|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
feel v.
|
hissetmek |
|
They feel, quite simply, that their lives are threatened.
En basitinden, hayatlarının tehdit altında olduğunu hissediyorlar.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
feel n.
|
dokunma |
|
May I feel these?
Bunlara dokunabilir miyim?
More Sentences
|
3 |
General |
feel n.
|
duygu |
|
I know how strongly many Members feel about this issue.
Pek çok Üyenin bu konuda ne kadar güçlü duygular beslediğini biliyorum.
More Sentences
|
4 |
General |
feel n.
|
his |
|
I suggest that colleagues who feel strongly about this sign all of them.
Bu konuda güçlü hisleri olan meslektaşlarıma hepsini imzalamalarını öneriyorum.
More Sentences
|
5 |
General |
feel v.
|
ellemek |
|
A stranger felt up Mary's breasts as she was returning home.
Eve dönerken bir yabancı Mary'nin göğüslerini elledi.
More Sentences
|
6 |
General |
feel v.
|
dokunmak |
|
Tom felt Mary's forehead.
Tom, Mary'nin alnına dokundu.
More Sentences
|
7 |
General |
feel v.
|
sezinlemek |
|
They felt he had no chance to win the election.
Seçimi kazanması için hiçbir şansının olmadığını sezinlediler.
More Sentences
|
8 |
General |
feel v.
|
anlamak |
|
As you get older you start to feel that health is everything.
Yaşlandıkça sağlığın her şey olduğunu anlamaya başlarsın.
More Sentences
|
9 |
General |
feel v.
|
görünmek |
|
This feels kind of desperate.
Bu biraz umutsuz görünüyor.
More Sentences
|
10 |
General |
feel v.
|
yoklamak |
|
Tom felt around the floor on his hands and knees, trying to find Mary's earring.
Tom, Mary'nin küpesini bulabilmek için el ve dizlerinin üzerinde yeri yokladı.
More Sentences
|
11 |
General |
feel v.
|
gibi gelmek |
|
It feels weird.
Bu tuhaf gibi geliyor.
More Sentences
|
12 |
General |
feel v.
|
duymak |
|
Therefore, the societies offering asylum should feel pride and satisfaction.
Bu nedenle sığınma hakkı tanıyan toplumlar gurur ve memnuniyet duymalıdır.
More Sentences
|
13 |
General |
feel v.
|
hissetmek |
|
No, they were not; but there are trend-setting countries that do not feel sufficiently bound by the promises.
Hayır, değillerdi; ancak vaatlere yeterince bağlı hissetmeyen trend belirleyici ülkeler var.
More Sentences
|
14 |
General |
feel v.
|
acımak |
|
I feel for you.
Sana acıyorum.
More Sentences
|
15 |
General |
feel v.
|
acısını çekmek |
|
Why do we feel schadenfreude over others' suffering?
Başkalarının acı çekmelerini izlemek, neden bu kadar hoşumuza gidiyor?
More Sentences
|
16 |
General |
feel v.
|
(öznel bir deneyimin) etkisini hissetmek |
|
It is primarily consumers and software users who feel their effects.
Etkilerini hissedenler öncelikle tüketiciler ve yazılım kullanıcılarıdır.
More Sentences
|
17 |
General |
feel v.
|
düşünmek |
|
Why does the Commission feel that taxes should converge?
Komisyon neden vergilerin yakınsaması gerektiğini düşünüyor?
More Sentences
|
18 |
General |
feel v.
|
inanmak |
|
I feel sure that this ought to be put right over the next few years.
Bunun önümüzdeki birkaç yıl içinde düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum.
More Sentences
|
19 |
General |
feel v.
|
acımak |
|
She felt sympathy for the orphan and gave him some money.
O kimsesiz çocuğa acıdı ve ona biraz para verdi.
More Sentences
|
20 |
General |
feel v.
|
gibi görünmek |
|
I think this feels like possibly the greatest success of this work this year.
Bence bu, bu yılki çalışmaların muhtemelen en büyük başarısı gibi görünüyor.
More Sentences
|
|
Technical |
|
21 |
Technical |
feel v.
|
hissetmek |
|
Today I feel a bit like I am in the Middle Ages, in a fortified castle.
Bugün kendimi biraz Orta Çağ'da müstahkem bir kalede gibi hissediyorum.
More Sentences
|
Slang |
|
22 |
Slang |
feel v.
|
anlamak |
|
I feel your pain, buddy.
Acını anlıyorum dostum.
More Sentences
|
General |
|
23 |
General |
feel n.
|
sezgi |
|
24 |
General |
feel n.
|
temas |
|
25 |
General |
feel n.
|
hissetme |
|
26 |
General |
feel n.
|
dokunum |
|
27 |
General |
feel n.
|
his (bir şeyin dokununca uyandırdığı) |
|
28 |
General |
feel n.
|
dokunma hissi |
|
29 |
General |
feel n.
|
yoklama |
|
30 |
General |
feel n.
|
dokunma fırsatı |
|
31 |
General |
feel n.
|
deneyim |
|
32 |
General |
feel n.
|
tecrübe |
|
33 |
General |
feel n.
|
tuhaf nitelik |
|
34 |
General |
feel n.
|
tipik özellik |
|
35 |
General |
feel n.
|
tipik atmosfer |
|
36 |
General |
feel n.
|
alışılmamış özellik |
|
37 |
General |
feel n.
|
tuhaf hava |
|
38 |
General |
feel n.
|
ruhsal farkındalık |
|
39 |
General |
feel n.
|
ruh hali |
|
40 |
General |
feel n.
|
bir şeyin yansıttığı enerji |
|
|
41 |
General |
feel n.
|
hava |
|
42 |
General |
feel n.
|
(ortamın vb.) enerji |
|
43 |
General |
feel v.
|
duyumsamak |
|
44 |
General |
feel v.
|
el sürmek |
|
45 |
General |
feel v.
|
elleri ile yoklamak |
|
46 |
General |
feel v.
|
el yordamıyla aramak |
|
47 |
General |
feel v.
|
sezmek |
|
48 |
General |
feel v.
|
ihtiyacını duymak |
|
49 |
General |
feel v.
|
ihtiyacını hissetmek |
|
50 |
General |
feel v.
|
kendini...hissetmek |
|
51 |
General |
feel v.
|
elle temas etmek |
|
52 |
General |
feel v.
|
el yordamıyla incelemek |
|
53 |
General |
feel v.
|
dokunarak keşfetmek |
|
54 |
General |
feel v.
|
denemek |
|
55 |
General |
feel v.
|
tecrübe etmek |
|
56 |
General |
feel v.
|
dokunarak test etmek |
|
57 |
General |
feel v.
|
kaldırarak test etmek |
|
58 |
General |
feel v.
|
kaldırarak incelemek |
|
59 |
General |
feel v.
|
çabasızca deneyimlemek |
|
60 |
General |
feel v.
|
direnç göstermeksizin maruz kalmak |
|
61 |
General |
feel v.
|
tedbirsiz yakalanmak |
|
62 |
General |
feel v.
|
(bir durumun) farkında olmak |
|
63 |
General |
feel v.
