-more - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

-more



"-more" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 2 sonuç

İngilizce Türkçe
General
-more snk. yer isimlerinde kullanılan bir son ek
Archaic
-more snk. belirli sıfat ve zamirlerin karşılaştırılmasında kullanılan bir son ek

"-more" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
more s. daha fazla
more than s. -den daha
more or less zf. aşağı yukarı
more or less zf. az çok
once more zf. bir kez daha
more zf. daha
more and more zf. gitgide
once more zf. bir daha
once more zf. bir kere daha
General
more than half of turks i. türklerin yarısından fazlası
making more difficult i. ağırlaştırma
more i. fazla şey
be much more the case i. durum bundan ibaret
more i. ziyade
more distant point i. daha uzak nokta
more traditional i. daha geleneksel
parents with more than one kid i. çok çocuklu aile
family with more than one kid i. çok çocuklu aile
put of more i. daha fazlasını koyma
more than meets the eye i. göründüğünden daha fazlası
more than adequate i. yeterinden fazlası
one more cup of coffee i. bir fincan kahve daha
more suitable condition i. daha uygun koşul
more favorable condition i. daha uygun koşul
one more step i. bir adım daha
one more step i. bir basamak daha
one more reason to celebrate i. kutlama için bir neden daha
one more year i. bir sene daha
one more year i. bir yıl daha
more i. ek sayı
more i. ek miktar
more i. ek süre
more i. daha ayrıntılı tartışma
more i. üstün rütbeli olan kimse veya şey
more [dialect] [uk] i. kök
more [dialect] [uk] i. ağaç kökü
more i. üstün şey
more i. ortalamanın üzerinde şey
more i. daha önemli şey
more i. daha anlamlı şey
more i. ek kişiler
more i. ek şeyler
more pressing matters i. daha acil meseleler
make more even f. daha düz hale getirmek
make more difficult f. ağırlaştırmak
be more fun than a barrel of monkeys f. çok komik veya eğlenceli olmak
get more complicated f. karmaşıklaşmak
gain more strength f. gücüne güç katmak
do more harm than good f. ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek
become more amusing f. renklenmek
become more difficult f. ağırlaşmak
go into more depth f. bir şeyde derinleşmek
grow more mellow f. daha fazla olgunlaşmak
become more powerful f. gücüne güç katmak
speak more quietly f. sesini kısmak
make more powerful f. gücünü artırmak
be of no more use f. hayır kalmamak
become more expensive f. pahalanmak
become more expensive f. pahalılaşmak
be more often f. sıklaşmak
do more harm than good f. faydadan çok zararı olmak
make more violent f. şiddetlendirmek
be more royalist than the king f. kraldan çok kralcı olmak
need more sources f. daha fazla kaynağa ihtiyaç duymak
have more in common with someone f. biriyle daha fazla ortak yönleri olmak
be more than necessary f. fazla kaçmak
be more than necessary f. fazla gelmek
be more popular f. daha ünlü olmak
become more popular f. daha ünlü olmak
have no more endurance left f. tahammülü kalmamak
not bear any more f. tahammülü kalmamak
have no more patience left f. tahammülü kalmamak
wear more than one hat f. bir koltukta iki karpuz taşımak
become more of an issue f. önem arz etmek
become more of an issue f. önem kazanmak
go into more detail f. daha fazla detaya girmek
go into more detail f. daha fazla teferruata girmek
enter more details f. daha fazla detay vermek
have more than one meaning f. birden çok anlamı olmak
have more than one meaning f. birden çok anlama sahip olmak
have more than one meaning f. birden çok anlama gelmek
be more careful f. daha dikkatli olmak
become even more beautiful f. daha bir güzel olmak
put on something more comfortable f. üzerine rahat bir şeyler giymek
mean more than (that) f. daha öte anlam taşımak
mean more than (that) f. daha öte bir anlam taşımak
know more or less f. az çok bilmek
approach more seriously f. daha ciddi yaklaşmak
learn more f. daha fazla öğrenmek
approach something more seriously f. daha ciddi yaklaşmak
ask more f. daha istemek
want more f. daha fazlasını istemek
ask more f. daha fazlasını istemek
want more f. daha istemek
have no (more) strength to stand f. dayanma gücü kalmamak
have no (more) strength to stand f. dayanacak gücü kalmamak
love something more than anything f. bir şeyi her şeyden daha çok sevmek
get some more water f. biraz daha su almak
see more than its share of suffering f. payına düşenden daha fazla acıya şahit olmak
be more than happy f. ayrı bir mutluluk olmak
