one - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

one

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "one" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 78 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
one n. bir
one adj. tek
one pron. biri
General
one n. bir (sayı olarak)
one n. kimse
one n. kişi
one n. insan
one n. birisi
one n. adam
one n. bir
one n. bir sayısı
one n. 1
one n. 1 dolar değerinde banknot
one n. birim
one n. belirli kimse
one n. 1 yaş
one n. 1 rakamı ile simgelenen sayılabilir nicelik
one n. üzerinde tek nokta bulunan domino taşı
one n. üst yüzeyinde tek nokta bulunan zar
one n. bir poundluk banknot
one n. fanatik
one n. hayran
one n. taraftar
one n. sıra dışı kimse
one n. emsalsiz kimse
one n. garip kimse
one n. bendeniz
one n. şahsım
one v. birleştirmek
one adj. bir tane
one adj. vahit
one adj. aynı
one adj. tek üye olan
one adj. tek eleman olan
one adj. türündekilere kıyasla tek olan
one adj. belirli bir türün tek bireyi olan
one adj. önceden olan
one adj. bir zamanlar olmuş
one adj. bir ara gerçekleşmiş
one adj. bir yaşında olan
one adj. hemfikir olan
one adj. eşit
one adj. bütün oluşturacak şekilde birleşmiş
one adj. uyum ve bütünlük içinde olan
one adj. var olan
one adj. gerçekleşen
one adj. tanımsız olarak var olan
one adj. tanımsız olarak gerçekleşen
one adj. tam
one adj. bütün
one pron. belirli biri
one pron. adında biri
one pron. bahsedilen
one pron. bağlamdan anlaşılan
one pron. herhangi
one pron. bahsi henüz geçmiş olan
one pron. şaka
one pron. kahkaha
one pron. gülüş
one pron. darbe
one pron. vuruş
Colloquial
one n. beceriksiz bilgisayar kullanıcılarını taklit amacıyla ünlem işaretinden sonra konan bir sayısı
one adj. yegane
one adj. (pekiştirmek için) bir
Speaking
one expr. saat bir
Textile
one n. en küçük beden giyim eşyası
Math
one n. (soyut cebirde) halka yapısında çarpıma göre etkisiz eleman
Chemistry
one adj. iki veya daha fazla bileşenden tek bir oluşum yaratan
one suf. keton anlamında bir sonek
Linguistics
one n. i harfi
Religious
one n. en yüce varlık
one n. her şeyin özünü oluşturan prensip
one n. mutlak olan şey
one n. nihai gerçeklik
one n. tanrı
Philosophy
one n. (neoplatonizmde) varlığın ana kaynağı olarak görülen mutlak gerçeklik
Sport
one n. (krikette) topa vurup kaleler arasında koşarak elde edilen puan
Card
one n. birli

Bedeutungen von dem Begriff "one" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
öne forward adv.
öne forrard adv.
öne to the fore adv.

Bedeutungen, die der Begriff "one" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
one by one adv. birer birer
one by one adv. tek tek
no one pron. hiç kimse
General
one who uses forced labor n. angaryacı
one party system n. tek parti sistemi
one living away from home n. gurbetçi
one fifth n. beşte bir
being content with what one has n. kanaatkarlık
one sidedness n. tek taraflılık
debt owed to one n. alacak
one fourth n. dörtte bir
one act plays n. tek perdelik oyunlar
one thousand n. bin (sayı)
fourth one n. dördüncüsü
the evil one n. şeytan
place where one earns his living n. ekmek kapısı
one half n. yarısı
little one n. ufaklık
twenty one n. yirmi bir
one month production n. bir aylık üretim
one foot in the grave n. bir ayağı çukurda
one horse n. tek atlı
first one n. birincisi
one party systems n. tek parti sistemleri
one-armed person n. çolak
money owed to one n. alacak
one shot n. el
one sixth n. altıda bir
the evil one n. iblis
a similar one n. misil
one in number n. bir adet
one hundred add n. takriben yüz
place where one earns one's living n. geçim kapısı
last but one n. sondan bir önceki
the place where one earns one's livelihood n. ekmek teknesi
double one n. hepyek
special ottoman foundation for helping one another n. avarız vakıfları
not one tittle n. en ufak hiçbir şey
little one n. yavru
one under the other n. alt alta
one point lessons and swiss army instruction n. bir konuya yönelik dersler ve çok yönlü eğitim
one of a pair n.