|
ıstırabını çekmek |
|
64 |
General |
feel v.
|
hissizleşmek |
|
65 |
General |
feel v.
|
hisleri etkilenmek |
|
66 |
General |
feel v.
|
sarhoş olmak |
|
67 |
General |
feel v.
|
(içki) sarhoş edici etkisini hissetmek |
|
68 |
General |
feel v.
|
duygusal etkisini yaşamak |
|
69 |
General |
feel v.
|
aslını öğrenmek |
|
70 |
General |
feel v.
|
ağzını yoklamak |
|
71 |
General |
feel v.
|
laf almak |
|
72 |
General |
feel v.
|
sorgulamak |
|
73 |
General |
feel v.
|
kalben inanmak |
|
74 |
General |
feel v.
|
temelsizce inanmak |
|
75 |
General |
feel v.
|
sağlam gerekçesi olmadan inanmak |
|
76 |
General |
feel v.
|
düşüncesinde olmak |
|
77 |
General |
feel v.
|
inanışını taşımak |
|
78 |
General |
feel v.
|
elle arayarak bulmak |
|
79 |
General |
feel v.
|
dikkatlice aramak |
|
80 |
General |
feel v.
|
belirsizce aramak |
|
|
81 |
General |
feel v.
|
deneme-yanılma yöntemi ile bulmak |
|
82 |
General |
feel v.
|
sempati beslemek |
|
83 |
General |
feel v.
|
hislenmek |
|
84 |
General |
feel v.
|
estetik kimlik kazanmak |
|
85 |
General |
feel v.
|
duygusal yaklaşmak |
|
86 |
General |
feel v.
|
duygusal tepki vermek |
|
87 |
General |
feel v.
|
… bir his olmak |
|
Irregular Verb |
|
88 |
Irregular Verb |
feel v.
|
felt - felt |
|
Technical |
|
89 |
Technical |
feel n.
|
kumaş tutumu |
|
90 |
Technical |
feel n.
|
tutum |
|
Textile |
|
91 |
Textile |
feel n.
|
kumaş tutumu |
|
92 |
Textile |
feel n.
|
tutum |
|
Slang |
|
93 |
Slang |
feel n.
|
avuçlama |
|
94 |
Slang |
feel n.
|
okşama |
|
95 |
Slang |
feel n.
|
elle taciz |
|
96 |
Slang |
feel n.
|
pandikleme |
|
97 |
Slang |
feel v.
|
avuçlamak |
|
98 |
Slang |
feel v.
|
okşamak |
|
99 |
Slang |
feel v.
|
elle sarkıntılık etmek |
|
100 |
Slang |
feel v.
|
pandiklemek |
|
|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
feel hungry v.
|
acıkmak |
|
I felt hungry.
Acıktım.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
feel sorry for v.
|
acımak |
|
How can you feel sorry for someone like that?
Böyle birine nasıl acıyabilirsin ki?
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
feel around for v.
|
bulmaya çalışmak |
|
He stuck his hand into the pouch, and felt around for one of the stones.
Elini keseye soktu ve taşlardan birini bulmaya çalıştı.
More Sentences
|
4 |
General |
feel like v.
|
gibi hissetmek |
|
It promotes a sense of victimisation in people who already feel like victims.
Zaten kurban gibi hisseden kişilerde mağduriyet duygusunu teşvik eder.
More Sentences
|
5 |
General |
feel tired v.
|
yorulmak |
|
I walked until my legs felt tired.
Bacaklarım yorulana kadar yürüdüm.
More Sentences
|
6 |
General |
feel hungry v.
|
açlık hissetmek |
|
I haven't eaten anything all day, but I don't feel hungry.
Bütün gün hiçbir şey yemedim, ama aç hissetmiyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
feel embarrassed v.
|
sıkılmak |
|
Tom said he felt embarrassed.
Tom sıkıldığını söyledi.
More Sentences
|
8 |
General |
feel honored v.
|
onur duymak |
|
Don't you feel honored?
Onur duymuyor musun?
More Sentences
|
9 |
General |
feel sick v.
|
hasta olmak |
|
Sami claimed he was feeling sick.
Sami hasta olduğunu söyledi.
More Sentences
|
10 |
General |
feel queasy v.
|
midesi bulanmak |
|
I feel queasy.
Midem bulanıyor.
More Sentences
|
11 |
General |
feel bad about v.
|
üzülmek |
|
I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
Ben de seni işyerinde tek başına bıraktığım için üzülüyorum.
More Sentences
|
12 |
General |
feel chilly v.
|
üşümek |
|
Though I was sitting in the sun, I still felt chilly.
Güneşte oturmama rağmen ben hâlâ üşüyordum.
More Sentences
|
13 |
General |
feel ill v.
|
hasta hissetmek |
|
I'm feeling ill, but I intend to go out anyhow.
Kendimi hasta hissediyorum ama yine de dışarı çıkmaya niyetliyim.
More Sentences
|
14 |
General |
feel sorry v.
|
üzülmek |
|
I feel sorry.
Çok üzüldüm.
More Sentences
|
15 |
General |
feel nauseous v.
|
midesi bulanmak |
|
They feel nauseous.
Mideleri bulanıyor.
More Sentences
|
16 |
General |
feel terrible v.
|
çok kötü hissetmek |
|
Tom felt terrible when Mary told him she was fond of him but didn't love him.
Tom, Mary ona kendisine düşkün olduğunu, ancak onu sevmediğini söylediğinde çok kötü hissetti.
More Sentences
|
17 |
General |
feel admiration for v.
|
hayranlık duymak |
|
I feel admiration for his talent.
Yeteneğine hayranlık duyuyorum.
More Sentences
|
18 |
General |
feel giddy v.
|
başı dönmek |
|
I feel giddy.
Başım dönüyor.
More Sentences
|
19 |
General |
feel blue v.
|
kederlenmek |
|
She felt blue.
O kederlendi.
More Sentences
|
20 |
General |
feel sad v.
|
hüzünlenmek |
|
I'm feeling sad for Tom.
Tom için hüzünleniyorum.
More Sentences
|
21 |
General |
feel faint v.
|
baygınlık geçirmek |
|
She felt faint at the sight of blood.
Kan görünce baygınlık geçirdi.
More Sentences
|
22 |
General |
feel thirsty v.
|
susamak |
|
I feel thirsty.
Susadım.
More Sentences
|
23 |
General |
feel relieved v.
|
rahatlamak |
|
I feel relieved.
Ben rahatlamış hissediyorum.
More Sentences
|
24 |
General |
feel good v.
|
iyi hissetmek |
|
As rapporteur where Estonia is concerned, it feels good to be able to note that, finally, we shall now soon be there.
Raportör olarak Estonya söz konusu olduğunda, nihayet yakında orada olacağımızı belirtmek iyi hissettiriyor.
More Sentences
|
25 |
General |
feel good v.
|
kendini iyi hissetmek |
|
They are not to make us feel good.
Kendimizi iyi hissetmemizi sağlamak için değildir.
More Sentences
|
26 |
General |
feel sleepy v.
|
uykusu gelmek |
|
I always feel sleepy.
Her zaman uykum gelir.