be not interesting/matter any more f. bir esprisi kalmamak
make more money in a week than you earn in a year f. birinin bir yılda kazandığından fazlasını bir haftada kazanmak
do more exercise f. daha fazla egzersiz yapmak
do more exercises f. daha fazla egzersiz yapmak
make it more understandable f. daha anlaşılır hale getirmek
get some more experience f. biraz daha deneyim kazanmak
get some more experience f. biraz daha tecrübe kazanmak
ask for more time f. daha fazla zaman istemek
not want any more bloodshed f. daha fazla kan dökülmesini istememek
have more pluses than minuses f. eksisinden çok artısı olmak
pay more for something than it is really worth f. bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek
pay more for something than it is really worth f. bir şeye gerçek değerinden fazla ödemek
do more f. daha fazlasını yapmak
put more effort forth f. daha fazla çaba harcamak
be more than happy f. ayrı bir mutlu olmak
hope for something more than dinner f. sıradan bir akşam yemeğinden fazlasını beklemek
become even more important f. daha da önem kazanmak
become more independent f. daha bağımsız hale gelmek
become more independent f. daha bağımsız olmak
become more self-confident f. kendine daha fazla güvenli hale gelmek
make life more liveable f. hayatı daha yaşanır kılmak
pay more attention f. daha fazla dikkat etmek
be more beautiful f. daha güzel olmak
spend more time f. daha fazla zaman harcamak
become more and more important f. gittikçe önem kazanmak
be no more f. artık (bir şey) olmamak
be no more f. artık var olmamak
more feasible s. daha uygun
more of a s. daha çok
more than half s. yarıdan fazla
more frequent s. daha sık
much more than s. -den çok daha fazla
many more s. çok
more than s. -den çoğu
more colorful s. daha renkli
more than ever s. her zamankinden çok
more than ever s. her zamankinden daha fazla
one more beautiful than the other s. birbirinden güzel
more than half of s. yarısından çoğu
more quality s. daha kaliteli
more modern s. daha modern
more contemporary s. daha modern
one more than half s. yarısından bir fazlası
more current s. daha güncel
more general s. daha genel
more than s. -den daha fazla
more up-to-date s. daha güncel
more s. daha çok
more than human s. insandan öte
more human than human s. insandan öte
much more beautiful s. çok daha güzel
more comprehensible s. daha anlaşılır
more understandable s. daha anlaşılır
more than adequate s. gereğinden fazla
more in number s. sayıca fazla
more than expected s. beklenenden daha fazla
more than needed s. ihtiyaç duyulandan fazla
more understandable s. daha anlaşılabilir
more difficult s. daha zor
more difficult s. daha zorlu
more successful s. daha başarılı
more likely to develop s. gelişme olasılığı daha yüksek
more experienced s. daha deneyimli
more-heavily-loaded s. daha ağır yüklü
more free s. daha özgür
more common s. daha yaygın
more energetic s. daha enerjik
more crowded s. daha kalabalık
more useful s. daha kullanışlı
more durable s. daha uzun ömürlü
more polite s. daha kibar
more s. üstün kaliteli
more s. üstün yoğunluklu
more s. daha yaşlı
more s. yaşça üstün
more of s. daha büyük ölçüde
more of s. daha büyük derecede
in more recent times zf. yakın geçmişte
neither more or less zf. tam öyle
all the more zf. haydi haydi
twenty times (more) zf. yirmi katı
neither more nor less zf. ne fazla ne eksik
more often than not zf. çoğu kez
and what's more zf. ayrıca
more often than not zf. sık sık
ever more zf. daima
neither more or less zf. tam o kadar
some more zf. biraz daha
more often than not zf. çoğu zaman
more generally zf. daha genel olarak
once more zf. bir daha
nothing more than zf. sadece
neither more nor less zf. tam o kadar
all the more zf. gittikçe
more by token zf. munzam delil olarak
any more zf. daha fazla başka
nothing more than zf. yalnız
more often than not zf. çoğunlukla
more often zf. çoğunlukla
ever more zf. ilelebet
more zf. takriben
once more again zf. yeniden
more importantly zf. daha da önemlisi
no more zf. daha fazla değil
any more zf. artık
one or more zf. bir ya da birden çok
ever more zf. ebedi olarak
a lot more zf. çok daha fazla
for ever more zf. ebediyen
and what's more zf. hem de
more and more zf. arttıkça
a few more zf. birkaç tane daha
any more zf. gayrı
no more zf. artık
more likely zf. olması daha muhtemel
and what's more zf. bir de
neither more nor less zf. tam öyle
two times more zf. iki katı
