önleyen - Turc Anglais Dictionnaire

önleyen

Sens de "önleyen" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
önleyen preventing adj.
General
önleyen skirter n.
önleyen counteracting adj.

Sens de "önleyen" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 295 résultat(s)

Turc Anglais
General
akarsuların iki yakasına gerilen ve geçisi önleyen kalın zincir boom n.
taşmayı önleyen set levee n.
kağıtların uçmasını önleyen ağırlık paperweight n.
sızıntı önleyen araç seal n.
nal üzerinde kaymayı önleyen metal çıkıntı cawker n.
beyaz kumaşın sararmasını önleyen solüsyon blue n.
arızayı tümüyle önleyen şey fail-safe n.
hayvanların hareket etmesini önleyen cihaz brake n.
nal takılan atın hareket etmesini önleyen çerçeve brake n.
zımbanın çalışmasını önleyen aparat gag n.
önleyen kimse obviator n.
yolu kapayarak geçmeyi önleyen şey roadblock n.
dumanı önleyen baca külahı old wife n.
tozlanmayı önleyen örtü dustcloth n.
insanların galeyana gelmesini önleyen kimse container n.
felaketin yayılmasını önleyen şey fire wall n.
taşmayı önleyen şey flood gate n.
taşmayı önleyen şey floodgate n.
boğulmayı önleyen yüzdürücü kemer-ceket ekipmanı preserver n.
spor malzemelerinin kullanılmadıklarında bükülmelerini önleyen gereç press n.
frengiyi önleyen antisyphilitic adj.
haşaratı önleyen vermin-proof adj.
ışığı önleyen anti dim adj.
yorgunluğu önleyen antifatigue adj.
büyümeyi önleyen antigrowth adj.
sarkmayı önleyen antisag adj.
intiharı önleyen antisuicide adj.
aşınmayı önleyen antiwear adj.
yangını önleyen fire-retardant adj.
kilitlenmeyi önleyen synchromesh adj.
Colloquial
ishali önleyen ilaç liquid cork [dated] n.
hedeflenen bir faaliyeti önleyen kimse sab [uk] n.
anonim paylaşımlar yapıp paylaşımlarının takip edilmesini önleyen sosyal medya hesabı burner account n.
çin halk cumhuriyeti hükümetince zararlı görülen internet sitelerine erişimi önleyen bir sistem great firewall n.
1994-2011 arasında abd'de yürürlükte olan ve eşcinsellerin orduda görev almalarını yasaklayan fakat cinsel yönelimini gizli tutanlara karşı da ayrımcılığı önleyen bir kanun don't ask, don't tell, don't harass, don't pursue expr.
Idioms
aşırı yakıt tüketimini önleyen hız cruising speed n.
bir planın işlemesini önleyen kimse a spanner in the works n.
Trade/Economic
emlakçının aradan çıkarılmasını önleyen emlakçı sözleşmesi open listing n.
Law
beklenen cezayı önleyen veya askıya alan resmi tebligat reprieve n.
ticari markanın tescilini resmi olarak önleyen faaliyet opposition n.
kaçakçılığı önleyen antismuggling adj.
Politics
abd'de kaçak göçmenlerin ülkeye girişini önleyen kolluk kuvveti united states border patrol n.
abd'de kaçak göçmenlerin ülkeye girişini önleyen kolluk kuvveti us border patrol n.
(avam kamarasında) tartışılmakta olan mevcut konunun düşürülmesine yönelik olarak oylamayı önleyen önerge previous question n.
yolsuzluğu önleyen anticorruption adj.
suçu önleyen anticrime adj.
işkenceyi önleyen anticruelty adj.
Industry
kütükleri kaldıraçla hareket ettirerek su kanalındaki sıkışmaları önleyen işçi herder n.
sendikaya üye olan çalışanlara ayrımcılık yapılmasını önleyen işletme politikası open shop n.