More Sentences
|
27 |
General |
feel like v.
|
canı istemek |
|
Tom doesn't feel like working this morning.
Tom'un bu sabah çalışmayı canı istemiyor.
More Sentences
|
28 |
General |
feel sorry for v.
|
üzülmek |
|
Secondly, I feel sorry for the European Parliament.
İkinci olarak Avrupa Parlamentosu için üzülüyorum.
More Sentences
|
29 |
General |
feel pity for v.
|
acımak |
|
The bishop felt pity for the immigrants who were abandoned, and gave them help.
Piskopos terk edilen göçmenlere acımış ve onlara yardım etmiş.
More Sentences
|
30 |
General |
feel awful v.
|
kötü hissetmek |
|
Barberosa's going to feel awful bad about this, kid.
Barberosa bu konuda kendini çok kötü hissedecek, evlat.
More Sentences
|
31 |
General |
feel woozy v.
|
sersemlemek |
|
I was feeling woozy.
Kendimi sersemlemiş hissediyordum.
More Sentences
|
32 |
General |
feel cold v.
|
üşümek |
|
The light was harsh, I felt cold.
Işık şiddetliydi, üşüdüğümü hissettim.
More Sentences
|
33 |
General |
feel for v.
|
acımak |
|
I felt for the poor dog.
Zavallı köpeğe acıdım.
More Sentences
|
34 |
General |
feel remorse v.
|
pişmanlık duymak |
|
Tom felt remorse for what he had done.
Tom yaptığı şey için pişmanlık duydu.
More Sentences
|
35 |
General |
feel blue v.
|
hüzünlü hissetmek |
|
She felt blue.
Kendini hüzünlü hissetti.
More Sentences
|
36 |
General |
feel dizzy v.
|
başı dönmek |
|
Tom was starting to feel dizzy.
Tom'un başı dönmeye başlamıştı.
More Sentences
|
37 |
General |
feel unwell v.
|
kendini kötü hissetmek |
|
Sami was feeling unwell.
Sami kendini kötü hissediyordu.
More Sentences
|
38 |
General |
feel pain v.
|
acı çekmek |
|
Do you think that plants feel pain?
Bitkilerin acı çektiğini mi düşünüyorsun?
More Sentences
|
39 |
General |
feel like crying v.
|
ağlamaklı olmak |
|
I felt like crying at the news.
Haberden dolayı ağlamaklı oldum.
More Sentences
|
40 |
General |
feel offended v.
|
gücenmek |
|
You have absolutely no reason to feel offended.
Gücenmen için hiçbir neden yok.
More Sentences
|
41 |
General |
feel uncomfortable v.
|
rahatsızlık duymak |
|
Do you feel uncomfortable with that?
Bundan rahatsızlık duyuyor musun?
More Sentences
|
42 |
General |
feel peckish v.
|
acıkmak |
|
Tom was feeling peckish, so he rang room service and ordered a hamburger.
Tom biraz acıkmış hissediyordu, bu yüzden oda servisini aradı ve bir hamburger sipariş etti.
More Sentences
|
43 |
General |
feel like v.
|
içinden gelmek |
|
It feels like a deep cold that comes from within.
İçinden gelen derin bir üşüme gibi.
More Sentences
|
44 |
General |
feel sick v.
|
midesi bulanmak |
|
When I woke up this morning, I felt sick.
Bu sabah uyandığımda, midem bulanıyordu.
More Sentences
|
45 |
General |
feel close to v.
|
yakın hissetmek |
|
It made me feel close to him.
Kendimi ona yakın hissettirdi.
More Sentences
|
46 |
General |
feel sympathy v.
|
yakınlık duymak |
|
Tom felt sympathy for Mary.
Tom Mary'ye yakınlık duydu.
More Sentences
|
47 |
General |
feel sick v.
|
kendini kötü hissetmek |
|
I feel sick.
Kendimi kötü hissediyorum.
More Sentences
|
48 |
General |
feel bad v.
|
kötü hissetmek |
|
I didn't feel bad.
Ben kötü hissetmiyordum.
More Sentences
|
49 |
General |
feel sick v.
|
kötü hissetmek |
|
My aunty is feeling sick.
Teyzeciğim kötü hissediyor.
More Sentences
|
50 |
General |
feel bad v.
|
kendini kötü hissetmek |
|
I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
Seni işte tek başına bıraktığım için de kendimi kötü hissediyorum.
More Sentences
|
51 |
General |
feel sick v.
|
hasta hissetmek |
|
Are you still feeling sick?
Hâlâ hasta hissediyor musun?
More Sentences
|
52 |
General |
feel indebted v.
|
borçlu hissetmek |
|
I feel indebted to you for your help during my illness.
Hastalığım sırasında yaptığınız yardım için size borçlu hissediyorum.
More Sentences
|
53 |
General |
feel relaxed v.
|
rahat hissetmek |
|
How can I feel relaxed with you watching me like that?
Siz beni böyle izlerken ben nasıl rahat hissedebilirim?
More Sentences
|
54 |
General |
feel at ease v.
|
rahat hissetmek |
|
I don't feel at ease here.
Burada kendimi rahat hissetmiyorum.
More Sentences
|
55 |
General |
feel comfortable v.
|
rahat hissetmek |
|
We now feel comfortable in the greater community of Europeans and regard ourselves as being at the heart of Europe.
Artık Avrupalılar topluluğu içerisinde kendimizi rahat hissediyor ve Avrupa'nın merkezinde olduğumuzu düşünüyoruz.
More Sentences
|
56 |
General |
feel responsible v.
|
sorumlu hissetmek |
|
If nobody feels responsible, if organisations each work in a vacuum, legislation remains a paper exercise.
Eğer kimse kendini sorumlu hissetmezse, kuruluşların her biri bir boşlukta çalışırsa, mevzuat kağıt üzerinde kalır.
More Sentences
|
57 |
General |
feel ashamed v.
|
utanç duymak |
|
As Members of the European Parliament we should feel ashamed of the role we have played.
Avrupa Parlamentosu Üyeleri olarak oynadığımız rolden dolayı utanç duymalıyız.
More Sentences
|
58 |
General |
feel embarrassed v.
|
utanç duymak |
|
I didn't feel embarrassed.
Ben utanç duymadım.
More Sentences
|
59 |
General |
feel ready v.
|
hazır hissetmek |
|
Introduce me to your parents when you feel ready.
Kendini hazır hissettiğinde beni ebeveynlerinle tanıştır.
More Sentences
|
60 |
General |
feel seasick v.
|
deniz tutmak |
|
I felt seasick.
Deniz tutmuş gibi hissettim.
More Sentences
|
61 |
General |
feel beautiful v.
|
güzel hissetmek |
|
Tom makes me feel beautiful.
Tom beni güzel hissettiriyor.
More Sentences
|
62 |
General |
feel tired v.
|
yorgun hissetmek |
|
Tom told Mary that he felt tired.
Tom, Mary'ye yorgun hissettiğini söyledi.
More Sentences
|
63 |
General |
feel weak v.
|
halsiz hissetmek |
|
I still feel weak.
Hâlâ halsiz hissediyorum.
