müzik - Türkisch Englisch Wörterbuch

müzik

Bedeutungen von dem Begriff "müzik" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 5 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
müzik music n.
As with all music it needs to be a fine tune and properly orchestrated.
Tüm müziklerde olduğu gibi bunun da ince bir ayar yapılması ve düzgün bir şekilde orkestra edilmesi gerekiyor.

More Sentences
Colloquial
müzik tunes n.
I can't carry a tune.
Benim müzik kulağım yok.

More Sentences
Art
müzik music n.
As with all music it needs to be a fine tune and properly orchestrated.
Tüm müziklerde olduğu gibi bunun da ince bir ayar yapılması ve düzgün bir şekilde orkestra edilmesi gerekiyor.

More Sentences
General
müzik chime n.
Slang
müzik tunage n.

Bedeutungen, die der Begriff "müzik" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
dini müzik religious music n.
She listens to religious music.
Dini müzikler dinliyor.

More Sentences
ciddi müzik serious music n.
He always listens to serious music.
O her zaman ciddi müzik dinler.

More Sentences
popüler müzik popular music n.
As is often the case with educated people, he likes classical music better than popular music.
Genellikle eğitimli insanlarda olduğu gibi o klasik müziği popüler müzikten daha çok seviyor.

More Sentences
pop müzik pop music n.
I like pop music.
Pop müziği severim.

More Sentences
müzik teorisi music theory n.
Tom studied music theory.
Tom müzik teorisi okudu.

More Sentences
vokal müzik vocal music n.
I like vocal music better than instrumental music.
Vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok seviyorum.

More Sentences
enstrümantal müzik instrumental music n.
I like instrumental music.
Ben enstrümantal müzikten hoşlanırım.

More Sentences
country müzik country music n.
She hates country music.
O country müzikten nefret eder.

More Sentences
müzik aletleri musical instruments n.
What's your favorite musical instrument?
Favori müzik aletin nedir?

More Sentences
elektronik müzik electronic music n.
They interpret ambient electronic music.
Ortam elektronik müziğini yorumluyorlar.

More Sentences
müzik kutusu jukebox n.
Go play a song on the jukebox.
Git müzik kutusundan bir şarkı çal.

More Sentences
kantri müzik country music n.
Tom was a jazz guitarist before he started playing country music.
Tom kantri müzik yapmaya başlamadan önce bir caz gitaristiydi.

More Sentences
barok müzik baroque music n.
Tom likes Baroque music.
Tom barok müziği sever.

More Sentences
rock müzik rock music n.
The song is a ballad with country and rock music influences.
Şarkı country ve rock müzik etkileri taşıyan bir baladdır.

More Sentences
müzik kutusu music box n.
Tom placed the music box on the table.
Tom müzik kutusunu masanın üzerine koydu.

More Sentences
müzik seti stereo n.
My stereo set is inferior to yours in sound quality.
Benim müzik setimin ses kalitesi sizinkinden daha düşük.

More Sentences
müzik enstrümanı musical instrument n.
Can you play any musical instruments?
Herhangi bir müzik enstrümanı çalabiliyor musun?

More Sentences
müzik türü music genre n.
My brother listens to a music genre called ambient.
Erkek kardeşim ambient denilen bir müzik türünü dinler.

More Sentences
müzik yeteneği musical talent n.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
Müzik yeteneği doğru şekilde eğitilirse geliştirilebilir.

More Sentences
klasik müzik classical music n.
I heard that Tom loves classical music.
Tom'un klasik müziği sevdiğini duydum.

More Sentences
kaydedilmiş müzik recorded music n.
You can enjoy some recorded music while you wait.
Kaydedilmiş müzikleri beklerken keyifle dinleyebilirsiniz.

More Sentences
müzik çalar music player n.
Tom plugged his music player into his computer.
Tom müzik çalarını bilgisayarına taktı.

More Sentences
müzik zevki taste in music n.
Tom has good tastes in music.
Tom'un iyi bir müzik zevki var.

More Sentences
müzik tutkusu passion for music n.
I have a passion for music and want to see how far I can go with it.
Müzik tutkum var ve bununla nereye kadar gideceğimi görmek istiyorum.

More Sentences
canlı müzik live music n.
What's your favorite place to go hear live music?
Canlı müzik dinlemek için en sevdiğin yer neresi?

More Sentences
müzik sanatçısı musical artist n.
Ariana Grande is one of the best pop musical artists in the United States.
Ariana Grande, Birleşik Devletler'deki en iyi pop müzik sanatçılarından biri.

