old - Turkish English Dictionary
History

old

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "old" in Turkish English Dictionary : 85 result(s)

English Turkish
Common Usage
old adj. eskimiş
old adj. eski
old adj. yaşlı
old adj. büyük
old adj. ihtiyar
old adj. kıdemli
General
old n. eski zamanlar
old n. belirli bir yaştaki kimse
old n. yaşlılar
old n. yaşlı bir şey
old n. belirli yaştaki hayvan
old n. belirli yaş grubundaki hayvan
old v. ihtiyarlamak
old adj. tecrübeli
old adj. pişkin
old adj. bayat
old adj. büyük
old adj. yıllanmış
old adj. kartaloz
old adj. koca
old adj. deneyimli
old adj. kart
old adj. köhne
old adj. harika
old adj. modası geçmiş
old adj. ihtiyar
old adj. kartaloş
old adj. ezeli
old adj. eskiden kalma
old adj. önceki
old adj. müstamel
old adj. yaşını başını almış
old adj. kebir
old adj. yaşlı
old adj. eski
old adj. kıdemli
old adj. yaşının getirdiği bilgeliğe sahip
old adj. olgun
old adj. belirli bir yaşta
old adj. belirli süre boyunca yaşamış olan
old adj. yıpranmış
old adj. uzun süredir bilinen
old adj. uzun süredir tanınan
old adj. antik
old adj. eski bir zamana ait
old adj. eski bir zaman olan
old adj. iki veya daha fazla şeyin ilki olan
old adj. modası geçmiş
old adj. sevgi veya yakınlık belirten bir kelime
old adj. yetenekli
old adj. sertleştirilmiş
old adj. güncelliğini yitirmiş
old adj. kökeni eskiye dayanan
old adj. yaşı ilerlemiş görünen
old adj. (renk) donuk
old adj. mükemmel
old adj. uzun süredir devam eden
old adj. kronik
old adj. (tatil) eski tarihte kutlanan
old adj. geçmişten gelen
old adj. yıllar içinde ün kazanmış
old adj. normal yaşam süresinin sonuna yaklaşan
old adj. yaşının fiziksel özelliklerini gösteren
old adj. artık kullanılmayan
old adj. bir kenara atılmış
old adj. ıskartaya çıkmış
old adj. (renk) grimsi
old adj. yorucu
old adj. uzun zamandır bilinen
old adj. uzun zamandır kullanılan
old adj. tanıdık
old adv. antik bir şekilde
old adv. tarihi bir şekilde
Industry
old adj. (bozulabilir madde) son kullanma tarihi yaklaşmış
old adj. (bozulabilir madde) son kullanma tarihi geçmiş
Biochemistry
old adj. yaşlı
Agriculture
old adj. (mahsul) geç hasat edilmiş
Literature
old adj. aynı isimli iki veya daha fazla şeyin daha eskisi olan
Linguistics
old adj. bir dilin bilinen en eski yazılarının yazıldığı haliyle ilgili
Religious
old adj. şeytan için kullanılan esprili bir isim
Geography
old adj. (nehir) akışı yavaşlamış
old adj. daha eski bir coğrafi oluşum niteliğinde
old adj. (topografya) taban seviyesine doğru yaklaşmış
Geology
old adj. (yeryüzü şekli) düzleşmiş ve alçalmış
Ottoman Turkish
old adj. resis

Meanings of "old" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
old age n. yaşlılık
grow old v. yaşlanmak
become old v. eskimek
General
old age psychosis n. yaşlılık psikozu
old rose n. gül kurusu
the old testament n. eski ahit
the old world n. eski dünya
hospital for old persons n. yaşlılara yardım evi
old stager n. gedikli
old style n. eski usul
good old n. canım
nursing of old persons at home n. evde yaşlı bakım
old man n. ihtiyar
old and ruined mansion n. berhane
old nick n. şeytan
old age asylum n. huzurevi
old lady n.
