verge - Türkisch Englisch Wörterbuch

verge

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "verge" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 55 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
verge n. sınır
We know that the oil for food programme means that the Iraqi people are being kept on the verge of starvation.
Gıda karşılığı petrol programının Irak halkının açlık sınırında tutulması anlamına geldiğini biliyoruz.

More Sentences
General
verge n. banket
There were broken glass parts all over the verge.
Banketin her yerinde kırık cam parçaları vardı.

More Sentences
verge n. eşik
The serious financial crisis in 1997 brought Albania to the verge of total collapse as a state.
1997'deki ciddi mali kriz Arnavutluk'u bir devlet olarak tamamen çöküşün eşiğine getirdi.

More Sentences
verge n. asa
verge n. daire
verge n. kenar
verge n. piskopos asası
verge n. çimle kaplı banket
verge n. değnek
verge n. had
verge n. hudut
verge n. kalkan saçağı
verge n. saçak kenarı
verge n. makam veya otorite sembolü asa
verge n. daire çevresi
verge n. çember
verge n. halka
verge n. ufuk
verge n. sınıf çizgisinin veya durumun izin verdiği kapsam
verge n. üzere olma
verge v. çalmak (renk)
verge v. yönelmek
verge v. yaklaşmak
verge v. sınır oluşturmak
verge v. sınırında olmak
verge v. meyletmek
verge v. kenarda olmak
verge v. sınırda olmak
verge v. eğimlenmek
verge v. meyletmek
verge v. kademeli olarak geçmek
verge v. kademeli olarak birleşmek
verge v. (güneş) ufka doğru alçalmak
verge v. (güneş) batmak
verge v. belirli bir yöne veya noktaya doğru hareket etmek
verge v. bir halden diğer hale geçmek
verge v. değişme veya birleşme sürecinde olmak
verge v. -e doğru hareket etmek
verge v. -e dönüşmek
verge v. … ile birleşmekte olmak
Law
verge n. kralın mahkemesinin çevresi
Technical
verge n. çim kuşağı
verge n. çim şeridi
verge n. saatin denge çarkındaki dişli
Textile
verge n. çorap örme makinesinde iğne kılavuzu
verge n. dantel tezgahında masura kılavuzu
Architecture
verge n. sütun gövdesi
verge n. küçük süslü bir sütun gövdesi
verge n. üçgen çatıdan çıkıntı yapan kiremit kenarı
Zoology
verge n. bazı yumuşakçalarda erkek üreme organı
History
verge n. eski bir arazi ölçü birimi
Environment
verge n. tarh veya sınırın kenarı
verge n. yol kenarındaki bitki şeridi
verge n. tarh kenarındaki sınır
verge n. yol kenarında bitki ekilmiş şerit şeklinde bölge

Bedeutungen, die der Begriff "verge" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 85 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
verge of bankruptcy n. iflasın eşiği
My father's company is on the verge of bankruptcy.
Babamın şirketi iflasın eşiğinde.

More Sentences
Idioms
on the verge expr. eşiğinde
We are on the verge of a really historic round of accessions.
Gerçekten tarihi bir katılım turunun eşiğindeyiz.

More Sentences
on the verge expr. üzere
We are therefore on the verge of making great progress in Europe in combating trafficking in human beings.
Dolayısıyla Avrupa'da insan ticaretiyle mücadelede büyük bir ilerleme kaydetmek üzereyiz.