More Sentences
müzik eseri musical piece n.
This musical piece is composed of four movements.
Bu müzik eseri dört hareketten oluşur.

More Sentences
müzik mağazası music store n.
Tom worked at a music store.
Tom bir müzik mağazasında çalışıyordu.

More Sentences
müzik eğitimi music education n.
Tom majored in music education.
Tom müzik eğitimi alanında ihtisas yaptı.

More Sentences
müzik dükkanı music shop n.
This is Wonder Music Shop.
Burası Wonder Müzik Dükkanı.

More Sentences
çağdaş klasik müzik contemporary classical music n.
Contemporary classical music is often very dissonant.
Çağdaş klasik müzik genellikle çok uyumsuzdur.

More Sentences
müzik aşığı music lover n.
He is an ardent music lover.
Tutkulu bir müzik aşığıdır.

More Sentences
müzik endüstrisi music industry n.
His dream was to pursue career in music industry.
Hayali müzik endüstrisinde kariyer yapmaktı.

More Sentences
müzik yeteneği musical talent n.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
Müzik yeteneği doğru şekilde eğitilirse geliştirilebilir.

More Sentences
müzik türleri musical genres n.
Mozart cultivated many musical genres.
Mozart birçok müzik türünü geliştirdi.

More Sentences
müzik türleri types of music n.
This type of music is not to everyone's taste.
Bu müzik türü herkesin zevkine uygun değil.

More Sentences
müzik grubu music n.
What is your favorite music group?
En sevdiğiniz müzik grubu hangisi?

More Sentences
müzik yapımcısı producer n.
Tom is an uplifting trance producer and DJ from Boston.
Tom Bostonlu bir uplifting trance müzik yapımcısı ve DJ.

More Sentences
(müzik) ölçü measure n.
The orchestra did not play the last nine measures of the song.
Orkestra şarkının son dokuz ölçüsünü çalmadı.

More Sentences
(müzik grubu) queen queen n.
He is a fan of Queen.
O, Queen müzik grubunu çok seviyor.

More Sentences
(müzik türü olarak) serenat serenade n.
The orchestra performed a soothing serenade.
Orkestra rahatlatıcı bir serenat çaldı.

More Sentences
(müzik) seti set n.
Jim gave me his old stereo set.
Jim bana eski müzik setini verdi.

More Sentences
(müzik platformu) spotify spotify n.
She enjoys listening to her favourite songs on Spotify.
Spotify'da en sevdiği şarkıları dinlemekten hoşlanıyor.

More Sentences
alt grup (müzik) support n.
There was such a long ticket line we missed the support band.
O kadar uzun bir bilet kuyruğu vardı ki alt grubu kaçırdık.

More Sentences
(müzik grubu) verve verve n.
The band Verve had a string of hit songs in the late 1990s.
Verve müzik grubu, 1990'ların sonunda bir dizi hit şarkıya imza attı.

More Sentences
müzik aleti çalmak play v.
Learning to play a musical instrument requires thousands of hours of practice.
Bir müzik aletini çalmayı öğrenmek binlerce saat uygulama gerektirir.

More Sentences
müzik dinlemek listen to music v.
Listening to music can be a powerful way of relieving stress.
Müzik dinlemek stresten kurtulmanın etkili bir yolu olabilir.

More Sentences
(müzik) bemol flat adj.
The vocalist misread the b flat note on the sheet.
Vokalist sayfadaki bemol notasını yanlış okudu.

More Sentences
müzik konusunda musical adj.
She is a musical prodigy and has been playing the piano since she was three.
Müzik konusunda bir dehadır, üç yaşından beri de piyano çalıyor.

More Sentences
Phrasals
(spor/müzik vb) seçmelere katılmak try out for v.
Tom said he was going to try out for his school soccer team.
Tom okulun futbol takımına seçmelere katılacağını söyledi.

More Sentences
(müzik) eşliğinde dans etmek dance to v.
Tom and Mary were dancing to the music.
Tom ve Mary müzik eşliğinde dans ediyorlardı.