More Sentences
|
64 |
General |
feel hungry v.
|
acıkmaya başlamak |
|
Tom was beginning to feel hungry.
Tom acıkmaya başlamıştı.
More Sentences
|
65 |
General |
feel special v.
|
özel hissetmek |
|
It's all about how I should feel special because you chose me.
Önemli olan sen beni seçtiğin için kendimi nasıl özel hissetmem gerektiği.
More Sentences
|
66 |
General |
feel special v.
|
kendini özel hissetmek |
|
Tom made Mary feel special.
Tom, Mary'nin kendini özel hissetmesini sağladı.
More Sentences
|
67 |
General |
feel obligated v.
|
zorunlu hissetmek |
|
Don't feel obligated to talk if you don't want to.
Eğer istemiyorsan konuşmak için zorunlu hissetme.
More Sentences
|
68 |
General |
feel useless v.
|
(bir) işe yaramadığını hissetmek |
|
I feel useless.
Kendimi işe yaramaz hissediyorum.
More Sentences
|
69 |
General |
feel safe v.
|
güvende olmak |
|
Tom told me he felt safe.
Tom bana güvende olduğunu söyledi.
More Sentences
|
70 |
General |
feel lonely v.
|
yalnız hissetmek |
|
To tell the truth, I felt lonely.
Doğruyu söylemek gerekirse, kendimi yalnız hissettim.
More Sentences
|
71 |
General |
feel down v.
|
keyifsiz hissetmek |
|
I feel down in the dumps today.
Bugün çok keyifsiz hissediyorum.
More Sentences
|
72 |
General |
feel guilty v.
|
kendini suçlu hissetmek |
|
I do not believe that Europe can feel guilty in this situation.
Avrupa'nın bu durumda kendini suçlu hissedebileceğine inanmıyorum.
More Sentences
|
73 |
General |
feel humiliated v.
|
utanmak |
|
She failed and felt humiliated.
O düştü ve utanmış hissetti.
More Sentences
|
74 |
General |
feel humiliated v.
|
aşağılanmış hissetmek |
|
I felt humiliated.
Kendimi aşağılanmış hissettim.
More Sentences
|
75 |
General |
feel obliged to v.
|
zorunda hissetmek |
|
The International Maritime Organisation did not feel obliged to appear before the European Parliament either.
Uluslararası Denizcilik Örgütü de kendisini Avrupa Parlamentosu'nun huzuruna çıkmak zorunda hissetmemiştir.
More Sentences
|
76 |
General |
feel secure v.
|
güvende hissetmek |
|
The public needs to be made to feel secure about this.
Halkın bu konuda kendini güvende hissetmesi sağlanmalıdır.
More Sentences
|
77 |
General |
feel safe v.
|
güvende hissetmek |
|
People must feel safe, and they need housing, electricity and food.
İnsanlar kendilerini güvende hissetmeli ve barınma, elektrik ve gıdaya ihtiyaç duymalıdır.
More Sentences
|
78 |
General |
feel satisfied v.
|
tatmin olmak |
|
I just don't feel satisfied.
Kendimi tatmin olmuş hissetmiyorum.
More Sentences
|
79 |
General |
feel left out v.
|
dışlanmış hissetmek |
|
Tom doesn't like to feel left out.
Tom dışlanmış hissetmeyi sevmez.
More Sentences
|
80 |
General |
feel left out v.
|
dışlanmış gibi hissetmek |
|
Tom doesn't like to feel left out.
Tom dışlanmış gibi hissetmeyi sevmiyor.
More Sentences
|
81 |
General |
feel the pain v.
|
acıyı hissetmek |
|
She felt the pain.
Acıyı hissetti.
More Sentences
|
82 |
General |
feel so sad v.
|
çok üzgün hissetmek |
|
She felt so sad and she didn't know why.
Çok üzgün hissediyordu ve nedenini bilmiyordu.
More Sentences
|
83 |
General |
feel sorry v.
|
üzüntü duymak |
|
Everyone felt sorry for you.
Herkes senin için üzüntü duydu.
More Sentences
|
84 |
General |
feel the pressure v.
|
baskıyı hissetmek |
|
Ben feels the pressure of fame and finds a way to be in several places at once.
Ben şöhretin baskısını hissediyor ve aynı anda birkaç yerde olmanın bir yolunu buluyor.
More Sentences
|
85 |
General |
feel worse v.
|
daha kötü hissetmek |
|
I feel worse today than I did yesterday.
Bugün dün hissettiğimden daha kötü hissediyorum.
More Sentences
|
86 |
General |
cause to feel sick due to food or drink n.
|
besinlerle arası iyi olmama |
|
87 |
General |
feel of hunger n.
|
açlık hissi |
|
88 |
General |
people who feel young n.
|
kendini genç hisseden insanlar |
|
89 |
General |
a feel-good film n.
|
kendini iyi hissettiren film |
|
90 |
General |
feel (for) n.
|
doğuştan yetenek |
|
91 |
General |
feel (for) n.
|
maharet |
|
92 |
General |
feel (for) n.
|
(sanat eserinde) yetenek yansıması |
|
93 |
General |
feel (for) n.
|
esere yansıyan ustalık |
|
94 |
General |
feel (for) n.
|
esere yansıyan yetenek |
|
95 |
General |
feel the lack of v.
|
eksikliğini hissetmek |
|
96 |
General |
feel empathy with someone v.
|
empati kurmak |
|
97 |
General |
feel troubled v.
|
üzülmek |
|
98 |
General |
feel at ease v.
|
içi rahat etmek |
|
99 |
General |
feel hopeful about something v.
|
bir şeyden umutlu olmak |
|
100 |
General |
feel nauseated v.
|
içi bulanmak |
|
101 |
General |
feel hungry v.
|
aç olmak |
|
102 |
General |
feel like 30 cents v.
|
yerin dibine geçmek |
|
103 |
General |
make a person feel sleepy v.
|
uyku vermek |
|
104 |
General |
feel splitting v.
|
ücreti paylaşmak |
|
105 |
General |
feel shame for v.
|
utanç duymak |
|
106 |
General |
feel uneasy about something v.
|
endişelenmek |
|
107 |
General |
feel rotten v.
|
kendini turşu gibi hissetmek |
|
108 |
General |
feel inferiority complex v.
|
aşağılık kompleksine kapılmak |
|
109 |
General |
feel offended v.
|
zoruna gitmek |
|
110 |
General |
feel the deficiency of v.
|
eksikliğini yaşamak |
|
111 |
General |
feel very thirsty v.
|
hararet basmak |
|
112 |
General |
feel small v.
|
küçük düşmek |
|
113 |
General |
feel in one's bones v.
|
içine doğmak |
|
114 |
General |
feel woozy v.
|
midesi bulanmak |
|
115 |
General |
feel thirst v.
|
susamak |
|
116 |
General |
feel sorrow v.
|
kahretmek |
|
117 |
General |
feel empty v.
|
kendini boşlukta hissetmek |
|
118 |
General |
cause to feel cold v.
|
üşütmek |
|
119 |
General |
feel up to v.
|
kendini belirli bir şeyi yapacak kadar güçlü hissetmek |
|
120 |
General |
feel well v.