one and the same n. aynı
one second n. bir saniye
one step n. tek adım dansı
one third n. üçte bir
number one n. çıkar
the place where one earns one's bread n. ekmek teknesi
a new one on me n. şaşırtıcı bir şey
one of his redeeming features n. iyi taraflarından biri
the only one of its kind n. nevi şahsına münhasır
one who speaks through his nose n. hımhım
the only one n. tek olan
one day option n. bir günlük prim
one of a kind n. türünün tek örneği
the father of one child n. bir çocuk babası
one minute n. bir dakika
one color n. tek renk
the position where one belongs to n. ait olduğu makam
lack of a devotion to one´s country or family n. hamiyetsizlik
one who commits armed robbery n. silahlı soygun yapan kimse
one who conducts surveys n. anketör
one who conducts a poll n. anketör
one that become clear n. belirginleşen
one that become evident n. belirginleşen
one time profit n. tek seferlik kazanç
one obvious similarity n. tek belirgin benzerlik
one sunday afternoon n. bir pazar öğleden sonrası
family with more than one kid n. çok çocuklu aile
parents with more than one kid n. çok çocuklu aile
one digit adder n. tek sayamaklı toplayıcı
one in every week inspection n. haftalık denetim
one digit operation n. tek sayamaklı işlem
rank number one n. birinci sıra
one quarter n. dörtte bir
one quarter n. dörtte biri
one example n. bir örnek
getting along with one another n. geçim
one dollar n. bir dolar
eighty-one n. seksen bir
one-act plays n. tek perdelik oyunlar
one-time payment n. kesenek iadesi
one-way traffic n. tek yönlü trafik
one-way ticket n. tek gidiş bileti
one-parent family n. tek ebeveynli aile
million-to-one chance n. milyonda bir şans
one-way rental n. tek yönlü kiralama
one-off n. özel olarak yapılan
one-way ticket n. gidiş bileti
one-off n. özel
one-piece n. tekparça
one-man show n. tek kişilik sergi
one-roomed flat n. tek odalı daire
one-off n. bir kez olan ve bir daha tekrarlanmayan olay
one-armed bandit n. kollu kumar makinesi
one-reeler n. kısa metrajlı film
one-piece n. tek parça
one-family dwelling n. tek ailelik konut
one-person corporations n. tek kişilik şirketler
one-person companies n. özel şirketler
one-tenth of a hectare n. dekar
one-way street n. tekyönlü yol
one-way slope n. tek yönlü eğim
one-two n. verkaç
one-way ticket n. dönüş bileti
a one-off n. bir defalığına
a one-off n. bir seferliğine
one touch control n. tek tuş kontrol
one touch control n. tek dokunma ile kontrol
advantages over one thing to another n. bir şeyin diğerine karşı avantajları
one sided love n. tek taraflı aşk
one upmanship n. üstünlük sağlama çabası
one upmanship n. daha avantajlı olma durumu
one out of every three n. her üç kişiden biri
one to one contact n. birebir temas
one fifth of n. beşte biri
one fourth of n. dörtte biri
odd-one-out n. tuhaf tip
one of the girls n. kızlardan birisi
odd-one-out n. gruptan dışlanan tip
odd-one-out n. garip tip
one-down position n. bir alt konum
one-down position n. bir alt pozisyon
one shot n. tek sefer
one time n. tek sefer
one of the wonders of the world n. dünyanın harikalarından biri
a thousand and one nights n. 1001 gece masalları
a thousand and one nights n. binbir gece masalları
one and a half n. bir buçuk
thirty one n. otuz bir
forty one n. kırk bir
twenty one n. 21
thirty one n. 31
forty one n. 41
fifty one n. 51
fifty one n. elli bir
sixty one n. altmış bir
sixty one n. 61
seventy one n. yetmiş bir
seventy one n. 71
eighty one n. 81
eighty one n. seksen bir
ninety one n. doksan bir
ninety one n. 91
one man n. adamın biri
one and half hour n. bir buçuk saat
one more cup of coffee n. bir fincan kahve daha
one-year period n. bir senelik dönem
one-year period n. bir yıllık dönem
one-sixth of the world's population n. dünya nüfusunun altıda biri
one of a kind n. kendine özgü