More Sentences
General
müzik odası music room n.
müzik parçası number n.
malezyalı bir müzik grubu kru n.
müzik ve lirik şiirin ilham perisi euterpe n.
aşai rabbani ayinine özgü müzik mass n.
dini müzik religious song n.
müzik ve toplum music and society n.
islamik müzik islamic music n.
müzik tedavisi music therapy n.
müzik bölümü department of music n.
kanon müzik canon n.
senfonik müzik symphonic music n.
hafif müzik light music n.
siyah amerikalılara özgü dini müzik türü gospel music n.
irticalen söylenmiş şiir veya çalınan müzik parçası extemporisation n.
şarkılar ve müzik songs and music n.
uluslararası standart müzik numaraları international standard music numbers n.
vurmalı müzik aleti percussion instrument n.
alafranga müzik european music n.
serbest tarzda müzik extravaganza n.
çalınma (müzik eseri) performance n.
teyp bandına kaydedilmiş müzik canned music n.
müzik grubunun solisti lead singer n.
vurmalı müzik aleti percussive instrument n.
sufi müzik sufi music n.
fantezi müzik extravaganza n.
boru ile çalınan müzik clarion n.
son derece sesli müzik sistemi (araba vb) king kong n.
müzik ve çatışma music and the conflict n.
müzik seti music centre n.
rap müzik rap n.
pop müzik topluluğu üyelerinin peşinde koşan kız groupie n.
afrika'ya özgür bir ritmik müzik kwela n.
sinema video ve müzik eserleri kanunu law about cinema video and music works n.
açık havada çalan müzik topluluklarına özgü ve çoğu zaman üstü kapalı platform bandstand n.
paralı müzik kutusu jukebox n.
incilde yer alan ilahilerde kullanılan müzik ifadesi selah n.
kitle iletişim araçları ve müzik mass media and music n.
dini vokal müzik sacred vocal music n.
ulusal müzik national music n.
islami müzik islamic music n.
islam ve müzik islam and music n.
yolda yürüyerek müzik yapan grup marching band n.
hoparlörden gelen müzik sesi piped music n.
mağazalarda çalan müzik piped music n.
tüm zamanların en iyi (müzik) grubu band of all times n.
etnik müzik araştırmacısı ethnomusicologist n.
müzik konserleri musical concerts n.
müzik yeteneği musical skill n.
erkeklerden oluşan pop müzik grubu boyband n.
müzik yayını airplay n.
üniversite müzik grubu university band n.
profesyonel müzik kariyeri professional music career n.
müzik zevki music taste n.
müzik kulağı olmayan tone-deaf n.
müzik topluluğu üyesi bandsman n.
müzik kutusu musical box n.
kanuna benzer alman müzik aleti zither n.
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar album notes n.
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar sleeve notes n.
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar liner notes n.
müzik eseri musical work n.
müzik tutkusu music passion n.
heavy metal müzik meraklısı headbanger n.
yabancı müzik foreign music n.
dış kaynaklı müzik foreign music n.
müzik ve temsil atölyesi entertainment workshop n.
müzik albümü music album n.
müzik grubunda lider frontman n.
müzik mirası musical legacy n.
halka açık alanlarda insanları rahatlatmak için çalınan müzik muzak n.
müzik koleksiyonu music collection n.
müzik akort aygıtı diapason n.
geleneksel kelt müziğini modernize edip sergileyen beş kadından oluşan müzik grubu celtic woman n.
yerel müzik indigenous music n.
tüm zamanların en çok tutulan müzik kutusu most popular jukebox model of all time n.
müzik market music store n.
müzik topluluğu/korosu singing society n.
müzik kulağı musical ear n.
müzik gösterisi music show n.
duyguları harekete geçirmede veya canlandırmada kullanılan müzik mood music n.
müzik listesi music chart n.
türk müzik tarihi turkish music history n.
müzik hayatı musical life n.
müzik tutkunu music fan n.
müzik kulağı a fine ear for music n.
müzik kulağı musical aptitude n.
