anlam - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

anlam



"anlam" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 40 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
anlam sense i.
anlam meaning s.
General
anlam content i.
anlam purview i.
anlam point i.
anlam purport i.
anlam denotation i.
anlam significance i.
anlam tenor i.
anlam construction i.
anlam inference i.
anlam strain i.
anlam semantics i.
anlam import i.
anlam hang i.
anlam effect i.
anlam acceptation i.
anlam intention i.
anlam sound i.
anlam drift i.
anlam significancy i.
anlam explanation i.
anlam meaning i.
anlam reference i.
anlam effect i.
anlam message i.
anlam freight i.
anlam implication i.
Trade/Economic
anlam point i.
Law
anlam conception i.
Technical
anlam sense i.
anlam signification i.
Logic
anlam designation i.
Linguistics
anlam acception i.
anlam signification i.
anlam significance i.
anlam meaning i.
anlam sense i.
anlam purport i.
Archaic
anlam jet i.

"anlam" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 455 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
saklı olan anlam implication i.
General
asıl anlam substance i.
belirtilmek istenen anlam purport i.
anlam belirsizliği ambiguity i.
çift anlam equivoke i.
gerçek anlam spirit i.
çağrıştırdığı anlam connotation i.
anlam çıkartma educing i.
kızlara özel olan ve genellikle erkeklerin anlam veremediği durum girl thing i.
gerçek anlam value i.
gerçek anlam real meaning i.
anlam değişmesi semantic change i.
anlam bulanıklığı ambiguity i.
saklı olan anlam (bir şeyin içinde) implication i.
anlam yükleme meaning attribution i.
ardında yatan anlam overtone i.
esas anlam gist i.
çift anlam equivoque i.
genel anlam tenor i.
anlam yoluyla terapi logotherapy i.
yeni anlam veya kelimeler bulan veya kullanan kimse neologist i.
gizli anlam hidden meaning i.
çifte anlam double meaning i.
anlam karmaşası ambiguity i.
anlam çıkarma inferring i.
geniş anlam broad meaning i.
anlam bütünlüğü cohesion i.
anlam bütünlüğü content integrity i.
aynı anlam same meaning i.
yan anlam connotation i.
anlam kaybı meaning loss i.
anlam kaybı loss in meaning i.
biri uygunsuz iki farklı anlam taşıyan söz double-entendre i.
anlam çıkarma inference i.
anlam kaybı semantic loss i.
ardında yatan anlam underlying meaning i.
anlam bozukluğu incomprehensibility i.
anlam bozukluğu incoherency i.
öz anlam self-significance i.
altında yatan anlam core meaning i.
temel anlam core meaning i.
ana anlam core meaning i.
yanlış anlam wrong meaning i.
anlam kaybı loss of meaning i.
dar anlam narrow sense i.
zıt anlam opposite meaning i.
yüzündeki anlam his/her countenance i.
anlam yaratma meaning making i.
temel anlam basic meaning i.
anlam verme sense-making i.
anlam kargaşası ambiguity i.
evrensel anlam universal meaning i.
anlam ve anlatım meaning and expression i.
saklı anlam secret meaning i.
gizli anlam secret meaning i.
örtülü anlam implicit meaning i.
zıt anlam kullanma antiphrasis i.
diğer anlam connotation i.
müziksel anlam musical meaning i.
anlam dünyası semantic world i.
zıt anlam antonym i.
alt anlam sub-meaning i.
anlam bütünlüğünü bozan cümleler irrelevant sentences i.
yakın anlam close meaning i.
anlamı olmayan veya anlam taşımayan sözcük nonword i.
gölge anlam shadow meaning i.
olumsuz anlam negative meaning i.
gerçek anlam literal meaning i.
bir ismin başına gelip anlam değişikliğine neden olan adherent i.
ilave anlam adsignification i.
düz anlam reference i.
anlam, fikir veya tutumdaki ince fark refinedness i.
anlam, fikir veya tutumdaki ince fark refinement i.
gizli anlam undersong i.
anlam bilimci semantician i.
anlam çıkarma educement i.
anlam çıkaran kimse eductor i.
anlam bulanıklığından ari olma unambiguity i.
anlam bulanıklığından ari olma unequivocalness i.