old age n. yaşlılık dönemi
old timer n. demirbaş
old man n. ihtiyar adam
a special old turkish horseman competition with javelin n. cirit
old woman n. ihtiyar
flat for old persons n. yaşlı apartmanları
old people’s home n. huzurevi
old friend n. kadim dost
old age pension n. emeklilik maaşı
old man n. babalık
good old times n. özlem duyulan eski güzel günler
days old n. günlük
ninety years old n. doksanlık
types of old age n. yaşlılık halleri
old hand n. deneyimli kişi
old age pension n. emekli aylığı
old woman n. yaşlı
old age n. ihtiyarlık
old scratch n. şeytan
old maid n. kız kurusu
nursing and rehabilitation center for old persons n. yaşlı bakım yurdu
old age pension n. sosyal sigorta aylığı
old hand n. üstat
old salt n. tecrübeli denizci
old cat n. cadı
old pensions n. yaşlılık aylıkları
old age n. kocalık
ottoman old people’s home n. düşkünler yurdu
old age in literature n. edebiyatta yaşlılık
a dealer in old stamps n. eski pul satıcısı
old fashionedness n. eski moda
old horse n. düldül
the old man n. baba
old gold n. donuk sarı
old maid n. evlenmemiş yaşlı kız
old age pension n. yaşlılık aylığı
nursing and rehabilitation center for old persons n. yaşlı bakım ve rehabilitasyon kurumu
old bird n. deneyimli kimse
old man n. koca
old hand n. tecrübeli kimse
old woman n. kocakarı
old persons n. yaşlılar
old car n. hurda
old maid n. yaşlı kız
old age pensions n. yaşlılık aylıkları
old man n. patron
old fogy n. tutucu kimse
old customs n. eski adetler
old man n. yaşlı
old master n. üstat
social contribution for old persons n. yaşlı hizmetleri
old hand n. deneyimli kimse
old timer n. kıdemli kimse
old fogey n. tutucu kimse
old age population n. yaşlı nüfus
nursing of old and ill persons n. yaşlı hasta bakımı
old timer n. yaşlı adam
the same old thing n. eski hamam eski tas
old world n. avrupa, asya ve afrika
old harry n. şeytan
old age risk n. yaşlılık riskleri
old turkish hospital n. bimarhane
old generation n. eski nesil
old customs n. eski gelenekler
old turkic languages n. eski türk dilleri
old age psychology n. yaşlılık psikolojisi
old hand n. tecrübeli
old glory n. abd'nin bayrağı
old hand n. kurt
old stager n. eski toprak
types of old age n. yaşlanma türleri
old church slavonic n. slavonca
an old flame n. göz ağrısı
old man n.
old turkic inscriptions n. eski türk yazıtları
old cock n. ahbap
old maid n. evlenmemiş yaşlı kadın
old turkish hospital n. bimaristan
old fogy n. eski kafalı kimse
the old testament n. ahdiatik
sly old fox n. kurnaz
old age pensions n. yaşılık aylıkları
old age problems n. yaşlılık sorunları
old people’s home n. yaşlılar yurdu
old turkic inscriptions n. eski türk yazıtlar
the grand old party n. abd cumhuriyetçi parti
the old country n. göçmenin anayurdu
old man n. baba
old standby n. eskiden beri kullanılıp popüler olan şey
old goods n. eskiler
the old dragon n. şeytan
the old enemy n. şeytan
old harry n. iblis
becoming old n. eskime
old fogey n. eski kafalı kimse
old glory n. abd bayrağı
old glory n. amerikan bayrağı
policy for old persons n. yaşlılar politikası
old hand n. eski kurt
old people's home n. bakımyurdu
old salt n. deniz kurdu
old hand n. usta
old seadog n. deniz kurdu
old cat n. cadaloz
old materials n. bozuntu
good old n. güzelim
old flame n. eski sevgili
getting old n. ihtiyarlama
old world n. eski dünya
old people's home n. fakirhane
the old n. eskiler