standarttan daha düşük ses kalitesine sahip ses/müzik low fidelity n.
standarttan daha düşük ses kalitesine sahip ses/müzik lo-fi n.
rap müzik yapan kimse rapper n.
caz müzik türü bebop n.
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi rock off n.
müzik eğitimi music training n.
müzik aşkı love for music n.
müzik aşkı music love n.
metalci (metal müzik hayranı) metalhead n.
irticalen söylenmiş şiir veya çalınan müzik parçası extemporization n.
bir ingiliz alternatif müzik grubu coldplay n.
anlaşılması ve dinlenmesi kolay müzik accessible music n.
(müzik) akılda kalıcı nakarat hook n.
sakin müzik slow music n.
kişisel müzik çalar personal stereo n.
temposu düşük bir elektronik müzik türü chill out n.
temposu düşük bir elektronik müzik türü trip-hop n.
temposu düşük bir elektronik müzik türü downbeat n.
temposu düşük bir elektronik müzik türü chill n.
temposu düşük bir elektronik müzik türü triphop n.
temposu düşük bir elektronik müzik türü downtempo n.
müzik konseri music concert n.
müzik dinletisi music recital n.
müzik resitali music recital n.
müzik dinletisi music concert n.
balerinli müzik kutusu ballerina music box n.
balerinli müzik kutusu music box with ballerina n.
müzik grubu lideri bandleader n.
(müzik) grup lideri bandleader n.
eğlenceli müzik fun music n.
müzik dükkanı music store n.
müzik mağazası music shop n.
küba'ya özgü bir müzik enstrümanı tres n.
müzik öğretmenliği okulu music teaching school n.
müzik aboneliği music subscription n.
pop müzik grubu pop band n.
çağdaş müzik contemporary music n.
müzik piyasası music industry n.
müzik piyasası music market n.
canlı müzik gösterisi live music show n.
müzik okur-yazarlığı music literacy n.
rahatlatıcı müzik relaxing music n.
dinlendirici müzik relaxing music n.
hayır amacıyla yapılan tiyatro veya müzik gösterisi benefit performance n.
k-pop müzik grubu exo'nun hayran kitlesi topluluğu exo-l n.
müzik yeteneği musicality n.
müzik kabiliyeti musicality n.
müzik kabiliyeti musical talent n.
müzik defteri music book n.
aritmetik, geometri, müzik ve astronomi quadrivium n.
tekno müzik techno music n.
müzik ödülü music award n.
müzik aleti instrument n.
müzik ile iletilen mesaj singing telegram n.
müzik grubu lideri band leader n.
salon dansı için bestelenmiş popüler müzik türü ballroom music n.
kayıt (müzik) take n.
(müzik aleti çalmak için kullanılan) iki başlı tokmak tampon n.
müzik dinletisi music concert n.
güney italya'ya özgü hareketli bir müzik veya dans tarantella n.
güney italya'ya özgü hareketli bir müzik veya dans tarantelle n.
çeşitli tonlarda ses veren çanlarla müzik yapan kişi carillonneur n.
coşkulu veya enerjik müzik performansı rave-up n.
iskoç ya da irlanda halkının müzik, dans vs. eşliğinde gerçekleştirdiği geleneksel buluşma ceilidh n.
dört müzik vuruşunda iki hızlı bir yavaş şekilde peş peşe gerçekleştirilen bale hareketi chassé n.
müzik oluşturmayan ses nonmusic n.
edebiyat, film, mimarlık, müzik gibi alanlarda romantik stile dönüşü yansıtan bir akım neoromanticism n.
aşırı tatlı ve duygusal müzik treacle n.
aşırı tatlı ve duygusal müzik glop n.
aşırı tatlı ve duygusal müzik mush n.
aşırı tatlı ve duygusal müzik slop n.
(müzik, şiir vb.) kulak ear n.
gürültülü müzik earful n.
ses ve müzik kayıtlarında mükemmelliği yakalamak için yüksek kaliteli ekipmanla dinleme hali audiophilia n.
etnik müzik ethnic music n.
yerel müzik grubu local musi̇c band n.
volümü artıp azalan müzik ile oynanan sıcak-soğuk oyunu magic music n.
büyük veya önemli müzik, film şirketi major n.
olağanüstü müzik yeteneği olan kadın virtuosa n.
mambo dansına eşlik eden müzik mambo n.
bir şarkıcı veya gece kulüpleri oluşumu tarafından düzenlenen müzik festivali saengerfest n.
alman müzik kulübü mannerchor n.