örtük anlam undercurrent i.
altında yatan anlam undermeaning i.
ima edilen anlam undermeaning i.
ardında yatan anlam undersense i.
incelikli anlam undersong i.
ardında yatan anlam undersong i.
sezilen anlam undersong i.
anlam birliği univocation [obsolete] i.
esas anlam upshot i.
kesin anlam value i.
doğru anlam value i.
eş anlam synonym i.
kelimenin veya ifadenin mantıksal olarak çağrıştırdığı anlam meaning in intension i.
yanlış anlam yükleyen kimse misinterpreter i.
yanlış anlam missense i.
anlam çarpıtan kimse depraver i.
anlam bulanıklığı opacity i.
anlam belirsizliğinden kaynaklı anlaşılmazlık opaqueness i.
anlam çıkarma illation i.
gizli anlam deuteroscopy i.
çağrımsal anlam consignification i.
bağlamsal anlam consignification i.
ortak anlam consignification i.
eş anlam consignification i.
temel anlam core i.
asıl anlam core i.
esas anlam core i.
bütün ve parçaları arasındaki anlam ilişkisi part to whole relation i.
anlam ifade eden faktör veya terim significative i.
esas anlam strength i.
saklı anlam subintellection i.
saklı anlam subintelligence i.
saklı anlam subintelligitur i.
bir terimin çağrıştırdığı anlam supposition i.
anlam ifade etmek make sense f.
anlam kazanmak have a meaning f.
anlam çıkarmak make something of f.
anlam çıkarmak make f.
başka anlam vermek distort f.
anlam çıkarmak infer f.
anlam yüklemek ascribe a meaning to f.
anlam değiştirmek change its meaning f.
anlam verememek be unable to understand f.
anlam taşımak make sense f.
anlam ifade etmemek not to have a meaning f.
hayal gücünü kullanarak bir şeye başka bir anlam yüklemeye kalkmamak interpret something strictly f.
anlam vermek make of f.
anlam çıkarmak make sense out of f.
anlam kazandırmak add meaning f.
anlam çıkarmak make out f.
anlam çıkarmak judge f.
anlam vermek understand f.
anlam vermek construe f.
anlam yüklemek attribute a meaning to f.
ters anlam vermek twist f.
anlam kazandırmak give new meaning to f.
anlam kazanmak make sense f.
anlam olarak almak have as a meaning f.
ayrıca bir anlam taşımak connote f.
anlam yitirmek become meaningless f.
anlam verememek make nothing of f.
anlam ifade etmek make a sense f.
anlam ifade etmemek be meaningless f.
anlam taşımak carry meaning f.
anlam yitirmek lose meaning f.
anlam katmak give meaning to (someone) f.
anlam taşımak bear meaning f.
anlam kazanmak find meaning f.
anlam bulmak find meaning f.
anlam taşımak carry a meaning f.
anlam taşımak have a meaning f.
anlam yüklemek assign a meaning f.
anlam yüklemek attribute a meaning f.
-e anlam vermek make of f.
anlam çıkarmaya çalışmak read into f.
günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapmak make speeches to mark the meaning and importance of the day f.
günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapmak make speeches emphasizing the meaning and the importance of the date f.
anlam kazanmak reach significance f.
anlam kazanmak become meaningful f.
farklı anlam yüklemek assign a different meaning to f.
yeni bir anlam kazanmak take on a new meaning f.
daha öte anlam taşımak mean more than (that) f.
daha öte bir anlam taşımak mean more than (that) f.
daha öte bir anlam taşımak have a further meaning f.
daha öte anlam taşımak have a further meaning f.
daha öte bir anlam taşımak have meaning beyond f.
daha öte anlam taşımak have meaning beyond f.
hiçbir anlam çıkaramamak not able to make anything out f.
herhangi bir anlam ifade etmemek not make any sense f.
herhangi bir anlam ifade etmemek make no sense f.
hiçbir anlam ifade etmemek not make any sense f.
hiçbir anlam ifade etmemek make no sense f.
anlam kazanmak gain meaning f.
anlam ifade etmek mean f.
bağlamak (artık kullanılmayan anlam) annex f.
bağlamak (artık kullanılmayan anlam) adject f.
(olumsuz anlam) sonunu getirmek doom f.
anlam çıkarmak make much of f.
anlam çıkarmak generalise f.
anlam çıkarmak generalize f.
anlam vermek make f.
anlam çıkarmak jalouse f.
yanlış anlam çıkarmak misintend f.
fazladan anlam veya duygu yüklemek load f.
anlam çıkarmak glean f.
anlam çıkarmak consequence f.