a famous flower shop in old istanbul of ottoman empire n. sabuncakis
old china hands n. çin'de yıllarca yaşamış batılı gazeteciler ya da diplomatlar
old clothes shop n. eskici dükkanı
old money n. eski para
old people's home n. yaşlılar evi
old and battered looking n. eski püskü
old or first love n. ilk göz ağrısı
old age assistance n. yaşlılık yardımı
old turkic language n. eski türk dili
old people n. yaşlı insanlar
old growth n. bakir ormanlık alan
old growth n. balta girmemiş
old growth n. bakir
old buildings n. yaşlı binalar
old building n. eski bina
old turkish n. eski türkçe
old rival n. ezeli rakip
wise old man n. ak sakallı dede
new tricks to old dogs n. eski köye yeni adet
good old son-of-a-gun n. eski toprak
information-center for old persons n. yaşlı danışma merkezleri
old-turkish celebration of spring n. hıdrellez
old school n. modası geçmiş yöntem
old-age pensioner n. tekaüt
ottoman old people’s home n. daru’l-aceze
old-age pensioner n. emekli
old-age insurance n. yaşlılık sigortası
old turkish-persian new year celebration n. nevruz
old-timer n. yaşlı
old-age insurance n. emeklilik sigortası
old school n. geleneksel fikirlere sahip grup
old-system n. eski sistem
self-realization in old age n. yaşlılarda öz gerçekleştirim
old-age pension n. emekli aylığı
old-turkish word for sociology n. ilm-i içtima
old-testament n. eski ahit
old-turkish word for sociology n. ictimaiyyat
old-timer n. eski
old customer n. eski müşteri
inner old city n. eski şehir
old junky car n. külüstür araba
inner old city n. tarihi şehir
an old banger n. külüstür
old growth n. balta girmemiş orman
old growth n. bakir orman
growing old n. ihtiyarlama
growing old n. yaşlanma
old clothes-man n. eski elbiseler satan kimse
old clothes-man n. eskici
a centuries-old tradition n. öteden beri süregelen gelenek
jerusalem's old city n. eski kudüs
old style n. eski moda
old style n. demode
old-boy network n. aynı okuldan mezun kişilerin geliştirdiği birbirini gözetme ilişkisi
old-boy network n. ahbap çavuş ilişkisi
old paper n. eski kağıt
old scrap n. eski hurda
old experience n. eski deneyim
old-fashioned doctrine n. modası geçmiş doktrin
old-fashioned doctrine n. eskimiş doktrin
old witch n. yaşlı cadı
old mountain n. yaşlı dağ
old man with white beard n. ak sakallı yaşlı adam
an old motel n. eski bir motel
old calendarists n. eski takvimciler
old and new testament n. eski ve yeni ahit
old city of jerusalem n. eski kudüs kenti
old main n. (çok eskiden kurulmuş) ana bina (abd'deki üniversite kampüslerinde)
old guest n. yaşlı konuk
old guest n. eski konuk
grumpy old man n. huysuz ihtiyar
old days n. eski günler
dray horse (old usage) n. koşum atı
old ways n. eski alışkanlıklar
old habits n. eski alışkanlıklar
old-age home n. huzur evi
old photograph n. eski fotoğraf
old pal n. eski dost
old friend n. eski dost
old town n. şehrin tarihi kısmı
old city n. şehrin tarihi kısmı
old english n. eski ingilizce
old couple n. yaşlı çift
a defenseless old man n. savunmasız yaşlı bir adam
a day-old baby n. bir günlük bebek
the family of 3 year-old (girl/boy) n. 3 yaşındaki çocuğun ailesi
an old table game like domino n. aznif
old istanbul n. eski istanbul
old order n. eski düzen
same old love n. aynı eski aşk
old anatolian turkish n. eski̇ anadolu türkçesi̇
hebete (old-fashioned) n. aptal
hebete (old-fashioned) n. salak
hebete (old-fashioned) n. gerizekalı