Technical
basınçlı hortumların bağlantı yerlerinden ayrılıp savrulmasını önleyen bağlantı malzemesi whip check n.
buzlanmayı önleyen icing inhibitor n.
boruda akışı önleyen hava boşluğu airlock n.
panik fren anında tekerleklerin kilitlenmesini önleyen elektronik sistem anti blocker system n.
raylarda kar birikmesini önleyen uzun siper snowbed n.
sürtünmeyi önleyen yağ tabakası oil film n.
dışardaki hava ile otomatik kapakçıklı bir sistemle bağlantı kurarak patlamayı önleyen veya gaz çıkışını denetleyen bir tüp safety tube n.
sütten kesilen hayvanların emzirilmesini önleyen cihaz weaner n.
bir yöne akışa izin veren, aksi/ters yöne akışı önleyen valf check valve n.
testere ile kesme sırasında kütüğün sıkışmasını önleyen kısa parça dutchman n.
gemi güvertesindeki pencere gibi açıklıkların etrafında bulunup suyun girmesini önleyen çıkıntı combing n.
zemin, çatı açıklığı gibi etrafındaki suyu içeri girmesini önleyen çıkıntılı çerçeve combing n.
hava baloncuklarının üste çıkmasını önleyen boru şeklinde barometre düzeneği pipet n.
kazana giren soğuk suyun borulara çarpmasını önleyen demir plaka dasher n.
çıkrıktaki ipliğin dışa doğru bombelenmesini önleyen parça separator n.
çıkrıktaki ipliğin dışa bombelenmesini önleyen parça antiballooner n.
kilit cıvatasının arkasında tıkırtıyı önleyen yay parçası beard n.
boş parçanın mürekkeplenmesini önleyen şey bearer n.
elektrik kıvılcımını söndüren veya yanıcı bir maddenin tutuşmasını önleyen gereç snuffer n.
alevlenmeyi önleyen anti-inflammatory adj.
damlamayı önleyen anti drop adj.
güneş önleyen anti sun adj.
güneş önleyen antisun adj.
kaymayı önleyen anti-skid adj.
kayma önleyen anti slip adj.
kayma önleyen antislip adj.
sızıntı önleyen anti-leak adj.
yosun oluşmasını önleyen anti-fouling adj.
geritepmeyi önleyen antibacklash adj.
paslanmayı önleyen anticorrosion adj.
özellikle şeffaf yüzeylerde nem oluşmasını önleyen antifog adj.
özellikle şeffaf yüzeylerde nem oluşmasını önleyen antifogging adj.
sızıntıyı önleyen antileak adj.
Computer
virüs girmesini önleyen yazılım antivirus n.
virüs girmesini önleyen (yazılım) antivirus adj.
Telecom
bağımsız ve birbirinden ayrı olup semboller arası paraziti önleyen (telsiz sinyalleri) orthogonal n.
Electric
aşırı gerilimin verdiği zararı önleyen elektrik devresi crowbar n.
mekanik sistemlerde sıkışmayı önleyen antijam adj.
iletişim cihazlarında frekansın bozulmasını önleyen antijam adj.
mekanik sistemlerde sıkışmayı önleyen antijamming adj.
iletişim cihazlarında frekansın bozulmasını önleyen antijamming adj.
Textile
dokuma tezgahının geri tepmesini önleyen manivela binder n.
eteğin yere değmesini önleyen aparat page n.
fuların kaymasını önleyen halka scarf-ring n.
kıyafetlerin yapışmasını önleyen anticling adj.
Architecture
kiriş üzerinde suyun duvara geri akmasını önleyen oluk throat n.
Construction
iskelede işcilerin ayaklarını platformun dışında taşıyıp boşluğa düşmesine önleyen dikine bağlanmış tahta lehva toe board n.
Automotive
sürücünün alkol seviyesine göre aracın çalışmasını önleyen cihaz alcolock n.
oksitlenmeyi önleyen katkı maddeleri anti-oxidation additives n.
paslanmayı önleyen katkılar anticorrosion additives n.