bir orkestrayı, koroyu veya başka bir müzik grubunu yöneten kimse manuducent n.
ragga müzik eşliğinde yapılan ritmik bir dans bogle n.
canlı müzik yapılan küçük gece kulübü veya restoran boîte n.
two step dansına benzer brezilya menşeli bir salon dansına eşlik eden müzik maxixe n.
(tiyatro) müzik eşliğinde okunan veya söylenen şiir, piyes bölümü veya opera melodrama n.
müzik, tiyatro gibi eğlence faaliyetlerinin programı menu n.
heavy metal müzik hayranı head-banger n.
(yazı, müzik) kısa parça brevity n.
country müzik çalan eğlence yeri honkytonk n.
bir tür country müzik honkytonk n.
country müzik çalan eğlence yeri honky-tonk n.
bir tür country müzik honky-tonk n.
insanların yüksek sesli rock müzik eşliğinde kendilerini çılgınca ve şiddetli bir şekilde oradan oraya savurdukları bir dans şekli mosh n.
boru gibi müzik aleti ile çıkarılan nota mot n.
müzik aleti music [dialect] n.
müzik enstrümanı music [dialect] n.
müzik aletindeki basmalı düğmelerden her biri button n.
müzik parçası gobbet n.
müzik teması idea n.
müzik simgesi idea n.
one-step dansına eşlik eden müzik one-step n.
gösterişli ve süslü dolgunluk (ifade, müzik tarzı) opulence n.
gösterişli ve süslü dolgunluk (ifade, müzik tarzı) opulency n.
galler'de müzik, drama, şiir ve güzel sanatlarda yarışmalarla dolu bir festival royal national eisteddfod n.
müzik notası musical note n.
(müzik veya şiir) doğaçlama kompozisyon improvization n.
(müzik veya şiir) doğaçlama kompozisyon improvisation n.
(müzik veya şiir) doğaçlama kompozisyon improvision n.
karışık bir koleksiyon (edebi, müzik) olla-podrida n.
şiir gibi metinleri genelde müzik eşliğinde ezbere okuyan yetenekli ve profesyonel kimse diseur n.
(eskiden) genelde müzik eşliğinde dramatik resitaller sergileyen erkek tiyatro oyuncusu diseur n.
(müzik, şiir) eğlendirmek veya ikna etmek yerine etkilemek üzere tasarlanmış ifade incantation n.
afro-amerikalıların yarattığı bir müzik türü soul music n.
müzik konserlerine gitme concertgoing n.
çizgi roman, müzik veya bilim kurgu hayranı erkek fanboy n.
müzik kutusu piccolo [dialect] n.
müzik grubu şefi clicker [uk] n.
uzun bir müzik eserinin temel bölümleri arasındaki hareket intermezzo n.
müzik çalma tarzı intonation n.
beste veya yayın sırasına göre numaralandırılmış müzik bestesi opus n.
caz müzik grubu outfit n.
müzik eserinin gülünç taklidi parody n.
orta çağ müzik teorisinde yer alan sekiz makamdan birinde bulunan bir aralık participant n.
müzik aletine vurma percussion n.
ortaçağ'da kullanılan bir müzik notası prick n.
müzik sisteminde notadan sonra kullanılan nokta prick n.
her yıl düzenlenen bir edebiyat, gazetecilik ve müzik ödülü pulitzer prize n.
(müzik veya video oynatıcısında) karışık çal özelliği shuffle n.
başkasının yerine müzik üreten kişi ghost producer n.
bir elektronik müzik parçasındaki ani bir ritim veya bas değişikliğinin meydana geldiği nokta drop n.
bir elektronik müzik parçasındaki ani bir ritim veya bas değişikliğinin meydana geldiği nokta beat drop n.
bir elektronik müzik parçasının aşama aşama artan temposu build-up n.
(müzikaller, film müzikleri, oyunlar ve benzeri için kullanılan) özel amaçlı bir müzik stage and screen n.
eşlik eden müzik support n.
sentezleyici ile icra edilen hafif müzik synth n.
(müzik grubu) rem rem n.
müzik grubu crew n.
(müzik eserinde) bölüm part n.
bir elektronik müzik türü deep house n.
rock yapmak (müzik) rock v.
çalmak (müzik eserini) perform v.
çalmak (çalgı/müzik) play v.
müzik yapmak make music v.
prova etmek (oyun/müzik vb'ni) rehearse v.
yazmak (müzik/şiir) compose v.
bir numara olmak (müzik listelerinde) hit the top v.
müzik icra etmek play music v.
müzik aletini hafifçe çalmak tweedle v.
liste başı olmak (müzik) top the chart v.
