|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
belirgin bir fark |
a marked difference n.
|
|
2 |
General |
belirgin olma |
explicitness n.
|
|
3 |
General |
belirgin kanıt |
extreme manifestation n.
|
|
4 |
General |
tek belirgin benzerlik |
one obvious similarity n.
|
|
5 |
General |
belirgin bir amaca sahip olma |
sense of purpose n.
|
|
6 |
General |
belirgin alan |
apparent area n.
|
|
7 |
General |
en belirgin hak |
most distinct right n.
|
|
8 |
General |
belirgin emare |
mounting evidence n.
|
|
9 |
General |
bariz/belirgin hata |
obvious error n.
|
|
10 |
General |
çok belirgin ima |
broad hint n.
|
|
11 |
General |
belirgin yer veya nesne |
landmark n.
|
|
12 |
General |
belirgin yer |
landmark n.
|
|
13 |
General |
belirgin üstünlük |
decisive advantage n.
|
|
14 |
General |
belirgin düşüş |
significant decrease n.
|
|
15 |
General |
belirgin düşüş |
marked fall n.
|
|
16 |
General |
belirgin farklar |
significant differences n.
|
|
17 |
General |
kuyruğu belirgin şekilde renkli solucan |
tagtail n.
|
|
18 |
General |
belirgin şekilde kısa boylu olan kimse |
nanus n.
|
|
19 |
General |
belirgin olmayan şey |
nonobvious n.
|
|
20 |
General |
belirgin olma |
notoriousness [obsolete] n.
|
|
21 |
General |
belirgin veya mantıklı sebep olmaksızın her şeye itiraz etme davranışı |
negativism n.
|
|
22 |
General |
belirgin veya mantıklı sebep olmaksızın emir ve önerilere karşı çıkma eğilimi |
negativity n.
|
|
23 |
General |
belirgin eğilim |
twist n.
|
|
24 |
General |
bir nesnenin en önemli veya belirgin yüzü |
face n.
|
|
|
25 |
General |
saçın önündeki belirgin beyaz veya gri saç tutamı |
blaze n.
|
|
26 |
General |
belirgin özellik |
mark n.
|
|
27 |
General |
gezginlere bulundukları yeri bildirmeye yarayan belirgin nesne |
mark n.
|
|
28 |
General |
kasları belirgin fit kimse |
hardbody n.
|
|
29 |
General |
belirgin yer |
meith [scotland] n.
|
|
30 |
General |
karakter üzerine belirgin etkisi olan deneyim |
mill n.
|
|
31 |
General |
belirgin değişiklik |
break n.
|
|
32 |
General |
çiçeğin normal renginde meydana gelen belirgin değişim |
breaking n.
|
|
33 |
General |
alçak ve düz bir arazide belirgin olan tepeler |
mountain n.
|
|
34 |
General |
kabul edilmiş toplumsal davranış normlarından belirgin şekilde ayrılma |
deviation n.
|
|
35 |
General |
belirgin çıkıntı oluşturan kısım |
belly n.
|
|
36 |
General |
belirgin duygusal yoğunluk |
drive n.
|
|
37 |
General |
belirgin özellik |
savor [us] n.
|
|
38 |
General |
belirgin özellik |
savour [uk] n.
|
|
39 |
General |
belirgin dış hatlar |
silhouette n.
|
|
40 |
General |
belirgin bir değişimin ortaya çıkması |
becoming n.
|
|
41 |
General |
belirgin fiziksel özelliklere sahip madde |
supermaterial n.
|
|
42 |
General |
belirgin olarak farklı olmak |
secern v.
|
|
43 |
General |
belirgin kılmak |
imbody v.
|
|
44 |
General |
belirgin kılmak |
make visible v.
|
|
45 |
General |
belirgin kılmak |
make unveiled v.
|
|
46 |
General |
belirgin kılmak |
render something distinguishable v.
|
|
47 |
General |
belirgin özelliği olmak |
typify v.
|
|
48 |
General |
belirgin hale gelmek |
become apparent v.
|
|
49 |
General |
belirgin kılmak |
embody v.
|
|
50 |
General |
birine karşı belirgin bir üstünlüğü olmak |
have a decisive advantage over someone v.
|
|
51 |
General |
yeniden belirgin kılmak |
reembody v.
|
|
52 |
General |
yeniden belirgin kılmak |
re-embody v.
|
|
53 |
General |
belirgin bir izlenim edinmek |
mark v.
|
|
54 |
General |
özel muamele etmek için belirgin şekilde işaretlemek |
bracket v.
|
|
55 |
General |
daha belirgin hale getirmek için yanaklara ve kaşlara aydınlatıcı sürmek |
highlight v.
|
|
56 |
General |
kemikleri belirgin |
angular adj.
|
|
57 |
General |
profili çok belirgin olan |
prominent adj.
|
|
58 |
General |
çıplak gözle görülebilecek kadar belirgin |
macroscopical adj.
|
|
59 |
General |
tamamen açık (belirgin) |
crystal-clear adj.
|
|
60 |
General |
tamamen belirgin |
crystal-clear adj.
|
|
61 |
General |
ayak izleriyle belirgin |
beaten adj.
|
|
62 |
General |
tam belirgin renkli olmayan |
off-white adj.
|
|
63 |
General |
belirgin özellikleri olan |
characterful adj.
|
|
64 |
General |
belirgin olmayan |
ambiguous adj.
|
|
65 |
General |
orijinal halinden belirgin şekilde farklı |
changeling adj.
|
|
66 |
General |
metindeki büyük harflerden belirgin şekilde daha büyük olup altı aynı satırda hizalanan |
cockup adj.