(emniyet kemerleri takılana kadar motorun çalışmasını önleyen) ateşleme kilidi interlock n.
(motorlu taşıt) lastik patlamasını önleyen güvenlik sistemine sahip olan runflat adj.
yokuş yukarı duruşlarda fren sistemi basıncının düşmesini önleyen ünite brake anti-roll device
Aeronautic
buzlanmayı önleyen sistem anti-icing system n.
lastik kristalizasyonunu önleyen madde anti-crystallizing rubber n.
uçak kontrol kablosunun sürtünme veya kirlenmeyi önleyen desteği fairlead n.
Marine
gemide halatların ve zincirlerin karışmasını önleyen gergin halat timenoguy n.
dalgakıranın tepesinde yeralan ve dalganın içeri girmesini önleyen duvar parapet n.
üçgen yelkenin baş halatına takılarak yelkenin dönmesini önleyen küçük direk headstick n.
sintine oluklarının tıkanmasını önleyen küçük tahta parçaları limber boards n.
yelkenin bir taraftan diğer tarafa çevrilmesini önleyen halat preventer n.
yelkenin bir taraftan diğer tarafa çevrilmesini önleyen halat preventer stay n.
Mining
maden arabasını çeken kablonun kopması halinde geriye kaymayı önleyen bağlantı parçası dragbar n.
Medical
grip virüsünün ataklarını ve vücuda yayılmasını önleyen antiviral bir ilaç tamiflu n.
kanserin gelişmesini önleyen kimyasal madde, ilaç ve gıda takviyeleri kullanma chemoprevention n.
alerji ve kaşıntıyı önleyen ilaçların tümüne verilen isim antihistamines n.
hücresel bölünmeyi ve gelişmeyi önleyen ilaçlar antineoplastics n.
(abd) kan akışını önleyen elastik bandaj ace bandage n.
hastalığın bulaşmasını önleyen madde anti-infective n.
bir hastalığı tedavi eden, önleyen veya hafifleten şey medicinal drug n.
cilt lezyonlarını ve kilo kaybını önleyen bir b vitamini hepatoflavin n.
yatak örtüsünün yaralı bölgeye temas etmesini önleyen çerçeve cradle n.
gebeliği önleyen ilaç contragestive n.
tümör gelişimini önleyen antineoplastic adj.
kolesterolü önleyen anticholesterol adj.
kolesterolü önleyen anti-cholesterol adj.
spazmı önleyen antispasmodic adj.
spazmı önleyen spasmolytic adj.
trikomonas parazitlerin cinsel hastalık bulaşımı etkenini önleyen trichomonacidal adj.
kabus görmeyi önleyen antephialtic adj.
uykuyu önleyen anthypnotic adj.
hipnozu önleyen anthypnotic adj.
uykuyu önleyen antihypnotic adj.
hipnozu önleyen antihypnotic adj.
kan pıhtılaşmasını önleyen anticlotting adj.
gribi önleyen antiflu adj.
su korkusunu önleyen antihydrophobic adj.
uyumayı önleyen antihypnotic adj.
sarılığı önleyen antiicteric adj.
sıtmayı önleyen antimalaria adj.
sıtmayı önleyen antimalarial adj.
pis kokulu gazları önleyen antimephitic adj.
felci önleyen antiparalytic adj.
felci önleyen antiparalytical adj.
paraziti önleyen antiparasitic adj.
iyileşme sürecini önleyen antiplastic adj.
nakledilen doku veya organın reddedilmesini önleyen antirejection adj.
nöbeti önleyen antiseizure adj.
uykuyu önleyen antisleep adj.
uyuyakalmayı önleyen antisleep adj.
tüberkülozu önleyen antitubercular adj.
tüberkülozu önleyen antituberculous adj.
tifoyu önleyen antityphoid adj.
ülseri önleyen antiulcer adj.
(hastalığın) ilerlemesini önleyen ectrotic adj.
iskorbüt hastalığını önleyen scorbutic adj.
(sempatik sinir sisteminde) sinir uyartılarını önleyen sympatholytic adj.
