eat!

"eat!" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	eat f.	yemek yemek
Mr Ibragimov has begun to eat again. Bay Ibragimov yeniden yemek yemeye başladı. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	eat f.	yemek
Infection in cattle and sheep is negligible so we can continue to eat our rare steak. Sığır ve koyunlarda enfeksiyon yok denecek kadar azdır, dolayısıyla az pişmiş bifteklerimizi yemeye devam edebiliriz. More Sentences
General
3	Genel	eat f.	yemek
I believe that, one day, we might even decide to stop eating animal meat. Bir gün hayvan eti yemeyi bırakmaya bile karar verebileceğimize inanıyorum. More Sentences
4	Genel	eat f.	kemirmek
Rust eats away the iron. Pas demiri kemirip bitirir. More Sentences
5	Genel	eat up f.	yiyip bitirmek
Please eat up your dinner. Lütfen akşam yemeğini bitir. More Sentences
6	Genel	eat into f.	kemirmek
The acid ate into the metal. Asit metali kemirmiş. More Sentences
7	Genel	eat dinner f.	akşam yemeği yemek
Tom and I ate dinner together. Tom ve ben birlikte akşam yemeği yedik. More Sentences
8	Genel	eat up f.	tüketmek
This application just eats up your battery. Bu uygulama sadece pilinizi tüketiyor. More Sentences
9	Genel	eat f.	tüketmek
These reports are about allowing people the choice whether or not to eat GM food. Bu raporlar, insanlara GDO'lu gıda tüketip tüketmeme konusunda seçim hakkı tanımakla ilgilidir. More Sentences
10	Genel	eat out f.	dışarıda yemek
How many times did you eat out last month? Geçen ay kaç kez dışarıda yemek yediniz? More Sentences
11	Genel	eat breakfast f.	kahvaltı etmek
I guess men who eat breakfast only exist in myths or fairy tales. Sanırım kahvaltı eden erkekler sadece efsanelerde ya da masallarda var. More Sentences
12	Genel	eat and drink f.	yiyip içmek
This chemical is in lots of things you eat and drink. Bu kimyasal yiyip içtiğiniz birçok şeyin içerisinde mevcut. More Sentences
13	Genel	eat in f.	evde yemek
I eat in the house. Yemeği evde yiyorum. More Sentences
14	Genel	eat ice cream f.	dondurma yemek
Tom likes to eat ice cream. Tom dondurma yemeyi seviyor. More Sentences
15	Genel	want to eat f.	yemek istemek
If we want to eat fresh produce, then it is impossible first to treat it thermally. Taze ürün yemek istiyorsak, önce onu termal olarak işlemden geçirmek imkansızdır. More Sentences
16	Genel	eat a lot f.	çok yemek
Tom doesn't gain weight even though he eats a lot. Tom çok yese bile kilo almaz. More Sentences
17	Genel	eat dessert f.	tatlı yemek
Tom told me that he thought Mary wouldn't eat dessert. Tom bana Mary'nin tatlı yemeyeceğini düşündüğünü söyledi. More Sentences
18	Genel	eat an apple f.	elma yemek
Millie is eating an apple. Millie elma yiyor. More Sentences
19	Genel	eat pizza f.	pizza yemek
Let's eat pizza for lunch today. Bugün öğle yemeği için pizza yiyelim. More Sentences
20	Genel	eat f.	çürütmek
Acid eats into metal. Asit metali çürütüyor. More Sentences
21	Genel	eat meat f.	et yemek
People are going back to eating meat, and are again buying it cheaply. İnsanlar et yemeye geri dönüyor ve eti yine ucuza satın alıyor. More Sentences
22	Genel	eat properly f.	dengeli beslenmek
Can you learn to eat properly? Dengeli beslenmeyi öğrenebilir misin? More Sentences
23	Genel	eat heartily f.	iştahla yemek
They ate heartily. Onlar iştahla yediler. More Sentences
24	Genel	eat well f.	iyi beslenmek
If you eat well, you're likely to live longer. İyi beslenirseniz, daha uzun yaşarsınız. More Sentences
25	Genel	eat healthily f.	sağlıklı beslenmek
It is important to keep drinking water and eat healthy things. Su içmeye devam etmek ve sağlıklI beslenmek önemlidir. More Sentences
26	Genel	eat f.	bitirmek
If you conceal this, it'll just eat you up from inside. Eğer bunu gizlersen, seni kurt gibi yer bitirir. More Sentences
27	Genel	eat fish f.	balık yemek
They eat fish. Balık yiyorlar. More Sentences
28	Genel	eat human flesh f.	insan eti yemek
Is it true that they eat human flesh? Onların insan eti yedikleri doğru mu? More Sentences
29	Genel	eat a salad f.	salata yemek
I ate a salad for lunch. Öğle yemeği için bir salata yedim. More Sentences
30	Genel	eat something f.	bir şeyler yemek
You'll feel better after you eat something. Bir şeyler yedikten sonra daha iyi hissedeceksin. More Sentences