one-half cash n. yarısı peşin
one solution n. tek çözüm
one last goodbye n. son bir elveda
one last goodbye n. son bir veda
one of the products n. ürünlerden biri
twenty-one n. yirmi bir oyunu
number one priority n. bir numaralı öncelik
one carat n. bir karat
one more step n. bir basamak daha
one more step n. bir adım daha
one who claims succession to the crown n. tahta talip olan
one with limited financial means n. maddi olanağı kısıtlı
one with limited finances n. maddi olanağı kısıtlı
one out of three of the patients n. hastaların üçünden bir tanesi
one third of the patients n. hastaların üçte biri
a one-room schoolhouse n. tek sınıflık okul binası
one seventh n. yedide bir
one of three n. üçte biri
number one n. bir numara
one-man show n. tek kişilik gösteri
one skilled in the art of marking and protection of security documents n. güvenlik dokümanlarının işaretlenmesi ve korunması konusunda uzman biri
one of the most famous carnivals n. en ünlü karnavallardan biri
one-liner n. özlü esprili cümle veya şaka
one liner n. tek cümlelik kısa fıkra
minimum warranty of one year n. en az bir yıllık garanti
one man army n. tek kişilik ordu
one-time study n. tek seferlik çalışma
one-time study n. bir defalık çalışma
one who loves to show off n. gösteriş düşkünü
one who loves to show off n. kovalak
one of my favorite n. favorilerimden biri
one of my favourite n. favorilerimden bir tanesi
one of my favorite n. favorilerimden bir tanesi
one of my favourite n. favorilerimden biri
one shoe of a pair n. ayakkabının teki
five ws and one h n. 5n1k
one-armed bandit n. slot makinesi
one more reason to celebrate n. kutlama için bir neden daha
one third of countries n. ülkelerin üçte biri
section one n. birinci bölüm
one-week vacation n. bir haftalık tatil
one dollar and eighty-seven cents n. bir dolar seksen yedi sent
one-word answer n. tek kelimelik cevap
beloved one n. sevgili
beloved one n. sevilen
one of these people n. bu insanlardan biri
one of the worst days ever n. gelmiş geçmiş en kötü günlerden biri
two-for-one deal n. bir alana bir bedava
any one of the five senses n. beş duyudan herhangi biri
one-nil n. bire karşı hiçbir şey
one-nil n. 1-0
one-nil n. bir sıfır
verbal one-upmanship n. laf ebeliği
seven thousand one hundred and twelve n. yedi bin yüz on iki
one course n. tek ders
one of his finest work n. onun en iyi işinden biri
one-world n. bütün dünyanın birbirine bağlı ve bağımlı olması ve insanların buna uygun davranması
one-to-one combat before a battle n. mübareze
one more year n. bir sene daha
one more year n. bir yıl daha
one of our students n. öğrencilerimizden biri
one of seven regions n. yedi bölgeden biri
number one problem n. bir numaralı sorun
one-story house n. tek katlı ev
one and a half year n. bir buçuk yıl
one of them n. aralarından biri
one of the results n. sonuçlardan biri
one time opportunity n. tek seferlik fırsat
one-to-one lesson n. bire bir ders
number one n. saçın elektrikli tıraş makinesi ile çok kısa kesildiği bir model
number one n. kişinin kendisi
number one n. kişinin temel ilgi ve ihtiyaçları
part one n. birinci kısım
part one n. birinci bölüm
part one n. bölüm bir
the odd one out n. çok tuhaf olduğundan gruptan dışlanan tip
the odd one out n. dışlanan insan
the odd one out n. garip insan
the odd one out n. tuhaf tip
thirty-one n. otuz bir birim
thirty-one n. otuz birli grup
thirty-one n. arap rakamlarıyla otuz birin simgelediği numara
twenty-one n. yirmi birli grup
twenty-one n. serinin yirmi birinci elemanı
a one n. bir bütün
any one n. grubun herhangi bir üyesi
each and every one n. her bir kişi/şey
each and every one n. teker teker hepsi
each and every one n. hepsi
each and every one n. herkes
one thousand n. bin
young one n. yaşı genç kimse
young one n. yavru hayvan
one thousand six hundred n. bin altı yüz
