kaçınılmaz - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

kaçınılmaz



"kaçınılmaz" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 45 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
kaçınılmaz inevitable s.
General
kaçınılmaz inescapable s.
kaçınılmaz ineluctable s.
kaçınılmaz irremissible s.
kaçınılmaz certain s.
kaçınılmaz fated s.
kaçınılmaz urgent s.
kaçınılmaz imperious s.
kaçınılmaz fateful s.
kaçınılmaz fatal s.
kaçınılmaz necessary s.
kaçınılmaz cold s.
kaçınılmaz inextricable s.
kaçınılmaz unavoidable s.
kaçınılmaz inevitable s.
kaçınılmaz foregone s.
kaçınılmaz imperative s.
kaçınılmaz necessitous s.
kaçınılmaz unavoided s.
kaçınılmaz avoidless s.
kaçınılmaz undispensable s.
kaçınılmaz unescapable s.
kaçınılmaz unscapable s.
kaçınılmaz obligate s.
kaçınılmaz obliged s.
kaçınılmaz destinable s.
kaçınılmaz destinal s.
kaçınılmaz inevasible s.
kaçınılmaz inexplicable [obsolete] s.
kaçınılmaz irresistible s.
kaçınılmaz invincible s.
kaçınılmaz dead s.
kaçınılmaz scapeless s.
kaçınılmaz shunless s.
Colloquial
kaçınılmaz all but certain expr.
Idioms
kaçınılmaz a one-way ticket to something i.
kaçınılmaz death and taxes i.
kaçınılmaz as certain as death and taxes expr.
kaçınılmaz certain as death and taxes expr.
kaçınılmaz a one-way ticket expr.
Trade/Economic
kaçınılmaz unavoidable s.
Technical
kaçınılmaz inevitable s.
kaçınılmaz mandatory s.
Literature
kaçınılmaz vorpal s.
Archaic
kaçınılmaz unevitable s.