31	Genel	eat lunch f.	öğle yemeği yemek
Tom said Mary probably won't eat lunch with us. Tom, Mary'nin muhtemelen bizimle öğle yemeği yemeyeceğini söyledi. More Sentences
32	Genel	eat less f.	daha az yemek
You need to eat less and exercise more. Daha az yemeli ve daha çok egzersiz yapmalısın. More Sentences
33	Genel	eat banana f.	muz yemek
Tom said Mary often eats bananas. Tom, Mary'nin sık sık muz yediğini söyledi. More Sentences
34	Genel	eat healthy foods f.	sağlıklı beslenmek
I always try to eat healthy food. Her zaman sağlıklı beslenmeye çalışırım. More Sentences
35	Genel	eat healthy foods f.	sağlıklı gıdalar yemek
They ate healthier foods. Onlar daha sağlıklı gıdalar yediler. More Sentences
36	Genel	eat too much f.	çok yemek
Tom's illness resulted from eating too much. Tom'un hastalığı çok yemek yemesinden kaynaklanıyordu. More Sentences
37	Genel	eat an orange f.	portakal yemek
The woman eats an orange. Kadın portakal yiyor. More Sentences
38	Genel	eat grass f.	ot yemek
The cows are eating grass. İnekler ot yiyorlar. More Sentences
39	Genel	eat carrot f.	havuç yemek
The hipster rabbit refused to eat carrots. Yenilikçi tavşan havuç yemeyi reddetti. More Sentences
40	Genel	eat a sandwich f.	sandviç yemek
Tom was eating a sandwich. Tom bir sandviç yiyordu. More Sentences
41	Genel	eat f.	yiyerek yapmak
Since we didn't have any time to prepare food, we ate a can of tuna. Yemek yapmaya vakit kalmadığından ton balığı konservesi yedik. More Sentences
42	Genel	eat light f.	hafif yemek
I ate light. Hafif yedim. More Sentences
Phrasals
43	Öbek Fiiller	eat out f.	dışarıda yemek
Tom often eats out on Monday nights. Tom genellikle Pazartesi geceleri dışarıda yemek yer. More Sentences
44	Öbek Fiiller	eat up f.	tüketmek
This application just eats up your battery. Bu uygulama, tek kelimeyle, pilini tüketiyor. More Sentences
45	Öbek Fiiller	eat up f.	yemek
Within a few minutes, he had eaten up all the food on the table. Birkaç dakika içinde masadaki tüm yemeği yedi. More Sentences
46	Öbek Fiiller	eat up f.	yenmek
The cake was all eaten up before I got home. Ben eve gelmeden önce pastanın hepsi yenmişti. More Sentences
47	Öbek Fiiller	eat up f.	harcamak
We're eating up a lot of time writing letters by hand. Elle mektup yazarak çok zaman harcıyoruz. More Sentences
Colloquial
48	Konuşma Dili	eat pork f.	domuz eti yemek
Tom said he doesn't eat pork. Tom domuz eti yemediğini söyledi. More Sentences
49	Konuşma Dili	eat chocolate f.	çikolata yemek
Tom knows a woman who doesn't like to eat chocolate. Tom çikolata yemeyi sevmeyen bir kadın tanıyor. More Sentences
Idioms
50	Deyim	eat humble pie f.	burnunu sürtmek
Luciano, the underdog in the match, will be trying to make the champ eat humble pie. Maçın zayıf tarafı Luciano, şampiyonun burnunu sürtmeye çalışacak. More Sentences
General
51	Genel	dog-eat-dog i.	mücadeleli durum
52	Genel	dog-eat-dog world i.	kurtlar sofrası
53	Genel	dog-eat-dog i.	kıran kırana rekabet
54	Genel	dog-eat-dog i.	kıyasıya rekabet
55	Genel	dog-eat-dog i.	kıran kırana mücadele
56	Genel	things to eat i.	yenilecek şeyler
57	Genel	sugar eat i.	akçaağaç şekeri ikram edilen kış partisi
58	Genel	eat one's heart out for f.	kendi kendini yemek
59	Genel	eat crow f.	zorlanmak
60	Genel	eat one's words f.	sözünü geri almak
61	Genel	eat humble pie f.	kabahatini itiraf edip af dilemek
62	Genel	eat peppery food f.	acı yemek
63	Genel	eat one's words f.	özür dilemek
64	Genel	eat away f.	sürüklemek
65	Genel	eat at f.	aşındırmak
66	Genel	eat one's words f.	tükürdüğünü yalamak
67	Genel	eat humble pie f.	tükürdüğünü yalamak
68	Genel	eat up f.	haklamak
69	Genel	eat one's fill f.	doyasıya yemek
70	Genel	eat f.	zıkkımlanmak
71	Genel	eat like a horse f.	ayı gibi yemek
72	Genel	eat f.	aşındırmak
73	Genel	make somebody eat f.	yedirmek
74	Genel	eat hot f.	sıcak yemek
75	Genel	eat f.	buyurmak
76	Genel	eat away f.	yemek
77	Genel	eat one's heart out f.	içi içini yemek
78	Genel	eat one's fill f.	karnını doyurmak
79	Genel	eat like a horse f.	kurt gibi yemek yemek
80	Genel	eat like a horse f.	öküz gibi yemek
81	Genel	eat humble pie f.	burnu sürtülmek
82	Genel	eat at f.	sürüklemek
83	Genel	eat one's heart out f.	kendi kendini yemek
