Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | surface n. | yüzey | ||
Keep your work surface clean at all times. Çalışmakta olduğunuz yüzeyi daima temiz tutun. More Sentences |
||||
General | ||||
General | surface n. | yüz | ||
The cube had pictures on all six surfaces. Küpün altı yüzünde de resimler yer alıyordu. More Sentences |
||||
General | surface n. | yüzey alanı | ||
However, this transition has closed today for all surface area premiums. Ancak bu geçiş bugün tüm yüzey alanı primleri için kapanmıştır. More Sentences |
||||
General | surface n. | yüzey | ||
She swam below the surface of the water. Su yüzeyinin altında yüzdü. More Sentences |
||||
General | surface v. | ortaya çıkmak | ||
The famous crime lord surfaced again in Peru. Tanınmış mafya babası Peru'da yeniden ortaya çıktı. More Sentences |
||||
General | surface v. | su yüzüne çıkmak | ||
The famous orca Tina surfaced near Iceland. Ünlü katil balina Tina İzlanda yakınlarında su yüzüne çıktı. More Sentences |
||||
General | surface v. | yüzeye çıkmak (denizaltı) | ||
Fadil's body surfaced under the bridge. Fadıl'ın cesedi köprünün altında yüzeye çıktı. More Sentences |
||||
General | surface v. | yataktan çıkmak | ||
Oh, so you’ve finally decided to surface? Oo, sonunda yataktan çıkmaya karar verdin demek? More Sentences |
||||
General | surface v. | asfaltlamak | ||
Our street is being surfaced, so I can’t take my car out. Sokağımız asfaltlanıyor, bu yüzden arabamı dışarı çıkaramıyorum. More Sentences |
||||
General | surface adj. | yüzey | ||
I noticed a scratch on the surface of the counter. Tezgahın yüzeyinde bir çizik fark ettim. More Sentences |
||||
General | surface adj. | görünüşteki | ||
Underneath the surface calm, she felt outraged. Görünüşteki sakinliğinin altında, öfkelendiğini hissetti. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | surface n. | yüzey | ||
However, I must stress that acting only at that level would only be scratching the surface. Bununla birlikte, sadece bu düzeyde hareket etmenin sadece yüzeyi çizmek olacağını vurgulamalıyım. More Sentences |
||||
Food Engineering | ||||
Food Engineering | surface n. | yüzey | ||
The earth's average surface temperature rose by around 0.06o Celsius during the 20th century. Dünyanın ortalama yüzey sıcaklığı 20. yüzyıl boyunca yaklaşık 0.06o Santigrat artmıştır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | surface n. | yeryüzü | ||
General | surface n. | dış yüz | ||
General | surface n. | suüstü | ||
General | surface n. | düzey | ||
General | surface n. | görünüş | ||
General | surface n. | üst | ||
General | surface n. | bir şeyin üst kısmı | ||
General | surface n. | dış | ||
General | surface n. | yüz (suya/sıvıya ait) | ||
General | surface n. | alan | ||
General | surface n. | zevahir | ||
General | surface n. | dış görünüş | ||
General | surface n. | satıh | ||
General | surface n. | üst yüz | ||
General | surface n. | yüzölçümü | ||
General | surface n. | sığ tip | ||
General | surface n. | derinlikten yoksun insan | ||
General | surface n. | yüzeysel iş | ||
General | surface n. | uçak kanat yüzeyi | ||
General | surface n. | uçak kanadı | ||
General | surface n. | (demir yolu raylarında) düzgünlük | ||
General | surface n. | baskı yüzeyi | ||
General | surface n. | düz yüzeyli masa | ||
General | surface n. | düz yüzeyli stand | ||
General | surface n. | kamusal bilgi | ||
General | surface n. | halka açık bilgi | ||
General | surface v. | yüzeye çıkarmak (denizaltı) | ||
General | surface v. | meydana çıkmak | ||
General | surface v. | kaplamak (yolu bir maddeyle) | ||
General | surface v. | düzletmek | ||
