rare - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

rare

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"rare" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 33 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
rare s. ender
rare s. nadir
rare s. seyrek
General
rare s. az pişmiş
rare s. azrak
rare s. olağanüstü
rare s. kanlı (et)
rare s. az bulunur
rare s. çiğ
rare s. nadide
rare s. yoğun olmayan (hava/gaz)
rare s. bulunmaz
rare s. seyrek
rare s. nadir
rare s. türüne az rastlanan
rare s. (et) az pişmiş
rare s. türüne nadir rastlanan
rare s. türüne ender rastlanan
rare s. ender rastlanır
rare s. eşine az rastlanır
rare s. aralıklı
rare s. dağınık (yapılı)
rare s. yoğunluğu az
rare s. seyreltilmiş
rare s. eşsiz
rare s. seçme
rare s. nadir görülen
Trade/Economic
rare s. arzı sınırlı
rare s. ender bulunan
rare s. kıt
rare s. nadir
Gastronomy
rare i. az pişmiş et
Biochemistry
rare s. seyrek

"rare" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
making rare i. seyreltme
rare books i. nadir eserler
quite rare i. oldukça nadir
rare earth element i. nadir toprak elementleri
rare case i. nadir durum
rare meat i. kanlı et
rare plants i. az bulunur bitkiler
rare works of art i. nadir eserler
rare works of art i. nadir sanat eserleri
a rare species i. ender görülen bir tür
a rare species i. ender rastlanan bir tür
rare exception i. nadir durum
rare exception i. ender durum
a rare occasion i. ender rastlanır durum
a rare gift i. nadir bir yetenek
a rare blood disease i. nadir görülen bir kan hastalığı
a rare talent i. nadir bulunan bir yetenek
a rare talent i. nadir bir yetenek
rare collection i. nadir eserler koleksiyonu
same rare blood type i. aynı nadir kan grubu
rare breed i. eşine ender rastlanan tür
rare breed i. türüne ender rastlanan cins
rare animals i. nadir hayvanlar
a rare photo i. nadir bir resim
a rare photo i. az bilinen bir resim
a rare picture i. az bilinen bir resim
a rare picture i. nadir bir resim
rare steak i. az pişmiş biftek
disposure [rare] i. elden çıkarma
disposure [rare] i. bertaraf
caliginosity [rare] i. belirsizlik
caliginosity [rare] i. karanlık
caliology [rare] i. kaliyoloji
caliology [rare] i. kuş yuvalarıyla ilgilenen araştırma alanı
caliginosity [rare] i. bilinmezlik
calvities [rare] i. başın üst ya da arka tarafındaki açıklık
calvities [rare] i. kellik
tarpaulin [rare] i. denizci
campanarian [rare] i. çan üretimi ile ilgili
rebeller [rare] i. isyancı
rebeller [rare] i. ayaklanan kimse
rebeller [rare] i. başkaldıran kimse
recorporification [rare] i. yeniden cisimleştirme
recorporification [rare] i. yeniden vücuda getirme
recounter [rare] i. yeniden sayan kimse
recounter [rare] i. yeniden hesaplayan kimse
recounter [rare] i. anlatan kimse
recounter [rare] i. nakleden kimse
recounter [rare] i. hikayeleyen kimse
catalysis [rare] i. çürüme
catalysis [rare] i. bozulma
centiloquy [rare] i. yüz bölüme ayrılmış iş
tangence [rare] i. dokunma
tangence [rare] i. teğet olma
reflexity [rare] i. yansıyabilme
reflexity [rare] i. aksedebilme
reflexity [rare] i. kendi üzerine dönebilme
lacquey [rare] i. dalkavuk