old saw n. eski bir deyiş
old saw n. eski bir tabir
old saw n. vecize
old saw n. deyim
old tire n. eski lastik
anam cara (soul friend) (an old gaelic word) n. ruh arkadaşı
4 month old baby n. dört aylık bebek
4 month old baby n. 4 aylık bebek
four month old baby n. dört aylık bebek
four month old baby n. 4 aylık bebek
home for old people n. yaşlılar evi
old-growth forest n. balta girmemiş orman
old-age pensioner n. yaşlı emekli
old adage n. eski atasözü
caliatour [old-fashioned] n. tropik boya ağacı
calliature [old-fashioned] n. tropik boya ağacı
calendar [old-fashioned] n. program
calendar [old-fashioned] n. günlük
calendar [old-fashioned] n. rehber
calendar [old-fashioned] n. emsal
calorist [old-fashioned] n. ısının maddi bir madde olduğuna inanan kimse
calorist [old-fashioned] n. kalori teorisine inanan kimse
old continent n. avrupa kıtası
old witch n. yaşlı cadı
tapstry [old-fashioned] n. pub
tapstry [old-fashioned] n. bar
addition [old-fashioned] n. ünvan
carbuncle [old-fashioned] n. yuvarlak kırmızı renkli mücevher
two old cat n. iki kişilik bir tür top oyunu
82-day-old baby n. 82 günlük bebek
old wife n. geveze yaşlı kadın
old wife n. dedikoducu yaşlı kadın
old nemesis n. eski baş düşman
old age n. ilerlemiş yaş
old film n. eski film
old movie n. eski film
old [obsolete] n. ileri aşama
old [obsolete] n. yaşlılık
old office n. eski ofis
old bachelor n. bekar erkek
old bachelor n. evlenmemiş erkek
old boy n. şeytan
old boy n. neşeli yaşlı erkek
old boy n. şakacı yaşlı erkek
old boy n. (profesyonel, ticari, sosyal) bir grubun uzun süreli ve etkili üyesi olan erkek
old boy n. grubun eski üyesi
old chum [obsolete] n. avustralya sömürgesindeki hayat konusunda deneyimli kimse
old chum [obsolete] n. deneyimli mahkum
old chum [obsolete] n. deneyimli suçlu
old fashioned n. viski, apsent, su ve şeker ile hazırlanan bir kokteyl
old-fashioned n. kalın tabanlı, geniş ağızlı ve 7-8 ons hacimli kısa ve geniş bir bardak
old guard n. tutucu üye
old guard n. köklü bir amaç veya ilke uğruna çalışan grup
old guard n. demode bir amaç veya ilke uğruna çalışan grup
old hand n. uzun süredir orada bulunduğu için bir coğrafi bölge hakkında ayrıntılı bilgisi olan kimse
old hand [australia] n. avustralya'ya ilk göç edenlerden her biri
old hat n. tanıdık şey
old hat n. aşina olunan şey
old hat n. klişe şey
old hat n. banal şey
old hat n. yaygın şey
old hat n. modası geçmiş şey
old hat n. eskimiş şey
old identity [australia/new zealand] n. eski toprak
old identity [australia/new zealand] n. bir yerin yaşlı ve tanınmış sakini
old lady n. yaşlı kadın
old lady n. ihtiyar kadın
old maid n. (patlamış mısırlar içinde) patlamamış mısır tanesi
old maid n. (papazkaçtıda) eşi olmayan kart
old maid n. hırçın kimse
old maid n. huysuz ve geçimsiz kimse
old maid n. sofra artıklarını yiyen kimse
old man n. uzun deneyimler sonucunda beceri kazanmış kimse
old man n. uzun deneyimler sonucunda statü kazanmış kimse
old man n. tanınmış otorite
old man n. tanınmış yetkili
old man n. (askeri) bir örgütün kıdemli üyesi
old man n. (askeri) örgütün eski üyesi
old man n. kabiledeki yaşça büyük kimse
old man n. kabiledeki ihtiyar kimse
old man n. kabilenin bilgesi
old man n. kültürel kahraman
old man n. kültürel figür
old man n. kültürel önder
old man n. soy isimlerinden önce "yaşlı bay" anlamında kullanılan bir ifade
old media n. eski medya