84	Genel	eat somebody up f.	yiyip bitirmek
85	Genel	eat up f.	kökünü kurutmak
86	Genel	eat away f.	aşındırmak
87	Genel	eat one's fill f.	doymak
88	Genel	make somebody eat humble pie f.	burnunu sürtmek
89	Genel	have to eat the same food f.	aynı yemeğe talim etmek
90	Genel	eat humble pie f.	kibri kırılmak
91	Genel	eat out f.	dışarda yemek
92	Genel	eat sunflower seeds f.	çekirdek çitlemek
93	Genel	eat appetizers f.	çerez yemek
94	Genel	eat a little f.	az yemek
95	Genel	eat a quince f.	ayva yemek
96	Genel	eat sparingly f.	az yemek
97	Genel	eat one's fill f.	karnı doymak
98	Genel	eat one's word f.	tükürdüğünü yalamak
99	Genel	eat food f.	besin almak
100	Genel	go out to eat f.	yemeğe çıkmak
101	Genel	eat like a bird f.	çok yavaş yemek
102	Genel	eat like a bird f.	çok az yemek
103	Genel	eat sensibly f.	dengeli beslenmek
104	Genel	eat healthily f.	dengeli beslenmek
105	Genel	eat at night f.	gece yemek
106	Genel	make someone eat crow f.	birine tükürdüğünü yalatmak
107	Genel	eat properly f.	sağlıklı beslenmek
108	Genel	eat away f.	yiyip durmak
109	Genel	eat away f.	erozyona uğratmak
110	Genel	lose one's desire to eat f.	iştahı kaçmak
111	Genel	not eat much f.	fazla yemek yememek
112	Genel	not eat much f.	fazla yememek
113	Genel	eat out of the can f.	konserveden yemek
114	Genel	eat biscuits f.	bisküvi yemek
115	Genel	eat a chocolate cake f.	çikolatalı pasta yemek
116	Genel	eat a chocolate cake f.	çikolatalı kek yemek
117	Genel	bring someone something to eat f.	birine yiyecek bir şeyler getirmek
118	Genel	eat like an elephant f.	fil gibi yemek
119	Genel	eat lobster f.	ıstakoz yemek
120	Genel	eat organic foods f.	organik besinler yemek
121	Genel	eat till you're full f.	doyana kadar yemek
122	Genel	eat until you're full f.	doyana kadar yemek
123	Genel	eat fried foods f.	kızartma yemek
124	Genel	eat crackers f.	kraker yemek
125	Genel	eat one type of food f.	tek tip beslenmek
126	Genel	eat food out of cans f.	konserve ürünler yemek
127	Genel	eat food from tins f.	konserve ürünler tüketmek
128	Genel	eat food from tins f.	konserve ürünler yemek
129	Genel	eat food out of cans f.	konserve ürünler tüketmek
130	Genel	eat kebab f.	kebap yemek
131	Genel	not eat fast food f.	fast food yiyecekler tüketmemek
132	Genel	eat döner f.	döner yemek
133	Genel	eat local dishes f.	yöresel yemekler yemek
134	Genel	eat greedily f.	hapur hupur yemek
135	Genel	eat f.	yiyerek meydana getirmek
136	Genel	comfort-eat f.	sinirinden, sıkıntıdan yemek
137	Genel	comfort-eat f.	sinirinden, sıkıntıdan kendini yemeğe vermek
138	Genel	moth-eat f.	yiyip bitirmek
139	Genel	dog-eat-dog s.	amansız bencillikle karakterize olan
Irregular Verb
140	Irregular Verb	eat f.	ate - eaten
Phrasals
141	Öbek Fiiller	eat out f.	tamamen tüketmek
142	Öbek Fiiller	eat out f.	yiyip bitirmek
143	Öbek Fiiller	eat through f.	aşındırmak
144	Öbek Fiiller	eat something out f.	dışarıda yemek
145	Öbek Fiiller	eat a meal out f.	dışarıda yemek
146	Öbek Fiiller	eat through f.	yıpratmak
147	Öbek Fiiller	eat away at something f.	yavaş yavaş tüketmek
148	Öbek Fiiller	eat away at something f.	ufak ufak tüketmek
149	Öbek Fiiller	eat away f.	yavaş yavaş yıpratmak
150	Öbek Fiiller	eat away f.	yavaş yavaş çürütmek
151	Öbek Fiiller	eat away f.	silip süpürmek
152	Öbek Fiiller	eat away f.	doyasıya yemek
153	Öbek Fiiller	eat away f.	iştahla yemek
154	Öbek Fiiller	eat into f.	kızdırmak
155	Öbek Fiiller	eat into f.	sinirlendirmek
156	Öbek Fiiller	eat into f.	kırmak
157	Öbek Fiiller	eat into f.	yavaş yavaş yıpratmak
158	Öbek Fiiller	eat into f.	yavaş yavaş tüketmek
159	Öbek Fiiller	eat into f.	yavaş yavaş yok etmek
160	Öbek Fiiller	eat on f.	içi içini yemek
161	Öbek Fiiller	eat on f.	yiyip bitirmek
162	Öbek Fiiller	eat out of f.	kabından yemek
163	Öbek Fiiller	eat out of f.	kutusundan yemek
164	Öbek Fiiller	eat into (something) f.	tırtıklamak
165	Öbek Fiiller	eat into (something) f.	yavaş yavaş tüketmek/sömürmek
166	Öbek Fiiller	eat into (something) f.	zaman içinde tüketmek
167	Öbek Fiiller	eat into (something) f.	eritmek
168	Öbek Fiiller	eat into (something) f.	yavaş yavaş aşındırmak/çürütmek
169	Öbek Fiiller	eat into (something) f.	yavaş yavaş yıpratmak
170	Öbek Fiiller	eat into (something) f.	yavaş yavaş yiyip bitirmek