|
|
67 |
General |
vücut hatları belirgin |
zaftig adj.
|
|
68 |
General |
vücut hatları belirgin |
zoftig adj.
|
|
69 |
General |
belirgin olmayan |
unconspicuous adj.
|
|
70 |
General |
belirgin olmayan |
undistinct adj.
|
|
71 |
General |
belirgin olmayan |
unobvious adj.
|
|
72 |
General |
(kuş tüyü) belirgin renkte enine şeritleri olan |
barred adj.
|
|
73 |
General |
belirgin bir kenarı olan |
knifelike adj.
|
|
74 |
General |
belirgin bir yüzey konveksine sahip (çekiç) |
bell-faced adj.
|
|
75 |
General |
belirgin şekilde kırmızı |
berouged adj.
|
|
76 |
General |
belirgin çeneli |
jowly adj.
|
|
77 |
General |
belirgin bir kenarı olan |
marginate adj.
|
|
78 |
General |
belirgin bir erkek bakış açısına sahip |
masculinist adj.
|
|
79 |
General |
belirgin göğüslü |
bosomy adj.
|
|
80 |
General |
bir araya getirilmiş belirgin bir forma veya kökene ait |
hyphenate adj.
|
|
81 |
General |
bir araya getirilmiş belirgin bir form veya kökenle ilgili |
hyphenate adj.
|
|
82 |
General |
belirgin bir hatla sınırlandırılmış |
limitate adj.
|
|
83 |
General |
kasları aşırı belirgin olan |
ripped adj.
|
|
84 |
General |
yağ oranı aşırı düşük olup kasları belirgin olan |
ripped adj.
|
|
85 |
General |
belirgin hissedilmeyen |
obtuse adj.
|
|
86 |
General |
gitarı anımsatacak yuvarlak hatları bulunup alt kısmı üst kısmından belirgin şekilde büyük olan |
guitar-shaped adj.
|
|
87 |
General |
fazla belirgin |
overclear adj.
|
|
88 |
General |
aşırı derecede belirgin |
overexplicit adj.
|
|
89 |
General |
belirgin olmayan |
insonorous adj.
|
|
90 |
General |
belirgin renkte şeritsi yapıları olan |
fasciate adj.
|
|
91 |
General |
belirgin hatları olan |
featurely adj.
|
|
92 |
General |
belirgin faaliyet göstermeyen |
feeble adj.
|
|
93 |
General |
belirgin etki yaratmayan |
feeble adj.
|
|
94 |
General |
ana hatları belirgin olan |
plucky adj.
|
|
95 |
General |
detayları belirgin olan |
plucky adj.
|
|
96 |
General |
şekli belirgin olan |
shapely adj.
|
|
97 |
General |
belirgin değişim içeren |
sharp adj.
|
|
98 |
General |
eğimde belirgin artış içeren |
sharp adj.
|
|
99 |
General |
yüz hatları belirgin olan |
sharp-faced adj.
|
|
100 |
General |
yüz hatları belirgin olan |
sharp-featured adj.
|
|
101 |
General |
belirgin bir burnu olan |
snouty adj.
|
|
102 |
General |
çok belirgin |
supereminent adj.
|
|
103 |
General |
çok belirgin |
superevident adj.
|
|
104 |
General |
belirgin biçimde |
distinctly adv.
|
|
105 |
General |
belirgin ölçüde |
noticeably adv.
|
|
106 |
General |
belirgin bir şekilde |
prominently adv.
|
|
107 |
General |
daha belirgin bir biçimde |
more specifically adv.
|
|
108 |
General |
daha belirgin olarak |
more specifically adv.
|
|
109 |
General |
belirgin şekilde |
signally adv.
|
|
110 |
General |
belirgin bir şekilde |
distinctively adv.
|
|
111 |
General |
belirgin bir şekilde |
astare adv.
|
|
112 |
General |
belirgin olmadan |
unspecifically adv.
|
|
113 |
General |
belirgin bir şekilde |
vividly adv.
|
|
114 |
General |
belirgin şekilde |
big adv.
|
|
115 |
General |
belirgin bir şekilde |
publically adv.
|
|
116 |
General |
belirgin bir şekilde |
sizeably adv.
|
|
117 |
General |
belirgin anlamına gelen ön ek |
phen- pref.
|
|
118 |
General |
belirgin anlamına gelen ön ek |
phaen- pref.
|
|
119 |
General |
belirgin anlamına gelen ön ek |
phaeno- pref.
|
|
120 |
General |
belirgin anlamına gelen ön ek |
pheno- pref.
|
|
Phrasals |
|
121 |
Phrasals |
belirgin kılmak |
throw up v.
|
|
122 |
Phrasals |
belirgin olmak |
stick out v.
|
|
123 |
Phrasals |
belirgin kılmak |
set off v.
|
|
124 |
Phrasals |
özelliği göze batar/belirgin olmak/taşımak |
ooze with something v.
|
|
125 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için daha belirgin bir hal almak |
grow upon (someone or something) v.
|
|
126 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için daha belirgin bir hal almak |
grow on (someone or something) v.
|
|
127 |
Phrasals |
(biri) için daha belirgin bir hal almak |
grow upon (one) v.
|
|
128 |
Phrasals |
(biri) için daha belirgin bir hal almak |
grow on (one) v.
|
|
129 |
Phrasals |
daha belirgin bir hal almak |
grow on v.
|
|
130 |
Phrasals |
daha belirgin bir hal almak |
grow upon v.
|
|
131 |
Phrasals |
(birinin) en güçlü/belirgin özelliği olmak |
run through (one) v.