|
keyfi iyi olmak |
|
121 |
General |
feel pains v.
|
sancılanmak |
|
122 |
General |
feel faint v.
|
baygınlık gelmek |
|
123 |
General |
feel very dejected v.
|
kan ağlamak |
|
124 |
General |
feel the absence of v.
|
yokluğunu hissetmek |
|
125 |
General |
make someone feel cheerful v.
|
neşelendirmek |
|
126 |
General |
feel anxious v.
|
kaygılanmak |
|
127 |
General |
feel chilly v.
|
ürpermek |
|
128 |
General |
feel pain v.
|
canı acımak |
|
129 |
General |
do what one feel likes doing v.
|
kendi havasında olmak |
|
130 |
General |
feel admiration v.
|
hayranlık duymak |
|
131 |
General |
feel the deficiency of v.
|
yokluğunu hissetmek |
|
132 |
General |
feel one's way v.
|
el yordamıyla ilerlemek |
|
133 |
General |
feel under the weather v.
|
rahatsız olmak |
|
134 |
General |
feel very cold v.
|
çivi kesmek |
|
135 |
General |
feel the deficiency of v.
|
eksikliğini hissetmek |
|
136 |
General |
feel at home v.
|
kendini rahat hissetmek |
|
137 |
General |
feel smothered v.
|
boğulmus hissetmek |
|
138 |
General |
feel suspicious v.
|
içine kurt düşmek |
|
139 |
General |
feel unwell v.
|
kendini iyi hissetmemek |
|
140 |
General |
make somebody feel small v.
|
mahcup etmek |
|
141 |
General |
feel an affinity for v.
|
birini çok çekici bulmak |
|
142 |
General |
feel keenly v.
|
kuvvetle hissetmek |
|
143 |
General |
make somebody feel small v.
|
küçük düşürmek |
|
144 |
General |
feel for v.
|
birinin çektiklerini anlamak |
|
145 |
General |
feel faint v.
|
fenalık geçirmek |
|
146 |
General |
make somebody feel small v.
|
utandırmak |
|
147 |
General |
feel bad v.
|
fena olmak |
|
148 |
General |
feel relieved v.
|
içi açılmak |
|
149 |
General |
feel like doing v.
|
canı yapmak istemek |
|
150 |
General |
feel low v.
|
morali bozuk olmak |
|
151 |
General |
feel oneself capable of v.
|
gözüne kestirmek |
|
152 |
General |
feel guilty and full of remorse v.
|
vicdan azabı çekmek |
|
153 |
General |
feel ill v.
|
hasta olmak |
|
154 |
General |
feel bad v.
|
kendini iyi hissetmemek |
|
155 |
General |
feel sorrow v.
|
üzüntü çekmek |
|
156 |
General |
feel troubled v.
|
merak etmek |
|
157 |
General |
feel ashamed to v.
|
yüzü tutmamak |
|
158 |
General |
feel cheap v.
|
dökülmek |
|
159 |
General |
feel about for v.
|
bulmaya çalışmak |
|
160 |
General |
feel hurt v.
|
hatırı kalmak |
|
161 |
General |
feel one's way v.
|
çok ihtiyatlı davranmak |
|
162 |
General |
feel honoured v.
|
teşerrüf etmek |
|
163 |
General |
feel intimacy v.
|
yakınlık beslemek |
|
164 |
General |
feel hot suddenly v.
|
sıcak basmak |
|
165 |
General |
feel relieved v.
|
ferahlamak |
|
166 |
General |
feel discomfort v.
|
rahatsızlık duymak |
|
167 |
General |
feel sick at v.
|
çok üzgün olmak |
|
168 |
General |
feel hopeful about v.
|
bir şeyden umutlu olmak |
|
169 |
General |
feel like a fish out of water v.
|
denizden çıkmış balığa dönmek |
|
170 |
General |
feel compelled to do v.
|
zorunluluk hissetmek |
|
171 |
General |
make one feel better v.
|
yüreğine su serpmek |
|
172 |
General |
feel the absence of v.
|
hasret kalmak |
|
173 |
General |
feel out of sorts v.
|
keyfi yerinde olmamak |
|
174 |
General |
feel the pinch v.
|
darda kalmak |
|
175 |
General |
feel raw about something v.
|
birşey yüzünden kendini kötü hissetmek |
|
176 |
General |
feel sadness v.
|
mutsuz hissetmek |
|
177 |
General |
feel raw about something v.
|
bir olayı hazmedememek |
|
178 |
General |
make feel v.
|
hissettirmek |
|
179 |
General |
feel proud v.
|
kıvanç duymak |
|
180 |
General |
feel for somebody v.
|
üzülmek |
|
181 |
General |
feel a twinge of guilt about something v.
|
vicdan azabı çekmek |
|
182 |
General |
feel intimacy v.
|
yakınlık duymak |
|
183 |
General |
feel nauseated v.
|
yüreği kabarmak |
|
184 |
General |
feel very sorry v.
|
dizini dövmek |
|
185 |
General |
feel the pinch v.
|
darda olmak |
|
186 |
General |
feel sorrow v.
|
acı çekmek |
|
187 |
General |
feel hunger v.
|
açlık hissetmek |
|
188 |
General |
cause to feel better v.
|
daha iyi hissetmesine neden olmak |
|
189 |
General |
feel hungry v.
|
içi ezilmek |
|
190 |
General |
feel relieved v.
|
hafiflemek |
|
191 |
General |
feel bored v.
|
gına gelmek |
|
192 |
General |
feel closeness v.
|
yakınlık duymak |
|
193 |
General |
feel sad v.
|
hüzün vermek |
|
194 |
General |
feel right proud of v.
|
haklı gururunu yaşamak |
|
195 |
General |
feel grieved v.
|
yanmak |
|
196 |
General |
feel bad for someone v.
|
birisine acımak |
|
197 |
General |
feel oneself obliged to v.
|
kendini bir şeyi yapmaya mecbur hissetmek |
|
198 |
General |
feel exhausted v.
|
dizleri tutmamak |
|
199 |
General |
feel distress v.
|
acı çekmek |
|
200 |
General |
feel benumbed v.
|
karıncalanmak |
|
201 |
General |
feel sick about v.
|
çok üzgün olmak |
|
202 |
General |
feel the pulse v.
|
ağız aramak |
|
203 |
General |
feel ashamed v.
|
hicap duymak |
|
204 |
General |
make feel v.
|
sezdirmek |
|
205 |
General |
feel sad about v.
|
yerinmek |
|
206 |
General |
feel lonely v.
|
garipsemek |
|
207 |
General |
feel regret v.
|
yerinmek |
|
208 |
General |
feel pain v.
|
ağrı duymak |
|
209 |
General |
feel a twinge of guilt about (something) v.
|
vicdan azabı duymak |
|
210 |
General |
feel queasy v.
|
kusacak gibi olmak |
|
211 |
General |
feel urge to v.
|
bir şey yapmayı çok istemek |
|
212 |
General |
feel antipathy v.
|
antipati duymak |
|
213 |
General |
feel badly about v.
|
üzülmek |
|
214 |
General |
feel proud v.