171	Öbek Fiiller	eat out f.	evden dışarıda, restoran, kafe gibi bir yerde yemek yemek
172	Öbek Fiiller	eat out f.	içini yemek
173	Öbek Fiiller	eat out f.	bir şeyin içini yemek
174	Öbek Fiiller	eat out f.	haşlamak
175	Öbek Fiiller	eat out f.	çok fena azarlamak
176	Öbek Fiiller	eat out f.	sert biçimde/bir dille kınamak
177	Öbek Fiiller	eat (something) off f.	yemek
178	Öbek Fiiller	eat (something) off f.	yiyip bitirmek
179	Öbek Fiiller	eat (something) off f.	kemirmek
180	Öbek Fiiller	eat (something) off f.	aşındırmak
181	Öbek Fiiller	eat up f.	hepsini yemek
182	Öbek Fiiller	eat up f.	yiyip bitirmek
183	Öbek Fiiller	eat up f.	silip süpürmek
184	Öbek Fiiller	eat up f.	her yerini ısırmak
185	Öbek Fiiller	eat up f.	her yerinden sokmak
186	Öbek Fiiller	eat up f.	hepsini kullanmak/bitirmek
187	Öbek Fiiller	eat up f.	kökünü kurutmak
188	Öbek Fiiller	eat up f.	köküne kibrit suyu sıkmak
189	Öbek Fiiller	eat up f.	yutmak
190	Öbek Fiiller	eat up f.	kanmak
191	Öbek Fiiller	eat up f.	inanmak
192	Öbek Fiiller	eat up f.	aldanmak
193	Öbek Fiiller	eat up f.	doğru sanmak
194	Öbek Fiiller	eat up f.	bayılmak
195	Öbek Fiiller	eat up f.	çok beğenmek
196	Öbek Fiiller	eat up f.	çok sevmek
197	Öbek Fiiller	eat up f.	çok hoşlanmak
198	Öbek Fiiller	eat up f.	endişelendirmek
199	Öbek Fiiller	eat up f.	kaygı vermek
200	Öbek Fiiller	eat up f.	rahatsız etmek
201	Öbek Fiiller	eat up f.	içi içini kemirmek
202	Öbek Fiiller	eat up f.	içi içini yemek
203	Öbek Fiiller	eat up f.	düşündürmek
204	Öbek Fiiller	eat up f.	alt etmek
205	Öbek Fiiller	eat up f.	haklamak
206	Öbek Fiiller	eat (away) at (someone) f.	(birini) yavaş yavaş tüketmek
207	Öbek Fiiller	eat (away) at (someone) f.	(birini) ufak ufak tüketmek
208	Öbek Fiiller	eat (away) at (someone) f.	(birini) için için yemek
209	Öbek Fiiller	eat (away) at (someone) f.	(birini) içten içe rahatsız etmek/üzmek
210	Öbek Fiiller	eat (away) at (someone) f.	(bir şeyi) aşındırmak
211	Öbek Fiiller	eat (away) at (someone) f.	(bir şeyi yıpratmak
212	Öbek Fiiller	eat (something) out of (something) f.	(bir şeyi kabından) yemek
213	Öbek Fiiller	eat (something) out of (something) f.	(bir şeyi kutusundan) yemek
214	Öbek Fiiller	eat (something) out of (something) f.	(bir şeyi bir şeyden) yemek
215	Öbek Fiiller	eat (something) out of (something) f.	(bir şeyi) direkt (bir şeyden) yemek
216	Öbek Fiiller	eat something away f.	bir şeyi aşındırmak
217	Öbek Fiiller	eat something away f.	bir şeyi yavaş yavaş yıpratmak
218	Öbek Fiiller	eat something away f.	bir şeyi yavaş yavaş çürütmek
219	Öbek Fiiller	eat something away f.	bir şeyi küçük küçük yemek/tüketmek/eritmek
220	Öbek Fiiller	eat away at f.	git gide aşındırmak
221	Öbek Fiiller	eat away at f.	bir şeyi yavaş yavaş yıpratmak
222	Öbek Fiiller	eat away at f.	bir şeyi yavaş yavaş çürütmek
223	Öbek Fiiller	eat away at f.	bir şeyi küçük küçük yemek/tüketmek/eritmek
224	Öbek Fiiller	eat off f.	yiyip bitirmek
225	Öbek Fiiller	eat off f.	yemek
226	Öbek Fiiller	eat off f.	aşındırmak
227	Öbek Fiiller	eat off f.	kemirmek
228	Öbek Fiiller	eat somebody's lunch [us] f.	başka bir şirketin işini/pazar payını almak/götürmek
229	Öbek Fiiller	eat somebody's lunch [us] f.	birinin payını almak
230	Öbek Fiiller	eat something up f.	bir şeyi hızlıca tüketmek
231	Öbek Fiiller	eat something up f.	bir şeyi yiyip bitirmek
232	Öbek Fiiller	eat something up f.	bir şeyi hızlıca eritmek
233	Öbek Fiiller	eat something up f.	bir şeyi yemek (inanmak)
234	Öbek Fiiller	eat something up f.	bir şeyi yutmak (inanmak)
235	Öbek Fiiller	eat something up f.	oltaya gelmek
236	Öbek Fiiller	eat something up f.	bir şeyi beğenmek
237	Öbek Fiiller	eat something up f.	bir şeyi takdir etmek
238	Öbek Fiiller	eat through (something) f.	(bir şeyi) aşındırmak
239	Öbek Fiiller	eat through (something) f.	(bir şeyi) yıpratmak
240	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birini yemek
241	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birini yiyip bitirmek
242	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birinin içini kemirmek
243	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birini tüketmek
244	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birinin her tarafını sokmak
245	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birinin her tarafını ısırmak