lacquey [rare] i. yalaka
lacquey [rare] i. yağcı
lacquey [rare] i. şakşakçı
lacquey [rare] i. uşak
lacquey [rare] i. hizmetkar
lambling [rare] i. küçük kuzu
lambling [rare] i. kuzucuk
cheirology [rare] i. el falı
chirology [rare] i. el falı
nimb [rare] i. hale
nimb [rare] i. nur
nimb [rare] i. karabulut
nimb [rare] i. yağmur bulutu
nitency [rare] i. parlaklık
nitency [rare] i. parıltı
nitency [rare] i. gayret
nitency [rare] i. çaba
nitency [rare] i. eğilim
rejolt [rare] i. yeniden sarsma
rejolt [rare] i. yeniden sallama
rejolt [rare] i. yeniden sallanma
rejolt [rare] i. artçı darbe/şok
necessitude [rare] i. ivedilik
necessitude [rare] i. lüzum
necessitude [rare] i. gereklilik
necessitude [rare] i. yoksunluk
necessitude [rare] i. zorunluluk
necessitude [rare] i. zaruret
necessitude [rare] i. lüzumlu bağlantı veya ilişki
terribility [rare] i. korkunçluk
terribility [rare] i. çok kötü olma
terribility [rare] i. berbatlık
tidivation [rare] i. süsleme
tidivation [rare] i. bezeme
torsi [rare] i. gövdeler
toxicant [rare] i. sarhoş edici içki
trahison [rare] i. ihanet
transman [rare] i. trans erkek
transwoman [rare] i. trans kadın
trepidity [rare] i. dehşet
trepidity [rare] i. korku
trepidity [rare] i. ürperme
trepidity [rare] i. titreme
trivialism [rare] i. saçmalık
tyrology [rare] i. yeni başlayanlar için talimatlar
amaritude [rare] i. acılık
a rare event i. nadir bir olay
amphierotism [rare] i. biseksüellik
aphnology [rare] i. zenginlik bilimi
arpentator [rare] i. haritacı
ascendant [rare] i. cet
ascendant [rare] i. ata
ascendent [rare] i. ata
ascendent [rare] i. soy
ascendent [rare] i. cet
asphyxy [rare] i. boğulma
elapidation [rare] i. taşları temizleme
elapidation [rare] i. taşları kaldırma
domiciliation [rare] i. ikametgah
domiciliation [rare] i. yerleşim yeri
domiciliation [rare] i. yerleşim
domiciliation [rare] i. bir kişi veya kurumun oturduğu
domiciliation [rare] i. konutunun bulunduğu yer
domiciliation [rare] i. bulunulan yer
embarge [rare] i. ambargo
embarge [rare] i. kısıtlama
enginery [rare] i. mucitlik
enginery [rare] i. maharetli düzenek
enginery [rare] i. incelikli mekanizma
eradicative [rare] i. tahrip eden şey
eradicative [rare] i. imha eden şey
unsymmetry [rare] i. asimetri
unsymmetry [rare] i. simetrik olmama
unsymmetry [rare] i. bakışımsızlık
bassa [rare] i. paşa
bassa [rare] i. önemli kimse
bassa [rare] i. gösterişli kimse
keyset [rare] i. daktiloda bulunan tuşların toplamı
keyset [rare] i. klavyede bulunan tuşların toplamı
urningism [rare] i. erkek eşcinselliği
urningism [rare] i. ibnelik
beggarism [rare] i. dilencilik
evanishment [rare] i. ortadan yok olma
evanishment [rare] i. gözden kaybolma
exacination [rare] i. çekirdeği çıkarma
jonquil [rare] i. bir kadın ismi
vapour [rare] i. özü olmayan hayali şey
vapour [rare] i. kalıcılığı olmayan hayali şey
vestiture [rare] i. üniforma
vestiture [rare] i. resmi elbise
viciosity [rare] i. ahlaksızlık
viciosity [rare] i. çapkınlık
vigesimation [rare] i. her yirminci kişiyi öldürme eylemi
vicesimation [rare] i. her yirminci kişiyi öldürme eylemi
visitator [rare] i. resmi ziyaretçi