old media n. (gazete, kitap, televizyon, sinema) internet öncesinde var olan medya
old money n. ailesinden (para) miras kalan kimse
old money n. ailesinden (para) miras kalan aile
old money n. ailesinden (para) miras kalan soy
old money n. ailesinden (para) miras kalan sülale
old person n. yaşlı insan
old person n. ihtiyar insan
old person n. yaşlı kimse
old person n. ihtiyar kimse
old prussian n. eski prusyalı
old prussian n. litvanyalılarla akraba olup vistula'nın doğusunda baltık denizi'nin kıyılarında yaşayan eski bir halkın üyesi
old school n. törelere bağlı insanlar
old school n. gelenekçiler
old school n. muhafazakarlar
old school tie n. klancılık
old school tie n. hizipçilik
old school tie n. grupçuluk
old shoe n. çok tanıdık kimse
old shoe n. çok tanıdık şey
old shoe n. çok aşina kimse
old shoe n. çok aşina şey
old shoe n. gösterişsiz kimse
old shoe n. gösterişsiz şey
old soldier n. eski asker
old soldier n. gazi
old soldier n. deneyimli kimse
old soldier n. tecrübeli kimse
old song n. değersiz şey
old song n. önemsiz şey
old song n. cüzi şey
old song n. ıvır zıvır
old style n. daha eski bir döneme ait olan şey
old style n. daha eski bir döneme özgü şey
old-style n. eskiye ait şey
old-style n. eskiye özgü şey
old-style n. geçmiş zamana ait şey
old-style n. geçmiş zamana özgü şey
old sweat n. (bazı etkinliklerde) deneyimli kimse
old sweat n. (bazı etkinliklerde) tecrübeli kimse
old talk n. yüzeysel konuşma
old talk n. çene çalma
old talk n. hoşbeş
old wife n. dedikodu
old wife n. lakırdı
old wife n. gıybet
old wife n. dumanı önleyen baca külahı
old wives tale n. batıl inanç
old wives tale n. kocakarı masalı
old wives tale n. hurafe
old wives' tale n. hurafe
old wives' tale n. uydurma
old woman n. çekingen kimse
old woman n. telaşlı kimse
old woman n. iffetli kimse
old woman n. temkinli kimse
old-fashioned n. viski, apsent, su ve meyve ile hazırlanan bir kokteyl
old-fashioned n. kalın tabanlı, geniş ağızlı ve 7-8 ons hacimli kısa ve geniş bir bardak
old-fashionedness n. eski moda olma
old-fashionedness n. eskilik
old-fashionedness n. demodelik
old-fashionedness n. eski olma
old-fashionedness n. demode olma
old-girl network n. (okul mezunları arasında) ahbap çavuş ilişkisi
old-maidism n. huysuzluk
old-maidism n. geçimsizlik
old-maidism n. hırçınlık
old-maidism n. ihtiyarlık
old-time n. eski zaman
old-time n. geçmiş zaman
old-time dance [uk] n. (kadril dansı) resmi bir dans
old-time dance [uk] n. (kadril dansı) düzenli bir dans
old sofa n. eski kanepe
old age n. ileri yaş
six-year-old n. altı yaşında çocuk
six-year-old n. altı yaşında hayvan
grow old v. eskimek
become old v. köhneleşmek
grow old v. kartlaşmak
pay off old scores v. hesaplaşmak
grow old v. yıpranmak
grow old v. kocaltmak
get old and ugly v. molozlaşmak
grow old v. ihtiyarlamak
grow old v. kocalmak
get old v. yaşlanmak
grow old v. farımak
got old v. yaşlanmak
settle old scores v. hesaplaşmak
be made old v. eskitilmek
become old v. eskimek
grow old v. kocamak
be an old hand at v. bir konuda bayağı tecrübeli olmak
grow old v. saçı başı ağarmak
get old v. ihtiyarlamak
be old v. yaşını başını almak
be old enough to give birth to v. doğum yapabilecek yaşta olmak
live to a ripe old age v. dünyaya kazık kakmak
be an old hand at something v. (bir işin) kurdu olmak
hook up with an old flame v. (eski sevgiliyle vb) yeniden görüşmeye başlamak