246	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birini bunaltmak
247	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birini perişan etmek
248	Öbek Fiiller	eat someone up f.	birini mahvetmek
249	Öbek Fiiller	eat up with f.	ile yemek
250	Öbek Fiiller	eat up with f.	ile yiyip bitirmek
251	Öbek Fiiller	eat up with f.	ile içi içini yemek
252	Öbek Fiiller	eat up with f.	-den içi içini yemek
253	Öbek Fiiller	eat up with f.	ile tükenmek
254	Öbek Fiiller	eat up with something f.	bir şeyle tükenmek
255	Öbek Fiiller	eat up with something f.	bir şeyden içi içini yemek
Phrases
256	İfadeler	let them eat themselves i.	bırakın birbirlerini yesinler
257	İfadeler	we are what we eat expr.	ne yiyorsak oyuz
258	İfadeler	you are what you eat expr.	yediğin ne ise, sen osun
259	İfadeler	real men don't eat quiche expr.	erkek adam kiş yemez
260	İfadeler	real men don't eat quiche expr.	erkek ol biraz
261	İfadeler	real men don't eat quiche expr.	erkek gibi davran
262	İfadeler	eat the rich expr.	zenginleri yiyin
Proverb
263	Atasözü	let them eat cake	bırak pasta yesinler
264	Atasözü	eat to live but do not live to eat	yaşamak için ye yemek için yaşama
265	Atasözü	eat, drink, and be merry, for tomorrow we die	ye, iç, eğlen; yarın yokuz
266	Atasözü	eat, drink, and be merry, for tomorrow we die	ye, iç, eğlen şu üç günlük dünyada
267	Atasözü	he that would eat the kernel must crack the nut	emeksiz yemek olmaz
268	Atasözü	you cannot have your cake and eat it	hem pastam dursun hem karnım doysun diyemezsin
269	Atasözü	eat to live not live to eat	yaşamak için ye yemek için yaşama
270	Atasözü	eat to live, not live to eat	yaşamak için yemeli, yemek için yaşamamalı
271	Atasözü	you have to eat a peck of dirt before you die	(üzülme/dert etme) herkes payına düşeni yaşar/herkes sıkıntı yaşar
272	Atasözü	eat a big mouthful, but don't make big promises	büyük lokma ye büyük söz söyleme
273	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	başarı yolu taşlıdır/zorludur
274	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	istediğini elde etmek için bazı zorluklara katlanman gerekebilir
275	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	ekmek yemek isteyen elini hamura bulaştırır
276	Atasözü	he that would eat the fruit must climb the tree	meyveyi yemek isteyenin ağaca tırmanması gerekir
277	Atasözü	he that would eat the fruit must climb the tree	emek olmadan yemek olmaz
278	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	başarı yolu taşlıdır/zorludur
279	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	istediğini elde etmek için bazı zorluklara katlanman gerekebilir
280	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	ekmek yemek isteyen elini hamura bulaştırır
281	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	aç elini kora sokar
282	Atasözü	he that would eat the fruit must climb the tree	bir amaca ulaşmak için çalışmak/çaba sarf etmek gerekir
283	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	istediğine ulaşmak için risk almaktan korkmamalısın
284	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	istediğine ulaşmak için sıkıntılara/zorluklara katlanmalısın
285	Atasözü	the cat would eat fish, but would not wet her feet	istediğine ulaşmak için elini taşın altına sokmalısın
286	Atasözü	don't make yourself a mouse, or the cat will eat you	kuzu gibi olma, kurda yem olursun
287	Atasözü	don't make yourself a mouse, or the cat will eat you	çekingen olma, hakkından gelirler
288	Atasözü	don't make yourself a mouse, or the cat will eat you	çekingen olursan bunu fırsat bilirler/istismar ederler
289	Atasözü	don't make yourself a mouse, or the cat will eat you	ses çıkarmazsan/kuzu gibi olursan bunu fırsat bilirler
290	Atasözü	we (all) have to eat a peck of dirt before we die	ufak tefek sağlıksız şeylerden/kaçamaklardan zarar gelmez/ölmeyiz
291	Atasözü	we (all) have to eat a peck of dirt before we die	azıcık kirden/pislikten zarar gelmez/ölmeyiz
292	Atasözü	you can't eat your cake and have it (too)	hem pastam dursun hem karnım doysun diyemezsin
293	Atasözü	you can't have your cake and eat it	hem pastam dursun hem karnım doysun diyemezsin
294	Atasözü	you can't have your cake and eat it(, too)	hem pastam dursun hem karnım doysun diyemezsin