|
|
132 |
Phrasals |
önünde belirgin/görünür olmak |
stick out against v.
|
|
133 |
Phrasals |
belirgin hale getirmek |
set out [obsolete] v.
|
|
Phrases |
|
134 |
Phrases |
kesin/belirgin/inkar edilemez bir şekilde |
by all odds [us] adv.
|
|
135 |
Phrases |
belirgin bir farkla |
by all odds [us] adv.
|
|
136 |
Phrases |
belirgin bir fark yok |
no significant difference expr.
|
|
Colloquial |
|
137 |
Colloquial |
belirgin işaret/ipucu |
a telling sign n.
|
|
138 |
Colloquial |
kasları belirgin |
buffed adj.
|
|
139 |
Colloquial |
kasları belirgin |
buff adj.
|
|
140 |
Colloquial |
hatları belirgin karın kasları sahip |
cut up adj.
|
|
141 |
Colloquial |
belirgin kas yapısına sahip |
cut adj.
|
|
142 |
Colloquial |
bariz/belirgin şekilde |
high-key adj.
|
|
Idioms |
|
143 |
Idioms |
iki rakip grup arasındaki belirgin fark |
clear blue water n.
|
|
144 |
Idioms |
belirgin bir fark |
clear blue water [uk] n.
|
|
145 |
Idioms |
uzun süre önce olan olaylar hakkındaki belirgin/net hafıza |
long memory n.
|
|
146 |
Idioms |
yüzde bulunan küçük, belirgin ve karakteristik ben |
beauty mark n.
|
|
147 |
Idioms |
belirgin çizgi/ayrım |
bright line n.
|
|
148 |
Idioms |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
rum blossom [dated] n.
|
|
149 |
Idioms |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help but notice (that) (something) v.
|
|
150 |
Idioms |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help noticing (that) (something) v.
|
|
151 |
Idioms |
açık ve belirgin olmak |
come into focus v.
|
|
152 |
Idioms |
bir şeyin önünde belirgin/görünür olmak |
stick out against something v.
|
|
153 |
Idioms |
bariz/belirgin olmak |
stick out like a sore thumb v.
|
|
154 |
Idioms |
fazlasıyla belirtmek/belirgin kılmak |
speak volumes v.
|
|
155 |
Idioms |
belirgin hale gelmek |
drop into place v.
|
|
156 |
Idioms |
belirgin hale gelmek |
fall into place v.
|
|
157 |
Idioms |
belirgin şekilde kalmak |
lie heavy v.
|
|
158 |
Idioms |
dış görünüşünde/tarzında belirgin değişiklikler yapmak |
get a makeover v.
|
|
159 |
Idioms |
'-i dikkat çekecek/belirgin şekilde yapmak |
make a great show of v.
|
|
160 |
Idioms |
(bir şeyi) dikkat çekecek/belirgin şekilde yapmak |
make a great show of (doing something) v.
|
|
161 |
Idioms |
belirgin ifade kullanmak |
dot the i v.
|
|
162 |
Idioms |
belirgin biçimde eşcinsel |
gay as pink ink expr.
|
|
163 |
Idioms |
belirgin biçimde eşcinsel |
as gay as pink ink expr.
|
|
164 |
Idioms |
belirgin (ses) |
as clear as a bell expr.
|
|
165 |
Idioms |
son derece belirgin |
brief and to the point expr.
|
|
166 |
Idioms |
(bir şey) çok belirgin |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
167 |
Idioms |
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar belirgin |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
168 |
Idioms |
belirgin (aksan, diksiyon) |
you could cut it with a knife expr.
|
|
Speaking |
|
169 |
Speaking |
belirgin bir kural yok |
no hard and fast rules expr.
|
|
Trade/Economic |
|
170 |
Trade/Economic |
belirgin hasar |
apparent damage n.
|
|
171 |
Trade/Economic |
belirli amaç doğrultusunda bazı belirgin soruların cevaplarını aramak amacıyla yapılan mülakat |
objective interview n.
|
|
172 |
Trade/Economic |
belirgin unvan |
apparent title n.
|
|
173 |
Trade/Economic |
belirgin tehlike |
apparent danger n.
|
|
174 |
Trade/Economic |
görünen/belirgin çevresel maliyetler |
upfront environmental costs n.
|
|
175 |
Trade/Economic |
türk lirasında belirgin değer kaybı |
significant depreciation in turkish lira n.
|
|
176 |
Trade/Economic |
(borsa fiyatlarında) belirgin ani düşüş |
sell-off n.
|
|
177 |
Trade/Economic |
(borsa fiyatlarında) belirgin ani düşüş |
selling-off n.
|
|
Law |
|
178 |
Law |
belirgin suçlar |
specific offenses n.
|
|
179 |
Law |
belirgin kötü niyet |
express malice n.
|
|
180 |
Law |
belirgin kusur |
patent defect n.
|
|
181 |
Law |
belirgin noksanlık |
apparent defect n.
|
|
182 |
Law |
belirgin irtifak hakkı |
apparent easement n.
|
|
183 |
Law |
belirgin belirsizlik |
patent ambiguity n.
|
|
184 |
Law |
belirgin hata |
apparent error n.
|
|
185 |
Law |
belirgin kusur |
apparent defect n.
|
|
186 |
Law |
belirgin irtifak hakkı |
conspicuous easement n.
|
|
Politics |
|
187 |
Politics |
belirgin gereksinim |
flagrant necessity n.
|
|
188 |
Politics |
bir devletin diğerleri üzerinde belirgin bir üstünlük kurması |
hegemony n.