General | surface v. | yüzeyini kaplamak | ||
General | surface v. | suyun yüzüne çıkmak (balık/denizaltı) | ||
General | surface v. | cilalamak | ||
General | surface v. | denizaltı suyun üstüne çıkmak | ||
General | surface v. | üzerine yüz kaplamak | ||
General | surface v. | düzleştirmek | ||
General | surface v. | yüzeye çıkmak | ||
General | surface v. | yol vb'yi sert bir madde ile kaplamak | ||
General | surface v. | perdahlamak | ||
General | surface v. | su yüzeyine çıkarmak | ||
General | surface v. | (kereste) planyalamak | ||
General | surface v. | (kereste) tıraşlamak | ||
General | surface v. | yüzeye vermek | ||
General | surface v. | (altın arayıcısı) yüzeyde çalışmak | ||
General | surface v. | (altın arayıcısı) karada çalışmak | ||
General | surface v. | ifşa etmek | ||
General | surface v. | bilinir kılmak | ||
General | surface v. | duyurmak | ||
General | surface v. | açıklamak | ||
General | surface v. | gün yüzüne çıkarmak | ||
General | surface v. | maden kazmak | ||
General | surface v. | maden açmak | ||
General | surface v. | açığa çıkmak | ||
General | surface v. | türemek | ||
General | surface v. | kendini göstermek | ||
General | surface v. | saklanmaya son vermek | ||
General | surface v. | bulunmak | ||
General | surface v. | görünmek | ||
General | surface v. | boy göstermek | ||
General | surface adj. | sathi | ||
General | surface adj. | yüzeysel | ||
General | surface adj. | görünüşte | ||
General | surface adj. | yüzeyde kullanılan | ||
General | surface adj. | yüzeysel | ||
General | surface adj. | yüzeyde bulunan | ||
General | surface adj. | yüzeyde yer alan | ||
General | surface adj. | yüzeye göre tasarlanan | ||
General | surface adj. | karada kullanılan | ||
General | surface adj. | karasal | ||
General | surface adj. | karada kullanım için tasarlanan | ||
General | surface adj. | yeryüzünde bulunan | ||
General | surface adj. | karada bulunan | ||
General | surface adj. | karada konuşlanan | ||
General | surface adj. | kara veya deniz yolu ile taşınan (posta) | ||
General | surface adj. | deniz veya kara yolu ile taşınan posta olarak işlem gören | ||
General | surface adj. | yüzeye karşı hareket eden | ||
General | surface adj. | yüzeyde faaliyet gösteren | ||
General | surface adj. | yüzeyde çalışmış | ||
General | surface adj. | yüzeye yakın çalışmış | ||
General | surface adj. | yüzey ile ilgili | ||
General | surface adj. | yüzey üzerinde olan | ||
General | surface adj. | eksternal | ||
General | surface adj. | harici | ||
General | surface adj. | dışsal | ||
General | surface adj. | dışla ilgili | ||
General | surface adj. | dıştan olan | ||
General | surface adj. | cümlenin yüzey yapısına ait veya ilgili | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | surface v. | uyanmak | ||
Colloquial | surface v. | kalkmak | ||
Colloquial | surface v. | ayağa dikilmek | ||
Technical | ||||
Technical | surface n. | satıh | ||
Technical | surface v. | giydirmek | ||
Technical | surface v. | kaplamak | ||
Technical | surface v. | yüzeye yaklaşmak | ||
Technical | surface v. | yüzeye çıkmak | ||
Transportation | ||||
Transportation | surface n. | kara yolu taşımacılığı | ||
Transportation | surface n. | deniz yolu taşımacılığı | ||
Railway | ||||
Railway | surface n. | satıh | ||
Aeronautic | ||||
Aeronautic | surface n. | zemin | ||
Mining | ||||
Mining | surface v. | yüzeydeki cevher yatağını yıkamak | ||
Medical | ||||
Medical | surface n. | surfas | ||
Military | ||||
Military | surface n. | (tahkimat) kale burcuna doğru uzanan bölüm | ||
Ottoman Turkish | ||||
Ottoman Turkish | surface adj. | zahir |