Anatomy
dil kökünde yer alan ve yiyeceklerin nefes borusuna kaçmasını önleyen ince kıkırdaksı yapı epiglottis n.
Psychology
saldırganlığı önleyen antiaggression adj.
stresi önleyen antistress adj.
Dentistry
diş çürüğünü önleyen tooth decay-preventing adj.
plak oluşumunu önleyen antiplaque adj.
kökü pulpa boşluğunu neredeyse kapatarak daha fazla büyümesini önleyen (diş) rooted adj.
Pharmaceutics
böbreklerde sodyum emilimini önleyen ve hipertansiyonun tedavisinde kullanılan diüretik bir ilaç thiazide n.
böbreklerde sodyum emilimini önleyen ve hipertansiyonun tedavisinde kullanılan diüretik ilaçlar thiazides n.
akut löseminin tedavisinde kullanılan, tümör gelişimini önleyen bir ilaç thioguanine n.
bazı kanser türlerini tedavide kullanılan ve tümör gelişimini önleyen ilaç alkylating agent n.
tümörleri besleyen kan damarlarının büyümesini önleyen bir ilaç angiogenesis inhibitor n.
düzensiz kalp atışını önleyen ilaç antiarrhythmic n.
düzensiz kalp atışını önleyen ilaç antiarrhythmic medication n.
düzensiz kalp atışını önleyen ilaç antiarrhythmic drug n.
kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaç decoagulant n.
kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaç anticoagulant medication n.
kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaç anticoagulant n.
kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaçlar anticoagulants n.
kas kasılmasını önleyen ilaç anticonvulsant n.
kas kasılmasını önleyen ilaç antiepileptic drug n.
kas kasılmasını önleyen ilaç antiepileptic n.
kas kasılmasını önleyen ilaç anticonvulsant drug n.
kas kasılmasını önleyen ilaçlar anticonvulsants n.
kusmayı önleyen ilaç antiemetic n.
kusmayı önleyen ilaç antiemetic drug n.
bulantı ve kusmayı önleyen ilaçlar antiemetics n.
bulantı ve kusmayı önleyen ilaçlar antinauseants n.
su korkusunu önleyen ilaç antilyssic n.
tümör gelişimini önleyen ilaç antineoplastic n.
tümör gelişimini önleyen ilaç antineoplastic drug n.
kaşıntıyı önleyen ilaç antipruritic n.
cerahat oluşumunu önleyen ilaç antipyic n.
iskorbüt hastalığını önleyen ilaç antiscorbutic n.
spazmları önleyen veya azaltan madde antispastic n.
frengiyi önleyen ilaç antisyphilitic n.
kan pıhtılaşmasını önleyen ilaç antithrombotic n.
bulantı ve kusmayı önleyen veya hafifleten antiemetik bir ilaç emetrol® n.
östrojen etkisini önleyen ilaç estrogen antagonist n.
enzim ters transkriptazını önleyen bir nükleozid antiviral ilaç zalcitabine n.
enzim ters transkriptazını önleyen bir nükleozid antiviral ilaç ddc. n.
enzim ters transkriptazını önleyen bir nükleozid antiviral ilaç dideoxycytosine n.
tümör gelişimini önleyen bir ilaç hydroxyurea n.
morfin zehirlenmesi sonucu oluşan solunum depresyonunu önleyen ve ağrı kesici etkileri olan bir ilaç markası lorfan® n.
morfin zehirlenmesi sonucu oluşan solunum depresyonunu önleyen ve ağrı kesici etkileri olan bir ilaç levallorphan n.
kemoterapi veya cerrahi operasyon sonrası oluşan bulantı ve kusmayı önleyen antiemetik bir ilaç ondansetron n.
frengiyi önleyen antaphroditic adj.
akneyi önleyen antiacne adj.
düzensiz kalp atışını önleyen antiarrhythmic adj.
pıhtı önleyen anticoagulative adj.
soğuk algınlığını önleyen anticold adj.