vitiosity [rare] i. kusur
vitiosity [rare] i. bozukluk
vitiosity [rare] i. ahlaksızlık
vivency [rare] i. enerji
vivency [rare] i. canlılık
vulsella [rare] i. cımbız
vulsella [rare] i. forseps
vulsella [rare] i. pens
bêtise [rare] i. aptallık
bêtise [rare] i. anlayış kıtlığı
bêtise [rare] i. aptalca hareket
bêtise [rare] i. aptalca konuşma
biblioclasm [rare] i. kitap yakma
biblioclasm [rare] i. incil yakma
waileress [rare] i. kadın ağıtçı
witcraft [rare] i. akıl yürütme
witcraft [rare] i. mantıklı düşünme
witcraft [rare] i. mantık
wile [rare] i. bir erkek ismi
quotity [rare] i. hisse
quotity [rare] i. pay
quotity [rare] i. kontenjan
quotity [rare] i. kota
blinker [rare] i. göz kapağı
bliss [rare] i. üniseks bir isim
boil [rare] i. şahinler
wren [rare] i. bir erkek ismi
wren [rare] i. bir kadın ismi
working [rare] i. dirence karşı yavaşça ilerleme
bombination [rare] i. vızıltı
bombination [rare] i. uğultu
brabble [rare] i. ağız dalaşı
hoghood [rare] i. bencillik
hoghood [rare] i. açgözlülük
miscarriage [rare] i. hata
moonwalker [rare] i. uyurgezer kimse
hygiastics [rare] i. hijyen
hygiastics [rare] i. sağlık muhafaza bilgisi
hygiastics [rare] i. sağlık bilimi
hygiastics [rare] i. sağlık muhafaza alanı
hygieology [rare] i. hijyen bilimi
hygieology [rare] i. hijyen
hygieology [rare] i. sağlık muhafaza alanı
hygiology [rare] i. hijyen bilimi
hygiology [rare] i. hijyen
hygiology [rare] i. sağlık muhafaza alanı
libidinist [rare] i. zampara
libidinist [rare] i. seks düşkünü kimse
lithoidology [rare] i. kaya bilimi
lop [rare] i. rahat koşu
lop [rare] i. uzun adımlarla yürüme
lyra [rare] i. bir kadın ismi
gelt [rare] i. deli
glaring [rare] i. bir grup kedi
gleet [rare] i. insan veya hayvan vücudundan dışarı atılan anormal akıntı
gleg (rare] [dialect] i. bakış
gleg (rare] [dialect] i. kısa bakış
gleg (rare] [dialect] i. göz atma
gloomth [rare] i. kasvet
riming [rare] i. kırağı ile kaplayan şey
gigmanism [rare] i. dar kafalılık
gigmanism [rare] i. eğitimsizlik
chreotechnics [rare] i. (tarım, ticaret ve üretim gibi) faydalı sanatlar
degree [rare] i. yol yordam
degree [rare] i. davranış şekli
degree [rare] i. tutum
degree [rare] i. tecrübe
demency [rare] i. demans
demency [rare] i. bunama
demency [rare] i. zihinsel güç kaybı
destitution [rare] i. yokluk
destitution [rare] i. eksiklik
destitution [rare] i. yoksunluk
grammarianism [rare] i. gramer uzmanının uyguladığı dil bilgisi ilkeleri
gymnics [rare] i. jimnastik
heaven [rare] i. bir kadın ismi
heaven [rare] i. evan isminden türemiş bir erkek ismi
ignipotence [rare] i. ateş kontrol etme gücü
ignipotence [rare] i. yangın kontrol gücü
only [rare] i. tek çocuk
roset [rare] i. rozet
roset [rare] i. çiçeksi rozet
ruptuary [obsolete] [rare] i. pleb
ruptuary [obsolete] [rare] i. avam
ruptuary [obsolete] [rare] i. ayak takımından kimse
ruptuary [obsolete] [rare] i. sıradan kimse
ruptuary [obsolete] [rare] i. köylü
ruptuary [obsolete] [rare] i. halk tabakasından kimse
illiquation [rare] i. bir şeyi başka bir şeyin içinde eritme
illiquation [rare] i. bir şeyi başka bir şeyin içinde çözündürme
