarse stuff n. kaba sıva harcı
fine stuff n. kireçli ince sıva harcı
fine stuff n. son alçı kaplama tabakasında kullanılan kireç
gauge stuff n. hızlı sertleşmenin gerekli olduğu mimari unsurları yaparken kullanılan hassas ölçülü harç
Marine
thick stuff n. kalınlığı dört ila on iki inç arasında olan tahta
serving stuff n. küçük façuna çizgileri
small stuff n. az iplik sayısı içeren halat, gırcala gibi ekipman
Mining
gob stuff n. kömür çıkarıldıktan sonra kazı yerinde bırakılan atık
Medical
premix for medicated feeding stuff n. ilaçlı ön karışım
medical stuff n. medikal malzeme
medical stuff n. tıbbi malzeme
Gastronomy
kitchen stuff n. yemek malzemesi
kitchen stuff n. mutfak ihtiyaçları
Breeding
animal feeding stuff n. hayvan yemi
feed stuff n. karma yemlerde kullanılan yem hammaddesi
feed stuff n. karma yemlerde kullanılan yem maddesi
Forestry
clear stuff n. kusursuz kereste
Environment
kitchen stuff n. mutfak atığı
kitchen stuff n. tencere ve tavalarda biriken yağ
Sport
rough stuff n. (gereksiz ve bilinçli) kural ihlali
rough stuff n. faul
Volleyball
stuff block n. basma
Printery
stuff box n. seviye kasası
Archaic
inch stuff n. (bir inç kalınlığında kesilmiş) levhalar
clear stuff n. düz plakalar
Slang
kid stuff n. çocuk oyuncağı
good stuff n. iyi mal
green stuff n. para
doing stuff n. uyuşturucu kullanma/takılma
bit of stuff n. (cinsel yönden) çekici kadın
kid stuff n. çok basit
kid stuff n. marihuana
kid stuff n. esrar
kid stuff n. ot
kid stuff n. yeni başlayanların kullandığı uyuşturucu
kid stuff n. hafif uyuşturucu
kids' stuff n. marihuana
kids' stuff n. esrar
kids' stuff n. ot
kids' stuff n. yeni başlayanların kullandığı uyuşturucu
kids' stuff n. hafif uyuşturucu
fluff-stuff n. kar
snow stuff n. kokain
make stuff up v. şişirmek/abartmak
make stuff up v. uydurmak
smell the stuff v. burundan kokain çekmek
smell the stuff v. burundan toz halinde bir uyuşturucu çekmek
be hot stuff v. çok seksi olmak
be hot stuff v. çok çekici olmak
be hot stuff v. çok heyecanlandırıcı olmak
be hot stuff v. baştan çıkarıcı olmak
be hot stuff v. çok popüler olmak
be hot stuff v. çok moda olmak
be hot stuff v. çok ilgi çekici olmak
be hot stuff v. çok heyecan verici olmak
be hot stuff v. erotik olmak (kitap, dergi, video)
be hot stuff v. müstehcen olmak (kitap, dergi, video)
be hot stuff v. açık saçık olmak (kitap, dergi, video)
this is some pretty serious stuff expr. bu bir hayli sert bir mal
this is a private stuff expr. bu özel bir mesele
cut the funny stuff! expr. kes şaka yapmayı!
cut the funny stuff! expr. kes saçmalığı!
stuff a sock in it! expr. kapa çeneni!
cut the funny stuff! expr. kes saçmalamayı!
stuff that! expr. siktir et!
stuff that! expr. siktirsin!
stuff that! expr. siktir!
stuff him expr. siktir git
stuff him expr. siktir ordan
stuff him expr. siktirsin gitsin
stuff him expr. siktirsin ordan
who writes this stuff expr. bunu kim yazmış/yazıyor ki
who writes this stuff expr. kim böyle bir şey yazar ki
who writes this stuff expr. kim tahmin edebilirdi ki
stuff that! exclam. siktirsin!
stuff that! exclam. siktir et!
stuff him/her! exclam. siktirsin!
stuff him/her! exclam. siktir et!
stuff you exclam. siktir
stuff you exclam. sikti git
stuff you exclam. kes sesini
British Slang
bit of stuff n. kız arkadaş
strut one's stuff v. gönlünce dans etmek
not give a stuff v. kıçına bile takmamak
strut one's stuff v. kimseyi takmadan dans etmek
not give a stuff v. sikinde olmamak
not give a stuff v. umurunda olmamak
stuff it! expr. siktir et!
Modern Slang
and stuff expr. falan
and stuff expr. falan filan
and stuff expr. ve benzeri şeyler
and stuff expr. gibi şeyler
and stuff expr. vesaire
and stuff expr. falan feşmekan