kas kasılmasını önleyen anticonvulsant adj.
kas kasılmasını önleyen anticonvulsive adj.
depresyonu önleyen antidepression adj.
diyabeti önleyen antidiabetic adj.
ishali önleyen antidiarrheal adj.
ishali önleyen antidiarrhoeal adj.
difteri basilini önleyen antidiphtheritic adj.
kusmayı önleyen antiemetic adj.
su korkusunu önleyen antilyssic adj.
mide bulantısını önleyen antinausea adj.
böbrek hastalığını önleyen antinephritic adj.
kaşıntıyı önleyen antipruritic adj.
cerahat oluşumunu önleyen antipyic adj.
raşitizmi önleyen antirachitic adj.
iskorbüt hastalığını önleyen antiscorbutic adj.
iskorbüt hastalığını önleyen antiscorbutical adj.
spazmları önleyen veya azaltan antispastic adj.
kan pıhtılaşmasını önleyen antithrombotic adj.
tiroid bezlerinin aşırı çalışmasını önleyen antithyroid adj.
Dermatology
kepeği önleyen antidandruff adj.
kaşıntıyı önleyen antipsoric adj.
Optics
lensin kavisinin merkezinden geçerek ışığın yansımasını veya kırılmasını önleyen çizgi optic axis n.
Physics
(nükleer santralde) nükleer reaktörü çevresine kaza anında radyoaktif madde salınımını önleyen muhafaza containment n.
Chemistry
ter kokusunu önleyen parfümlü toz empasm n.
buharlaşmayı önleyen parfümlü sıvı fixative n.
Biology
farelerin kan serumunda trypanosoma lewisi tarafından sağlanan, parazit oluşumunu önleyen antibody maddesi ablastin n.
mitoz bölünmeyi önleyen ilaç antimitotic n.
bulaşıcı mikroorganizmaların büyümesini engelleyerek enfeksiyonu önleyen madde antiseptic n.
alel olmayan bir genin kopyalanmasını önleyen gen repressor gene n.
raşitizmi önleyen yağda çözünen bir vitamin d n.
mitoz bölünmeyi önleyen antimitotic adj.
kodlandığı genin ekspresyonunu önleyen veya aktive eden bir gen ürününe dair autogenous adj.
kodlandığı genin ekspresyonunu önleyen veya aktive eden bir gen ürünü içeren autogenous adj.
Biochemistry
iştah açıcı ve büyümeyi teşvik edici özellikleri olan, beriberiyi önleyen bir b vitamini aneurin n.
iştah açıcı ve büyümeyi teşvik edici özellikleri olan, beriberiyi önleyen bir b vitamini vitamin b1 n.
iştah açıcı ve büyümeyi teşvik edici özellikleri olan, beriberiyi önleyen bir b vitamini thiamine n.
iştah açıcı ve büyümeyi teşvik edici özellikleri olan, beriberiyi önleyen bir b vitamini thiamin n.
iştah açıcı ve büyümeyi teşvik edici özellikleri olan, beriberiyi önleyen bir b vitamini antiberiberi factor n.
döllenmiş yumurtayı engelleyerek hamileliği önleyen ilaç antigestational drug n.
gece körlüğünü, göz iltihabını veya kuruluğunu önleyen, yağda çözünen bir vitamin antiophthalmic factor n.
gece körlüğünü, göz iltihabını veya kuruluğunu önleyen, yağda çözünen bir vitamin axerophthol n.
gece körlüğünü, göz iltihabını veya kuruluğunu önleyen, yağda çözünen bir vitamin vitamin a n.
kan pıhtılaşmasını önleyen madde antithrombin n.
raşitizmi önleyen yağda çözünebilir vitamin ergocalciferol n.
büyüme hormonunun hipofiz bezinden salgılanmasını önleyen peptit hormonu somatostatin n.
fermantasyonu önleyen antizymic adj.
fermantasyonu önleyen antizymotic adj.
çürümeyi önleyen antizymotic adj.