|
|
Media |
|
189 |
Media |
canlı yayında belirgin performans hatası |
beard n.
|
|
Technical |
|
190 |
Technical |
belirgin veri |
characteristic data n.
|
|
191 |
Technical |
belirgin çil döküm |
definite chill casting n.
|
|
192 |
Technical |
belirgin sıcaklık |
characteristic temperature n.
|
|
193 |
Technical |
belirgin çizgiler |
characteristic lines n.
|
|
194 |
Technical |
belirgin çarpan |
characteristic parameter n.
|
|
195 |
Technical |
belirgin ısı akışı |
specific heat flow n.
|
|
196 |
Technical |
belirgin oran |
characteristic ratio n.
|
|
197 |
Technical |
belirgin x-ışınları |
characteristic x-rays n.
|
|
198 |
Technical |
belirgin çil derinliği |
definite chill depth n.
|
|
199 |
Technical |
belirgin ışınım |
characteristic radiation n.
|
|
200 |
Technical |
belirgin vektör |
characteristic vector n.
|
|
201 |
Technical |
belirgin basınç |
characteristic pressure n.
|
|
202 |
Technical |
belirgin kök |
characteristic root n.
|
|
203 |
Technical |
belirgin yokluk |
characteristic absence n.
|
|
204 |
Technical |
belirgin görünge |
characteristic spectrum n.
|
|
205 |
Technical |
belirgin doruklar |
characteristic peaks n.
|
|
206 |
Technical |
belirgin eğri |
characteristic curve n.
|
|
207 |
Technical |
debye belirgin sıklığı |
debye characteristic frequency n.
|
|
208 |
Technical |
debye belirgin sıcaklığı |
debye characteristic temperature n.
|
|
209 |
Technical |
fermi belirgin erk düzeyi |
fermi characteristic energy level n.
|
|
210 |
Technical |
göreceli belirgin ad |
relative distinguished name n.
|
|
211 |
Technical |
x-ışınları belirgin görüngeleri |
x-ray characteristic spectra n.
|
|
212 |
Technical |
dokuma deseninde çözgünün argaç veya dolgu üzerinden geçtiği belirgin yer |
riser n.
|
|
Computer |
|
213 |
Computer |
en belirgin ayrıntı |
finest detail n.
|
|
Telecom |
|
214 |
Telecom |
belirgin olmayan veri hızı |
unspecified bit rate n.
|
|
Mechanic |
|
215 |
Mechanic |
belirgin vida başı olan |
posidrive adj.
|
|
216 |
Mechanic |
belirgin vida başı olan |
pozidrive adj.
|
|
Lighting |
|
217 |
Lighting |
belirgin ışık |
pharos n.
|
|
Marine |
|
218 |
Marine |
belirgin dalga periyodu |
significant wave period n.
|
|
219 |
Marine |
belirgin dalga |
significant wave n.
|
|
220 |
Marine |
belirgin dalga yöntemi |
significant wave method n.
|
|
221 |
Marine |
belirgin dalga yüksekliği |
significant wave height n.
|
|
222 |
Marine |
gemi gövdesinin kabuğunun şeklindeki değişimle meydana gelen belirgin çıkıntı |
knuckle n.
|
|
223 |
Marine |
gemi gövdesine çizilen belirgin dar şerit |
ribbon n.
|
|
Mining |
|
224 |
Mining |
damar veya yatak üzerinde belirgin incelme |
twitch n.
|
|
225 |
Mining |
damar veya yatak üzerinde belirgin incelme |
pinch n.
|
|
226 |
Mining |
sadece tek bir yönde belirgin bir dilinimi bulunan (maden) |
monotomous [obsolete] adj.
|
|
Medical |
|
227 |
Medical |
ayağın dorsifleksiyonu ile belirgin şekil bozukluğu |
talipes calcaneus n.
|
|
228 |
Medical |
ayak sırtının ayak tabanına doğru bükülmesi ile belirgin şekil bozukluğu |
talipes equinus n.
|
|
229 |
Medical |
elin anormal şekilde fleksiyonu ve radyal tarafa bükülmesiyle belirgin doğuştan şekil bozukluğu |
talipomanus n.
|
|
230 |
Medical |
ağrıda belirgin azalma |
marked relief of pain n.
|
|
231 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
infantile seborrhoeic dermatitis n.
|
|
232 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
milk crust n.
|
|
233 |
Medical |
belirgin rahatsızlık |
noticeable discomfort n.
|
|
234 |
Medical |
belirgin olmayan sıvı kaybı |
insensible fluid loss n.
|
|
235 |
Medical |
belirgin biçimde düşük yerleşimli kulaklar |
apparently low-set ears n.
|
|
236 |
Medical |
belirgin rahatsızlık |
apparent discomfort n.
|
|
237 |
Medical |
belirgin ateromlu vasküler alan |
vascular area with discrete atheroma n.
|
|
238 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
cradle cap n.
|
|
239 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
crusta lactea n.
|
|
240 |
Medical |
belirgin olmayan su kaybı |
insensible water loss n.
|
|
241 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
neonatal seborrhoeic dermatitis n.
|
|
242 |
Medical |
bebeklerde görülen saçlı derideki yağ bezlerinin aşırı ifrazına bağlı kabuklarla belirgin durum |
honeycomb disease n.
|
|
243 |
Medical |
belirgin insülin direnci |
significant insulin resistance n.
|
|
244 |
Medical |
derin uyku ile belirgin semptomlar |
soporific symptoms n.
