düzey - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

düzey



Bedeutungen von dem Begriff "düzey" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 18 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
düzey level n.
General
düzey surface n.
düzey face n.
düzey level n.
düzey degree n.
düzey grade n.
düzey table n.
düzey absolute adj.
düzey lv (level) abrev.
Politics
düzey threshold n.
düzey footing n.
düzey level n.
Technical
düzey elevation n.
Construction
düzey plane n.
Mining
düzey gurmy n.
Linguistics
düzey rank n.
düzey level n.
Environment
düzey grade n.

Bedeutungen, die der Begriff "düzey" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 403 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
üst düzey görevli senior official n.
eğik düzey ramp n.
düzey çizgisi contour n.
en yüksek düzey big time n.
düzey dengeleyici level compensator n.
normal düzey normal level n.
düzey göstergesi level indicator n.
üst düzey görevli vip n.
sıvı düzey göstergesi liquid level indicator n.
üst düzey senior n.
kültürel düzey cultural level n.
üst düzey yetkili senior official n.
orta düzey medium n.
ileri düzey advanced skill n.
üçüncü düzey third level n.
akademik düzey academic level n.
ileri düzey advanced level n.
ana düzey base level n.
makro düzey macro level n.
yüksek düzey higher-up n.
üst düzey higher-up n.
en aşağı düzey rock-bottom n.
en düşük düzey rock-bottom n.
üst düzey protokol high level protocol n.
yüksek düzey high level n.
yerel düzey local level n.
arzu edilen düzey desired level n.
üst düzey toplantı top level meeting n.
üst düzey toplantı senior level meeting n.
yeterli düzey sufficient level n.
üst düzey yönetmen top director n.
üst düzey bir avukat a top lawyer n.
ileri düzey temsilci high commissioner n.
beceri düzey testi skill level test n.
iyi düzey good level n.
temel düzey fundamental level n.
üst düzey yönetici uber-director n.
üst düzey görevli top official n.
üst düzey avcı top predator n.
bölgesel düzey regional level n.
üst düzey kaynak high level source n.
en üst düzey makam top drawer n.
üst düzey yetkili high brass n.
üst düzey çalışan high brass n.
üst düzey çalışan higher up n.
üst düzey çalışan higher-up n.
üst düzey sistem veya cihazlar içermeyen teknoloji low technology n.
kabul edilen düzey grade n.
en yüksek düzey iberyalı soyluların tavır ve hareketleri grandeeism n.
sosyal düzey gree [obsolete] n.
belirli bir elektronik çoklu enerji durumunun bileşen veya alt düzey sayısı multiplicity n.
orta düzey in-between n.
(bazı metropolitan polis teşkilatlarında) bir birimden sorumlu üst düzey subay commander n.
en üst düzey peak n.
çin halk cumhuriyeti'nde bazı üst düzey komünist yetkililerin soyundan gelen kimse princeling n.
ileri düzey ders seminar n.
düşük düzey işareti subsign n.
alt düzey belirtisi subsign n.
en üst düzey yetkililer summit n.
üst düzey siyasi konferans summit n.
ileri düzey yapay zeka superbrain n.
üst düzey seçkin kimse superelite n.
üst düzey elit kimse superelite n.
en üst düzey tanrı supreme being n.
düzey ölçmek level v.
üst düzey evlilik yapmak overmatch v.
en üst düzey ultimate adj.
ileri düzey advanced adj.
yüksek düzey haute adj.
orta düzey medium-level adj.
üst düzey top-end adj.
üst düzey ranking adj.
üst düzey top-tier adj.
başlangıç (düzey) foundational adj.
üst düzey signature adj.
üst düzey top-ranking adj.
üç üst düzey hindu kast gruplarından birine ait twice-born adj.
üç üst düzey hindu kast gruplarından birini oluşturan twice-born adj.
üst düzey upper-level adj.
üst düzey excellent adj.
üst düzey sağlık hizmeti veren high-dependency adj.
üst düzey sağlık hizmetine ihtiyaç duyan high-dependency adj.
üst düzey higher adj.
üst düzey high-profile adj.
üst düzey long-haired adj.
normal düzey ile ilgili par adj.
üst düzey seçkin kimseye ait veya ilgili superelite adj.
üst düzey seçkin kimselere özgü superelite adj.
üst düzey seçkin tabakayı yansıtan superelite adj.