still more zf. bir kat daha
more or less zf. iyi kötü
more and more zf. gittikçe
all the more zf. artan bir şekilde
no more zf. yeter
and a lot more zf. çok daha fazlasıyla
once more again zf. bir kez daha
one more zf. bir daha
more recently zf. çok yakın geçmişte
forever more zf. daima
in more recent times zf. çok yakın zamanlarda
many times more zf. kat kat
for more than two thousand years zf. iki bin yıldan daha fazla bir süredir
more or less zf. takriben
three times more zf. üç katı
no more zf. gayrı
and what's more zf. üstelik
never more zf. asla
forever more zf. sonsuza dek
a bit more zf. biraz daha fazla
any more zf. başka
any more zf. daha fazla
neither more or less zf. ne fazla ne eksik
seven times (more) zf. yedi katı
more than one zf. birden fazla
more zf. daha (çok)
and what is more zf. ayrıca
and what is more zf. hem de
and what is more zf. üstelik
and what is more zf. bir de
more or less zf. az ya da çok
more importantly zf. hepsinden önemlisi
more specifically zf. daha belirgin olarak
more specifically zf. daha belirgin bir biçimde
more clearly zf. daha açık bir ifadeyle
much more zf. kat kat fazla
once more zf. yine
one more time zf. bir kere daha
one more time zf. bir kez daha
so much more zf. kat kat fazla
many times more zf. kat be kat
many times more zf. kat kat fazla
so much more zf. kat be kat
a little more time zf. bir müddet daha
a while more zf. bir müddet daha
some more time zf. bir müddet daha
no more zf. artık yok
any more zf. biraz daha
any more zf. daha çok
more importantly zf. asıl önemli olan
more than this zf. bundan daha fazlası
more deeply zf. daha derin bir biçimde
more deeply zf. daha derin
more zf. -den daha çok
more zf. -den daha
no more than zf. -den daha çok değil
for more information zf. daha fazla bilgi için
more or less zf. yaklaşık
no more zf. bir daha
more likely to zf. büyük bir olasılıkla
without more zf. aşikar surette
without more zf. başka kanıt göstermeye gerek kalmaksızın
more productive zf. daha verimli
more than meets the eye zf. görünenden fazlası
more precisely zf. daha doğrusu
in more detail zf. daha etraflıca
in more detail zf. daha ayrıntılı olarak
in more detail zf. daha ayrıntılı bir şekilde
it’s more than likely zf. büyük ihtimalle
more particularly zf. ama özellikle
more particularly zf. bilhassa
more particularly zf. daha öncelikli olarak
more particularly zf. özellikle
even more zf. daha bir
much more zf. daha bir
even more zf. daha da fazla
even more zf. daha bile fazla
one more thing zf. bir şey daha
for more than three weeks zf. üç haftadan fazla bir süredir
more than estimated zf. beklenenden daha fazla
more than estimated zf. tahmin edilenden daha fazla
for more than a year zf. bir yıldan fazla süredir
for more than a year zf. bir yıldan fazla bir süredir
for more than one year zf. bir yıldan fazla bir süredir
for more than one year zf. bir yıldan fazla süredir
more surprisingly zf. daha da şaşırtıcı olarak
more surprisingly zf. daha da şaşırtıcı olan
little more than zf. -den biraz fazla
more intensely zf. daha yoğun şekilde/biçimde
more recently zf. yakın zamanda
all the more so zf. daha da büyük bir dereceye kadar
all the more so zf. daha da çok
one more time zf. bir defa daha
ever more zf. her zamankinden (daha) çok
twice a week or more zf. haftada iki veya daha fazla kez
two times more zf. iki kat fazla
two times more zf. 2 kat fazla
a little bit more zf. çok az daha
more competitively than zf. daha rekabetçi biçimde
so much more zf. katbekat
three times more zf. üç kat fazlası
more slowly zf. daha yavaş
much more zf. daha fazla
a little bit more zf. birazcık daha
a couple of more minutes zf. bir kaç dakika daha
the more and less zf. fellik fellik
the more and less zf. dört bir yanda
the more and less zf. her yerde
any more zf. daha başka
more than once zf. birçok kez
more zf. yine
more zf. tekrar
more zf. yeniden
more zf. ayrıca
more zf. dahası
more so zf. daha büyük ölçüde
more so zf. daha büyük derecede
one more zf. bir tane daha
pressingly (more) zf. daha da önemlisi
pressingly (more) zf. hepsinden önemlisi
more of an ed. daha ziyade
more than ed. daha fazla
far more than ed. çok daha fazla
more likely to ed. kuvvetle muhtemel
far more behind ed. çok daha gerisinde
far more behind ed. çok çok gerisinde
the more the more bağ. ça/çe daha fazla
yet more bağ. hatta
yet more bağ. bundan daha fazla
yet more bağ. hatta bundan daha fazla
