mecazi - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

mecazi



"mecazi" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 15 sonuç

Türkçe İngilizce
General
mecazi metaphoric s.
mecazi metaphorical s.
mecazi figurative s.
mecazi tralatitious s.
mecazi translatitious [obsolete] s.
mecazi parabolical s.
mecazi fig. (figurative) s.
mecazi figural s.
Literature
mecazi transumptive s.
Linguistics
mecazi tralatitious s.
mecazi tropological s.
mecazi nonliteral s.
mecazi allegoric s.
mecazi allegorical s.
mecazi parabolic s.

"mecazi" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 91 sonuç

Türkçe İngilizce
General
mecazi anlamda kavrama yeteneği capacity i.
mecazi olma durumu figurativeness i.
tenha yer (mecazi) coast i.
mecazi anlamda, yetişkinlere yakışmayacak davranışlarda bulunan kimse child i.
(mecazi anlamda) kırılım divide i.
(mecazi anlamda) uçurum divide i.
kahin (mecazi) anticipator i.
mecazi temsil type [obsolete] i.
vinç kancası (mecazi kullanım) skyhook i.
(mecazi olarak) saldırganlık bite i.
(mecazi anlamda) göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre blink i.
(mecazi olarak) çevrili olma durumu midst i.
(mecazi anlamda) zor bir işi başaran kimse miracle worker i.
göbek havası [mecazi] great fun i.
(mecazi anlamda) havasını alma impalement i.
kayıp veya hayal kırıklığı ile başa çıkmak için alınan ve genellikle kişinin bir durumu inkar etmesine yol açan mecazi bir afyon copium i.
(mecazi anlamda) bir yere dalmak boil f.
(mecazi anlamda) paslanmak rust f.
mecazi değil/olmayan nonfigurative s.
su katılmamış (mecazi) unadulterated s.
mecazi değil/olmayan non-figurative s.
mecazi kullanımlardan kaçınan literal s.
mecazi olmayan literal s.
(mecazi olarak) aşırı bağlılık ve özveri sergileyen married s.
(mecazi anlamda) omurgasız boneless s.
(mecazi) pis kokulan gelen smelly s.
mecazi olarak figuratively zf.
mecazi olarak metaphorically zf.
Phrasals
(mecazi anlamda) frenlemek throttle back f.
Colloquial
(birini) öldürmek (mecazi) be the end of (one) f.
hava [mecazi] nil s.
tertemiz (mecazi) swept clean s.
mecazi olarak söylenmemiş unfigured s.
Idioms
(mecazi) bir şeyin vitrini a (kind of) reflection on (someone or something) i.
(mecazi) kötü vitrin a sad, poor, etc. reflection on something i.
(mecazi) bir şeyin vitrini a (kind of) reflection on (someone or something) i.
(mecazi) kötü vitrin a poor reflection on something i.
(mecazi) gösteren a (kind of) reflection on (someone or something) i.
(mecazi) kötü gösteren a sad, poor, etc. reflection on something i.
(mecazi) gösteren şey a (kind of) reflection on (someone or something) i.
(mecazi) kötü gösteren şey a poor reflection on something i.
eşcinsellerin cinsel kimliklerini açıklamadan önce yaşadıkları mecazi yer broom closet i.
arı (mecazi) a well-oiled machine i.
birinin şikayet ve dertlerinin abartılı olduğunu belirtmek üzere kullanılan mecazi havlu/mendil crying towel i.
dibini sıyırmak (mecazi) scrape the bottom of the barrel f.
çok nazik ve cömert olmak (mecazi) be all heart f.
kellesini istemek (mecazi) be after somebody's scalp f.
kellesini istemek (mecazi) be after somebody's blood f.
kellesini istemek (mecazi) be out for somebody's scalp f.
silkelemek (mecazi anlamda) get someone off one's back f.
(mecazi anlamda) elini cebine atmak dip into one's pocket f.
(mecazi) birini görmek throw someone a bone f.
(mecazi anlamda) boyunu aşmak pass over someone's head f.
(mecazi) arkasında ne olduğunu anlamak see around something f.
(mecazi) milyon ışık yılı uzak olmak be light years away f.
(mecazi anlamda) elini cebine atmak dig into one's pocket f.
(mecazi anlamda) boyunu aşmak go over someone's head f.
(mecazi anlamda) boyunu aşmak be over someone's head f.
yıkıma uğramak (hem gerçek anlamıyla hem de mecazi anlamda) go under the wrecking ball f.
(mecazi) dibini kazımak be scraping the bottom of the barrel f.
(mecazi anlamda) elini cebine atmak dip into your pocket f.
(mecazi anlamda) elini cebine atmak dig into your pocket f.
(mecazi anlamda) her şey iyi gidiyor everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey çok güzel everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey yolunda everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey güllük gülistanlık everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) işler tıkırında everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) gül gibi everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey toz pembe everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey iyi gidiyor everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey çok güzel everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey yolunda everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey güllük gülistanlık everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) işler tıkırında everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey toz pembe everything in the garden is lovely [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey iyi gidiyor everything in the garden is rosy [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey çok güzel everything in the garden is rosy [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey yolunda everything in the garden is rosy [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey güllük gülistanlık everything in the garden is rosy [uk] expr.
(mecazi anlamda) işler tıkırında everything in the garden is rosy [uk] expr.
(mecazi anlamda) her şey toz pembe everything in the garden is rosy [uk] expr.
Formal
mecazi olmayan unmetaphorical s.
Literature
mecazi anlatım figurative expression i.
(mecazi veya şiirsel kullanımda) yıl birthday i.
Linguistics
bir tür mecazi konuşma biçimi parrhesia i.
mecazi olmayan nonmetaphorical s.
mecazi olarak allegorically zf.
Religious
kutsanmış ekmek ve şarabı mecazi simgeler olarak gören kimse sacramentarian i.
kutsanmış ekmek ve şarabı mecazi simgeler olarak gören kimse sacramentary i.
ekmek ve şarabı mecazi simgeler olarak gören doktrine ilgili sacramentary s.
Archaic
(mecazi anlamda) havasını almak impale f.