speaking! - Türkçe İngilizce Sözlük

speaking!

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"speaking!" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 245 sonuç

İngilizce Türkçe
General
speaking i. konuşma
I shall keep my comments brief, for small groups have little speaking time.
Küçük grupların konuşma süresi az olduğu için yorumlarımı kısa tutacağım.

More Sentences
generally speaking i. genel anlamda
The Salafranca report is, generally speaking, very comprehensive and quite ambitious.
Salafranca raporu genel anlamda çok kapsamlı ve oldukça iddialı.

More Sentences
public speaking i. topluluk önünde konuşma
I'm not good at public speaking.
Topluluk önünde konuşmakta iyi değilimdir.

More Sentences
french-speaking s. fransızca konuşan
Are there any French-speaking doctors working here?
Burada çalışan Fransızca konuşan doktorlar var mı?

More Sentences
french-speaking s. fransızca konuşulan
Tom is learning French because he eventually wants to live in a French-speaking country.
Tom Fransızca öğreniyor çünkü sonunda Fransızca konuşulan bir ülkede yaşamak istiyor.

More Sentences
english-speaking s. ingilizce konuşabilen
If you can't go to an English-speaking country to study, perhaps you can find an English native speaker living nearby that can help you learn English.
Eğitim almak için İngilizce konuşulan bir ülkeye gidemiyorsanız, belki yakınlarda yaşayan ve İngilizce öğrenmenize yardımcı olabilecek ana dili İngilizce olan birini bulabilirsiniz.

More Sentences
japanese-speaking s. japonca konuşan
Is there a Japanese-speaking stewardess?
Japonca konuşan bir hostes var mı?

More Sentences
german-speaking s. almanca konuşan
At the neighbouring table sat a German-speaking couple.
Komşu masada Almanca konuşan bir çift oturuyordu.

More Sentences
broadly speaking zf. genellikle
Broadly speaking, dogs are more faithful than cats.
Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.

More Sentences
frankly speaking zf. açıkçası
Frankly speaking, I don't like the idea.
Açıkçası, bu fikirden hoşlanmadım.

More Sentences
strictly speaking zf. açıkçası
Strictly speaking, she didn't like it at all, but she didn't say a thing.
Açıkçası hiç hoşuna gitmedi ama bir şey de söylemedi.

More Sentences
speaking of which zf. bu arada
Speaking of which, check out Miley Cyrus over there.
Bu arada, şuradaki Miley Cyrus'a baksana.

More Sentences
speaking of ed. bahsederken
Speaking of foreign languages, can you speak French?
Yabancı dillerden bahsederken, Fransızca konuşabilir misin?

More Sentences
speaking ünl. olarak konuşmak gerekirse
Personally speaking, I am not convinced that you are well informed.
Kişisel olarak konuşmak gerekirse iyi bilgilendirilmiş olduğunuza ikna olmadım.

More Sentences
Phrases
frankly speaking expr. dürüst olmak gerekirse
Frankly speaking, I think he's a good boss.
Dürüst olmak gerekirse, onun iyi bir patron olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
speaking of expr. lafı açılmışken
Speaking of which, check out Miley Cyrus over there.
Lafı açılmışken, şuradaki Miley Cyrus'a bak.

More Sentences
Colloquial
strictly speaking expr. aslına bakarsan
Strictly speaking, Chinese consists of hundreds of dialects.
Aslına bakarsan, Çinçe yüzlerce lehçeden oluşur.

More Sentences
strictly speaking expr. doğrusunu istersen
Strictly speaking, he is not qualified for the job.
Doğrusunu istersen, o bu iş için uygun değil.

More Sentences
speaking for myself expr. kendim için konuşursam
I can speak for myself.
Ben kendim için konuşabilirim.

More Sentences
speaking of (something) expr. (bir şeyden) bahsetmişken
Speaking of generosity, check out what I got, Chelsea.
Cömertlikten bahsetmişken, bak bende ne var Chelsea.

More Sentences
Idioms
on speaking terms expr. (biriyle) selamlaşıp konuşan
I am on speaking terms with Tom.
Tom'la selamlaşıp konuşuyoruz.