Marine Biology
balıklarda katı maddelerin brankial yarıklardan geçmesini önleyen kemik çıkıntılar gill rakes n.
balıklarda katı maddelerin brankial yarıklardan geçmesini önleyen kemik çıkıntı gill rake n.
Zoology
başka bir hayvanın yırtıcılar tarafından avlanmasını önleyen hayvan buffer n.
Botanic
belirli bitkilerde bulunup su kaybını önleyen çeşitli mumlar vegetable wax n.
Agriculture
alglerin büyümesini önleyen algicidal adj.
yabani otların yetişmesini önleyen antiweed adj.
Apiculture
kraliçe arı tarafından salgılanıp işçi arıların yumurtlamasını önleyen feromon queen substance n.
Fishery
küçük bir tekneyle önden giderek balık sürülerinin ağ kurulurken kaçmalarını önleyen mürettebat üyesi driver n.
Social Sciences
zencilerin beyazlarla aynı etkinliklere katılmasını önleyen engel colour line n.
zencilerin beyazlarla aynı etkinliklere katılmasını önleyen engel jim crow n.
zencilerin beyazlarla aynı etkinliklere katılmasını önleyen engel color bar n.
zencilerin beyazlarla aynı etkinliklere katılmasını önleyen engel color line n.
zencilerin beyazlarla aynı etkinliklere katılmasını önleyen engel colour bar n.
ayrımcılığı önleyen antisegregation adj.
Environment
erozyonu önleyen bitki örtüsü binder n.
çevreyi kirleten dumanları önleyen antismog adj.
dumanı önleyen antismoke adj.
Geology
artezyen kuyusunda sondaj deliğinden aşağı su sızmasını önleyen, içi keten tohumuyla doldurulmuş dolgu maddesi seed bag n.
Military
muhabere ve elektronik hedef bulmayı önleyen yöntemler electronic countermeasures n.
yer çekimini önleyen elbise anti-g suit n.
mayının yerleştirildikten hemen sonraki süre içinde patlamasını önleyen bir cihaz arming delay device n.
silahlı gücün fark edilmesini önleyen doğal etkenler screen n.
radarda gözükmeyi önleyen antiradar adj.
Hunting
horozun iğneye veya fişeğe vurmasını önleyen aksam hammer block n.
silah kabza ve elkundaklarında bulunan ve kaymayı önleyen tırtıl chequering n.
silah kabza ve elkundaklarında bulunan ve kaymayı önleyen tırtıl checkering n.
Sport
kayak sopasının kara saplanmasını önleyen yuvarlak disk ring n.
kayak batonunun kara tamamen batmasını önleyen parça basket n.
kayak batonunun kara tamamen batmasını önleyen parça snow ring n.
(kayakta) yokuş çıkarken geriye kaymayı önleyen bir tür kayış climber n.
(kayakta) yokuş çıkarken geriye kaymayı önleyen bir tür kayış creeper n.
Wagering
atın daha düşük hızdaki sınıfa girmesini önleyen, yarış dışı kaydedilmiş koşu hızı bar n.
Art
sararmayı önleyen nonyellowing adj.
Music
gitarın çizilmesini önleyen bir plaka scratchplate n.
Photography
(görüş alanını) keskin odaklanmayı önleyen merceklerle görüş testi öncesinde bulanıklaştırmak fog v.
Abbreviation
hastanın alt bedenine baskı uygulayarak kan kaybını yavaşlatan ve turnike gibi ilk şoku önleyen şişme bir pantolon mast (military antishock trousers) abrev.
Engineering
saatlerdeki yerçekiminden kaynaklı hataları önleyen mekanik cihaz tourbillion n.
saatlerdeki yerçekiminden kaynaklı hataları önleyen mekanik cihaz tourbillon n.
sürtünmenin etkilerini önleyen gres benzeri madde antiattrition n.
cihazın kazara aktive olmasını veya verinin muğlak şekilde yorumlanmasını önleyen sinyal guard n.
çarpışmayı önleyen anticollision adj.