295	Atasözü	you cannot have your cake and eat it too	hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin olmaz
Colloquial
296	Konuşma Dili	big fish eat little fish i.	büyük balık küçük balığı yer
297	Konuşma Dili	a dog-eat-dog world i.	kurtlar sofrasına dönmüş dünya
298	Konuşma Dili	eat for two i.	iki kişilik yemek
299	Konuşma Dili	eat for two i.	hamileyken hem kendi hem karnındaki bebeği için yemek
300	Konuşma Dili	eat and run f.	bir şeyler atıştırıp gitmek
301	Konuşma Dili	eat more than his fair share f.	hakkından fazlasını yemek
302	Konuşma Dili	eat f.	canını sıkmak
303	Konuşma Dili	eat f.	kızdırmak
304	Konuşma Dili	eat up f.	şevkle dinlemek
305	Konuşma Dili	eat up f.	hevesle dinlemek
306	Konuşma Dili	eat up f.	kötü etkilemek
307	Konuşma Dili	eat up f.	(bir mesafeyi) hızlıca gitmek
308	Konuşma Dili	eat up f.	uçarcasına gitmek
309	Konuşma Dili	eat (someone or something) f.	bedelini ödemek
310	Konuşma Dili	eat (someone or something) f.	içini kemirmek
311	Konuşma Dili	eat (someone or something) f.	aklını kemirmek
312	Konuşma Dili	eat (someone or something) f.	zihnini kurcalamak
313	Konuşma Dili	eat (someone or something) f.	rahatsız etmek
314	Konuşma Dili	eat f.	içini kemirmek
315	Konuşma Dili	eat f.	aklını kemirmek
316	Konuşma Dili	eat f.	zihnini kurcalamak
317	Konuşma Dili	eat f.	rahatsız etmek
318	Konuşma Dili	eat f.	canını sıkmak
319	Konuşma Dili	eat f.	sıkıntı vermek
320	Konuşma Dili	eat f.	kaygılandırmak
321	Konuşma Dili	eat f.	bedelini üstlenmek
322	Konuşma Dili	eat one’s gun f.	silahı kendi ağzına sokarak/dayayarak intihar etmek
323	Konuşma Dili	eat one’s gun f.	silahı damağına dayayıp intihar etmek
324	Konuşma Dili	eat me f.	bok yemek
325	Konuşma Dili	eat me f.	pislik yemek
326	Konuşma Dili	eat me f.	kötü/aşağılayıcı muameleye katlanmak
327	Konuşma Dili	eat me f.	yiyişmek
328	Konuşma Dili	eat me f.	tutkulu öpüşmek
329	Konuşma Dili	have something to eat f.	yemek yemek
330	Konuşma Dili	have something to eat f.	bir şeyler yemek
331	Konuşma Dili	eat it up f.	hepsini yemek
332	Konuşma Dili	eat it up f.	yiyip bitirmek
333	Konuşma Dili	eat it up f.	silip süpürmek
334	Konuşma Dili	eat it up f.	yemek
335	Konuşma Dili	eat it up f.	yutmak
336	Konuşma Dili	eat it up f.	kanmak
337	Konuşma Dili	eat it up f.	inanmak
338	Konuşma Dili	eat it up f.	aldanmak
339	Konuşma Dili	eat it up f.	doğru sanmak
340	Konuşma Dili	eat it up f.	bayılmak
341	Konuşma Dili	eat it up f.	çok beğenmek
342	Konuşma Dili	eat it up f.	çok sevmek
343	Konuşma Dili	eat it up f.	çok hoşlanmak
344	Konuşma Dili	eat (one's) gun f.	kendi ağzına kurşun sıkmak
345	Konuşma Dili	eat (one's) gun f.	tabancayı ağzına sokup ateşleyerek intihar etmek
346	Konuşma Dili	eat (one's) greens f.	sebzelerini/yeşilliklerini yemek
347	Konuşma Dili	good enough to eat s.	hoş görünüşlü
348	Konuşma Dili	good enough to eat s.	fevkalade güzel
349	Konuşma Dili	good enough to eat s.	harika görünen
350	Konuşma Dili	eat out your heart! expr.	çatla da patla!
351	Konuşma Dili	eat out your heart! expr.	çatla!
352	Konuşma Dili	eat your heart out! expr.	çatla da patla!
353	Konuşma Dili	eat one's cake and have it too expr.	hem karnım doysun hem pastam dursun
354	Konuşma Dili	have one's cake and eat it too expr.	hem karnım doysun hem pastam dursun
355	Konuşma Dili	eat one's cake and have it too expr.	hem pastam dursun hem karnım doysun
356	Konuşma Dili	have one's cake and eat it too expr.	hem pastam dursun hem karnım doysun
357	Konuşma Dili	men kill animals and eat their flesh expr.	insanlar hayvanları öldürüp etlerini yiyor
358	Konuşma Dili	so clean you could eat off the floor expr.	tertemiz
359	Konuşma Dili	I’ll eat my hat! expr.	… olursa ben de kendimi keseceğim
360	Konuşma Dili	I’ll eat my hat! expr.	çok şaşırmak
361	Konuşma Dili	I’ll eat my hat! expr.	afallamak
362	Konuşma Dili	I’ll eat my hat! expr.	… olursa ben de ne olayım
363	Konuşma Dili	I’ll eat my hat! expr.	… olursa ben de adam değilim
364	Konuşma Dili	eat me expr.	şeyimi/bir tarafımı ye
365	Konuşma Dili	eat me expr.	çükümü/sikimi ye
366	Konuşma Dili	eat me expr.	götümü ye
367	Konuşma Dili	(one) is not going to eat (someone) expr.	(biri birini) yemez
368	Konuşma Dili	(one) is not going to eat (someone) expr.	(birinden) çekinecek/korkacak bir şey yok