üst düzey superexcellent adj.
üst düzey high-end adj.
Phrasals
(bilgi, kaynak, iletişim) (üst düzey çalışanlara) yavaş ulaşmak filter up v.
belli bir seviye/düzey kazanmak rate at (something) v.
belli bir seviye/düzey kazanmak rate at v.
Colloquial
bir kuruluşun üst düzey yöneticilerinin faydalandığı emeklilik programı top-hat scheme n.
düşük düzey a low ebb n.
sporda art arda gösterilen üst düzey performans dizisi hot streak n.
(insan için) üst düzey crack n.
minimum düzey bedrock n.
yönetici veya üst düzey personel alımında uzmanlaşmış temsilci veya acente headhunter n.
bir şirket için üst düzey personel alımı yapan kimse headhunter n.
yönetici veya üst düzey personel alımında uzmanlaşmış temsilci veya acente head-hunter n.
bir şirket için üst düzey personel alımı yapan kimse head-hunter n.
(özellikle üst düzey) personel alımı yapma headhunting n.
(özellikle üst düzey yöneticileri) işe almak headhunt v.
aşırı üst düzey ultraposh adj.
üst düzey up-line adj.
Idioms
üst düzey a breed apart n.
olabilecek en düşük düzey rock bottom n.
varılabilecek en düşük düzey rock bottom n.
en yüksek düzey the big time n.
üst düzey kimseler high-ups n.
üst düzey çalışanlar high-ups n.
üst düzey kimseler higher-ups n.
üst düzey çalışanlar higher-ups n.
siyasi örgütlenmenin yüksek düzey mensupları arasındaki ilişki, etkileşim, çalışmalar palace politics n.
üst düzey a number one adj.
üst düzey a number 1 adj.
üst düzey top·flight adj.
en yüce/üst düzey arkadaşlık göstergesi greater love hath no man expr.
en yüce/üst düzey iyi niyet göstergesi greater love hath no man expr.
(bir şeyde) beklenen/istenen düzey up to speed (on something) expr.
en yüce/üst düzey iyi niyet göstergesi greater love hath no man than this expr.
Formal
üst düzey dil high-level language n.
üst düzey dil high order language n.
saygıdeğer unvanının resmi olarak verildiği çeşitli üst düzey ingiliz devlet memurlarına verilen ad honorable n.
saygıdeğer unvanının resmi olarak verildiği çeşitli üst düzey ingiliz devlet memurlarına verilen ad honourable n.
Trade/Economic
yük sevkiyatında üst düzey güvenlik gerektiren malzemelere eşlik etmek üzere teknik olarak uygun şekilde donatılmış kimse technical escort n.
bir şirketin en üst düzey yöneticisi director general n.
bir üst düzey şirket yöneticisinin görevine son verildiğinde kendisine yüklü miktarda tazminat ve benzeri menfaatler sağlanmasını belirten sözleşme parachute contracts n.
en düşük düzey rock bottom n.
halkla ilişkiler üst düzey yöneticisi public relations executive n.
kurumsal düzey corporate level n.
mümkün olan en üst düzey bound rate n.
orta düzey yönetici mid-level manager n.
sabit düzey peg n.
teminatlı borçlanma kapsamında orta düzey kredi derecesine sahip olan kredi dilimi mezzanine tranche n.
teminatlı borçlanma kapsamında alt düzey kredi derecesine sahip olan kredi dilimi junior tranche n.
teminatlı borçlanma kapsamında üst düzey kredi derecesine sahip olan kredi dilimi senior tranche n.
ülke genelinde en düşük düzey national minimum n.
üst düzey müdür top manager n.
üst düzey yönetici executive n.
üst düzey yönetici senior manager n.
üst düzey yönetim senior management n.
üst düzey yönlendirme executive coaching n.
üst düzey plan high level plan n.
üst düzey ticaret uzmanı senior commercial specialist n.
üst düzey karşılaştırmalar high-level comparisons n.
üst düzey uyum yetkilisi chief compliance officer (cco) n.
üst düzey yöneticisi konumu top level executive n.
üst düzey risk komitesi high level risk committee n.
üst düzey idareci executive n.
üst düzey yönetici senior executive n.
üst düzey müdür top-level manager n.
asya ülkeleri arasında daha üst düzey ilişkiler geliştirilmesi asianization n.
mali yönetimden sorumlu üst düzey yönetici accounting officer n.
mali yönetimden sorumlu en üst düzey yönetici principal accounting officer n.