More Sentences
on speaking terms expr. merhaba-merhaba düzeyinde
I am on speaking terms with Tom.
Tom ile merhaba-merhaba düzeyinde tanışıyorum.

More Sentences
relatively speaking expr. nispeten
This increase will be still greater in the candidate countries, relatively speaking.
Nispeten konuşmak gerekirse, bu artış aday ülkelerde daha da fazla olacaktır.

More Sentences
Speaking
frankly speaking expr. açık konuşmak gerekirse
This is, frankly speaking, go-it-alone irresponsibility.
Bu, açık konuşmak gerekirse, tek başına sorumsuzluktur.

More Sentences
technically speaking expr. teknik olarak konuşursak
Technically speaking there are vast sources of CO2 emissions and CO2 wells.
Teknik olarak konuşmak gerekirse, CO2 salınımının ve CO2 kuyularının geniş kaynakları vardır.

More Sentences
General
speaking i. tekellüm
public speaking i. kamuya yönelik konuşma
scientifically speaking i. bilimsel olarak konuşmak gerekirse
way of speaking i. söyleyiş
speaking i. söyleme
speaking speed i. konuşma hızı
english speaking countries i. ingilizce konuşan ülkeler
french-speaking west i. fransızca konuşulan batı
speaking skill i. konuşma becerisi
time of speaking i. konuşma zamanı
time of speaking i. konuşma anı
arabic-speaking countries i. arapça konuşulan ülkeler
loosely speaking i. geniş anlamda konuşma
loosely speaking i. detaya girmeden konuşma
listening and speaking i. dinleme ve konuşma
style of speaking i. konuşma üslubu
style of speaking i. konuşma biçimi
manner of speaking i. konuşma üslubu
manner of speaking i. konuşma biçimi
selective speaking i. seçici konuşma
evil speaking i. başkaları hakkında kötü konuşma
a speaking acquaintance i. selamdan öteye geçmeyen tanışıklık
a speaking acquaintance i. tanışıklığı olma
home-speaking i. doğrudan, etkili ve ikna edici konuşma
plain speaking i. açık konuşma
public speaking i. hatiplik
public speaking i. retorik
public speaking i. etkili konuşma sanatı
not to be on speaking terms f. küsüşmek
stop speaking f. susmak
be on speaking terms with f. biriyle selamlaşıp konuşmak
be on speaking terms f. konuşmak
excel at public speaking f. topluluk/insanların/kalabalık önünde hitabeti/konuşma yapmakta iyi/olmak
be good at public speaking f. topluluk/insanların/kalabalık önünde hitabeti/konuşma yapmakta iyi/olmak
be not on speaking terms f. biriyle küs olmak
be not on speaking terms f. biriyle dargın olmak
to never stop speaking highly of something/someone f. anlata anlata bitirememek
can't help speaking highly of something/someone all the time f. anlata anlata bitirememek
be on speaking terms f. birbirini az tanımak
be on speaking terms f. merhaba-merhaba düzeyinde olmak
speaking s. etkileyici
speaking s. canlı
speaking s. akıcı
speaking s. dokunaklı
evil-speaking s. kötüleyen
speaking s. konuşan
speaking s. berrak
portuguese speaking s. portekizce konuşan
non-turkish speaking s. türkçe konuşmayan
non-turkish speaking s. türkçe konuşamayan
russian-speaking s. rusça konuşan
russian-speaking s. rusça konuşulan
english-speaking s. ingilizce bilen
kannada-speaking s. kannada dilini konuşabilen
japanese-speaking s. japonca bilen
livonian-speaking s. livonyaca konuşabilen
plain-speaking s. açık konuşan
plain-speaking s. dobra konuşan
plain-speaking s. içten
plain-speaking s. samimi
italian-speaking s. italyanca konuşabilen
oscan-speaking s. oscan dilini konuşabilen
siouan-speaking s. siyu dilini bilen
siouan-speaking s. siyu dilini konuşan
siouan-speaking s. siyu dilinde iletişim kuran
slow-speaking s. yavaş konuşan
in a manner of speaking zf. sözgelişi
anatomically speaking zf. anatomik olarak konuşursak
broadly speaking zf. kabaca
strictly speaking zf. kurallara bakılırsa
broadly speaking zf. yaklaşık