iyi bir yükseliş gerçekleştirmek (müzik listelerinde vb) have a great run v.
sokakta müzik yapmak busk v.
müzik dinlemekten hoşlanmak like to listen to music v.
punk müzik eşliğinde çılgınca dans etmek mosh v.
hayatının yarısını müzik piyasasında harcamak spend half of his/her life in the music business v.
müzik kulağı olmak have a fine ear for music v.
müzik kulağı olmak have a musical ear v.
müzik ayarlamak arrange some music for v.
rap müzik yapmak rap v.
tılsımlar, müzik ya da tatlı sözle (hayvanı) yönlendirip kontrol etmek charm v.
(bir şeye) müzik yapmak charm [obsolete] v.
bir müzik aletini konuşturmak/çok iyi çalmak play a musical instrument very well v.
(müzik eserini) çok nadir çalmak underperform v.
müzik aletinin sesini ayarlamak lip v.
gürültülü müzik yapmak blast out v.
(birine) bir müzik enstrümanıyla eşlik etmek accompany (one) v.
ragga müzik eşliğinde ritmik dans yapmak bogle v.
zillerle müzik yapmak ring v.
(zilli müzik aleti çalarken) gürültü yaratmak clam v.
(zilli müzik aleti çalarken) şıngırtıya yol açmak clam v.
müzik çalmak rock v.
müzik aleti çalarak etkilemek rock [us] v.
çalınacak müzik hakkında fikir beyan etmek diskjockey v.
çalınacak müzik hakkında fikir beyan etmek disk-jockey v.
birkaç müzik aletini düzenlemek instrument v.
birkaç müzik aletini orkestra haline getirmek instrument v.
(müzik aleti) akordunu bozmak distune v.
deniz kabuğunu üfleyerek müzik aleti gibi kullanmak conch v.
fantezi müzik çalmak phantasy v.
süsleme ve doğaçlamalarla müzik çalmak romp v.
(müzik aleti, düdük, rüzgar) ciyak ciyak ses çıkarmak shriek v.
(müzik veya videoları) karışık sırada görüntülemek shuffle v.
(müzik veya videoları) karışık oynatmak shuffle v.
arka plana müzik eklemek support v.
müzik ile eşlik etmek support v.
(orkestra için) müzik aranje etmek symphonise [uk] v.
(orkestra için) müzik aranje etmek symphonize v.
akıcı (konusma/ses/ müzik vb) mellifluous adj.
tatlı (konusma/ses/ müzik vb) mellifluous adj.
yumuşak (konusma/ses/ müzik vb) mellifluous adj.
devamlı aynı şekilde devam eden (müzik) monotonous adj.
yumuşak akışlı (müzik) cantabile adj.
swing tarzı müzik gibi swingy adj.
sanat, edebiyat, müzik veya mimaride klasik eski yunan üslubunu yeniden canlandıran ya da uyarlayan neoclassic adj.
sanat, edebiyat, müzik veya mimaride klasik eski yunan üslubunu yeniden canlandıran ya da uyarlayan neoclassical adj.
(özellikle müzik için) kulak yoksunu earless adj.
müzik kulağı olmayan earless adj.
akıcı (müzik) lite [dialect] adj.
big room tarzında (elektronik müzik) big-room adj.
yavan veya basmakalıp (pop müzik) mickey mouse adj.
yavan veya basmakalıp pop müzik yapan mickey mouse adj.
pirinçten yapılmış müzik aletinin sesine benzeyen brasslike adj.
pirinçten yapılmış müzik aletinin sesine benzeyen brassy adj.
piyanoda çalınan ragtime müzik türüne ait honkytonk adj.
piyanoda çalınan ragtime müzik türünde kullanılan honkytonk adj.
piyanoda çalınan ragtime müzik türüne ait honky-tonk adj.
piyanoda çalınan ragtime müzik türünde kullanılan honky-tonk adj.
müzik makamına ait modal adj.
müzik makamıyla ilgili modal adj.
müzik eserinin birden fazla bölümünde tek bir temayı sürdüren monothematic adj.
(rock müzik) gotik tarzda goth adj.
aşırı vurgulu (müzik ve tiyatroda) overemphatic adj.
aşırı etkili (müzik ve tiyatroda) overemphatic adj.
(müzik veya uyuşturucu sebebiyle) neşelenmiş gone adj.
armonik dizideki en güçlü müzik uyumlarına ait perfect adj.
mensural notasyonda belirli uzunluklardaki müzik notalarının bir sonraki nota değerinin iki yerine üçe eşit olduğu tempus veya prolasyona ait ya da ilgili perfect adj.
hafif olup kulağa hoş gelen (müzik) pretty adj.
(müzik) hareketli skippy adj.