imaginationalism [rare] i. idealizm
veneering [rare] i. aldatıcı görünüm
veneering [rare] i. sahtekarlık
veneering [rare] i. uyduruk şov
complement [rare] i. tamamlayan şey
complement [rare] i. tamama erdiren kimse
complement [rare] i. tamamına erdirme
diatribist [rare] i. hicivli konuşan kimse
diatribist [rare] i. hicivli yazan kimse
diatribist [rare] i. hiciv kullanan kimse
discus [rare] [dated] i. dış kenarı keskinleştirilmiş çelikten yapılmış, atılarak kullanılan halka şeklinde bir silah
diskindness [rare] i. nezaketsiz davranış
diskindness [rare] i. kabalık
distasture [obsolete] [rare] i. tiksinti yaratan şey
distasture [obsolete] [rare] i. nefret uyandıran şey
distasture [obsolete] [rare] i. antipati yaratan şey
distasture [obsolete] [rare] i. tatsız hale getiren şey
distasture [obsolete] [rare] i. can sıkan şey
inchoate [rare] i. başlangıç
inchoate [rare] i. erken başlangıç
vessel [rare] i. aracı
clue [rare] i. labirentte gidilen yolu hatırlamak için kullanılan ipucu nesne
commensal [rare] i. birlikte yemek yenen kimse
compost [rare] i. bileşik
compost [rare] i. karışım
compotation [rare] i. beraber içki içme
concernment [rare] i. mesele
concernment [rare] i.
concernment [rare] i. problem
concernment [rare] i. meşguliyet
concernment [rare] i. alaka
concernment [rare] i. endişe
concernment [rare] i. kaygı
dub [rare] i. darbe
duodene [rare] i. on ikili grup
incredulousness [rare] i. şüphecilik
incredulousness [rare] i. kuşkuculuk
incredulousness [rare] i. inanmama
iricism [rare] i. irlanda diline özgü deyim
palp [rare] i. parmak ucunun etli bölümü
palp [rare] i. dokunma
palp [rare] i. temas
palp [rare] i. elleme
pigwidgeon [rare] i. (peri, cüce, elf gibi) ufak tefek tip
pigwidgeon [rare] i. rezil yaratık
pigwidgeon [rare] i. aptal kimse
pipiness [rare] i. borumsu olma
pipiness [rare] i. borulu olma
pipiness [rare] i. borumsuluk derecesi
polyarch [rare] i. poliarşi
polyarch [rare] i. çok kişili yönetim
polyarch [rare] i. çok liderli yönetim
polylogy [rare] i. birden fazla sanat eserinden oluşan set
polyology [rare] i. laf kalabalığı
polyology [rare] i. laf salatası
polyology [rare] i. gevezelik
cledonism [rare] i. kledonizm
cledonism [rare] i. uğursuzluk getirmemesi için bazı kelimelerin yerine hüsnütabirlerini kullanma
cursus [rare] i. yol
cursus [rare] i. yolculuk
cursus [rare] i. ilerleme
femme de chambre [rare] i. oda hizmetçisi
interlocutory [rare] i. sohbete dahil olan kimse
peak [rare] i. çıkıntı
peak [rare] i. kabartı
pelt [rare] i. taşlama
pelt [rare] i. dayak atma
pelt [rare] i. yağdırma
pelt [rare] i. dövme
pelt [rare] i. soyma
pelt [rare] i. (deri) yüzme
penisterophily [rare] i. güvercin yetiştiriciliği
plain [rare] i. ağıt
potion [rare] i. içecek
potion [rare] i. içki
dazzle [rare] i. zebra sürüsü
disanalogy [rare] i. benzeşmezlik
disanalogy [rare] i. andırmama
finicism [rare] i. titizlik
finicism [rare] i. müşkülpesentlik
finicism [rare] i. aşırı titizlik
finicism [rare] i. mızmızlık
finicism [rare] i. huysuzluk
finicism [rare] i. aşırı düzenlilik
finicism [rare] i. aşırı özenlilik
fistule [rare] i. tüp
fistule [rare] i. boru