369	Konuşma Dili	(one) is not going to eat (someone) expr.	(birinden) çekinmeye/korkmaya gerek yok
370	Konuşma Dili	(one) did everything (one) could 'cept eat (someone) expr.	(birinin) bir tek (birini) canlı canlı yemediği kaldı
371	Konuşma Dili	(one) did everything (one) could 'cept eat (someone) expr.	(biri) neredeyse (birini) canlı canlı yiyecekti
372	Konuşma Dili	(one) did everything (one) could 'cept eat (someone) expr.	(biri birini) neredeyse çiğ çiğ yedi
373	Konuşma Dili	(one) did everything (one) could 'cept eat (someone) expr.	(biri birinin) canına okudu
374	Konuşma Dili	eat at joe's [cliché] expr.	restoranımıza bekleriz
375	Konuşma Dili	eat at joe's [cliché] expr.	restoran reklamı yapmak için kullanılan standart bir ifade
376	Konuşma Dili	eat your heart out expr.	bak işine
377	Konuşma Dili	eat your heart out expr.	işine baksın
378	Konuşma Dili	eat, drink, and be merry expr.	ye, iç, eğlen
379	Konuşma Dili	eat, drink, and be merry expr.	yiyin, için, eğlenin
380	Konuşma Dili	eat, drink, and be merry expr.	yemenize, içmenize, eğlenmenize bakın
381	Konuşma Dili	eat, drink, and be merry expr.	yemene, içmene, eğlenmene bak
382	Konuşma Dili	eat, drink, and be merry expr.	gönlünce ye, iç, eğlen
383	Konuşma Dili	eat, drink, and be merry expr.	gönlünüzce yiyin, için, eğlenin
384	Konuşma Dili	he/she won't eat you expr.	merak etme seni yemez
385	Konuşma Dili	he/she can talk/eat for england [uk] expr.	çok fazla konuşur, yer
386	Konuşma Dili	you eat with that mouth? expr.	(küfürlü konuşanlara söylenir) bu ağızla mı yemek yiyorsun?
387	Konuşma Dili	you eat with that mouth? expr.	ağzına hiç yakışıyor mu?
388	Konuşma Dili	eat up! exclam.	tıkın!
389	Konuşma Dili	eat up! exclam.	ye bitir!
390	Konuşma Dili	eat up! exclam.	sil süpür!
Idioms
391	Deyim	so clean you could eat off the floor i.	(o kadar temiz ki) bal dök yala
392	Deyim	a bite to eat i.	atıştırma
393	Deyim	a bite to eat i.	hızlı bir yemek
394	Deyim	a bite to eat i.	ayak üstü yemek
395	Deyim	dog eat dog i.	kıyasıya rekabet
396	Deyim	dog eat dog i.	kıran kırana rekabet
397	Deyim	dog eat dog i.	kıran kırana mücadele
398	Deyim	dog eat dog i.	mücadeleli durum
399	Deyim	eat dirt f.	burnu sürtülmek
400	Deyim	eat the seed corn f.	açlığın önüne geçmek için geçici çareler bulmak
401	Deyim	eat the seed corn f.	kuru ekmekle idare etmek
402	Deyim	eat dirt f.	tamamen boyun eğmek
403	Deyim	eat the bread of idleness f.	başkasının sırtından geçinmek
404	Deyim	eat the bread of idleness f.	başkasının ekmeğini yemek
405	Deyim	eat the bread of idleness f.	geçimini başkasından sağlamak
406	Deyim	eat the bread of idleness f.	başkasının kazancıyla geçinmek
407	Deyim	eat the bread of idleness f.	ekmek elden su gölden yaşamak
408	Deyim	eat (away) at (someone's) conscience f.	içi içine yemek
409	Deyim	eat (away) at (someone's) conscience f.	(birinin) vicdanını sızlatmak
410	Deyim	eat (away) at (someone's) conscience f.	içine dert olmak
411	Deyim	eat voraciously f.	agop'un kazı gibi yutmak
412	Deyim	eat out of someone's hand f.	avucunun içinde olmak
413	Deyim	eat out of someone's hand f.	avucunun içine almak
414	Deyim	eat like a bird f.	az yemek
415	Deyim	eat like a bird f.	azıcık yemek
416	Deyim	eat someone's lunch f.	birisine karşı kazanmak
417	Deyim	eat humble pie f.	burnu sürtülmek
418	Deyim	grab a bite to eat f.	bir şeyler atıştırmak
419	Deyim	make someone eat crow f.	birine ağzının payını vermek
420	Deyim	eat one's salt f.	birinin sofrasına konuk olmak
421	Deyim	eat one's salt f.	birinin konuğu olmak
422	Deyim	make someone eat crow f.	birine haddini bildirmek
423	Deyim	get a bite to eat f.	birşeyler atıştırmak
424	Deyim	eat someone out f.	birisini azarlamak
425	Deyim	eat crow f.	bozum olmak
426	Deyim	eat high on the hog f.	bir eli yağda bir eli balda olmak
427	Deyim	eat someone out f.	birisini fırçalamak
428	Deyim	eat somebody alive f.	birisini çiğ çiğ yemek
429	Deyim	eat someone up inside f.	birini içten içe yiyip bitirmek
430	Deyim	will eat someone for breakfast f.	birisini kolayca yenmek
431	Deyim	eat high on the hog f.	çok rahat bir yaşam sürmek
432	Deyim	eat one's words f.	döneklik yapmak
433	Deyim	eat someone's lunch f.	dövmek
434	Deyim	eat one's heart out f.	çok üzülmek