More Sentences
General
verge [obsolete] n. kralın vekilharcı ve teşrifatçısının özel yetkisi altındaki iki eski ingiliz mahkemesinden biri
verge [obsolete] n. bir yerin yakın çevresi
verge [obsolete] n. menzil
verge [obsolete] n. sınıf
verge [obsolete] n. (ingiliz hukukunda) bir ingiliz hükümdarının mahkemesinin bulunduğu yerin 12 mil dahilindeki alan veya sınır
verge [obsolete] n. bir yerin kapladığı gerçek alan
verge [obsolete] n. bir şeyin etrafını çeviren şerit
verge [obsolete] n. yargı
verge [obsolete] n. kapsam
verge [obsolete] n. denetim
verge [obsolete] n. uygulama alanı
verge on v. yaklaşmak
verge (on) v. eşiğinde olmak
verge on v. kaçmak
be on the verge of something v. eşiğinde olmak
verge on v. doğru gitmek
verge on v. çalmak
be on the verge of v. üzere olmak
be on the verge of death v. hasta yatağında olmak
be on the verge of death v. azraille savaşmak
be on the verge of extinction v. soyu tükenme tehlikesinde olmak
be on the verge of extinction v. soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be on the verge of extinction v. soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak
bring someone to the verge of a nervous breakdown v. sinir krizinin eşiğine getirmek
be on the verge of v. eşiğine gelmek (yıkımın vb)
on the verge of a cliff adv. uçurumun kenarında
on the verge of bankruptcy adv. iflasın eşiğinde
on the verge of extinction adv. nesli tükenmek üzere
on the verge of prep. üzere
on the verge of prep. eşiğinde
on the verge of prep. eli kulağında
Phrasals
verge into something v. yavaş yavaş ...e dönüşmek
verge upon something v. bir şeye kaçmak
verge upon something v. neredeyse bir şey olmak
verge on something v. bir şeyin eşiğinde olmak
verge on something v. neredeyse bir şey olmak
verge upon something v. bir şeye çok benzemek
verge upon (something) v. (bir şeyin) bitişiğinde olmak
verge on something v. bir şeye kaçmak
verge on something v. bir şeye çok benzemek
verge upon something v. bir şeye çalmak
verge upon (something) v. (bir şeyin) sınırında olmak
verge upon (something) v. (bir şeyin) tam dibinde olmak
verge on something v. bir şeye çok yakın olmak
verge on (something) v. (bir şeyin) sınırında olmak
verge on (something) v. (bir şeyin) tam dibinde olmak
verge on something v. bir şey olmak üzere olmak
verge upon something v. bir şeye doğru gitmek
verge upon something v. bir şey olmak üzere olmak
verge upon something v. bir şeyin eşiğinde olmak
verge upon something v. bir şeye çok yakın olmak
verge on (something) v. (bir şeyin) bitişiğinde olmak
verge on something v. bir şeye çalmak
verge on something v. bir şeye doğru gitmek
verge into v. yavaş yavaş ...e dönüşmek
Phrases
on the verge of a war expr. savaşın eşiğinde
on the verge of war expr. savaşın eşiğinde
on the verge of exploding expr. barut fıçısı gibi
on the verge of divorce expr. boşanmanın eşiğinde
on the verge of death expr. ölümün eşiğinde
on the verge of collapse expr. çöküşün eşiğinde
Colloquial
be on the verge of tears v. ağlamak üzere olmak
be on the verge of tears v. ağlamaklı olmak
Idioms
on the verge of (doing) (something) expr. (bir şey yapmak) üzere
on the verge of (doing) (something) expr. (bir şey yapmanın) eşiğinde
to the verge of something/of doing something expr. bir şeyin/bir şey yapmanın eşiğinde
to the verge of something/of doing something expr. bir şey yapmak üzere
on the verge of something/of doing something expr. bir şeyin/bir şey yapmanın eşiğinde
on the verge of something/of doing something expr. bir şey yapmak üzere
Speaking
we were on the verge of colliding expr. az daha çarpışacaktık
I was on the verge of leaving when he arrived expr. o geldiğinde ben gitmek üzereydim
she was on the verge of going mad expr. delirmek üzereydi
Trade/Economic
be on the verge of bankruptcy v. iflasın eşiğinde olmak
Politics
on the verge of civil war expr. iç savaşın eşiğinde
Technical
verge perforated card n. kenar delgili kart
margin verge n. çim şeridi
Computer
verge perforated card n. kenar delgili kart
Construction
verge board n. çatı saçak pervazı
verge tile n. saçak kiremidi
Traffic
soft verge n. düşük banket
Tobacco
verge paper n. üzerinde sigara mihverine dik çizgiler bulunan sigara kağıdı cinsi
Environment
verge [uk/australia/new zealand] n. yol ve kaldırım arasındaki çimden şerit