fair one n. güzel kadın
fair one n. güzeller güzeli
hole in one n. nadir başarı
hole in one n. harika iş
hole in one n. dikkate değer başarı
hole-in-one n. nadir başarı
hole-in-one n. harika iş
hole-in-one n. dikkate değer başarı
loved one n. yakın ilişki
loved one n. kıymet verilen ilişki
loved one n. gönül ilişkisi
loved one n. yakın zamanda vefat etmiş kimse
loved one n. merhum kimse
one and only n. tek aşk
one and only n. biricik sevgili
one c n. yüz
one c n. 100
one dollar bill n. 1 dolar değerinde banknot
one for the book n. olağanüstü şey
one for the book n. unutulmaz başarı
one for the book n. rekor kıran performans
one hundred one n. 101 sayısı
one million million n. bir trilyon
one million million n. '1000000000000
one million million million n. bir kentilyon
one million million million n. '1000000000000000000
one on one n. iki kişinin buluşması
one on one n. iki kişinin yüzleşmesi
one percent n. yüz eş parçadan biri
one percent n. yüzde bir
one shot n. dizi halinde yayınlanmayan televizyon programı
one shot n. uzun ömürlü boya
one shot n. bir kez gerçekleşen şey
one shot n. bir kere yapılan şey
one shot n. bir kere kullanılan şey
one thousand n. kronometrik sayma şemasında kullanılan bir birim ölçüsü
one thousand million n. milyar
one thousand million n. '1000000000
one thousand thousand n. milyon
one thousand thousand n. '1000000
one-armed bandit n. deliğe para atılmasıyla çalışan makine
one-armed bandit [us] n. ucuz içki satan yer
one-billionth n. milyarda bir
one-billionth n. eşit olan milyar parçadan biri
one-dimensionality n. tek boyutluluk
one-dimensionality n. tek boyutlu olma
one-eighth n. sekizde bir
one-eighth n. sekiz eş parçadan biri
one-fourth n. dörtte bir
one-fourth n. çeyrek
one-half n. bütünün eşit iki parçasından her biri
one-hundred-millionth n. yüz milyonda bir
one-hundred-millionth n. yüz milyon eş parçadan biri
one-hundredth n. yüzde bir
one-hundredth n. yüz eş parçadan biri
one-hundred-thousandth n. yüz binde bir
one-hundred-thousandth n. yüz bin eş parçadan biri
one-liner n. özlü ifade
one-liner n. anlamlı ifade
one-liner n. önemli ifade
one-liner n. kısa, öz ve doğru ifade
one-man band n. tek adamla yönetilen kurum
one-man band n. tek adamla yönetilen işletme
one-millionth n. milyonda bir
one-millionth n. milyon tane eş parçadan biri
one-night stand n. tek gecelik komedi gösterilerinin sergilendiği yer (şehir, kasaba)
one-night stand n. tek gecelik ilişki için kalınan yer
one-ninth n. dokuzda bir
one-ninth n. dokuz eş parçadan her biri
sweep before one v. sürüklemek
confront one another v. yüzleşmek
compensate for one thing by another v. bir şeyi başka bir şeyle telafi etmek
pit one against another v. boy ölçüşmek (iki şey)
be remembered after one is dead v. adı kalmak
have money owed to one (by) v. alacaklanmak
joke with one another v. şakalaşmak
move to one side v. kaymak
combine into one v. tek parça olarak birleştirmek
get one's wits about one v. aklını başına toplamak
have one's wits about one v. kafası yerinde olmak
take someone to one side v. birini bir yana çekmek
give one a black eye v. bir gözünü patlatmak
go someone one better v. birini geçmek
give one a tickle in one's throat v. gıcıklamak
give one a tickle in one's throat v. gıcık vermek
have one's wits about one v. doğru dürüst düşünebilmek
guarded in what one says v. lafına dikkat etmek
pull a fast one v. oyuna getirmek
play with one another v. oynaşmak
get what's coming to one v. müstahakkını bulmak
fit into one another v. çakışmak
see one through v. yetmek
get what's coming to one v. hak ettiği cezayı yemek
be of one mind v. hemfikir olmak
give one another written certifications v. senetleşmek
pull a fast one on somebody v. kazık atmak
come to recognize that one is wrong v. yanıldığının farkına varmak