(yazıya) ağır anlam ve önem atfetmek freight f.
anlam çıkartılmış educed s.
anlam çıkartılmış extrapolated s.
anlam çıkartılabilen educible s.
saklı (anlam vb) inner s.
bir anlam/düşünce ifade etmeyen inexpressive s.
anlam ifade eden significative s.
anlam ifade etmeyen mesaj nonsensicality s.
başlı başına anlam taşıyan notional s.
anlam bozucu kelimeler içeren weasel-worded s.
sihirli anlam taşıyan runic s.
(sözcük, fikir) farklı anlam ifade eden pickwickian s.
başlı başına bütün bir anlam taşıyan presentational s.
anlam karmaşası yaratan slippery s.
kültürel anlam taşıyan symbolic s.
derin bir anlam ile profoundly zf.
anlam bakımından contentually zf.
anlam kesinliği belirten bir bağlaç or bağ.
isim veya sıfatların sonuna gelerek laubali bir anlam kazandıran bir ek -o snk.
yan anlam conn (connotation) kısalt.
Phrasals
yanlış anlam çıkarmak take for f.
bir anlam ifade etmek stack up f.
anlam çıkarmak construe (something) as (something) f.
anlam çıkarmak construe something as something f.
sözlerinin altında başka bir anlam gizli olmak mean (something) by (something) f.
sözlerinin altında başka bir anlam gizli olmak mean by something f.
(biri veya bir şey hakkında) çıkarımda bulunmak/anlam çıkarmak generalize about (someone or something) f.
(biri veya bir şey hakkında) çıkarımda bulunmak/anlam çıkarmak generalize on (someone or something) f.
farklı anlam yüklemek read something into something f.
(belirli bir anlam/nitelik ile) yüklü olmak resonate with f.
(belirli bir anlam/nitelik ile) dolu olmak resonate with f.
bazı şeylere anlam kazandırabilmek/anlamlandırabilmek get/put something in perspective f.
bir şeyden bir sonuç, anlam çıkarmak extrapolate something from something f.
bir şeyden bir anlam çıkarmak generalize from something f.
başkalarının anlam veremediği bir şeye heyecanlanmak geek out about (someone or something) f.
başkalarının anlam veremediği bir şeye heyecanlanmak geek out over (someone or something) f.
zar zor bir şey/anlam çıkarmak wrest out f.
(birine) bir anlam ifade etmek click with (one) f.
anlam çıkarmak construe as f.
-e bir anlam ifade etmek count with f.
(bir şeyden bir anlam) çıkarmak deduce (something) from (something) f.
(bir şeyden) sonuç/anlam çıkarmak dope out (something) f.
-den bir sonuç, anlam çıkarmak extrapolate from f.
hakkında çıkarımda bulunmak/anlam çıkarmak generalize about f.
'-den bir anlam çıkarmak generalize from f.
bir şeyden bir anlam çıkarmak infer something from something f.
(bir şeyden) anlam çıkarmak infer from (something) f.
(bir şeyden) anlam çıkarmaya çalışmak read into (something) f.
(bir şeye) anlam/yorum yüklemeye çalışmak read into (something) f.
Phrases
bu pek bir anlam ifade etmiyor it's hardly saying much expr.
bu pek bir anlam ifade etmiyor that's hardly saying much expr.
Colloquial
hayatıma anlam katacak bir şey something to give meaning to my life i.
ingiltere'de (avuçiçi içeri bakacak şekilde yapıldığında) küfür veya kötü anlam ifade eden işaret v sign i.
hiçbir anlam ifade etmemek mean nothing f.
bir şey/anlam ifade etmemek not mean diddly f.
(bir şeye) gereğinden fazla anlam yüklemek put too much on (something) f.
bir anlam ifade etmek mean something f.
(biri) için bir anlam ifade etmek mean to (one) f.
(bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak not able to make anything out (of something) f.
bir anlam ifade eder mi bilmem ama fwiw (for what it's worth) expr.
Idioms
anlam karmaşası a contradiction in terms i.
kızlara özel ve genellikle erkeklerin anlam veremediği durum a girl thing i.
genel anlam grand scheme i.
hayata yeni bir anlam katmak get a new grip on life f.
hiç anlam verememek place in the background f.