"kaçınılmaz" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 106 sonuç

Türkçe İngilizce
General
hak edilen ve kaçınılmaz ceza nemesis i.
kaçınılmaz akıbet foregone conclusion i.
kaçınılmaz olay fateful event i.
kaçınılmaz son doom i.
yenilginin kaçınılmaz olduğu mücadele losing battle i.
kaçınılmaz kaza unavoidable accident i.
kaçınılmaz gerçek unavoidable fact i.
kaçınılmaz durum unavoidable situation i.
kaçınılmaz sona inanma determinism i.
kaçınılmaz şey inevitable i.
kaçınılmaz ceza doom i.
kaçınılmaz son doom i.
kaçınılmaz olmak become unavoidable f.
kaçınılmaz yapmak cause to be unavoidable f.
kaçınılmaz bir hale getirmek cause to be unavoidable f.
kaçınılmaz bir hal almak become unavoidable f.
kaçınılmaz hale getirmek make something inevitable f.
kaçınılmaz kılmak make something unavoidable f.
kaçınılmaz hale getirmek make something unavoidable f.
kaçınılmaz kılmak make something inevitable f.
kaçınılmaz kılmak make something ineluctable f.
düşmana karşı kaçınılmaz olan saldırıyı başlatmak unleash an attack against the enemy f.
düşmana karşı kaçınılmaz olan saldırıyı başlatmak unleash an attack on the enemy f.
düşmana karşı kaçınılmaz olan saldırıyı başlatmak unleash an attack upon the enemy f.
doğal/kaçınılmaz/mahkum olmak be bound f.
kaçınılmaz olmak fate f.
kaçınılmaz bir biçimde güçlü unmistakably powerful s.
bir olay veya durumun dolaylı fakat kaçınılmaz sonucu olan knock-on s.
sonu kaçınılmaz fated s.
dolaylı fakat kaçınılmaz netice olan flow-on [australia/new zealand] s.
kaçınılmaz bir şekilde indispensably zf.
kaçınılmaz biçimde unavoidably zf.
kaçınılmaz şekilde inevitably zf.
kaçınılmaz bir şekilde inescapably zf.
kaçınılmaz şekilde fatally zf.
kaçınılmaz biçimde ineluctably zf.
kaçınılmaz bir şekilde fatefully zf.
kaçınılmaz olarak inevitably zf.
kaçınılmaz bir şekilde necessarily zf.
kaçınılmaz olarak willy zf.
kaçınılmaz bir şekilde desperately zf.
kaçınılmaz olarak destinably zf.
kaçınılmaz bir şekilde of force zf.
kaçınılmaz bir şekilde inexorably zf.
Phrasals
(bir şeyi biri için) kaçınılmaz kılmak destine (someone) for (something) f.
(birine/bir şeye) doğru kaçınılmaz bir şekilde yaklaşmak run up on (someone or something) f.
Proverb
ölüm de yaşam kadar kaçınılmaz dying is as natural as living
Colloquial
kaçınılmaz son foregone conclusion i.
kaçınılmaz son matter of course i.
kaçınılmaz görev incumbent upon someone i.
kaçınılmaz sonuç foregone conclusion i.
kaçınılmaz sonuç an inevitable ending i.
kaçınılmaz son an inevitable ending i.
kaçınılmaz sonuç matter of course i.
kaçınılmaz kaza unavoidable casualty i.
kaçınılmaz olmak in for f.
kaçınılmaz bir tehlikeye/zor duruma girmek be cooked f.
ölümü kaçınılmaz olmak be as good as gone f.
(biri) için kaçınılmaz olmuş upon (one) s.
kaçınılmaz sorunlara ya da sıkıntılara hazırlıklı ol bend over, here it comes again expr.
kaçınılmaz sorunlara ya da sıkıntılara hazırlıklı ol bohIca (bend over, here it comes again) expr.
Idioms
kaçınılmaz son/sonuç all hollow [obsolete] i.
hiç arzulanmayan ama kaçınılmaz olarak katlanılan durum a necessary evil i.
kaçınılmaz şey it's just one of those things i.
kaçınılmaz son foregone conclusion i.
kaçınılmaz olmasına rağmen inatla değişim ve reformlara direnen kişi dame partington and her mop i.
hayatın kaçınılmaz bir yanı a fact of life i.
kaçınılmaz olarak sonu (bir yerde/bir şeyle) bitecek bir yol/durum a one-way ticket to (somewhere or something) i.
kaçınılmaz sona adım adım yaklaşmak circle the drain f.
kaçınılmaz olmak be looking (one) in the face f.
kaçınılmaz olmak be a question of time f.
kaçınılmaz son olmak be a question of time f.
bir şeyin kaçınılmaz bir yanı/özelliği/parçası olmak be part and parcel of something f.
kaçınılmaz hale gelmek be staring (one) in the face f.
için kaçınılmaz kılmak destine for f.
bir şeyi kaçınılmaz olarak yapmak must needs do something f.
kaçınılmaz bir şekilde of necessity zf.
kaçınılmaz son/durum all hollow [obsolete] expr.
kaçınılmaz son/durum all hollow [obsolete] expr.
hiçbir masraftan kaçınılmaz/kaçınılmamıştır no expense is spared [uk/australia] expr.
(bir şey) kaçınılmaz there's no help for (something) expr.
(bir şey) kaçınılmaz there's no helping (something) expr.
Trade/Economic
kaçınılmaz durum force majeure i.
kaçınılmaz gecikme unavoidable delay i.
kaçınılmaz maliyet unavoidable cost i.
kaçınılmaz masraf unavoidable cost i.
Law
kaçınılmaz hal unavoidable circumstance i.
kaçınılmaz kaza inevitable accident i.
Technical
kaçınılmaz ödeme backwardation i.
kaçınılmaz olmayan facultative s.
Traffic
kaçınılmaz çarpışma accidental collision i.
Medical
kaçınılmaz kanama unavoidable hemorrhage i.
Psychology
parça ve bütünün kaçınılmaz olarak birbirine bağlı olduğunu belirten yapısal aile terapisi terimi holon i.
History
olaylarda gerici güçlere karşı kesintisiz bir ilerleyiş örüntüsü bulan ve bugünü geçmişin kaçınılmaz bir sonucu olarak gören tarihi yoruma ait veya ilgili whig s.
tarihin kaçınılmaz bir şekilde ilerleme ve gelişme yolunda gittiğini öne sürüp geçmişi bugünün ışığında değerlendiren bir görüşe ait whiggish s.
tarihin kaçınılmaz bir şekilde ilerleme ve gelişme yolunda gittiğini öne sürüp geçmişi bugünün ışığında değerlendiren bir görüşle ilgili whiggish s.
tarihin kaçınılmaz bir şekilde ilerleme ve gelişme yolunda gittiğini öne sürüp geçmişi bugünün ışığında değerlendiren bir görüşün özelliği taşıyan whiggish s.
Philosophy
tüm olayların, önceki sebeplerinin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu iddia eden bir felsefi görüş necessarianism i.
tüm olayların, önceki sebeplerinin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu iddia eden felsefi görüş necessitarianism i.
Environment
kaçınılmaz yıllık gerçek kayıp unavoidable annual real loss i.
Military
gerçekleşmesi kaçınılmaz terörist hareket threat condition charlie i.
temas kaçınılmaz contact imminent i.
Slang
kaçınılmaz olmak be in (one's) face f.
kaçınılmaz olmak be in your face f.
(biri için) kaçınılmaz olan in (one's) face s.
birlikte olması kaçınılmaz olmak (someone) is endgame expr.