(hizmet) üst düzey gold adj.
Law
üst düzey çalışma grubu high level working group n.
üst düzey toplantı parliament n.
Politics
bölüm başkanları ve üst düzey yöneticiler heads and senior management n.
en üst düzey yönetim top management n.
iklim değişikliği finansmanı üst düzey danışma grubu high-level advisory group on climate change financing n.
karşılıklı yasal yardıma ilişkin üst düzey ilkeler high-level principles on mutual legal assistance n.
nato konvansiyonel silah kontrolü üst düzey görev gücü nato high-level task force on conventional arms control n.
üst düzey konferans high-level conference n.
üst düzey bakanlık yetkilisi senior ministry official n.
üst düzey diplomat high-ranking diplomat n.
üst düzey diplomat senior diplomat n.
üst düzey konuşmalar high level talks n.
üst düzey yetkililer high-level officers n.
üst düzey bürokrat senior bureaucrat n.
üst düzey memur high-ranking official n.
üst düzey ziyaret high-profile visit n.
üst düzey bürokrat high-ranking bureaucrat n.
üst düzey devlet yetkilileri top government officials n.
üst düzey çalışma grubu high level working group n.
üst düzey ziyaret high-level visit n.
üst düzey subay high ranking officer n.
üst düzey yöneticiler senior staff n.
sadece daire başkanından emir alan üst düzey devlet memuru undersecretary [us] n.
sadece daire başkanından emir alan üst düzey devlet memurluğu under-secretaryship n.
new york'ta tammany society organizasyonunda üst düzey yetkili sachem n.
new york'ta tammany society organizasyonunda üst düzey makam sachemdom [us] n.
new york'ta tammany society organizasyonunda üst düzey makam sachemship n.
(hindistan'da) ataması resmi gazetede yayınlanan üst düzey yetkili gazetted officer n.
Institutes
ileri düzey yayınlanmış eğitim advanced distributed learning n.
bilgi teknolojisi ile ilgili ileri düzey ar-ge yapan istihbarat topluluğu ajansı advanced research and development activity n.
Tourism
lüks/üst düzey konaklama pazarı/piyasası luxury hospitality market n.
tek düzey satış örgütlenmesi single-level sales organization n.
(otel) üst düzey five-star adj.
Technical
kabarcıklı düzey air level n.
akışkan düzey göstergesi liquid level indicator n.
alt düzey dil low level language n.
alt düzey low-level n.
alt düzey gösterim low level representation n.
ara düzey gösterimi intermediate level representation n.
boşaltım-düzey eğrisi rating curve n.
bozulmamış düzey undisturbed level n.
bir moleküllü düzey unimolecular level n.
birinci düzey adresi first-level address n.
çoklu düzey adresi multilevel address n.
daldırmalı düzey ölçeği dipstick n.
düzey ayarı level adjustment n.
düzey göstergesi dipstick n.
düzey göstergesi level indicator n.
düzey hatası irregularity n.
düzey göstergesi musluğu gauge cock n.
düzey göstergesi gage glass n.
düzey yataylık kontrolü level control n.
düzey ekseni kesme level crossing n.
düzey ölçü aygıtı level measuring set n.
düzey göstergesi gauge glass n.
düzey denetimi level control n.
düzey hatası göstergesi irregularity in a propeller shaft system n.
en alçak görülebilir düzey invert level n.
en üst düzey top level n.
en alt düzey rock bottom n.
gri düzey gray level n.
gözlenebilir etki oluşturmayan düzey no observable effect level n.
hidrostatik düzey hydrostatic level n.
ikinci düzey adresleme second-level addressing n.
ikinci düzey stereoloji second-order stereology n.
kabarcıklı düzey spirit level n.
kanal düzey düşmesi duct drop n.
ortalama düzey average level n.
piyezometrik düzey piezometric surface n.
piezometrik düzey piezometric level n.
sıvı düzey göstergesi liquid level indicator n.
sistem üst düzey sınıfı system superior class n.
sıfır düzey adres zero-level address n.
su düzey ölçeri water level gauge n.
su düzey göstergesi water level gauge n.
spektral düzey spectral level n.
su düzey göstergesi water level indicator n.
su düzey gözlemi water level observation n.
su düzey ölçeri water level gage n.
su düzey yazıcısı water level recorder n.
tek düzey kodu one-level code n.
tek düzey depolama yeri one-level storage n.
tek düzey adresi one-level address n.
tek düzey altyordamı one-level subroutine n.
ters düzey traverse level n.