|
|
245 |
Medical |
genelde golf oyuncularında görülen humerusun içyan epikondil periostu ve ön kol fleksör kaslarının iltihabı ile belirgin ağrılı durum |
medial epicondylitis n.
|
|
246 |
Medical |
genelde golf oyuncularında görülen humerusun içyan epikondil periostu ve ön kol fleksör kaslarının iltihabı ile belirgin ağrılı durum |
golfer’s elbow n.
|
|
247 |
Medical |
ortalama retinal kalınlığında belirgin azalma |
a significant reduction in median retinal thickness n.
|
|
248 |
Medical |
ortalama retinal kalınlıkta belirgin azalma |
a significant reduction in median retinal thickness n.
|
|
249 |
Medical |
otozomal resesif geçişli, az rastlanan, belirgin büyüme geriliği ve mental gerilik, mikrosefali, atipik yüz görünümü ile karakterize bir hastalık |
seckel sendromu n.
|
|
250 |
Medical |
otozomal resesif geçişli, az rastlanan, belirgin büyüme geriliği ve mental gerilik, mikrosefali, atipik yüz görünümü ile karakterize bir hastalık |
microcephalic primordial dwarfism n.
|
|
251 |
Medical |
otonom sinir sisteminin düzensiz çalışması ile belirgin kalıtsal hastalık |
dysautonomia n.
|
|
252 |
Medical |
püstüller oluşması ile belirgin |
pustulous n.
|
|
253 |
Medical |
skolyoz'la belirgin |
scoliotic n.
|
|
254 |
Medical |
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı |
mastoidal n.
|
|
255 |
Medical |
belirgin ya da gizli seyredip şifa bulmuş enfeksiyonun bıraktığı bağışıklık |
premunition n.
|
|
256 |
Medical |
tıbbi muayenede belirgin semptom |
presentation n.
|
|
257 |
Medical |
az belirgin |
subclinical adj.
|
|
258 |
Medical |
derin uyku ile belirgin |
soporose adj.
|
|
259 |
Medical |
hordoz ile belirgin |
lordotic adj.
|
|
260 |
Medical |
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı ile ilişkili |
mastoidal adj.
|
|
261 |
Medical |
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı ile ilişkili |
mastoideal adj.
|
|
262 |
Medical |
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı ile ilişkili |
mastoidean adj.
|
|
263 |
Medical |
belirgin olmayan |
masked adj.
|
|
Anatomy |
|
264 |
Anatomy |
organ veya yapının en belirgin kısımları |
capita n.
|
|
265 |
Anatomy |
yapının en belirgin çıkıntılı kısmı |
caput n.
|
|
266 |
Anatomy |
dış kulağın dış kenarının hemen içindeki belirgin kavisi olan kıkırdak kıvrımı |
anthelix n.
|
|
267 |
Anatomy |
dış kulağın dış kenarının hemen içindeki belirgin kavisi olan kıkırdak kıvrımı |
antihelix n.
|
|
268 |
Anatomy |
parmağın bükülmesiyle belirgin hale gelen yuvarlak çıkıntılı kısım |
knuckle n.
|
|
269 |
Anatomy |
beynin sağ ve sol hemisferinde ön lob ve paryetal lobu aşağıda bulunan temporal lobdan ayıran, korteksteki en derin ve belirgin fissür |
lateral cerebral sulcus n.
|
|
270 |
Anatomy |
beynin sağ ve sol hemisferinde ön lob ve paryetal lobu aşağıda bulunan temporal lobdan ayıran, korteksteki en derin ve belirgin fissür |
fissure of sylvius n.
|
|
271 |
Anatomy |
beynin sağ ve sol hemisferinde ön lob ve paryetal lobu aşağıda bulunan temporal lobdan ayıran, korteksteki en derin ve belirgin fissür |
sulcus lateralis cerebri n.
|
|
272 |
Anatomy |
beynin sağ ve sol hemisferinde ön lob ve paryetal lobu aşağıda bulunan temporal lobdan ayıran, korteksteki en derin ve belirgin fissür |
sylvian fissure n.
|
|
273 |
Anatomy |
beynin sağ ve sol hemisferinde ön lob ve paryetal lobu aşağıda bulunan temporal lobdan ayıran, korteksteki en derin ve belirgin fissür |
lateral sulcus n.
|
|
274 |
Anatomy |
kulağın arkasındaki temporal kemikte yer alan ve çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi belirgin olmayan çıkıntı ile ilişkili |
mastoid adj.
|
|
Psychology |
|
275 |
Psychology |
nesneleri algılamada belirgin yetersizlik |
negative hallucination n.
|
|
276 |
Psychology |
düşünme ve davranışlarda belirgin yavaşlama |
hypokinesis n.
|
|
277 |
Psychology |
yeni uydurulmuş kelimeleri sık kullanma ile belirgin konuşma |
neolalia n.
|
|
Pathology |
|
278 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
toper's nose n.
|
|
279 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
rum-blossom n.
|
|
280 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
rum nose n.
|
|
281 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
rhinophyma n.
|
|
282 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
potato nose n.
|
|
283 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
hypertrophic rosacea n.
|
|
284 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
hammer nose n.
|
|
285 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
copper nose n.
|
|
286 |
Pathology |
burun foliküllerin genişlemesi sonucu burnun kızarması ve cildin belirgin şekilde genişlemesi |
brandy nose n.
|
|
287 |
Pathology |
belirgin semptomları olmayıp hafif durumlarda ortaya çıkan hastalık |
insidious disease n.
|
|
288 |
Pathology |
belirgin (hastalık) |
outspoken adj.