(pisagor felsefesine göre) gök cisimlerinin çıkardığı fakat insanların işitemediği müzik seslerine ait veya ilişkili sphery adj.
pisagor felsefesine göre gök cisimlerinin çıkardığı fakat insanların işitemediği müzik seslerini andıran sphery adj.
on iki tonlu müzik tekniği kullanarak dodecaphonically adv.
canlı müzik eşliğinde accompanied with live music adv.
canlı müzik eşliğinde accompanied by live music adv.
canlı müzik yaparak in concert adv.
canlı rock müzik çalarak in concert adv.
bir müzik aletini çalan anlamındaki son ek -ist suf.
sanat müzik dans eğlence moda amdef (art music dance entertainment fashion) abrev.
Phrasals
(müzik) aynı ritimde/ölçüde devam etmek hold over v.
(müzik) aynı ritmi korumak hold over v.
gürültülü müzik yapmak bang out v.
(bir müzik aletiyle) birine eşlik etmek play along with someone v.
bir şeyi düzenlemek (müzik, ses) mix (something) down v.
düzenleme yapmak (müzik, ses) mix down v.
(bir şeye/yere) hoparlörle müzik vermek pipe (something) into (something or some place) v.
(bir şeye/yere) hoparlörle müzik yayını yapmak pipe (something) into (something or some place) v.
hoparlörle müzik vermek pipe in v.
hoparlörden müzik yayını yapmak pipe in v.
bir yere hoparlörle müzik vermek pipe something into some place v.
bir yere hoparlörle müzik yayını yapmak pipe something into some place v.
bir yere hoparlörle müzik vermek pipe something in v.
bir yere hoparlörle müzik yayını yapmak pipe something in v.
(birine bir müzik aletiyle/enstrümanla) eşlik etmek accompany (one) with (some instrument) v.
birlikte doğaçlama müzik yapmak jam together v.
biriyle birlikte müzik yapmak jam with someone v.
biriyle doğaçlama müzik yapmak jam with someone v.
iki şarkıyı/kaydı birleştirip tek bir müzik parçası yaratmak mash up (something) v.
iki farklı kaydın/türün birleşiminden yeni bir müzik yaratmak mash up (something) v.
iki farklı türü/kaydı bir araya getirip yeni bir müzik yaratmak mash up (something) v.
iki şarkıyı/kaydı birleştirip tek bir müzik parçası yaratmak mash up v.
(biriyle) rap müzik yapmak rap with (one) v.
birine bir müzik enstrümanıyla eşlik etmek accompany someone with something v.
yüksek sesle müzik çalmak belt out v.
(müzik) eşliğinde dans etmek dance to (something) v.
ile birlikte müzik yapmak jam with v.
bir yere hoparlörle müzik vermek pipe into some place v.
ile rap müzik yapmak rap with v.
ilgiyle müzik dinlemek rock out v.
(müzik parçasını) (biri/bir şey) için düzenlemek/yazmak score for (someone or something) v.
(müzik parçasını) (birine/bir şeye) göre düzenlemek/yazmak score for (someone or something) v.
müzik aleti ile çağırmak pipe up v.
müzik aleti ile uyandırmak pipe up v.
(özellikle müzik gösterilerinde) başlangıç öncesi geri sayım yapmak count in v.
Phrases
müzik gelsin! cue the music! expr.
müzik başlasın! cue the music! expr.
sözün bittiği yerde, müzik konuşur where words fail, music speak expr.
Proverb
müzik ruhun gıdasıdır music heals the soul
Colloquial
müzik kulağının olmaması tin ear n.
taşınabilir büyük radyo/müzik seti box n.
salaş/bangır bangır müzik çalan bar/birahane gutbucket n.
basit/bayağı bir müzik tarzı gutbucket n.
müzik videosu clip n.
rock müzik rock n.
(müzik piyasasında) satış listeleri charts n.
koreli müzik grubu exo'nun üyeleri olan baekhyun ve chanyeol'un birlikte olduktan sonra aldıklari isim chanbaek n.
müzik kutusu a music box n.
(müzik) parça cut n.
(müzik) parça cut n.
zayıf müzik kulağı tin ear n.
müzik grubunun solisti front man n.
grunge müzik grunge n.
bir rock müzik janrı grunge n.
sözleri genelde yabancılaşma ve sosyal meselelerden bahseden rock müzik türü grunge n.
bir rock müzik janrı grunch n.
sözleri genelde yabancılaşma ve sosyal meselelerden bahseden rock müzik türü grunch n.