üst düzey güvenlik high-end security n.
üst düzey sınıf superior class n.
üst düzey gösterim high level representation n.
üst düzey başvurusu superior reference n.
üst düzey kullanıcılar top users n.
yazıcı düzey ölçer water stage recorder n.
yüksek düzey ateşleme süresi high-level firing time n.
yüksek düzey high-level adj.
üst düzey sık kullanılan top-level favorite adj.
Computer
alt düzey dil low level language n.
alt düzey dil low-level language n.
alçak düzey low level n.
alt düzey sublevel n.
alt düzey child level n.
alt düzey gösterim low level representation n.
alt düzey işlev leaf function n.
alt düzey ras down-level ras n.
ara düzey gösterimi intermediate level representation n.
aynı düzey same level n.
bir düzey indirge demote one level n.
çoklu düzey adresi multilevel address n.
düzey web sitesi level web site n.
düzey ekseni kesme level crossing n.
düzey ekstresi level statement n.
düzey zarfı level envelope n.
düzey adı level name n.
düzey ayarı level adjustment n.
düzey fiyat teklifi level quote n.
düzey kataloğu level catalog n.
düzey iadesi level refund n.
düzey sırası rank n.
düzey faks kapak sayfası level fax cover n.
düzey faturası level invoice n.
düzey takvimi level calendar n.
düzey numarası level number n.
geçersiz düzey invalid level n.
genel düzey global level n.
iç içe düzey nested level n.
orta düzey güvenlik medium security n.
özel düzey custom level n.
seçilen düzey level selected n.
tamamlanan düzey completed level n.
tek düzey bellek single level storage n.
üst düzey gösterim high level representation n.
varsayılan düzey default level n.
üst düzey dil high-level language n.
üst düzey parent level n.
üst düzey dil high level language n.
üst düzey protokol high level protocol n.
yüksek düzey high level n.
sadece iş konulu internet sitelerinde kullanılan üst düzey alan adı jobs n.
ccit üst düzey programlama dili chill (ccitt high level language) n.
tümüyle nesneye-yönelik olan açık kaynaklı yüksek düzey bir programlama dili ruby n.
üst düzey bir programlama dili cobol n.
(yüksek düzey dildeki yazılmış programı) makine diline dönüştürüp çalıştırmak interpret v.
düzey duyarlı level sensitive adj.
üst düzey arayıcıların veri değerleri veya bunların temsilleri hakkında bilgisinin olmadığı (işlem) opaque adj.
bir düzey yukarı one level up expr.
bir düzey yukarı up one level expr.
düzey göster show level expr.
düzey çerçevele outline level expr.
düzey altına sınırla levels below expr.
düzey ata assign a level expr.
kanji düzey iki level two kanji expr.
kanji düzey bir level one kanji expr.
2 düzey 2nd level expr.
3 düzey 3rd level expr.
1 düzey paragraflara göre by 1st level paragraphs expr.
Informatics
alt düzey dil low-level language n.
alt düzey dil low level language n.
alt düzey low level n.
alt düzey gösterim low level representation n.
en üst düzey belirtim top-level specification n.
en üst düzey alan top-level domain n.
üst düzey veri bağı kontrolü high level data link control n.
üst düzey dil high-level language n.
üst düzey high level n.
üst düzey high order n.
üst düzey başvurusu superkey n.
yüksek düzey dili high level language n.
yüksek düzey high order n.
Telecom
en üst düzey alanı top-level domain n.
telekomünikasyon üst düzey çalışma grubu senior officials group for telecommunications n.
Construction
düzey belirtme çıtası grade strip n.
üst düzey penceresi clearstorey n.
üst düzey penceresi clearstory n.
üst düzey penceresi clerestory n.
üst düzey penceresi clerestorey n.
Lighting
erkesel düzey energy level n.
Automotive
şamandıra düzey göstergesi float indicator n.
Traffic
düzey ekseni kesme level crossing n.