|
gururlanmak |
|
215 |
General |
feel a pricking v.
|
iğnelenmek |
|
216 |
General |
feel pleasure v.
|
haz duymak |
|
217 |
General |
feel like 30 cents v.
|
utancından yerin dibine geçmek |
|
218 |
General |
feel giddy v.
|
gözü kararmak |
|
219 |
General |
feel faint v.
|
fena olmak |
|
220 |
General |
feel sorry v.
|
pişman olmak |
|
221 |
General |
feel unwell v.
|
rahatsızlanmak |
|
222 |
General |
feel small v.
|
mahcup olmak |
|
223 |
General |
feel faint v.
|
hali kalmamak |
|
224 |
General |
feel certain v.
|
emin olmak |
|
225 |
General |
feel faint v.
|
fenalık gelmek |
|
226 |
General |
feel very cold v.
|
buz kesmek |
|
227 |
General |
feel cheap v.
|
utanmak |
|
228 |
General |
feel like v.
|
duygusu içinde olmak |
|
229 |
General |
feel nauseated v.
|
gönlü bulanmak |
|
230 |
General |
feel shame v.
|
utanç duymak |
|
231 |
General |
feel thirsty v.
|
hararet hissetmek |
|
232 |
General |
feel suicidal v.
|
intihar etme arzusu duymak |
|
233 |
General |
feel woozy v.
|
başı dönmek |
|
234 |
General |
feel deeply v.
|
çöreklenmek |
|
235 |
General |
feel rotten v.
|
keyfi olmamak |
|
236 |
General |
feel cheap v.
|
utancından yerin dibine geçmek |
|
237 |
General |
feel tired v.
|
ağırlık çökmek |
|
238 |
General |
feel ashamed v.
|
arlanmak |
|
239 |
General |
feel sluggish v.
|
rehavet çökmek |
|
240 |
General |
feel out of place v.
|
garipsemek |
|
241 |
General |
feel suffocated v.
|
bunalmak |
|
242 |
General |
feel one's oats v.
|
amirane tavırlar içinde olmak |
|
243 |
General |
feel disinclined v.
|
canı istememek |
|
244 |
General |
feel in a good mood v.
|
keyfi gelmek |
|
245 |
General |
feel insignificant v.
|
küçülmek |
|
246 |
General |
make somebody feel sorry v.
|
pişman etmek |
|
247 |
General |
feel confidence in v.
|
güven beslemek |
|
248 |
General |
feel regret for v.
|
yerinmek |
|
249 |
General |
feel faint v.
|
fenalaşmak |
|
250 |
General |
feel sick v.
|
fenalık geçirmek |
|
251 |
General |
make someone (feel) hungry v.
|
acıktırmak |
|
252 |
General |
feel at home v.
|
yadırgamamak |
|
253 |
General |
get the feel of v.
|
alışmak |
|
254 |
General |
feel suspicious v.
|
kuşkulanmak |
|
255 |
General |
feel very thirsty v.
|
damağı kurumak |
|
256 |
General |
feel proud of v.
|
kıvanmak |
|
257 |
General |
feel uneasy about something v.
|
tedirgin olmak |
|
258 |
General |
feel one's oats v.
|
coşmak |
|
259 |
General |
feel sick v.
|
gönlü bulanmak |
|
260 |
General |
feel bored v.
|
içi sıkılmak |
|
261 |
General |
feel fatigued v.
|
ayakta duracak hali kalmamak |
|
262 |
General |
feel sleepy v.
|
ağırlık çökmek |
|
263 |
General |
feel distaste v.
|
iştahsızlık hissetmek |
|
264 |
General |
feel very sleepy v.
|
gözünden uyku akmak |
|
265 |
General |
feel sorry for somebody v.
|
acımak |
|
266 |
General |
feel refreshed v.
|
dinçleşmek |
|
267 |
General |
feel shame at v.
|
utanmak |
|
268 |
General |
feel dizzy v.
|
gözü kararmak |
|
269 |
General |
feel closeness v.
|
yakınlık beslemek |
|
270 |
General |
feel free v.
|
rahat olmak |
|
271 |
General |
feel free v.
|
çekinmemek |
|
272 |
General |
feel honoured v.
|
şeref duymak |
|
273 |
General |
feel honored v.
|
şeref duymak |
|
274 |
General |
feel intimate v.
|
yakın hissetmek |
|
275 |
General |
feel intimate with v.
|
yakın hissetmek |
|
276 |
General |
feel drawn to v.
|
yakın hissetmek |
|
277 |
General |
feel for somebody v.
|
acımak |
|
278 |
General |
feel wretched v.
|
kendini kötü hissetmek |
|
279 |
General |
feel queer v.
|
kendini kötü hissetmek |
|
280 |
General |
feel queer v.
|
kötü hissetmek |
|
281 |
General |
feel wretched v.
|
kötü hissetmek |
|
282 |
General |
feel strange from someone v.
|
birinden soğumak |
|
283 |
General |
feel one's absence v.
|
yokluğunu hissetmek |
|
284 |
General |
not feel the need (to do something) v.
|
gerek duymamak |
|
285 |
General |
not feel the need (to do something) v.
|
gerek görmemek |
|
286 |
General |
feel rage towards v.
|
kin duymak |
|
287 |
General |
feel sore about something v.
|
kuyruk acısı olmak |
|
288 |
General |
feel restless v.
|
diken üzerindeymiş gibi hissetmek |
|
289 |
General |
feel restless v.
|
tedirginleşmek |
|
290 |
General |
feel like something v.
|
canı istemek |
|
291 |
General |
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else v.
|
cız etmek |
|
292 |
General |
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else v.
|
içi cız etmek |
|
293 |
General |
start feel enjoyment v.
|
zevkine varmak |
|
294 |
General |
feel mentally alert v.
|
zihni açılmak |
|
295 |
General |
feel a pang of sorrow in one's heart for someone else v.
|
yüreği cız etmek |
|
296 |
General |
feel uncomfortable v.
|
darlanmak |
|
297 |
General |
feel worthless v.
|
kendini değersiz hissetmek |
|
298 |
General |
feel hot v.
|
sıcak basmak |
|
299 |
General |
feel warm v.
|
sıcak basmak |
|
300 |
General |
feel uncomfortably warm v.
|
sıcak basmak |
|
301 |
General |
feel something unnecessary v.
|
lüzumsuz görmek |
|
302 |
General |
feel embarrassment v.
|
mahcubiyet duymak |
|
303 |
General |
feel something unnecessary v.
|
gereksiz görmek |
|
304 |
General |
feel at ease v.
|
içi rahat olmak |
|
305 |
General |
feel something necessary v.
|
lüzumlu görmek |
|
306 |
General |
feel relaxed v.
|
içi rahat olmak |
|
307 |
General |
feel great joy v.
|
aşırı sevinmek |
|
308 |
General |
feel extremely happy v.
|
aşırı sevinmek |
|
309 |
General |
feel under pressure v.
|
baskı altında hissetmek |
|
310 |
General |
feel something necessary v.
|
gerekli görmek |
|
311 |
General |
feel comfortable v.
|
içi rahat olmak |
|
312 |
General |
feel longing v.
