Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | peel v. | soymak | ||
You should peel the paper on the bandage before sticking it on your body. Bandajı vücudunuza yapıştırmadan önce üzerindeki kağıdı soymalısınız. More Sentences |
||||
General | ||||
General | peel n. | kabuk | ||
Can you throw these apple peels in the trash bin, please? Bu elma kabuklarını çöp kutusuna atabilir misiniz lütfen? More Sentences |
||||
General | peel v. | soymak | ||
Peel the apple and start slicing it. Elmayı soy ve dilimlemeye başla. More Sentences |
||||
General | peel v. | pul pul dökülmek | ||
If you buy a cheap wallpaper, the paper on it is going to start peeling soon. Ucuz bir duvar kağıdı alırsanız üzerindeki kağıt yakında pul pul dökülmeye başlayacaktır. More Sentences |
||||
General | peel v. | derisi soyulmak (bronzlaşmaktan vb. dolayısı ile) | ||
My skin is peeling. Derim soyuluyor. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | peel v. | soyulmak | ||
We need to fix the walls, they peeled throughout the years, probably because of the damp. Duvarları onarmamız gerekiyor, muhtemelen rutubet yüzünden yıllar boyunca soyulmuşlar. More Sentences |
||||
General | ||||
General | peel n. | sebze kabuğu | ||
General | peel n. | fırıncı küreği | ||
General | peel n. | meyve kabuğu | ||
General | peel n. | soyuntu | ||
General | peel n. | deri | ||
General | peel n. | ağaç kabuğu | ||
General | peel n. | (kollodyon filmine gömülü) ince organik malzeme tabakası | ||
General | peel n. | kimyasal cilt soyucu | ||
General | peel n. | iskoç-ingiliz sınırında yer alan ufak bir ortaçağ kulesi | ||
General | peel v. | kabuğunu soymak (meyvenin/sebzenin) | ||
General | peel v. | soyunmak | ||
General | peel v. | soymak (meyveyi/sebzeyi) | ||
General | peel v. | kabuğunu çıkarmak (karidesin) | ||
General | peel v. | (patates vb) kabuğunu soymak | ||
General | peel v. | sıyrılmak (ağacın kabuğu/insanın derisi/boya vb) | ||
General | peel v. | kabuğunu soymak | ||
General | peel v. | (kabuğu/derisi) soyulmak | ||
General | peel v. | pullanmak | ||
General | peel v. | kabuğunu çıkarmak | ||
General | peel v. | hareketli bir araç/uçak grubundan ayrılarak farklı yöne gitmek | ||
General | peel v. | ayrılmak | ||
Technical | ||||
Technical | peel n. | dövülebilir demir döküm üzerindeki soyulur tabaka | ||
Technical | peel n. | soyulabilir döküm tabakası | ||
Technical | peel v. | kabuğunu soymak | ||
Technical | peel v. | pul pul dökülmek | ||
Technical | peel v. | (dövülebilir dökme demir) dışı soyulmak | ||
Marine | ||||
Marine | peel n. | kürek palası | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | peel n. | soyulmuş kabuk | ||
Agriculture | ||||
Agriculture | peel v. | tahıl kepeğini ayıklamak | ||
Agriculture | peel v. | tahıl kepeğini temizlemek | ||
Geography | ||||
Geography | peel n. | kanada'nın kuzeybatısında bir nehir | ||
Sport | ||||
Sport | peel n. | (körling) rakibin taşını oyun dışına itmek için yapılan atış | ||
Sport | peel v. | (kroket) topu kaleden geçirmek | ||
Football | ||||
Football | peel n. | (ragbi) oyun düzeninden kopma | ||
Printery | ||||
Printery | peel n. | t biçimli kağıt kurutma aparatı |