(bir şeye) yeni bir anlam kazandırmak put a new complexion on (something) f.
(bir şeye) yeni bir anlam kazandırmak put a different complexion on (something) f.
anlam çıkartmak make of f.
anlam karmaşasına yer vermeyecek şekilde açık bir sekilde belirtmek get clear on f.
anlam verememek cannot make sense of f.
anlam verememek make nothing of f.
anlam vermek make of f.
anlam vermek make some sense out of something f.
birinin nezdinde değeri/önemi olmak/anlam ifade etmek carry a lot of weight with someone f.
birine özel anlam ifade etmek mean something special for someone f.
bir anlam kazandırmak put into perspective f.
büyük anlam ifade etmek carry a lot of weight with someone f.
bir anlam ifade etmek count with someone f.
çok bir şey / anlam ifade etmemek not come to much f.
çok bir şey / anlam ifade etmemek not count for much f.
dolaylı bir sözden anlam çıkarıp ona göre hareket etmek take a hint f.
dolaylı bir sözden anlam çıkarıp ona göre hareket etmek take the hint f.
hiçbir anlam çıkaramamak not able to make anything out of f.
hiçbir anlam çıkaramamak can't make anything out of f.
yeni bir anlam/önem kazanmak take on a new meaning f.
yeni bir anlam/önem kazanmak take on a new significance f.
(birinin yaptığı şeye) anlam verememek/anlamamak not know what to make of someone f.
anlam ifade etmeye başlamak drop into place f.
anlam ifade etmeye başlamak fall into place f.
(bir şeye) yeni bir anlam kazandırmak put a new/different complexion on something f.
başka bir dile çevrilirken anlam kaybına uğramak get lost in translation f.
tercüme edilirken anlam yitimine uğramak get lost in translation f.
(bir şeye) anlam vermeye çalışmak go over (something) in (one's) mind f.
(bir şeye) anlam vermek/(bir şeyden) bir anlam çıkartmak make any sense (out) of (something) f.
(birine/bir şeye) bir/pek anlam ifade etmek carry (a lot of) weight (with someone or something) f.
(birinin/bir şeyin) nezdinde anlam ifade etmek carry (a lot of) weight (with someone or something) f.
biri için bir anlam ifade etmemek mean nothing to somebody f.
(bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak can't make anything out (of something) f.
(birine/bir şeye) bir anlam ifade etmek carry weight with (someone or something) f.
(bir şeye) anlam verememek make nothing of (something) f.
bir şeye anlam vermek make sense of something f.
(birine) hiçbir anlam ifade etmemek mean nothing to (one) f.
(bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak not able to make head nor tail (out) of (something) f.
(bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak not able to make head or tail (out) of (something) f.
'-den hiçbir anlam çıkaramamak not able to make head or tail of f.
(bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak not able to make heads nor tails (out) of (something) f.
(bir şeyden) hiçbir anlam çıkaramamak not able to make heads or tails (out) of (something) f.
(birinin yaptığı şeye) anlam verememek/anlamamak not know what to make of f.
'-den ne anlam çıkaracağını bilememek not know what to make of f.
(birine/bir şeye) bir anlam verememek not know what to make of (someone or something) f.
(birinden/bir şeyden) ne anlam çıkaracağını bilememek not know what to make of (someone or something) f.
anlam vermek see daylight f.
başka bir dile çevrilirken anlam kaybına uğramış lost in translation s.
tercüme edilirken anlam yitimine uğramış lost in translation s.
(bir şey) bir anlam ifade etmiyor (something) does not compute [cliché] expr.
Speaking
anlam ifade etmemek it doesn't make a sense f.
açık değil (anlam vb) it is not clear expr.
bundan ne anlam çıkarıyorsun? what do you make of that? expr.
başarı senin ne için ne anlam ifade ediyor? what does success mean to you? expr.
bir anlam ifade etmiyor it doesn't mean a thing expr.
bütün bunlardan bir anlam çıkaramıyorum I can’t make heads or tails of it all expr.
bunun sizin için bir anlam ifade ettiğini sanmıyorum I guess that doesn't really matter to you expr.
benim için (artık) hiçbir anlam ifade etmiyorsun you do not mean anything at all to me expr.
benim için (artık) hiçbir anlam ifade etmiyorsun you mean nothing at all to me expr.
bu bir anlam ifade etmiyor that doesn't make sense expr.
hayatıma kattığın anlam the meaning you bring to my life expr.
hayatıma anlam kazandırdın you gave meaning to my life expr.
hayatıma anlam verdin you gave meaning to my life expr.
hiçbir anlam ifade etmiyor it makes no sense expr.