Medical
herhangi bir yan etki izlenmeyen düzey no-observed adverse effects level n.
hiçbir olumsuz etkinin görülmediği düzey No observable adverse effect level (NOAEL) n.
herhangi bir etki izlenmeyen düzey no-observed effects level n.
herhangi bir etki izlenmeyen düzey no observed effects level n.
herhangi bir yan etki izlenmeyen düzey no observed adverse effects level n.
intraparankimal düzey intraparenchymal level n.
Psychology
geleneksel düzey conventional level n.
geleneksellik öncesi düzey preconventional level n.
geleneksellik sonrası düzey postconventional level n.
işlemsel düzey operant level n.
zihinsel düzey mental level n.
üst düzey koşullanma set n.
Food Engineering
en yüksek düzey maximum level n.
Biochemistry
katalitik düzey catalytic level n.
Marine Biology
tezgensel düzey catalytic level n.
üst düzey tüketiciler upper-level consumer n.
Social Sciences
toplumun üst düzey eğitim almış ve özgürlükçü düşünceleri benimsemiş kesimi liberal elite n.
Education
bir dersi temel düzey notu ile geçme durumu o level n.
bir dersi temel düzey notu ile geçme durumu ordinary level n.
(ingiliz okullarında) iki düzey arasındaki geçiş düzeyi remove [brit] n.
gelişmiş düzey advanced n.
İleri düzey öğrenci advanced student n.
orta düzey intermediate n.
üçüncü düzey tertiary level n.
üçüncü düzey eğitim tertiary education n.
(bazı üniversite ve liselerde) ileri düzey ders preceptorial n.
(cambridge üniversitesi'nde) üst düzey derece alarak mesleğini öğretip icra etme hakkı kazanmak incept v.
Linguistics
ara düzey interlevel n.
aşamalı düzey rank scale n.
birinci düzey ingilizce yeterlik belgesi first certificate in english n.
düzey indirgeme downgrading n.
düzey atlama level skipping n.
düzey düşme subject demotion n.
düzey çıkma object raising n.
düzey uyumu congruence of levels n.
düzey yükseltme upgrading n.
düzey kayması rank shift n.
düzey gerilemesi backward downgrading n.
en alt düzey edinç sınavı minimum competence testing n.
düzey kaydırması level shift n.
düzey bağımlı rank bound adj.
alt düzey latince ll (low latin) abrev.
History
ingiltere'de bir üst düzey hanedan subayı norroy n.
türk devletlerinde üst düzey yetkili atabeg n.
türk devletlerinde üst düzey yetkili atabek n.
sparta'nın beş üst düzey yargıcından her biri ephor n.
(eski roma'da) senatörün ve yüksek düzey yetkililerin giydikleri tuniklerin ön kısmında bulunan sosyal statü göstergesi geniş mor bir şerit laticlave n.
Religious
presbiteryen kilisesinin en alt düzey mahkemesi church session n.
(presbiteryen kilisesinde) cemaatin kilisedeki en alt düzey mahkemeye üye seçtiği kimse presbyter n.
(presbiteryen kilisesinde) cemaatin en alt düzey kilise mahkemesine üye seçilen kimse prester [obsolete] n.
Philosophy
(aristo felsefesinde) alt düzey potansiyelden daha üst düzeydeki gerçekliğe doğru değişim becoming n.
Environment
orta düzey radyoaktif atık intermediate-level waste n.
Military
müşterek komutanlıklar ve astlarına üst düzey bilimsel ve teknik istihbarat sağlayan savunma istihbarat ajansı technical operational intelligence n.
üst düzey subay ranking officer n.
üst düzey görevliler senior officials n.
üst düzey askeri diyalog toplantısı high level military dialogue meeting n.
Sport
ileri düzey bir yüzme hareketi tub n.
(gol veya teniste) üst düzey turnuva major n.
vasat düzeyde üstün olup üst düzey rakiplerini yenemeyen sporcu flat-track bully n.
Art
paris operası'ndaki en üst düzey dansçılara verilen unvan étoile n.
Music
müzisyene enstrümantal bir bestedeki solo kısmında üst düzey olan yeteneğini gösterme şansı tanıma concertato n.
Theatre
eğik düzey ramp n.
küçük düzey rostrum n.
Archaic
belirli bir düzey degree n.
Slang
orta düzey öğrenci c-student n.
en üst düzey end n.
alt düzey kadın tüccarı popcorn pimp n.
British Slang
üst düzey posh adj.
Modern Slang
üst düzey amerikan aileleri/vatandaşları american royalty n.