|
hasret çekmek |
|
313 |
General |
feel unable v.
|
aciz hissetmek |
|
314 |
General |
feel longing v.
|
özlem çekmek |
|
315 |
General |
feel eased v.
|
kuş gibi hafiflemek |
|
316 |
General |
feel incapable v.
|
aciz hissetmek |
|
317 |
General |
not feel sorry v.
|
acımamak |
|
318 |
General |
not feel pain v.
|
acı duymamak |
|
319 |
General |
not feel hungry v.
|
acıkmamak |
|
320 |
General |
feel helpless v.
|
aciz hissetmek |
|
321 |
General |
feel something necessary v.
|
gerek görmek |
|
322 |
General |
feel something necessary v.
|
gerek duymak |
|
323 |
General |
feel weak v.
|
kendini halsiz hissetmek |
|
324 |
General |
feel an overwhelming longing to hear one's voice v.
|
sesini duymaya hasret kalmak |
|
325 |
General |
feel gratitude v.
|
minnet duymak |
|
326 |
General |
feel energetic v.
|
zinde hissetmek |
|
327 |
General |
feel sadness v.
|
üzüntü basmak |
|
328 |
General |
feel sadness v.
|
üzüntü duymak |
|
329 |
General |
feel apprehension v.
|
tedirginlik duymak |
|
330 |
General |
feel gratitude v.
|
minnettarlık duymak |
|
331 |
General |
feel sorrow v.
|
üzüntü duymak |
|
332 |
General |
feel helpless v.
|
iki eli böğründe kalmak |
|
333 |
General |
feel resentful v.
|
kırgın olmak |
|
334 |
General |
feel jealous v.
|
kıskançlık duymak |
|
335 |
General |
feel something necessary v.
|
zorunlu görmek |
|
336 |
General |
feel anxiety v.
|
kaygı duymak |
|
337 |
General |
feel loneliness v.
|
yalnızlık çekmek |
|
338 |
General |
feel tired v.
|
yorgun olmak |
|
339 |
General |
feel nausea v.
|
bulantı hissetmek |
|
340 |
General |
feel comforted v.
|
rahatlamış hissetmek |
|
341 |
General |
feel comforted v.
|
rahat hissetmek |
|
342 |
General |
feel sorry for oneself v.
|
derdine yanmak |
|
343 |
General |
feel sorrow v.
|
esef duymak |
|
344 |
General |
feel deep sadness v.
|
derin üzüntü duymak |
|
345 |
General |
feel the draught v.
|
dara düşmek |
|
346 |
General |
feel desire to v.
|
arzusu içinde olmak |
|
347 |
General |
make someone feel uncomfortable v.
|
sıkıntıya sokmak |
|
348 |
General |
feel like shit v.
|
hali olmamak |
|
349 |
General |
feel terribly jaded v.
|
hali olmamak |
|
350 |
General |
feel dead on one's feet v.
|
hali olmamak |
|
351 |
General |
feel like crap v.
|
hali olmamak |
|
352 |
General |
feel dead v.
|
hali olmamak |
|
353 |
General |
feel like crap v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
354 |
General |
feel like shit v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
355 |
General |
feel overtired v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
356 |
General |
feel tired v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
357 |
General |
feel knackered v.
|
hali olmamak |
|
358 |
General |
feel knackered v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
359 |
General |
feel terribly jaded v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
360 |
General |
feel jaded v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
361 |
General |
feel jaded v.
|
hali olmamak |
|
362 |
General |
feel whacked v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
363 |
General |
feel dead on one's feet v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
364 |
General |
feel overtired v.
|
hali olmamak |
|
365 |
General |
feel dead v.
|
kolunu kaldıracak hali olmamak |
|
366 |
General |
feel whacked v.
|
hali olmamak |
|
367 |
General |
feel tired v.
|
hali olmamak |
|
368 |
General |
make someone feel special v.
|
özel hissettirmek |
|
369 |
General |
feel ashamed of oneself v.
|
kendinden utanmak |
|
370 |
General |
feel an ambition v.
|
hırs yapmak |
|
371 |
General |
feel obliged v.
|
zorunlu hissetmek |
|
372 |
General |
feel compelled to v.
|
zorunlu hissetmek |
|
373 |
General |
feel debted v.
|
borç bilmek |
|
374 |
General |
feel debted v.
|
borçlu hissetmek |
|
375 |
General |
feel gratitude v.
|
şükran duymak |
|
376 |
General |
feel hazy v.
|
kendinde olmamak |
|
377 |
General |
feel worthless v.
|
(bir) işe yaramadığını hissetmek |
|
378 |
General |
feel self-reproach v.
|
vicdan azabı duymak |
|
379 |
General |
feel sorry for v.
|
-e acımak |
|
380 |
General |
feel pity for v.
|
-e acımak |
|
381 |
General |
feel like v.
|
canı -mek istemek |
|
382 |
General |
feel stressed v.
|
stresli olmak |
|
383 |
General |
feel appreciation v.
|
memnuniyet duymak |
|
384 |
General |
feel pleased v.
|
memnuniyet duymak |
|
385 |
General |
feel lowly v.
|
eziklik hissetmek |
|
386 |
General |
feel lowly v.
|
eziklik duymak |
|
387 |
General |
feel a pang of grief v.
|
burnunun direğini sızlatmak |
|
388 |
General |
feel the need v.
|
gereği hissetmek |
|
389 |
General |
feel like v.
|
gereği hissetmek |
|
390 |
General |
feel trapped v.
|
tuzağa düşmüş hissetmek |
|
391 |
General |
feel trapped v.
|
köşeye sıkışmış hissetmek |
|
392 |
General |
feel the need of v.
|
ihtiyaç hissetmek |
|
393 |
General |
feel gratified v.
|
şeref duymak |
|
394 |
General |
feel dopy v.
|
uykusu olmak |
|
395 |
General |
feel drowsy v.
|
uykusu olmak |
|
396 |
General |
feel drowsy v.
|
uykusu gelmek |
|
397 |
General |
feel dopy v.
|
uykusu gelmek |
|
398 |
General |
feel sleepy v.
|
uykusu olmak |
|
399 |
General |
feel admiration v.
|
hayranlık beslemek |
|
400 |
General |
feel joyful over v.
|
sevincini yaşamak |
|
401 |
General |
feel joyful over v.
|
sevinç yaşamak |
|
402 |
General |
feel joyful about v.
|
sevinç yaşamak |
|
403 |
General |
feel joyful about v.
|
sevincini yaşamak |
|
404 |
General |
have a feel v.
|
esintiler taşımak |
|
405 |
General |
feel frightened v.
|
korkmak |
|
406 |
General |
feel frightened v.
|
korkmuş hissetmek |
|
407 |
General |
feel the absence of v.
|
eksikliğini hissetmek |
|
408 |
General |
feel down v.
|
morali bozuk olmak |
|
409 |
General |
feel down v.
|
moralsiz hissetmek |
|
410 |
General |
feel down v.
|
üzgün hissetmek |
|
411 |
General |
feel resentment v.
|
burukluk hissetmek |
|
412 |
General |
feel down v.