435	Deyim	eat someone alive f.	çiğ çiğ yemek
436	Deyim	eat one's head off f.	çok fazla yemek
437	Deyim	eat one's head off f.	domuz gibi yemek
438	Deyim	eat one's cake and have it too f.	hak ettiğinden fazlasını istemek
439	Deyim	have one's cake and eat it too f.	hak ettiğinden fazlasını istemek
440	Deyim	eat humble pie f.	hatasını kabul etmek
441	Deyim	eat humble pie f.	hatasını itiraf etmek
442	Deyim	make someone eat crow f.	hatasını kabul ettirmek
443	Deyim	will eat someone for breakfast f.	hezimete uğratmak
444	Deyim	eat, drink and be merry f.	gününü gün etmek
445	Deyim	eat like a horse f.	fil gibi yemek
446	Deyim	eat something off f.	eritmek
447	Deyim	eat something off of something f.	eritmek
448	Deyim	eat away at someone f.	içi içini yemek
449	Deyim	eat one's heart out f.	içi içini yemek
450	Deyim	eat one's heart out f.	kendini yemek
451	Deyim	eat high on the hog f.	lüks içinde yaşamak
452	Deyim	eat one's heart out f.	kendini yemek/bitirmek
453	Deyim	eat out of someone's hand f.	kontrolü altında olmak
454	Deyim	will eat someone for breakfast f.	kolayca üstesinden gelmek
455	Deyim	eat one's cake and have it too f.	ne yardan ne serden geçmek
456	Deyim	have one's cake and eat it too f.	ne yardan geçmek ne de serden geçmek
457	Deyim	eat like a bird f.	kuş gibi yemek
458	Deyim	have one's cake and eat it f.	ne yardan ne serden geçmek
459	Deyim	have one's cake and eat it too f.	ne yardan ne serden geçmek
460	Deyim	have one's cake and eat it too f.	ne yardan ne de serden geçmek
461	Deyim	eat one's cake and have it too f.	ne yardan ne de serden geçmek
462	Deyim	eat one's words f.	sözlerini yemek
463	Deyim	eat one's own words f.	sözünü geri almak
464	Deyim	eat up f.	silip süpürmek
465	Deyim	eat someone out of house and home f.	silip süpürmek
466	Deyim	eat out of someone's hand f.	parmağında oynatmak
467	Deyim	eat one's words f.	sözünü geri almak
468	Deyim	eat one's fill f.	tıka basa yemek
469	Deyim	eat a humble pie f.	tükürdüğünü yalamak
470	Deyim	have to eat one's words f.	tükürdüğünü yalamak
471	Deyim	eat one's words f.	tükürdüğünü yalamak
472	Deyim	make someone eat crow f.	tükürdüğünü yalatmak
473	Deyim	eat something off f.	tüketmek
474	Deyim	eat like a pig f.	tıka basa yemek
475	Deyim	eat one's head off f.	tıka basa yemek
476	Deyim	eat humble pie f.	tükürdüğünü yalamak
477	Deyim	eat until it comes out of one's ears f.	tıka basa yemek
478	Deyim	eat something off of something f.	tüketmek
479	Deyim	eat one's own words f.	tükürdüğünü yalamak
480	Deyim	eat crow f.	tükürdüğünü yalamak
481	Deyim	eat out of house and home f.	yemeği silip süpürmek
482	Deyim	eat away f.	yavaş yavaş yok etmek
483	Deyim	eat something off of something f.	yiyip bitirmek
484	Deyim	will eat someone for breakfast f.	zorlanmadan alt etmek
485	Deyim	eat someone's lunch f.	yenmek
486	Deyim	eat away f.	yavaş yavaş aşındırmak
487	Deyim	eat up f.	yiyip tüketmek
488	Deyim	eat humble pie f.	yanıldığını kabul etmek
489	Deyim	eat humble pie f.	yanıldığını itiraf etmek
490	Deyim	eat up f.	yiyip bitirmek
491	Deyim	eat away f.	yavaş yavaş yemek
492	Deyim	eat something off f.	yiyip bitirmek
493	Deyim	eat someone's dust f.	(birinin) gerisinde/arkasında kalmak
494	Deyim	eat someone's dust f.	tozunu yutmak
495	Deyim	eat someone's dust f.	nal toplamak
496	Deyim	eat (one's) hat f.	… olursa ben de kendimi keseceğim?
497	Deyim	eat (one's) hat f.	çok şaşırmak
498	Deyim	eat (one's) hat f.	afallamak
499	Deyim	eat (one's) hat f.	… olursa ben de ne olayım
500	Deyim	eat (one's) hat f.	… olursa ben de adam değilim

"eat!" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 2 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Slang
1	Argo	asker tayını/paketlenmiş hazır yemek anlamındaki "meal ready to eat" ifadesinin ilk harflerinden oluşturulmuş mre kısaltmasının yemeğin kötülüğünden ötürü şaka yollu "Etiyopyalıların bile reddettiği/yemediği yemek" şeklinde değiştirilmiş hali	meals rejected by ethiopians expr.
2	Argo	asker tayını/paketlenmiş hazır yemek anlamındaki "meal ready to eat" ifadesinin ilk harflerinden oluşturulmuş mre kısaltmasının yemeğin kötülüğünden ötürü şaka yollu "düşmanın (enemy) bile reddettiği/yemediği yemek" şeklinde değiştirilmiş hali	meals rejected by the enemy expr.