have money owed to one v. alacağı olmak
pit one against another v. birbiriyle yarışmak (iki şey)
pay as one goes v. peşin parayla alışveriş etmek
get what's coming to one v. cezasını bulmak
be guarded in what one says v. lafına dikkat etmek
jump from one thing to the other v. daldan dala konmak
go back to square one v. sıfırdan başlamak
snatch something from one another v. kapışmak
get a second one v. ikilemek
do what one feel likes doing v. kendi havasında olmak
fly at one anothers throats v. boğaz boğaza gelmek
collide with one another v. çakışmak (birbiri ile)
see one through v. idare etmek
set one person against another v. fitne sokmak
bite one another v. dalaşmak
surprise one v. garibine gitmek
hold out on one v. birinden gizlemek
go someone one better v. birinin yaptığından daha iyisini yapmak
make one v. ortak olmak
hide the distress one suffered v. kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
knit one, purl one v. bir ters örmek
put one´s foot in it v. baltayı taşa vurmak
see before one dies v. dünya gözüyle görmek
keep something by one v. elinin altında bulundurmak
paste somebody one v. yumruk atmak
make one suspicious v. zihnini bulandırmak
fly at one another's throat v. gırtlak gırtlağa gelmek
put something to one side v. bir şeyi bir kenara bırakmak
put on one side v. sonraya bırakmak
carry one through v. bir şey birini ayakta tutmak
make one feel better v. yüreğine su serpmek
sacrifice one´s fortune v. servetini feda etmek
cause to fight with one another v. dövüştürmek
(for one) to be worthwhile v. adamdan saymak
get what's coming to one v. layığını bulmak
embrace one another v. kucaklaşmak
weigh one thing against another v. karar vermeye çalışırken bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırmak
(for one) to be worthwhile v. adamdan sayılmak
never occur to (one) v. aklının ucundan geçmemek
favor one person v. ayrıcalık tanımak
pit one person against another v. birbiriyle boy ölçüşmek
do one's job for one v. benzetmek
push one another v. itişmek
tell one to one's face v. birinin yüzüne karşı söylemek
get one round one's back v. başına belayı satın almak
occur to one v. aklına gelmek
see something before one dies v. dünya gözüyle görmek
pull a fast one v. kazık atmak
make one v. birlemek
go one better v. daha iyisini yapmak
be one step ahead v. bir adım önde olmak
clock somebody one v. şamar atmak
pit one thing against another v. birbiriyle yarışmak
look at one another v. bakışmak
snatch from one another v. kapışmak
do one's job for one v. öldürmek
pit one person against another v. birbiriyle yarışmak
kill one another v. kırışmak
do number one v. çiş yapmak
pit one thing against another v. boy ölçüşmek
occur one v. hatırına gelmek
kill two birds with one stone v. iki işi birden görmek
compensate for one thing with another v. bir şeyi başka bir şeyle telafi etmek
rue the day one was born v. doğduğuna pişman olmak
carry one through v. bir şey birini başarılı bir sonuca ulaştırmak
parlay one thing into another v. bir şeyi başka bir şeye dönüştürmek
stake all one's money on one gamble v. rest çekmek
sue one another v. mahkemeye düşmek
zipper one thing into another v. bir şeyi başka bir şeye fermuarla takmak
put something to one side v. bir kenara bırakmak
sweep before one v. önüne katmak
sell all one has v. satıp savmak
greet one another v. merhabalaşmak
settle accounts with one another v. ödeşmek
like one another v. hoşlaşmak
do number one v. işemek
clock somebody one v. şamar vurmak
remembered after one is dead v. adı kalmak
be one with v. ile aynı fikirde olmak
sap one´s strength v. kuvvetini azaltmak
pit one person against another v. boy ölçüşmek
lay about one v. sağına soluna vurmak
have it in one v. yeteneği olmak
catch one´s eye v. dikkatini çekmek
notify to one v. birisine haber vermek