fistule [rare] i. çubuk
fistule [rare] i. delik
fistule [rare] i. boşluk
orphan [rare] i. tek ebeveyni ölmüş çocuk
orphanotrophy [rare] i. yetimhane
orphanotrophy [rare] i. yetimlerin kaldığı yer
orphanotrophy [rare] i. yetimlerin bakımı
pericarp [rare] i. dış katman
precation [rare] i. dua
precation [rare] i. dilek
precation [rare] i. yalvarış
precation [rare] i. yakarış
precation [rare] i. içten talep
precation [rare] i. dua etme
precation [rare] i. ibadet etme
predication [rare] i. tahmin
predication [rare] i. öngörü
prefinition [rare] i. önceki sınırlama
prefinition [rare] i. eski limit
prefinition [rare] i. eski sınır
prefinition [rare] i. önceki açıklama
prefinition [rare] i. eski tanım
prefinition [rare] i. eski açıklama
puckfist [rare] i. puf mantarı
puckfist [rare] i. ayıpufu mantarı
puckfist [rare] i. kabak mantarı
rook [rare] i. tahkimat
schizophrenetic [rare] i. şizofren kimse
scissor [rare] i. makastaki bıçaklardan her biri
shapeliness [rare] i. şekli düzgün olma
shapeliness [rare] i. biçimli olma
shapeliness [rare] i. göze hoş gelme
shog [rare] i. sallantılı durum
crux [rare] i. haç
skulk [rare] i. kaytarma
skulk [rare] i. işten kaçma
skulk [rare] i. hasta numarası yapma
skulk [rare] i. erteleme
skulk [rare] i. kaçınma
skulk [rare] i. çekinik kalma
smaragdine [rare] i. zümrüt
smaragdine [rare] i. yeşil renkli değerli bir taş
smaragdine [rare] i. zümrüt yeşili
smaragdine [rare] i. yeşil renkli değerli taş
smiley [rare] i. zincirli bir tür sokak silahı
prosiliency [rare] i. ileri sıçrama
prosiliency [rare] i. fırlatılma
pushback [rare] i. ters tepme
pussy [rare] i. çelik çomak oyunu
somnambulance [rare] i. uyurgezerlik
somnambulance [rare] i. somnambulizm
somnambulance [rare] i. uykuda yapılan faaliyet
sphericist [rare] i. dünya'nın yuvarlak olduğuna inanan kimse
sphinx [rare] i. büzücü kas
sportability [rare] i. sporda kullanılabilir
sportability [rare] i. spor faaliyetine uygun
stannary [rare] [uk] i. (devon'da) plympton belediye başkanına verilen bir unvan
streetwalker [rare] i. sıradan insan
streetwalker [rare] i. sokakta yürüyen kimse
streetwalker [rare] i. ortalama vatandaş
streetwalker [rare] i. sıradan vatandaş
summa [rare] i. detaylı çalışma
summa [rare] i. kapsamlı anket
become rare f. seyrelmek
make rare f. seyreltmek
make rare f. seyrekleştirmek
have a rare talent as an artist f. bir sanatçı olarak nadir bir yeteneğe sahip olmak
have a rare talent as an artist f. bir sanatçı olarak nadir bulunan bir yeteneğe sahip olmak
reconsole [rare] f. yeniden avutmak
reconsole [rare] f. yeniden teselli etmek
reconsole [rare] f. yeniden avundurmak
recontour [rare] f. biçimini farklı şekilde oluşturmak
recontour [rare] f. hatlarını farklı şekilde belirlemek
recontour [rare] f. yeniden biçimini oluşturmak
recontour [rare] f. yeniden hatlarını belirlemek
celestialize [rare] f. yüceltmek
celestialize [rare] f. kutsallaştırmak
chameleonize [rare] f. çeşitli renklere dönüştürmek
chameleonize [rare] f. renklendirmek
reincit [rare] f. yeniden kışkırtmak
reincit [rare] f. yeniden dürtmek
reincit [rare] f. yeniden fitillemek
reincit [rare] f. yeniden ayartmak