be old-fashioned v. modası geçmiş olmak
be old-fashioned v. eski moda olmak
date back to old times v. eskiye dayanmak
date back to old times v. geçmişe dayanmak
run across an old friend v. eski bir dosta rastlamak
look old v. eski gözükmek
look old v. eski görünmek
be very old v. çok eski olmak
be too old v. çok eski olmak
be very old v. çok yaşlı olmak
be too old v. çok yaşlı olmak
have the intellect of a 3 year old v. 3 yaşında bir çocuğun zekasına sahip olmak
have the intellect of a 3 year old v. üç yaşında bir çocuğun zekasına sahip olmak
have the intelligence of a three year old child v. 3 yaşında bir çocuğun zekasına sahip olmak
have the intelligence of a three year old child v. üç yaşında bir çocuğun zekasına sahip olmak
grow old v. yaşlanmak
be too old to marry v. evlenmek için çok yaşlı olmak
be old/mature enough to become a bride v. evlilik çağına gelmek
be old/mature enough to become a bride v. gelinlik çağına gelmek
be old/mature enough to get married (to someone) or marry someone v. gelinlik çağına gelmek
be old/mature enough to get married (to someone) or marry someone v. evlilik çağına gelmek
become an old maid v. evde kalmak
become an old maid v. evde kalmış olmak (kadın)
become old fashioned v. köhnemek
become old v. köhnemek
become old-fashioned v. modası geçmek
visit an old friend v. eski bir arkadaşı ziyaret etmek
calver [old-fashioned] v. balığı henüz canlı iken kesip hazırlamak
tarre [old fashioned] v. galeyana getirmek
tarre [old fashioned] v. kışkırtmak
old [dialect] v. (lehçesel kullanım) tutmak
old talk v. yüzeysel sohbet etmek
old talk v. çene çalmak
old talk v. hoşbeş etmek
of old adj. eskiden kalma
very old adj. nuh nebi`den kalma
old enough adj. yeterince yaşlı
of old adj. eski
old and faithful adj. emektar
very old adj. çok yaşlı
old world adj. modası geçmiş
old fogyish adj. eski kafalı
of the old school adj. eski kafalı
as old as adj. kadar yaşlı
very old adj. kadim
old fogeyish adj. eski kafalı
old fashioned adj. modası geçmiş
old hat adj. modası geçmiş
a century old adj. asırlık
rather old adj. eski püskü
age-old adj. çok eski
age-old adj. asırlık
centuries-old adj. asırlık
century-long/old adj. yüzyıllık
old-style adj. eski usul
old-dated adj. eski tarihli
old-fashioned adj. dar kafalı
old-fashioned adj. çağdışı
old-fashioned adj. eski moda
old-fashioned adj. eski
old-time adj. eski
old-time adj. eski zaman
old-fashioned adj. eski kafalı
old-fashioned adj. nuh nebi`den kalma
centuries old adj. yüzlerce yıllık
old-fashioned adj. modası geçmiş
old-fashioned adj. demode
old fashioned adj. eski moda
old fashioned adj. demode
day-old adj. bir gün öncenin
days-old adj. birkaç gün öncesinin
day-old adj. bayat
day-old adj. dünün
day-old adj. bir günlük
days-old adj. günler öncesinin
old-line adj. köklü
decades-old adj. onlarca yıldır süren
old-fashioned adj. modern olmayan
two-year old adj. iki yaşında
old-fashioned adj. eskiden kalma
callid [old-fashioned] adj. sinsi
calver [old-fashioned] adj. yeni yakalanmış
callid [old-fashioned] adj. kurnaz
ragmatical [old-fashioned] adj. vahşi
ragmatical [old-fashioned] adj. zorba
ragmatical [old-fashioned] adj. yabani
ragmatical [old-fashioned] adj. gürültücü
ragmatical [old-fashioned] adj. huzur bozan
ragmatical [old-fashioned] adj. kargaşalık çıkaran
ragmatical [old-fashioned] adj. kaba
age-old adj. antik
age-old adj. antika
three-year-old adj. üç yaşındaki