|
|
Optics |
|
289 |
Optics |
gözlemci pozisyonu kaynaklı gözlenen objenin belirgin kayması |
parallax n.
|
|
290 |
Optics |
yüzey gözlemi nedeniyle gök cisminde meydana gelen belirgin açısal kayma |
parallax n.
|
|
291 |
Optics |
optik alette göz pozisyonunun değişmesi ile oluşan belirgin kayma |
parallax of the cross wires n.
|
|
Veterinary |
|
292 |
Veterinary |
afrika'da görülen, kafada belirgin lezyonlara sebep olan bir at hastalığı |
thickhead n.
|
|
Gastronomy |
|
293 |
Gastronomy |
bazı şaraplardaki belirgin tat |
breed n.
|
|
294 |
Gastronomy |
(tat) belirgin |
bold adj.
|
|
Statistics |
|
295 |
Statistics |
belirgin dönem |
typical period n.
|
|
296 |
Statistics |
belirgin özellik |
typical characteristic n.
|
|
297 |
Statistics |
belirgin yıl |
typical year n.
|
|
Physics |
|
298 |
Physics |
einstein belirgin sıklığı |
einstein characteristic frequency n.
|
|
299 |
Physics |
einstein belirgin sıcaklığı |
einstein characteristic temperature n.
|
|
300 |
Physics |
katot ışınlı tüpün izinde bulunan, rastgele girişim sebebiyle oluşmuş birbirine yakın yer alan belirgin süreksizlikler |
grass n.
|
|
Biology |
|
301 |
Biology |
coğrafi bir eksen boyunca ve genellikle belirgin ekolojik açıklama olmadan birbiriyle ilgili bir grup organizmada meydana gelen morfolojik veya fizyolojik değişim |
topocline n.
|
|
302 |
Biology |
komşu hücrelerden belirgin şekilde farklı olan bitki hücresi |
trichoblast n.
|
|
303 |
Biology |
komşu hücrelerden belirgin şekilde farklı olan bitki hücresi |
idioblast n.
|
|
304 |
Biology |
belirgin bir çekirdeği olmayan hücreli organizma |
prokaryote n.
|
|
305 |
Biology |
belirgin örümcek ağı benzeri yapıları olan büyük bir mantar cinsi |
cortinaria n.
|
|
306 |
Biology |
agaricales takımından olup belirgin örümcek ağı benzeri yapıları olan büyük bir mantar cinsi |
cortinarius n.
|
|
307 |
Biology |
agaricales takımından olup belirgin örümcek ağı benzeri yapıları olan büyük bir mantar cinsi |
genus cortinarius n.
|
|
308 |
Biology |
belirgin hayati faaliyetlerin geçici olarak durması |
parabiosis n.
|
|
309 |
Biology |
türün belirgin kategorilere ayrılamayan değişkeleri |
continuous variations n.
|
|
310 |
Biology |
(vücut yapılarında) belirgin renk farkı gösteren şeritsi bölge |
fascia n.
|
|
311 |
Biology |
bakteri kültüründe (virüs kaynaklı hasar gösteren) belirgin alan |
plaque n.
|
|
312 |
Biology |
coğrafi bir eksen boyunca ve genellikle belirgin ekolojik açıklama olmadan birbiriyle ilgili bir grup organizmada meydana gelen morfolojik veya fizyolojik değişimle ilgili |
topoclinal adj.
|
|
313 |
Biology |
belirgin bir kenarı olan |
marginated adj.
|
|
314 |
Biology |
yuvarlak veya oval hatları ve belirgin bir ağız kısmı bulunup şekli yassı olan |
scutellate adj.
|
|
Marine Biology |
|
315 |
Marine Biology |
çift kabuklular dışında tüm türleri kapsayan, kafa kısmı belirgin şekilde gelişmiş yumuşakça şubesi |
cephalata n.
|
|
316 |
Marine Biology |
çift kabuklular dışında tüm türleri kapsayan, kafa kısmı belirgin şekilde gelişmiş yumuşakça şubesi |
cephalophora n.
|
|
317 |
Marine Biology |
avustralya'da yaşayan, kırmızı renkli ve belirgin gözleri olan, yenebilir bir deniz balığı |
nannygai (centroberyx affinis) n.
|
|
318 |
Marine Biology |
avustralya'da yaşayan, kırmızı renkli ve belirgin gözleri olan, yenebilir bir deniz balığı |
red fish n.
|
|
319 |
Marine Biology |
amerika'ya özgü iri, belirgin gözleri olan büyük ve güçlü bir tatlı su av balığı |
white-eye (stizostedion vitreum) n.
|
|
Astronomy |
|
320 |
Astronomy |
en belirgin kuzey takımyıldızlarından biri |
ursa n.
|
|
Zoology |
|
321 |
Zoology |
belirgin bir ekseni olmayan organizmalardan oluşan bir sınıflandırma |
anaxonia n.
|
|
322 |
Zoology |
göz çukurları birbirine bağlı olup belirgin kemikli çıkıntılarla çevrelenen bir güney amerika timsahı |
yakare (jacare sclerops) n.
|
|
323 |
Zoology |
kuşların gözünün altında bulunan belirgin bir renk şeridi |
moustache n.
|
|
324 |
Zoology |
kedinin boğazı veya göğsündeki belirgin renkteki bölge |
locket n.
|
|
325 |
Zoology |
çift kabuklular dışındaki tüm türleri kapsayan kafa kısmı belirgin şekilde gelişmiş olan bir yumuşakça şubesi |
odontophora n.