reincit [rare] f. yeniden dolduruşa getirmek
lacquey [rare] f. dalkavukluk etmek
lacquey [rare] f. yalakalık yapmak
lacquey [rare] f. yaltaklanmak
lacquey [rare] f. yağcılık yapmak
lacquey [rare] f. uşaklık etmek
lacquey [rare] f. hizmetini görmek
rejolt [rare] f. yeniden sarsmak
rejolt [rare] f. yeniden sallamak
rejolt [rare] f. yeniden sallanmak
touzle [rare] f. dağıtmak
touzle [rare] f. karıştırmak
annominate [rare] f. isim vermek
annominate [rare] f. adlandırmak
asphyxy [rare] f. boğulmak
assort (with) [rare] f. arkadaşlık etmek
embeam [rare] f. ışıklarla parlatmak
enrol [rare] f. sarmak
enrol [rare] f. paketlemek
enrol [rare] f. ambalaj yapmak
unknit [rare] f. çatık kaşlarını düzeltmek
unknit [rare] f. çatılmış kaşlarını indirmek
unlook [rare] f. bakmayı kesmek
unlook [rare] f. bakışlarını çevirmek
unnotify [rare] f. ihtarı geri çekmek
unnotify [rare] f. bildiriyi geri çekmek
unnotify [rare] f. bildirimi geri çekmek
unnotify [rare] f. tebliği geri çekmek
unnotify [rare] f. ihbarı geri çekmek
unnotify [rare] f. ilanı geri çekmek
unnotify [rare] f. duyuruyu geri çekmek
unphilosophize [rare] f. filozof özelliklerini elinden almak
unphilosophize [rare] f. felsefi olmayan hale getirmek
unphilosophise [rare] f. filozof özelliklerini elinden almak
unphilosophise [rare] f. felsefi olmayan hale getirmek
zed [rare] f. zikzak çizmek
zed [rare] f. düzensiz hareket etmek
ketch [rare] f. asmak
ketch [rare] f. takmak
uprouse [rare] f. kışkırtmak
uprouse [rare] f. tahrik etmek
belt [rare] f. (renk) kemerlerle süslemek
belt [rare] f. etrafını sarmak
belt [rare] f. çevrelemek
belt [rare] f. daire içine almak
excide [rare] f. kesip çıkarmak
excise [rare] f. kadın sünneti yapmak
excur [rare] f. sapmak
excur [rare] f. konudan uzaklaşmak
excur [rare] f. gezintiye çıkmak
joystick [rare] f. kumanda koluyla manevra yapmak
lank [rare] f. sıskalaşmak
lank [rare] f. inceltip uzatmak
vitilitigate [rare] f. çekişmek
vitilitigate [rare] f. çekiştirmek
vitilitigate [rare] f. kötülemek
haggle [rare] f. üstünkörü kesmek
haggle [rare] f. doğramak
woman [rare] f. kadın ayarlamak
woman [rare] f. kadın temin etmek
bless [rare] f. kötülüklerden korumak
bless [rare] f. kazadan, beladan korumak
board [rare] f. (bir kimseye) yaklaşmak
board [rare] f. (bir kimseyle) flört etmek
board [rare] f. (bir kimseye) asılmak
haunt [rare] f. olduğu gibi kalmak
muckle [rare] f. abartmak
muckle [rare] f. yüksekten atmak
muckle [rare] f. büyük konuşmak
oncome [rare] f. varmak
oncome [rare] f. ulaşmak
oncome [rare] f. ilerlemek
oncome [rare] f. yaklaşmak
oppugn [rare] f. ifadenin doğruluğunu veya geçerliliğini sorgulamak
overarrange [rare] f. aşırı düzenlemek
overarrange [rare] f. uygunsuz derecede ayarlamak
rubify [rare] f. kırmızı olmak
importunate [rare] f. başının etini yemek
importunate [rare] f. ısrarla istemek
importunate [rare] f. tutturmak
importunate [rare] f. can sıkmak
importunate [rare] f. ısrarla elde etmek
importunate [rare] f. yalvararak sağlamak
evil-eye [rare] f. nazar değdirmek
rubify [rare] f. kızarmak
vend [rare] f. dile getirmek
vend [rare] f. ileri sürmek