in a manner of speaking zf. sözün gelişi
in a manner of speaking zf. bir anlamda
in a manner of speaking zf. bir manada
strictly speaking zf. gerçekte
properly speaking zf. gerçekte
properly speaking zf. aslında
strictly speaking zf. aslında
speaking of which zf. tesadüfen
concretely speaking zf. fiziksel anlamda konuşursak
frankly speaking zf. doğrusu
strictly speaking zf. doğrusu
speaking of ed. demişken
speaking of ed. tam sözederken
Phrases
speaking as someone expr. yapmış/yaşamış biri olarak
speaking as someone expr. bu konudaki deneyimlerine/tecrübelerine göre
frankly speaking expr. açık söylemek gerekirse
strictly speaking expr. aslını söylemek gerekirse
properly speaking expr. aslını söylemek gerekirse
speaking of expr. bundan hazır söz etmişken
speaking for myself expr. bence
speaking quite candidly expr. doğruyu söylemek gerekirse
speaking candidly expr. dürüstçe söylemek gerekirse
speaking of expr. demişken
speaking candidly expr. dürüstçe söylemem gerekirse
speaking quite candidly expr. dürüstçe söylemem gerekirse
speaking candidly expr. doğruyu söylemek gerekirse
strictly speaking expr. doğrusunu söylemek gerekirse
speaking quite candidly expr. dürüstçe söylemek gerekirse
speaking of expr. gelince
speaking of expr. hazır bahsetmişken
speaking of expr. konusu açılmışken
speaking of expr. lafı gelmişken
roughly speaking expr. kabaca söylemek gerekirse
speaking of expr. sözü gelmişken
speaking of expr. söz bundan açılmışken
in a manner of speaking expr. tabiri caizse
commercially speaking expr. ticari anlamda
speaking of expr. -e gelince
speaking of expr. -den bahsetmişken
speaking of which expr. yeri gelmişken
in a manner of speaking expr. yerinde söylemek gerekirse
Colloquial
figuratively speaking zf. mecazen
speaking of this expr. bundan söz etmişken
in a matter of speaking expr. deyim yerindeyse
speaking of which expr. hazır lafı açılmışken
to whom am I speaking? expr. kimle görüşüyorum?
with whom am I speaking? expr. kimle görüşüyorum?
speaking for myself expr. kendi adıma
whom am I speaking with? expr. kiminle görüşüyorum?
whom am I speaking to? expr. kimle görüşüyorum?
in a manner of speaking expr. öyle de denebilir
whom am I speaking with? expr. kimle görüşüyorum?
figuratively speaking expr. mecazen söylersek
to whom am I speaking? expr. kiminle görüşüyorum?
with whom am I speaking? expr. kiminle görüşüyorum?
speaking for myself expr. kendim için konuşacak olursam
whom am I speaking to? expr. kiminle görüşüyorum?
speaking for oneself expr. kendi için konuşacak olursa
speaking for oneself expr. birine göre
speaking for oneself expr. kendi adına
speaking of (something) expr. (bir şey) demişken
speaking of (something) expr. (bir şeyden) konu açılmışken
speaking of (something) expr. (bir şeyle) ilgili olarak
speaking of (something) expr. (bir şey) konusunda
Idioms
be not on speaking terms (with someone) f. birine dargın/küskün olmak
be on speaking terms (with somebody) f. (biriyle) tanış olmak
be on speaking terms (with somebody) f. (biriyle) merhaba-merhaba düzeyinde olmak
be on speaking terms (with somebody) f. (birini) az tanımak
be on speaking terms (with somebody) f. (biriyle) selamlaşma düzeyinde tanışmak
be on speaking terms (with somebody) f. (biriyle) barışmak
be on speaking terms (with somebody) f. (biriyle) tekrar konuşmaya başlamak
be on speaking terms (with somebody) f. (biriyle) muhabbeti olmak
be speaking out of both sides of (one's) mouth f. ikili oynamak
be speaking out of both sides of (one's) mouth f. iki tarafı da idare etmek
be speaking out of both sides of (one's) mouth f. iki tarafı birden idare etmek
speaking quite frankly expr. dürüst olmak gerekirse