|
|
326 |
Zoology |
çift kabuklular dışındaki tüm türleri kapsayan kafa kısmı belirgin şekilde gelişmiş olan yumuşakça familyasından olan bir hayvan |
odontophoran n.
|
|
327 |
Zoology |
belirli bölgelerindeki tüyleri belirgin koyu renk olan kedi |
colorpoint n.
|
|
328 |
Zoology |
belirli bölgelerindeki tüyleri belirgin koyu renk olan kedi |
colorpoint cat n.
|
|
329 |
Zoology |
belirli bölgelerindeki tüyleri belirgin koyu renk olan kedi |
colourpoint cat n.
|
|
330 |
Zoology |
belirli bölgelerindeki tüyleri belirgin koyu renk olan kedi |
himalayan cat n.
|
|
331 |
Zoology |
gövdede koruyucu görev yapan belirgin renkli alan |
shield n.
|
|
332 |
Zoology |
çift kabuklular dışındaki tüm türleri kapsayan kafa kısmı belirgin şekilde gelişmiş olan bir yumuşakça familyasına ait |
odontophoran adj.
|
|
333 |
Zoology |
çift kabuklular dışındaki tüm türleri kapsayan kafa kısmı belirgin şekilde gelişmiş olan bir yumuşakça familyası ile ilgili |
odontophoran adj.
|
|
Botanic |
|
334 |
Botanic |
belirgin bazal lobları ve sapsız yaprakları olan tüysüz tek yıllık bir bitki |
treacle mustard (conringia orientalis) n.
|
|
335 |
Botanic |
belirgin bazal lobları ve sapsız yaprakları olan tüysüz tek yıllık bir bitki |
hare's-ear n.
|
|
336 |
Botanic |
belirgin bazal lobları ve sapsız yaprakları olan tüysüz tek yıllık bir bitki |
hare's–ear mustard n.
|
|
337 |
Botanic |
fincan şeklinde belirgin bir tabana olan son derece zehirli beyaz renkli bir mantar |
destroying angel (amanita phalloides) n.
|
|
338 |
Botanic |
fincan şeklinde belirgin bir tabana olan son derece zehirli beyaz renkli bir mantar |
death cup n.
|
|
339 |
Botanic |
fincan şeklinde belirgin bir tabana olan son derece zehirli beyaz renkli bir mantar |
death cap n.
|
|
340 |
Botanic |
fincan şeklinde belirgin bir tabana olan son derece zehirli beyaz renkli bir mantar |
death angel n.
|
|
341 |
Botanic |
fincan şeklinde belirgin tabanı olan son derece zehirli beyaz bir mantar |
destroying angel (amanita verna) n.
|
|
342 |
Botanic |
fincan şeklinde belirgin tabanı olan son derece zehirli beyaz bir mantar |
fool's mushroom n.
|
|
343 |
Botanic |
abd'nin pasifik kıyılarına özgü, kozalaklarının her bir kabuğunda belirgin bir yumru bulunan üç iğneli orta büyüklükte bir çam ağacı |
knobcone pine (pinus attenuata) n.
|
|
344 |
Botanic |
pembe sporlara ve belirgin zarımsı örtüye sahip bir mantar cinsi |
volvaria n.
|
|
345 |
Botanic |
pembe sporlara ve belirgin zarımsı örtüye sahip bir mantar cinsi |
genus volvaria n.
|
|
346 |
Botanic |
eklemli sapları, belirgin kulakçıkları ve küçük çiçekleri olan yaygın bir ot |
mat grass n.
|
|
347 |
Botanic |
eklemli sapları, belirgin kulakçıkları ve küçük çiçekleri olan yaygın bir ot |
knotgrass n.
|
|
348 |
Botanic |
eklemli sapları, belirgin kulakçıkları ve küçük çiçekleri olan yaygın bir ot |
polygonum aviculare n.
|
|
349 |
Botanic |
sapla birleştiği yerde belirgin bir yumrusu olan koyu turuncu meyveler veren bir tangelo ağacı çeşidi |
minneola n.
|
|
350 |
Botanic |
sapla birleştiği yerde belirgin bir yumrusu olan koyu turuncu meyveler veren bir tangelo ağacı çeşidi |
honeybell n.
|
|
351 |
Botanic |
çiçeğin normal renginde meydana gelen belirgin değişim |
break n.
|
|
352 |
Botanic |
baklagiller familyasından olup yaprakları belirgin ve spontane hareket eden bir bitki |
moving plant (desmodium gyrans) n.
|
|
353 |
Botanic |
eklemli sapları, belirgin kulakçıkları ve küçük çiçekleri olan yaygın bir ot |
goose grass n.
|
|
354 |
Botanic |
büyük ve belirgin başçıklı amerikan sahil çimi |
spike-grass n.
|
|
355 |
Botanic |
kenarları belirgin şekilde dalgalı olan |
ruffled adj.
|
|
Literature |
|
356 |
Literature |
bir kişiyi veya olayı belirgin biçimde işleyen kısa edebi eser |
cameo n.
|
|
Linguistics |
|
357 |
Linguistics |
(ses bilgisinde) telaffuzun tümünde veya bir kısmında görülen ve anlama katkıda bulunan perde, vurgu ve tondaki belirgin değişim |
contour n.
|
|
358 |
Linguistics |
hecedeki başka bir ünlüden daha az belirgin olan (ünlü harf) |
nonsyllabic adj.
|
|
359 |
Linguistics |
belirgin şekilde yerel |
broad adj.
|
|
Archaeology |
|
360 |
Archaeology |
tarih öncesi bir kültür geleneğinin belirgin bir aşaması |
facies n.