koreli müzik grubu got7’ın üyeleri olan choi youngjae ve lim jaebeom’un birlikte olduktan sonra aldıkları isim 2jae n.
müzik, uyuşturucu ve cinselliğin yaşandığı toplantılar love-in n.
erkek rap müzik hayranı b-boy n.
rock müzik çalan radyo dj'i rock jock n.
rock müzik çalan disk cokey rock jock n.
rock müzik hayranı rock jock n.
rock müzik meraklısı rock jock n.
müzik programı sunucusu veejay (vj) n.
müzik programı sunucusu video jock n.
punk müzik dinleyen ve punk görüşünü ve tarzını benimsemiş kimse punker n.
elektronik sesler ve sintisayzırlar içeren yüksek sesle söylenen hip-hop müzik tarzı krunk [us] n.
yazılı/basılı müzik map n.
notalara/kağıda dökülmüş müzik map n.
müzik notaları map n.
k-pop müzik grubu blackpink'in hayran kitlesi blink n.
şarap, kadın ve müzik wine, women, and song n.
çip müzik chippy n.
bir tür elektronik müzik chippy n.
pop müzik hayranı genç kadın popette n.
kadın pop müzik sanatçısı popette n.
kontrbas kapsamına giren müzik aleti contra n.
ritmik müzik groove n.
müzik dinlemek boom v.
taşınabilir/kablosuz hoparlörlerle müzik dinlemek boom v.
rock müzik yapmak rock v.
rock müzik çalmak rock v.
çalmak (müzik) gig v.
icra etmek (müzik) gig v.
bir müzik, film patlatmak pop on v.
bir müzik, video çalmaya/oynatmaya başlamak pop on v.
bir müzik, video koymak pop on v.
pop müzik eşliğinde dans etmek bop v.
bir şarkıya bluegrass (amerika'nın güneyinde geleneksel bir müzik) unsurları eklemek grass up v.
hevesle/şevkle müzik yapmak be pickin' and grinnin' v.
enerjik bir şekilde müzik yapmak be pickin' and grinnin' v.
(müzik eseri) kayıt yapmak cut v.
(müzik, yazılım programı) piyasaya çıkarılmak drop v.
(müzik, yazılım programı) piyasaya sürmek drop v.
müzik kulağı olmayan timber [scottish] adj.
rock müzik yapan rock adj.
rock müzik yayını yapan rock adj.
büyük alışveriş merkezlerinde vb çalan sıkıcı müzik elevator music adj.
hoş ve akılda kalıcı (müzik) ear-grabbing adj.
funk müzik ezgileri taşıyan funky adj.
funk müzik ezgileri taşıyan phunky adj.
televizyon, müzik, film, tiyatro alanlarında nadir kazanılan ödüller egot (emmy, grammy, oscar, tony) abrev.
televizyon, müzik, film, tiyatro alanlarında ustaların kazandığı ödüller egot (emmy, grammy, oscar, tony) abrev.
Idioms
blues müzik'te kullanılan notalar blue note n.
müzik listelerinde bir numara number one with a bullet n.
müzik gösterisi/seansı jam session n.
müzik kulağı olmayan a tin ear n.
müzik kulağı an ear for music n.
klasik müzik longhair n.
elektronik müzik 4-on-the-floor n.
1940'lı ve 50'li yıllarda pop müzik (özellikle frank sinatra) hayranı genç kadın bobby soxer n.
müzik grubunun solisti front man n.
müzik kulağı olmamak couldn't carry a note in a bucket v.
müzik yeteneği olmamak couldn't carry a note in a bucket v.
birisine bir müzik aletiyle eşlik etmek accompany someone on a musical instrument v.
müzik yeteneği olmamak can't carry a tune in a paper sack v.
müzik kulağı olmak have an ear for something v.
müzik kulağı olmamak can't carry a tune in a paper sack v.
müzik yeteneği olmamak can't carry a tune in a bushel basket v.
müzik yeteneği olmamak can't carry a tune in a bucket v.
müzik yeteneği olmamak can't carry a tune v.
müzik kulağı olmak carry a tune v.
müzik kulağı olmamak cannot carry a tune v.
notaları okuyarak müzik yapmak play music at sight v.
müzik yeteneği olmak carry a tune v.
müzik kulağı olmamak can't carry a tune in a bucket v.
müzik yeteneği olmamak cannot carry a tune v.
müzik kulağı olmamak can't carry a tune in a bushel basket v.
müzik kulağı olmamak have van gogh’s ear for music v.
müzik kulağı olmamak can't carry a tune v.
blues müzik yapmak cry the blues v.
kulağı zayıf olmak (müzik kulağı) have a tin ear v.
müzik kulağı olmamak have a tin ear v.