on speaking terms expr. (birbiriyle) tanış
on speaking terms expr. (birbirini) az tanıyan
on speaking terms expr. barışmış
relatively speaking expr. ortalama olarak
relatively speaking expr. görece
relatively speaking expr. diğerlerine nazaran
Speaking
roughly speaking i. aşağı yukarı
they aren't on speaking terms expr. araları açık
frankly speaking expr. açıkcası
speaking of which expr. aklıma gelmişken
I wouldn't be speaking to you if I had another choice expr. başka seçeneğim olsa sizinle konuşmazdım
personally speaking expr. bana kalırsa
you have no idea who you are speaking with expr. kiminle konuştuğunun farkında değilsin
why have you stopped speaking? expr. neden sustun?
personally speaking expr. kişisel konuşuyorum
speaking of which expr. laf arasında
who am I speaking with? expr. kiminle konuşuyorum?
who am I speaking with? expr. kiminle görüşüyorum?
personally speaking expr. kanımca
speaking of expr. konu açılmışken
concretely speaking expr. somut olarak konuşursak
we were speaking of you expr. sizden bahsediyorduk
I'm speaking from experience expr. tecrübe konuşuyor burada
technically speaking expr. teknik olarak konuşmak gerekirse
Trade/Economic
public speaking i. kamuya yönelik konuşma
Politics
public speaking i. halka hitap etme
english-speaking countries i. ingilizcenin konuşulduğu ülkeler
english-speaking countries i. ingilizce konuşulan ülkeler
speaking ban i. konuşma yasağı
the cooperation council of turkish speaking states i. türk dili konuşan ülkeler işbirliği konseyi
cooperation council of turkic speaking states-turkic council i. türk devletleri teşkilatı
Institutes
the parliamentary assembly of turkish-speaking countries i. türk dili konuşan ülkeler parlamenter asamblesi
parliamentary assembly of turkic speaking countries i. türk dili konuşan ülkeler parlamenter asamblesi (turkpa)
Technical
speaking plant approach i. konuşan bitki yaklaşımı
speaking plant i. konuşan bitki
speaking tube i. kumanda borusu
Computer
resume speaking expr. konuşmayı sürdür
pause speaking expr. konuşmayı duraklat
stop speaking expr. konuşmayı durdur
stop speaking expr. konuşmayı bitir
stop speaking expr. seslendirmeyi durdur
Construction
speaking funnel i. konuşma borusu
speaking tube i. konuşma borusu
Aeronautic
this is the captain speaking i. kaptanınız konuşuyor
Marine
speaking pipe i. kumanda borusu
speaking tube i. kumanda borusu
speaking pipe i. mükaleme borusu
speaking tube i. mükaleme borusu
Psychology
speaking in tongues i. hayali konuşma
speaking in tongues i. olmayan ya da bilmediğiniz bir dilde anlamsız ya da anlamını bilmediğiniz sözcükler sarf etme
speaking in tongues i. tam anlamıyla anlaşılamayan konuşma
Social Sciences
bantu-speaking s. bantuca konuşan
bantu-speaking s. bantuca konuşan halka ait
bantu-speaking s. bantuca konuşan halka dair
Education
advanced speaking class i. ileri seviye konuşma sınıfı
speaking skill i. konuşma beceresi
Linguistics
teaching speaking i. konuşma öğretimi
speaking test i. konuşma sınavı
ethnography of speaking i. konuşma kullanım bilgisi
turkic-speaking s. türk dillerini konuşabilen
icelandic-speaking s. izlandaca konuşabilen
gaelic-speaking s. galce konuşabilen
samoyedic-speaking s. samoyed dilini konuşabilen
finno-ugric-speaking s. fin-ugor dili konuşan
flemish-speaking s. flamanca konuşan
flemish-speaking s. flamanca konuşabilen
flemish-speaking s. flamanca bilen
flemish-speaking s. flamanca iletişim kurabilen
semitic-speaking s. sami dili konuşan
Music
choral speaking i. şiir dinletisi
choral speaking i. koro dinletisi
choral speaking i. toplu okuma
Modern Slang
am I speaking chinese? expr. ben çince mi konuşuyorum? (biri söylediklerini anlamadığında şaka yollu sorulan bir soru)