|
keyifsiz olmak |
|
413 |
General |
feel down v.
|
üzgün olmak |
|
414 |
General |
feel down v.
|
morali iyi olmamak |
|
415 |
General |
feel the need of v.
|
ihtiyacını duymak |
|
416 |
General |
feel the need of v.
|
ihtiyacını hissetmek |
|
417 |
General |
feel something inside v.
|
içinde hissetmek |
|
418 |
General |
feel drowsy v.
|
uyku bastırmak |
|
419 |
General |
feel the necessity v.
|
zorunluluk duymak |
|
420 |
General |
feel resentment v.
|
burukluk duymak |
|
421 |
General |
feel inside v.
|
içinde hissetmek |
|
422 |
General |
feel alienated v.
|
kendini yabancı hissetmek |
|
423 |
General |
feel like a stranger v.
|
yabancı gibi hissetmek |
|
424 |
General |
feel like an alien v.
|
yabancılık hissetmek |
|
425 |
General |
feel the void inside v.
|
boşluk hissetmek |
|
426 |
General |
feel empty v.
|
boşluk hissetmek |
|
427 |
General |
feel like an alien v.
|
yabancı gibi hissetmek |
|
428 |
General |
feel alienated v.
|
yabancılık hissetmek |
|
429 |
General |
feel like a stranger v.
|
yabancılık hissetmek |
|
430 |
General |
feel like a stranger v.
|
kendini yabancı hissetmek |
|
431 |
General |
feel like an outsider v.
|
yabancılık hissetmek |
|
432 |
General |
feel like an outsider v.
|
yabancı gibi hissetmek |
|
433 |
General |
feel like an outsider v.
|
kendini yabancı hissetmek |
|
434 |
General |
feel hollow v.
|
boşluk hissetmek |
|
435 |
General |
feel guilty v.
|
vicdanı rahat etmemek |
|
436 |
General |
feel like v.
|
canı çekmek |
|
437 |
General |
feel like an alien v.
|
kendini yabancı hissetmek |
|
438 |
General |
feel alienated v.
|
yabancı gibi hissetmek |
|
439 |
General |
feel sleepy after a meal v.
|
yemek sonrası ağırlık çökmek |
|
440 |
General |
feel sluggish after a meal v.
|
yemekten sonra ağırlık çökmek |
|
441 |
General |
feel sleepy after a meal v.
|
yemekten sonra ağırlık çökmek |
|
442 |
General |
feel rejected v.
|
dışlanmış hissetmek |
|
443 |
General |
feel sluggish after a meal v.
|
yemek sonrası ağırlık çökmek |
|
444 |
General |
feel peckish v.
|
içi kıyılmak |
|
445 |
General |
feel degraded v.
|
gururu kırılmak |
|
446 |
General |
feel degraded v.
|
küçük düşmek |
|
447 |
General |
feel humiliated v.
|
gururu kırılmak |
|
448 |
General |
feel abased v.
|
küçük düşmek |
|
449 |
General |
feel humiliated v.
|
küçük düşmek |
|
450 |
General |
feel abased v.
|
gururu kırılmak |
|
451 |
General |
feel degraded v.
|
aşağılanmış hissetmek |
|
452 |
General |
feel abased v.
|
aşağılanmış hissetmek |
|
453 |
General |
feel embarrassment v.
|
mahcup olmak |
|
454 |
General |
feel embarrassed v.
|
mahcup kalmak |
|
455 |
General |
feel uncomfortable about the situation v.
|
durumdan rahatsız olmak |
|
456 |
General |
feel self conscious v.
|
utanç hissetmek |
|
457 |
General |
feel happy for someone v.
|
adına sevinmek |
|
458 |
General |
feel uncomfortable with the situation v.
|
durumdan rahatsız olmak |
|
459 |
General |
feel self conscious v.
|
utanmak |
|
460 |
General |
feel justified v.
|
kendini haklı görmek |
|
461 |
General |
feel at peace v.
|
huzur bulmak |
|
462 |
General |
feel the support of v.
|
desteğini hissetmek |
|
463 |
General |
feel degraded v.
|
gururuna dokunmak |
|
464 |
General |
feel humiliated v.
|
gururuna dokunmak |
|
465 |
General |
feel abased v.
|
gururuna dokunmak |
|
466 |
General |
feel uneasy v.
|
içi huzursuz olmak |
|
467 |
General |
feel anxious v.
|
içi huzursuz olmak |
|
468 |
General |
feel restless v.
|
içi huzursuz olmak |
|
469 |
General |
feel cross with v.
|
dargın hissetmek |
|
470 |
General |
feel misused v.
|
kendini kullanılmış hissetmek |
|
471 |
General |
feel abused v.
|
kullanılmış gibi hissetmek |
|
472 |
General |
feel misused v.
|
kullanılmış gibi hissetmek |
|
473 |
General |
feel abused v.
|
kendini kullanılmış hissetmek |
|
474 |
General |
feel anxiety v.
|
endişe etmek |
|
475 |
General |
feel like a new person v.
|
yenilenmiş hissetmek |
|
476 |
General |
feel singled out v.
|
dışlanmış hissetmek |
|
477 |
General |
feel offended v.
|
hatırı kalmak |
|
478 |
General |
feel disappointed v.
|
hayal kırıklığı hissetmek |
|
479 |
General |
feel free to v.
|
çekinmemek |
|
480 |
General |
feel free to v.
|
rahat olmak |
|
481 |
General |
feel unhappy v.
|
keyifsiz hissetmek |
|
482 |
General |
feel the effect v.
|
etkiyi hissetmek |
|
483 |
General |
feel the impact v.
|
etkiyi hissetmek |
|
484 |
General |
feel ashamed v.
|
küçük düşmek |
|
485 |
General |
feel better now v.
|
şimdi daha iyi hissetmek |
|
486 |
General |
feel better now v.
|
artık daha iyi hissetmek |
|
487 |
General |
feel the presence of something v.
|
bir şeyin varlığını hissetmek |
|
488 |
General |
feel an empathy (with) v.
|
empati hissetmek |
|
489 |
General |
feel an empathy (with) v.
|
empati duymak |
|
490 |
General |
feel obliged to v.
|
kendini zorunlu hissetmek |
|
491 |
General |
feel like a man v.
|
bir erkek gibi hissetmek |
|
492 |
General |
not feel like oneself v.
|
kendini iyi hissetmemek |
|
493 |
General |
feel the heat v.
|
baskıyı hissetmek |
|
494 |
General |
feel rejected v.
|
kendini dışlanmış hissetmek |
|
495 |
General |
feel inadequate v.
|
kendini yetersiz hissetmek |
|
496 |
General |
feel incompetent v.
|
kendini yetersiz hissetmek |
|
497 |
General |
feel equal to someone v.
|
kendini birisiyle eşit hissetmek |
|
498 |
General |
feel equal to someone v.
|
kendini birisine eşit hissetmek |
|
499 |
General |
make someone feel 20 again v.
|
20 yaşında gibi hissetmenizi sağlamak |
|
500 |
General |
make someone feel 20 again v.
|
yeniden 20 yaşındaymış gibi hissettirmek |
|