|
|
361 |
Archaeology |
arazide iki belirgin lokasyonu birbirine bağlayan ve tarih öncesinden kaldığı düşünülen hat |
ley n.
|
|
Religious |
|
362 |
Religious |
tarihi belirgin dönemlere bölüp her bir dönem için tanrı ve insanlar arasında farklı bir ilişki bulunduğunu öne süren bir protestanlık öğretisi |
dispensationalism n.
|
|
363 |
Religious |
belirgin bir iyi ile kötünün olduğu bir dünya görüşüne dair |
manichaean adj.
|
|
Philosophy |
|
364 |
Philosophy |
belirgin olma |
outness n.
|
|
Geography |
|
365 |
Geography |
kıyıda belirgin çıkıntı |
hump n.
|
|
366 |
Geography |
arazide iki belirgin lokasyonu birbirine bağlayan ve tarihöncesinden kalma bir yol olduğu düşünülen hat |
ley line n.
|
|
Geology |
|
367 |
Geology |
belirgin şekilde şistli bir yapıya sahip olmayan kristalli kompakt kayaç |
massive rock n.
|
|
368 |
Geology |
(fay, derin vadi) topografyadaki belirgin değişiklik |
break n.
|
|
369 |
Geology |
kömür madeni tabanında belirgin yükselti |
hog's-back n.
|
|
370 |
Geology |
tek, belirgin ve çapraz bir çatlağa sahip olan |
diatomous adj.
|
|
371 |
Geology |
tek, belirgin ve çapraz bir yarığa sahip olan |
diatomous adj.
|
|
Hunting |
|
372 |
Hunting |
hedef üzerinde belirgin isabet grupları oluşturmak |
group v.
|
|
Sport |
|
373 |
Sport |
belirgin bir bilek hareketiyle yapılan (vuruş tekniği) |
wristy adj.
|
|
Art |
|
374 |
Art |
tasvir ettiği sahneleri belirgin bir kesintiye uğramadan birbirini takip eden (heykel) |
continuous adj.
|
|
Music |
|
375 |
Music |
(dansta) belirgin adım grubu |
figure n.
|
|
376 |
Music |
belirgin şekilde çalınan |
staccato adj.
|
|
Mythology |
|
377 |
Mythology |
elde yaşam çizgisinin bulunduğu bölgede belirgin çıkıntısı olan kimse |
lunarian n.
|
|
Printery |
|
378 |
Printery |
metindeki büyük harflerden belirgin şekilde daha büyük olan ancak altı aynı satırda hizalanan harf veya karakter |
cockup n.
|
|
379 |
Printery |
göze çarpması için aralara belirgin yazı tipiyle yazılmış satırlar serpiştirilen |
displayed adj.
|
|
Archaic |
|
380 |
Archaic |
belirgin yer |
mere n.
|
|
381 |
Archaic |
yeniden belirgin kılmak |
reimbody v.
|
|
382 |
Archaic |
belirgin özelliği olmak |
impersonate v.
|
|
383 |
Archaic |
belirgin biçimde |
fairly adv.
|
|
Ornithology |
|
384 |
Ornithology |
göz çevresi ve göğsünde belirgin kahverengi leke bulunan, kaz benzeri bir afrika kuşu |
nile goose (alopochen aegyptiaca) n.
|
|
385 |
Ornithology |
boynunda belirgin renkte şerit bulunan (kuş) |
ring-necked adj.
|
|
386 |
Ornithology |
boynundaki tüyleri belirgin ve farklı renkte olan |
scapulated adj.
|
|
Reptiles |
|
387 |
Reptiles |
göz çukurları birbirine bağlı olup belirgin kemikli çıkıntılarla çevrelenen bir Güney Amerika timsahı |
yacare (caiman crocodilus) n.
|
|
388 |
Reptiles |
göz çukurları birbirine bağlı olup belirgin kemikli çıkıntılarla çevrelenen bir Güney Amerika timsahı |
jacare sclerops n.
|
|
389 |
Reptiles |
göz çukurları birbirine bağlı olup belirgin kemikli çıkıntılarla çevrelenen bir Güney Amerika timsahı |
spectacled alligator n.
|
|
390 |
Reptiles |
göz çukurları birbirine bağlı olup belirgin kemikli çıkıntılarla çevrelenen bir Güney Amerika timsahı |
spectacled cayman n.
|
|
391 |
Reptiles |
boynunda belirgin renkte şerit bulunan (yılan) |
ring-necked adj.
|
|
Entomology |
|
392 |
Entomology |
notodonta cinsi olup tırtılının sırtında belirgin boynuz olan bir güve |
unicorn moth (coelodasys unicornis) n.
|
|
393 |
Entomology |
notodonta cinsi olup tırtılının sırtında belirgin boynuz olan bir güve |
unicorn prominent n.
|
|
394 |
Entomology |
(metamorfoz geçiren böcekler) gelişim sırasında belirgin değişikliğe uğrayan |
polyeidic adj.
|
|
Slang |
|
395 |
Slang |
belirgin meme ucu |
bean n.
|
|
396 |
Slang |
hatları belirgin kaslar |
cuts n.
|
|
397 |
Slang |
hatları belirgin karın kasları |
cuts n.
|
|
398 |
Slang |
birbirinden belirgin şekilde farklı iki arkadaş |
mutt and jeff [dated] n.
|
|
399 |
Slang |
belirgin biçimde |
in spades adv.
|
|
British Slang |
|
400 |
British Slang |
belirgin eşcinsel imajı |
clone n.
|
|
401 |
British Slang |
dudakları belirgin vajina |
vertical bacon sandwich n.
|
|