dot somebody one v. geçirmek
dot somebody one v. yumruk atmak
dot somebody one v. koymak
do the best one can do v. elinden geleni yapmak
do all one can do v. elinden geleni yapmak
not end up as one had hoped v. fos çıkmak
be unable finish what one was saying v. laf ağzında kalmak
give as good as one gets (in an argument) v. laf altında kalmamak
express what one wants v. meramını anlatmak
ask (one) to forgive v. affetmesini istemek
(for any desired thing) to come to (one) by itself v. ayağına gelmek
have (something/someone) brought to one v. ayağına getirtmek
turn against (for one person to another) v. aleyhine dönmek
(a single) get (someone) to number one in the chart v. listede bir numaraya taşımak
(a single) get (someone) to number one in the chart v. bir numara yapmak
(a single) get (someone) to number one in the chart v. bir numaraya çıkarmak
know where one is standing v. çizgiyi korumak
not to exchange (one thing) for (another) v. değiştirememek
do as one says v. denileni yapmak
exchange ideas with one another v. karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak
exchange ideas with one another v. karşılıklı fikir alışverişi yapmak
turn out be somebody one knows before v. tanışık çıkmak
turn out be somebody one knows before v. tanış çıkmak
lose one´s life v. yaşamını yitirmek
ask from where one hasn't studied v. çalışmadığı yerden sormak
want no one v. hiç kimseyi istememek
be one of the v. arasında yer almak
remain one of the most v. arasında yer almak
be one of (the most important/largest...) among v. arasında yer almak
lean (one thing) against (another) v. dayandırmak
not to show one' true colors v. renk vermemek
not to show one' true colors v. rengini belli etmemek
be so affected by something that one can't think of anything else v. dünyayı gözü görmemek
see (someone) before one dies v. dünya gözü ile görmek
make signs to one another v. işaretleşmek
back to square one v. beyaz bir sayfa açmak
back to square one v. beyaz sayfa açmak
straighten up and do as one is supposed to do v. yola gelmek
pile one trouble on another v. derde dert katmak
be so few one can count them on the fingers of one hand v. parmakla gösterilmek
(for one´s life) to last long enough v. ömrü yetmek
(for one´s life) to last long enough v. ömrü vefa etmek
unite under one flag v. bir bayrak altında toplamak
be upon one v. alacaklılar kapıya dayanmak
be upon one v. alacaklıları kapıya dayanmak
belong to one v. kendisine ait olmak
wear more than one hat v. bir koltukta iki karpuz taşımak
see someone in one´s dream v. rüyasında birini görmek
see someone in one´s dream v. rüyasında birisini görmek
have a one-track mind v. bir konuyu tutturmak
alternate one subject with another v. konu değiştirmek
stay one step ahead v. bir adım önde olmak
pay one to account v. hesap sormak
have money ledged with one v. birisinde parası olmak
let one have v. ulaştırmak
go shares with one v. birisiyle paylaşmak
run through a series of one-night stands v. bir dizi tek gecelik aşk yaşamak
shoot one by one v. birer birer vurmak
shoot one by one v. teker teker vurmak
be one step ahead of technology v. teknolojinin bir adım ilerisinde olmak
rank number one v. birinci sırada olmak
have more than one meaning v. birden çok anlamı olmak
acquaint one with v. haberdar etmek
have more than one meaning v. birden çok anlama gelmek
have more than one meaning v. birden çok anlama sahip olmak
acquaint one with v. bilgi vermek
come one after another v. birbiri ardına gelmek
replace with the new one v. yenisiyle değiştirmek
replace with the new one v. yenisi ile değiştirmek
can not believe what one hear v. kulaklarına inanamamak
can not believe what one hear v. kulaklarına inanmamak
be down to one number v. altılıda beşte kalmak
be down to one number v. bir numarayla kaybetmek