the more the more bağ. daha fazla
there are no more towels expr. yeteri kadar havlu yok
there are no more towels expr. havlu kalmadı
Phrasals
be no more f. ölmek
be no more f. öteki dünyaya göçmek
be no more f. vefat etmek
split between (two or more people or things) f. (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek
split between (two or more people or things) f. (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak
split between (two or more people or things) f. (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak
split between (two or more people or things) f. (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek
split between (two or more people or things) f. bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak
split between (two or more people or things) f. bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek
split between (two or more people or things) f. bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek
split between (two or more people or things) f. ikiye veya daha fazla parçaya ayırmak
split between (two or more people or things) f. (iki veya daha fazla şeyin/kişinin) arasını bölmek
split between (two or more people or things) f. (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek
come between (two or more people) f. (iki veya daha fazla kişinin) arasında olmak
come between (two or more people) f. (iki veya daha fazla kişinin) arasında yer almak/gelmek
come between (two or more people) f. (iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek
come between (two or more people) f. (iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek
come between (two or more people) f. (iki veya daha fazla kişinin) ilişkisine burnunu sokmak
Phrases
less is more i. azı karar, çoğu zarar
more than half of the boys i. erkek çocuklarının yarısından fazlası
more than half of the boys i. erkek çocuklarının yarıdan fazlası
what's more zf. dahası
what's more zf. üstelik
from less to more zf. azdan çoğa doğru
to be (more) exact expr. tam olarak
to be (more) exact expr. tam olarak söylemek/belirtmek gerekirse
to be (more) exact expr. tam tamına
to be (more) exact expr. kuruşu kuruşuna
to be (more) exact expr. daha doğrusu
more by accident than (by) judgment expr. bilerek değil
more by accident than (by) judgment expr. tesadüfen/şansına/şans eseri
more by accident than (by) judgment expr. çok da planlanmış/düşünülmüş bir şey değil
more by accident than (by) judgment expr. biraz tesadüf eseri
more than (one) can endure expr. dayanabileceğinden daha fazla
more than (one) can endure expr. katlanabileceğinden daha fazla
more than (one) can endure expr. katlanamayacağı kadar
more than (one) can endure expr. dayanamayacağı ölçüde
more than you can (ever) know expr. tahmin edebileceğinden daha çok
more than you can (ever) know expr. tahmin edemeyeceğin kadar
more than you can (ever) know expr. düşünebileceğinden daha çok
more than you can (ever) know expr. düşünemeyeceğin kadar
to say more clearly expr. açık olmak gerekirse
not any more expr. artık değil
what more do you want - jam on it? expr. buldun da bunama
no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr. bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin
more in particular expr. bilhassa
so much the more expr. bahusus ki
more than that expr. bundan ayrı olarak
to be more precise expr. daha kesin olmak gerekirse
more precisely expr. daha iyi ifadeyle
to be more precise expr. daha iyi anlatmak gerekirse
no more tooth decay expr. diş çürüğüne son
to put it more explicitly expr. daha açıkça ifade etmek gerekirse
to be more precise expr. daha açık olmak gerekirse
to be more precise expr. daha doğrusunu söylemek gerekirse
more widely known as expr. daha çok bilinen adıyla
much more besides expr. çok daha fazlası
if not more expr. daha fazla değilse
it is more common to see expr. daha yaygın görülür
more precisely expr. daha iyi anlatmak gerekirse
more than that expr. dahası var
when we look more closely expr. daha yakından baktığımızda
to be more precise expr. daha iyi ifadeyle
enough and more than enough expr. elverir
we were so close not any more than anyone else expr. hiç kimsenin olmadığı kadar yakındık birbirimize
more likely scenario expr. gerçekleşmesi daha olası/muhtemel senaryo
none more so than expr. en çok da
none more so than expr. en fazla da
usually more than once expr. genelde bir kereden fazla
more than enough expr. gereğinden çok