Trade/Economic
anlam farklılıkları ölçüleri semantic differential scales i.
anlam çıkarma interpretation i.
Law
hukuki anlam intendment of law i.
yasal anlam intendment of law i.
anlam çıkarmak take to mean f.
Media
yazıyı anlam ve yayınlama açısından denetleyen kimse copy editor i.
Computer
okunduğunda anlam içermeyen, genellikle internet sitelerinin tasarımlarını kontrol amacıyla eklenen metin dummy text i.
Informatics
habere ait anlam özelliği information i.
Psychology
anlam  meaning  i.
anlam istemi will to meaning i.
anlam yeterliliği adequacy of meaning i.
arı anlam pure meaning i.
kullanıma bağlı anlam teorisi use theory of meaning i.
yan anlam connotation i.
(özellikle bebeğin çevresindeki objeleri yorumlamasındaki) anlam daralması underextension i.
sadece kişisel yorumla anlam kazanan unstructured s.
Logic
altta yatan anlam implicature i.
altta yatan anlam conversational implicature i.
Statistics
istatistiksel anlam çıkarma statistical inference i.
Biology
Yanlış anlam mutasyonu missense mutation i.
Education
anlam ve içerik sense and meaning i.
Literature
sözleri ters anlam kullanarak kuvvetlendirme şeması oxymoron schema i.
edebiyatta mitsel anlam veya imgelem arayarak metni zaman ve mekanın ötesinde inceleyen eleştirel bir yaklaşım mythic criticism i.
tarihi anlam historical sense i.
dizede anlam tamamlanmadığı zaman onu tamamlayacak kelimelerin ikinci diziye bırakılması overflow i.
bir dizede anlam tamamlanmadığı zaman onu tamamlayacak kelimelerin ikinci dizeye bırakılması overlapping i.
incil'de veya bazı alegorik metinlerde bulunan anlam sense i.
(dil veya düz yazı) yan anlam ile ilgili chromatic s.
Linguistics
anlam-dilbilgisi kümeleri semantico-grammatical categories i.
anlam yücelmesi amelioration i.
anlam kayması semantic shift i.
anlam çözümlemesi semic analysis i.
anlam genişlemesi widening of meaning i.
anlam uzamı semantic range i.
anlam alanı semantic field i.
anlam bileşeni semantic component i.
anlam daralması restriction of meaning i.
anlam genişlemesi extension of meaning i.
anlam özelliği çözümlemesi sfa i.
anlam söyleşmesi negotiation of meaning i.
anlam çiftleri semantic pair i.
anlam üçgeni semantic triangle i.
anlam ekseni semantic axis i.
anlam katmanı semantic stratum i.
anlam yaygınlaşması radiation i.
anlam daralması narrowing of meaning i.
anlam odağı rheme i.
anlam değişmesi semantic change i.
anlam kötülenmesi pejoration i.
anlam çözümlemesi semantic analysis i.
anlam bozan kelimeli weasel worded i.
anlam kuramı theory of meaning i.
anlam çözümlemesi componential analysis i.
anlam daralması semantic restriction i.
anlam değeri semantic value i.
anlam felsefesi rhematics i.
anlam alanı lexical field i.
anlam ayırtmacı semantic differential i.
anlam belirleyeni semantic marker i.
anlam alanı kuramı semantic field theory i.
anlam genişlemesi semantic extension i.
amaçlanan anlam intentional meaning i.
anlam ayırıcı semantic distinguisher i.
anlam ayırıcı distinguisher i.
anlam bağıntılı uyum synesis i.
anlam bilimci semanticist i.
anlam bozan kelime weasel i.
anlam bozucu kelime weasel word i.
anlam çıkarma extrapolating i.
anlam değişimi semantic change i.
bağlamsal anlam contextual meaning i.
birim anlam episemem i.
bilişsel anlam cognitive meaning i.
bir dizede anlam tamamlanmadığı zaman onu tamamlayacak kelimelerin ikinci diziye bırakılması enjambment i.
çekirdek anlam central meaning i.
çoğul anlam multiple meaning i.
çevresel anlam marginal meaning i.
çağrışımsal anlam associative meaning i.
duygusal anlam affective meaning i.
dilbilgisel anlam grammatical meaning i.
duygusal anlam emotive meaning i.
durumsal anlam situational meaning i.
eğretilemeli anlam transferred meaning i.
etkisel anlam affective meaning i.
fonolojik anlam belirsizliği phonological ambiguity i.
genişlemeli anlam expended meaning i.
gönderimsel anlam referential meaning i.
kavramsal anlam conceptual meaning i.
mecaz anlam figurative meaning i.
noktalamayla ilgili anlam belirsizliği punctuation ambiguity i.
olası anlam meaning potential i.
salt dilsel anlam locution i.
ses-anlam birlikteliği onomatopoeia i.
sözcüksel anlam lexical meaning i.
transfer anlam kayması semantic i.
temel anlam central meaning i.
toplumsal anlam social meaning i.
uzanımsal anlam extensional meaning i.
yapısal anlam structural meaning i.
anlam yücelmesi elevation i.
anlam iyileşmesi elevation i.
bir bütün ve parçaları arasındaki anlam ilişkisi whole to part relation i.
bir bütün ve parçaları arasındaki anlam ilişkisi holonymy i.
cümlede anlam karmaşasına yol açacak şekilde konulmuş niteleyici misplaced modifier i.
(başka dil etkisi ile) anlam aktarması loanshift i.
anlam sınırı circumscription i.
ifadede anlam tamlığı sağlayan sözcük completive i.
sözcükte anlam tamlığı sağlayan morfem completive i.
(ses tonu) ses birimi etkileyerek anlam aktarabilen ses etkisi paralanguage i.
zıt anlam counter sense i.
zıt anlam countersense i.
anlam kötüleşmesi pejoratism i.
anlam bayağılaşması pejoratism i.
ifadede anlam power i.
anlam karmaşasının önlenmesi amacıyla bağlaçtan önce eklenen virgül türü series comma i.
alt anlam subsense i.
geniş kapsamlı bir tanıma ait spesifik anlam subsense i.
(sözcükler arası) üst anlam ilişkisi superordination i.
anlam çıkarmak extrapolate f.
(kelimeyi) anlam değişmeyecek şekilde dışa kaydırmak extrapose f.
aktarılan anlam üzerinde hiçbir etkisi olmayan nondistinctive s.
aktarılan anlam üzerinde hiçbir etkisi olmayan non-distinctive s.
anlam ayırıcı distinctive s.
gerçek dünyaya dair anlam farklılığı gösteren (terim) anisomorphic s.
yan anlam ile ilgili extended s.
cümlenin anlam odağına ilişkin rhematic s.
metinlerarasılıktan anlam kazanan intertextual s.
(dizgeci dilbilgisinde cümle) kendi başına anlam ifade eden freestanding s.
tek başına anlam içeremeyen syncategorematic s.
Religious
resmi bir inancı olmayan, ruhsal gelişim, hakikat ve anlam arayışındaki özgürlükçü bir din unitarian universalism i.
protestan hristiyanlığında inancın anlam ve geçerliliğini mevcut insan deneyimiyle ilişkilendirmeyi ve geleneksel teolojik kavramlarla bağdaştırıp birleştirmeyi amaçlayan bir hareket modernism i.
kişinin başı dönene kadar dönerek düştüğü yerdeki harflere anlam yüklenen bir kehanet yöntemi gyromancy i.
Philosophy
ahlaki yasaların, sabit ya da evrenselden ziyade anlam ve uygulama bakımından göreceli olduğu görüşü antinomianism i.
dilin felsefi analizinin gerçekliğin temel elementlerine tekabül eden anlam atomlarında sona erdiğini öne süren felsefi bir yaklaşım logical atomism i.
anlam bilimi significs i.
Meteorology
katman bulut ile birlikte anlam veren bir ön ek strato- ök.
Art
sonradan sanatsal anlam yüklenen buluntu nesne found object i.
Theatre
anlam aykırılığı contrary sense i.
Slang
anlam ifade etmemek not mean jack shit to f.
büyük anlam ifade etmek mean a hell of a lot to f.
anlam kazanmak sensu f.