more than enough expr. fazlasıyla
in more cases than not expr. genellikle
more than anyone expr. herkesten daha fazla
to add more expr. eklemek gerekirse
more than enough expr. ihtiyaçtan fazla
nothing more than expr. ibaret
not more, not less expr. ne fazla ne eksik
nothing less nothing more expr. ne daha az ne daha fazla
so much the more expr. özellikle
so much the more expr. özellikle de
more challenges ahead expr. önümüzde daha çok zorluk var
more in particular expr. özellikle
she couldn't apologize any more than she did expr. özür dilemek için her şeyi yaptı/başka ne yapabilirdi ki
the more words you know the more you can say expr. ne kadar çok kelime bilirsen o kadar çok konuşursun
more than half of the boys expr. oğlanların yarıdan fazlası
the more sales the more profits expr. ne kadar satış o kadar kazanç
more than half of the boys expr. oğlanların yarısından fazlası
more likely than not expr. olma ihtimali olmama ihtimalinden daha yüksek
even more so expr. olsa olsa (en çoğu)
we must also think more expr. şunu da düşünmeliyiz ki
we must also think more expr. şunu da gözönüne atmalıyız ki
we must also think more expr. şunu da gözönüne almalıyız ki
to be more precise expr. tam olarak söylemek gerekirse
to be more precise expr. tam olarak belirtmek gerekirse
more than enough expr. yeter de artar
more than a pleasure expr. zevkten öte
and there is something more expr. ve şunları da söylemek gerekir ki
enough and more than enough expr. yeter de artar
and more of the same expr. ve benzeri
no more tooth decay expr. (diş) çürüklere son
more power to your elbow expr. başarılar
more power to your elbow expr. başarılar dilerim
more power to your elbow expr. başarılarının devamını dilerim
more power to your elbow expr. haydi kolay gelsin
more power to your elbow expr. allah/tanrı kolaylık versin
more power to your elbow expr. allah/tanrı güç versin
more power to your elbow expr. allah/tanrı gücünü artırsın
more power to your elbow expr. şansın bol/açık olsun
more power to your elbow expr. umarım
more power to your elbow expr. inşallah
more power to your elbow expr. yolun açık olsun
more than (one) can endure expr. (birinin) dayanabileceğinden/katlanabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) başa çıkabileceğinden/taşıyabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) kaldırabileceğinden fazla (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) başa çıkamayacağı/taşıyamayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birinin) kaldıramayacağı kadar (ağır, acı, kırıcı)
more than (one) can endure expr. (birine) fazla/ağır
heaps more expr. çok daha fazla
heaps more expr. bir hayli fazla
more than a little expr. çok
more than a little expr. önemli ölçüde
more than a little expr. az değil
more than a little expr. oldukça
more than a little excited expr. çok heyecanlı
more than a little excited expr. oldukça heyecanlı
no more than a handful of expr. bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar
those that have, get more expr. para parayı çeker
those that have, get more expr. fırsat fırsatı çeker
those that have, get more expr. bolluk bolluğu çeker
those who have, get more expr. para parayı çeker
those who have, get more expr. fırsat fırsatı çeker
those who have, get more expr. bolluk bolluğu çeker
no more no less expr. ne eksik ne fazla
way more fun expr. çok daha eğlenceli
ever more... expr. daha da …
ever more... expr. çok daha …
ever more... expr. git gide daha …
so much the more expr. çok daha fazlası
all the more so expr. hele ki
more to come stay tuned expr. devamı az sonra bizden ayrılmayın
Proverb
more haste less speed i. acele ile yapılan iş uzar
diseases of the soul are more dangerous than those of the body f. ruh hastalıkları bedensel hastalıklardan daha tehlikelidir
diseases of the soul are more dangerous than those of the body f. ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha acı vericidir
diseases of the soul are more dangerous than those of the body f. ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha zordur
diseases of the soul are more dangerous than those of the body f. ruhsal acı bedensel acıdan daha zordur/tehlikelidir
kindness does more than harshness tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
more haste more waste acele işe şeytan karışır
you can catch more flies with honey than with vinegar tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır